Evet, deprem Marmara Denizi’nde, Kuzey Anadolu Fay Hattının etki alanında olacak ve çevresindeki pek çok alan etkilenecek. Ancak en çok etkilenecek olanlardan birisi İstanbul. Neden İstanbul? Çünkü çok büyük bir metropol. 16 milyon nüfus barındırıyor. Fay hattına çok yakın. Çok sayıda kaçak ve çürük yapıya sahip. 17 Ağustos 1999 ders olmadı. Bilime saygı unutuldu. Kentsel dönüşüm bazen siyasi malzeme olarak bazen de rant için kullanıldı. Ciddiye alınmadı ve ne yazık ki gerek yönetimler gerekse halk son derece duyarsız.

Kuzey Anadolu fay hattının etki alanında yer alan İstanbul, tarih boyunca şehri fiziksel ve sosyal olarak dönüştüren pek çok deprem gördü. Roma İmparatorluğu, Bizans ve ardından Osmanlı dönemleri boyunca bu bölgede yaşanan depremlerin İstanbul’daki yıkıcı etkisi sık sık tarihi kayıtlarda yer buluyor. Son 2000 yılda yaşanan depremlerin ardından tutulan kayıtlarda “Hasar görmeyen ev, yıkılmayan baca kalmadı” ifadesiyle sıkça karşılaşılıyor. Geçmişte yaşanan 7 şiddet üzerindeki yıkıcı depremler ortalama 250 yılda bir meydana gelmiş. Bu bizi 1766 depremine götürüyor. 22 Mayıs 1766’da yaşanan ve yıkım gücüne bakarak, 7’nin üzerinde bir şiddette olduğu tahmin edilen deprem 2 dakika sürmüş. Bu depremle ilgili kayıtlarda, “bir kez daha yer altından sesler duyuldu. Adeta İstanbul’da yer yarıldı, halk içinde kayboldu” şeklinde anlatımlar var. Kayıtlarda, “bu depremin hemen ardından daha düşük büyüklüğe sahip bir deprem daha oldu ve şok 4 dakika daha sürdü. Şehri neredeyse yerle yeksan eden bu depremin sonraki artçıları tam 8 ay boyunca devam etti” şeklinde yazılmış. Roma imparatorluğu döneminde taş binaları yıkan, Bizans surlarına ve Ayasofya benzeri önemli yapılara hasar veren, Osmanlı döneminde Ayasofya, Fatih camileri başta 100’ün üzerinde cami, kapalı çarşı ve pek çok tarihi yapıya önemli hasar veren depremler ve tsunamiler yanında yangınlar benzeri felaketler hiç bitmemiş. Dönemdeki nüfusa orantılı yüksek denilecek can kayıpları yaşanmış. Öncesinde dini konular ve hurafelerle değerlendirilen depremlerin jeolojik ve bilimsel bir hadise olduğu ancak 1894 depremi ve sonrasında anlaşılabilmiş ve bilimsel çalışmalar başlatılmış.

Şimdi önümüzde 7 şiddet üzerinde yeni bir İstanbul depremi beklentisi var. Bilim adamlarının araştırma ve uzlaşılarına göre, tarihi tam olarak bilinemese de çok yakın. Marmara Denizi tabanında dalgıçlarla yapılan araştırmalar ve ölçümlerin bunu doğruladığı açıklandı. Ancak araştırmalar ne yazık ki devam edemiyor. Son çalışma finans ihtiyacı nedeniyle 2020’de bitirilmiş. Amacı ise deprem olursa tsunami de olur mu üzerine imiş. Çalışmaya katılan bilim insanları fay hattındaki enerji birikimini ifade etmekteler. Merak ve endişe yaratan bir başka konu ise son Doğu Anadolu depreminde ciddi derecede hazırlıksız görülen, liyakat zaafları ortada olan AFAD’ın durumu. Kızılay ismi ile halkın gönlünde yer etmiş bir yardım kurumu. Ancak son doğu depreminde halkın yardımlarını ticari emtia gibi kullandığını, başkanının pek çok yerden maaş aldığını ve pek çok suistimale sahne olduğuna şahit olduk. Statüsü tartışıldı ve ciddi güven kaybına uğradı. Yıpratıldı.

Vatandaşın durumu ise hüzünlü. İmkanları son derece kısıtlı insanların can kaygısına düşse de sağlam bir ev konusundaki acizliklerini anlamak mümkün elbette. Ancak Moda’da bodrum katında çatlakları olan, 52 yaşında bir binada oturan ve imkânsızlık nedeniyle dönüşümü kendilerinin yapamadığını söyleyen insanlar da var. Moda’da deniz gören 150 m2. sağlam bir daire su içinde 20-25 milyon değerinde. Dönüşüm için gerekecek miktar ise daire başına 6-7 milyon. “İmkânımız yok” demelerini anlamak çok zor. Ölümü göze almışlar adeta.

Uzmanlar, İstanbul’da 7 şiddet üzerinde bir depremin, şehrin silüetini değiştirecek oranda çöküntü ve Türkiye’yi derin yasa boğacak can kayıpları yaşatacağı, yıkıntıların günlerce ulaşılamayacak sokaklar, mahalleler ortaya çıkaracağı, yardım ve ikmal işlerinin zorluklar içinde yürüyeceğini ifade ediyorlar.

Deniz yolunun ikmal ve yardım çalışmalarında kullanımı hayati rol oynayacaktır. Bu yönde hazırlık ve uygulama pratiği yapılması çok önemli olabilir. Gemi hastaneler çok can kurtarabilir. Her an ve kaynağın bu felaketin etkilerini azaltmak için harcanması gerekli.

Acaba 17 Ağustos’un, 6 Şubat’ın, Van’ın, İzmir’in kaderi Allah’tan mı, kulun ihmal ve bilgisizliğinden mi? Diye düşünmek bile abes.

Cevap ortada.