Alman toplumu 75 yıl önce müthiş bir yıkım yaşadı. İkinci Dünya Savaşı sonrası, Hitler Almanya’sı zulme uğrattığı Avrupa devletleri yanında ABD ve Rusya’nın katkısı ile neredeyse yerle bir edilmiş, sanayisi, fabrikaları, bilim insanları ve teknolojisi yok edilmişti.

İşte Hitler’in 75 sene önce korkunç sona sürüklediği ekonomisi dahil sıfırı tüketmiş Almanya, bugün GSYH 4,3 trilyon dolara, milli geliri 5 trilyon dolara ulaşan, sürekli cari fazla üreten bir ekonomi haline geldi. Kişi başına düşen milli geliri ise 59 bin 700 dolar civarında.

100 yıl önce 7 düvelle savaşıp, bağımsızlığı ilan eden Cumhuriyetimiz ise ilk on yılında yarattığı mucizeleri, Atatürk’ün ölümünden sonra devam ettirememiş, bugün 10 bin dolar civarında milli gelirle, dış ticaret açıklarını, cari açıklarını bir türlü önleyemeyen bir ekonomiye sahip.

Bundan 60 yıl önce balıkçılık ile yaşam mücadelesi veren Güney Kore, günümüzün teknoloji devi. 48 bin dolar kişi başı milli gelire sahip. Örnekleri çoğaltmak mümkün ve aksine örnekler de pek çok.

Peki Türk milleti, başarılı olumlu örnekler arasında neden hak ettiği yeri alamıyor. Son yıllarda eğitim düzeyimiz tercihen ve ısrarla geride bırakılmaya çalışılsa da, genç nüfusumuzun ekonomide başarılı örnekler vermesi, artarak devam etmesi işten bile değil. Yeter ki yönetimler bu konuda istekli ve becerikli olsunlar.

Almanya-Türkiye ekonomileri karşılaştırılması yakın tarihimizle başlayıp yaşanan çarpıcı örnekler olması nedeniyle önemlidir. 70 yıl kadar önce tarihte yer alan ABD Marchall yardımlarını hatırlarsınız. Almanya’ya yapılan yardımların, Alman hükümeti tarafından nerelere verildiği, kimlere hangi amaçlarla dağıtıldığı ve miktarları bugün merak edilirse kayıtları vardır. Tamamı Almanya’nın kalkınması adına dikkatle dağıtılmış ve takip edilmiştir.

1950’li yıllarda Türkiye’ye yapılan yardımların nereye gittiği ise tamamen meçhuldür. Ne yazık ki hiçbir kayıt tutulmamış ya da kayıt altına alınması istenmemiş, takip de edilmemiştir. Belki de Türkiye’nin en büyük zaafı, insanımızın, demokrasiyi, siyaseti yanlış anlamasıdır. Kendisi adına karar veren insanları seçerken gerekli önemi göstermemesi ve yasaları yapan bu insanların, yeterliliğini ve sorumluluk bilincini test edememesidir. Böyle olmasaydı, verdiği vergilerin nasıl harcandığını sormasını bilir, ülke varlıklarının ülkenin kalkınması adına özenle ve dikkatle kullanılmasına yön verebilirdi. Özünde Türk insanı kadar zeki, pratik zekaya sahip, cesur bir millet olsa da, 70 yıldır yapılan bunca yanlışa rağmen ayakta kalmaya devam etmesi ekonomik mucize değilse nedir? Bir de doğrularla desteklense neler başarılır, siz değerlendirin.