Artık kimilerinin farkına vardığı kimilerinin farkına varıpta umursamadığı bir doğa felaketi var karşımızda, İklim Değişikliği, farkına varan toplumlar yaşamlarının her alanında bu felaketi körükleyen davranışlarından uzaklaşmaya çalışıyorlar. Biliyorsunuz bu felaketin oluşumu tetikleyen günlük yaşamımız sürecinde atmosfere bıraktığımız CO2 gazları, bu gazların %20’si de ulaşımda kullandığımız ulaşım araçlarından salınıyor. Aslında ülkeler arasındaki mutabakat anlaşmaları bu salınımları 2030’a kadar azaltmayı, 2050’de de sıfırlamayı hedefliyor. Bizde pek değil ama bu hedefleri kabullenen ülkelerde kent merkezlerinde özel araç kullanımı hızla azalıyor, geçen gün TV’de Madrid kenti içinden görüntüler vardı, cadde ve meydanlar yaya yürüyen insanlarla doluydu, kimisi işine gidiyor, kimisi alış veriş yapıyor, kimisi de geziniyordu, tramvaylar da insanları taşıyordu, birkaç adet te otomobil vardı.

Aslında otomobiller de dönüşüyor, elektrikli motorlarla hareket etmeye başlıyor, karbon salınımını bitiriyor. Bizim yerli arabamız TOGG’da elektrik motorlu, şimdi firma şarj sistemlerini ülkemizin ulaşım ağı içinde oluşturmaya çalışıyor. Aslında ithal edilen değişik marka otomobiller içinde de elektrikli olanlar çoğalıyor.

Gelin TOGG’un elektrikli araç olma özelliğine biraz daha yakından bakalım. Şarj olduğunda menzil 314 km, şarj kapasitesi 52,4kwh, hızlı şarj süresi 28 dakika, maksimum güç 160 kW, enerji tüketimi saatte 16,7kW. Tabii TOGG kullanıcıları için önemli bir bilgi de, bugün için şarj istasyonlarının bulunduğu şehirler, İstanbul, Bursa, Denizli, Antalya. Mersin, Bolu, Sakarya, Samsun, Amasya, Ankara. TOGG dışında şarj istasyonları ülkenin her noktasında hızla yayılıyor, hatta evlere de monte edilen şarj istasyonları oluşuyor.

Otomobil değince, dünya piyasasının önde gelen markası hemen aklımıza gelir, Ford, geçen hafta bir haber yayıldı uluslararası medyada, Ford elektrikli araçların maliyetinin yüksek olduğunu söyleyerek 12 milyar dolarlık elektrikli araç yatırımını duraklattı, yeni bir akü fabrikasının inşaatı da olmak üzere bu sektördeki büyük projeleri yavaşlattı. Ford’un bu kararı, ürünlere yönelik pazar talebinin beklediği yerde olmamasından kaynaklanıyor, ancak şirket yöneticileri, yeni nesil elektrikli ürünlerden uzaklaşılmadığını, vurguluyorlar. Nitekim Ford ve Koreli ortağı SK, ilk tesislerinin 2025’te üretime geçecek şekilde hızda ilerlediğini açıklıyorlar ama 2026’da üretime başlaması planlanan ikinci tesisin oluşum tarihinin belirsiz olduğunu, söylüyorlar.

ABD’de elektrikli araçlara olan talep artmaya devam ediyor, ancak beklenen seviyede değil. Ford yetkilileri, bu artan talebi karşılamak ve bu alandaki başarılarını garanti altına almak için ikinci fabrikanın inşaatına devam ettiklerini, açıklıyorlar ve sözlerine ekliyorlar, nihai hedeflerimiz değişmedi, ancak hedeflere ulaşma süremiz, talep trendi paralelinde revize edildi. Birinci fabrikamızın 2025’te üretime başlaması programı devam ediyor.

Bu arada Ford yöneticileri pazar taleplerini yakın takip edip üretim planlaması yaparlarken, 150.000 otomotiv işçisinin ‘’ayağa kalkma’’ grevini sonlandırmakla uğraşıyordu, sendika ile uzun süren müzakereler sonunda, iki yıl süreli geçici bir anlaşmaya vardılar ve toplu iş sözleşmesini imzaladılar. Bizdeki işçi/işveren ilişkilerine örnek olabilir kanısıyla bu sözleşmenin içeriğini de özetliyorum. Şöyle ki, anlaşmanın ilk yıl için %11’lik bir ücret artışı ve 4,5 yıllık sözleşme üzerinden toplam %25’lik bir artış, artı 5.000 dolarlık onay ikramiyesi içeriyor.

Evet, yazımın başında da vurguladığım gibi insanlığı, tabii bizleri bir doğa felaketi bekliyor, belki yaşamaya başladık bile, bu yaz bizim yaşadığımız aşırı sıcaklar, dünyanın kurak bölgelerinde bile oluşan su taşkınları, örneğin geçen hafta Suudi Arabistan’ı da sellerin basması, birkaç örnek. Meteoroloji uzmanlarının önümüzde çok şiddetli kış aylarının bizleri beklediği yolundaki tahminleri vb. yaşam tarzımızın değişmesi, atmosfere CO2 salmadan yaşam tarzımızı düzenlememiz gereğini önümüze seriyor.

Yazması benden, değerlendirmesi sizden…