Evde bana ait dolap ve çekmeceleri karıştırırken kılıf­larının içinde eski dijital fotoğraf makinaları ve ka­meralar buldum, o kadar kaliteli ve güzeller ki.

Fakat içindeki şarjlı piller bitmiş, onları yeniden çalıştır­mak çok zor.

Eski dediğime bakmayın bütün bu ürünler 15 yıllık.

Hızlı teknolojik gelişimden dolayı artık bir yıl eskinin on yılına bedel oldu diye düşünüyor,

Bir taraftan da dijital sistemlerin ömürlerinin çok uzun olmadığını düşünüyo­rum.

Mesela 150 yıllık bir mekanik aleti yeniden çalıştırabiliyorsunuz ama dijital makinaların eski­sini çalıştırmak olanaksız gibi.

Diğer taraftan tekno­loji baş döndürücü bir hızla gelişince dijital alet­lerin eskisi de artık bir işe yaramıyor, çünkü hesa­bıma göre yılı 10 ile çar­pıp yaşa ulaşabiliyorsunuz.

Konuya tekrar dönüyo­rum, akıllı cep telefonla­rında her şey var, istediğiniz kadar çekin, ne film şeridine ihtiyaç var ne de kasete.

Hatta bu yazımı okuyan 15 yaşındaki bir çocuk film şe­ridi ve kamera kayıt kasetinin ne anlama geldiğini bile bil­mez.

Neyse konuyu çok dağıtmadan, bulduğum makinaların bazılarının içerisinde hafıza kartları vardı ve onların yeni bilgisayarlara adaptasyonu için gerekli aparatı temin ede­rek görüntüleri aktarmayı başardık.

Veeee 15 yıl önceki geçmiş tam karşımda duruyor. Eski anılar, seyahatler, iş fotoları, özel günler, rahmetli annem, babam ve yakınlarım.

Onlar bu fotoğrafları hiç görmediler, benim görmem ise tamamen bir tesadüf.

O an eskiden kullandığım ka­meraları ağırlığından dolayı çok zor kaldırdığımı hatırladım, me­kanik fotoğraf makinalarını hatır­ladım, bir sürü aparatı ve çantası vardı ama çok çabuk eski oldu.

Teknoloji o kadar hızlı ki son 50 yılda geçmiş 300 yıldan daha fazla gelişim, buluş, yenilikler ve enteresan olaylara denk geldik.Bir tarafta uzay çağı, bilgisayar teknolojisi, dijital çağ ve hızlı iletişim çağı, daha birkaç gün önce Hindis­tan’ın Ay’ın güneyine araç gönderme başarısı ve fotoğ­rafla dünyaya duyurması.

Diğer tarafta da iyi mi, kötü mü bilemiyoruz, başımız dönüyor ama bu kameralar ve çekilen dijital fotoğraflar bile cep telefonumuzda, çekmecelerde, bilgisayarların ye­dekleme depolarında veya hafıza kartlarında öylece du­ruyor.

Kim bilir? Belki de gelecek nesil atalarının bir tek res­mini bile arayıp da bulamayacaklar.

Tıpkı siyah beyaz bir fotoğraf evin duvarında asılı du­rurken günün birinde eski eşyaların satıldığı pazarda pi­rinç çerçeve ile alıcısını beklerken, dijital resimlerimiz de 300 derece ısıda eritilerek geri dönüşümlü yeni bir ürün olarak, belki de başka bir eşyaya çerçeve olacak.

Bir anlamda o eski anılar mazide bile kalmayacak.

Ah o eski anılar.

Saygılarımla…