Sevgili okurlar, ben hala bıraktığınız yerdeyim. Yani aflar ve aflar sonrası bilançonun görüntüsünü alt üst eden ka­nunen kabul edilmeyen giderler. En son çözüm ola­rak gösterilen yol 296 hesap idi. Ben bunu uygun görmüyorum. Bir defa bunu baştan söyleyeyim.

Uygulamada Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler (KKEG) 770 hesabın altında bir alt hesap olarak açılarak kaydedilir.

Yine KKEG’ler çoğu zaman 689 no’lu hesap kullanılarak kayıtlara alınabilmektedir. Oysa 689 no’lu hesap diğer ola­ğandışı gider ve zararlar hesabıdır.

KKEG’ler ile ilgili birtakım hataları ve yanlışlıkları önlemek için nazım hesaplarda da Kanunen Kabul Edilmeyen Gider­ler takip edilir ve beyan döneminde beyannamelere doğru bir şekilde kaydedilir. Daha sonra da ticari kara ilave edilip mali kara ulaşılarak beyanname tanzim edilir.

KKEG’ler uygun şekilde kaydedilip beyannamelere de ilave edilmediği takdirde hatalı beyanlarda bulunulabilir. Herhangi bir vergi incelemesinde de birçok vergi ve cezalar ile karşılaşılabilmektedir.

Şimdi geliyoruz esas konumuza:

Belli dönemlerde çıkarılan vergi afları veya düzenleme­leri sonucu ödenmesi gereken vergilerin gider yazılmayıp KKEG ola­rak kabul edilmesi ve kayıtlara alınması bi­lanço ve gelir tabloları­nın dengesini bozmaktadır. Özellikle, son çıkan af yasaları yasa kapsamında işlet­meler tarafından öde­nen ciddi miktarlardaki vergiler -ticari anlamda gider olduğu halde- mali anlamda gider kabul edilmemesi birçok işletmenin bilanço ve gelir tablolarını bozmuş durumdadır.

Matrah Artırımında Bulunan Mükelleflerin Zarar Mah­subu.

Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin matrah artırı­mında bulundukları yıllara ait zararların ya %50’si veya daha fazla bir miktarı geçmiş yıllar kârlarından mahsup edilmez” hükmü yer almaktadır.

Böylece mevcut zararın %50’si veya belli bir miktarı iş­letme zararı olarak kabul edilmez, yani sermayede mey­dana gelen zarar olmaktadır. Bu neden ile sermaye erimektedir.

Öz kaynağın zarar görmemesi için 580 hesap yerine 296 geçici hesap kullanılması sağlanmış ve genel kabul gör­müş muhasebe ilkelerine uygunluk sağlanmıştır.

Son düzenlemeler yapılmadan önce af yasaları bilanço­daki öz kaynak kalemlerini alt üst etmiştir. Aftan yararla­nanlar için yapılan bir düzenleme ile muhasebe kayıtları yapılırken “689. Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar” hesabı yerine bilançonun aktifinde bir geçici hesapta yani 296 nu­maralı hesapta takip edilmesine olanak tanınmıştır.

Böylece Maliye Bakanlığı;

Geçmiş yıllardaki af yasaları konusundaki muhasebeleş­tirmelerin yanlış olduğunu kabul etmiştir.

Şirketlerdeki “296” dışındaki kayıtların bilançoyu bozdu­ğunu görmüştür.

296 hesap düzenlemesinin olumlu olduğunu kabullen­miştir. Sermayenin kaybı halinde, borca batık olma du­rumu doğabilmektedir.

Son düzenleme ile benzer durumlarda da genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun düşecek şekilde sözü edilen 296 hesap kullanılırsa sermaye kaybı borca batık olma durumu ortadan kalkmış olmaktadır.

Kayıtların düzeltmesi nedeniyle “296-Geçici Hesap’a kaydedilen tutarın geçmiş yıl kârlarından veya yedek akçe­lerden mahsup edilmesi halinde, bu mahsup işlemi kâr da­ğıtımı olarak değerlendirilecek ve mahsubu yapılan tutar üzerinden de kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekecektir. 296 numaralı hesap, ancak 331 numaralı he­sapla mahsup yapılması halinde vergisiz olarak mahsup yapılabilme imkanı olabilir. Burada ortaklar razı olmazsa 296 numaralı hesap aktifte kalabilir, bunun hiçbir sakıncası yoktur. Bankalardan kredi talep ettiğinizde öz kaynak ye­terliliği saptamak için firmanın bilançosunu talep ederler. Yapacakları analiz çalışması neticesinde öz kaynak yeterlili­ğiniz yoksa ve öz kaynaklarınız negatife döndüyse taleple­rinizi ret ederler.

Firmalar yabancı kaynaklar ile faaliyetlerini devam ettirir­ken bankalar öz kaynak yeterliliği istiyor ve bu yeterliliğin sağlanmasında borçların / öz kaynaklara oranını hesaplar­lar ve bu oranın bankanın istediği oranda olmasını talep ederler.

Sonuç olarak aftan yararlanarak indirilemeyecek zararla­rın 296 hesapta kalması halinde sakal ve bıyık meselesi doğmaktadır diyelim.

Bir ikinci yazıda bu konuyu işlemeye devam etmek isti­yorum. Kısaca şunu belirtmek isterim ki, af yasalarından ya­rarlanıldığında geçmiş yıl zararlarının mahsup edilmesi halinde vergi oranları çok fazladır. İkinci yazımda indirile­meyen geçmiş yıl zararlarının cüz’i bir vergi ile geçmiş yıl karları ile mahsubunun yapılması gerektiğini işlemeye çalı­şacağım.