GÖKSEL BAŞARAN - ÖZEL HABER
Kadın mühendisler, empati ve iş birliği odaklı yaklaşımlarıyla mühendislik disiplinlerine farklı bir soluk getiriyor. Bu dönüşüm, sadece iş süreçlerini değil, ekip yapısını da yeniden şekillendiriyor. Toplumsal duyarlılık, sürdürülebilirlik ve dayanışma...Kadın mühendisler, teknik başarıyı insani değerlerle harmanlayarak geleceğin mühendislik anlayışını bugünden kuruyor.
Ülfet Öztürk
TÜMKAD Kurucu Başkanı
Endüstri Mühendisi
Kadın mühendisler bu dönüşümün tam merkezinde duruyor. Çünkü biz kadınların en güçlü yanı çok şapkalı olmamız, empati, sistem bakışı, iletişim gücü ve çoklu görev becerisi gibi özellikler artık mühendisliğin “yeni normları” arasında yer alıyor. Mühendislik artık sadece çözüm üretmek değil, insan ve gezegen odaklı çözümler geliştirmek demek. Kadın mühendisler sadece teknolojiyi dönüştürmüyor artık toplumu da dönüştürüyor.
İş birliğini güçlendirmek için etkili ve sağlıklı bir iletişime ihtiyaç var, ayrıca aynı heyecanı yaşayabilmek, önceliklerinizin ortak olması çok önemli. Ayrıca bir ekibin temel ortak değerlerini ortaya koymak ve bu değerleri geliştirmek iş birliğini güçlendirmek için olmaz ise olmazlardan. Rekabet etmediğimizin rekabet olduğumuzun farkında olmak gerekli, ortak bir hedefimiz olduğunu bilmek ve bunu sahiplenmek çok önemli, Her zaman samimi, şeffaf bir iletişimi tercih ediyorum, yüksek bir empati duygusuna sahibim, teşekkür ve taktir etmenin birbirine olan güveni güçlendirdiğini düşünüyorum, çevremdeki tüm kadınların başarısını sahipleniyorum, taktir ediyorum bu enerjinin gücüne çok inanıyorum.
TÜMKAD, Kadın mühendislerin oluşturduğu dayanışma ağının en güzel örneği, bizim yola çıkışımız mesleğin cinsiyetleştirilmesinin önüne geçmekti, kadınların her mühendislik dalında başarılı olabileceğini biliyoruz, burada ses veriyoruz, kadının sadece kendi yeteneklerini bilmeye ihtiyacı olduğunu savunuyoruz. TÜMKAD çatısı altında tüm kadın mühendislerimiz bir araya gelerek birlikte güçleniyor, birbirlerine yol açıyorlar. Bu ağlar sadece bireysel başarıları değil, kurumsal kültürleri de değiştiriyor. Dayanışma ağları, kadınların yalnızca görünür olmasını değil, aynı zamanda karar verici ve yönlendirici pozisyonlarda yer almasını sağlıyor.
TÜMKAD olarak yola çıktığımızda hepimizin temelde birleştiği duygu tüm çalışmalarımızın sosyal sorumluluk değil, toplumsal zorunluluk olduğudur. 6 yaşımızda komisyonlarımız çoğaldı, Sürdürülebilirlik Komisyonumuz ve Yapay Zeka ve Dijital Dönüşüm Komisyonu aramıza katıldı. Sürdürülebilirlik Eğitimleri ile konusunda uzmanlarla bir araya geldiğimiz projemizi hayata geçirdik, amacımız özellikle üniversiteden mezun olacak gençlerimizin sürdürülebilirlik konusunda ihtiyaçları olan temel bilgiyi onlara aktarmaktı. Türkiye’nin her şehrinden katılımcılarımızla 2,5 ay süren eğitimlerimizi tamamladık, projeyi her yıl yeni fazlar ile hayata geçirmeye devam edeceğiz. Yapay Zeka Komisyonu ile YZ’yı dernek çalışmalarımıza nasıl entegre edeceğimizi çalışıyoruz, yapay zekayı derinlemesine anlamak üzerine komisyonumuz çalışıyor.
Bugün mühendislik yalnızca “üreten” değil, “sorumluluk alan” bir meslek haline geldi. Kadın mühendisler olarak bizler, sadece teknolojik değil, sosyal ve insani dönüşümün de öncüsüyüz. İş birliği gücü teması tam da bu yüzden çok kıymetli: Geleceğin mühendisliği, birlikte var olarak güçlenecek. Ve biz kadınlar, bu geleceğin inşasında aktif rol alarak daha adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir dünya kuracağız. 23 Haziran Dünya Kadın Mühendisler Günü Konferansımızla da her yıl kadın mühendislerin sesi olmaya, kadın mühendislerin daha iyi bir dünya için yaptıklarını paylaşmaya devam edeceğiz.
Neslihan Özkayan Er
Ermaksan Yönetim Kurulu Üyesi
Genel Müdür Yardımcısı
Ermaksan olarak mühendisliği yalnızca teknik bir faaliyet değil; aynı zamanda vizyoner düşünce, ekip ruhu ve empati ile bütünleşmiş bir değer üretme süreci olarak görüyoruz. Bu süreçte kadın mühendisler kritik bir rol üstleniyor; çoklu perspektif geliştirme, detaylara gösterilen özen ve iletişimdeki güçlü yönleriyle bu dönüşüme büyük katkı sağlıyorlar. Kadın mühendislerimizin bu süreçteki varlığı hem ekip içi dinamikleri güçlendiriyor hem de geliştirilen projelere farklı bir derinlik ve değer katıyor. Bugün mühendislik yalnızca hesap yapmaktan ibaret değil; anlam üretmek ve topluma katkı sunmakla da ilgili. Bu vizyonun taşıyıcılarından biri de şüphesiz kadın mühendislerdir.
İş birliğini güçlendirmek için öncelikle açık iletişim ve karşılıklı güvene dayalı bir ortam oluşturmaya önem veriyorum. Her ekip üyesinin fikrine değer vermek, katılımı teşvik eden bir kültür yaratmak ve birlikte öğrenme yaklaşımını desteklemek bizim için çok önemli. Özellikle kadın mühendislerimizin de dahil olduğu karma ekiplerde farklı bakış açıları bir araya geldiğinde çok daha yaratıcı ve etkili çözümler ortaya çıkıyor. Bu yaklaşım sadece iş kalitesini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda çalışan motivasyonunu ve bağlılığını da güçlendiriyor. Birlikte üreten ekiplerin başarıyı paylaşma motivasyonu da yüksek oluyor.
Kadın mühendislerin oluşturduğu dayanışma ağları hem bireysel güçlenme hem de mesleki görünürlük açısından çok değerli. Bu ağlar sayesinde hem teknik hem de kişisel gelişim alanında bilgi paylaşımı ve deneyim aktarımı gibi süreçler hız kazanarak mesleğe yeni adım atan kadınlara cesaret veriyor. Ayrıca bu dayanışma, toplumsal cinsiyet kalıplarının kırılmasında da önemli bir rol oynuyor. Kadın mühendislerin birlikte hareket etmesi hem sektörde hem de toplumsal algıda olumlu bir değişim yaratıyor. Dayanışma sadece bireyler için değil, mühendislik mesleği için de bir zenginliktir.
Sürdürülebilirlik ve toplumsal duyarlılık iş stratejimizin doğal bir parçası. Ermaksan olarak bu bilinci hem Ar-Ge çalışmalarımıza hem de üretim süreçlerimize entegre ediyoruz. Enerji verimli sistemler geliştirerek, kaynak kullanımında minimum israf sağlamak ve çevresel etkimizi azaltmak önceliklerimiz arasında; bu yönde çok sayıda teknolojimizi üretim dünyasına sunduk ve sunmaya devam ediyoruz. Ayrıca toplumsal faydayı önceleyen sosyal sorumluluk projelerine aktif katılım sağlıyoruz. Bu yaklaşım, hem şirketimizin uzun vadeli başarısı hem de sektörün dönüşümü açısından kritik öneme sahip.
Mühendislik; sorgulayan, çözüm üreten ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeyi amaçlayan bir meslek. Kadınların bakış açısı, derin sezgileri ve analitik zekası; mühendisliğe yalnızca teknik değil, stratejik ve insan merkezli bir boyut kazandırıyor. Dolayısıyla kadınların bu alandaki varlığını güçlendirmek sadece cinsiyet eşitliği açısından değil, mühendisliğin gelişimi açısından da büyük önem taşıyor. Ben de bir kadın yönetici olarak, bu dönüşümün içinde yer almaktan ve genç kadınlara rol model olabilmekten büyük bir gurur duyuyorum. Dünya Kadın Mühendisler Günü’nün bu konuda farkındalık yaratmasını ve genç kızlara ilham olmasını diliyorum. Unutmayalım, mühendislik yenilikle ilerler; fikirlerin gücüyle derinleşir.
Dilara Korgavuş Sönmez
Ünver Group Fabrika Müdürü
Endüstri Mühendisi
Kadın mühendisler, mühendisliğin evrilen doğasına uyum sağlamakla kalmıyor; bu dönüşümün bizzat yön veren aktörleri arasında yer alıyor. Ben kariyerim boyunca proje satın alma ve sürekli iyileştirme gibi hem stratejik kararların hem de üretim sahasının dinamikleriyle iç içe olan pozisyonlarda çalıştım. Bu pozisyonlar, yalnızca teknik yeterlilik değil; empati, iletişim ve ekipleri ortak bir hedefte buluşturma becerisi gerektiriyor. Kadın mühendislerin detaycılığı, sistem bakışı ve çok yönlü düşünme kabiliyeti, mühendisliğin artık daha bütünsel bir yapıya büründüğü bu çağda çok kıymetli bir avantaj sağlıyor.
Fabrika gibi yüksek tempolu ve çok aktörlü bir ortamda iş birliği en kritik başarı faktörlerinden biri. Bu yüzden ekiplerimizde yatay iletişimi destekleyen, sorumluluğu paylaşan bir sistem kurduk. Hiyerarşiden çok, veriye dayalı karar alma kültürü ve fikirlerin serbestçe paylaşılabildiği bir ortam oluşturmak benim önceliklerim arasında. Bu sayede ekip üyeleri kendilerini değerli hissediyor, işine daha çok sahip çıkıyor. Ortaya çıkan sinerji hem üretkenliğe hem de inovasyona doğrudan katkı sağlıyor.
Bu dayanışma ağları, sektörümüzdeki dönüşümün en güçlü dinamiklerinden biri. Kadın mühendislerin kendi deneyimlerini paylaşması, yeni mezunlara yol göstermesi ve mentorluk yapması sadece bireysel gelişim değil, kolektif ilerleme sağlıyor. Her gün yaşadığımız zorlukları, başarıları ve gelişmeleri birbirimizle paylaşarak güçleniyoruz. Bu sayede hem sayımız artıyor hem de etki alanımız büyüyor.
Mühendisliğin artık çevresel ve toplumsal sorumluluklarla birlikte düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. Fabrikamızda enerji verimliliği, atık yönetimi, geri dönüşüm ve karbon ayak izi takibi gibi sürdürülebilirlik projeleri aktif olarak yürütülüyor. Ayrıca Ünver Akademi ve Sosyal Sorumluluk Komitemiz aracılığıyla yıl boyunca hem çalışan gelişimine hem toplumsal faydaya yönelik planlı çalışmalar hayata geçiriliyor. Kadın istihdamında pozitif ayrımcılık da yine önemsediğimiz başlıklardan biri.
Bugün fabrika müdürü olarak görev yapan bir kadın mühendis olarak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: Kadınlar artık sadece eşit şartlar talep etmiyor, aynı zamanda bu şartları inşa ediyor. Bu vesileyle tüm kadın mühendislerin Dünya Kadın Mühendisler Günü’nü kutluyor, ilham veren duruşlarının ve sektöre kattıkları değerin artarak devam etmesini diliyorum.
Ayşe Köksal
Era Alüminyum YK Üyesi
Makine Mühendisi
Günümüz mühendisliği artık, sadece teknik ve matematiksel çözüm üretme pratiği olmaktan çıktı, insan, toplum ve sürdürülebilir dünya odaklı sistemler düşüncesi, disiplinler arası etkileşim, empati ve sosyal etki yönetimi bu alanın ayrılmaz parçaları haline geldi. Kadın mühendisler bu dönüşümde, çok yönlü düşünme, empati, yüksek adaptasyon becerileri ve sistemsel farkındalıkları ile kritik roller üstleniyor. Özellikle sürdürülebilirlik, insan merkezli tasarım, dijitalleşme ve etik teknoloji alanlarında kadın mühendislerin artan varlığı, sadece bir temsiliyet değil, mesleği geleceğe taşıyan stratejik bir gereklilik haline geldi.
Mühendislik ekiplerinde teknik yeterlilik ile birlikte, ekip içerisindeki sinerji de önemli. Hiyerarşik değil, işlevsel olarak birbirini tamamlayan ve açık iletişim kuran bir yapı, herkesin katkısını görünür hale getiriyor. Bu da hem inovasyonu hem de süreçlerin verimliliğini arttırıyor. Mühendislik bireysel uzmanlıktan çok, kollektif zeka üzerine kurulduğunda daha dayanıklı ve çevik projeler, sistemler hayata geçebiliyor.
Dayanışma ağları, sadece bir boşluğu doldurmak için değil, geleceğin yapı taşlarını daha sağlam bir araya getirmek için var. Mentorluk programları, deneyim paylaşım grupları ve mesleki örgütlenmeler aracılığıyla bilgi, görünürlük ve fırsat eşitliği alanlarında önemli kazanımlar elde ediliyor. Nitelikli mühendislik çözümleri üretmenin yolu, homojen yapılar değil, çok sesli ve çok yönlü düşünce sistemlerinden geçiyor. Kadın mühendislerin dayanışma amaçlı örgütlenmesi, bu noktada kritik rol üstleniyor.
Mühendisliğin geleceği, sadece teknoloji üretmek ya da süreçler kurmak değil, süreçler kurarken, yeni teknolojileri hayata geçirirken aynı zamanda, insan ve dünya üzerindeki uzun vadeli etkilerini de kapsamlı olarak yönetmekten geçiyor. Dolayısıyla mesleğimizde, sürdürülebilirlik ek bir madde olarak ele alınmamalı, refleks sorumluluk haline gelmelidir. Alüminyum gibi enerji yoğun faaliyet gösteren sektörlerde, üretim süreçlerinde karbon ayak izini azaltmaya, enerji verimliliğini arttırmaya ve döngüsel ekonomi ilkelerine uygun sistemler geliştirmek öncelikli olmalı.
Mühendislik mesleği, geleceğin yetkinliklerine yön veren öncü temel disiplinlerden biri olmaya devam edecek. Bu nedenle mühendislik mesleğin de kadınların varlığının daha da artması çok önemli. Dünya Kadın Mühendisler Günü’nde sadece geçmiş başarılarımızı değil, geleceğe dair sorumluluklarımızı da bir kez daha hatırlıyoruz. Bugün aynı zamanda tüm paydaşlarımıza bir çağrı niteliğinde, daha eşitlikçi, daha kapsayıcı, daha sürdürülebilir bir dünyada birlikte daha güçlü olacağız. Günümüz kutlu olsun.
Nazan Akıncı
Akka Kalıp Enjeksiyon YKB – Makine Mühendisi
Mühendislik, karmaşık problemleri çözmek ve yenilikçi çözümler üretmek için farklı disiplinlerden gelen uzmanların bir araya gelmesini gerektiren sürekli kendinizi güncel tutmanız gereken bir alan olduğunu 22 yıllık iş hayatımda deneyimlemekteyim. Biz kadın mühendisler, mühendislik alanındaki dönüşümde önemli bir rol oynuyoruz. Çeşitlilik, empati, inovasyon ve iş birliği gibi unsurlar, mühendisliğin geleceğini şekillendirmede kritik öneme sahip olduğunu görüyoruz. Bizler mühendislik alanında daha kapsayıcı ve etkili çözümler üretilmesine olanak sağlıyoruz, bu sayede disiplinin evrimini hızlandıracağımıza inancımız sonsuz. Bununla birlikte toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadın mühendislerin görünürlüğünün artırılması, mühendislik alanındaki ilerlemeler için hayati önem taşıyor.
Ekiplerde iş birliğini güçlendirmek, iyi bir ekip lideri olabilmek için; Açık iletişim ve şeffaflık yaklaşımı ile ekip üyeleri arasında açık ve dürüst bir iletişim ortamı sağlamak. Görüşlerin, fikirlerin ve geri bildirimlerin serbestçe paylaşılabileceği bir platform oluşturmak. Rol ve sorumlulukların iyi belirlenmesi, eğitim ve gelişim fırsatları, takım yapısı ve ortak hedefler, geri bildirim kültürü oluşturma, çeşitlilik ve kapsayıcılık gibi dinamiklerin geliştirilmesi hem bireylerin hem de ekiplerin potansiyelini en üst düzeye çıkarmak adına kritik öneme sahiptir.
Mühendislik disiplinlerinde hâlâ erkek egemen bir yapının varlığı, birçok sektörde karşılaşılan bir durumdur. Bu bağlamda, kadın mühendislerin birbirleriyle kurduğu dayanışma ağları, son derece önemli ve değerli bir gelişmedir. Kadın mühendislerin birbirleriyle kurduğu dayanışma ağları, yalnızca kişisel ve mesleki gelişimlerine katkıda bulunmakla kalmaz, aynı zamanda mühendislik alanındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele açısından da önemli bir rol oynar. Bu tür dayanışmalar, kadın mühendislerin güçlenmesine ve mühendislik disiplinlerinde daha eşit bir temsil sağlanmasına yardımcı olur. Bu nedenle, bu tür ağların desteklenmesi ve yaygınlaştırılması, mühendislik ve teknoloji alanında daha kapsayıcı bir ortam yaratmak için kritik öneme sahiptir.
Toplumsal duyarlılık ve sürdürülebilirlik konularını projelere veya iş anlayışına entegre etmek hem etik bir sorumluluk hem de uzun vadeli başarı için gerekliliğine inanıyorum. Toplumsal duyarlılık, sürdürülebilirlik, çeşitlilik ve kapsayıcılık, izleme ve değerlendirme gibi değerleri projelerime ve iş anlayışıma entegre ederek, daha adil ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeye katkıda bulunmayı hedefliyorum. Bu süreçte, mühendislik bilgisi ile toplumsal ihtiyaçları harmanlamak, daha kapsayıcı ve etkili çözümler üretebilmek için kritik bir öneme sahip.
Mühendislikte kadın iş birliği gücü, sadece cinsiyet eşitliği sağlamakla kalmaz, aynı zamanda mühendislik alanının daha yenilikçi, kapsayıcı ve sürdürülebilir hale gelmesine katkıda bulunur. Kadın mühendislerin desteklenmesi, mentorluk ağlarının güçlendirilmesi ve kapsayıcı çalışma ortamlarının oluşturulması, mühendislik sektöründe daha dengeli bir temsilin sağlanmasına yardımcı olacaktır. Bu hem topluma hem de mühendislik pratiğine büyük katkılar sağlayacaktır.
Büşra Demiroğlu Okur
Burçak Metal GM
Çevre Mühendisi
Kadın mühendisler, bu dönüşümün tam merkezinde yer almakta. Hem teknik uzmanlıkları hem de empati, iletişim ve toplumsal duyarlılık gibi becerileriyle mühendisliği daha insani, daha dengeli ve daha etkili bir mesleğe dönüştürüyoruz. Gelecekte bu daha görünür hale gelecek.
Talaşlı imalat sektörü, yüksek hassasiyet, kalite ve zaman baskısı gerektiren alan. Bu zorlu ortamda ekip içi iş birliğini güçlendirmek için geri bildirim kültürünü kurmak ve vardiyalar arası bilgi devrini standartlaştırmak hem verimliliği artırıyor hem de üretim kalitesini arttırarak organizasyonel başarımızı da arttırmaktadır.
Bu yapı içinde kadın mühendislerin birbirleriyle kurduğu dayanışma ağları, sadece bireysel değil, yapısal bir değişimin taşıyıcı haline geliyor. Dayanışma ağları, psikolojik baskıları normalleştirmek yerine paylaşmayı, birlikte başa çıkmayı ve birbirini güçlendirmeyi sağlıyor. Hem bireysel güçlenmeyi hem de sistemsel değişim için sessizliği bozan, deneyimi paylaşan, yeni kuşaklara köprü kuran birer direnç ve dönüşüm alanı sağlıyor.
Artık işlevsel ya da teknik çözümler değil; insana, çevreye ve geleceğe duyarlı çözümler üretmek zorundayız. Burçak Metal olarak artık sadece maliyet ve zaman değil, enerji tüketimi, malzeme kaynağı, karbon ayak izi gibi sürdürülebilirlik kriterlerini değerlendirmeye almak zorundayız ve sürdürülebilirlik çalışmalarına başlamış bulunmaktayız.
Lale Yıldız
TTI PHARMA Kurucu Ortağı
Gıda Mühendisi
Mühendislik, uzun süre yalnızca teknik yeterliliğin ön planda olduğu bir alan gibi algılandı. Oysa bugün mühendislik, insanı merkeze alan, sürdürülebilir çözümler üreten, paydaşlarla birlikte düşünen bir yapıya dönüştü. Bu dönüşümün merkezinde kadın mühendislerin çok güçlü bir yeri olduğunu düşünüyorum. Çünkü kadınlar doğaları gereği sadece çözüm üretmekle kalmaz, empati kurar, dinler, birleştirir ve farklı bakış açılarını uyum içinde yönetir. Kadın mühendisler bu yeni dönemin sadece parçası değil; dönüştürücü gücüdür.
İş birliği kültürü, sadece “iyi geçinmek” değil; farklı uzmanlıkları bir potada buluşturabilmektir. Kendi ekibimde, herkesin sözünün değerli olduğu bir ortam yaratmaya gayret ediyorum. Teknik yeterlilik kadar iletişimi de önemsiyoruz. Açık diyalog, esneklik ve birlikte düşünme pratiklerini teşvik ediyorum. Bu yaklaşım hem karar alma süreçlerini zenginleştiriyor hem de ekip aidiyetini artırarak verimi yükseltiyor. Başarı, bireysel parlamalardan çok kolektif bir aklın ürünüdür.
Kadın mühendislerin birbirini görünür kılması, yalnız olmadığını bilmesi çok kıymetli. Dayanışma ağları sadece moral kaynağı değil, aynı zamanda bilgi ve deneyim paylaşımı açısından da çok işlevsel. Bu alanlarda yürümüş kadınların birbirine yol göstermesi, karşılaştıkları zorlukları paylaşması ve başkalarına ilham olması geleceği şekillendirir. Ben de kendi meslek hayatımda bu tür ağların içinde olmaya, gerektiğinde destek vermeye ve ihtiyaç duyduğumda da destek almaya büyük özen gösteriyorum.
Üretim yaptığımız alan, insan sağlığına doğrudan dokunan bir alan: takviye edici gıdalar. Bu nedenle hem içerik hem ambalaj hem de üretim süreçlerinde sürdürülebilirliği gözetmek bizim için bir seçenek değil, zorunluluktur. Hammadde seçiminden, geri dönüştürülebilir ambalaj tercihlerine kadar her adımda hem çevresel etkileri hem de toplumsal sorumluluğumuzu ön planda tutuyoruz. Ayrıca tarım ve gıda alanında yürüttüğüm sosyal sorumluluk projelerinde de sürdürülebilirlik en temel değerimiz. Doğayı gözetmeyen hiçbir mühendislik çözümünün geleceği olamaz.
Kadın mühendisler olarak karşılaştığımız görünmez eşikler hâlâ var. Ama artık biliyoruz ki, bu eşikler aşılabiliyor hem bireysel azmimizle hem de birbirimize uzattığımız ellerle. Mühendislik, kadın bakışıyla daha dengeli, daha insan odaklı ve daha sürdürülebilir hale geliyor. Bu dönüşümün bir parçası olmaktan büyük gurur duyuyorum.
Nurşen Sanver
Sanver Mühendislik Kurucu CEO’su
Elektrik&Elektronik Mühendisi
Kadın mühendisler, empati ve iletişim becerileriyle bu dönüşümün merkezinde yer alıyor. Farklı bakış açılarıyla ekipleri zenginleştiriyor, sadece çözümler üretmekle kalmayıp sürece insan odaklı bir derinlik katıyorlar.
Ekip içi açık iletişim ve karşılıklı güven inşa etmeye özel önem veriyorum. Her bireyin katkısını görünür kılmak hem motivasyonu artırıyor hem de proje sonuçlarını doğrudan olumlu etkiliyor.
Dayanışma ağları, kadın mühendislerin mesleki görünürlüğünü artırmak ve karşılaştıkları zorlukları aşmak için kritik önemde. Birbirimizi destekleyerek sadece bireysel değil, kolektif güç de oluşturuyoruz.
Projelerimde sürdürülebilirliği teknik bir gereklilik değil, etik bir sorumluluk olarak görüyorum. Malzeme seçiminden enerji verimliliğine kadar her aşamada toplumsal ve çevresel etkileri gözetmeye özen gösteriyorum.
Kadın mühendislerin başarıları sadece bireysel değil, toplumsal dönüşüm açısından da ilham verici. Daha eşitlikçi, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir gelecek için bu görünürlüğün artmasını diliyorum.
Ülkü Küçükkayalar
Ka Yapı Kurucu Ortak
İnşaat Mühendisi
Benim tanımlamam ile; yaşamsal sorunların doğru akıl yürütülerek tespiti ve doğru analizlerle çözüm üretme sanatıdır mühendislik. Kadın, yaşam savaşında her daim dinamik ve çözüm odaklı olmak zorundadır. Kadın kendi yaşam alanında var olmayı ve kimliğini koruyabilmeyi zaten doğasından gelen empati gücünden alıyor. Bu doğal güç, mühendislik formasyonu ile birleştiğinde günümüz kadın mühendislerinin üretkenliği ile taçlanıyor. Son yıllarda kadınların mühendislik eğitimine ilgi duymaları bu gelişmenin ve ‘kadın’ duruşunun sonucudur. Kısaca söz ettiğiniz dönüşüm bence doğal bir süreçtir.
İş hayatımda girişimci, yönetici ve emekçi olarak kadın inşaat mühendisi sıfatımla yer almaktayım. Firmamızda kadın iş gücüne özellikle mühendis ve/veya yönetici olarak öncelik tanıyoruz. Eşitlikler arası seçimlerimizde kadın iş gücüne pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Kadın çalışanlarımızın sosyal çevreleri içinde de yer almaya çalışıyoruz. Kadınlar ile ortak akıl yürütmek daha verimli sonuçlar doğuruyor. Kadının çok yönlü bakış açısını ekip çalışmalarımızda değerlendirmeye gayret ediyoruz.
Mühendislik disiplinlerinde erkek egemen bir yapının varlığından söz etsek de günümüz kadınının toplumsal duruş mücadelesinde ‘eşitlik’ ilkesine bağlı hareket etme çabasını görüyorum. Bazı mühendislik disiplinlerinin artık ‘kadın egemen’ bir yapıya evrildiğini de görebiliriz. Kadın mühendislerin mücadelesinin genel hak ve özgürlük mücadelesinden ayrı tutulamayacağını, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramından ayrı tutulamayacağını belirtmek isterim. Kısaca, meslek seçiminde ve mühendislik eğitiminde de kadının artık eşitlik ilkesine tutunduğunu görüyoruz. Kadın mühendislerin kurduğu dayanışma ağlarını, kadın haklarının toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde farkındalık yaratması açısından önemsiyorum. Sivil hareketlerin her türlüsü toplumun gelişmesi ve ilerlemesi için kıymetlidir, vazgeçilmezdir.
Toplumsal duyarlılık benim aile kültürümden, yetişme tarzımdan, eğitimimden geliyor. Bu farkındalığı da iş yaşamımızda lokomotif projelerimizde uygulama sansı yaratıyoruz. Çalışma alanımız olan Prekast Yapı Teknolojileri ve üretimi, başlı başına sürdürülebilirlik üzerine bir çalışmadır. Kaynakların doğru kullanımı temiz çevre, sürdürülebilir yapı üretimi temel ilkelerimizdendir.
Dilara Tekeli Evran
Bilemsan Elektrik GM
Elektrik&Elektronik Mühendisi
Mühendislik, geleneksel olarak teknik yeterlilikle tanımlanan bir alan olsa da günümüzde çok daha fazla şey ifade ediyor. Örneğin; karmaşık toplumsal sorunları anlayabilme, paydaşlarla etkili iletişim kurma, sürdürülebilir çözümler geliştirme ve insan merkezli tasarım gibi boyutlar artık mühendisliğin temel parçaları. Kadın mühendisler ise bu dönüşümde empati ve insan odaklılıkta güçlü katkılar sağlıyorlar. Farklı bakış açıları, daha sağlam ve yenilikçi mühendislik çözümleri üretmenin anahtarı. Bazı yapılan araştırmalarda, karma ekiplerin ve özellikle kadın mühendislerin yer aldığı projelerin, kullanıcı ihtiyaçlarına daha duyarlı, kapsayıcı ve yaratıcı çözümler ürettiğini gösteriyor. Kadın mühendisler; teknik konuların yanı sıra etik, sosyal etki ve kullanıcı deneyimi gibi konulara daha fazla duyarlılık gösterebiliyorlar. Kadın mühendisler, erkek egemen yapıların dışında yeni düşünce biçimleri getirerek ortak akıl oluşturma sürecine katkıda bulunuyor. Bu sadece cinsiyet temelli değil; farklı yaşam deneyimlerinin mühendislikte değer görmesinin bir sonucu. Aynı zamanda birçok kadın mühendis, mühendisliğin sadece teknik bilgi değil, liderlik, iletişim ve vizyon gerektirdiğini kanıtlayarak genç kadınlara ilham oluyor. Bu da dönüşümün sürdürülebilirliğini sağlıyor. Kadın mühendisler, mühendisliğin yeni çağında yalnızca yer almakla kalmıyor; bu çağın şekillenmesine de öncülük ediyorlar. Onların mühendislik pratiğine getirdiği duyarlılık, çeşitlilik ve insani boyut, bugünün ve yarının mühendislik anlayışının vazgeçilmez parçaları haline geliyor.
Kadın mühendis liderlerin ekip üyelerinin fikirlerini ifade ederken yargılanmayacaklarını bildiği, hata yapmanın öğrenme süreci olarak görüldüğü bir atmosfer kurabilir. Bu, inovasyon ve problem çözme açısından bu güven ortamı, risk alma ve yaratıcı düşünmenin önünü açar. Her ekip üyesinin katkısını değerli bulduğunu açıkça göstermek; teknik bilgi kadar duygu ve düşünceleri de dinlemek ekip ruhunun güçlü kılınabilmesi adına oldukça önemlidir. Bu, sessiz kalan çalışanların bile katılımını artırır; ekip içinde görünmeyen potansiyellerin açığa çıkmasını sağlar. Otoriter değil, ilham veren ve yön gösteren bir liderlik tarzı benimseyebilir. İnsanlar sadece ne yapacaklarını değil neden yapmaları gerektiğini daha iyi anlar ve aidiyet hissi artar. Böylelikle ekip güçlü bir bağ kuracak ve başarı kaçınılmaz olacaktır.
Kadın mühendisler arasındaki dayanışma ağları, mühendislik dünyasında yalnızca bireysel bir destek değil, aynı zamanda kolektif bir kültürel değişim aracıdır. Bu ağlar sayesinde kadınlar yükseliyor, lider oluyor ve dönüşüm yaratıyor. Aynı zamanda birbirini destekleyici ve devamlılık sağlayan bir motivasyon kaynağı haline geliyor.
Toplumsal duyarlılık ve sürdürülebilirlik, sadece bir proje çıktısı değil; mühendislik etiğinin ayrılmaz bir parçası. Bu değerleri iş anlayışına entegre etmek hem daha sağlam çözümler üretmeyi hem de içinde yaşadığımız dünyaya karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemize imkân sağlıyor. Toplumsal duyarlılık ve sürdürülebilirlik artık birer "ek seçenek" değil; bir mühendislik projesinin başarılı ve etik kabul edilmesinin temel kriterleri.
Berrin Özçelikler
Çevre Yapı Arıtma YKÜ
Orman Mühendisi
Kadın mühendisler, mühendisliğin bu yeni tanımının odağında bulunuyor. Artık mühendislik; sadece çözüm üretmek değil, bu çözümün topluma, çevreye ve gelecek kuşaklara etkisini de düşünmeyi gerektiriyor. Kadın mühendislerin empati, çok boyutlu düşünme ve iletişim becerileri bu dönüşümün temelini oluşturuyor. Çevre Yapı Arıtma Sistemleri olarak, kadın mühendislerin bu süreçteki gücünü ve katkısını her zaman önemsiyoruz. Kurucumuz Sayın Çağlar Özçelik de kuruluşumuzdan bu yana kadın mühendislerin sektörde daha görünür olması, desteklenmesi ve karar alma süreçlerinde aktif rol alması için bilinçli bir politika izlemektedir.
Çevre Yapı’da ekip çalışması yalnızca bir yöntem değil, iş yapma kültürünün temelidir. Projelerimizde farklı uzmanlık alanlarını aynı masa etrafında toplayarak ortak akla dayalı çözümler üretmeye özen gösteriyoruz. Ekip içinde açık iletişim, karşılıklı saygı ve şeffaflık ilkelerine dayanan bir ortam yaratarak herkesin kendini değerli hissetmesini sağlıyoruz. Bu yaklaşım hem iş birliğini güçlendiriyor hem de proje çıktılarını daha kaliteli ve sürdürülebilir hale getiriyor.
Kadın mühendisler arasındaki dayanışma ağları, özellikle meslek hayatının ilk yıllarında çok kıymetli. Deneyim paylaşımı, rol modellerin görünür olması ve mentorluk ilişkileri sayesinde kadınlar kendilerini daha güçlü hissediyor. Biz de Çevre Yapı bünyesinde kadın mühendislerimizin birbirini desteklediği, bilgi alışverişinde bulunduğu bir yapı oluşturmaya özen gösteriyoruz. Kadın mühendislerin sadece istihdamda değil, liderlik pozisyonlarında da yer almasını teşvik eden bir kurumsal vizyon benimsiyoruz.
Sürdürülebilirlik, arıtma sistemleri sektöründe teknik bir gereklilik olmanın ötesinde, ahlaki bir sorumluluk olarak görülmelidir. Çevre Yapı olarak projelerimizin her aşamasında suyun yeniden kullanımı, enerji verimliliği ve çevreye minimum etki ilkelerini ön planda tutuyoruz. Ayrıca hizmet verdiğimiz yerleşim yerlerinde sosyal etki analizleri yaparak, sistemlerin sadece çevresel değil toplumsal anlamda da fayda üretmesini sağlıyoruz. Bu anlayış, işimizin uzun ömürlü ve toplumla uyumlu olmasına katkı sunuyor.
Kadın mühendislerin sektörde daha fazla yer alması yalnızca eşitlik meselesi değil, aynı zamanda verimlilik ve yaratıcılık açısından da büyük bir fırsattır. Mühendislik çözümlerinin çok boyutlu hale geldiği günümüzde, kadınların vizyonu ve disiplinler arası bakış açıları daha da önem kazanmaktadır. Dünya Kadın Mühendisler Günü vesilesiyle, kadın mühendislerin sektörümüzdeki varlığını ve etkisini daha da artırmak için hep birlikte çalışmaya devam etmeliyiz.
Esra İnhanlı
Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Derneği Bursa Şubesi YKB
Makine Mühendisi
Kadın mühendisler, dönüşümün tam merkezinde yer alma potansiyeline sahip. Çünkü empati ve iletişim yetenekleri, çok yönlü düşünebilme kabiliyetleri ve gelecek nesillere örnek olma çabaları yüzünden bu dönüşümün taşıyıcısı konumundalar.
İş birliğini güçlendirmek adına birçok farklı yaklaşımlar var gerçekleştiriyoruz. Öncelikle kendilerine güvenmeleri ve fikirlerini rahatça paylaşabilmeleri için onları hep teşvik ederim. İşlerine olan aidiyet duygusunu pekiştirmek için önemli görev ve sorumluluklar veririm ve süreci tek başlarına yönetip başarılı olduklarında ödüllendiririm. Ve en önemlisi yeni öğrendiğim her bilgiyi onlarla paylaşır aktif ve güncel bilgiye ulaşmalarını sağlarım.
Kadın mühendislerin birbirleriyle kurduğu dayanışma ağlarını çok kıymetli ve gerekli buluyorum. Böylelikle birçok kadın mühendis meslektaşımız bulundukları sektörlerde daha özgüvenli, daha başarılı ve bu dayanışma sayesinde kendi yerini ve kariyerini güçlendirip hedeflerine ulaşmakta ivme alıyorlar.
Kadın Mühendisler iyi ki var. Kadın mühendislerin varlığı, sadece toplumsal cinsiyet eşitliği açısından değil, mühendisliğin kendisinin gelişimi ve insanlık yararına daha kapsayıcı çözümler üretilebilmesi için de hayati önemdedir.
Sevcan İlici
YAPİDER YK Başkanı
Gıda Mühendisi
Mühendislik, sadece teknik bilgi değil; aynı zamanda stratejik düşünme, analiz yeteneği, çözüm odaklılık ve liderlik becerileridir. Tüm bu yetkinlikleri gayrimenkul pazarlama sektörüne taşıyan bir kadın mühendis olarak, projelerin yalnızca sayılarla değil, insanlarla ve ihtiyaçlarla da şekillendiğini biliyorum.
Sahada edindiğimiz mühendislik disipliniyle; detaylara önem veriyor, büyük resmi doğru okuyor, veriye dayalı kararlarla değer yaratıyoruz.
Takım çalışmasını güçlendiren, güven ortamını pekiştiren kadın mühendislerin yöneticilik rollerinde daha fazla yer alması; kurumlara sürdürülebilir başarı, sektöre ise vizyon kazandırıyor.
23 Haziran’ı kutlarken; teknik bilgiyle empatiyi, hesapla hayali buluşturan tüm kadın meslektaşlarımı yürekten selamlıyorum. Bugün ve her gün üretmeye, dönüştürmeye ve ilham olmaya devam edeceğiz. İyi ki varız.
Ulviye Yahya
Nuy Tekstil Teknik Genel Müdürü
Kimya Mühendisi
Mühendislik artık sadece teknik çözümler değil, aynı zamanda ortak akıl ve empati gerekiyor. Kadın mühendisler de yaratılışları gereği empati yeteneklerinin yüksek olması ve olaylara ortak akıl ile çözüm üretmeleri nedeniyle yol gösteren karar veren konumdadırlar.
Çalıştığım işletmelerde ekiplerde iş birliği güçlendirme adına öncelikle konu hakkında herkese söz verip görüşlerini alırım. Bu yaklaşım ekibin tüm fertlerini olayın içinde olduğunu hissetmeleri ve daha sonraki olaylara daha samimi yaklaşımlarıyla en ideal çözümü bulmuş oluyorlar.
Mühendislik disiplinlerinde hala erkek egemen bir yapı kırılmakta. Kadın mühendisler birbirleriyle kurdukları dayanışma ağlarıyla bilgiyi kıskanmak yerine bilgi paylaşımıyla zorlukları daha kolay aşabilmektedirler.
Toplumsal duyarlılık ve sürdürülebilirlik, günümüz mühendislik projelerinin “olmazsa olmazı “olmak zorundadır. Bu nedenle uzun yıllar iş deneyim ve tecrübelerimi Nuy Tekstil markası olan “ Fl’aura Fragrances “ Tekstil kokusu ürünümüzü tasarlayarak gerçekleştirdim. Sprey formatta olan Fl’Aura kokusu uygulandığı alanlarda kullanım esnasında tekstil ürünlerinde sürtünmeyle veya zemindeki yüzeylere basıldığında mikro kapsüllerin çatlamasıyla ortama ferahlık ve tazelik etkisi verir. Mikro kapsüllerin amacı tekstil ürünlerindeki kötü kokuları absorblayıp kişilere daha kaliteli bir yaşam sağlamaktır. Sadece sürtünme kuvvetiyle aktifleşen mikro kapsüller kullanım anında ferahlık etkisi verdiğinden, klasik kokulara göre çok daha kalıcı etki sağlar. Ayrıca yıkanması zor olan örneğin; ipek- gömlek/elbise, ceket palto, üniforma, yün kazak, bornoz, havlu, banyo paspası, halı, koltuk, perde vb. tekstil ürünlerinde hızlı ve etkili koku ferahlığı sağlar. Kişinin kendi özel parfümünü etkilemeden kumaşlara bağlanıp ferahlık veren özel bir teknolojiyle tasarlanmıştır. Kapalı alanlarda kullanıldığında ise özellikle rahatsız edici hale gelen kötü kokuları absorblayarak o alandaki havanın daha kaliteli duruma gelmesini sağlar. Fl’Aura’nın içeriğinde 7 çeşit koku mevcuttur. Koku teknolojisindeki bilgi doğrultusunda kişi hangi kokuyu seviyorsa Fl’Aura da onu duyar ve ferahlık hisseder. Ürünlerin yüzde 90’ı kirlendiği için değil ter koktuğundan yıkandığı tespit edildi. Yıkama yapmadan sadece birkaç sprey ile tekstilde anında ferahlık sağlandığından sudan, enerjiden ve zamandan tasarruf sağlar.
Ayrıca yıkama işleminden veya kuru temizlemeden kaynaklanan deformasyonları minimize edeceğinden uzun ömürlü tekstil ürünü kullanımı kazandırır. Artan dünya nüfusuna karşılık su ve enerji kaynakları her geçen gün azaldığından Fl’Aura ürünü ekolojik ve sürdürülebilir özelliğiyle tercih edilmektedir. Fl’Aura ürününün 2013 yılında patenti alınarak resmi olarak satışlara başlanmıştır. Satışlar; oteller ve kurumsal firmalara toptan yapıldığı gibi internet, Instagram ve Trendyol üzerinden perakende olarak yapılmaktadır. Kurumlara özel olarak uzmanlar tarafından ferahlatan koku çözümleri tasarlanmaktadır.
Elif Kuş
TÜMKAD Yönetim Kurulu Üyesi
Endüstri Yüksek Mühendisi
Mühendislikte teknik bilgi yanı sıra iletişim ve iş birliği yetkinlikleri öne çıkıyor. Bu konuda mühendis kadınlar dönüşümün öncüsü olmak zorundalar, duracağımız yer öncülük pozisyonu olmalı.
İş birliğini sağlamanın en güzel yolu ortak hedefler için birlikte hareket edebilmek. Ekibe bir vizyon göstermek çok önemli, bu vizyon için hem kendimi hem ekibi motive etmek bu işin olmazsa olmazı. O gelecek resmini birlikte çizmek; o fotoğraf içinde kendimizi hayal etmek iş birliğini kolaylaştıran teknikler. Bir diğer önemli konu ekip içi açık ve güvene dayalı iletişim ortamı oluşturmak. Söylemesi kolay ancak yapması zor, birbirini dinleyen saygı duyan insanlar olmak zorundayız, buradaki ilkem işe sert insana yumuşak davranmaktır.
Kadın mühendislerin birbirleriyle kurduğu dayanışma ağları Kesinlikle çok önemli. Kadınlar genellikle erkek egemen mühendislik disiplinlerinin olduğu ortamlarda yalnız kalıyorlar. Yalnız kaldıklarında ve işle ilgili bir problem yaşadıklarında problemin kendilerinde olduğunu düşünüyorlar. Bu ağlar sayesinde benzer zorlukları yaşayan kadınlarla iletişim sağlıyor, yalnız olmadıklarını görüyorlar. Bu onlara gem güç hem ilham veriyor.
Yaptığımız tüm faaliyetlerde sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda süreci gözden geçiriyoruz. Üçüz Dönüşüm kavramı son zamanlarda gündemimize girdi. Bu kapsamda yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm ve toplumsal dönüşüm her işimizde kendimizi kalibre edeceğimiz 3 temel sac ayağını oluşturuyor.
Gülben Ardahan Çetin
RUMELİSİAD Girişimcilik ve Ekosistem Komitesinden Sorumlu YKÜ
Kadınlar bu dönüşümün sadece bir parçası değil, aynı zamanda taşıyıcısı ve hızlandırıcısı konumunda. Teknik bilgiye sahip olmanın yanı sıra empati kurma, farklı disiplinleri ve bakış açılarını bir araya getirme, ekip içinde uyumu sağlama gibi beceriler bugün mühendislik dünyasının temel ihtiyaçları hâline geldi.
Günümüz mühendislik ve üretim dünyası, yalnızca teknik çözümlerle değil; aynı zamanda empati, iletişim ve ortak akılla şekilleniyor. Kadınlar bu noktada dönüşümün merkezinde yer alıyor. Farklı bakış açılarıyla projelere değer katıyor, ekip içi iş birliğini güçlendiriyor ve teknik sorunlara insani bir boyut kazandırıyorlar. Çeşitlilikten beslenen ekiplerin daha yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler geliştirdiğini her geçen gün daha net görüyoruz. Daha önce üretim süreçlerinin iyileştirilmesi ve tasarım geliştirme alanında çalışmış biri olarak, özellikle makina tasarımı gibi hem mekanik hem de görsel boyutların dengeli şekilde ele alınması gereken alanlarda kadınların detaylara verdiği önemle çözümlerin daha rafine, kullanıcı dostu ve işlevsel hâle geldiğine defalarca tanık oldum. Ayrıca kadınların doğası gereği daha temkinli ve uzun vadeli düşünmeye yatkın olması, şirketlerin temellerini sağlamlaştırıyor. Bu yaklaşım hem risk yönetimini güçlendiriyor hem de kurumsallaşma sürecini teşvik ediyor. Anlık çözümler yerine sürdürülebilir yapıların kurulmasına katkı sağlıyorlar. Aile şirketimiz Güldem Soğutma’da proje bazlı çalışan ekiplerle yürüttüğüm üretim ve süreç geliştirme çalışmalarında da kadın bakış açısının, teknik süreçlerin koordinasyonunda ve müşteriyle empatik iletişimde büyük avantaj sağladığını her gün deneyimliyorum. Ayrıca Rumelisiad Girişimcilik Komitesi’nde yer aldığım süreçte, mühendislik ve üretim dünyasını girişimcilik ve sosyal fayda ile buluşturan birçok kadının ortak akıl ve çeşitlilik temelinde nasıl değer yarattığına da birebir tanık oluyorum.
Bizim için ekip ruhu, başarının sadece bir parçası değil, temelidir. Her bireyin katkısına değer vermek, farklı görüşleri dikkatle dinlemek ve karar süreçlerine katılımı teşvik etmek en çok özen gösterdiğimiz yaklaşımların başında geliyor. Çünkü fikir çeşitliliğinin, özellikle kadın bakış açılarının da dahil olduğu durumlarda, daha yaratıcı ve uygulanabilir çözümler doğurduğuna defalarca tanık oldum. Benim için ekip yönetimi yalnızca görev paylaşımından ibaret değil; asıl olan karşındaki insanı gerçekten görmek, duyduğunu hissettirmek ve her olumlu katkıyı takdir edebilmektir. Nezaketle kurulan iletişim, en zor anlarda bile köprü kurar. Bu yüzden biz, ekip içinde iletişim kurmayı seçeriz — sadece bilgi paylaşmak değil, anlamaya çalışmak ve birlikte büyümek için. Ayrıca farklı disiplinlerden gelen kişilerle danışmanlık yapıları kurmak, mentorluk süreçlerini teşvik etmek ve teknik ekiplerin birlikte düşünmesini sağlamak hem iletişimi güçlendiriyor hem de projelerin kalitesini artırıyor. Böyle bir ortamda güven duygusu ve aidiyet gelişiyor; bu da ekip arkadaşlarımızın sadece görevlerini değil, birbirlerini de sahiplendikleri bir iş kültürü oluşturuyor.
Kadınların iş dünyasında, özellikle teknik ve karar alma pozisyonlarında görünmez engellerle karşılaştığı bir gerçek. Bu “cam tavan”ın varlığı, hâlâ pek çok alanda hissediliyor. Bu noktada, o tavanı aşmayı başarmış bilge kadınların kendi tecrübelerini paylaşarak başka kadınlara yol açma çabasını son derece kıymetli buluyorum. Çünkü kadının başka bir kadının ışığını parlatması, kendi ışığını azaltmaz. Aksine, birlikte daha güçlü bir ışık yaratmak mümkün.
Kadın mühendislerin ve teknik alanlarda çalışan kadınların oluşturduğu dayanışma ağları, bu dönüşümde çok etkili. Dünyanın farklı yerlerinde kurulan kadın mühendis dernekleri, mentorluk programları ve mesleki paylaşım ağları sayesinde kadınlar sadece teknik beceriler açısından değil, duygusal ve stratejik yönlerden de güçleniyor. Özellikle mesleğe yeni adım atan kadınlar için bu ağlar; ilham, güven ve yön bulma imkânı sağlıyor. Ancak dayanışmanın bir diğer önemli boyutu da kadınların sermayeye ve sermayeyi yönetme gücüne erişimini teşvik etmesi. Kadınların yalnızca teknik üretimde değil, finansal karar alma mekanizmalarında da yer almaları gerekiyor. Sermaye ve riski doğru yönetebilme becerisi, bir şirketin geleceğini belirleyen en kritik alanlardan biri. Bu alanda kadınların birbirini cesaretlendirmesi ve bilgi paylaşımını artırması, kurumsal yapıları daha sağlam ve sürdürülebilir hâle getiriyor. Ben bu dayanışmanın yalnızca bireyleri değil, tüm sektörü dönüştürdüğüne inanıyorum. Çeşitlilik, ancak birlikte durulunca gerçek bir güce dönüşüyor. Ayrıca Rumelisiad olarak bu tür birliktelikleri ve kadınların birbirini desteklediği her ortamı gönülden desteklemeye özen gösteriyoruz.
Artık projelerimizde “toplumsal fayda” kriteri en az ekonomik ya da teknik çıktı kadar önemli. Çünkü bugün aldığımız kararların yalnız bugünü değil, yarını da şekillendirdiğini çok iyi biliyoruz. Bu nedenle sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluğu, işimizin her adımında göz önünde bulunduruyoruz. Güldem Soğutma olarak doğru kapasite hesaplaması, enerji verimli sistemler ve kaynakların etkin kullanımı konularında hassasiyetle çalışıyoruz. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını yalnızca bugünkü talepler üzerinden değil, uzun vadeli çevresel ve toplumsal etkiler doğrultusunda da değerlendiriyoruz. Kadınların, özellikle de kadın mühendislerin bu konudaki duyarlılıklarının projelere büyük değer kattığını gözlemliyorum. Gerek şehirleşme gerekse çevre dostu uygulamalarda, ekiplerimize toplumsal fayda sağlayacak yenilikleri dahil etmeye özen gösteriyoruz. Empati ve sosyal sorumluluk bakış açısı, teknik çözümlerin insani yönünü tamamlıyor. Aynı zamanda kurumlarımızda fırsat eşitliği, kapsayıcılık ve topluma katkı kültürünü güçlendirmek için çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol almaya gayret ediyoruz. Çünkü sürdürülebilirlik sadece çevresel değil; aynı zamanda ekonomik, sosyal ve kültürel bir bütün olarak ele alınmalı.
Kadınların mühendislik ve üretim dünyasında güçlenmesini savunurken, bazen toplumun — ve ne yazık ki bazen başka kadınların da — başarılarımızı “pozitif ayrımcılık”la açıklama eğiliminde olduğunu üzülerek gözlemliyorum. Oysa kadınların zekâsı, çalışkanlığı ve çözüm odaklı bakış açısı her türlü desteğin çok ötesindedir. Kadınların başarısı, kadın oldukları için değil, hak ettikleri için görünür olmalı. Bu konuda daha fazla farkındalık ve öz eleştiri geliştirmemiz gerektiğine inanıyorum. Gerçek eşitlik, emeğin ve liyakatin saygı gördüğü bir ortamda mümkündür. Dünya Kadın Mühendisler Günü vesilesiyle, sektördeki tüm kadınların yollarının açık olmasını diliyor, sürdürülebilir ve adil bir mühendislik dünyası için hep birlikte omuz omuza çalışmanın önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ve en önemlisi; her adımda kendimize, ekiplerimize ve topluma şu soruyu sormaya devam edelim: “Biz bunda daha iyi nasıl oluruz?”
Eslem Efe
Keysan Conta Fabrika Müdürü
Kimya Mühendisi
Empati kurmadan, karşınızdaki kişiyi anlamadan teknik çözüm üretmenin yeterli olmadığını düşünüyorum. Genelde yaşadığım sorunları olay yerinde, birebir iletişimle, karşılıklı anlayış içinde çözüyorum. Kadın mühendislerin bu dönüşümde çok güçlü bir rolü var çünkü genellikle hem teknik hem duygusal zekâyı birlikte kullanabiliyorlar. Bu da ekip içi uyumu artırıyor.
Ekip içinde zaman zaman fikir çatışmaları yaşanabiliyor ama bu gayet doğal. Bu durumlarda ilk olarak karşı tarafın neden o şekilde düşündüğünü sormayı tercih ediyorum. Bu yaklaşım, insanların birbirini yargılamadan dinlemesini sağlıyor. Aynı zamanda samimi bir iletişim ortamı kurarak herkesin kendini ifade edebilmesine alan tanıyorum. Bu, sadece mesleki başarıyı değil, ekip bağlılığını da ciddi anlamda artırıyor.
Kadın mühendislerle birlikte çalıştığım birçok proje oldu. Ama açıkçası özel bir kadın dayanışma ağı içinde bulunmadım. Benim yaklaşımım, kim olduğuna bakmaksızın herkesin ihtiyacı olduğunda destek olmak. Bu anlayışla ilerliyorum. Dayanışma illa ki bir grup kurarak değil, günlük hayatta birbirimize omuz vererek de olabilir.
Biz üretim süreçlerimizde enerji ve malzeme verimliliğine, atık azaltımına ve sürdürülebilir hammadde kullanımına dikkat ediyoruz. Üretim hattımızı verimli hale getirmek, otomasyonla hataları azaltmak ve israfı önlemek gibi uygulamalar hem çevresel sorumluluk hem de kalite açısından önemli kazanımlar sağlıyor. Bu yaklaşım, mühendisliğin sadece teknik değil aynı zamanda toplumsal ve çevresel bir sorumluluk olduğunu gösteriyor.
Genç kadın mühendislere söylemek istediğim tek şey: Yılmayın! Önünüzde zorlayıcı gibi görünen ama bir o kadar da aydınlık bir yol var. Kendinize inandığınızda ve kararlılıkla ilerlediğinizde hem mesleki hem kişisel olarak çok güçlü bir yere gelebilirsiniz.
Tülin Tezer
SEGER GM
Makine Mühendisi
Kadınlar, gelişmiş empati ve iletişim becerileri, toplumsal duyarlılıkları ile insan ihtiyaçlarını daha derinden anlayarak etkili çözümler geliştirmeye yatkınlar. Bu özelliklerini mühendislik formasyonu ile birleştirdiklerinde, kadın mühendisler iş dünyasında özellikle müşteri beklentilerinin anlaşılması ve kullanıcı deneyiminin ön plana çıktığı teknolojik alanlarda fark yaratıyorlar. Ayrıca, farklı bakış açıları, ortak akıl ve empatik yaklaşımlar ekiplerin yaratıcılıklarını ve problem çözme kapasitelerini arttırır. Bu ekiplerin içinde kadın mühendislerin varlığı şirketlerin verimliklerinin ve yaratıcıklarının artmasına da çok önemli katkılar sağlıyor.
Ekibimdeki arkadaşlarımla, açık ve güvenilir bir iletişim kurmak benim için çok önemlidir. İnsanlara, benimle çekinmeden, samimiyetle fikirlerini paylaşabilecekleri bir iletişim ortamı yaratmaya özen gösteririm. Karşımdaki kişiyi aktif olarak dinlemeye çok dikkat ederim. Ayrıca ortak karar almak benim için önemlidir. Başarısızlıkları, kişilerden bağımsız olarak nedenlerine odaklanır, kişileri de bu başarısızlıkların bir daha olmaması için neler yapılması gerektiğine yönlendiririm. Bu yaklaşımlar, ekip içindeki kişilerin kendilerini güvende hissetmelerini sağlar, motivasyonu ve verimliliği arttırır.
Özellikle benim de 35 yıldır içinde bulunduğum otomotiv, erkek egemen bir sektör. Kadın mühendisler birçok şirkette ve akademik alanlarda hala maalesef azınlık durumunda. Kadınların kurduğu dayanışma ağları ve STK’lar, öncelikle kadınların iş dünyasında yaşamış oldukları zorlukları birbiriyle paylaşmaları, bu zorlukları aşmak konusunda birbirlerinin deneyimlerinden feyz almaları ve psikolojik dayanıklılığı arttırmak için çok önemli. Ayrıca bu ağlar; rekabet yerine iş birliği ve dayanışma kültürünün oluşmasına, iş dünyasında cinsiyetçi yaklaşımların fark edilerek toplumsal cinsiyet politikalarının güçlenmesine, alanında başarılı olmuş kadınların genç kızlara rol model olarak görünür olmasıyla toplumsal dönüşüme çok önemli katkılar sağladıklarını düşünüyorum.
Günümüzde şirketler sadece “teknik çözümler üretmek “değil, “toplumsal fayda yaratmak ve yaşadığımız gezegeninin geleceğini korumak” zorunda. Biz de şirket olarak bu bakış açısı ile, sürdürülebilirlik sistemini SEGER’de kurduk. Birleşmiş Milletlerin belirlemiş olduğu 17 adet Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları içinden 8 adetini öncelikli hedef olarak belirleyerek, tüm şirket politikalarımızı bu hedeflere uyumlu hale getirdik. Tüm iş süreçlerimizi ve tasarım faaliyetlerimizi sürdürülebilirlik bakış açısı ile gözden geçirerek revize ettik. Yaşam Döngüsü Analizleri yaparak ürünlerimizin hammaddeden bertaraf edilmesine kadar olan süreçteki çevresel etkilerini hesapladık. Hem kurumsal hem de ürün bazlı karbon ayak izimizi hesaplayarak, 2050 de karbon nötr olabilmek için kısa ve uzun vadeli aksiyon ve stratejilerimizi belirledik.
Ayben Günak
BASE3 TECH CEO
Mühendislik, günümüzde salt problem çözmenin ötesine geçmiş, insanın doğayla ve toplumla kurduğu ilişkiyi yeniden tanımlayan bir alan haline gelmiştir. Bu dönüşüm, “tekniğin etikle buluştuğu yer” olarak da okunabilir. Kadın mühendisler ise bu buluşma noktasında çoğu zaman sezgisel bir hassasiyet, içsel ve sezgisel bir zeka ve toplumsal farkındalık taşıyor. Heidegger’in “teknoloji yalnızca bir araç değil, bir varlık biçimidir” düşüncesiyle yola çıkarsak, kadın mühendisler bu yeni varlık biçiminin anlamını sorgulayan, şekillendiren ve dönüştüren aktörler haline geliyor.
Ekip çalışmalarını bir tür diyalog etiği çerçevesinde ele alıyorum. Ekip içinde her bireyin sesine alan açmak, bilginin ve çözümün kolektif olarak ortaya çıkmasını sağlıyor. Hiyerarşiyi değil, yatay etkileşimi önceleyen bir yaklaşım benimsiyorum. Bu yöntem, yalnızca teknik doğruluğu değil, aynı zamanda daha adil ve bütüncül bir çözüm üretmeyi mümkün kılıyor. Başarı burada, yalnızca sonuçta değil, sürecin niteliğinde gizli.
Kadın mühendislerin kurduğu dayanışma ağlarını geleneksel cam tavanlara karşı güç birliği oluşturmak açısından gerekli bir adım olarak görüyorum. Bana göre, kadınların birbirinin farkındalığını artırarak yalnızca teknik bilgi değil, kimlik inşası bakımından da güçlü bir alan açıyor. Bu dayanışma, sadece direnç noktası değil; aynı zamanda yeni bir mühendislik kültürünün imkanıdır. Paylaşılan deneyimler, ortak hafızalar yaratır — ve bu hafızalar, daha adil bir geleceğin mühendisliğine zemin hazırlar.
Teknolojik ilerlemenin ve sanatsal açılımların her projede toplumsal bir yankısı olduğunu düşünüyorum. Sanata özellikle vurgu yapıyorum. Doğaya sadece kaynak değil, ortak bir varoluş alanı olarak bakmak gerekiyor. Sürdürülebilirlik benim için bir zorunluluk değil, bir varlık biçimi. Ekosistemi sadece “korunacak” bir şey değil, birlikte yaşanacak bir ortak olarak görmek, projelere çok daha kapsayıcı bir yaklaşım kazandırıyor. Bu bağlamda mühendislik, artık “nasıl yaparım?” sorusunun yanında “niçin yapmalıyım?” sorusunu da sormalı.
Mühendislik bana göre sadece teknoloji geliştirmek değil, anlamlar inşa etmektir. Her plan, her algoritma, her çizim, bir dünya görüşünün ifadesidir. Ve bu dünyayı inşa ederken kadınların sesi yalnızca duyulmalı değil, aktif biçimde merkezde yer almalıdır. Kadın mühendisin varlığı, mesleğin özündeki etik, estetik ve insani boyutun da bir ifadesi haline gelir. Kısacası, mühendislik sadece köprüler kurmaz; bazen insanlar arasında, bazen de insan ile doğa arasında yeni bir bağ kurar. Bu bağı kurarken kadınların rolü artık tartışmasız bir şekilde yaşamsaldır.
Şule Sağıroğlu
İpekiş Mensucat Satış ve Pazarlama Md. Yrd.
Tekstil Mühendisi
Kadın mühendisler bu dönüşümün tam merkezinde yer alıyor. Empati, iletişim ve bütüncül düşünme gibi beceriler uzun yıllar geri planda kalmışken, artık mühendisliğin vazgeçilmez unsurları haline geldi. Kadınlar bu becerileri doğallıkla taşıyabildikleri için, ekip dinamiklerinden proje yönetimine kadar birçok alanda pozitif etki yaratıyor. Bu da mühendislikte daha kapsayıcı, daha yaratıcı ve daha sürdürülebilir çözümler doğuruyor.
Ekip içi şeffaf iletişimi ve karşılıklı güveni temel alan bir yaklaşımı benimsiyorum. Herkesin fikrinin değerli olduğu bir ortam yaratmak, sadece aidiyet hissini güçlendirmiyor; aynı zamanda daha yaratıcı çözümler ortaya çıkmasını sağlıyor. Özellikle karmaşık projelerde çok seslilik, riskleri daha erken fark etmeye ve daha güçlü sonuçlara ulaşmaya yardımcı oluyor. Bireysellikten çok takım çalışması başarıda en önemli faktör haline gelmiştir.
Kadın mühendislerin kurduğu dayanışma ağlarını son derece önemli buluyorum, birbirimizi desteklememiz çok önemli. Benim de aktif olarak rol aldığım TÜMKAD tüm mühendis kadınlar derneği bu ağı sağlamak ve güçlendirmek için kurulmuş en önemli oluşum ve örnektir. Bu ağlar sadece deneyim paylaşımıyla değil, mentörluk ve motivasyon anlamında da büyük bir destek sağlıyor. Kadınlar arası bu bağlar, yalnızlık hissini azaltıyor ve mesleki özgüveni artırıyor. Ayrıca genç kadın mühendisler için ilham kaynağı oluşturuyor. Dernek olarak da amacımız gelecek nesillerde daha çok mühendis kadınımızın aktif olarak iş hayatında rol almasıdır.
Sürdürülebilirlik, artık bir seçenek değil, bir sorumluluk ve zorunluluktur. Bu yüzden projelere başlarken yalnızca teknik değil; çevresel ve toplumsal etkileri de göz önünde bulunduruyoruz. Malzeme seçiminden üretim süreçlerine kadar, daha az kaynakla daha fazla değer yaratma prensibiyle şirket politikaları içerisinde iyileştirmeler yapılmaktadır.
Kadın mühendislerin mühendislik dünyasında yarattığı farkın daha görünür olması gerektiğini düşünüyorum. Temsil gücümüz arttıkça yalnızca çeşitlilik değil, aynı zamanda kalite de artıyor. Genç kadınları bu alana cesaretle yönlendirmek ve rol model olmak ise hepimizin ortak sorumluluğudur.
Hilal Sevindik
Sage Diniz Otomotiv Ticaret Müdürü
Tekstil Mühendisi
Mühendislik artık sadece teknik bilgiyle sınırlı değil; sistemleri, süreçleri ve insanları bir arada düşünebilme yeteneği çok daha öne çıkıyor. Mühendisliğe ilk adım attığımda her şeyin teknik bilgiyle çözüleceğine inanıyordum. Ama sahaya çıktıkça, özellikle otomotiv yan sanayinde çalışmaya başladığımda, şunu çok net fark ettim: Mühendislik aslında insanla ilgili. Süreçleri iyileştirmek, sistemleri kurmak ya da sorun çözmek kadar; ekiplerle sağlıklı iletişim kurmak, dinlemek, anlamak ve ortak bir hedefe insanları inandırmak da en az teknik bilgi kadar önemli. Empati kurabilmek, ekip içi iletişimi yönetebilmek ve farklı bakış açılarını ortak bir akılda buluşturabilmek artık mühendisliğin ayrılmaz parçaları. Kadın mühendisler bu noktada önemli bir denge unsuru oluşturuyor. Gözlem yeteneğimiz, detaycılığımız ve iletişim becerilerimiz, teknik çözüm üretmenin ötesine geçerek ekip dinamiklerine de olumlu katkı sağlıyor. Bu dönüşümün içinde bir kadın mühendis olarak, empati yeteneğimin ve farklı düşünme biçimlerinin değerinin her geçen gün daha çok farkına varıyorum. Bir üretim hattında çalışan bir operatörün kaygısını anlayabilmek, bir tedarikçiyle sadece veriye değil güvene dayalı bir ilişki kurabilmek, aslında mühendisliğin geleceğini şekillendiren unsurlar. Kadın mühendisler olarak bu dönüşümde sadece yer almıyoruz, bu dönüşüme yön veren bir ses de oluyoruz. Özellikle otomotiv yan sanayi gibi hızlı ve sürekli değişen mühendislik yoğun bir sektörde, empatiyle yönetilen teknik süreçlerin daha sürdürülebilir olduğunu gözlemliyorum. Kadın mühendisler olarak bu dönüşümün hem merkezindeyiz hem de taşıyıcı gücüyüz diyebilirim.
Ekip içinde iş birliğini güçlendirmek için öncelikle herkesin sesinin duyulduğu bir ortam yaratmaya özen gösteriyorum. Bazen bir teknisyen ya da genç bir mühendisin çekinerek söylediği bir fikir, aslında süreci baştan sona değiştirebilecek kadar kıymetli olabiliyor. Bu yüzden önce dinlemek, sonra birlikte düşünmek benim için çok önemli. Teknik konular kadar, insanların nasıl hissettiğine de dikkat etmeye çalışıyorum. Örneğin stresli bir teslimat sürecinde sadece görevi dağıtmak değil, insanların üzerindeki baskıyı fark edip ona göre yaklaşmak ekip ruhunu güçlendiriyor. Yönetmek durumunda kaldığım birçok kriz anı örneğinde, ekip lideri olarak bilgi veren değil de ekibin stresini alan bir konuma çekildiğimde, ekibin sorunu kendi bilgi ve tecrübesi ile hızlıca çözebildiğine şahit oldum. Bu da ekibin hem kendine güvenini hem de kendi içlerinde iş birliğinin gücüne olan inançlarını çok üst seviyelere taşıdı. Ayrıca ekipte farklı kişilikler olduğunu bilerek iletişim dilimi esnetmeye çalışıyorum — kimi için netlik önemli, kimi için destekleyici bir yaklaşım. Bu hassasiyet, sadece iş birliğini değil, ortaya çıkan işin kalitesini de ciddi şekilde etkiliyor. Ekipte güven oluştuğunda, insanlar sorunları gizlemeden paylaşabiliyor, bu da riskleri erken görmemizi ve daha sağlam çözümler üretmemizi sağlıyor. Farklı kişilikler kadar farklı yetkinlikler karması olan bir ekip yönetiyorum ve ekibin her bir üyesinin en güçlü yanlarını ortaya koyarak ortak faydayı arttırmaları için destekliyorum. Bunun için de bir ekip lideri olarak yetkinlik gözlemi konusuna çok önem veriyorum.
Mühendisliğin hâlâ erkek egemen bir alan olduğu algısı yaygın ve bu gerçek, kadın mühendislerin mesleki yolculuğunu zaman zaman daha zorlu hale getirebiliyor. Tam da bu noktada kadınlar arasında kurulan dayanışma ağları çok kıymetli hale geliyor. Bu ağlar sadece destek değil, aynı zamanda ilham, cesaret ve güç veriyor. BUİKAD üyesi olarak şunu çok net görüyorum: Birbirimizin deneyimlerini paylaşmak, yalnız olmadığımızı hissettirmek, rol modeller oluşturmak özellikle genç kadın mühendislerin motivasyonunu artırıyor. Ben kendi kariyerimde en çok zorlandığım dönemlerde yine başka bir kadın mühendisin tavsiyesiyle yön bulduğumu, bazen sadece ‘ben de öyle hissetmiştim’ cümlesinin ne kadar iyileştirici olabildiğini gördüm. Bu dayanışma sadece bireysel değil, kurumsal kültürü de dönüştürüyor. Kadınlar birbirini destekledikçe, bu destek çalışma ortamlarına da yansıyor: Daha kapsayıcı, daha adil ve daha empatik ekipler oluşuyor. Birlikte güçlenmenin, rekabetten çok paylaşımın olduğu bir mühendislik kültürü yaratmak mümkün. Biz de bu kültürün taşıyıcılarıyız. BUIKAD çatısı altında üniversite kız öğrencilerine gönüllü koçluk yaptığımız Noktalama Projesi’nde de meslek hayatının başındaki kız öğrencilerimize her zaman içlerindeki bilge rehberin sesini duymalarını, yolculuk zorlu da olsa asla yalnız olmadıklarını hatırlatıyor ve onları bu önemli sürecin başında destekliyoruz.
Sürdürülebilirliğin artık bir seçenek değil, bir sorumluluk olduğuna inanıyorum. Mühendis olarak aldığımız her kararın uzun vadeli etkileri olduğunu bilerek hareket etmek gerektiğini sahada da masada da her gün daha fazla hissediyoruz. Çalıştığım şirkette sürdürülebilirlik yalnızca çevresel bir kavram değil; aynı zamanda toplumsal duyarlılık, etik üretim, insan odaklılık ve kapsayıcılık eksenlerinde de şekilleniyor. Bu doğrultuda sürdürülebilirlik manifestomuzu oluşturduk, bir vizyon ve misyon belirledik. Karbon ayak izi hesabı çalışmalarımız için bir danışmanlık firması ile çalışıyoruz. Hedefimiz sadece çevreye duyarlı üretim değil, aynı zamanda insan odaklı ve toplumsal faydayı gözeten bir iş kültürü oluşturmak.
Ben de mühendislik bakış açımı bu çerçevede yeniden konumlandırdım. Ana işimiz üretim sektöründe tedarikçi seçiminden üretim süreçlerine kadar enerji verimliliği, atık yönetimi gibi kriterlere dikkat etmemiz gerektiği gibi; kadın emeği, fırsat eşitliği ve genç kızların eğitime teşviki gibi konuları da sosyal sorumluluk projelerimize entegre etmeye çalışıyoruz. Bu anlayışın bir uzantısı olarak yardımseverlik koşularına katılarak, özellikle kız öğrencileri destekleyen STK’lara katkı sunmak benim için çok anlamlı. Çünkü toplumsal dönüşümün sadece söylemle değil, adım adım, örnek olarak ve birlikte hareket ederek mümkün olduğuna inanıyorum. Bu yaklaşım hem bana hem de ekip arkadaşlarıma motivasyon katıyor; işimize olan bağlılığımızı ve sorumluluğumuzu artırıyor.
Bu önemli günde kadın mühendislerin sesinin daha çok duyurulması adına bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Atatürk önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyetimizin daha nice yüz yıllar var olması için ülke olarak daha fazla yetkin kadın mühendis yetiştirmeli ve meslekte ilerlemiş kadın mühendisler olarak da yolun başındaki hemcinslerimizi daha fazla desteklemeliyiz.
Gülsemin Ayyıldız
TMMOB Bursa İKK Kadın Çalışma Grubu Temsilcisi
Elektronik Mühendisi
Kadının doğasından gelen kapsayıcılık ve empati farkı nedeniyle, global dünyada eğitimli kadın oranı arttıkça dünya kaçınılmaz olarak değişecektir.Üstelik bu kadınlar STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics) temelli eğitim almışlar ise mühendislik hayatın kendisi olacaktır. Mühendis kadınlar üniversite müfredatı nedeniyle zaten STEM eğitimi almaktadırlar. Dolayısıyla ortak akılla, bilgiye rahatlıkla ulaşabilen ve doğası gereği doğaya, canlıya, çalışanlara yüksek empatisi olan kadın meslektaşlarımız hayatın akışını değiştirme işlevini de yine doğal olarak gerçekleştirmektedirler. Yukarıda mühendis kadınların üniversite ve meslek alanlarına katılım oranlarından bir kesit verilmiştir. Gelişmekte olan ülke sonuçlarını göstermesi, yoğun gelenekçi bürokrasi ve mevzuatların yenilenmemesi bakımından iç acıtıcıdır. Oysa ki yeni nesil mesleklerin seçiminde kadınların tercihlerinin arttığını görüyoruz. Yani devletin, kamu kurum ve kuruluşlarının, meslek odalarının ortak akla dahil olduğu ve kadına duyarlı olduğu durumlarda kadın meslektaşlarımızın önü açık olacak; geleceğin inşasında görevini hakkıyla yapabilecek ve iş hayatının tam kalbinde yerini alacaktır.
80’li yıllardan beri gelişen bilgi çağı ile birlikte kadın mühendis sayısında artış hızı artarak devam etmektedir. Günlük işleri teknolojik yeniliklerle kolaylaşan kadın meslektaşlarımız daha uzun süreler meslekte kalabilmektedir. Bu farkındalıkla dijital dönüşüm ve yapay zeka algoritmalarının yoğun kullanıldığı günümüzde profesyonel işlerimizde kalıcı ve seçilebilir olmak amacıyla; tüm mühendislik disiplinlerinden oluşan TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu olarak yüzümüzü teknolojik yeniliklere çevirmiş durumdayız. Bu ortak konuda hem iş birliği içinde oluyoruz hem de kendi profesyonel alanlarımızda yenileniyor, işlerimizi daha kapsamlı takip etme, fark yaratma şansını yakalıyoruz ayrıca işimizin gelecekteki altyapısını hazırlamış oluyoruz.
Mühendislik disiplinlerinin en eski olanları maden, makina, elektrik, inşaat gibi endüstriyel gelişim dönemlerinin teknolojisine ve mevzuatlarına dair hala ne yazık ki geçerlilikler barındırmaktadır. Yukarıda da belirttiğim gibi devletimizin dijital dönüşümüne ayak uydurulmayan alanlarda sadece kadınlar değil tüm meslek dalları ve çalışanları zarar görmektedir. Ülkemizdeki elektrik kaynaklı yangınlar, maden kazaları, yüksek teknoloji içeremeyen makinalaşma ve depremsel zararlar cinsiyet nedenli meslek seçimlerinden değil zamana uyum sağlayamayan mevzuatlarımız nedenlidir. Dolayısıyla bahsi geçen meslek alanları tüm kamunun doğru kullanacağı şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Mühendislik alanında cinsiyet egemenliği düşünülmesi çağ dışı bir yaklaşımdır. Çünkü mühendislik bilgiyle yapılan bir meslektir. Bilgi sahibi olunca iş deneyimi de kazanılır; STEM eğitimi bu formata kişiyi hazırlar çünkü. Yine de kadın mühendisler olarak bizler gerek ulusal gerekse global kadın dayanışma ağlarına dahil olmaya çalışıyoruz elbette. Ama dediğim gibi bilgi, beceri konusunda paylaşımlar için daha çok. Global bilgi toplumunda bilgi işçisi olarak her gün daha çok veriye ihtiyaç duyulması nedeniyle daha çok deneyime ulaşılması konusunda çabalarımızı arttırıyoruz diyebilirim.
Sürdürülebilirlik, empati, toplumsal duyarlılık, ortak akıl toplumumuzun her geçen gün daha çok farkına vardığı kavramlar olması bakımından sevindirici. Gelişmekte olan ülke projelerinin neden çok yaygınlaşamadığı, marka olamadığı vs. hep bu kavramlarda saklı. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki farklar da bu nedenle kapanmıyor. Müşteri, toplum, insan duyarlılığı olmayınca; ürünün tanımında hata yapılıyor. “Yaptım, şimdilik bu kadar” anlayışından hızla vazgeçip teknolojik, güncellenebilen, teknik servisi olan, güvenilir üretim anlayışına odaklanmalıyız. Aynı zamanda ve çokça kamu yararını gözetmeli, Cumhuriyetimizin; kadınıyla erkeğiyle birlikte ortak çaba ile kurulan değerlerinden vazgeçmemeliyiz.
Makbule Çetin
Mavi Yeşil Danışmanlık
Kimya Mühendisi
Mühendislik uzun yıllar boyunca teknik bilgi ve çözüm üretme üzerine kurulu, çoğunlukla erkek egemen bir alan olarak algılandı. Ancak günümüzde mühendislik yalnızca makineleri, yapıları ya da sistemleri değil, aynı zamanda insanları, çevreyi ve toplumu da merkeze alan bir anlayışa evriliyor. Bu dönüşümde empati, iletişim, ekip çalışması ve sosyal etki gibi nitelikler ön plana çıkıyor.
Kadın mühendisler ise bu değişimin tam merkezinde yer alıyor Empati ve İletişim Yetkinlikler, Çeşitlilik ve Yaratıcılık, Sürdürülebilirlik ve Etik Yaklaşımlar Rol Model Olma Gücü gibi özellikleri ile, kadın mühendisler mühendisliğin teknikten topluma evrilen bu yeni çağında sadece bir yerde durmuyor; bu dönüşümün taşıyıcısı, hızlandırıcısı ve ilham kaynağı oluyor.
Bir kadın olarak ekiplerde iş birliğini güçlendirmek için empati, açık iletişim ve kapsayıcılığı önceliklendiriyorum. Her ekip üyesinin fikrine değer veriyor, şeffaflıkla ortak hedefler belirliyor ve güven ortamı yaratmaya özen gösteriyorum. Bu yaklaşımlar sayesinde ekip içinde dayanışma ve aidiyet artıyor, böylece sadece projeler değil, insanlar da birlikte büyüyor. Kadınların sahip olduğu çok yönlü düşünme ve duygusal zekâ, iş birlikçi çalışma kültürünü besleyerek mesleki başarıya önemli katkı sağlıyor.
Kadın mühendislerin birbirleriyle kurduğu dayanışma ağları, erkek egemen mühendislik dünyasında görünür olmanın, güçlenmenin ve kalıcı değişim yaratmanın en etkili yollarından biri haline geldi. Bu ağlar, yalnızca bir destek mekanizması değil; aynı zamanda ilham veren rol modellerin, bilgi paylaşımının ve ortak mücadelenin doğduğu topluluklardır. Kadın mühendisler bu ağlar sayesinde yalnız olmadıklarını hissediyor, benzer deneyimleri paylaşarak hem duygusal güç buluyor hem de mesleki gelişimlerini destekliyorlar.
Toplumsal duyarlılık ve sürdürülebilirlik benim için mühendisliğin ayrılmaz bir parçası. Projelerimde sadece teknik başarıya değil, çevresel ve sosyal etkilere de odaklanıyorum. Enerji verimliliği, atık azaltımı ve paydaş katılımı gibi unsurları sürecin içine entegre ediyorum. Kadın mühendis olarak doğaya ve topluma karşı daha duyarlı bir bakış açısıyla, uzun vadeli ve etik çözümler üretmeye özen gösteriyorum.
Cemile Tok
Koçaslanlar Holding Organizasyonel Gelişim ve Eğitim Uzmanı
Endüstri Mühendisi
Çalışma hayatımda ve Koçaslanlar Holding İnsan Kaynakları bünyesinde çalıştığım süre zarfında gözlemlediğim en önemli değişimlerden biri, mühendisliğin artık sadece teknik değil, insan merkezli çözümler üretmeyi de odağında tutan bir alan haline gelmesi. Kadın mühendisler de bu dönüşümün kalbinde yer alıyor. Empati, bütünsel bakış açısı ve çok yönlü problem çözme becerileri sayesinde kadınlar, iş dünyasındaki bu yeni mühendislik anlayışına çok değerli katkılar sağlıyorlar diye düşünüyorum. Mesela Endüstri mühendisliği lisans mezuniyetimin verdiği bakış açısı ile iş analizi yaparken hiç zorlanmıyorum, çalışanlar arasındaki farklılıkları özümseyebiliyorum, bu sayede sürece olan katkım artıyor, bu da takdir ediliyor.
Organizasyonlarda iş birliği ve takım çalışmasını güçlendirmek çeşitliliği doğru yönetmekten geçiyor diye düşünüyorum. Bu sebeple Koçaslanlar Holding olarak insanı ana odağımızda tutarak, tüm çalışma arkadaşlarımıza “Sen Olmazsan Olmaz” anlayışıyla yaklaşıyoruz. Tüm işyerlerimizde karşılıklı saygı ve sevginin olduğu bir iş ortamını destekliyoruz. İnsan Kaynakları uygulamalarımızı tüm çalışma arkadaşlarımıza hitap edebilecek şekilde kurgulamaya çalışıyoruz. Çalışma arkadaşlarımızın farklı kültürde olmalarını önemsiyor ve her fikri bir değer olarak görüyoruz. Kapsayıcı yaklaşımımız çalışanlar arasında dengeli, adil ve mesleki gelişime açık bir ortama katkı sağlıyor. İş birliğini güçlendirmek adına şeffaf iletişim, geri bildirim kültürü ve herkesin görüşüne değer verme prensiplerini benimsiyorum. Bu yaklaşımlar sayesinde yalnızca bireysel başarılar değil, ekip başarısı da sürdürülebilir hale geliyor. Her çalışanın katkısına önem vermek, aidiyet ve performansı doğrudan artırıyor. Özellikle Holding çatısı altındaki tüm işyerlerimiz için yürüttüğümüz işe alım süreçlerimizde de otomotiv sektörüne meraklı, soru sormaktan çekinmeyen, sorgulayan ve mesleğinde ilerlemeyi hedefleyen adayları işe almaya özen gösteriyoruz, bu da ilgili iş alanındaki sürece katkıyı, faydayı arttırıyor, işlerin sürdürülebilirliğini destekliyor. Başarıyı elde etmenin en önemli unsuru çalışanların mesleklerini sevmeleri, iş birliği ile dayanışma içerisinde çalışmaları ve organizasyonun ortak iş hedeflerinde buluşmaları diye düşünüyorum. Çalışanların görev/iş dağılımlarının net olması, kariyerleri ile ilgili ne istediklerini biliyor olmaları ve mesleki gelişimleri için çaba harcamaları onları mesleki başarıya götüren diğer unsurlar diyebiliriz. Mesleki bilgi ve becerinin ancak ve ancak yeni deneyimlenecek iş uygulamaları ile pekiştirilip geliştirilebileceğini hepimiz biliyoruz. Bu sebeple başarı için kendimizi ve iş yapış biçimimizi geliştirmemiz şart.
Kadın mühendislerin oluşturduğu dayanışma ağlarını son derece kıymetli buluyorum. Bu ağlar; güven, destek ve paylaşım üzerine kurulu olduğu için mesleki yalnızlığı azaltıyor, özgüveni pekiştiriyor. Deneyim aktarımı, mentorluk ve birlikte üretme motivasyonu, özellikle genç kadın mühendislerin meslekte kalıcılığını artırıyor. Bu nedenle kadın dayanışmasının, sadece bireysel değil sektörel dönüşüm açısından da çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Endüstri mühendisi olarak süreçleri yalnızca verimlilik odaklı değil; çevresel, toplumsal ve insani değerlerle harmanlanmış şekilde yönetmeye önem veriyorum. Koçaslanlar Holding’te İnsan Kaynakları uygulamalarımızı, çeşitlilik, kapsayıcılık ve sürdürülebilirlik ilkeleriyle şekillendiriyoruz. Mühendisliğin yalnızca üretim değil, aynı zamanda değer ve hizmet yaratma sanatı olduğuna inanıyorum.
Gülnur Algül
Baget Gıda Kurucusu - Gıda Mühendisi
Kadın olmak sürecin daha sağlıklı yürümesi için oldukça kıymetli. Biz kadınlar pek çok şeyi oldukça analitik ve derinsel düşünerek çözüme ulaşmada şirketlerimize kolaylık sağlıyoruz. Bir sorunu çözmek sadece teknik açıdan yeterli olamıyor; sürecin akışında duygu ve hisleri de içine alarak bütünsel ve sorunsuz bir çözümün kalıcı olması çok daha değerli, bu da kadının empati ve ortak akılı şahane kullanabiliyor olması ile mümkünleşiyor. Şirkette çalışanların kendini ait hissetmesi ve daha verimli çalışmak istemesi ile genele de katkı sağlıyor.
İş hayatında hepimiz dönen bir çarkın parçalarıyız. Bazen aranıza yeni katılan bir mühendisin size aktardığı taze bilgiler önemli olurken; bazen de alanında daha deneyimli bir ekip arkadaşınızın tecrübesi önemli oluyor. Aslında çalıştığım ekiplerde özellikle dikkat ettiğim samimiyet ve güven duygusu, bunu mutlaka dile getiririm; çünkü iş asıl buradan başlıyor bu nedenle bu samimiyeti ve güveni sağlayamayacağım bir ekip arkadaşım olsun istemem; başarı içimizde inanç ile başlayıp çalışma isteği ve tecrübe ile artarak bizlerin işini kolaylaştırıyor. Ve bu samimiyet oluşmuş ise de iş birliklerimiz güçlenerek çark daha hızlı dönmeye başlıyor.
Mühendislik kendi dallarına göre kadın ve erkek tercihi olarak belki üniversite bölümü tercihi yapar iken düşündürücü olabiliyor ;ancak çalışma hayatında disiplinin oluşması için bu ayırımın olduğunu düşünmüyorum ;önemli olan mesleğini en iyi şekilde sahiplenip, yenilikçi, teknoloji ile çözümcül ve kalıcı üretimler ve fikirler sunabilmek .Kadınların kendi aralarında kurduğu dayanışmayı da önemsiyorum ;mühendis bakış açısı ile olayları incelemek ayrı bir detay ve bunun da ayrı bir mühendislik becerisi olduğuna inanıyorum .Bu konuda ülkemizde TÜMKAD Derneğini yakından takip ediyor, başarıları için kendilerini kutluyorum .
Fayda sağlamayan ve özellikle topluma faydası olmayan ve en önemlisi sürdürülebilir olmayan projelerin yaşayabilir olması maalesef mümkün olamıyor. Ancak mühendislikte projelerin kalıcı olması öncesi mutlaka defalarca denenmiş modelleri yer alıyor; aslında önemli olan toplumsal duyarlılığın başlangıçta proje ile eş zamanlı yürümesi ve bunun hayatımızın her alanı için önemli olması ile ilk adımda mutlaka yer alması gerekir diye düşünüyorum, boşa harcanmış zaman mühendis için olamayacağı gibi harcanan her zaman aralığı projenin sürdürülebilir olması için basamakların oluşmasında katkı sağlayacaktır. Mühendis her şeyi analiz eder, kendi uzmanlık alanına göre en ince detayı bilmek ister, her düşünce fikir ve proje adımları oldukça önemlidir.
Kendi çalışma alanımda da sürdürülebilir bir projenin olmasını bir projenin kazanılmasından daha değerli görüyorum; sürdürülebilir bir proje mutlaka karşımızdaki alıcıya fayda sağlıyor ve bu da toplumun geneline de yansıyor. Mühendislik gıda, elektronik, inşaat, kimya diye ayrılır, cinsiyete göre değil. Tüm meslektaşlarımın 23 Haziran Dünya Kadın Mühendisler gününü kutluyorum.
Zarif Ayça Güler
Uzay Yüzey İşlem
Kimya Mühendisi
Kadın doğuştan gelen özellikleri ile yaşadığı ortamların karmaşık sorunlarını çözebilme kabiliyetine sahiptir. Buna mühendislik disiplin de eklenince tüm problemlerin üstünden gelebilir kabiliyete erişir ve bunu ortak akılla birlikte çalışarak ve üreterek yaşadığı alanın hizmetine sunar.
Evet bir mühendis olarak beyin fırtınasına ve esnasında pratiğe dökmeye çok fazla önem veriyorum ve her bir birimin ürettiği çözümcül yaklaşımı değerlendirerek bir mutlak değer alıyorum. Evet çok ciddi bir katkısı var sahadaki herkese mutlaka işin bir parçası ve oyunun bir kurucusu haline getiriyor.
Mavi yakada olduğu gibi beyaz yakada da artık kadın mühendisler erkek egemen sahanın daha çok sahibi ve geçmişte kadın mühendis çalıştırmak istemeyen firmalar, şimdi daha stabil ve kontrolcü oldukları için kadın mühendisi tercih edebiliyorlar. Özellikle disiplinli, çekidüzen veren ve ortamın nezaketini koruyan yapıları sebebiyle kadın mühendisler yönetici olarak tercih ediliyorlar.
Bu tam bir kadın işi, çünkü bir ürünü (bu toplumsal bir duyarlık olabilir herhangi bir alanda sürdürülebilirlik olabilir nihayetinde bir çıktıdır ve bir üründür) üretebilmek için başlattığınız proseste birkaç üretim aşamasını eş zamanlı kurgulamak zorundasınız, bu entegre iş anlayışı kadın mühendisi sahada daha başarılı kılıyor
Çalıştığı işyerinde yeri geldiği zaman bir anne edasıyla, birlikte çalıştığı personeline, öğretici ve koruyucu olan kadın mühendis, başka bir zaman, şirketinin çıkarlarını korumasını iyi bilen bir yönetici olarak karşımıza çıkabiliyor.
Ülkemizin geleceğine yön veren, ülkemizin ürettikçe kazanacağına olan inancıyla emeğini esirgemeden çalışan tüm kadın mühendislere ülkem adına sevgi ve saygılarımı sunuyor, minnet duyuyorum.
Melek Hatice Gökcan
Kayra Yemek Kalite Yöneticisi
Gıda Mühendisi
Kadın mühendisler; detaylara verdikleri önem ve çözüm odaklı yaklaşımlarıyla ekipleri daha motive hale getirebiliyor. Empati gücü sayesinde çalışan ihtiyaçlarını daha iyi analiz edebiliyor ve toplumsal fayda yaratan projelerde etkin roller üstlenebiliyorlar. Ayrıca kadınların mühendislikteki varlığı, genç kızlara da ilham kaynağı oluyor; toplam cinsiyet eşitliğini teşvik ederek daha adil ve dengeli bir mesleki ortam oluşturulmasını sağlıyor.
Ekip içi iş birliğini güçlendirmek için öncelikle açık iletişim ve karşılıklı saygıyı temel alan bir yaklaşım geliştirmeye özen gösteriyorum. Her ekip üyesinin fikrini rahatça ifade edebileceği bir ortam oluşturmak, güven duygusunu pekiştiriyor ve yaratıcılığı artırıyor. Ayrıca ekip içinde ortak hedef bilinci oluşturmak ve herkesin sürece aktif katılımını teşvik etmek de önemsediğim bir diğer konu. Bu yaklaşımım sonucunda ekip içindeki sinerji artıyor, sorunlar daha hızlı çözülüyor ve işler daha verimli ilerliyor.
Mühendislik alanı hâlâ büyük ölçüde erkek egemen bir yapıya sahip olsa da, kadın mühendislerin birbirine el uzatması, yeni gelen nesillere rol model olmalarını sağlarken; mühendislik dünyasında daha kapsayıcı ve dengeli bir yapının oluşmasına da zemin hazırlıyor.
Toplumsal katma değeri olan, çevreye duyarlı ve uzun vadeli etkileri gözeten projeler geliştirmek, sadece mesleki başarıyı değil; aynı zamanda iç huzuru ve sorumluluk bilincini de beraberinde getiriyor. Bu yaklaşımın hem bireysel gelişime hem de daha yaşanabilir bir gelecek inşasına katkı sağladığına inanıyorum.
Kadın mühendisler olarak bizler, yeni gelişen bu mühendislik anlayışına duyarlılık ve farklı bakış açılarıyla çok değerli katkılar sağlıyoruz. Geleceği şekillendiren çözümlerin daha adaletli, kapsamlı ve sürdürülebilir olmasında bizim de güçlü bir katkımız olduğuna inancım sonsuz.
Gülşah Arslan Güngör
Erdem Kaya Patent Operasyon Bölüm Müdürü
Yüksek Kimya Mühendisi
Özellikle son yıllarda mühendislik yalnızca teknik bilgiyle şekillenmiş bir alan olmakla sınırlı değil; aynı zamanda iletişim, takım çalışması, analitik düşünme, bütüncül yaklaşım gibi çok yönlü bakış açılarına da sahip olmayı gerektiren bir alan. Fikri haklar konusunda danışmanlık ve yöneticilik yapan bir kadın mühendis olarak, teknik bilginin yanı sıra iç ve dış paydaşlarımızın yönetiminde empati, iletişim, stratejik düşünme ve çok yönlü analiz becerilerimizi aktif olarak kullanıyor, problemlere çözüm odaklı bir yaklaşım sergiliyoruz. Bu sayede inovasyon kültürünün yaygınlaşmasına katkıda bulunuyoruz.
Ekip yönetiminde, sürdürülebilir başarı ve verimli iş birliği için açık iletişim, şeffaf paylaşım ve her şeyden önce insanı merkeze alan bir yaklaşım benimsiyorum. Uzun saatler birlikte çalışan bir ekip olarak, her bir arkadaşımın işe mutlu gelmesi, sadece bir temenni değil, benim için somut bir hedef. Ekip arkadaşlarımın fikirlerini özgürce ifade edebilmeleri için onları yüreklendiriyorum. Karar alma süreçlerinde salt yön göstermiyor, herkesi oyuna dahil ediyorum. Sürekli birlikte “akıl teri döküyor”, ortak üretkenliğin gücünü yaşıyoruz. Bu yaklaşım, müşteri memnuniyetini artırıyor, dosya yönetim kalitesini yükseltiyor ve proaktif çözümler geliştirme becerimizi keskinleştiriyor.
Ben bu dayanışmayı çoğu zaman küçük ama etkili aksiyonlarda görüyorum:
Çeşitli dernek ve platformlar vasıtasıyla, genç meslektaşlara mentorluk yapılması, sektör profesyonellerinden ücretsiz eğitim imkânı, başarı hikayelerinin paylaşımı gibi. Bu dayanışma ağlarının içten gelen gücü, sadece bugünün kadın mühendislerini değil; gelecek nesilleri de cesaretlendiren bir yol haritası çiziyor.
Fikri haklar alanında dijitalleşme odaklı projeler yürüterek yalnızca süreç verimliliğini sağlamakla kalmıyoruz; aynı zamanda ekiplerin katma değerli işlere odaklanmasını sağlıyoruz. Rutin işlerin robotik otomasyonu ile, ekip arkadaşlarımız hem mevzuatsal derinliğini artırabiliyor hem de danışanlara daha stratejik katkılar sunabiliyor.
Senem Tanju
Sachi Sürdürülebilirlik Danışmanlığı
Çevre Mühendisi
Kadın mühendisler, bu dönüşümün taşıyıcı gücü konumunda. Mühendisliğin sadece hesap ve çizimden ibaret olmadığını; aynı zamanda toplumsal fayda, empati ve sürdürülebilirlik odaklı bir bakış açısı gerektirdiğini uzun süredir savunuyorum. Çevresel ve sosyal etkiyi odağına alan projelerde, kadın mühendislerin fark yarattığına inanıyorum.
Ekip çalışmalarında herkesin sesi duyulmalı. Çalıştaylar, ortak karar alma mekanizmaları ve disiplinlerarası bakış açısını destekleyen bir ortam yaratmak temel önceliklerim arasında. Bu yaklaşım; veriye dayalı kararlar, yaratıcı çözümler ve aidiyet duygusunu artırarak sürdürülebilir başarıyı mümkün kılıyor.
Kadın dayanışması, mühendislikteki temsil gücümüzü artırmakla kalmıyor, aynı zamanda ilham verici bir dönüşüm alanı yaratıyor. Ben de bu dayanışmayı aktif olarak desteklemeye çalışıyorum. Birbirimize alan açmak, görünürlük kazandırmak ve deneyimlerimizi paylaşmak, mesleki varoluşumuzu daha güçlü kılıyor.
Sürdürülebilirlik benim için bir kavramdan öte, karar alma süreçlerinin tamamına entegre edilmiş bir sorumluluk. Gerek enerji verimliliği gerek atık yönetimi gerekse sosyal etki değerlendirmeleriyle; çalıştığım projelerde hem çevresel hem sosyal sürdürülebilirliği görünür kılmaya ve kurumsal yapıların dönüşümüne katkı sunmaya gayret ediyorum.
Kadın mühendislerin varlığı, sektörleri sadece çeşitlendirmekle kalmaz; aynı zamanda geleceğe dair daha kapsayıcı, dirençli ve duyarlı çözümler üretmenin de önünü açar. Nice genç kadına ilham olacak hikâyelerin çoğalmasını diliyorum.
Elif Çalışkan Özay
Immagine Allin Kurucusu
Endüstri Mühendisi
Kadın mühendisler bu dönüşümün merkezinde, hatta çoğu zaman öncüsü konumunda. Empati, sistem kurma yetisi ve çok yönlü düşünme becerileriyle yalnızca teknik sorunları değil; ekipleri, süreçleri ve toplumsal ihtiyaçları birlikte yöneten yeni bir mühendislik tanımının temsilcileri olarak katkıda bulunuyoruz. Özellikle yapay zekâ ve otomasyon sistemlerinin teknik ve operasyonel işleri devralmasıyla birlikte, sahnede artık farklı bir yetkinlik setleri var: iletişim becerisi, empati, duygusal zekâ, ekip yönetimi ve stratejik düşünme.
Bu “soft skills” alanında kadınlar zaten güçlüydü. Özel hayat ve iş hayatı dengesini kurarken geliştirdikleri organizasyon becerileri, ekip içi dengeyi gözetme yetenekleri ve çok yönlü problem çözme pratikleri bugünkü proje yönetiminin temel taşlarını da oluşturuyor. Kadınlar sadece görevleri yöneten değil, insanları yönlendiren, motive eden ve süreçlere anlam katan liderler konumundalar.
Bu yeni düzende kadın mühendisler, değişimi yöneten, kurum kültürünü dönüştüren ve teknolojiyle insanı birleştiren köprüler kuruyor.
İş birliği artık sadece bir beceri değil, bir sistem meselesi, iş birliği kavramı artık klasik ekip toplantılarının çok ötesine geçti. Bugünün ekipleri; farklı kuşakların bir arada çalıştığı, dijital iletişim araçlarının merkezde olduğu ve anlık veriyle yönlenen bir yapıya evrildi. Bu nedenle ben, ekip içinde önce dijital görünürlüğü ve anlık etkileşimi önceliklendiriyorum. Dijital araçlarla görünür hale getirilmiş süreçler, herkesin katkısını değerli kılıyor. Bu yaklaşım; aidiyeti artırıyor, hatayı değil gelişimi ödüllendiriyor ve en önemlisi, bireysel başarıyı kolektif başarıya dönüştürüyor.
Dijital yapay zeka destekli iletişim araçları, sadece mesajlaşma değil, aynı zamanda şeffaflık, hız ve birlikte karar alma kültürü yaratıyor. Özellikle yeni kuşakların bu sistemlere doğal uyumu, ekip içinde inovasyonu ve paylaşımı tetikliyor. Sosyal medyanın iç iletişimde ve marka temsilinde yarattığı dinamik alanlar da ekiplerin “iş dışında birlikte düşünebildiği” bir iklim oluşturuyor.
Bunlara ek olarak; anlık veri yönetimi, süreçlerin sürekli görünür olmasını sağlıyor. Bu da hatayı kişiselleştirmek yerine gelişim fırsatına dönüştürüyor. İş birliği, artık sadece iyi geçinmek değil; birlikte öğrenmek, birlikte yön vermek ve birlikte gelişmek anlamına geliyor.
Benim için bu yaklaşım; çalışan bağlılığını artıran, sorumluluk duygusunu güçlendiren ve sonuçları kalıcı başarıya dönüştüren bir sistem anlayışı demek. Artık başarı, bireysel zaferlerle değil; kolektif zihinle yazılıyor. Ve bu yeni dilin konuşulmasında kadın liderliğinin sezgisel etkisi, süreci yumuşatan ama aynı zamanda stratejik kılan çok güçlü bir katkı sağlıyor.
Kadın mühendislerin oluşturduğu dayanışma ağları artık görünmez destek sistemlerinden çok daha fazlası: bunlar, geleceği dönüştüren stratejik platformlar haline geldi. Kadınların doğal birleştirici gücü, bu ağlarda sinerjiye dönüşüyor. Bu güç; yalnızca duygusal destek değil, aynı zamanda bilgi paylaşımı, görünürlük sağlama, kariyer fırsatları yaratma ve ilham olma gibi çok katmanlı bir etki yaratıyor.
Geleceğe baktığımızda “dijital çağda yetkin insan odaklı liderlik” ihtiyacının ne kadar keskin olduğu ortada. Tam da bu noktada, kadın mühendislerin birleştirici gücüne dijital dönüşümdeki hız ve yetkinlikleri eklendiğinde, bu etki katlanarak artıyor. Sadece teknik başarıya değil, kültürel dönüşüme de yön veren bir rol üstleniyorlar.
Bu ağlar sayesinde:
- Fırsat eşitliği görünür hale geliyor,
- Gelecek nesillere örnek olan kadın mühendis sayısı artıyor,
- Ekonomiye katkı sağlayan yaratıcı çözümler ve sürdürülebilir projeler çoğalıyor,
- Ve en önemlisi, kadınlar sadece bu sistemin parçası olmuyor, sistemin kendisini dönüştüren güce dönüşüyor.
Bugün hâlâ erkek egemen olarak tanımlanan mühendislik alanı, yarın bu çoklu katkı sayesinde daha dengeli, daha vizyoner ve daha kapsayıcı olacak. Çünkü kadın mühendisler, birbirini yükselterek yalnızca bugünü değil, geleceğin kodlarını da birlikte yazıyor.
Sürdürülebilir gelecek yalnızca teknik kararlarla değil, insana ve gezegene duyarlı bir yaklaşımla mümkün. Bu geleceğin temel kodları ise üç kavramda gizli: uyum, cesaret ve dönüşüm.
Projelerime ve iş anlayışıma bu üçlü temel üzerinden yaklaşıyorum. Her şeyden önce bireysel dönüşümün önemini vurguluyorum. Çünkü dönüşüm önce kişinin zihninde başlar. Kurumlar, bireylerin içsel farkındalığıyla evrilir; bu nedenle çalışanların sadece teknik değil, aynı zamanda duyarlı ve farkındalığı yüksek bireyler haline gelmesi için ortam oluşturmak gerekiyor.
Dijital dönüşüm araçları çevreye duyarlı hale geldikçe, yapay zekâ ve otomasyon sistemlerinin de bir vicdan ile tasarlanması gerektiğine inanıyorum. Burada mesele yalnızca veri yönetimi değil; etkiyi ölçmek, sosyal faydayı optimize etmek ve gereksiz kaynak kullanımını önlemektir.
Bu yüzden biz, “herkese aynı çözüm” anlayışını geride bırakıyor; terzi işi, kişiselleştirilmiş yapılandırmalarla çalışıyoruz. Böylece hem bireysel farklılıklara saygı gösteriyor hem de kaynak israfını minimuma indiriyoruz. Sürdürülebilirlik, artık bir sorumluluktan öte; iş yapma şeklimizin ayrılmaz bir parçası haline gelmeli.
Duyarlı teknolojiyle, cesur liderlikle ve insana dokunan yapılarla, geleceği gerçekten sürdürülebilir kılabiliriz. Ve bu ancak dönüşümün hem içimizde hem sistemlerimizde başlamasıyla mümkün.
Mühendislik, sadece çözüm üretmek değil; aynı zamanda yeni sorular sormaktır. Bu çağın mühendisi, sadece hesap yapan değil; aynı zamanda yön gösteren, hayal kuran ve harekete geçiren kişidir. Gelecek, duygusal zekâsı yüksek, teknolojiyle insanı birleştirebilen mühendislerin omuzlarında yükselecek. Ve bu geleceğin en güçlü mimarlarından biri kadınlar olacak.
Çiğdem Korkmaz Özlütıraş
Bursa Piramit Yapı Denetim
İnşaat Mühendisi
Ben inşaat mühendisiyim. Bizim mesleğimiz her zaman için ortak akıl ve empati gerektirdi. Çünkü bizde ekip çalışması ve uyumu çok önemli ve tabi insanın, ekibin, ortak çalışmanın olduğu bir yerde uyum ve başarı için empati bu işin olmazsa olmazıdır. Kadın mühendisler bu dönüşümün aslında merkezinde diyebiliriz. Çünkü ortak akıl, empati ve uyum her şeyden önce bireylerin birbirlerine karşı olan seviyeli ve saygılı iletişimleri ile ilgili. Özellikle bizim gibi erkek egemen sektörlerde artık kadın mühendislerinde aktif olarak yer alması, bu ilişki dengesini oluşturmak adına ciddi şekilde katkı sağlamıştır.
Herkesin fikrine saygı duyar ve dikkate alırım. Açık iletişime önem verdiğim için herkes fikrini açıkça söyler bu durum iş birliği ve sağlıklı iletişim açısından önemli.
Kadın mühendislerle kurduğumuz iletişim ağı, karşılaştığımız ortak zorluklara karşı hem dayanışma sağlıyor hem de mesleki gelişimimize katkı sunuyor. Sektörde kadın mühendislerin sayısının artması, iş gücünde çeşitliliği ve kaliteyi de beraberinde getirecektir.
Deprem gerçeği, toplumsal duyarlılığı artırdı ve yapı güvenliğini her zamankinden daha önemli hale getirdi. Güvenli yapılar sadece can kaybını değil, ekonomik kayıpları, psikolojik travmaları ve toplumsal çöküşleri de önler. Bu bilinçle her projede güvenliği önceliklendiriyorum.
Özlem Yiğit
Haksan Otomotiv Kalite Güvence Mühendisi
Endüstri Mühendisi
Kadın mühendisler, mühendisliğin sadece hesap-kitaptan ibaret olmadığını; insana, çevreye ve sürece dokunan yönlerini de olduğunu en iyi şekilde ortaya koyuyor. Empati yetenekleri, detaylara gösterdikleri özen ve iletişimdeki güçleriyle bu dönüşümün merkezinde yer alıyorlar. Artık mühendislik, ekip çalışmasını ve bütünsel düşünmeyi zorunlu kılıyor ve bu noktada kadınların katkısı giderek daha görünür hale geliyor.
İş birliğini güçlendirmek için ekip arkadaşlarımın fikirlerine gerçekten kulak vermeye ve onları sürece dahil etmeye büyük önem veriyorum. Empati ile dinlemek, şeffaf iletişim kurmak ve herkesin güçlü yönlerini keşfetmeye yönelik bir yaklaşım benimsiyorum. Bu da sadece iş verimini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda ekip ruhunu da canlı tutarak daha sürdürülebilir başarılar elde etmemizi sağlıyor.
Kadın mühendislerin birbirine destek olması hem moral hem de motivasyon açısından çok kıymetli. Bu dayanışma, yalnız olmadığımızı bilmemizi sağlıyor. Tecrübelerin paylaşılması, cesaretlendirici örnekler ve mentorluk ilişkileri hem bireysel gelişime katkı sağlıyor hem de sektördeki kadın görünürlüğünü artırıyor. Kadın dayanışmasının yaygınlaşması, mühendislikteki çeşitliliği ve kapsayıcılığı güçlendiriyor.
Sürdürülebilirlik artık bir tercih değil, zorunluluk. Ben de bu bilinçle çalıştığım projelerde enerji verimliliği, çevresel etki analizleri ve geri dönüştürülebilir malzeme kullanımı gibi kriterleri ön planda tutuyorum. Ayrıca sadece çevresel değil, toplumsal sürdürülebilirliğe de dikkat ediyor, iş süreçlerinde adalet ve kapsayıcılık ilkelerine bağlı kalmaya özen gösteriyorum.
Dünya Kadın Mühendisler Günü vesilesiyle kadın mühendislerin sektöre kattığı değerin daha fazla görünür olmasını diliyorum. Rol model olmayı, ilham vermeyi ve daha fazla genç kadının bu mesleği seçmesini teşvik etmeyi çok önemsiyorum. Mühendislikte çeşitlilik sadece eşitlik için değil, daha yaratıcı ve güçlü çözümler için de gerekli.
Hande Turan
trex Dijital Akıllı Üretim Sistemleri Ürün Yöneticisi
Endüstri Mühendisi
Dijital dönüşüm projeleri, özellikle üretim gibi köklü ve dinamik ortamlarda yalnızca yazılım geliştirmekten ibaret değil; bir değişim süreci yönetmek anlamına geliyor. Biz MES yazılımları geliştirirken teknik altyapıyı kurmak kadar, sahadaki kullanıcıları anlamak, dirençle başa çıkmak, farklı disiplinleri ortak bir vizyonda buluşturmak zorundayız. Tam da bu noktada empati, sabır, iletişim ve iş birliği becerileri kritik hale geliyor. Ben bir kadın mühendis ve product owner olarak, teknik bilgi ile insani dinamikler arasında köprü kurduğumu hissediyorum. Üretim planlamacısından bakım teknisyenine, IT uzmanından fabrika müdürüne kadar çok çeşitli profillerle iletişim kurmam, onları dinlemem, ihtiyaçlarını analiz etmem ve aynı hedefe hizalanmalarını sağlamam gerekiyor. Bu çok katmanlı ilişkilerde kadınların doğal olarak geliştirdiği empati gücü, dinleme becerisi ve detaylara gösterdiği özen büyük avantaj sağlıyor. Ayrıca, agile çalışma biçimlerinin yaygınlaştığı bu yeni düzende, liderlik artık sadece yön vermek değil; birlikte düşünmek, açık olmak ve duygusal zekâ ile karar verebilmek anlamına geliyor. Kadın mühendisler olarak bu dönüşümün pasif izleyicileri değil, bizzat taşıyıcılarıyız. Özellikle MES gibi üretim-odaklı dijital sistemlerde, kullanıcı odaklılık ve sahaya inebilme cesareti bu dönüşümün kalbinde yer alıyor. Kısacası, mühendisliğin insanı merkeze alan bu yeni yüzünde kadın mühendisler sadece yer almıyor; yolu açıyor.
Benim için sürdürülebilir iş birliğinin temeli, ekipteki her bireyin kendini geliştirebildiği, değerli hissettiği ve katkı sunabildiği bir çalışma ortamı kurmakla başlıyor. Yani güçlü bir iş birliği kültürü inşa etmek istiyorsak, önce bireyin potansiyeline yatırım yapmamız gerekiyor. Product owner olarak ekip içinde sadece süreçleri değil, insanları da gözeten bir denge kurmaya çalışıyorum. Her bir ekip arkadaşımın güçlü yanlarını ortaya çıkarabileceği görevlerde yer alması, fikirlerini açıkça ifade edebilmesi ve yaptığı işin çıktısını sahiplenmesi için uygun zemini oluşturmaya çalışıyorum. Çünkü biliyorum ki kişi kendi gelişiminden ve katkısından emin olduğunda, ortak başarı için sorumluluk almaktan çekinmiyor. Bu anlayışın temelinde kazan-kazan modeli var. Kendi gelişimini gören ekip üyesi, başkalarının gelişimine katkı sunmayı da doğal bir şekilde benimsiyor. Böylece iş birliği bir “hedef” değil, ortamın doğal bir sonucu haline geliyor. Bu yaklaşım sadece ekip içi uyumu değil, proje çıktılarının kalitesini de doğrudan etkiliyor. Özellikle MES gibi çok paydaşlı ve hızlı değişen dijital dönüşüm projelerinde, iş birliği kültürünün oturmuş olması başarıyla başarısızlık arasındaki farkı belirliyor.
Uzun yıllar boyunca teknoloji, büyük ölçüde erkekler tarafından üretilen ve yine erkekler tarafından şekillendirilen bir alan oldu. Bugün hâlâ bu geçmişin izleri tamamen silinmiş değil; ancak sevindirici olan şu ki artık teknoloji, tıpkı toplumun geri kalanı gibi daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir yöne evriliyor. Bu dönüşümde kadın mühendislerin birbirleriyle kurduğu dayanışma ağları çok kıymetli. Bence bu dayanışma, dışsal bir stratejiden çok, kadınların doğasında olan bir içgüdü: birbirini fark etme, destekleme ve birlikte yol alma. Bu içgüdü, doğru ortamda ve bastırılmadan kendini gösterdiğinde yalnızca bireyleri değil, ekosistemi de güçlendiriyor. Ben bu dayanışmayı hem ilham hem güven kaynağı olarak görüyorum. Aynı ortamda bir başka kadın mühendisin varlığını bilmek, tek başına mücadele etmek zorunda olmadığımızı hatırlatıyor. Deneyimlerin paylaşılması, rol modellerin görünür olması ve birbirini yukarı çeken bir kültür yaratılması, sadece kadın mühendislerin değil, tüm ekibin verimliliğine katkı sağlıyor. Kısacası, kadınların dayanışma mekanizmalarının serbestçe çalışmasına izin veren kurumlar, sadece “eşitlik” açısından değil, doğrudan verimlilik, yaratıcılık ve sürdürülebilirlik açısından da ödüllendiriliyor. Dayanışma bir ayrıcalık değil, bir rekabet avantajı haline geliyor.
Bence toplumsal duyarlılığın ve sürdürülebilirliğin mühendislik projelerinde daha fazla yer bulmasının en önemli nedenlerinden biri, bu alandaki kadın temsiliyetinin artması. Çünkü sürdürülebilirlik sadece çevreye duyarlılık değil; aynı zamanda insana verilen değer, eşitlik, adalet ve uzun vadeli etkiyi gözetme becerisi de demek. Kadın mühendisler bu insani boyutları daha fazla gündeme taşıyor. Biz projelerimizde sadece bugünün ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda gelecekte oluşacak yapıları da dikkate alarak hareket ediyoruz. Yani üretim süreçlerini dijitalleştirirken, sadece teknik performansı değil, çalışan deneyimini, kurum kültürünü ve gelecekteki sürdürülebilirliği birlikte düşünmeye çalışıyoruz. Uzun soluklu çözümler üretmenin yolu buradan geçiyor. Ayrıca teknolojiyi kimlerin ürettiği, o teknolojinin kimlere hitap edeceğini doğrudan etkiliyor. Eğer teknoloji çeşitliliği olan, kapsayıcı ve çatışmasız bir ekipten çıkıyorsa; bu teknoloji de daha geniş kitlelere temas ediyor. Bu yüzden topluluk çeşitliliğine ve değer temelli çalışma kültürüne büyük önem veriyoruz. Kısacası biz dijital dönüşüm projelerine sadece birer yazılım veya süreç optimizasyonu olarak değil, geleceğin kültürünü şekillendiren yapılar olarak bakıyoruz. Bu vizyon hem mühendislik kalitesini hem de toplumsal etkisini güçlendiriyor.
“Mühendislikte İş Birliği Gücü” temasını çok anlamlı buluyorum. Çünkü iş birliği, bana göre sadece birlikte çalışmak değil; birlikte büyümek, birlikte öğrenmek ve birbirinin alanını tanımakla mümkün. Bu noktada ben de bir kadın mühendis olarak, özellikle dijital dönüşüm projeleri yürüten bir product owner olarak, disiplinler arası düşünmeyi, ortak aklı ve insan merkezli yaklaşımı temsil etmeye çalışıyorum. TÜMKAD gibi platformların oluşturduğu görünürlük ve dayanışma alanları, sadece bugünün kadın mühendislerine değil; henüz mühendislik yolculuğuna başlamamış genç kızlara da ilham oluyor. Bu röportajla birlikte ben de kendi deneyimlerimi ve bakış açımı paylaşarak bu ilham zincirine küçük ama samimi bir halka eklemek istiyorum. Kadın mühendislerin sadece sayıca değil, düşünce biçimiyle, yaklaşımlarıyla, dönüştürücü güçleriyle mühendisliğe yön verdiği bir dönemdeyiz. Bu sürecin parçası olmak, sesimizin duyulması ve bir arada durduğumuzu hissettirmek çok kıymetli.
Ebru Koçak
Erkay Maden Ar-Ge Mühendisi
Jeoloji Mühendisi
Kadın mühendisler, bu dönüşümün merkezinde duruyor diyebilirim. Özellikle empati, detaycılık ve çok yönlü düşünme gibi yetkinliklerin ön plana çıktığı bu yeni mühendislik anlayışında, kadınların katkısı sadece sayısal değil, niteliksel olarak da çok değerli. Erkek egemen ortamlarda çalışan bir kadın mühendis olarak, çözüm üretirken yalnızca teknik doğruları değil, ekip içi iletişimi, insan faktörünü ve sahadaki gerçekliği de gözetmeye özen gösteriyorum. Bence bu yaklaşım dönüşümün ta kendisi.
çık ve net iletişim kurmak, sahadaki en önemli güçlerden biri. Benim önceliğim, herkesin fikrini söyleyebildiği bir ortam yaratmak. Ayrıca saha çalışanlarının bilgi ve tecrübelerine değer verdiğimi hissettirmek, iş birliğini güçlendiriyor. Ar-Ge perspektifiyle yaklaştığım konularda, özellikle sahadan veri toplarken ekip arkadaşlarımla güvene dayalı bir ilişki kurmak, hem veri kalitesini hem de uygulamadaki başarıyı doğrudan etkiliyor.
Kadın mühendis sayısının az olduğu alanlarda bu tür dayanışma ağları hem moral kaynağı hem de deneyim paylaşımı açısından çok kıymetli. Ben saha koşullarında tek kadın olarak çalışıyorum ve bu yalnızlaştırıcı olabiliyor. Bu yüzden uzaktanda olsa, diğer kadın mühendislerle kurduğum temaslar bana hem motivasyon hem de perspektif kazandırıyor. Birbirimizi sadece görünür kılmakla kalmıyoruz, aynı zamanda güçlendiriyoruz.
Ar-Ge bakış açısıyla sahada çalışmak, sürdürülebilirliğe odaklanmayı gerektiriyor. Bizim için sadece “çıkarılan maden” değil, o alanın uzun vadeli çevresel etkisi de önemli. Doğaya ve yerel topluluklara karşı sorumluluk hissiyle hareket etmek, teknik çözümlere de yansıyor. Projelerimi planlarken minimum müdahale, maksimum verim ve kalıcılık prensiplerini göz önünde bulunduruyorum.
Kadın mühendis olmak bazen yalnız bir yürüyüş gibi hissettirebiliyor. Ben bu yürüyüşe, her adımın benden sonra gelecek kadınlara bir iz bırakacağı bilinciyle devam ediyorum. Krom ocağında, tozun toprağın içinde, bazen en sert zeminlerde bile kararlılıkla yürümek zorundayım. Lakin biliyorum ki her zorluk, bizi daha dayanıklı, daha stratejik ve daha etkili kılıyor. Güçlü olmak zorunda değiliz, ama cesur olabiliriz. Ben cesareti seçtim. Ve inanıyorum ki biz cesaret ettikçe, biz çoğaldıkça, mühendislik dünyası da daha kapsayıcı, daha güçlü bir hale gelecek. Yalnız değiliz. Yol açan da biziz, yön veren de.
Rabia Dalgıç
Mekaş Yemek Sanayi
Gıda Mühendisi
Mühendislik artık sadece teknik bilgiye değil; empatiye, sürdürülebilirliğe ve insan odaklı çözümlere de dayanıyor. Bu dönüşümde kadın mühendisler, sadece uzmanlıklarıyla değil; iletişim becerileri, detaycılıkları ve ekip içi uyum yetenekleriyle öne çıkıyor. Kadın mühendisler, çok paydaşlı projelerde farklı bakış açılarını bir araya getirebilen, ortak akıl üretebilen liderler hâline geliyor. Üretim gibi hızlı ve stresli ortamlarda kurdukları güven temelli iletişim hem süreçlerin verimliliğini artırıyor hem de sürdürülebilir başarıyı mümkün kılıyor. Bugün mühendislik, daha fazla dinleyen ve birlikte çözen profesyonellere ihtiyaç duyuyor. Kadın mühendisler bu ihtiyacın merkezinde duruyor ve geleceğe yön veriyor.
Mühendislik sadece doğru sonuçlara ulaşmak değil, o sonuca uzanan yolda farklı sesleri aynı hedefe yönlendirebilmektir. Bir üretim müdürü ve kadın mühendis olarak, ekip içi iş birliğini güçlendirmek için geliştirdiğim en temel yaklaşım “her sesin duyulması” üzerine kurulu. Üretim alanında çalışan herkesin fikrine ve gözlemine değer vermek, sadece iletişimi değil, güveni de besliyor. Usta başından bulaşıkçıya, kalite kontrolcüsünden planlamacıya kadar herkesin sürece katkı sunabileceğine inanıyorum. Bu anlayışla, düzenli geri bildirim toplantıları yapıyor, sorunları birlikte analiz ediyor ve çözümleri ortak akılla belirliyoruz. Bu yaklaşım sadece ekipteki motivasyonu artırmakla kalmıyor; aynı zamanda hataları önleme, verimliliği artırma ve süreçleri iyileştirme açısından da ciddi kazanımlar sağlıyor. Mesleki başarı artık bireysel parlaklıktan çok, birlikte parlayan ekiplerin eseri hâline geliyor. Bu da işin hem en zor hem de en güzel tarafı.
Mühendislik dünyası hâlâ ağırlıklı olarak erkek egemen bir yapıya sahip olsa da bu tabloya karşı sessiz ama etkili bir güç yükseliyor: Kadın dayanışması. Kadın mühendisler, benzer zorluklardan geçmenin verdiği farkındalıkla, birbirlerini destekleyen, motive eden ve görünür kılan bir ağ kuruyor. Bu ağ bazen bir mentorluk sohbetinde, bazen bir iş planı paylaşımında, bazen de “yalnız değilsin” demek için kurulan bir cümlede kendini gösteriyor. Ben de kendi meslek hayatımda bu desteğin hem duygusal gücünü hem de profesyonel etkisini sıkça hissettim. Özellikle üretim gibi stresli ortamlarda, başka bir kadın mühendisin deneyiminden faydalanmak, yalnızlık duygusunu ortadan kaldırmakla kalmıyor; karar verme cesaretini de artırıyor. Kadın mühendislerin bir araya gelip birbirinin sesini çoğaltması, yalnızca bireysel güçlenmeyi değil, mühendislikte daha adil ve eşitlikçi bir geleceği de mümkün kılıyor.
Bugün mühendislik sadece teknik başarılarla değil; doğaya, topluma ve insana karşı duyulan sorumlulukla ölçülüyor. Gıda mühendisi ve üretim yöneticisi olarak, sürdürülebilirlik ve toplumsal duyarlılığı işimin temel taşlarından biri hâline getirmeye çalışıyorum. Bizim sektörümüzde israfla mücadele, en önemli sürdürülebilirlik adımlarından biri. Bu nedenle porsiyon planlamalarımızı gramaj bazlı verilerle belirliyor, üretim fazlalarını azaltmak için sürekli analiz yapıyoruz. Aynı zamanda yerel tedarikçilere öncelik vererek hem karbon ayak izini düşürüyor hem de yerel ekonomiye katkı sağlıyoruz. Toplumsal duyarlılığı ise sadece ürünle değil, insanla kuruyoruz. Ekip arkadaşlarımızın iş sağlığı, kadın çalışanların güçlendirilmesi ve genç mühendislerin gelişimi gibi konularda aktif çaba gösteriyoruz. Çünkü mühendislik, sadece sistem kurmak değil; değer üretmek ve iz bırakmak demektir. Mühendislik, artık sadece bireysel uzmanlık alanı değil; dayanışma, eşitlik ve birlikte başarma kültürünün somutlaştığı bir alan hâline geliyor. Bu dönüşümde kadın mühendislerin sesinin daha çok duyulması, sadece kadınlar için değil, tüm meslek camiası için bir kazanımdır. Ben inanıyorum ki biz kadınlar, sadece üretim süreçlerinde değil; karar mekanizmalarında, inovasyon alanlarında ve toplumsal etki yaratmada da var oldukça mühendislik daha insani, daha sürdürülebilir ve daha güçlü bir yapıya kavuşacak. Kadın mühendisler olarak yalnız değiliz. Birlikte güçlüyüz. Ve geleceği birlikte inşa ediyoruz.
Sıla Altun Azman
TÜMKAD Yönetim Kurulu Üyesi
TÜMKAD olarak inanıyoruz ki mühendisliğin geleceği yalnızca teknik uzmanlıkla değil; empati, sosyal farkındalık ve ekip içi iletişim gibi insani becerilerle şekilleniyor. Kadın mühendisler bu dönüşümün tam kalbinde yer alıyor. Çok yönlü bakış açıları, detaylara verdikleri önem ve iş birlikçi yaklaşımlarıyla hem süreçleri hem de çıktıları daha sürdürülebilir ve kapsayıcı hale getiriyorlar. Bizler de bu dönüşümde kadınların etkinliğini görünür kılmak ve desteklemek için çalışıyoruz.
Farklı disiplinlerden gelen bireylerin görüşlerine alan açmak, karşılıklı saygı ve şeffaf iletişimle beslenen bir ekip ortamı yaratmak bizim için öncelikli. Bu nedenle TÜMKAD olarak iş birliğini yalnızca bir yöntem değil, bir kültür olarak benimsiyoruz. Bu yaklaşım; sadece projelerin teknik başarısını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda çalışan bağlılığını, motivasyonu ve öğrenme hızını da destekliyor. Ekip ruhunu geliştiren her adımın, mühendislikte kalıcı başarıyı beraberinde getirdiğine inanıyoruz.
TÜMKAD’ın kuruluş amaçlarından biri tam da bu noktada anlam kazanıyor. Kadın mühendisler olarak birbirimize omuz vererek görünürlüğümüzü ve etkimiz artırıyoruz. Bu dayanışma ağları sayesinde yalnız olmadığımızı hissediyor, benzer deneyimlerden güç alıyor ve bu gücü hem öğrencilerle hem genç meslektaşlarımızla paylaşıyoruz. Kadının kadına desteği, mühendislik gibi zorlu disiplinlerde sadece bireysel dayanıklılığı değil, sektörel dönüşümü de beraberinde getiriyor.
Toplumsal fayda ve sürdürülebilirlik kavramlarını mühendisliğin ayrılmaz bir parçası elbette. Proje üretirken yalnızca teknik gereklilikleri değil, doğaya, insana ve gelecek kuşaklara olan etkilerini de değerlendirmek gerekiyor. Ayrıca bu farkındalığı yalnızca profesyonel dünyada değil, eğitim alanında da yaygınlaştırmak için çeşitli bilinçlendirme çalışmaları da yürütmek bir toplumsal zorunluluk. Çünkü bizce sürdürülebilirlik; sadece sistemlerde değil, düşünme biçimlerinde başlar. TÜMKAD çatısı altında hayata geçirdiğimiz projelerimizin mimarisini sürdürülebilirlik temelleri üzerine kuruyor ve temelleri sağlam bir fayda zinciri oluşturmayı önemsiyoruz.
TÜMKAD olarak şunu çok net biliyoruz: Kadın mühendislerin sektörde daha güçlü şekilde yer alması, yalnızca eşitlik meselesi değil, aynı zamanda toplumsal ilerlemenin ve bilimsel gelişmenin temelidir. Mühendisliğin geleceği; farklı bakış açılarının, eşit fırsatların ve dayanışmanın gücüyle kurulacak. Bu anlamda hem meslektaşlarımızı hem de mühendislik yolculuğuna yeni çıkan genç kadınları desteklemeye, cesaretlendirmeye ve yanlarında olmaya devam edeceğiz. Mühendisliğin, toplumun her kesimine dokunan bir alan olduğunu unutmamalıyız. Kadınların mühendislikte daha görünür ve etkin olması, yalnızca sektör için değil, geleceğin daha adil ve yaratıcı bir dünya olması için de büyük önem taşıyor. TÜMKAD olarak hem sahada hem de ilham verme noktasında bu sorumluluğun farkındayız.
Zeynep Nur Budak
Çevre Mühendisi
Kadın mühendisler bu dönüşümün tam merkezinde yer alıyor bence. Empati, çok boyutlu düşünme ve detaylara gösterilen özen gibi beceriler, mühendislikte artık teknik yetkinlik kadar önemli hale geldi. Kadınların bu dönüşüme doğallıkla ayak uydurduğunu, hatta çoğu zaman bu dönüşümün öncüsü olduğunu düşünüyorum. Bizler artık sadece “kadın mühendis” değil, çözüm ortağı, takım lideri, proje yöneticisi olarak süreçlerin her noktasında varız.
Açık iletişim ve güven ortamı benim için çok önemli. Özellikle çok disiplinli ekiplerle çalışırken herkesin fikrini rahatça ifade edebildiği bir ortam yaratmaya çalışıyorum. İş birliğini kuvvetlendiren bir diğer unsur da sorumluluğu paylaşmak. Herkesin sürece katkı sunduğunu hissettiği bir ekipte hem motivasyon artıyor hem de sonuçlar daha verimli oluyor. Bu yaklaşım sayesinde ekip içinde sadece görev paylaşımı değil, aynı zamanda ortak hedef bilinci de gelişiyor.
Kadın mühendisler arasındaki dayanışmayı çok kıymetli buluyorum. Tecrübe paylaşımı, mentorluk, görünürlük sağlama gibi konularda birbirimize destek olmamız hem bireysel olarak güçlendiriyor hem de sektördeki kadın temsiliyetini artırıyor. Bu dayanışma, sadece kadın mühendislerin değil, gelecek nesillerin de daha kapsayıcı bir meslek ortamına kavuşması için önemli bir adım.
Çevre mühendisiyim ve bu iki kavram işimin tam kalbinde yer alıyor. Sürdürülebilirliği sadece teknik bir gereklilik değil, bir sorumluluk olarak görüyorum. Projelerde atık yönetiminden karbon ayak izi hesaplamalarına kadar birçok konuda çevresel etkileri azaltacak çözümler geliştiriyoruz. Aynı zamanda çalıştığım firmalara toplumsal farkındalık kazandırmak adına eğitimler, bilgilendirmeler yaparak sadece proje bazında değil, kurumsal kültür olarak da bu anlayışı yaymaya çalışıyorum.
Kadınların mühendislikte görünürlüğünün artması, sadece kadınlar için değil, sektörün gelişimi için de çok değerli.
Gülçim Atay
TÜMKAD Üyesi
Makine Mühendisi
Mühendislik artık sadece teknik yeterlilikle sınırlılık değil; çözüm üretirken insanı, toplumu ve duyguyu da kapsayan bir alan haline geldi. Bu dönüşümde kadın mühendisler empati yönünün yüksekliği sebebiyle bu konuda önemli bir yapı taşı oluşturuyor. Çünkü biz sadece analiz eden değil, aynı zamanda empati kuran, detayları gören, takım içi iletişimi güçlendiren kişileriz. Kadınların mühendislikteki varlığı, sistemlere sadece teknik katkı değil, aynı zamanda duyarlılık, bütüncül bakış ve sürdürülebilirlik kazandırıyor. Artık mühendislikte yalnızca projeler değil, insanlar, ihtiyaçlar ve duygular da var…Kadın mühendisler de bu değişimin taşıyıcısı olarak değil, tam merkezinde yer alıyor. Bu doğrultuda mühendislik yönümüzde çalışma hayatımızda iş birliğini güçlendirmek için en çok dikkat ettiğim şey, herkesin kendini değerli ve anlaşılmış hissetmesini sağlamaktır. Teknik yeterlilik kadar, insanların fikirlerini rahatça ifade edebileceği bir ortam yaratmanın da ekip başarısını doğrudan etkilediğini düşünüyorum. Bu doğrultuda özellikle dinlemeye, ara noktaları yakalayıp uzlaştırmaya ve ihtiyaç duyulan anda destek olmaya özen gösterilmeli olduğuna inanıyor ve güven oluşturmaya yönelik küçük ama etkili adımlar atmayanın önemini benimsiyorum. Açık iletişim kurmak, emeği takdir etmek ve sorumluluğu dengeli paylaşmak gibi. Bu yaklaşım sadece ekip içi uyumu artırmakla kalmıyor; aynı zamanda projelerin daha hızlı, daha sağlıklı ve daha yaratıcı şekilde ilerlemesini sağlıyor.” ilkesini benimsiyorum.
Bir diğer konumuz mühendislik disiplinlerinde hala erkek egemen yapının hissediliyor olmasıdır. Ama bizler bu yapının içinde yalnız kalmamak için birbirimize omuz vererek ilerliyoruz. Kadınlar arası dayanışmanın çok kıymetli ve dönüştürücü olduğuna inanıyorum. Bu sadece destek olmak değil; ilham vermek, cesaretlendirmek, birbirinin görünürlüğünü artırmak ve birlikte daha güçlü hissetmek anlamına geliyor gözümde. Çünkü sadece teknik zorluklar değil, görünmeyen bariyerlerle de karşılaşıyoruz ister istemez. O noktalarda başka bir kadın mühendisin ‘ben de yaşadım, sen yalnız değilsin’ demesi çok değerli. Bu dayanışma sadece bireysel moral değil, aynı zamanda sistem içinde kalıcı dönüşümler yaratabilecek güçte. Kadın mühendislerin kendi aralarında kurduğu bu ağlar; bilgi paylaşımı, cesaret ve dayanıklılık anlamında mühendislik mesleğine çok büyük katkı sağlıyor ve bunun günden güne geliştiğine inanıyorum. Mühendislik benim için sadece çözüm üretmek değil, aynı zamanda bu çözümün kimin hayatına nasıl dokunduğunu da sorgulamak demek. Bir projeye başlarken artık sadece teknik yeterlilikleri değil; insan, çevre ve toplumsal etki faktörlerini birlikte değerlendiriyorum. Çünkü mühendisliğin nihai çıktısı aslında hayata karışıyor. Bu yüzden yaptığımız her tercihin, kullanılan malzemeden enerji tüketimine, ulaşılabilirlikten güvenliğe kadar daha geniş bir karşılığı olduğunu fark etmek önemli. Toplumsal duyarlılık boyutunda ise projenin erişilebilirliği, kullanıcı güvenliği ve sosyal faydası önceliklerim arasında. Mühendislikteki teknik başarıyı yalnızca sonuçla değil, insanların hayatına ne kattığıyla ölçmeyi önemsiyorum. Ayrıca bu duyarlılığı sadece işin içine değil, ekip kültürüne taşınmasının bir gereklilik olduğunu savunuyorum. Çünkü inanıyorum ki teknik mükemmellik, ancak vicdani farkındalıkla ve beraberlik bakış açısı ile anlam kazanır.
Burcu Korgavuş
Dialog Concept Gayrimenkul Danışmanı
Kimya Mühendisi
Kadın mühendisler, bu dönüşümün merkezinde yer alıyor diyebilirim. Çünkü empati, sabır, çok yönlü düşünme ve detaycılık gibi özellikler, kadınların doğasında olan ve bu dönüşüme büyük katkı sağlayan unsurlar. Teknik yeterlilikle birlikte insan odaklı çözümler üretebilme kabiliyeti, artık mühendislikte vazgeçilmez hale geldi. Kadın mühendisler, bu noktada sadece projelere değil, çalışma ortamlarına da farklı bir denge ve bakış açısı getiriyor.
İster mühendislik projelerinde olsun, isterse şimdiki gibi gayrimenkul sektöründe. İş birliğini besleyen en temel unsurun güven ve açık iletişim olduğuna inanıyorum. Ekip içinde herkesin fikrine değer verilen bir ortam yaratmaya, duygusal zekâya dayalı liderlik göstermeye ve çözüm odaklı bir kültür oluşturmaya özen gösteriyorum. Bu yaklaşım, sadece başarıyı değil, sürdürülebilir başarıyı mümkün kılıyor. İnsanlar kendilerini ait hissettiklerinde çok daha üretken oluyorlar.
Kadın mühendislerin kendi aralarında oluşturduğu dayanışma ağları, cesaret verici ve çok değerli. Özellikle genç kadın mühendislerin yalnız hissetmemesi, rol model alabileceği kadınlara ulaşabilmesi açısından bu ağların gücü yadsınamaz. Kadın dayanışması sadece bireysel değil, kolektif başarının da temelini oluşturuyor. Bu tür ağlara daha fazla görünürlük kazandırmak ve kurumsal yapılarla entegre hâle getirmek, kadın mühendislerin sektörde daha güçlü temsil edilmesini sağlayacaktır.
Benim için sürdürülebilirlik sadece çevreyle ilgili değil; aynı zamanda toplumsal yapılar, iş ilişkileri ve kaynak yönetimiyle de ilgili. Kimya mühendisliği geçmişim sayesinde, özellikle çevresel etkiler ve sürdürülebilir çözümler konusunda her zaman bilinçli oldum. Bugün gayrimenkul sektöründe çalışırken de bu duyarlılığı korumaya çalışıyorum. Enerji verimliliği yüksek yapılar, uzun ömürlü malzeme kullanımı ve sosyal sorumluluk projelerine destek gibi unsurlar, iş yapış biçimimin ayrılmaz bir parçası.
Mühendislik kadınların da alanı ve bu alanda daha fazla kadının var olması sadece cinsiyet eşitliği açısından değil, aynı zamanda sektörün gelişimi için de hayati öneme sahip. Kadınlar, teknik bilgiyle empatiyi birleştirdiklerinde ortaya gerçekten dönüştürücü sonuçlar çıkıyor. Bu vesileyle, tüm kadın mühendislerin Dünya Kadın Mühendisler Günü’nü kutluyor, cesaretlerinin ve katkılarının çoğalmasını diliyorum.
Beyzanur Gürcan
TÜMKAD Yapay Zeka Ve Dijital Dönüşüm Komisyonu Üyesi
Bilgisayar Mühendisi
Kadın mühendisler bu dönüşümün merkezinde yer alıyor bence. Empati, iletişim becerileri ve detaylara gösterilen özen gibi özellikler, artık sadece “soft skill” değil, projenin başarısını belirleyen nitelikler. Kadın mühendisler teknik bilgiyle bu insani yönü çok iyi harmanlayabiliyor. Ortak akılla hareket etmek, farklı seslere kulak vermek ve kapsayıcı çözümler üretmek bizim doğamızda var diyebilirim.
Ekip içinde güven ortamı oluşturmak benim için en önemli konu. İnsanların kendini ifade edebildiği, hata yapmaktan korkmadığı bir ortamda gerçekten yaratıcı ve etkili işler çıkıyor. Ben genellikle ekip toplantılarında herkesin fikrini duymaya özen gösteririm. Yeni başlayanlara alan tanımak, tecrübeli olanlarla birlikte üretmelerini sağlamak gibi küçük ama etkili yöntemler uyguluyorum. Bu yaklaşım hem ekibi güçlendiriyor hem de projelere farklı bakış açıları katıyor.
Bu dayanışma ağları hem moral hem de motivasyon açısından çok kıymetli. Ben üniversite yıllarında kadın yazılımcılarla ilgili kulüplerde aktif rol aldım, şimdi de kadın mühendis topluluklarında yer alıyorum. Birbirimize mentorluk yapmak, deneyim paylaşmak, hatta bazen sadece “yalnız değilsin” demek bile çok büyük bir destek sağlıyor. Bu ağlar sayesinde birçok kadın meslektaşımın daha güçlü adımlar attığını görmek beni çok motive ediyor.
Ben bir bilgisayar mühendisi olarak yazılım projelerinde çevresel ve toplumsal etkileri hep göz önünde bulundurmaya çalışıyorum. Örneğin, geliştirdiğimiz bir uygulamanın veri kullanımı, enerji tüketimi ya da erişilebilirliği konusunda hep sorular soruyorum: “Bu sistem herkes için erişilebilir mi? Gereksiz kaynak tüketiyor mu? Toplumsal fayda sağlayabilir mi?” Küçük detaylar gibi görünüyor ama uzun vadede ciddi bir fark yaratabiliyor.
Kadın mühendislerin görünürlüğü arttıkça ilham verdiğimiz kişi sayısı da artıyor. Bu yüzden TÜMKAD tarafından düzenlenen 23 Haziran Dünya Mühendis Kadınlar günü konferansını özel ve çok değerli buluyorum. Hem kutlama hem de farkındalık için güzel bir fırsat. Ben de kendi meslek yolculuğumda karşılaştığım zorlukları, başarıları ve öğrenimleri paylaşarak başka genç kadınlara ilham olmak istiyorum.
Ezgi Yıldız
Elsa Yazılım Proje Yöneticisi
Bilgisayar Mühendisi
Mühendislik anlayışı dönüşürken, kadın mühendisler bu değişimin merkezinde yer alıyor. Empati kurma, paydaşlarla sağlıklı iletişim kurma ve kullanıcı ihtiyaçlarını anlama gibi yetkinliklerimiz, yeni nesil mühendislik anlayışında belirleyici rol oynuyor. Sadece teknik çözümler üretmekle kalmıyor, ekip içi uyumu artırıyor, süreçlere ortak akıl ve sistematik düşünceyi entegre edebiliyoruz. Bu dönüşümde aktif rol alarak mühendisliği daha kapsayıcı, sürdürülebilir ve insan odaklı bir hale getiriyoruz.
Proje yöneticisi olarak çalıştığım ekiplerde iş birliğini güçlendirmek adına özellikle empati kurmaya ve ekip içindeki dengeyi sağlamaya özen gösteriyorum. Herkesin kendi sorumluluğunu sahiplenebileceği bir alan yaratmak hem özerk hem de uyumlu bir çalışma ortamı oluşturuyor. Disiplini korurken bireysel katkıyı teşvik etmek, ekip motivasyonunu artırıyor ve projenin daha verimli ilerlemesini sağlıyor. Bu yaklaşım hem takım içindeki güveni pekiştiriyor hem de mesleki başarıya doğrudan katkı sunuyor.
Üniversite yıllarımda mühendisliğin hâlâ “erkek işi” olarak görülmesinden rahatsızlık duyuyordum. Zamanla bu alanda kendimi geliştirip bugün geldiğim noktaya baktığımda, bu algıya rağmen ilerlemiş ve başarılı olmuş bir kadın mühendis olmanın gururunu yaşıyorum. Başta kendimi kanıtlama ihtiyacı hissetmek zorunda kalmak üzücüydü; ancak zamanla bu sözlerin ne kadar yersiz olduğunu göstermek içimi rahatlatan bir güç kaynağına dönüştü. Kadın mühendisler olarak birbirimize destek olmamızın ne kadar değerli olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyorum. Etkinliklerde, projelerde hâlâ kadın-erkek dengesini farkında olmadan sayıyor olmam bile bu yapının etkisinin sürdüğünü gösteriyor. Ancak bu denge değişiyor ve bizler bu dönüşümün aktif birer parçasıyız. Başarılı kadın meslektaşlarımın sayısının arttığını görmek bana umut veriyor ve dayanışmanın bu değişimde ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.
Aslında biz mühendisler, yaptığımız her projeyle topluma, çevreye ve geleceğe yatırım yapıyoruz. Ürettiğimiz çözümler, doğrudan insanların hayatına dokunuyor ve toplumun ilerlemesine katkı sağlıyor. Bu yüzden projelere başlarken kendimi ihtiyacı olan insanların yerine koyuyor, onların gözünden bakmaya çalışıyorum. Empatiyle düşünmek, sadece teknik değil, insani açıdan da güçlü sonuçlar doğuruyor. Ortaya çıkan çözüm hem toplumu memnun ediyor hem de yaptığım işin gerçekten bir anlamı olduğunu hissettiriyor.
Mühendislik alanındaki dönüşüm, farklı bakış açıları ve çeşitlilikle güçleniyor. Kadın mühendisler olarak, teknik bilgiyle birlikte empati, iş birliği ve sorumluluk bilincini birleştirdiğimizde, daha yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler üretebileceğimize inanıyorum. Bu nedenle, cinsiyet çeşitliliğinin mühendislik ekiplerinde desteklenmesi ve teşvik edilmesi, sektörün geleceği için kritik önemde. Sorularınız için çok teşekkürler.
Aslı Güler
Endüstri Mühendisi
Kadın mühendisler teknik bilgileri ile beraber duygusal zekâları ile de ön plana çıkıyorlar. Ayrıca aynı anda birçok işi yapabilme becerileri, detaycılık kadınları bu dönüşümün merkezi haline getirmektedir.
Herkesin fikrini dikkatle dinlemeye ve başarılarını takdir etmeye özen gösteririm. Çünkü dinlenmemek değersizlik hissi yaratıp aidiyet duygusunu yok ettiği gibi ekip içindeki iş birliğini de zayıflatmaktadır.
Gerçekçi olmak gerekirse kadınlar kadın meslektaşlarına karşı daha acımasız ve hırslılar. Elbette bu her kadın için geçerli değil ancak iş hayatımdaki en büyük tekmeleri kadınlardan yemişimdir. Herkesin tecrübesi kendine özel ve farklıdır ancak erkek egemen bir yapı içinde dişli olmak, ben de buradayım diyebilmek önemli çünkü fikirlerinize önem verilmiyor ve gösterdiğiniz kibarlığınız zayıflık olarak görülüyor. Bu durumu düzeltebilmek için herkesten daha çok çalışmaya çalışmak, ciddiye alınabilmek için kendinizi kanıtlamak maalesef büyük önem taşıyor. Dayanışma ise başta beklememeliyiz. Çalıştığım her bölümde kaynak kullanımını minimumda tutmaya çalışarak bulunduğum proje parçalarının dayanımına ve işlevine dikkat etmeye çalıştım. Çünkü sürdürülebilirliği de beraberinde getirecekti. Atıl durumdaki ürünleri de değerlendirebileceğimiz farklı bölümlere odaklandım. İş anlayışımda da boşa israf pek yer almamaktadır. Hızlı tüketimi olmayacak ve kullanılmayacak parçalarda yüksek stok bulundurmamaya dikkat ettim.
Çoğu zaman teknik bilgim, önerilerim sorgulandı, göz ardı edildi. Karar alma süreçlerinde yeterince ciddiye alınmadım. Birçok eşitlik barındırmayan davranışa maruz kaldım. Sahada ve ofiste yaptığım işler değer görmüyordu. Bu durum tabi zamanla özgüvenimi zedeledi. Bunun üstesinden daha çok çalışarak her alanda elimden gelenin fazlasını yaparak geldim ve kendimi kanıtladım. Hem bir kadın hem de mühendis olarak da saygısızlıklara boyun eğmemeyi kendime bir amaç edindim. Tüm meslektaşlarıma da buradan değerli ve önemli olduklarını söylemek isterim.
Herkesin dünya kadın mühendisler gününü kutlarım ve herkese çok özel ve değerli olduklarını da hatırlatmak isterim.
Demet Çınar
Özerdem Mensucat
Kalite Güvence Mühendisi
Artık kadın erkek diye bir ayrım yapılması çok ilkel olur. Bu çağda cinsiyetlerin değil insanlığın yapay zeka ile karşılaştırılması gerekir. İş birliğini köstekleyen sorunları ortadan kaldırdığınızda birlik bilinci kendiliğinden geliyor. Bu konular hem bireysel hem de kurumsal olabiliyor. Yaygın sorunlar, iletişim, güvensiz rekabet ortamı, belirsiz görevler, liderlik eksiklikleri, ödüllendirme sisteminin yanlış kurgulanması diyebiliriz. Çözüm için en doğru anahtar ise eğitim. Erkeğin egemen olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Bazı noktalarda ön planda olmayı kadınlar tercih etmiyor olabilir mi? Bu konular ülkemizde müşteri gereklilikleri ile gündeme geliyor maalesef. Ancak bu konuların içselleştirilmesi ve şirketin kültürü haline gelmesi için sürekli olarak eğitimlerde toplantılarda gündeme getirerek, ödül öneri sistemine dahil ederek, tedarikçilerimizden beklentilerimize bu konuları da dahil ederek tüm paydaşlarımızı bu sürece dahil etmeye çalışıyoruz.
Şehnaz Uysaltürk
TÜMKAD YKÜ
Malzeme Bilimi ve Mühendisi
Mühendislik, artık sadece teknik çözümler değil; aynı zamanda ortak akıl ve empati gerektiren bir alan haline geliyor. Sizce kadın mühendisler bu dönüşümün neresinde duruyor?
Mühendislik artık sadece sayılarla, makinelerle veya çizimlerle sınırlı bir alan değil. Bugün bizden beklenen şey, karmaşık sorunlara sadece teknik değil, aynı zamanda insan odaklı çözümler geliştirmemiz. Kadın mühendisler olarak bu dönüşümün tam merkezindeyiz. Çünkü biz, tarih boyunca duyulmamış seslerin taşıyıcısı, görünmeyeni görünür kılmanın temsilcisi olduk. Empati, çok sesliliğe açık olmak, detaylara duyarlılık gibi beceriler artık mühendislikte birer “soft skill” değil, kritik başarı kriterleri. Kadınlar bu yetkinlikleri zaten doğalarından taşıyor ve mühendislik mesleğini daha kapsayıcı, daha vizyoner bir çizgiye taşıyor.
Çalıştığınız ekiplerde iş birliğini güçlendirmek adına özel olarak dikkat ettiğiniz veya geliştirdiğiniz yaklaşımlar var mı? Bu yaklaşımlar mesleki başarıya nasıl katkı sağlıyor?
İş birliğinin sürdürülebilir olabilmesi için ekipte önce güven ortamının kurulması gerektiğine inanıyorum. Güven, sadece insanlar arası ilişkileri kolaylaştırmaz; aynı zamanda risk almayı, yaratıcı düşünmeyi ve açık iletişimi mümkün kılar. Ekibin her bir üyesi kendini güvende hissettiğinde, fikirlerini daha rahat ifade eder, katkı sunmaktan çekinmez ve sorumluluk almaktan korkmaz. Bu da birlikte üretmenin önünü açar. Ancak güven tek başına yeterli değil. Bu güven ortamının net hedeflerle, ölçülebilir sonuçlarla ve karşılıklı hesap verebilirlikle desteklenmesi gerekiyor. Ekibin odak noktasını sadece "iyi geçinmeye" değil, birlikte sonuç üretmeye yönlendirdiğimizde; iş birliği, soyut bir kavram olmaktan çıkıp somut başarılarla kendini gösteriyor. Ben ekip içinde hem insan ilişkilerini beslemeye hem de iş hedeflerine ortak akılla ulaşmaya öncelik veriyorum. Bu yaklaşım, projelerde hem daha verimli sonuçlar elde etmemizi sağlıyor hem de herkesin sürece sahip çıktığı, sorumluluğu paylaştığı bir çalışma kültürü yaratıyor. Sonuçta başarı, sadece işi bitirmek değil, birlikte gelişerek başarmak oluyor.
Kadın mühendislerin dayanışma ağları artık sadece bir ihtiyaç değil; bir dönüşüm gücü. TÜMKAD çatısı altında bunu her gün yaşıyoruz. Bilgi paylaşımı, mentorluk, deneyim aktarımı ve sadece “yanında durmak” bile bazen bir meslek hayatını değiştirebiliyor. Bu ağlar, yalnızca destek sunmakla kalmıyor; aynı zamanda görünürlüğümüzü artırıyor, karar verici konumlara daha fazla kadın mühendis taşımamıza katkı sağlıyor. Bireysel başarıların kolektif kazanıma dönüşmesi için bu tür dayanışma kültürlerine çok ihtiyacımız var ve biz bunu adım adım inşa ediyoruz.
Benim için sürdürülebilirlik sadece çevresel bir başlık değil; bir düşünce biçimi, bir karar alma refleksi. Hangi sektörde olursak olalım, mühendislik artık sadece “çalışan sistemler” üretme işi değil; bu sistemlerin insanlar, toplumlar ve gelecek kuşaklar üzerindeki etkisini de gözetme sorumluluğu taşıyor. Bu yüzden her projeye başlarken sorduğum temel sorular var:
Bu çözüm, sadece bugün için mi anlamlı? Topluma ne tür bir etki bırakıyor? Daha kapsayıcı, daha adil bir sistem kurmaya katkı sağlıyor mu?
Bu sorular ışığında teknik çözümleri daha geniş bir çerçeveden değerlendiriyoruz. Sadece verimli çalışması değil, etik üretim süreçleri, sosyal etki ve erişilebilirlik gibi unsurlar da kararlarımızda etkili oluyor. Örneğin bir otomasyon projesinde sadece enerji verimliliğini değil, iş gücüne olan etkisini de masaya yatırıyoruz. Çalışanların adaptasyonu için eğitim süreçleri planlıyor, topluma katkı sağlayacak yan çıktılar yaratmaya çalışıyoruz.
Ayrıca bireysel olarak da şuna inanıyorum: Kurumsal sürdürülebilirlik, bireysel duyarlılıkla başlar. Günün sonunda; yaptığımız her mühendislik müdahalesi, sistemde bir iz bırakıyor. Bu izin dönüştürücü ve kapsayıcı olması için sadece teknik bilgi değil, vicdani sorumlulukla da hareket etmemiz gerekiyor.