AYDIN DAĞTEKİN

Bursa’nın en etkin akademik odalarından İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi’nin Başkanı Serdar Atilla Erdem ile Bursa’yı, kentleşmeyi, kentsel dönüşüm ve geleceği konuştuk. Önemli bir çağrı yapan Erdem, “Şimdi yeniden 2050 kent anayasasının yazılması için uğraş veriyoruz. Artık bu kent anayasasının acilen ortak akılla, şeffaf bir şekilde yazılması şart. Ama yine bütün dinamiklerin bu işin içinde olması lazım ve herkesin ortak aklı hedefleyerek bu masaya oturması gerekiyor. O masadaki her yetkilinin tek önceliğinin Bursa olması lazım” diye konuştu.

*Bir inşaat mühendisi olarak Bursa’daki mevcut yapılaşmayı nasıl görüyorsunuz? Şehrin gerçek kimliğine kavuşabilmesi için neler yapılmalı? Kimlere, hangi görevler düşüyor?

Bursa, Türkiye genelinde baktığımızda, olması gerekenin çok çok altında. Hatta ‘81 ilin en hırpalanmış şehri’ diyoruz Bursa için. Bunu, hem mesleğimiz anlamında, hem de şehrin dinamikleri anlamında söylüyoruz. Bursa, Türkiye’de belki de en çok kaçak yapılaşmanın gerçekleştiği şehirlerden bir tanesi. Kaçak sanayileşmemiz de var, bu gerçekten düşündürücü. Kaçak yapılaşma ve kaçak sanayileşmenin bir an önce durdurulması elzem. Bursa’nın en büyük sıkıntılarından birini plansızlık olarak görüyoruz. Erdem (Saker) Bey’in döneminde bir anayasa yazılmış, ancak ne yazık ki sonrasında o anayasa delik deşik edilmiş. Bana göre belki de Türkiye’de yazılmış en iyi kent anayasası. İlgili kurumların, odaların dahil olduğu, ortak akılla yazılmış bir anayasa. Keşke bugüne kadar korunup geliştirilebilseydi.

Şimdi yeniden 2050 kent anayasasının yazılması için uğraş veriyoruz. Artık bu kent anayasasının acilen ortak akılla, şeffaf bir şekilde yazılması şart. Ama yine bütün dinamiklerin bu işin içinde olması lazım ve herkesin ortak aklı hedefleyerek bu masaya oturması gerekiyor. O masadaki her yetkilinin tek önceliğinin Bursa olması lazım. Bunu sağlayabilirsek, gelecek nesillere iyi bir Bursa’yı planlamış oluruz. Ama planlamak yetmiyor, korumak ve geliştirmek de lazım. Bu anlamda şehrimiz yönetimsel anlamda hukuka dönmelidir.

Bursa, Osmanlı’nın başkenti. Bana göre Cumhuriyet’in gizli başkentlerinden. Bu kadar derin tarihi kültüre sahip olan bir şehrin, ruhunu kaybetmiş olması bizleri çok üzüyor. ‘Yeşil Bursa’ diyorduk, o bile yok artık ortada. Tarihi yapıların ayağa kaldırılması, kentsel dönüşümle geri kazandırılması gerekir. Bursa sadece sanayi şehri değil, aynı zamanda tarih, turizm ve tarım şehri. 2050 Kent Anayasası’nı yazarken, bu hassasiyetleri korumamız lazım. Eğer dengeyi sağlayamazsak, Bursa daha da yaşanmaz hale gelir ileride. Acilen çözüm yollarının belirlenip, bununla ilgili aksiyon alınması lazım.

SANAYİ DE DEPREME KARŞI DÖNÜŞMELİ

*Depreme karşı hazırlık yapıldığını düşünüyor musunuz? Kentsel dönüşüm nasıl yapılmalı? Hangi noktalarda aksama var?

Bursa’nın en büyük sıkıntılarından biri de, sağlıklı, net verilerinin olmaması. Örneğin, “Bursa’da riskli yapı stoğu yüzde 60-65 seviyelerinde” diyoruz. Bu ‘yaklaşık’lardan artık Bursa’nın kurtulması lazım. Bütün afetlerle ilgili (sel, deprem, heyelan v.s) tam verilerin elde edilmesi lazım. Bir afet daha var; insanların yarattığı kaçak yapılaşma. Bu çerçevede Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne Bursa’nın yapı stoğunu çıkaralım diye bir protokol önerisinde bulunduk. 80-90 kişilik bir ekiple biz Bursa’nın tüm yapı stoğunu 1 yılda çıkarabiliriz. İMO Bursa olarak biz bu konuda sorumluluk almaya hazırız. Böylece kaçak yapılaşmanın boyutlarını ve deprem anında yapıların nasıl bir direnç göstereceğini ortaya koymuş oluruz. 6 Şubat depreminde şunu gördük; yapı stoğumuz gerçekten sıkıntılı. Yani İstanbul’dan bahsediliyor ama Bursa daha tehlikeli.

*Bursa’da sanayi, tarım, turizm dengesi nasıl sağlanabilir? Yeni bir OSB’ye ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz örneğin? Sanayiye doyan kentte bundan sonra nasıl hareket edilmeli? Kestel Soğuksu tartışmalarını da dahil edersek, neler söyleyebilirsiniz?

Bursalı bebe ve çocuk konfeksiyoncuları Suudi Arabistan’da Bursalı bebe ve çocuk konfeksiyoncuları Suudi Arabistan’da

Plan dahilinde büyümek, bir şehir – ülke için en doğrusudur. Şu an biz sanayide ne yazık ki plansız hareket ediyoruz. İstanbul şu anda sanayisini boşaltıyor. Biz İstanbul kendini kurtarmaya çalışırken, Bursa’yı boğmasın istiyoruz. İstanbul’un arkası bahçesi olmasın Bursa. Elbette ki sanayi olsun ama artık Bursa ayrı bir atılıma geçsin. Yani sözde ‘ileri teknoloji’ adını koyarak, ileri teknolojiye geçemiyorsunuz. Gerçek anlamda bunu yapmak lazım. Bursa’da şu anda sanayi bölgelerinde doluluk yüzde 65 seviyelerinde. Bu seviye, yeni OSB’ler açmak için yeterli değil, yüzde 75’lerin üzerine çıkması lazım ki, yeni OSB’ye ihtiyaç olsun. Bu bölgelerde atıl, kullanılmayan bir sürü alan var. Bu anlamda sanayide de bir destrinizasyona dönmemiz lazım. Bir çok sanayi bölgemiz şu anda deprem açısından riskli. Yapılması gereken, sanayinin de bir taraftan planlanması. 2050 kent anayasası bunun için çok önemli.

Bir üst aklın OSB yapacağım diyerek bize sanayi dayatmasını doğru bulmuyoruz. Bakanlık yoluyla da olsa yanlış. Buna Kestel Soğuksu da dahil. Biz diyoruz ki; bir sanayi planlanacaksa Kent Anayasası içerisinde tartışılmalı. Tarım ve su alanlarımızı yok etmeyecek bölgelerde yeni sanayi bölgesi oluşturulmalı ve bu da atıl, deprem açısından riskli olan, şehir içerisinde kalmış sanayi alanlarının buraya taşınıp boşaltılarak, yeni rezerv alanlar oluşturmak adına planlanmalı.

Kıymetli tarım arazilerimiz üzerinde kaçak sanayileşme had safhada şu anda. Bunlara artık dur denilmesi lazım. Kestel Soğuksu’da da biz itiraz ettik, şu anda mahkeme sürecinde. Çok verimli tarım arazileri var. Burada sanayi yaratıldığı zaman, emin olun doğu bölgesinin Su Kaynağı Olan Gölbaşı’da da sıkıntı yaşayacağız.

FABRİKALAR ANADOLU’YA KAYDIRILABİLİR

*Türkiye sanayisinin ezici yoğunluğu İstanbul, Kocaeli ve Bursa üçgeninde. Olası Marmara depreminden etkilenmemesi için sanayide nasıl bir çalışma yürütülmeli?

Ülkenin sanayide planlı bir dağılıma ihtiyacı var. Bu anlamda bazı sanayi tesisleri Doğu ve İç Anadolu gibi bölgelere kaydırılabilir. Bir yandan teşvikler veriliyor bu bölgeler için, bir yandan da Bursa’nın tamamını neredeyse sanayiye çevirmeye çalışan bir akıl var. Bu akılla mücadele etmemiz lazım. Bu, kente yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Kooperatifleşme ve doğru tarım uygulamalarıyla biz Bursa’da bir Hollanda olabiliriz. Tarımı da güçlendirelim yani.

*İMO Bursa Şubesi yönetimi olarak önünüzde ne tür hedefler ve çalışmalar duruyor? Diğer akademik odalar ve ilgili kurumlarla ne tür iş birlikleri yapıyorsunuz ya da planlıyorsunuz?

Şehirlerimizin doğru yönetilmesine, yönlendirme anlamında ışık tutmaya çalışıyoruz Oda olarak. Gelecek nesillerin bize teşekkür etmesi anlamında büyük sorumluluklarımız var, bu kapsamda gerekli çalışmaları zaten yapıyoruz. Bizim bir de meslektaşlarımıza karşı sorumluluklarımız var. İnşaat mühendisliği en kıymetli mesleklerden biri. ‘Medeniyet mesleği’ deniyor ama itibarın bu kadar geriye düşmesi, hepimizi üzüyor. En büyük eksiklerimizden birisi, 1938 yılında yazılmış meslek kanunuyla halen yönetiliyor olmamız. Bunun düzenlenmesi lazım. Haklarımız çok yetersiz, istihdam anlamında sıkıntılarımız var onu bırakın iş bulanlar da asgari ücretle çalışmaya zorlanılıyorlar. “Her şantiyeye bir şef ve tam zamanlı olması gerekiyor” diyoruz. Bu kadar kıymetli bir mesleğin sorumluluklarının artık güncel hale gelmesi, haklarının ve sosyal yaşam standartlarının da yükseltilmesi lazım. 1938 yılından kalma meslek yasasının değişmesi, düzenlenmesi için çalışmalarımız, girişimlerimiz var bu çerçevede. Kadın meslektaşlarımızın istihdam konusunda sektörde yer bulmaları adına çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Diğer bir konu… İnşaat mühendisliğinde işe girişlerin, inşaat mühendisliği asgari ücretinden yapılması için SGK ile yaptığımız bir protokol vardı. Bu, son yıllarda kaldırıldı. Bununla ilgili de görüşmelerimiz sürüyor. Bir inşaat mühendisinin, tecrübesiz de olsa, asgari ücretli işe girmesi kabul edilebilir değil. Ücret, en azından inşaat mühendisliği asgari ücreti olan mevcut asgari ücretin iki katı kadar olmalı ve bu SGK protokolünü bu konunun disipline edilmesini sağlayacak çabalarımızdan bir tanesi olarak görüyoruz.

Bir diğer çalışmamız TMMOB Yasası. Bizim mesleğimizi yapmamızın önündeki en büyük engellerden biri olarak görüyoruz bunu. Bununla ilgili de Ankara’da çalışmalarımız olacak değişmesiyle alakalı. Genel merkezden yetki almadan burada hiçbir şey yapamıyoruz. TMMOB Yasası’nın bu anlamda güncellenmesi lazım. Meslektaşlarımızın mesleki gelişimlerine katkı sunmak adına Odamızda eğitim seminerleri ve kurslar düzenliyoruz. Ayrıca meslektaşlarımızı bir araya getirmek adına sosyal etkinliklerimize çok değer veriyoruz.

BU FAİZLERLE İNŞAAT CANLANMAZ

*İnşaat sektörü uzun süredir durgun. Yüzlerce alt iş kolunu da doğrudan etkileyen sektörün hareketlenmesi için neler yapılmalı sizce?

İnşaat sektörü, doğrudan ya da dolaylı olarak çok büyük bir istihdam alanı. Bu anlamda her zaman desteklenmesi lazım. Şu anda bir kriz var, konut kredileri ve maliyetler çok yüksek. Sektörün hareketlenebilmesi için enflasyonun düşmesi şart. Faizlerin de yüzde 20 seviyelerinin altına inmesi lazım. Mevduat faizleri şu anda olduğu gibi yüzde 40-50 seviyelerinde kalırsa, ne yazık ki inşaat tercih edilir olmaktan çıkıyor. Sonuçta yatırımcı gelire bakıyor. Dolayısıyla inşaatı canlandırmanın yolu, mevduat faizlerinin bir an önce geri çekilmesi ve tabi ki nakite erişim anlamında kredi faiz oranlarının da düşürülmesinden geçiyor.

Bu arada Yetkin Müteahhitlik Yasası’nın da bir an önce çıkarılması lazım, kanunlarla belirlenmesi lazım şartların. Almanya’daki müteahhit sayısı, Bursa’dakilerle neredeyse eşit. Yetkin ve etkin kişilerin sektörde olmaları gerekiyor.

Editör: DİLEK ATLI