Çin, bugün dünyada gezegeni aşırı ısıtan, dünya ikliminin değişmesini pompalayan gazların en büyük üreticisidir. Araştırmacılara göre bu ülke, 2020’de dünyadaki toplam hava kirliliğinin %27’sini oluşturdu ve son otuz yılda havayı kirleten gazların miktarını üç kattan fazla artırdı. Ancak Çin’in güneş enerjisi ve elektrikli araçlara yaptığı yatırımlar, ülkeyi kirli enerji kullanımından uzun vadede düşüşe geçireceği, sıfır karbonlu enerji kaynaklarının devreye gireceği bir dönüm noktasına doğru itiyor. Geçenlerde Çin’in büyük otomobil üreticilerinin, pil üreticilerinin ve binlerce güneş enerjisi şirketinin yetkilileri bir araya gelerek, temiz enerjiye büyük yatırımların yapılacağı sinyalini verdiler.

İşte bu sinyalle 2023’e gelindiğinde Çin, iki yıl öncesine göre neredeyse 3 kat daha fazla güneş enerjisi kapasitesine erişiyor, elektrikli araçlarda da ülkedeki tüm otomobil satışlarının üçte birini yakalıyor. Uzmanlar Çin’in toplam otomobil filosunun yarısının 2030 yılına kadar elektrikli olabileceğini ön görüyorlar.

Ayrıca ülke rüzgar enerjisinde de büyük yatırımlar yapıyor. 70 katlı bir bina yüksekliğinde bir rüzgar türbini olmak üzere birçok rüzgar türbinini devreye sokuyor.

Uzmanlarca yapılan araştırmalara göre, 196 ülkenin gezegenimizin değişen iklimine anlamlı bir çözüm bulmak için standartlar ve hedefler üzerinde anlaşmaya vardığı 2015 Paris Sözleşmesi uyarınca, Çin’in 2050 yılına kadar net sıfır karbona ulaşmak için 38 trilyon dolarlık temiz enerji yatırımına daha ihtiyacı var.

Çin şu anda günde 10,8 milyon varil petrol ithal ediyor ve bu da küresel ham petrol talebinin %19’unu oluşturuyor. Uzmanlar Çin’in güneş ve rüzgar enerjisine yaptığı yatırımlar sayesinde bu sayının hızla düşmeye başlayacağını öngörüyor ve enerji ithalatının 2030 yılına kadar %10 oranında azalacağını, 2040’lı yıllarda da yarıya düşeceğini tahmin ediyorlar.

Çin yine iklim değişikliğinde etkin rol oynayan ulaşım sektöründe de etkin bir adım atıyor, elektrikle çalışan yüksek hızlı trenleri yoğun biçimde işletmeye alıyor. Uluslararası platformlarda, hükümetler arası düzenlenen iklim değişikliği panellerinde, gezegeni aşırı ısıtan jet yakıtı gibi kirli enerji kaynaklarına olan bağımlılığını azaltmak için, ülkeler çoğunlukla bol karbon salınımlı hava yoluyla yapılan yolculukların yerine, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla desteklenen yüksek hızlı elektrikli trenleri devreye sokuyor, bunlar da güneş ve rüzgar enerji sistemleri gibi karbon salınımlarının azalmasına yol açıyorlar.

Bu dönüşüm ülkelerde ve tabii Çin’de de, hızlı trenlere uygun önemli miktarda demiryolu altyapısı yatırımı gerektirecektir, ama gene de elektrikli demiryolu yolculuğunu artırmanın uzun vadeli etkisi, karbon salınımlarını azaltacak ve iklim değişikliği ile mücadelede aktif rol almasını sağlayacaktır.

Bu arada Çin Bilimler Akademisi’nin yaptığı araştırma, Çin’in demiryolu kaynaklarından kaynaklanan kirliliğin beklenenin üzerinde olduğunu göstermektedir. Elektrikli trenlerin kullanacağı enerjinin temiz enerji kaynaklarından sağlanması arttıkça bu kirlilik seviyesinin düşeceğini, sorun olmaktan çıkacağını göstermektedir.

Sadece Çin’de değil, tüm ülkelerde yüksek hızlı tren yolculukları, gezegenimizi soğutmak amacıyla aşırı ısınan gaz kirliliğini sınırlamak isteyen ülkeler için de ulaşımın geleceği olacaktır.

Umalım ki, Çin’deki yüksek hızlı tren ulaşım düzeni dünya ülkelerinde de kurulsun, ulaşımdaki karbon salınımları frenlensin ve insanlığın karşısındaki iklim değişikliği oluşumu yavaşlasın.

İklim değişikliğinde ulaşımın etkisini yazarken, gözümün önünde hafta sonları izlediğim TV programlarında yer alan Avrupa şehirleri, örneğin Dresden ve Madrid canlandı. Avrupa’nın bu iki önemli kentinin caddelerinde, sokaklarında, meydanlarında sadece raylı sistemler, otobüsler ve birkaç araba vardı. İnsanlar işlerine, alışverişe giderken yoğunlukla yürüyorlar ve geziyorlardı. Bir de bizim kentlerimizin caddelerindeki, meydanlarındaki yoğun araç dolu trafik düzenine bakın!!!