‘Bir yemin ettim ki dönemem’, rahmetli Kayahan üstadın yıllardır dillerden düşmeyen şarkısıdır. Yemin etmek ve o yeminden dönememek, şayet edilen yemin bağlılığı sadakati temsil ediyorsa, ne kadar güzel. Ya körü körüne, bir hiç uğruna, öfkeyle edilmişse? Ya da bir inatsa yeminin ardına gizlenen?

Günler geçer öfke diner.

Günler geçer toz duman dağılır.

Günler geçer aklıselim ağır basar.

Günler geçer de edilen yemini ne yapacağız?

“Bir daha asla konuşmam.”

“Bir daha asla barışmam.”

“Bir daha asla yapmam.”

Kullanma süresi doldu mu sağlam yeminli ‘asla’ların hepsi çöpe. Çünkü o senin kızın, o senin arkadaşın, o senin eşin, dostun, kardeşin, akrabandır...

Peki işin içinde iş varsa, menfaat ilişkisi varsa? Yine yeminin bini bir para olur. Sonra işte öyle oldu, işte böyle oldu.

Peki tutulmayan yeminin bedeli ne olmalı? Ekmekle tuz dağıtmak mı?

Yemin etmeye gerek kalmadan yaşamak en güzeli galiba. Yeminle yaşamak ve yemini tutmayınca cezanın öbür tarafa bırakılması..! Yemine aldanmak, yemine kanmak..!

Söz vermek ne demek acaba? Ya da günümüz toplumunda yemin mi söz mü daha güçlü hale geldi? Yemininden dönen mi daha itibarsız, sözünden dönen mi?

Günlük ilişkilerde yeminden dönmek artık çok kolay oldu. Çünkü son derece yavanlaştı. Ama söz vermek ve sözden dönmek, ölümle eş, sağlam şahsiyetli insanlar için. Ve zaten doğru söyleyen yemin etmiyor, etmez de.

Yalancı şahit dolu mahkemeler. Bizim mahkemelerde yemin edilmediği için mi? Bir arazi anlaşmazlığında komşusunu tutan yalancı şahide, kutsal kitabımıza el bastırarak yemin ettirilse doğruyu söyler mi?

Kutsal kitap üzerine yalan yere yemin eden birçok insan, artık ayağı kaysa o yemini getirir aklına. Kendini bildi bileli soluduğu havada, anada-babada bunu görmüştür. Ettiği yalan yere yemin kemirir içini. İman güçlendirmiştir onun vicdanını ya da iman ile vicdan birbirine ulanmıştır.

On yıl sonra bir katil gördüğü rüyadan, bir sözden etkilenip durup dururken gidip teslim oluverir. Asker arkadaşını öldürür, taziyeye gider. Orada öldürdüğü arkadaşının kız kardeşini görür beğenir. Еvlenir, iki çocuk yapar. On beş sene sonra bir sabah işe değil, karakola gider teslim olur. Plan yapıp bir masum insanı öldürecek kadar zalim, onun kardeşini koynuna alacak kadar hain birine o sabah ne olmuştur?

Gerçekten insan denilen gizemi çözmek zordur.

Vicdan bizim ülkede bir kadın ismidir aynı zamanda. Ben erkeğe konulduğunu hiç duymadım. Bir anne, baba çocuğuna vicdan ismini niye koyar bilmem. Herhalde vicdanlı olsun, onlara baksın diye, kim bilir.

Vicdan iman olmadan olmuyor mu? Yani bir ateist vicdanlı olamaz mı? Oluyor, hatta bal gibi oluyor. Galiba iman kişilerin dilinden farklı farklı döküldüğü için biz tam olarak anlayamıyoruz.

Ateistim diyene bakıyorsun dinin emrettiği gibi yaşıyor, ibadetsiz. Dindara bakıyorsun dinin ibadeti dışında, kuru söylemi dışında hiçbir unsuru barınmıyor yaşantısında. Biri yalan söylemez, yemin de etmez. Diğeri yeminsiz adım atmaz ama doğruyu söylemez.

Toplumlarda ahlakı ve vicdanı yüceltmek beyni beslemekle oluyor. Beyin vücutta başkandır. Başkan ne kadar donanımlı olursa o kadar az bağlanıyor yalana. Sonu olmadığını anlıyor. Muhakeme ediyor, az hata yaptırıyor eline koluna. Azalara sahip oluyor.

Evladını yanına takmış cami yolunu belleten baba, dükkânda terazide hile yapınca, bol yeminli yalanla mal satınca, koskoca din öğretisi kuru bir palavra oluveriyor çocuğun gözünde. Sadece üzerine giyilen bir elbise, görünen ama yaşanmadığı için yakışmayan bir elbise...

Yüzde 90’ı ateist bir ülkedeki suç oranı, yüzde 90’ı hak dine inanan bir ülkeye göre nasıl oluyor da daha az olabiliyor? Daha dindar toplum olalım derken aslında arzu ettiğimiz daha temiz bir toplumsa, anladığımız anlamda dindarlaşmak bizi pirüpak yapmıyorsa nerede hata yapıyoruz?

Sokaklarında itimat edilmeyen insanların kol gezdiği bir ülkede kim yaşamak ister?

Orhan Veli'nin şiiri Sezen Aksu'nun bestesi o güzel şarkı:

ADA VARUPU YANDAN ÇARKLI

BAYRAKLAR DONANMIŞ CAFCAFLI

SİMİTÇİ KAHVECİ GAZOZCU

ŞİNANAYDA YAVRUM ŞİNA ŞİNANAY

ŞİNANAY ŞİNANAY HOPA ŞİNANAY

ESDİRİR DE ADA YELİ ESDİRİR

SENİ SEVİNDİRİR BENİ KÜSDÜRÜR

LÜKÜS KAMARADA KİMLER OTURUR

ŞİNANAYDA YAVRUM ŞİNA ŞİNANAY

ŞİNANAY ŞİNANAY HOPA ŞİNANAY

MÜSLÜMANI YAHUDİSİ URUMU

İSPORCUSU İHTİYARI VEREMİ

KİMİNİN SAÇI UÇAR KİMİNİN ETEĞİ

ŞİNANAYDA YAVRUM ŞİNA ŞİNANAY

ŞİNANAY ŞİNANAY HOPA ŞİNANAY

Eeeee insan beyni işte. Tam sokağında tecavüzcüsü, tacizcisi, dolandırıcısı, düzenbazı, iftiracısı, katili, yalancısı, hem de yeminli mali müşavir gibi yeminli yalancısı diyecekken hoppala; “ŞİNANAYDA YAVRUM ŞİNA ŞİNANAY, ŞİNANAY ŞİNANAY HOPA ŞİNANAY...”

“HOCAAAAM..!”

“BUYUR YAVRUM.”

“ŞİNANAY NE?”

“DELİRME BELİRTİSİ YAVRUM, DELİRME BELİRTİSİ.”

“SAĞOLUN HOCAM. ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. SÖZ EN KISA ZAMANDA DELİRİCEM.”

“YEMİN ET.”

“YOK BEN YEMİN ETMEM. BEN DELİRİRKEN BİLE SÖZ VERİRİM HOCAM.”

“ALLAH MÜSTAHAKINI VERSİN YAVRUM, OTUR.”