GÖKSEL BAŞARAN - HIDIRCAN KAYA

Otomotiv sektörünün temsilcilerinin ortak görüşüne göre, firmaların yatırım planlarını ertelemesinin arkasındaki temel nedenler arasında döviz kurlarındaki dalgalanmalar öne çıkıyor. Döviz kurundaki baskılanma ve yüksek faiz oranları, iş yapma maliyetlerini katlanarak artırıyor. Firmalar, finansman ihtiyacını karşılamak için Eximbank kredileri ve İGE kefaletleri gibi alternatif yollara yöneliyor.

Türk otomotiv sektörü, yüksek iş gücü ve genel üretim giderlerindeki artışlar nedeniyle zor bir dönemden geçiyor. Üretim maliyetlerinin Portekiz ve İspanya seviyelerine ulaşması, sektörün rekabet gücünü olumsuz etkiliyor. Özellikle Fas, Mısır ve Doğu Avrupa ülkeleri yeni otomotiv yatırımları için daha cazip hale gelmiş durumda.

Baran Çelik

OİB Başkanı

Nitelikli iş gücü ihtiyacı artıyor

Bugün üretim maliyetlerimiz Portekiz, İspanya seviyelerine ulaştı. Bu durum bir taraftan daha yüksek ihracat rakamlarına ulaşmamızı engellerken diğer taraftan ülkemizin yatırım çekme şansını azaltıyor. Özellikle Fas ve Doğu Avrupa ülkeleri yeni otomotiv yatırımları için daha cazip konumdalar. Otomotivde planlamalar uzun vadeli yapıldığı için şimdilik bir pazar kaybı söz konusu değil. Biz dünyanın her yerine ihracat yapmaya devam ediyoruz. Ancak sürdürülebilir ihracat artışına ulaşabilmek de her geçen gün daha zor hale geliyor. Diğer taraftan; yeni teknolojiler ve dijitalleşme süreçleriyle birlikte sektörde nitelikli iş gücü ihtiyacı da hızla artıyor. Gerek iş gücü maliyetlerindeki artışlar nedeniyle kaybedilen iş gücü gerekse eğitimli iş gücü arzındaki yetersizlik bu talebi karşılamakta zorluk yaratıyor. Bu nedenle nitelikli iş gücü istihdamını artırmak için, özellikle genç mühendis ve teknisyen gibi yüksek vasıflı çalışanları istihdam eden firmalara, iş gücü maliyetlerini azaltıcı vergi teşvikleri sunulması, belirli bir süre boyunca, nitelikli iş gücü istihdam eden firmalar için gelir vergisi ve SGK prim indirimleri yapılması, iş gücü maliyetlerinin yüksek olduğu ilk yıllarda bu indirimlerin daha yoğun olması sağlanarak firmaların bu yükünün hafifletilmesi gibi taleplerimiz bulunuyor.

Fas, Mısır gibi ülkeler zaten bize göre avantajlıydı. Son dönemde bu avantajlarını birkaç kat artırdılar. Diğer taraftan Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Polonya gibi ülkeler de maliyet açısından bizden daha avantajlı konuma geldi. Bu durum yeni projelerin ülkemize gelme şansını azaltıyor. Şu anda ihracat artışını sürükleyen projeler ortalama olarak 3-4 yıl önce planlanan ve bugün devreye alınan projeler. Ancak bu şekilde maliyet dezavantajımız devam ederse, yeni projeleri alma şansımız giderek azalır, bu durum da ihracatımıza olumsuz yansır. Bugün itibariyle pek çok ihracatçı firmanın öncelikleri arasında yeni yatırımların bulunmadığını söyleyebiliyoruz. Çin otomotiv endüstrisinde rekabet edilmesi çok zor bir ülke. Bu sadece bizim için geçerli değil, geleneksel olarak otomotiv endüstrisinin merkezi konumundaki AB ve ABD için de geçerli. Özellikle ABD’nin Trump sonrası dönemde izlediği agresif ve korumacı ticaret politikası temel olarak Çin ile rekabete dayanıyor. Ancak Çin özellikle elektrikli araçlarda rekabet etmesi çok zor bir ülke haline geldi. Diğer ülkeler de yüksek gümrük vergileri ile kendi üreticilerini korumaya çalışıyorlar. Biz de benzer bir yol izliyoruz. Çin'den binek otomobil ithalatımız 2021 yılında 111 milyon dolar, 2022 yılında 178 milyon dolarken 2023 yılında 1 milyar 264 milyon dolara yükselmiştir. 2024 yılında 1 milyar 455 milyon dolar olurken, 2025 yılı ilk altı aylık dönemde 964 milyon dolar olarak gerçekleşmişti. 8 Haziran 2024 tarihli Resmi Gazete'de yer alan 8639 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Çin'den ithal edilen binek otomobiller için ilave gümrük vergisinin kapsamının genişletilmesine rağmen talep odaklı ithalat özellikle elektrikli otomobiller için devam ediyor. Yine de 2022 yılı sonrasında çok hızlı bir şekilde artan Çin’den ithalatın bir miktar dengelendiğini ve ithalat artış hızının yavaşladığını görebiliyoruz. Bunda yapılan düzenlemelerin etkisinin olduğu yadsınamaz. Yapılan düzenlemeler ayrıca ülkemizde üretilen araçların rekabetçiliğini artıracak, yerli üretimi teşvik edecek düzenlemeler. Nitekim son dönemde Çinli firmaların ülkemize yönelik artan yatırım ilgisi de dikkat çekiyor. Fosil yakıtlı araç üretimine son verilmesinin sektörümüzün en önemli gündemi olduğu bir dönemde Çinli firmaların ülkemize yeni nesil araç yatırımı yapması endüstrimizi birkaç adım ileriye götürebilir. Yeni OEM yatırımları hem yeni tedarikçileri ülkemize çekecek hem de mevcut tedarik sanayicilerimize yeni kapılar da açacaktır. Burada yeni yatırımlarda yerlilik oranlarına önem vererek, aksam ve parçaların mümkün olduğunca yurt içinden temin edilmesinin önemini de vurgulamak gerekiyor. Yeni yatırımlar yerlilik oranlarımızı düşürüp, tedarik sanayi ithalatımızı artırmamalı. İhracat ile ilgili temel sorunlar aslında uzunca bir süredir tüm sanayici ve ihracatçılarımızın dile getirdiği sorunlardan oluşuyor. Döviz kurları-enflasyon arasındaki makasın açılması rekabetçiliğimize olumsuz yansıyor. Finansman maliyetlerimiz çok yükseldi. İhracatçılar olarak; kısa vadede finansman maliyetlerinin aşağıya doğru çekilmesi, finansmana erişimle ilgili yeni açılımların yapılması, döviz kuru ile enflasyon arasındaki korelasyonun korunması taleplerimiz geçerliliğini koruyor. Diğer taraftan Yeni Yatırım Teşvik Sisteminde finansman ve istihdam desteklerinin artırılması, stratejik ve yüksek katma değerli yatırımların önceliklendirilmesi önemli adımlar. Finansman maliyetlerinin çok yüksek olduğu bir dönemde Eximbank destekleri ihracatçı firmalarımız için hayati önem taşıyor. 1 Mart 2022’de faaliyete geçen İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi de böylesine zor bir dönemde ihracatın finansmanında önemli rol üstleniyor. İhracat odaklı bir büyüme modeli izleyen ülkemizde özellikle küçük ve orta ölçekli firmalarımızın finansmana erişimi, ihracatın tabana yayılması, sürdürülebilir ihracat artışı sağlanabilmesi için İGE önemli bir rol üstleniyor. Son olarak 112 yıllık tarihiyle Türkiye'nin ilk özel sermayeli milli bankası olma özelliğini taşıyan Türk Ticaret Bankası, yenilenen yapısıyla faaliyetlerine yeniden başladı. Türk Ticaret Bankası sadece kredi veren bir kurum olmanın ötesinde ihracatçının finansmana erişimini kolaylaştıran, teminat sorunlarına alternatif çözümler sunan bir çözüm ortağı gibi çalışıyor. Finansman maliyetlerinin yüksek olduğu, finansmana erişimin her zamankinden daha önemli olduğu bu dönemde ihracatçı firmalarımızı ihracat desteklerinden daha fazla faydalanmaya davet ediyoruz.

Erol Gülmez

E.G. Pres Yönetim Kurulu Başkanı

Finansmana ulaşılamaması yatırımları etkiliyor

Otomotiv sektörü yüksek iş gücü maliyetlerinden doğrudan etkileniyor. Bu durum, firmaların hem rekabetçi fiyat verme hem de kârlılığı koruma konusunda zorlanmasına neden oluyor. NOSAB bünyesindeki firmalardan finansmanı olmayanlar mecburen çalışan ve vardiya sayısını azaltıyor. Bu da üretim kapasitesinin düşmesine neden oluyor. Finansmanı olanlar ise bu maliyetleri dengelemek için verimliliği artıran teknolojilere yöneliyor, otomasyon ve dijitalleşme yatırımlarını hızlandırıyor. Ancak yatırım planlayanların sayısı çok yüksek değil. Yatırım planlamayan firmaların oranının yüksek olmasının başlıca sebepleri; döviz kurlarındaki dalgalanmalar, finansmana ulaşmada yaşanan zorluklar ve küresel tedarik zincirindeki belirsizlikler. Bu belirsizlikler, firmaların risk algısını yükseltiyor ve uzun vadeli yatırımların ertelenmesine yol açıyor. Çin’den artan ithalata karşı yerli üretimin rekabet gücünü artırmak için teknoloji geliştirme, kalite standartlarını yükseltme ve maliyetleri düşürme çalışmalarına hız verilmesi gerekiyor. Ar-Ge yatırımları artırılmalı, yerli tedarik zincirini güçlendirecek iş birlikleri teşvik edilmeli. Devlet destekli teşviklerin çeşitlendirilmesi, gümrük ve vergi politikalarının yerli üreticiyi koruyacak şekilde dengelenmesi de büyük önem taşıyor. Tüm bu adımlar, firmaların hem iç pazarda hem de uluslararası arenada daha güçlü konumlanmasını sağlayacaktır. Döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve yüksek faiz oranları, özellikle ithal hammadde ve ara mallarında maliyetleri ciddi şekilde artırıyor. Bu da üretim planlarının sık sık değişmesine neden oluyor. Finansmana ulaşmada yaşanan sıkışıklık, yatırımların ertelenmesine yol açabiliyor. Bu noktada Eximbank kredileri, ihracatçı firmalar için önemli bir çözüm olabilir. Ayrıca devletin, ihracatçıyı ve yerli üreticiyi koruyacak politikalar geliştirmesi gerekiyor.

Osman Aşlav

Demircioğlu Group Genel Müdürü

Yerli üreticiler dönüşüm geçirmeli

Yüksek iş gücü maliyetleri, özellikle katma değeri yüksek ancak fiyat rekabeti yoğun olan otomotiv yan sanayinde kârlılık marjlarını daraltmaktadır. Bu durum, uluslararası pazarlarda rekabet gücümüzü doğrudan etkiliyor. Biz firma olarak bu maliyet baskısını dengelemek için üretim verimliliğini artıracak otomasyon yatırımlarına öncelik veriyoruz. Ayrıca, çalışanlarımızın çoklu yetkinlik kazanmasını sağlayan eğitim programlarıyla iş gücü esnekliğini yükseltiyor, enerji verimliliği projeleri ve dijitalleşme uygulamalarıyla operasyonel giderleri düşürmeyi hedefliyoruz. Belirsiz ekonomik ortam, yüksek finans maliyetleri, talepteki dalgalanmalar ve öngörülemeyen döviz kuru ile değişen ekonomik şartlara rağmen uzun vadeli rekabet gücümüzü korumak için daha önceden planlanmış yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Önümüzdeki dönemde hem üretim kapasitemizi hem de Ar-Ge yetkinliklerimizi güçlendirecek yatırımlarız var. Özellikle yapay zekâ destekli üretim sistemleri ve sürdürülebilir üretim teknolojileri alanına odaklanıyoruz. Çin’den gelen ürünlerin fiyat avantajına karşı koyabilmek için yerli üreticilerin teknoloji ve kalite odaklı bir dönüşüm geçirmesi gerekiyor. Devlet desteklerinin yalnızca yatırım değil, teknoloji geliştirme ve markalaşma süreçlerini de kapsaması önemli. Bizim önerimiz, yerli tedarik zincirinin güçlendirilmesi, kritik hammaddelerde dışa bağımlılığın azaltılarak maliyetlerin uygun hale getirilmesi ve ihracat odaklı üretimin teşvik edilmesidir. Ayrıca, üniversite-sanayi iş birlikleriyle yeni malzeme teknolojileri ve hafifletilmiş komponentler gibi inovatif ürünlerin geliştirilmesi rekabet gücünü artıracaktır. Baskılanan döviz kuru ihracat gelirlerimizin reel değerini azaltırken, yüksek faiz oranları, işçilik maliyetlerindeki artışlarımız, yatırım ve işletme sermayesi finansmanını zorlaştırıyor. Bu durum, özellikle global tedarik zincirlerinde yer alan firmalar için maliyet dengesini olumsuz etkiliyor. Biz alternatif olarak, uzun vadeli satış stratejileri ile döviz bazlı nakit akışımızı güvence altına alıyor, finans kuruluşlarının sağladığı düşük faizli yatırım kredilerine yöneliyoruz. Türk otomotiv sanayinin geleceği, teknolojiyi hızla adapte eden, maliyet baskısından kurtulabileceğimiz programlarla verimlilik ve kaliteyi odağına alan, küresel pazarda marka değerini yükselten bir üretim ekosisteminden geçiyor. Biz Demircioğlu Group olarak bu dönüşümün öncülerinden biri olmayı hedefliyoruz. Şirket olarak ana mottomuz “Otomotivde Rekabet Edebilme Gücü Sürdürülebilir Teknoloji, Hız, Kalite ve Verimlilikten Geçecek

Ümit Okyay Yamas-1

Ümit Okyay

YAMAS YKB

Üretim maliyetlerindeki artış her geçen gün zorluyor

Son yıllarda özellikle son 2 yılda biz üreticileri ve ihracatçıları en çok zorlayan şey “yüksek iş gücü maliyeti ve genel üretim giderlerindeki” artış oldu. Artan enflasyona karşılık döviz kurunda yeterli artış olmaması ve ana pazarımız olan yurtdışı müşterilerin satış fiyatında artışları kabul etmemesi, Türkiye’de üretim yapan bizleri, müşteri ve yüksek iş gücü maliyetleri arasında ezilmesine sebep oldu. Sadece iş gücü değil, genel üretim maliyetlerindeki artış bizleri dünya ile rekabet edemez hale getirdi.

Enflasyon ile artan faizler, paranın maliyetini de artırınca yatırım düşünülemez hale geldi, yatırımın geri dönüşü imkansız hale geldiği gibi, artan finansal risk ortamı zaten üretimden gelen karsızlığı yönetmeye çalışan firmaların yatırım yapmama kararı almasına sebep oldu.

Çin’den artan ithalat konusuna gelecek olursak, bu konunun çok hassas ve çok yönlü değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü rekabet gücünü yitiren Türk üreticinin,

maliyetlerini dengeleyebilmesi için yapabileceği birkaç alternatif çözümden bir tanesi, Çin’den özellikle hammadde ve yarı mamül kaynakları kullanabilmesi, eğer bu yol kapanırsa Türk ihracatçı Avrupa pazarını kaybedebilir. Artan ithalatın cari açığa dolayısı ile ülkemize verdiği zarar çok açıktır ancak öncelikle enflasyonun düşürülmesi sürecinde Çin’in yaratacağı pozitif etki gözden kaçırılmamalıdır.

Enflasyon ile savaşın bir an önce kazanılması, düşen enflasyon ile banka faizlerinin tekrar dünya ile rekabet edebileceği hale gelmesi en büyük beklentimizdir, finansmana erişimin sorun olmasından ziyade paranın maliyetinin yüksek olmasından ötürü uzun yıllar sonunda oluşan firma sermayelerinin yok olması uzun vadede firmaların tekrar gelişmesi ve ülkemizin büyümesi için en büyük tehlikedir.

Taner Yılmaz

May Fren YKB

Yatırımları tekrar gözden geçiriyoruz

Yüksek iş gücü maliyetleri özellikle dünya piyasalarında rekabet gücümüzü ciddi şekilde aşağıya çekti. Son 2 yılda enflasyon doğrultusunda işçiye yapılan zamlar ve enerji maliyetlerindeki artışlardan kaynaklı fiyatlarımız, maliyetlerimiz ciddi şekilde yükseldi ve bunlar da bizim dünya pazarlarındaki rekabet gücümüzü aşağıya çekmiş durumda. Bu konuda rekabet gücümüzü artırabilmek adına ve yükselen maliyetlerimizi müşteriye yansıtmama adına şirket içerisindeki verimlilik çalışmalarına, maliyet indirme çalışmalarına daha fazla ağırlık vererek bu süreci yönetmeye çalışıyoruz. Enerji maliyetindeki artışı da dengelemek adına mevcut GES projemize ilave olarak 360 kW’lık ikinci GES projemizi devreye alarak toplamda kurulu GES gücümüzü 700 kW civarına çıkartarak enerji ihtiyacımızın yüzde 80’ini GES projesinden karşılamaya yönelik yatırımlar yaptık. Yatırım planlamayan şirketlerin oranının bu kadar yüksek olmasının sebebi, birçok sektörde artan maliyetler dolayısıyla rekabet gücümüzü kaybetmiş olmamıza bağlıyoruz. Biz de şirket olarak bu yıl ilave olarak yaptığımız bina yatırımımızın tamamlanması sonucu diğer makine yatırımlarımızı durağana almayı planlamaktayız. Dünya projeksiyonuna göre önümüzdeki 2026’nın ikinci yarısında yatırımları tekrar gözden geçirmeyi düşünmekteyiz. Çin’den ithalatın artmasına yönelik yapılacak şeyler; öncelikli olarak üreticinin uzun vadeli, düşük faizli kredilere ulaşmasını sağlamamız gerekiyor. İkincisi, artan işçilik maliyetlerimizi, enerji maliyetlerimizi ve diğer hammadde maliyetlerinin aşağıya çekilmesine yönelik adımlar atılması gerekiyor. Döviz kurunda da daha rekabetçi olabilecek döviz kuruna oranla gelinmesi şartıyla Çin’deki yapılan ithalata karşı yerli üreticiyi kollayabilmek, ancak bu şekilde mümkün olur. Bizim veya birçok sektördeki üreticilerin çok daha temkinli adım atmalarına neden olduğunu düşünüyoruz. Çünkü özellikle uygun faizli ve uzun vadeli krediye erişememek, üreticilerin yapacağı yatırımlar konusunda da isteksiz olmasına neden olmaktadır. Artan finansman kaynakları açısından baktığımızda da şu an Türkiye’nin projeksiyonunda maalesef alternatif bir finansmana erişim kaynağını biz görememekteyiz. Şu an bu projeksiyona göre de yapacağımız yatırımlarımızı ertelemek zorunda kaldık.

İsmail Tatar

İbraş Kauçuk Genel Müdürü

İş gücü maliyetlerindeki artış rekabetçiliği etkiliyor

Son iki yılda iş gücü maliyetlerindeki artış, üretim maliyetlerimiz içinde önemli bir paya ulaşmıştır. Bu durum, özellikle uluslararası pazarlarda rekabetçiliğimizi doğrudan etkilemektedir. Maliyet baskısını dengelemek amacıyla; üretim süreçlerimizde otomasyon ve dijitalleşmeye yatırım yapıyor, yalın üretim prensipleriyle verimliliği artırıyoruz. Ayrıca enerji verimliliği projeleri ve tedarik zinciri optimizasyonu ile işletme giderlerini kontrol altında tutmayı hedefliyoruz. Firmaların yatırım planlarını ertelemesinin başlıca nedenleri; döviz kuru dalgalanmaları, yüksek finansman maliyetleri, küresel talep belirsizlikleri ve iç pazardaki daralma riskleridir. Yüksek faiz oranları, yatırımların geri dönüş sürelerini uzatarak karar süreçlerini olumsuz etkilemektedir. Biz İbraş olarak, mevcut koşullarda büyük ölçekli yatırımları temkinli şekilde değerlendiriyoruz. Ancak verimlilik, kalite ve sürdürülebilirlik odaklı, geri dönüş süresi kısa olan teknolojik yatırımlarımıza kesintisiz devam ediyoruz.

Yerli üretimin rekabet gücünü artırmak için üç temel alanda gelişim sağlanması kritik önem taşımaktadır:

- Ar-Ge ve inovasyon teşvikleri ile yüksek katma değerli ürünlerin geliştirilmesi,

- Enerji ve girdi maliyetlerinin uluslararası rekabet seviyelerine çekilmesi,

- Yerli tedarikçi ekosisteminin güçlendirilmesi ve yerli üretime öncelik verilmesi.

İbraş olarak biz de ürün geliştirme süreçlerimizi hızlandırmak, yerli tedarikçilerle uzun vadeli stratejik iş birlikleri kurmak ve dijitalleşme yoluyla maliyet avantajı yaratmak üzerine yoğunlaşıyoruz.

Baskılanan döviz kurları ve yüksek faiz oranları, özellikle ithal girdi kullanan firmalar için maliyet öngörülerini zorlaştırmakta ve finansal planlama süreçlerini belirsiz hale getirmektedir. Bu ortamda, finansmana erişim için alternatif yollar olarak; ihracat gelirlerini teminat göstererek Eximbank kredilerinden yararlanmak, yatırımlarımızda leasing imkanlarını değerlendirmek, tedarikçilerimizle stratejik ortaklık ile iş birlikleri geliştirmek gibi seçenekler üzerinde çalışıyoruz.

Müşfik Yadigar

MGG Makina Genel Müdürü

Firmalarımız krediye ulaşmada sıkıntı yaşıyor

Yükselen iş gücü maliyetleri, kurlardaki artışın üzerinde gerçekleştiği için maliyetlerimizi ve kar marjlarımızı elbette etkilemekte. Özellikle ihracat projelerinde rekabetçi fiyat vermemizi zorlaştırmaktadır. Bunun yanında yüksek iş gücü maliyetleri yurtdışında iş yapan rakiplerimizi ciddi anlamda öne geçirmektedir. Özellikle Macaristan, Polonya, Çekya ve Hırvatistan gibi ülkelerde yerleşik rakipler ile mücadelemizi sürdürmeye çalışmaktayız. Firmamız yatırım konusunda agresifliğini elbette yitirdi. Ortalama yüzde 40+ ile işletme sermayesi fonladığımız bir piyasada, yatırım kredileri de buna mütenasip oranlarla gerçekleşmektedir. Yatırımın başa baş süresi uzamaktadır. Dolayısı ile firmamız bu zedeleyici fonlama maliyetlerinin olduğu bir ortamda sadece gerçekten çok elzem durumlarda makina yatırımı yapmaktadır. Firmaların rekabetçi maliyet konusunda ellerinin kanun koyucu tarafından desteklenmesi gerekmektedir. İhracatçı için tüm maliyetler şu ortamda kurdaki artışın üzerinde artmaktadır. Bunun rekabetçiliği zedelediği ortadadır. Biz firma olarak Çin ithalatına gümrükler üzerinden bir sınırlama önermeyiz. Onlara sağlanan şartların bir kısmı bize sağlanırsa Türk firmaları kalite olarak ülkede de ülke dışında da her firma ile rekabet edecek güce sahiptir. Döviz kuru politikaları ve yüksek faiz politikası enflasyonla mücadele için elbette yapılması gereken şeyler ancak ülkenin kalbi olan KOBİ'lerin varlığı ve istikrarını etkilememelidir. İhracatçı firmalar olarak kur primi ve uygun fiyatlı Eximbank ve TCMB Reeskont kredilerinin varlığı maliyet ortalamamızı düşürüyor ancak burada IGE kefaletlerinin bir miktar daha agresif olması gerekiyor. Kendi firmamızda kontrol etmeye çalışıyoruz ancak sektördeki finansal tablolarda ciddi bir erozyon var bu da firmaların krediye ulaşmasında ciddi sorun yaratmakta. Özellikle son dönemde Konkordato ilan eden firmaların sayısının artması bankaların risk iştahında ciddi bir azalma yaratmakta. Burada kamu bankalarının market maker ve düzenleyici olarak kamu görevi yapmasının tüm sektör olarak çok önemli olduğunu belirtmek isterim. Yüksek fonlama maliyetleri bilançoları eritiyor, bilanço eridiği için bankalar çekingen davranıyor kısırdöngüsüne hapsolmamak için faizlerin kontrol altına alınması bir şart haline gelmiştir. Ülke KOBİ’lerinin her şeyi kendi özkaynakları ile fonlama olanağının olmadığını sağlıklı bir banka firma ilişkisinin çok önemli bir şart olduğunu bir kere daha belirtmek isterim.

Rengin Eren

Erener Otomotiv YKÜ

Geleceği planlayan adımlar atılmalı

Türkiye’nin ihracat şampiyonu olan stratejik bir öneme sahip olan otomotiv sektörü, sadece döviz kazandıran değil; istihdam yaratan, teknoloji geliştiren ve yan sanayiyle birlikte binlerce işletmeyi ayakta tutan bir ekosistemi temsil ediyor. Ancak bugün bu ekosistemin dengesi, tarihsel olarak eşi benzeri görülmemiş bir maliyet ve belirsizlik sarmalı içinde ciddi biçimde zorlanıyor. Yüzde 92’lere varan iş gücü maliyet artışı, üretim süreçlerinin tamamında verimliliği zorlayan bir unsur haline gelirken; baskılanan döviz kuru ihracatçı firmaların rekabet gücünü kırıyor. Diğer yandan yüksek faiz oranları ve finansmana erişimde yaşanan daralma, sanayicinin yatırım yapma iradesini büyük ölçüde sınırlamış durumda. TAYSAD Başkanı Sn. Yakup Birinci’nin de ifade ettiği gibi bugün her dört otomotiv firmasından üçünün bu ortamda yeni yatırım planlamıyor oluşu yalnızca bir ekonomik duraksama değil, aynı zamanda ülke olarak teknolojiye, dönüşüme ve ihracata dayalı büyüme hedeflerimizin de ötelenmesi anlamına geliyor. Öte yandan Çin’den yapılan ithalattaki büyük artış, Türk otomotiv sanayisi için sadece dışsal bir rekabet değil, aynı zamanda ciddi bir yapısal tehdit haline gelmiştir. Ölçek ekonomileri, agresif fiyatlama ve devlet destekli teşviklerle pazara giren Çinli üreticiler hem ana sanayiyi hem de yan sanayi zincirini baskı altına almaktadır. Bu noktada artık günü kurtaran değil, geleceği planlayan stratejik adımların atılması şarttır. Yerli üretimin rekabetçiliğini artıracak, teknolojiye dayalı katma değerli üretimi teşvik edecek, stratejik ürünlerde tedarik bağımsızlığını sağlayacak politikalar bir tercih değil, zorunluluktur. Ayrıca ithalatı dengeleyecek ticaret önlemleri, üreticiye nefes aldıracak finansman destekleri ve yatırım iştahını canlandıracak makro istikrar zemini ivedilikle sağlanmalıdır. Tüm bu tabloya rağmen sektörümüz, dönüşümün merkezinde yer almayı sürdürüyor. Karbon nötr hedeflerine uyumlu üretim modelleri, dijital fabrikalar, otonom ve elektrikli araçlara yönelik Ar-Ge faaliyetleriyle Türkiye otomotiv sanayisi, küresel rekabetteki yerini korumaya çalışıyor. Ancak bu çaba, sadece özel sektörün omuzlarına bırakılmamalıdır. Sürdürülebilir bir büyüme için, özel sektör ile kamunun daha güçlü bir iş birliği içinde hareket etmesi kaçınılmazdır. Bu süreci salt kriz yönetimi olarak değil, bir sanayi politikası inşası olarak görmek gerekir. Çünkü otomotiv sanayisi sadece bugünün değil, Türkiye’nin gelecekteki rekabet gücünün de omurgasıdır.

Yesari Süalp

Ermetal Group CEO

En önemli konu, yüksek faiz

Son 2 yılda TÜİK’İN açıklamış olduğu enflasyon değerlerinin çok üzerinde gerçekleşen işçilik ücretleri kur baskısına da maruz kalınca maliyet içeresindeki payı doğal olarak çok yükseldi.

Bununla birlikte üretim rakamlarının da özellikle bazı OEM’ler de istenilen seviyelerde olmaması sonucunda kapasiteyi tam kullanamama sorunuyla birleşince maliyetler daha da olumsuz etkilendi. Bu olumsuz koşullar sonucu artan maliyetlerin satış fiyatlarına yansıtılmaya çalışılması sonrasında kur artışının bu değerlerin çok altında kalması ile birleşince rekabetçilik yönünden tüm şirketler çok etkilendi. Bilindiği gibi ülkemizde üretilen araçların yaklaşık yüzde 70 oranında ihraç edildiğinden cari fiyatlar üzerinde ciddi bir sorun oluştururken aynı zamanda gelecek projeleri kaybetme riskine sebep oldu. Bunun sonucunda yakın tarihte başlaması gereken bazı projeler ileri tarihlere ertelendi. Şirket bünyesinde artan maliyetlere önlem olarak yıllardır uyguladığımız sürekli iyileştirme çalışmalarına devam ediyoruz. İş verimin artırarak gerek emekli gerekse başka sebeplerle aramızdan ayrılan arkadaşların yerine aynı sayıda eleman almayarak tasarruf yapmaya odaklanıyoruz. Genel giderlerimizi tekrar gözden geçirerek maksimum tasarrufu yapmak için çalışmalarımız oluyor. Ancak tüm bu çalışmaları yapmamıza rağmen istenilen seviyelerde maliyetlerimizi maalesef sağlayamıyoruz. Yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım sebepler yatırımın önünde en büyük engel olarak söylenebilir. Ayrıca kurulu kapasiteler genel anlamda bugünkü üretim rakamlarını karşıladığı ve yeni bir proje olmadığı için yatırımın önündeki diğer bir engel olarak belirtebiliriz. Diğer bir önemli etken ise krediye son erişimin hemen hemen imkânsız olması ve kredi maliyetlerinin yüzde 60-65 seviyelerine kadar çıkmasını gösterebiliriz. Şirket olarak verimliliğe yönelik maliyeti çok büyük olmayan yatırımları her zaman olduğu gibi kendi imkanlarımızla yapmaya devam ediyoruz. Öncelikle maliyetlerin bir dengeye gelerek rekabetçiliğimizi kazanmamamız gerekiyor. Bugüne kadar belirli bir seviyede olan metal parçaların kalıp yapımlarının Çin’e kayması ve yakın zamanda başlayacak yeni bir proje olmaması Türkiye’deki kalıpçılık sektörünü maalesef bitirme aşamasına kadar getirdi ki bu, ülkemiz adına son derece üzücü bir durum. Çin’in gerek ölçek ekonomisi gerekse devletin üreticilere verdiği destekler sonucu hemen hemen tüm sektörlerde gerek ülkemiz gerekse tüm dünya için rekabet edemez bir durumu oluşturuyor. Bu sorunu kısa vadede tamamen çözmek mümkün olmasa da istikrarlı bir ekonomi politikası, yüksek enflasyon ve faiz sarmalından kurtulma ve yatırımlara verilecek desteklerle daha rekabet edebilir hale gelebiliriz. Ülkemizin gündeminin en önemli konularından biri olan yüksek faiz&krediye erişim konusundaki sorunlar tüm mali göstergelerimizi olumsuz etkilemeye devam ediyor. Koşulların bir an önce normalleşmesini bekliyoruz.

Özgür Yıldız

Siff Elektromekanik Genel Direktörü

Yıkıcı inovasyon sürecinden geçiyoruz

Siff Elektromekanik olarak, 30 yılı aşkın bir süredir otomotiv ara sanayi ve yan sanayiinin önde gelen firmalarına, anahtar teslim projeler üreten, tasarlayan, mühendislik ve üretim desteği veren bir firmayız. Yüksek iş gücü maliyetleri, özellikle son 3 yılda ülkemizde hep birlikte takip ettiğimiz ve hatalı olduğunu düşündüğümüz ücret politikaları nedeniyle sürekli olarak artmaktadır. Bu, yurtiçi projelerin ilk yatırım maliyetlerine ve haliyle de üretim maliyetlerini ciddi bir şekilde artırırken kendi sektörümüz açısından baktığımızda da yurtdışı projelerde rekabet şansımızı ciddi şekilde etkileyen ve ülkemizdeki köklü üreticilerin yurtdışındaki rekabet şansının düşmesi nedeniyle projeler alamamasına neden olan ciddi bir süreç. Biz bu sürecin önlemini personel çıkararak ya da üretim maliyetlerini düşürmek için kaliteden feragat ederek gerçekleştirmedik. Geçtiğimiz yıl içerisinde başlattığımız verimlilik projeleri sayesinde üretimde verimliliğin artması, adım sayılarının azaltılması daha verimli, daha etkin, daha efektif üretim yapılması, üretimde çıkabilecek hata ve eksikleri en başında proaktif şekilde belirlenmesi ve giderilmesi sayesinde verimlilik artışını yüzde 30 ila yüzde 43 arasında artırdık ve bunları da fiyatlarımıza yansıtarak rekabet şansımızı artırma yolunu seçtik. Yatırım planlamayan firmaların oranlarının bu kadar yüksek olmasının sebebi maliyetlerin çok yüksek olmasıdır. Bu firmaların da rekabet imkanının yavaş yavaş kalmamaya başlaması. Biz Siff Elektromekanik olarak yatırımlarımızı artırmaya devam ediyoruz ve bunun arkasındaki en temel sebep, son 2 yılda aldığımız önlem ve çalışmalarla verimlilik oranlarımızın ciddi şekilde artmasıdır. Hem kalitemizin hem de teknolojimizin bir üst seviyeye çıkmasına rağmen üretimdeki maliyetlerimizin birkaç kademe altına inmemizdir. Şu an içerisinde bulunduğumuz global krizin en önemli temeli, maliyet ya da ekonomi değil. Yıkıcı inovasyon sürecinden geçiyoruz. Dünya, özellikle otomotiv sektöründe ardından da havacılık, makine, enerji gibi sektörlerde bir dönüşüm içerisinde. Bu dönüşüm ilk başlarda Endüstri 4.0 dönüşümü ile açıklanmaya çalıştı ancak bu dönüşümde özellikle otomotivde, içten yanmalı motorlardan elektrik motorlarına geçilmesi ve köklü otomotiv üreticileri karşısında Çin’in büyük üreticilerinin geçmişe dayalı patent ve lisans hakları gibi korumak zorunda oldukları haklar bulunmaması nedeniyle adeta bir start-up gibi hareket etmeleri, onların bütün dünyada hem düşük maliyetli hem inovatif hem de maliyet açısından ve teknoloji açısından etkin ürünler ortaya koymasına sebep oldu. Bu, kısaca şu anlama geliyor, 2030’larda, 2040’larda yaşamayı ön gördüğümüz planlı değişim, 2020’li yıllarda çok ani ve çok hızlı bir şekilde ve piyasada yıkıcı etki bırakacak bir şekilde bir inovasyona sebep oldu. Burada atmamız gereken adımlar, öncelikle verimliliğimizi artırmak, rekabet şansımızı yükseltmek, sadece bölgemizde değil, tüm dünyada teknolojiyi çok yakından takip etmek ve teknolojiyi kendi içimizde etkin ve düşük maliyetler üretmeyi başarmaktır. Biz üreticiler olarak yüksek kur politikasını savunmuyoruz. Burada toplumun genelinde ve kamuoyunda hatalı bir imaj çiziliyor. Sanayicinin ve ihracatçının istediği şey, reel şekilde fiyatlanmış döviz ve düşük enflasyondur. Eğer enflasyon düşük olursa ve döviz piyasa şartlarına göre reel şekilde fiyatlandırılırsa zaten maliyet anlamında da işçilik anlamında da genel giderler anlamında da bir sorunumuz kalmayacaktır. Finansmana erişimle ilgili Türkiye’de uzun süredir devam eden ciddi sorunlar var. Bu sorunlar, iş yapma sürecinde borçlanarak iş yapan firmaları çok ciddi anlamda etkilemiş durumda. Bunun da çözümü, devletin sağlayacağı suni teşvikler değil, doğru regüle edilmiş, para ve maliye politikasıyla desteklenen doğru finansman ve bankacılık servisleridir.

Şenol Alagöz

TŞT Amortisör Yönetim Kurulu Başkanı

Döviz kurlarındaki değişimler maliyeti etkiliyor

Gazlı Amortisörler özel ekipmanlar ve hassas mühendislik tasarımları gerektirmektedir. Dolayısıyla, üretim süreci genellikle daha fazla iş gücü ve daha fazla uzmanlık gerektirir. Nitelikli çalışanın iş gücü maliyetini dengelemek için otomasyon ve robotik teknolojilerin kullanımını arttırıyoruz. Özellikle montaj ve test aşamalarında üretime uygun özel tasarlanmış otomatik makineler kullanarak verimliliği arttırıp maliyetlerimizi düşürme yoluna gidiyoruz. Ürünlerimiz hassas montajlar ve basınç testleri gerektirdiği için iş gücünün sürekli eğitim programları ile desteklenmesi, güncel teknolojilere adapte olması uzun vadeli maliyet yönetimi açısından bizim için çok önemlidir. Başta teknoloji olmak üzere ham madde ve kurulum ekipmanlarında büyük ölçüde dışa bağımlı kalmak yatırım maliyetlerini oldukça yukarı çekmiş durumda. Ekonomik belirsizliklerin olduğu dönemlerde bu yüksek maliyetler yatırımcıyı çekimser kılıyor. T.Ş.T. Lift Amortisör olarak Ar-Ge ve inovasyona yatırımlarımız her zaman devam edecektir. Verimlilik arttırıcı yeni tasarımlar, çevre dostu üretim süreçleri üzerine çalışmalarımızı hızlandırarak sektörümüzde rekabetçi kalmayı hedefliyoruz. Çin’den artan ithalat karşısında rekabetçi olabilmek için, teknolojik yeniliklere sahip olmak, verimli tedarik zinciri, yüksek kalite düşük maliyet planını uygulayabilmemiz gerekir. Bunun için öncesinde bahsettiğimiz yatırım şartlarının sağlanması, ekonomik programlar ile desteklenmesi gerekir. Üretimimizde kullanılan bazı bileşenler ve teknolojiler ithal temin edilmektedir. Bu sebeple döviz kurlarında değişimler, faizlerin yüksek olması gibi faktörler üretim maliyetlerimizi doğrudan etkiliyor. Bu konularda istikrarın sağlanması rekabetçi olmak adına bizim için çok büyük önem arz ediyor. Yatırım ve AR-GE destekleri bizim gibi öz sermayesi ile yatırım yapan firmalar için oldukça değerli. Üretimi arttırmaya yönelik mali desteklerin artması sektördeki firmaların finansmana ulaşmasını kolaylaştıracaktır.

Dr. Ing. Şükrü Kayaoğlu

Palaz Safety Belts YKB

Rekabet gücümüz tamamen bitti

Son yıllarda daralan pazar ve yüksek rekabet ve aynı zamanda ülkemizde artan iş gücü maliyetleri bizleri çok ciddi şekilde etkiledi, ihtiyacımız olan iş gücünü şirketimize katmak ve büyümek yerine mevcut personelimizi bile korumakta zorlanmaktayız. Önlem olarak gider kalemlerimizi en aza indirmeye gayret etmek ve kısmen küçülmeye gitmekle başarmaya çalışmaktayız. Yatırım yapmak için paraya ulaşım olmadığından küçülmek veya sabit kalmak artık en büyük başarılardan biri oldu. Biz şirket olarak yatırım yapmaya en çok ihtiyacı olan bir konumdayız, son yıllardaki yaptığımız yatırımlarla ciddi büyüme sağlarken şu an durağan bir seyir içindeyiz. Ülkemizde yatırım yapmak yerine yurt dışındaki imkanları değerlendirme durumunda kalmaktayız. Ülkemizde üretimi olan ürünlerin kullanıcılar tarafından tercih edilmesi için plan ve programların düzenlenmesi gerekli, bu konuda bilincin artırılması ve özellikle devlet desteklerinin artırılması çok önemli. Çin ile rekabet edebilir adımlar atmaktan başka çaremiz olmadığı gibi mevcut fırsatlar acısından çok önem arz etmektedir. İhracat yapan bir şirket olarak dövizin baskılanması en çok bizleri etkiledi, rekabet gücümüz nerdeyse tamamen bitti, zaten pazarda çok ciddi tahsilat sıkıntısı bulunmakta, yüksek faiz ve krediye ulaşım zorlukları şirketlerimizin ayakta kalmasını çok zorlamaktadır. Finansman ihtiyacımızı mevcut varlıkların satılması ve benzeri yollarla sağlamaya çalışarak en azından bu süreci atlatmaya gayret göstermekteyiz ancak her şeye rağmen bu imkanlara sahip olamayan şirketlerin iflası veya küçülmeye gitmesi de son zamanlarda süreklilik göstermekte. Genel olarak bazı afların ve ötelemelerin çıkması birçok şirketi destekleyebilir.

Uğur Akın

Ümay Otomotiv Genel Müdürü

Planlanan yatırımları ileri tarihe erteledik

Yüksek iş gücü maliyetleri tabii ki satışlarımıza ve kârlılığımıza büyük etken olmaktadır. Bu durumu dengelemek için katma değerli ürünlere yönelip gelirlerimizi arttırmaya çalışıp eskiye nazaran stoklu çalışmayı azaltarak giderleri az da olsa düşürmeye çalışıyoruz. Yatırım planlamayan firmaların yüksek olması bu süreçte tabii ki normal çünkü işletmeler zor döndürülür bir konumda. Bu ortamda yatırım yapmaları mümkün olmuyor. Ayakta kalan firmalar günü kurtarmanın hesabını yapmakta. Biz de Ümay Otomotiv olarak yapmayı planladığımız yatırımları ileri bir tarihe erteledik. Kredilerin yüksek olması, enerji ve işçi maliyetleri ve son olarak vergiler bizlere hareket alanı bırakmıyor. Çin’den artan ithalat karşısında devletin önlem almadığı sürece bizlerin yapacak çok fazla hamlesi kalmıyor. Yurtdışına satmak için sadece kârdan feragat edip ticaret olsun mantığı ile çok düşük kârlarla ürün satmaya çalışıyoruz Çin hükümeti ihracat yapan üreticilerine %20 destek verirken bizde maalesef böyle bir uygulama yok. İlk yapılacak hamle Çin ürünlerinin iç pazarda önümüze geçmemesi için vergi artırımı şart. Döviz kuru politikaları ve yüksek faiz iş yapma sürecimizi tabii ki ciddi etkiliyor. Dövizdeki ani artışlar stok maliyetlerini yükseltiyor. Uzun vadeli sözleşmelerde kâr marjı riskini arttırıyor. Banka kredilerinin ciddi artışları işletmeleri borçlanmak yerine faaliyetlerini kısmak zorunda kalıyorlar. İç pazar satışları TL üzerinden olsa bile hammadde alışları döviz üzerinden olduğundan kur farkı nakit akışını bozuyor.

Taha Ersel Taş

Yeşilova Otomotiv İş Geliştirme Müdürü

Verimliliğe odaklanıyoruz

Yüksek işçilik maliyetleri Türkiye’de bütün sektör ve endüstri işletmelerinin ortak problemi. Ancak özellikle örgütlü sendika faaliyetlerinin yoğun olduğu otomotiv yan sanayinde bu problem daha yoğun hissediliyor. Sonuç olarak, ortalama 2000 dolar/ay işçilik maliyetleri, neredeyse Orta Avrupa maliyetlerine yakın ve Doğu Avrupa gibi rakiplerimizin olduğu bölgelerden yüksek kalmaktadır. Bunun tabii ki en önemli sebeplerinden biri döviz kurunun adil değeri dediğimiz enflasyon ile değerlenen döviz kuru 1 USD=50 TL civarı olması gerekirken, mevcut durumda 1 USD= 40 TL dolayında olmasıdır. Yani TL yaklaşık yüzde 26 değerlidir diyebiliriz. Tüm bunlara karşılık rekabetçiliğimizi koruyabilmek için işçilik maliyetlerimizde ve üretim proseslerimizde verimliliğe odaklanıyoruz.

Bizler de sektördeki rakip ve paydaşlarımızda olduğu gibi yatırım planlarımızı erteledik. Bunun ana sebebi finansman maliyetlerinin oldukça yüksek olduğu bir ortamda, bu yatırım finansmanı ile elde edilmesi beklenen kâr seviyelerinin maliyete kıyasla düşük kalmasıdır.

Bir kere teşhisi doğru ortaya koymak gerekiyor; kapasite fazlalığı olan ve ihracatta sıfır faizli finansmana erişim fırsatı olan Çinli rakipler ile Çin’den Türkiye ve Avrupa’ya navlun maliyetleri ile dahi rekabet edebilmek mümkün değil. Buna bir de ortalama 300 USD/ay işçilik maliyetleri eklendiğinde burada eşitsizlik üreten bir denklem söz konusu. Hükümetin atabileceği adımlar, problemi belki geçici olarak korumacı gümrük politikaları ile çözebilir ancak kalıcı çözüm, rekabetçi makro ekonomik şartların sağlanmasından geçiyor, aksi halde bugün Çin’de olan rakiplerimiz, yarın yanımızda olacak. Bununla birlikte, Türk otomotiv yan sanayisi de otomotiv endüstrisinin yeni enerjili araçlar ile dönüşümden geçtiği bir dönemde, katma değerli ürünler ve sistemlerin üretime odaklanarak dönüşümden geçmesi gerekmektedir. Örneğin, klasik presli imalat yerine Hot Stamping gibi, Rollforming gibi yüksek mukavemetli saclar ile BIW komponentlerin üretimine odaklanmak gibi.

Döviz kuru, yüksek faiz ve finansmana erişim konularından yukarıda söz etmiştik, politika yapıcıların öncelikle döviz kurunun enflasyon ile değerlenen adil değerine getirmesi gerekmektedir. Ardından rekabetçiliği koruyabilmek için ucuz finansmana erişim fırsatları özellikle ihracatçı firmalar için artırılarak uygulamaya alınmalıdır. Burada TAYSAD Başkanı Sayın Yakup Birinci’nin önerisi, bizce de uygulanabilir ve gerçekçi bir yaklaşım sunmaktadır. Bizler de şirket olarak avantajlı Eximbank kredilerinden daha fazla faydalanabilmek için ihracatımızı artırmaya odaklandık.

Vecibe Kaplan Arslan

Maysan Mando Satış ve İş Geliştirme Müdürü

2025 yılı zorlu geçiyor

İçerisinde bulunduğumuz dönemdeki belirsiz ekonomik koşullar, yüksek enflasyon ve döviz kuru dalgalanmaları gibi çeşitli faktörler, firmaları yatırım konusunda temkinli davranmaya itiyor.

Son dönemdeki yüksek iş gücü maliyetleri, özellikle otomotiv tedarikçileri için üretim maliyetlerini doğrudan artırırken, rekabet gücümüzü de olumsuz yönde etkiliyor.

Bu yıl, toplu iş sözleşme görüşmeleri de olacağı için mevcut süreç maliyetleri daha da yukarı çekme riski taşıyor.

Sektörde birçok firma, son dönemdeki maliyet artışları nedeniyle üretimi yurtdışına kaydırıyor. Örneğin, bazı OEM işlerimiz Fas’a taşındı. Eğer bu trend devam ederse, yerel üretim daha da zorlaşacak.

Sektörün bu krizden çıkabilmesi için devlet, sanayi ve finans kuruluşlarının acil ve somut adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde, daha fazla iş kaybı ve üretimin yurtdışına kaçma riski söz konusu olacak.

Çin’den gelen ucuz ve yoğun ithalat da yerli üreticiler için büyük bir tehdit oluşturuyor. Özellikle yedek parça pazarında ciddi bir resesyon var.

Paranın pahalı olması ve bankaların limitli kredi vermesi, yurt içindeki bayilerimizi ürüne yatırım yapmaktansa paralarını faizde tutmaya yönlendiriyor, bu da bizlere satış kaybı olarak yansıyor.

Bu açıdan bakıldığında, 2025 yılı hiç olmadığı kadar zorlu geçiyor ve her gün farklı bir firmanın konkordato haberi gündeme düşüyor.

Yaşanan bu zorlu durumla mücadele için yerli tedarik zincirlerinin güçlendirilmesi, devlet teşvikleri ve sanayi-üniversite iş birlikleriyle, kritik teknolojilerin yerelleştirilmesi gerekiyor.

Türkiye'nin ilk ve en büyük amortisör üreticisi Maysan Mando olarak, Güney Koreli HL Mando ve Çukurova Holding ortaklığında faaliyetlerini sürdüren bir firmayız.

Sektörde yaşanan bu zorlu süreç, kuşkusuz bizim de iş süreçlerimizi yakından etkiliyor.

Maysan Mando olarak, bu baskıyı hafifletmek için otomasyon ve verimlilik artırıcı projelere yöneliyoruz ancak yatırım maliyetleri de ayrı bir yük getiriyor.

Güçlü küresel ağımız ve Ar-Ge kabiliyetlerimizle ayakta kalmaya çalışıyoruz. Uzun vadede rekabetçi kalabilmek için Ar-Ge ve teknoloji yatırımlarını sürdürmek zorundayız.

50’ye yakın ülkeye ihracat yaparak, ihracat satışlarımızı artırmaya çalışıyoruz ancak iç pazardaki daralma ve maliyet baskıları büyük bir risk oluşturuyor.

Döviz kuru ve faiz politikaları, iş yapma maliyetlerimizi katlanarak artırıyor. Kredilerin pahalı ve limitli olması da yatırımları önemli ölçüde etkiliyor. Dolayısıyla finansmana erişim için alternatif kaynaklar ararken, farklı ülke ve bölgelere yönelik pazar arayışlarımız hızla devam ediyor.

İldem Doğan

Gotec-G

Yüksek finansman maliyetleri yatırımları zorlaştırıyor

Artan iş gücü maliyetlerini dengelemek için dijitalleşme ve otomasyona yöneliyoruz ancak yüksek maliyetler nedeniyle esas olarak kendi bünyemizde sürekli iyileştirme çalışmaları yapıyoruz. Bütçemiz el verdiği ölçüde yatırım yaparken, haftalık planlamalar ve detaylı öngörülerle maliyetleri daha etkin yönetmeye çalışıyoruz. Sanayi 4.0 kapsamında, otomasyon sistemleri, IoT çözümleri ve yapay zeka teknolojilerine yatırımlarımızı artırıyoruz. Üretim süreçlerini dijitalleştirerek verimliliği artırıyor, veri analitiğiyle daha hızlı kararlar alıyoruz

Belirsiz ekonomik koşullar ve yüksek finansman maliyetleri yatırımları zorlaştırıyor. Şirketlerin zorluklarına biraz kulak verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Üretim varsa ülke olarak verimli olabiliriz. Burada sanayicilerin sıkıntılarının dinlenmesini ve çözüm getirilmesi önem arz ediyor.

Biz ise dijitalleşme alanlarında yatırımlarımızı mümkün olduğu sürece global olarak sürdürmeyi planlıyoruz ancak kademeli ve daha dikkatli adımlarla.

Çin’den artan ithalata karşı yerli üretimin gücünü, Ar-Ge, yerlileşme ve verimlilik odaklı çalışmalarla artırmalıyız. Maliyetler gözden geçirilmeli. Bu şekilde Çin ile aynı seviyede olamayız. Ekonomi tamamen kontrol edilir hale gelmeli.

Döviz kuru ve yüksek faiz politikaları maliyetlerimizi artırıyor, finansmana erişimi zorlaştırıyor. Bu nedenle öz kaynaklarımızı güçlendiriyor, ayrıca alternatif finansman modelleri ve yabancı iş birlikleri üzerinde çalışıyoruz. Fakat burada yabancıların Türkiye’ye olan bakış açıları maalesef negatif gözlenmemektedir. Türkiye’nin AB kadar çok pahalı olması, yabancıların AB ülkelerini tercih etmesi ile sonuçlanıyor. Türkiye devre dışı kalıyor.

Nazan Akıncı

Akka Kalıp Enjeksiyon YKB

Yüksek iş gücü maliyetleri bizler için gerçekten önemli bir zorluk. Bugünkü şartlarda eğer yapılabilirse, doğru stratejiler ve önlemlerle bu maliyetleri dengelemek ve kontrol altında tutmak mümkün olabilir. Verimlilik artırıcı yöntemler, teknolojik yatırımlar ve kontrollü çalışma modelleri gibi uygulamalar ise, işletmelerimizin rekabet gücünü korumasına ve maliyetlerimizi minimize etmemize yardımcı olacaktır.

Takdir edilmelidir ki yatırım planlaması, bir firmanın gelecekteki büyüme ve başarısını şekillendiren önemli bir unsurdur. Piyasa belirsizlikleri, ekonomik koşullardaki belirsizlikler veya politik riskler ise, firmalarımızı haklı olarak yatırım yapmaktan alıkoyabilmektedir. Bu sebeplerden dolayı firmalar kısa vadede yatırım planlaması yapamıyor.

Firma olarak biz kısa, orta ve uzun vadede yapacağımız yatırımlar konusunda, detaylı araştırmalar sonucunda ve uzun vadeli stratejiler doğrultusunda karar veriyoruz. Bu nedenle yatırım planlamasının bir parçası olarak karar verilmesi gereken belirli kriterleri ve süreçleri inceleyerek, yapacağımız yatırımların geri dönüşünü, risk analizlerini göz önünde bulundurarak gerekli yatırımı yapıyoruz ve orta uzun vadede yatırım planımız mevcut.

Çin'den artan ithalat karşısında yerli üretimin rekabet gücünü artırmak için atılması gereken adımların başında, yerli üreticilere destek verilmesi gelmektedir. Bu destekler arasında vergi avantajları, kredi kolaylıkları, eğitim ve Ar-Ge desteği sağlanması önemlidir. Ayrıca, yerli üreticilerin rekabet gücünü artırmak adına teknolojik yeniliklere ve verimliliği artırıcı süreçlere yatırım yapmaları teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Tüm bu adımların bir arada uygulanması, yerli üretimin rekabet gücünü artırarak Çin'den gelen ithalata karşı daha etkili bir şekilde rekabet etmemizi sağlayacaktır. Bu sayede ekonomimiz güçlenebilir, istihdam artar ve yerli üreticiler uluslararası alanda daha güçlü bir konuma yükselebilir.

Döviz kuru politikaları, yüksek faiz oranı ve krediye erişim sorunu, iş yapma süreçlerimizi olumsuz etkiliyor. Yüksek faiz oranları, sıkı kredi ve döviz kuru politikaları ise işletmelerimiz için finansmana erişimi kısıtlıyor, büyümemizi engelliyor.

Alternatif finansman yaratma yolları, sermaye artırımı yaparak yeni yatırımcılarla iş birliği yapmak olabilir. Bu sayede işletme finansmanını güçlendirip büyüme fırsatlarını artırabilir. Bir diğer alternatif ise devlet desteklerinden faydalanmaktır. Bunun için öncelikle devlet destek politikaları artırılmalı. İşletmeler olarak devletin sunduğu teşviklerden yararlanarak maliyetleri düşürebilir ve finansman ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz.