Geçen hafta eğitim sorunları ile bitirmiştik. Oradan devam edelim. Pandemi öncesi yapılmış 7 blok 100 daireden oluşan bir sitede kanalizasyon hatlarının sıkça dolması şikâyeti yaşayan yönetim 2 bloğun kanalizasyon hattını yeniden yaptırıyor. Aynı cephedeki yağmur suyu hattını da bu yeni hatta bağlıyor, bu iş için ödenen bedeli ise direk yargı yolu ile müteahhitten istiyor. Müteahhit de itirazını yapıyor. Hikâyede uzun uzun detaylar var anlatmak isterdim ancak varmak istediğim konu bu değil. Konu yasalarımızda önemli yeri olan bilirkişi konusu.

Hâkimler önlerine gelen pek çok değişken konuda yasları uygulayıp adaleti tesis etmek adına, o konularda uzman kişilerin yardımlarına ihtiyaç duyarlar. Ve konuyu bilen Bilirkişiler atarlar. Bilirkişi raporuna göre de yasaları uygularlar. Konu teknik bir konu ise Bilir kişi genelde bir mühendistir. Bu konuda atanan bilirkişi bir İnşaat Mühendisi. Gelmiş olayı incelemiş ve raporunu yazmış. Raporda şöyle yazıyormuş. “Hattın eğimi yüzde bir civarındadır, bunun yüzde beş olması gerekir. Ayrıca ters meyil vardır.” Şöyle düşünün. Bahsi geçen hattın uzunluğu 100 metre. Bilirkişi olan Mühendisin dediği gibi olursa düz yaparsan 5 metre aşağı inecek ki Belediyenin kanalizasyon çıkışı 4 metrede, dediği gibi meyil ters olsaydı ise 5 metre yukarı çıkacak. Hani neredeyse, kanalizasyon hattı ikinci kat balkonuna bağlanacak. Gülermisin ağlarmısın? Bu bilirkişinin gerçekten mühendis olup olmadığının araştırılması şart. Düşünün bu arkadaş yüzünden kaç kul hakkı yendi acaba. Yazık çok yazık.

Müteahhidin itirazı üzerine yeni bilirkişi atanıyor. Bu kez çok önemli yapılarda çalışmış tecrübeli iyi bir mühendis. Emekli olmuş, bilirkişi olarak görev yapıyor. Mantıklı, doğru bir rapor çıkıyor. Bu kez de yönetimin avukatı itiraz ediyor. Allahtan hâkim adaletin yerini bulması için çabalayan bir Devlet görevlisi. Üçüncü bir bilirkişi inceleme yapıyor. Yanında topoğraflarla falan ölçümler yapıyor ve dosyayı ciddi şekilde inceliyor. Ciddi bir mühendis. Rapor müteahhitten yana çıkınca Hâkim davayı düşürüyor. Ve temyizde de sonuç değişmiyor.

Başka bir hikâyede bitmiş inşaatta oturan mal sahiplerinden biri 1 seneden sonra müteahhidi mahkemeye veriyor. Aldığı dairenin pazarlama kataloğunda net alan yazıyormuş. Sözleşmesinde ise mimari ruhsat projesinde yazılı ölçülerde net alan yazılmış. Bu alıcı avukat ve ne aldığını da neyin peşinde olduğunu da biliyor ancak kötü niyetli. Alıcı, müteahhitten ısrarla sözleşmeye de net alan yazmasını isteyince müteahhit kataloğunu ve net alan meselesini inceliyor. Sehven yazılmış “net” kelimesinin kötü niyetli insanlara koz verdiğini fark ediyor ve elindeki tüm kataloglardan bu ifadeyi siliyor. Avukat diğer daire sahiplerine ben mahkemeye verdim, sizde verin şeklinde telkinlerde bulunuyor. Ancak diğerlerinde net alan yazılı bir katalog yok. Ve herkes ne aldığını açıkça biliyor, görerek alıyor.

Neticede 30 daireli apartmandan 5 dava açılıyor ve bilirkişi üzerine bilirkişi geliyor. Her biri farklı. 5 ayrı bilirkişi net alanı hesaplıyor, her birinin bulduğu sonuç farklı.

Bu hikâyede insanları mağdur eden iki konu var. Yine bazı bilirkişilerin sorumsuzca davranmaları ve bu mesleği yapmaya uygun vasıflarda olmamaları. İkinci ve daha önemli olan ise vergi dairelerinin KDV hesabında kullanmak için tanımlanan bağımsız bölüm net alan tarifi. Bu akılları karıştıran tarif, Tip İmar yönetmeliğinden okunabilir. Öyle bir tarif ki sanki duvarsız ev olurmuş, kapı eşiksiz, merdivensiz ev olurmuş gibi akıl dışı. Peki duvar hariçte neden mutfak tezgâhı dahil, hava bacası hariçte neden duşa kabin, tuvalet taşı, lavabo dolabı dahil. Sıvanın 2,5 cm üstü hariçmiş. İnşaat ustası altın tartar gibi sıva yapsa keşke. Bazen 1,5 olur bazen 3 olur. Ayrıca aynı duvarın üst tarafı 2cm, alt tarafı 3 cm. olabilir, nasıl ölçülecek. Şuna mimari planda yazan ölçüler deseler millet nefes alacak. Dairenin alanı Mimarın hesapladığı, 200 küsür kişinin kontrolünden imzasından geçen, inşaat süresince yapı denetim şirketi mühendislerinin denetlediği, belediye mühendislerinin onaylayıp kullanma izni verdiği alandır. O da imzalı ruhsata bağlanmış projede açıkça yazar. İşte bu. Boş işlerle zaman tüketmenin, insanların ahlakını bozmanın, kötü niyetliye fırsat vermenin, mahkemeleri boşuna meşgul etmenin, kul hakkına sebep olmanın kime ne yararı var. Hikayelere devam edeceğiz.