Zorlu Ailesi tarafından, Merhum Hacı Mehmet Zorlu adına yaptırılan Engelliler İş Okulu siyaset ve iş dünyasının önemli isimlerinin katıldığı törenle eğitime başladı.
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu törende yaptığı açılış konuşmasında, Zorlu Ailesi'nin tekstilden, enerjiye, savunma sanayisinden inşaata kadar birçok alanda Türkiye ve dünyanın birçok bölgesine kök saldığını, iş ve aş vermek için çalıştığını belirtti. İş ve aş vermenin yanı sıra ihtiyaç sahibi engellinin de yanında olmaya çalıştıklarını ifade eden Zorlu, “İslam'ın 5 şartı var, ama herkes sağlığının da zekatını vermek zorunda. Bunu yaparsak engellileri saraylarda oturtabilir, saraylarda okutabiliriz. Bu ülkenin eğitimle kalkınacağına inanıyoruz. Eğitim herkesi aydınlatan bir ışıktır. Her engelli doğuştan engelli değildir. Her sağlıklı insan, trafik kazası, deniz kazası, iş kazası sebebiyle engelli olabilir. Yıldırım Belediyesi tarafından başlatılan okulun yarım kalması ve sayın Valimiz'in bizden istekte bulunmasıyla hiç tereddüt etmeden bu hayırlı işe girdik. Bu konuda vesile olanlara teşekkür ediyorum” dedi.
Devlet Bakanı Faruk Çelik de Türkiye'de kendisini sağlıklı görenlerin, aslında en büyük engelli anlayışı ortaya koyduklarını belirterek, bu anlayışın ortadan kaldırılması gerektiğini, toplumsal ve sosyal olaylara duyarlı olunmasını istedi. Çelik, Yıldırım Belediyesi Hacı Mehmet Zorlu Otistik Çocuklar Eğitim ve İş Eğitim Merkezi'nin açılışında yaptığı konuşmada, Bursa'da ortaya konan çabaların, bakış açısı ve duyarlılıkların, engellilerin sorunlarını minimilize edeceğini söyledi.
İktidar olarak bölge ayrımına dayalı siyaset anlayışını çöpe attıklarını ifade eden Çelik, “İktidar olarak insan ayrımına dayalı bir siyasetle hizmet etmeyi geride bıraktık. İnsanın mutluluğunu hedef alan bir çalışma anlayışıyla gecemizi gündüzümüze katıyoruz” dedi. Çelik, ayrımcı anlayışın ülkede nelere mal olduğunu herkesin bildiğini dile getirerek, şöyle konuştu: “O sakat anlayışların, sakat bakış açılarının geride kalması gerekliydi. İnsan insandır. İnsan diye olaya bakıyorsanız sorunların çözümünde hiçbir sıkıntı yaşanmayacak demektir. Bugün gelinen noktada, sağlıklı olanlara karşı hak elde etme konusunda dezavantajlı konumda olanların, durumlarını eşit konuma taşımada bu tür merkezlerin önemi büyük. Engellilerle yapılan yasal düzenlemeleri herkes biliyor. Çok önemli düzenlemeler gerçekleştirildi” dedi.
Bugün gelinen noktada kendini sağlıklı kabul eden insanların kafasındaki engelleri kaldırması gerektiğini ifade eden Çelik, “Türkiye'nin sıkıntısı budur. Kendini sağlıklı görüp, aslında en büyük engelli anlayışı ortaya koyanların ortadan kalkması gerekiyor. Toplumsal ve sosyal hadiselere duyarlı olmalıyız” dedi. Çelik, herkesin bu sosyal olaylara karşı imkanları ölçüsünde katkıda bulunmasının önemli olduğunu vurgulayarak, “Dünyada hoş bir seda bırakmadıktan sonra dünyanın en zengini olsan ne yazar, en varlıklısı olsan ne yazar? Asıl olan geldik gidiyoruz, giderken bu kubbede hoş bir seda bırakmaktır” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ise, özürlülüğün toplumun her kesimini etkileyen genel bir sorun olduğunu, dünyanın değişik yerlerinde yapılan istatistiki çalışmalara bakıldığında her 4 aileden birinin özürlü yakınının bulunduğuna işaret etti.
Çubukçu, şöyle konuştu: “Dünya genelinde, ülkelerin gelişmişlik düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun nüfusun yüzde 8-12'si arasında özürlülük söz konusu. Türkiye'de ise 8,5 milyon özürlü olduğu düşünülüyor. Derecesi ne olursa olsun özürlü bireylerin diğer bireylerle eşit imkanlara ve haklara sahip olarak hayatını sürdürmesi gerektiğini kabul ediyoruz. Özürlülerin üretken olmalarını, istihdama katılmalarını, bağımsızlaşmalarına destek vererek yaşamlarını kolaylaştırmalarını temin etmek için bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, özürlü politikamızın bir parçasıdır. Bu kapsamda uzun yıllar tartışılan ancak bir türlü çıkarılamayan Özürlüler Yasası 2005 yılında hükümetimiz döneminde yasalaştı.”
Daha önce özürlülere yapılan her yardımın, yardım politikasının ve bu politika eksenli siyaset anlayışının bir ürünü olduğuna dikkati çeken Çubukçu, özürlülerin bu toplumun eşit birer bireyi olduğunu, asıl olanın, onların dezavantajlarından kaynaklanan bu durumu gidermek, her bireyle eşit duruma getirecek destekleri vermek olduğunu anlattı. Çubukçu, 2005 öncesinde sağlık, eğitim ve diğer alanlarda yetersiz olan bu çalışmaların 2005 yılından sonra ivme kazandığına dikkati çekerek, şöyle devam etti: “Bugün geldiğimiz noktada özürlü bireylerin eğitim ve rehabilitasyon giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Ayrıca özürlülere yaş grupları ne olursa olsun özür durumlarına göre maaş ödemesi yapılıyor. Özellikle 'Ben öldükten sonra çocuğuma ne olacak?' kaygısı içinde, evde bir odada çocuğuna bakan annelerin kaygısını esas alarak 'Size bir şey olsa bile çocuğunuz bize emanet' anlayışıyla onların omzundaki ağır yükün, sorumluluğun altından biz devlet olarak kalkarız dedik. Bu alanda yapılan çalışmalar, 'Ne kadar yapsak azdır' denilecek kadar fazla. Bunlarla yetinmedik. Anayasa değişikliğiyle özürlülere pozitif ayrımcılık getiren düzenlemeyi de Anayasa teminatı altına aldık. Düne kadar evlerinden çıkarılmayan, utanılan, saklanılan, eğitimsiz bırakılan, kendi kaderlerine derk edilen özürlüler, toplumla bütünleşerek hak ve eşitlik mücadelesinde yerlerini alıyorlar. Çok büyük kazanımlar oldu.”
'BEN ÖLÜNCE KİM BAKAR' DENİLEN YERDEN BU NOKTALARA GELİNDİ
Daha önce hiçbir şey istemeyen sadece çocuklarına yardım talep eden ailelerin bugün, çocuklarına baktıkları için ücret aldığını, okul talep ettiğini anlatan Çubukçu, “Bunların farkına vardılar. 'Ben ölünce kim bakar' denilen yerden bu noktalara gelindi. Hükümetimiz döneminde özel eğitim alanında yapılanlar ortada. 588 olan okul sayısı 911'e, 17 bin 373 olan özel eğitimden yararlanan öğrenci sayısı 41 binin üzerine çıktı' dedi.
Çubukçu, hastanede veya evde herhangi bireyin, hiçbir şekilde eğitimden yoksun kalmasını istemediklerini dile getirerek, şunları kaydetti: “İstiyoruz ki hiçbir anne baba kaygı yaşamasın. İstiyoruz ki, her ailenin çocuğu, engelli olsun olmasın özgür birey olarak topluma karışsın. Engelli çocuklara ücretsiz ders kitabı dağıtılması, okullara ücretsiz ulaşım, destek hizmetleri gibi birçok alanda önemli adımlar atıldı. Bu kapsamda, yıllık yaklaşık 216 bin engelli vatandaşımız destek hizmetinden yararlanıyor. Bu amaçla aylık ortalama 76 milyon 500 bin, yıllık 920 milyon lira ek ödeme yapıyoruz” dedi.
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu törende yaptığı açılış konuşmasında, Zorlu Ailesi'nin tekstilden, enerjiye, savunma sanayisinden inşaata kadar birçok alanda Türkiye ve dünyanın birçok bölgesine kök saldığını, iş ve aş vermek için çalıştığını belirtti. İş ve aş vermenin yanı sıra ihtiyaç sahibi engellinin de yanında olmaya çalıştıklarını ifade eden Zorlu, “İslam'ın 5 şartı var, ama herkes sağlığının da zekatını vermek zorunda. Bunu yaparsak engellileri saraylarda oturtabilir, saraylarda okutabiliriz. Bu ülkenin eğitimle kalkınacağına inanıyoruz. Eğitim herkesi aydınlatan bir ışıktır. Her engelli doğuştan engelli değildir. Her sağlıklı insan, trafik kazası, deniz kazası, iş kazası sebebiyle engelli olabilir. Yıldırım Belediyesi tarafından başlatılan okulun yarım kalması ve sayın Valimiz'in bizden istekte bulunmasıyla hiç tereddüt etmeden bu hayırlı işe girdik. Bu konuda vesile olanlara teşekkür ediyorum” dedi.
Devlet Bakanı Faruk Çelik de Türkiye'de kendisini sağlıklı görenlerin, aslında en büyük engelli anlayışı ortaya koyduklarını belirterek, bu anlayışın ortadan kaldırılması gerektiğini, toplumsal ve sosyal olaylara duyarlı olunmasını istedi. Çelik, Yıldırım Belediyesi Hacı Mehmet Zorlu Otistik Çocuklar Eğitim ve İş Eğitim Merkezi'nin açılışında yaptığı konuşmada, Bursa'da ortaya konan çabaların, bakış açısı ve duyarlılıkların, engellilerin sorunlarını minimilize edeceğini söyledi.
İktidar olarak bölge ayrımına dayalı siyaset anlayışını çöpe attıklarını ifade eden Çelik, “İktidar olarak insan ayrımına dayalı bir siyasetle hizmet etmeyi geride bıraktık. İnsanın mutluluğunu hedef alan bir çalışma anlayışıyla gecemizi gündüzümüze katıyoruz” dedi. Çelik, ayrımcı anlayışın ülkede nelere mal olduğunu herkesin bildiğini dile getirerek, şöyle konuştu: “O sakat anlayışların, sakat bakış açılarının geride kalması gerekliydi. İnsan insandır. İnsan diye olaya bakıyorsanız sorunların çözümünde hiçbir sıkıntı yaşanmayacak demektir. Bugün gelinen noktada, sağlıklı olanlara karşı hak elde etme konusunda dezavantajlı konumda olanların, durumlarını eşit konuma taşımada bu tür merkezlerin önemi büyük. Engellilerle yapılan yasal düzenlemeleri herkes biliyor. Çok önemli düzenlemeler gerçekleştirildi” dedi.
Bugün gelinen noktada kendini sağlıklı kabul eden insanların kafasındaki engelleri kaldırması gerektiğini ifade eden Çelik, “Türkiye'nin sıkıntısı budur. Kendini sağlıklı görüp, aslında en büyük engelli anlayışı ortaya koyanların ortadan kalkması gerekiyor. Toplumsal ve sosyal hadiselere duyarlı olmalıyız” dedi. Çelik, herkesin bu sosyal olaylara karşı imkanları ölçüsünde katkıda bulunmasının önemli olduğunu vurgulayarak, “Dünyada hoş bir seda bırakmadıktan sonra dünyanın en zengini olsan ne yazar, en varlıklısı olsan ne yazar? Asıl olan geldik gidiyoruz, giderken bu kubbede hoş bir seda bırakmaktır” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ise, özürlülüğün toplumun her kesimini etkileyen genel bir sorun olduğunu, dünyanın değişik yerlerinde yapılan istatistiki çalışmalara bakıldığında her 4 aileden birinin özürlü yakınının bulunduğuna işaret etti.
Çubukçu, şöyle konuştu: “Dünya genelinde, ülkelerin gelişmişlik düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun nüfusun yüzde 8-12'si arasında özürlülük söz konusu. Türkiye'de ise 8,5 milyon özürlü olduğu düşünülüyor. Derecesi ne olursa olsun özürlü bireylerin diğer bireylerle eşit imkanlara ve haklara sahip olarak hayatını sürdürmesi gerektiğini kabul ediyoruz. Özürlülerin üretken olmalarını, istihdama katılmalarını, bağımsızlaşmalarına destek vererek yaşamlarını kolaylaştırmalarını temin etmek için bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, özürlü politikamızın bir parçasıdır. Bu kapsamda uzun yıllar tartışılan ancak bir türlü çıkarılamayan Özürlüler Yasası 2005 yılında hükümetimiz döneminde yasalaştı.”
Daha önce özürlülere yapılan her yardımın, yardım politikasının ve bu politika eksenli siyaset anlayışının bir ürünü olduğuna dikkati çeken Çubukçu, özürlülerin bu toplumun eşit birer bireyi olduğunu, asıl olanın, onların dezavantajlarından kaynaklanan bu durumu gidermek, her bireyle eşit duruma getirecek destekleri vermek olduğunu anlattı. Çubukçu, 2005 öncesinde sağlık, eğitim ve diğer alanlarda yetersiz olan bu çalışmaların 2005 yılından sonra ivme kazandığına dikkati çekerek, şöyle devam etti: “Bugün geldiğimiz noktada özürlü bireylerin eğitim ve rehabilitasyon giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Ayrıca özürlülere yaş grupları ne olursa olsun özür durumlarına göre maaş ödemesi yapılıyor. Özellikle 'Ben öldükten sonra çocuğuma ne olacak?' kaygısı içinde, evde bir odada çocuğuna bakan annelerin kaygısını esas alarak 'Size bir şey olsa bile çocuğunuz bize emanet' anlayışıyla onların omzundaki ağır yükün, sorumluluğun altından biz devlet olarak kalkarız dedik. Bu alanda yapılan çalışmalar, 'Ne kadar yapsak azdır' denilecek kadar fazla. Bunlarla yetinmedik. Anayasa değişikliğiyle özürlülere pozitif ayrımcılık getiren düzenlemeyi de Anayasa teminatı altına aldık. Düne kadar evlerinden çıkarılmayan, utanılan, saklanılan, eğitimsiz bırakılan, kendi kaderlerine derk edilen özürlüler, toplumla bütünleşerek hak ve eşitlik mücadelesinde yerlerini alıyorlar. Çok büyük kazanımlar oldu.”
'BEN ÖLÜNCE KİM BAKAR' DENİLEN YERDEN BU NOKTALARA GELİNDİ
Daha önce hiçbir şey istemeyen sadece çocuklarına yardım talep eden ailelerin bugün, çocuklarına baktıkları için ücret aldığını, okul talep ettiğini anlatan Çubukçu, “Bunların farkına vardılar. 'Ben ölünce kim bakar' denilen yerden bu noktalara gelindi. Hükümetimiz döneminde özel eğitim alanında yapılanlar ortada. 588 olan okul sayısı 911'e, 17 bin 373 olan özel eğitimden yararlanan öğrenci sayısı 41 binin üzerine çıktı' dedi.
Çubukçu, hastanede veya evde herhangi bireyin, hiçbir şekilde eğitimden yoksun kalmasını istemediklerini dile getirerek, şunları kaydetti: “İstiyoruz ki hiçbir anne baba kaygı yaşamasın. İstiyoruz ki, her ailenin çocuğu, engelli olsun olmasın özgür birey olarak topluma karışsın. Engelli çocuklara ücretsiz ders kitabı dağıtılması, okullara ücretsiz ulaşım, destek hizmetleri gibi birçok alanda önemli adımlar atıldı. Bu kapsamda, yıllık yaklaşık 216 bin engelli vatandaşımız destek hizmetinden yararlanıyor. Bu amaçla aylık ortalama 76 milyon 500 bin, yıllık 920 milyon lira ek ödeme yapıyoruz” dedi.
Sayı: 766 - Sayı'nın Kapağı