Değerli okurlar, evrim, üstelik insanla ilişkilendiriliyorsa ülkemizde tartışılması zor bir konu haline geliyor. Ben yine de kendi penceremden bakıp bazı gözlem ve görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Konuya çok basit yaklaşmaya gayret edeceğim ve insanda sadece bir noktayla yetineceğim: Kuyruk sokumu kemiği (kuyruk sokumu kuyruğu oluşturan kemiklerin birleşip minyatürleşmesinden oluşmuştur. İnsanların atalarının geçmişte kuyrukları vardı. İnsanlar yürümeye başlayınca kuyruğun bir fonksiyonu kalmamıştır. İnsana en yakın tür olan şempanzelerin de kuyrukları yoktur. İnsanlar gibi sadece kuyruk sokumları vardır). Burada benim takıldığım yer; insanda kuyruk ile anılan bir kısmın olması! İnsan evrimiyle ilgili benzer on madde daha var ama beni aşar…
Ben insanın yaşarken başına gelen aşağıda sıraladığım rahatsızlıklar sebebiyle fiziksel ve biyolojik evrimini tamamlamadığını düşünüyorum. Bunların hiçbiri kendiliğinden, tedavi edilmeden iyileşmiyor.
Görme bozuklukları her yaşta giderek artan bir şiddetle yaşanıyor. En hayati görme fonksiyonu bu kadar zayıf ve hızlı bozulan bir yapıda olmamalıydı,
Duyma ve kulağa bağlı denge kaybı da zamana bağlı ve çok yaygın yaşanıyor. Daha dirençli olmalıydı,
Omurilik soğanı ve beyincik dış darbelere çok açık, daha korunaklı olmalıydı,
Yemek borusu ve nefes borusu yan yana ve insan yemek yerken boğazına bir şey kaçtığı için boğularak can verebiliyor. Bu iki borunun böyle bir risk taşımaması gerekiyordu,
Çoğu yaşam ve beslenme tarzından kaynaklanan erken kalp krizinden çok ölüm var, bu kadar çabuk olmamalıydı,
Apandis ve safra kesesi iltihaplanmalarında müdahale edilmezse insan hayatını kaybedebiliyor. Bu organlar bu kadar sık sorun çıkartıp erkenden alınmamalıydı,
Hemoroit ve bölgesel bu kadar çok sorun olmamalıydı,
Omurlar arasında meydana gelen sinir sıkışmaları ve fıtıklar insanın hareket kabiliyetini sınırlayıp kilitliyor. Bu bölgelerin henüz yeterince güçlenmediğini görüyoruz,
Ayak bileklerinde burkulmalara çok sık rastlanıyor ve hareket kabiliyetini ve kalitesini azaltıyor. Daha güçlü ve esnek sarmal bir doku yapısı olmalıydı,
Bacaklarda yaşanan yan bağların, aşil tendonunun kopması, menisküs yırtıkları insanı hareketsiz ve çaresiz kılıyor. Bu bağlar çok daha sağlam ve esnek olmalıydı,
Sert düşmelerde çok fazla kemik kırılmaları yaşanıyor. Esnek, az kırılgan bir yapı olmalıydı,
Cinsel hayat da daha uzun sürmeliydi.
Dünyadaki tüm hayvanların yaşadıkları ortama has ve çok özel biyolojik yapıları var ve bu hayvanların tamamı ya av olarak ya da eceliyle hayatını kaybediyor. Bu işin ilmini yapan veterinerler, baytarlar, bilim insanları ve hayvan besleyenler birçok rahatsızlık olduğuna vakıf olsalar da ben hayvanların; insanlar için sıraladığıma benzer çok fiziksel ve biyolojik arızalarla karşılaştığını düşünmüyorum.
Teknoloji kaynaklı tembelliğin, oturmanın, yanlış ve dengesiz beslenmenin ve özellikle de insanın doğanın içerisinde bir birey olmaktan vazgeçmesinin sonucu evrimin sekteye uğradığını ve yukarıda sıraladığım arazların bugünkü tembel yaşam tarzıyla iyileşme yönünde gelişmeyeceğini ya da sürecin çok yavaşlayacağını öngörüyorum. Çünkü; insan artık avcı ve toplayıcı ve göçebe değil…
Dünyadaki en zeki, konuşan, yazan, iletişime geçen, inşalar/makineler yapan, eserler bırakan, gezegenin dışına çıkıp evrenin varlığını ve sınırlarını zorlayan, daha birçok yetenek ve kabiliyeti olan bir tür olsa da;
İNSAN EVRİLMEYE MUHTAÇ
BİR CANLIDIR.
İnsanoğlu efendisi olduğu dünyayı yıpratırken, kendisini ve zayıflıklarını da düşünmeli ve ona göre hareket etmeli. Önceki yıllarda bir sempozyum konuşmamda söylediğim gibi olmamalı:
İNSAN EFENDİSİ OLDUĞU
DÜNYANIN VİRÜSÜ OLDU.
Saygılarımla.