11 Aralık 2019’da açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı ile AB 2050 yılında ilk karbon nötr kıta olma hedefini açıklamıştı. AB, 2050 yılına kadar sanayisinin dönüşümünü gerektiren yeni bir büyüme stratejisi ile ticaretin kurallarını yeniden yazmayı hedefliyor. 
Sınırda karbon kaçağının önlenmesi ile ilgili yaptırımları üye olmayan bizim gibi ülkeleri de harekete geçirerek yeni düzenlemeleri de beraberinde getirmeye başladı. Türkiye’nin ihracatının %45’i AB pazarı ve bu oranın %30’unu tarım ve gıda oluşturuyor. Dolayısıyla sürdürülebilir gıda üretimi ve tüketimi bu mutabakat kapsamında pek çok çalışmayı içeriyor. Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nı incelendiğinizde “Tarladan çatala” stratejisi ile tarım ve gıda alanında birçok dönüşüm karşımıza çıkıyor. AB, bu strateji ile AB gıda sisteminin çevre ve iklim ayak izini azaltmak, gıda sisteminin dirençliliğini artırmak, iklim değişikliği ve biyoçeşitliliğin yok olması durumunda gıda güvenliğini sağlamak ve yeni fırsatlardan yararlanarak tarladan sofraya uzanan süreçte rekabetçi sürdürülebilirliğe küresel geçişte önderlik etmeyi amaçlıyor. 
Tarım sektörü, AB’nin sera gazı emisyonlarının %10,3’ünden, hayvancılık sektöründen gelenlerinden de yaklaşık %70’inden sorumludur. Buna ek olarak; toplam tarım arazilerinin %68’i hayvan üretimi için kullanılmaktadır.
Çiftlikten Çatala Stratejisi çerçevesinde Komisyon 2030 yılına kadar erişilmek üzere somut hedefler ortaya koydu: kimyasal pestisit kullanımını ve riski ile daha zararlı olan pestisitlerin kullanımını %50 azaltmak, besin kayıplarını yarı yarıya azaltarak gübre kullanımını %20 oranında düşürmek, çiftlik hayvanları ve su ürünleri için antimikrobiyallerin satışlarını %50 azaltmak ve organik tarım yapılan alanları toplam tarım alanlarının %25’ine yükseltmek. Ayrıca Komisyon, 2030 yılına kadar perakende ve tüketici düzeyinde kişi başına gıda atıklarını yarıya indirmeyi ve gıda sahteciliğine karşı mücadeleyi artırmayı hedefliyor. 
Avrupa Yeşil Mutabakat Çağrısındaki Tarladan Sofraya Stratejisi gelecek 30 yıl içerisinde Avrupa Birliği’nin bir nevi tarım ve gıda stratejisinin temelini oluşturuyor. Gıda üretimini, nakliyesini, dağıtımını, pazarlamasını ve tüketimini kapsayan gıda zincirinin, bağlı olduğu kara, tatlı su ve deniz ekosistemlerini koruyarak çevresel etkinin azaltılması Tarladan Sofraya Stratejisi’nin önemli bir parçası. Bu hedeflerine ek olarak, iklim değişikliğini hafifletmeye ve etkilerine uyum sağlamaya yardımcı olmak; arazi, toprak, su, hava, bitki ve hayvan sağlığı ve refahını korumak ve biyolojik çeşitlilik kaybını azaltmak da bu çerçevenin öne çıkan hedefleri arasında yer alıyor. 
Ayrıca, tüketicilerin bilinçli, sağlıklı ve sürdürülebilir gıda seçimleri için uyumlaştırılmış zorunlu paket önü gıda etiketlemesi de yenilikler arasında. Gıda ürünlerinin beslenme, iklim, çevresel ve sosyal yönlerini kapsayan sürdürülebilir bir gıda etiketleme ile gıdanın kaynağı, besin değeri ve çevresel ayak izi gibi ayrıntılar hakkında dijital araçlar da dahil olmak üzere tüketicilere daha iyi bilgi vermek adına dijital ürün pasaportu uygulaması çalışmaları bu strateji kapsamında bizim de üzerinde çalışmamız gereken öncelikli konular arasındadır.
Gıda tedarikinin ve kriz zamanlarında devreye sokulacak olan gıda güvenliğinin sağlanması için acil eylem planlarının son dönemlerde ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Adil, sağlıklı ve çevre dostu gıda üretim sistemlerinin geliştirilmesi adına çalışmaların tüm paydaşlarla hızla ivme kazanması gerektiğini bir kez daha gündeme alma vaktidir.