Bursa’da fabrikalar başta olmak üzere her gün 100 binlerce kişiye yemek çıkaran hazır yemek sektörü, özellikle son yıllarda gıda ürünlerinin sürekli zamlanması nedeniyle zor bir dönemden geçiyor. Firmalar, fiyat artışlarından daha az etkilenmek için bir yandan kendi iç mekanizmalarında verimliliğe odaklanırken, bir yandan da çeşitli stratejilerle maliyetleri kontrol altında tutmaya çalışıyorlar.

 

Kentte faaliyet gösteren hazır yemek üreticileri ve catering firmaları, bu kapsamda uzun vadeli mal alımı yolunu seçiyor.  Firmaların uyguladıkları diğer bir yol, mümkün olduğunca aracısız mal temin etmek. Diğer bir yöntem ise bazı gıda ürünlerinin doğrudan kendileri tarafından üretilmesi… Firmalar bu stratejilerle maliyetleri kontrol altında tutup, ürünlerine zam yapmamış oluyor.

OSB’lerde boş arazi kalmayacak OSB’lerde boş arazi kalmayacak

 

 

AYDIN DAĞTEKİN – GÖKSEL BAŞARAN

 

Enerji başta olmak üzere yüksek girdi maliyetleri, tarımsal üretimdeki zorluklar, tarımdaki plansızlık, iklim değişikliği gibi nedenler gıdadaki fiyat baskısını her geçen gün artırıyor. Bu durum, temel girdisi gıda maddeleri olan hazır yemek sektörünü doğrudan etkiliyor.

Sektörde faaliyet gösteren firmalar, enflasyonist ortamla ve sürekli artan fiyatlarla başa çıkabilmek için ciddi stratejiler geliştirmiş durumda. Tedarik zincirlerini geliştirip verimliliğe odaklanan firmalar, ürettikleri yemeğe sürekli zam yapmak zorunda kalmamak için bir yandan aracısız mal temini yoluna giderken, bir yandan da bazı gıda ürünlerini doğrudan kendileri üretiyor. Tedarikçilerle uzun vadeli mal alım sözleşmeleri yapan hazır yemek firmaları, bu şekilde maliyet dalgalanmalarının önüne geçip, müşterilerine daha uygun fiyat sunabiliyor.

 

 

 

Serkan Durmuş

Gıda Mühendisleri Odası YKB

Tarımda doğru teşvik ve kooperatifleşme şart

 

İklim krizi, küresel savaşlar, pandeminin   tarım üretimine ve dolayısıyla gıdaya olan etkileri nedeniyle gıda fiyatlarındaki artış durdurulamıyor. Ancak pandemi öncesinde olduğu gibi bugünlerde de Avrupa'da gıda fiyatlarında gerileme söz konusu iken, ülkemizde ise fiyatlar sürekli olarak bir artış eğiliminde.

Bu durumun temel nedenlerini; tarımsal girdi maliyetlerinin yüksek olması, plansız tarımsal faaliyet, desteklemelerdeki yanlışlıklar, üretimden her geçen gün uzaklaşan ve üretmekten vazgeçen çiftçiler, lojistik ve depolama maliyetlerindeki artışlar olarak sayabiliriz. Tarım alanlarının sanayi alanlarına ve konutlaşmaya açılması, dışa bağımlı tarım politikaları da diğer sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.

Üreticinin değil aracının daha çok kazandığı, tüketicinin ise yüksek pahada gıdayı almaya zorunlu olarak yönlenmesi ve bunun da piyasadaki etkin denetim ile kontrol edilmemesini söyleyebiliriz. Buna küresel sorunları da eklediğimizde, ülkemizde gıda fiyatlarının kısa vadede düşmesi beklemek çok mümkün görülmemektedir.

Bir yandan alım gücü düşmekte olan ve enflasyon ile mücadele eden halkımız zarar görürken, diğer tarafta da girdi maliyetleri artan ve gerçek ürününü eder fiyata satamayan üretici de mağdur olmaktadır.

Üretenin de, tüketenin de hayatından memnun olmadığı bu ortamda çözüm; tarımın ve gıda üretiminin doğru modellerle teşvik edildiği ve üretim miktarının artırılmasına yönelik politikaların ortaya konularak çiftinin tarım yapmaktan mutlu olduğu modellerin hayata geçirilmesidir.

Doğru ve akılcı kooperatifleşme yöntemleri ile üretici direkt olarak tüketiciye ulaşarak, aracılar rant kıskacından çıkartılmalıdır. Bu da ancak devlet önderliğinde olabilir.

Artan gıda fiyatları, beraberinde gıda ürünlerinde taklit ve tağsişi de tetikliyor. Ucuza gıda üretimi ve satışı yapmayı kendine fırsat bilen, denetimden ve kontrolden uzak merdiven altı veya bu zihniyete sahip üreticilerin de etkin denetimle cezalandırılması gerekir. Halkın gıda güvencesini ve güvenliğini tehdit eden bu fırsatçılara hem Bakanlığımız, hem de tüketicilerimiz fırsat vermemelidir.

Üreticiler, teknolojik yatırımlar, nitelikli personele erişebilecek çalışmalar ve verimlilik faaliyetleri ile kendilerini geliştirmeli ve piyasanın olumsuz dalgalanmalarından en az etkilenecek şekilde kendilerini geleceğe hazırlanmalıdır. İşletmelerimiz de öz sermayelerini güçlendirmeli ve nitelikli çalışan gücüne gerekli yatırımı yapmalıdır.

Tüm bunların yapılabilmesi için tarım ve gıda, sanayi, devlet politikası olarak bir milli güvenlik unsuru olarak değerlendirilerek, milli egemenliğimizin kendi kendine yetebilen bir toplum olmaktan geçtiği unutulmamalıdır. Bunun için gerek kamu, gerek sektör temsilcileri, gerek meslek odaları ve sivil toplum örgütleri, gerekse halkımız kenetlenerek birlikte düşünüp birlikte karar mekanizmasını oluşturmalıdır. Unutmamalıyız ki, gıda sadece günlük beslenmemiz için gerekli meta olmaktan ziyade, geleceğimizi güvence altına alacak önemli bir unsurdur.

 

Abidin Şakir Özen

Abidin Usta Osmanlı Sofrası ve Örnek Yemek Sanayi YKB

Tedarik zincirlerimizi geliştirmek için alternatifler üretiyoruz

Gıda fiyatlarında devam eden artışlar, firmaları sık sık fiyat güncellemeleri yapmaya zorlamakta ve işletmelerin cirolarında önemli kayıplara yol açmaktadır. Firmalar, bu maliyet artışlarını doğrudan müşterilere yansıtamaması sebebiyle sürdürülebilirliklerini koruyabilmek için verimlilik esaslı yeni stratejiler geliştirmek zorunda kalmaktadır. Toplu yemek sektöründe direkt alıcılarla değil üreticilerle çalışıyor olsak da, bazı hizmet ve ürünlerin temininde aracılara ihtiyaç duyabiliyoruz. Bizler de, tedarik zincirlerimizi geliştirmek amacıyla alternatifler geliştirme çabasındayız.

Mevcut konjonktür göz önüne alındığında, 2024 yılının sonuna doğru ekonomik görünümde olumlu bir ivme beklemekteyiz. Ancak yalnızca hizmet sektöründe değil, aynı zamanda üretim ve sanayi sektörlerinde de daralmaya sebep olan küresel piyasalarda yaşanan maliyet artışları, uluslararası alandaki rekabet avantajımızı bazı kalemlerde kaybetmemize neden olmuştur. Yeni stratejiler geliştirmek ve yeni fiyatlandırma yapıları oluşturmak, uluslararası pazardaki konumumuzu yeniden güçlendirmemiz açısından faydalı olacaktır. Sanayi ve üretim sektörlerinin hareketlenmesi de hizmet sektörüne pozitif bir etki yaratacaktır. Mayıs ayından itibaren kendini hissettiren daralma, hizmet ettiğimiz firma sayısında bir değişikliğe sebep olmasa da firmaların personel çıkarma eğilimi, ciro kayıpları yaşamamıza sebebiyet vermektedir. Bu durum, istihdamı da doğrudan etkilemektedir.

Gıda sektöründeki istihdam ve nitelikli personel ihtiyacına yönelik olarak BTSO Mutfak Akademi ile personel eğitiminde sektöre öncülük ediyoruz. Meslek yüksekokulları ile gerçekleştirdiğimiz protokoller ve dezavantajlı gruplarla yaptığımız işbirlikleri sayesinde sektöre kazandırdığımız nitelikli ve meslek sahibi bireylerle önemli bir ilerleme kaydettik. Ancak bu başarılarımızla yetinmeyip, BTSO Mutfak Akademi'yi sürekli olarak geliştirerek, sektörümüze katma değer sağlayabilecek yetkin çalışanlar yetiştirmeyi hedefliyoruz. Sonuç olarak, sektörümüzde yaşanan zorlu döneme rağmen, uluslararası üretim avantajımızı geri kazanmak ve büyüme hedeflerimiz doğrultusunda kararlılıkla çalışmaya devam ediyoruz. Sektördeki toparlanma sürecinin hız kazanacağı ve bu çabaların meyvelerini vereceğini umuyorum.

Tayfun Kurdal

Kayra Yemek Genel Müdürü

Uzun vadeli mal alımı yapıyoruz, aracılardan kaçınıyoruz

Son üç buçuk yıl boyunca, gıda enflasyonu genel enflasyon oranlarının üzerinde seyretmiştir. Bu durum pandeminin etkisiyle daha da belirgin hale gelmiştir. Gıda maddelerinde yaşanan yüksek fiyat artışları, milyonlarca tüketicinin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürmüştür. Bu fiyat artışları, sadece bireysel bütçeleri zorlamakla kalmayıp, aynı zamanda sektördeki tüm paydaşları da olumsuz yönde etkilemektedir.

Sektörümüze yansıyan pandemi sürecinin getirdiği ekonomik belirsizlikler ve iklim değişikliğinin yol açtığı tarımsal zorluklar, gıda ürünlerinin maliyetlerinde artışa neden olmuştur. Tüketiciler arasında satın alma gücünde azalma gözlemlenirken, işletmeler de artan maliyetler ve değişken piyasa koşullarıyla başa çıkmak zorunda kalmaktadır. Bu koşullar altında, gıda sektörü hem kısa vadeli hem de uzun vadeli stratejiler geliştirmek zorundadır.

Artan maliyetler ve sürekli değişen piyasa koşulları karşısında, müşterilerimizin çıkarlarını en iyi şekilde koruyabilmek amacıyla stratejik bir yaklaşım benimsemekteyiz. Tedarik sağlamak ve maliyet belirsizliklerini en aza indirmek için uzun vadeli mal alım anlaşmaları yapmaktayız. Bu strateji, hammadde alım fiyatlarımızı sabitleyerek, hem tedarik süreçlerimizdeki istikrarı artırmakta, hem de maliyet dalgalanmalarının etkilerini en aza indirmektedir. Kayra Yemek olarak bu stratejiyle müşterilerimize yüksek kaliteli ürün ve hizmet sunmayı desteklerken, aynı zamanda sektördeki maliyet baskılarına karşı dayanıklılığımızı güçlendiriyoruz.

Kayra Yemek olarak sadece fiyat artışlarının yoğun olduğu bu dönemde değil, geçmiş yıllarda da tedarik stratejimizde önemli adımlar attık. Birçok alımımızı doğrudan üreticilerden gerçekleştirmekte ve aracılardan kaçınmaktayız. Bu yaklaşımımız, maliyetleri kontrol altında tutmamıza ve yüksek fiyatların etkilerini minimize etmemize olanak tanıyor. Bunun aksi olduğunda inanın mevcut fiyat aralıklarında yemek sunmamız mümkün olmayacaktır.

2024 ve 2025 yıllarında, sıkı para politikalarının sürdürülmesi yoluyla enflasyon oranlarının düşürülmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması en büyük beklentimizdir. Geçtiğimiz yıl ile karşılaştırıldığında, piyasaların daralma eğiliminde olduğunu ve bu daralmanın önümüzdeki dönemde de devam etmesini beklediğimizi öngörüyoruz. Sektördeki bu daralmanın, ekonomik koşullardaki belirsizlikler nedeniyle bir süre daha sürmesi muhtemel olarak düşünüyoruz.

Sektörümüzün en büyük sorunlarından biri olan merdiven altı üretimin önüne geçmek için, etkili ve caydırıcı kamusal denetimlerin uygulanması büyük önem taşımaktadır. Aynı zamanda müşterilerin gıda güvenliği konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Tüketiciyi bilinçlendirmek, gıda güvenliği konusundaki farkındalıklarının artırılması bununla ilgili temel bir adımdır.

Sürdürülebilir gıda sistemlerinin oluşturulabilmesi için kent ile kırsal, üretici ile tüketici arasındaki bağın güçlenmesi gereklidir. Bu sebeple sektörde yeterince değil, sürekli iş birliği ve dayanışma olması gerektiğini düşünüyoruz.

Yüzde 100 makineleşme veya otomasyonun mümkün olmadığı, emek yoğun bir sektörde faaliyet göstermekteyiz. Bu sebeple nitelikli ve yetişmiş personel eksikliği daima bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kayra Yemek olarak, meslek öğrenmeye istekli ve heyecanı olan arkadaşlarımızı eğiterek, bu alanda yetişmiş profesyoneller kazandırma çabasındayız. Bu yaklaşımımız hem sektördeki iş gücü açığını kapatmayı hem de iş gücümüzün kalitesini artırmayı amaçlamaktadır.

 

 

Yusuf Bakioğlu

Referans Holding YKB

Kullandığımız hammaddenin yüzde 65’ini kendimiz üretiyoruz

Gıda enflasyonun yüksek seyretmesi catering sektörü de dahil olmak üzere tüm gıda hizmetleri sektörünü önemli ölçüde etkiliyor. Sürekli artan gıda fiyatları maliyetlerimizi doğrudan artırıyor ve durum operasyonlarımızın sürdürülebilir açısından zorluklar yaratmaktadır. Gıda ürün tedarik maliyetleri sektörün kar marjını düşürmektedir.

Müşterilerimize, sunduğumuz hizmetlerin fiyatlarını sürekli olarak güncellemek zorunda kalıyoruz. Ancak fiyat artışlarını müşteriye yansıtmak her zaman kolay olmuyor. Fiyatların yükselmesi müşteri bütçelerini zorlamaktadır. Bu da hizmet taleplerinde azalmaya neden olmaktadır. Tedarikçilerimiz ile uzun dönem fiyat anlaşmaları yaparak fiyat dalgalanmalarının etkisini minimuma indirmeye çalışıyoruz. Ayrıca şirketimiz kullandığımız hammaddenin yüzde 65’lik kısmını kendimiz üreterek, müşteriye fiyat avantajı sağlayarak, artan enflasyondan en az etkilenmesini sağlıyoruz. Sonuç olarak gıda enflasyonunun iş süreçlerimizde yarattığı zorluklarla başa çıkmak için maliyet yönetimine ve müşteri memnuniyetine odaklanıyoruz. Ancak bu süreçte gıda güvenliği ve hizmet kalitesinden ödün vermeden sürdürülebilir çözümler üretiyoruz.

Referans Holding bünyemizde grup şirketlerimiz, Sektöründe 45 ton tır kapasiteli lojistik ve depolama merkezi ile, 1500 metrekare kapalı alan günde 400 bin rol ekmek, poğaça, simit, börek, kuru ve yaş pasta unlu mamuller tesisi olan, 30,000 bin metrekare kapalı alan tesisimizde 2 binin üzerinde büyük baş hayvana sahip et entegre tesisi, kanatlı hayvan (piliç) yetiştiriciliği, kesimhane parçalama ve işleme tesisi, topraklı - topraksız tarım üretimi ile 40 farklı tarım üreticisini destekleyen, zeytin ve zeytinyağı üretim tesisleri ile (sözleşmeli) özel üretim tesisi, 1000 kişilik kapalı ve açık alana sahip organizasyon şirketimiz ile Referans Akademi çatısı altında verdiği eğitimler ile geleceğe yön veren teknoloji, inovasyon ve doğal hayatı önceleyen çalışanları ile birlikte büyük aile şirketidir. Dolayısıyla müşterilerine, tedarikçilerine, çalışanlarına, ekonomiye enflasyonist ortamda katma değeri yüksek avantajlar sağlamaktadır.

Aracılardan kaynaklanan maliyet artışlarını en aza indirmek için üreticilerle doğrudan temasa geçtik. Bu sayede, tedarik zincirindeki ara basamakları ortadan kaldırarak hem maliyetlerimizi düşürdük, hem de tedarik süreçlerimizi daha güvenilir hale getirdik. Üreticilerle uzun vadeli anlaşmalar yaparak, fiyat dalgalanmalarının etkisini azaltmayı hedefliyoruz. Bu doğrudan ilişki, kalite kontrolü açısından da avantaj sağlıyor, çünkü ürünleri doğrudan kaynağından temin etme şansına sahip oluyoruz.

Üretim yapma veya yaptırma konusunda da çeşitli adımlar attık. Özellikle temel malzemelerde, mümkün olan durumlarda kendi üretim süreçlerimizi oluşturmayı veya anlaşmalı olarak üretim yaptırmayı değerlendirdik. Bu adım, hem maliyetleri daha kontrol edilebilir hale getirdi, hem de tedarik zincirindeki belirsizlikleri azaltmamıza yardımcı oldu. Bu stratejilerle, hem müşterilerimize daha rekabetçi fiyatlar sunabiliyor, hem de ürün ve hizmet kalitemizi koruyabiliyoruz. Aynı zamanda, yerel üreticileri destekleyerek sürdürülebilir ve güçlü bir tedarik zinciri oluşturmaya katkı sağlıyoruz

Yıl sonuna kadar gıda fiyatlarında artış eğiliminin devam edeceğini tahmin ediyoruz. Enerji maliyetleri, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve tarımsal üretimdeki zorluklar, fiyat baskısını artırabilir. Özellikle temel gıda ürünlerinde tedarik zincirindeki aksaklıklar ve iklim değişikliği gibi faktörlerin etkisiyle maliyetler yüksek kalabilir. Artan fiyatlar nedeniyle, tüketicilerin harcamalarında daha seçici davranacağı ve bütçelerini daha sıkı kontrol edeceği bir dönem olacağını öngörüyoruz. Bu da, daha uygun fiyatlı seçeneklere yönelimi artırabilir. Online satış kanallarının ve dijitalleşmenin sektördeki etkisi artmaya devam edecek. Firmalar, dijital çözümler ve verimliliği artıran teknolojilere yatırım yaparak rekabet avantajı sağlamaya çalışacaklar. 2025 yılında, ekonomik koşulların daha stabil hale gelmesiyle birlikte, fiyat artışlarının daha kontrollü olabileceğini düşünüyoruz. Ancak, global ekonomik dalgalanmalar ve tarım ürünlerinin arz-talep dengesi, gıda sektörünü etkilemeye devam edebilir. 2025 yılına doğru sürdürülebilirlik ve yerel üretime olan ilginin artmasını bekliyoruz. Hem tüketici hem de sektör oyuncuları, çevresel etkileri minimize eden, sürdürülebilir üretim ve tedarik zincirlerine daha fazla önem verecek. Yerel üretimle doğrudan işbirlikleri ve çevre dostu uygulamalar, sektörde daha yaygın hale gelebilir. Sağlıklı beslenme, organik ve doğal ürünlere olan talep artmaya devam edecek. Tüketiciler, bilinçli tercih yapmaya ve gıdaların kaynağına daha fazla dikkat etmeye yönelecekler. Bu da sektörün inovasyon ve ürün geliştirme alanlarında daha fazla çaba sarf etmesine neden olacak. Gıda sektöründe 2024 sonu ve 2025 yılı için maliyet yönetimi, fiyat baskılarına karşı esneklik, sürdürülebilir uygulamalara yatırım ve tüketici taleplerine duyarlılık, başarı için kritik faktörler olacak. Sektördeki firmaların, bu değişimlere hızla adapte olabilmesi ve yeni fırsatları değerlendirebilmesi, rekabet avantajı sağlayacaktır.

2024 Yılı Catering sektörü için zorlu ekonomik koşullara rağmen yenilikçi ve uyum sağlayabilen firmalar için fırsatlarla dolu bir yıl oldu. Maliyet baskılarına rağmen dijitalleşme sürdürülebilirlik ve müşteri odaklı hizmetlerimizin öne çıktığı bir dönem yaşandı. 2023 yılına kıyasla daha karmaşık ve dinamik bir yıl olsa da, firmamız bu zorlukları kendi içerisinde ekonomik gücü ile aşarak büyüme ve gelişme fırsatlarını değerlendirdi.

Merdiven altı üretim yapan firmalarla mücadele, hem tüketici sağlığını korumak hem de haksız rekabeti önlemek için kritik öneme sahiptir. Bu tür üretim faaliyetlerinin engellenmesi için atılabilecek adımlar şunlardır:

-Gıda üretiminde sıkı denetimlerin artırılması ve merdiven altı üretim yapan firmaların tespit edilmesi büyük önem taşır. Denetim mekanizmaları güçlendirilmeli, sahte ve izinsiz üretim yapan firmalara caydırıcı cezalar verilmelidir. Bu denetimler, hem üretim tesislerinde hem de satış noktalarında düzenli olarak gerçekleştirilmelidir.

-Merdiven altı üretim genellikle kayıt dışı ekonomiyle ilişkilidir. Vergi kaçakçılığı ve haksız rekabeti engellemek için tüm üreticilerin kayıt altına alınması ve vergi sistemine dahil edilmesi sağlanmalıdır. Bu sayede, denetim süreçleri daha etkin hale gelir ve yasal üreticilerin korunması sağlanır

-Tüketicilerin, merdiven altı üretimin riskleri konusunda bilinçlendirilmesi önemlidir. Gıda güvenliği, kalite ve sağlık açısından bu tür ürünlerin tehlikeleri hakkında bilgilendirme kampanyaları düzenlenmelidir.

-Yasal üreticilerle işbirliği yapılmalı ve sektördeki profesyonel firmalar desteklenmelidir. Merdiven altı üretimle mücadelede, sektördeki yasal firmalarla ortak hareket edilmesi, bilgi paylaşımı ve işbirlikleri önemlidir. Bu firmalara yönelik teşvikler ve destekler, merdiven altı üretimin azalmasına katkı sağlayabilir

Catering sektöründe işbirliği ve dayanışma, rekabetin yüksek olduğu bir ortamda kritik bir role sahiptir. Ancak, sektörde bu konular her zaman yeterince güçlü olmayabilir. Sektörün karşılaştığı zorluklar ve fırsatlar göz önüne alındığında, işbirliği ve dayanışmanın daha fazla teşvik edilmesi gerekmektedir.

Rekabet Baskısı: Catering sektöründe firmalar arasında yoğun bir rekabet bulunuyor. Bu rekabet ortamı, firmaların kendi çıkarlarını ön planda tutmasına ve işbirliğinden uzaklaşmasına neden oluyor. Özellikle maliyet baskıları ve fiyatlandırma zorlukları, firmaları bağımsız hareket etmeye zorlamaktadır.

Catering sektöründe yetişmiş personel sıkıntısı, sektörün önemli sorunlarından biri olarak öne çıkmaktadır. Özellikle kalifiye ve deneyimli eleman bulmak, artan talepler ve hizmet kalitesi beklentileri karşısında zorlaşmıştır. Bu durum, hizmet kalitesini ve müşteri memnuniyetini doğrudan etkileyen bir faktördür Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve personelin iş tatmininin artırılması, sektörde kalifiye personelin uzun süreli olarak çalışmasını sağlayabilir. Ücretlerin rekabetçi düzeye çıkarılması, sosyal hakların iyileştirilmesi ve çalışma saatlerinin düzenlenmesi, personel memnuniyetini artıracaktır Catering sektöründeki yetişmiş personel sıkıntısı, doğru stratejilerle aşılabilir. Eğitim, çalışma koşulları, kariyer fırsatları ve gençleri sektöre çekme konularında yapılacak iyileştirmeler, sektörde kalifiye eleman sayısını artırabilir. Firmaların bu konuda proaktif davranarak, hem mevcut personelini geliştirmesi hem de sektöre yeni yetenekler kazandırması, uzun vadeli başarı için kritik öneme sahiptir 9- Dile getirmek ve eklemek istedikleriniz…

Catering sektörü, dinamik ve hızla değişen bir yapıya sahip. Bu sektörde hem fırsatlar hem de zorluklar var. Özellikle değişen müşteri beklentileri, artan maliyetler, sürdürülebilirlik baskısı ve dijitalleşme gibi konular, sektördeki firmaların uyum sağlamasını gerektiriyor Catering sektöründe faaliyet gösteren firmaların, değişen koşullara hızlıca uyum sağlayabilme yeteneği büyük önem taşıyor. İster ekonomik dalgalanmalar, ister müşteri taleplerindeki değişiklikler olsun, esnek ve uyumlu olabilen firmalar bu zorlukları fırsata çevirebilirler Catering sektörü, toplumsal yaşamın önemli bir parçası ve bu alanda çalışan firmaların yenilikçi, sürdürülebilir ve müşteri odaklı olmaları, başarılarını artıracaktır.

Editör: DİLEK ATLI