Tarım, iklim değişikliğini etkileyen ve ondan etkilenen önemli bir sektördür. Tarımsal üretim sistemleri değişen iklim koşullarına nasıl tepki vereceği en başta ortaya konulması gereken konulardan biridir. Değişen iklime yönelik yeni tarımsal uygulamalar ve yeni tarım teknolojileri geliştirilmelidir. Öte yandan, sera gazı salımını azaltıcı tarımsal uygulamalar geliştirilmesi konusu iklim değişikliği ile mücadelede ciddi bir azaltım kalemidir. İklim değişikliğinin tarımsal üretimdeki olumsuz etkilerini önlemek ve tarımsal üretimi iklim değişikliğine adapte etmek için Birleşmiş Milletler’in (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından 13. sü iklim eylemidir. Bu eylem ile iklimle ilgili tehlikelere ve doğal afetlere karşı dayanıklılığın ve uyum kapasitesinin bütün ülkelerde güçlendirilmesi, iklim değişikliğiyle ilgili önlemlerin ulusal politikalara, stratejilere ve planlara entegre edilmesi, iklim değişikliği azaltım, iklim değişikliğine uyum, etkinin azaltılması ve erken uyarı konularında eğitimin, farkındalık yaratmanın ve insani ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesi temel hedefler olarak belirlenmiştir.

21. yüzyılın stratejik sektörleri arasında gösterilen tarım ve gıda sektörü, 2050’de 10 milyara ulaşacağı hesaplanan dünya nüfusunun beslenmesinde yetersiz kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Araştırmalar, 2050 yılında dünya nüfusunu beslemek için, tarım ve gıda üretiminin, bugünkü düzeyinden en az %50 oranında fazla olması gerektiğini belirtmektedir. IPCC’nin Değerlendirme Raporları, iklim değişikliğinin etkisiyle dünyada su kıtlığının ve kuraklığın artacağını, tarımsal verimliliğin düşeceğini, gıda fiyatlarında dünya genelinde %85’e varan artışların gerçekleşebileceğini öngörmektedir. Gelecek 30 yılda tarımsal verimlilikte yaklaşık %25 oranında bir düşüş olacağı farklı otoriteler tarafından belirtilmektedir.

Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nı incelendiğinizde “Tarladan çatala” stratejisi ile tarım ve gıda alanında birçok dönüşüm karşımıza çıkıyor. AB bu strateji ile AB gıda sisteminin çevre ve iklim ayak izini azaltmak, gıda sisteminin dirençliliğini artırmak, iklim değişikliği ve biyoçeşitliliğin yok olması durumunda gıda güvenliğini sağlamak ve yeni fırsatlardan yararlanarak tarladan sofraya uzanan süreçte rekabetçi sürdürülebilirliğe küresel geçişte önderlik etmeyi amaçlıyor.

Tarım sektörü, AB’nin sera gazı emisyonlarının %10,3’ünden, hayvancılık sektöründen gelenlerinden de yaklaşık %70’inden sorumludur. Buna ek olarak; toplam tarım arazilerinin %68’i hayvan üretimi için kullanılmaktadır. Çiftlikten Çatala Stratejisi çerçevesinde Komisyon 2030 yılına kadar erişilmek üzere somut hedefler ortaya koydu: kimyasal pestisit kullanımını ve riski ile daha zararlı olan pestisitlerin kullanımını % 50 azaltmak, besin kayıplarını yarı yarıya azaltarak gübre kullanımını %20 oranında düşürmek, çiftlik hayvanları ve su ürünleri için antimikrobiyallerin satışlarını % 50 azaltmak ve organik tarım yapılan alanları toplam tarım alanlarının %25’ine yükseltmek. Ayrıca Komisyon, 2030 yılına kadar perakende ve tüketici düzeyinde kişi başına gıda atıklarını yarıya indirmeyi ve gıda sahteciliğine karşı mücadeleyi artırmayı hedefliyor.

Avrupa Yeşil Mutabakat Çağrısındaki Tarladan Sofraya stratejisi gelecek 30 yıl içerisinde Avrupa Birliğinin bir nevi tarım ve gıda stratejisinin temelini oluşturuyor.

Bu gelişmeler neticesinde Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM),’Tarım ve Hayvancılık Sektörlerinde Sürdürülebilirlik Eylem Planı’nı açıkladı. Plan 10 maddelik başlıklardan oluşuyor. Bu başlıkları incelediğimizde iklim, enerji, su, döngüsel ekonomi, sıfır atık, tedarik, paydaşlık, organik üretim gibi konulara vurgu yapıldığını görüyoruz. Bahsi geçen eylemlere yönelik teşviklerin, projelerin ve platformların destekleneceği belirtilse de çiftçinin ekonomik sorunlarının ve verimli toprakların sanayileşmeye açılmasının önüne geçecek yaptırımların gündeme alınması aciliyeti de unutulmamalıdır. Tarım yapacak toprak kalmazsa nötrlenecek karbonu konuşmak anlamsız kalacaktır.