AYDIN DAĞTEKİN- GÖKSEL BAŞARAN
Türkiye’de güneş enerjisi santralleri (GES) ve diğer yenilenebilir enerji yatırımları, altyapı yetersizliği ve bürokratik engeller nedeniyle sekteye uğruyor. Sektör temsilcileri, trafo kapasitelerinin dolduğunu, başvuru süreçlerinin uzun sürdüğünü ve devlet desteğinin yetersiz kaldığını belirtti.
Enerji yatırımcıları, GES projelerini hayata geçiremiyor çünkü birçok bölgede trafo kapasiteleri tükenmiş durumda. Bir yatırımcı, "Başvuruyoruz ancak trafo yok. Bu durum hem yatırımcıyı hem de yeşil enerji dönüşümünü engelliyor" dedi.
Karbon hedefleri risk altında
2030 ve 2035 karbon emisyon hedeflerinin tutturulması için yenilenebilir enerji yatırımlarının hızlanması gerekiyor. Ancak mevcut altyapı sorunları, Türkiye’nin bu hedeflere ulaşmasını zorlaştırıyor. Sektör oyuncuları, "Bugün vermemiz gereken teşvikler, yarın ödeyeceğimiz karbon cezalarından çok daha küçük" uyarısında bulundu.
Elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla birlikte şarj istasyonlarındaki güvenlik ve altyapı sorunları da öne çıkıyor. "Ehliyetsiz kişilerce kurulan şarj üniteleri yangın riski taşıyor. Bu konuda yetkilendirme şart" uyarısında bulunuldu.
GES sektöründe prosedürlerin uzun sürmesi, yatırımcıları zorluyor. Bir firma yetkilisi, "Kurulum izinleri 2-3 ay sürüyor. Bu sürede döviz dalgalanmaları maliyetleri artırıyor" ifadesini kullandı. Çözüm olarak; trafo kapasitelerinin acilen artırılması, KDV muafiyeti gibi teşviklerin genişletilmesi, bürokratik süreçlerin dijitalleştirilip hızlandırılması öneriliyor.
Bu arada yenilenebilir enerji sistemlerinde yapay zeka ve uzaktan kontrol gibi teknolojiler yaygınlaşıyor. Bir şirket temsilcisi, "Tek bir uygulamayla GES’leri yönetiyoruz. Ancak daha fazla dijital altyapı yatırımı gerekiyor" dedi.
Erol Dağlıoğlu
Dağlıoğlu Group YKB
Yetersiz altyapı nedeniyle sorun yaşıyoruz
Uzun yıllardır enerji sektörünün her alanında çalışan grup şirketlerimiz, en kaliteli hizmeti vermeye devam ediyor. GES yatırımlarında trafo kapasite yetersizliği, önümüzdeki en büyük engel. Altyapı yatırımlarının bir an önce yapılması, şebeke altyapısının güçlendirilmesi yalnız GES'ler için değil, dijitalleşen dünyada ve artan enerji kullanımında da öncelikli. Ayrıca GES'ten kendi ürettiği elektriği kendi tüketen, şebekeye yük olmayacak santrallerin kurulumunda yapılan düzenlemelerin de bir an önce hayata geçmesi gerekiyor. Yenilenebilir enerji projeleriyle ilgili izin süreçleri hem bizi hem de yatırımcıyı çok fazla zorluyor. Bu süreçler hem dijitalleşmeyle hem de mevzuatı sadeleştirmeyle çok hızlı düzeltilebilir ve süreler kısaltılabilir.
Türkiye, hidrokarbon yatakları bakımından maalesef zengin bir ülke değil, bunu defalarca belirtmiştim. Biz güneş enerjisinde çalışan bir firmayız. Güneş enerjisinin ülkede ne kadar güçlü olduğunu da sektörün içinde olduğumuz için biliyoruz. Sürdürülebilirlik ve daha temiz bir dünya için GES yatırımlarının ülkemiz için çok önemli olduğunun farkındayız. Kaldırılan teşviklerin artırılarak geri getirilmesi, piyasada daha rekabetçi olacaktır. GES'lerde çalıştığımız gibi aynı zamanda Arsima markasıyla elektrikli şarj istasyonları ağına sahip lisanslı bir şirketiz. Güvenlik standartlarından ziyade, yine şebeke altyapısına takılıyoruz. Şebeke altyapısı maalesef yeterli olmadığı için çok problemler yaşanıyor. Elektrikli araçların daha da yaygınlaşabilmesi adına şebeke altyapısının yeterli hale getirilmesi gerekiyor. Türkiye'nin ekonomik olarak kurtulması için en önemli hamlelerden bir tanesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli kullanılmasından geçiyor.
Ömer Annaç
ANR Enerji YKB
GES yatırımlarının önünü açılmalı
Trafo kapasite yetersizliği, bugün güneş enerjisi santrali (GES) yatırımlarının önündeki en yapısal engellerden biri hâline gelmiş durumda. Özellikle belirli bölgelerde şebeke doygunluğuna ulaşılması, yeni yatırımların önünü tıkamakta ve ülkemizin yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşmasını doğrudan tehdit etmektedir. Bu sorunun çözümü çok boyutlu bir yaklaşım gerektiriyor. Kısa vadede atılması gereken en acil adım, öz tüketime dayalı GES projelerinin önündeki mevzuat engellerinin kaldırılmasıdır. Bu sayede, yatırımcılar şebekeye ek yük bindirmeden kendi enerjisini üretebilir hâle gelir. Bu model, kapasite problemi yaşanan bölgelerde dahi yatırım yapılabilmesini mümkün kılar. Orta ve uzun vadede ise trafo ve iletim altyapısına yönelik yatırımların hızlandırılması şart. TEİAŞ ve dağıtım şirketlerinin, bölgesel enerji projeksiyonlarını baz alarak kapasite artırımı planlarını öne çekmesi ve bu yatırımların kamu-özel sektör iş birlikleriyle finanse edilebilmesi kritik öneme sahiptir. Bu kapsamda, trafo merkezlerinin modernizasyonu, çift yönlü enerji akışına uygun altyapıların kurulması ve akıllı şebeke teknolojilerine geçiş önceliklendirilmelidir. Sektörel iş birliği modeli açısından ise enerji üreticileri, dağıtım şirketleri, regülasyon kurumları ve yerel yönetimler arasında daha koordineli bir yapı oluşturulmalı. Bölgesel yatırım planları, kapasite tahsisleri ve altyapı geliştirme süreçleri tek elden değil, çok paydaşlı ve şeffaf mekanizmalarla yürütülmelidir. Ayrıca, bir ulusal “kapasite haritası”nın dijital ortamda, güncel ve erişilebilir biçimde yayımlanması, yatırımcıların daha rasyonel kararlar almasını sağlayarak kaynakların daha verimli kullanılmasına katkı sunar. Özetle, bu sorunun çözümü teknik olduğu kadar stratejik bir meseledir. Enerji dönüşümünün sürdürülebilirliği için altyapı eksikliklerini giderecek yapısal reformlar ve sektörel dayanışma en az finansman kadar hayati hâle gelmiştir.Yenilenebilir enerji projelerinde izin süreçlerinin uzaması, yalnızca zaman kaybı değil, aynı zamanda doğrudan maliyet artışı ve yatırım iştahında azalma anlamına geliyor. Bir projede kurulum süresi ne kadar kısa olursa olsun, bürokratik süreçler nedeniyle sahaya geç başlanıyorsa, yatırımın geri dönüş süresi uzar ve ekonomik verimlilik düşer. Özellikle fotovoltaik sistemlerde yatırımın cazibesi, zamanında devreye alınabilmesine bağlıdır.
Bugün tipik bir çatı GES projesinde, proje çizimi, çağrı mektubu süreci, kurum onayları, bağlantı anlaşmaları ve sistem kabul süreçleriyle birlikte izin aşaması 2-3 ayı bulabiliyor. Bu süre zarfında yatırımcı yalnızca beklemekle kalmıyor, aynı zamanda döviz kuru ve ekipman fiyatlarındaki olası artışlara karşı da risk taşıyor. Ayrıca sistemin geç devreye girmesi, planlanan üretimin gecikmesi anlamına geliyor ki bu da doğrudan gelir kaybıdır.
Bu süreci dijitalleştirmek ve hızlandırmak için uygulanabilir bazı somut önerilerimiz şunlardır:
1. Başvurularda evrak değerlendirme süreçleri aylık yerine haftalık olarak yapılabilir.
2. Eksik evrak ve hatalı başvurunun önüne geçmek için çeşitli mekanizmalar geliştirilebilir.
3. Proje kontrolleri için yapay zekâ temelli sistemler kurulabilir.
4. Kabul ve onay süreçlerinde atamalar hızlandırılıp eğer eksik personel istihdamı var ise ek istihdam sağlanabilir.
5. Kapasite raporları daha kısa vadeli olarak paylaşılabilir.
Bu adımlar sadece süreci kısaltmakla kalmaz, aynı zamanda yatırımcının güvenini artırır, öngörülebilirliği yükseltir ve sektörün genel dinamizmini destekler. Unutmamak gerekir ki, zamanında devreye alınmayan bir yenilenebilir enerji projesi hem yatırımcı hem de ülke ekonomisi için kaybedilmiş potansiyeldir.
Türkiye’nin 2030 ve 2035 yılları için belirlediği karbon azaltım hedeflerine ulaşabilmesi, yenilenebilir enerji yatırımlarının — özellikle de güneş enerjisi santrallerinin (GES) — ölçekli ve sürdürülebilir biçimde artmasına bağlı. Bu noktada, devletin sunduğu teşvik mekanizmaları önemli bir rol oynasa da, mevcut yapının hem kapsam hem de etki açısından gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Son yıllarda finansal teşviklerde yaşanan daralma, yatırımcıların özellikle küçük ve orta ölçekli projelerde zorlanmasına neden oldu. Yerli üretimi teşvik eden bazı adımlar atılmış olsa da, yerli hücre ve panel üretiminin henüz istenen ölçekte olmaması, maliyet açısından yatırımcıyı ithal ürünlere yönlendirmekte. Bu durum da yerli ürün kullanımına dayalı teşviklerin etkisini sınırlıyor.
GES yatırımlarının önünü açmak için önerilebilecek bazı ek teşvik mekanizmaları şunlardır:
1. Vergisel Teşviklerin Yeniden Düzenlenmesi: KDV muafiyeti, gümrük vergisi indirimi ve amortisman kolaylıkları gibi mali avantajların kapsamı genişletilmeli, özellikle depolama entegrasyonu olan projeler öncelikli olarak desteklenmelidir.
2. Yeşil Finansman Paketleri: Kamu bankaları aracılığıyla düşük faizli ve uzun vadeli “yeşil kredi” ürünleri geliştirilerek GES projelerine özel finansman kaynakları oluşturulmalı. Aynı zamanda, sigorta ve teminat mekanizmalarıyla yatırım riskleri azaltılmalı.
3. Karbon Kredisi Piyasasına Erişim: GES projelerinin karbon piyasasına entegre olabilmesi için gerekli altyapı sağlanmalı; böylece yatırımcılar yalnızca elektrik satışından değil, karbon emisyonu azaltımı üzerinden de gelir elde edebilmeli.
4. Öz Tüketime Yönelik Destek Paketleri: Sanayi tesisleri, oteller ve büyük ticari işletmelerin öz tüketime dayalı GES yatırımları için doğrudan destek ve öncelikli kapasite tahsisi sağlanmalı.
5. Üretim Sınırının Esnetilmesi ve Alım Garantisi Mekanizması: Güncel düzenlemelere göre, yatırımcı yalnızca yıllık tüketiminin iki katı kadar enerji üretebiliyor; bu sınırın üzerindeki üretim ise devlete bedelsiz devrediliyor. Bu durum, yatırım yapılabilir kapasiteyi ciddi biçimde sınırlıyor. Oysa bu fazla üretimin, piyasa fiyatlarının altında ama belirli bir oranla devlet tarafından satın alınması, hem yatırım iştahını artırır hem de ülkenin enerji maliyetlerini aşağı çeker.
6. Kamusal GES Yatırımlarıyla Enerji Dönüşümünün Hızlandırılması: Devletin doğrudan GES santralleri kurarak, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtlı santrallerin sayısını kademeli olarak azaltması, yenilenebilir enerji dönüşümünü hızlandıracaktır. Bu yaklaşım, yalnızca karbon salımını azaltmakla kalmaz, aynı zamanda enerji arz güvenliğini de artırır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin karbon nötr hedeflerine ulaşabilmesi için yalnızca GES yatırımlarını nicelik olarak artırmak yeterli değil; aynı zamanda bu yatırımların önünü açacak finansal, mevzuatsal ve teknik ekosistemin de güçlendirilmesi gerekiyor. Teşvik mekanizmalarının sadece destekleyici değil, yönlendirici ve stratejik hâle getirilmesi, sektörün önünü açacak en önemli kaldıraçlardan biridir.
Elektrikli araç (EV) şarj altyapısının hızlı gelişimi, beraberinde bazı önemli güvenlik ve standart sorunlarını da getiriyor. Bugün Türkiye’de EV şarj istasyonlarının sayısı hızla artarken, bu tesislerin altyapısal yeterliliği ve güvenlik standartları ne yazık ki aynı hızda gelişemiyor. Bu durum, hem kullanıcı güvenliği hem de enerji altyapısının sürdürülebilirliği açısından ciddi riskler barındırıyor.
Sektörün karşılaştığı temel sorunların başında standart eksikliği geliyor. Farklı markalara ve sistemlere sahip şarj ünitelerinin ortak bir altyapıda çalışması için gerekli olan teknik ve yazılımsal standartlar henüz tam anlamıyla oturmuş değil. Bu da özellikle kırsal bölgelerde kurulan istasyonlarda enerji kesintileri, aşırı ısınma, yangın riski ve uyumsuzluk gibi sorunlara yol açabiliyor.
İkinci önemli konu, denetim ve bakım süreçlerinin yeterince sistematik yürütülememesi. Özellikle bireysel kullanıma dayalı şarj istasyonu sadece ilk kurulum aşamasında kontrol ediliyor, ancak düzenli denetim ve sertifikasyon uygulamaları eksik kalıyor. Ayrıca, altyapı yatırımları çoğu zaman enerji dağıtım kapasitesi göz önünde bulundurulmadan yapılıyor, bu da trafolarda aşırı yüklenmeye ve bölgesel enerji kesintilerine neden olabiliyor.
Bu alanda sağlıklı ve güvenli bir büyüme için mutlaka kapsamlı bir düzenleme ve yetkilendirme modeli hayata geçirilmeli. Şarj istasyonu kurmak isteyen firmaların; teknik yeterlilik, güvenlik standartları ve altyapı uygunluğu açısından sertifikalandırılması şart olmalı. Aynı zamanda bu alandaki teknik personelin de belirli bir eğitim ve lisanslama sürecinden geçmesi, sistemin sürdürülebilirliği için kritik öneme sahip.
Ayrıca, şehir planlamalarında şarj altyapısının entegrasyonu artık bir lüks değil, zorunluluk olarak ele alınmalı. Belediyeler, dağıtım şirketleri, özel sektör ve regülasyon kurumları arasında çok paydaşlı bir koordinasyon ve denetim yapısı kurulmadan, bu alandaki büyüme ne yazık ki sağlıklı olmayacaktır.
Türkiye'nin enerji dönüşüm süreci, yalnızca teknik bir modernizasyon değil; aynı zamanda ekonomik, çevresel ve toplumsal bir değişim sürecidir. Güneş enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir kaynaklara yapılacak her yatırım, dışa bağımlılığımızı azaltmakla kalmaz, aynı zamanda daha temiz, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir gelecek için önemli bir adımdır.
Ancak bu dönüşümün hız kazanması için kamu, özel sektör, finans kuruluşları ve sivil toplum arasında daha güçlü bir iş birliği kültürüne ihtiyaç var. Mevzuatın sadeleştiği, süreçlerin dijitalleştiği, kapasite sorununun çözüldüğü bir ortamda Türkiye’nin potansiyeli çok daha büyük başarılara ulaşacaktır.
Orhan Özcü
Sisina Enerji YKB
Yatırımların sürmesi, kapasitelerin artırılmasına bağlı
Ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanması ve ekonomiye olan katkısı sebebiyle önemli bir yatırım hâlini alan güneş enerji santralleri (GES), öncelikle işletmelerimiz olmak üzere tüm elektrik tüketicilerimize önemli katkılar sağlamaktadır. Bu doğrultuda yatırımların ilerlemesi için en önemli unsur, trafo merkezlerindeki yenilenebilir enerji kapasiteleridir. Bu durumun yönetilmesi idari, teknik ve finansal düzeyde çok boyutlu adımların atılmasıyla mümkün olacaktır. Öncelikli olarak trafo merkezlerinin güç artırım planlamaları yapılıp hızlı bir şekilde hayata geçirilmelidir; ayrıca eskimiş trafo merkezleri yenilenip geliştirilerek kısa vadede kapasite açığı azaltılabilecektir.
Ayrıca 2024 yılında gündeme gelen ve sektör paydaşları tarafından geliştirilip sunduğumuz; tamamı öz tüketim amaçlı, üretilen enerjinin şebekeye verilmeden doğrudan işletmede kullanıldığı ve mahsuplaşmanın olmadığı bağlantı şekli olan 5.1.j bağlantı şeklinin bir an önce değerlendirilip uygulamaya geçmesi bu konuyla ilgili hızlı ve doğru bir adım olacaktır.
Yine bir diğer önemli adım olarak, bölgesel enerji sistemleri olan mikro şebekeler geliştirilerek yerel olarak yönetilen akıllı dağıtım sistemleriyle GES’te üretilen enerji fazlasının belirli bir bölgede sınırlandırılarak kullanıma sunulması uzun vadeli çözüm sunacaktır.
Ayrıca sektörel iş birliğinin giderek artırılması gerekmektedir. Ortak trafo yatırım modeli gibi projelerle bir bölgede birden fazla yatırımcı ve ilgili kurumlarımızın desteğiyle ortak trafo merkezi yapılması kapasite yetersizliğinin çözümüne destek sunacaktır.
İlave olarak yenilenebilir enerji ve GES süreçlerine doğrudan ya da dolaylı olarak etkisi olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, EPDK, TEİAŞ, ilgili dağıtım firmaları gibi kamu kurum ve kuruluşların temsilcileriyle beraber sektörümüzle ilgili olan sanayicilerimiz, yatırımcı derneklerimiz, sanayi ve akademik odalarımız, üniversitelerimizin bir arada olduğu yenilenebilir enerji kurulları oluşturularak sektörel gelişmelerin ve sorunların ortak akılla değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yenilenebilir enerji projelerinin izin süreçlerinin uzun olması yatırım sürecini doğrudan etkilemektedir. Bu geçen sürede oluşan döviz hareketliliği ve fiyat değişiklikleri yatırımı olumsuz etkilemenin yanı sıra, başvuru sırasında yeterli olan trafo kapasitesi başvuru sonuçlanana kadar yetersiz hâle gelebilmektedir. Geçtiğimiz sene sonu itibarıyla dijitalleşme için önemli çalışmalar yapıldı, başvuruların tamamı ilgili dağıtım firması web sitesi üzerinde çevrimiçi başvuru hâline geldi. Süreçlerin hızlı ve şeffaflığı açısından iyi bir adım olan bu sistem geliştirilerek başvuru sürecinin yanı sıra proje devam etme ve GES’in devreye alınması sürecini de kapsayan çevrimiçi sistemler yatırımın sonuçlanmasını daha da hızlandıracaktır.
Türkiye’nin 2030-2035 karbon emisyonu azaltım hedeflerine ulaşabilmesi için yenilenebilir enerji yatırımlarının, özellikle de güneş enerjisi santrallerinin büyük ölçekli ve hızlı biçimde yaygınlaştırılması kritik bir gerekliliktir. Bu dönüşümde etkili ve sürdürülebilir teşvik mekanizmaları sürece doğrudan katkı sağlayacaktır. Devletimiz tarafından sağlanan teşvik ve desteklere ilave ve yenilikler getirilmesi gerekmektedir. Teşvik ve destekler çoğunlukla yatırımın kurulum süreciyle ilgili olup, buna ilave olarak yenilenebilir enerji üretimi faaliyetine devam ettiği sürece ilave gelir getirecek kalemler oluşturulmalıdır. Üretilen enerji başına ek ödeme yapılması ve daha da önemlisi Emisyon Ticareti Sistemine dâhil olunması yenilenebilir enerjiye olan ilgiyi daha da artıracaktır. Ayrıca GES projelerine entegre depolama sistemleri için de hibe, uygun maliyetli kredi, vergi indirimleri gibi destekler de dikkate alınmalıdır.
Ayrıca 2035-2052 karbon hedeflerine ulaşmada büyük ölçekli projelerin yanı sıra küçük ölçekli ve konut tipi GES projeleri de önemli katkılar sunacaktır. Bu doğrultuda küçük ölçekli projeler için düşük maliyetli krediler, hibe desteği programları açıklanmalı ve mahsuplaşmadaki güncellemelerle geri dönüş sürelerini kısaltıcı adımlar atılmalıdır.
Elektrikli araç şarj istasyonları Türkiye’de hızla yaygınlaşmakta, ancak bu büyüme altyapı ve güvenlik standartlarındaki boşluklar nedeniyle önemli riskler barındırmaktadır. İstasyonlarda kullanılan ürünlerin standartları net bir şekilde belirlenmeli, uluslararası güvenlik sertifikalarına uygun olmalı ve denetime tabi olmalıdır. Özellikle bireysel ya da küçük ölçekli şarj istasyonlarının kurulum noktası en kolay nasıl olacak ise o şekilde yapılmakta, ancak bu nokta belirlenirken altyapı, trafik güvenliği ve yangın riski açısından detaylıca değerlendirilip yine izin ve denetime tabi şekilde uygulanmalıdır. Bu gerekliliklerin sağlanması da öncelikli olarak yetkilendirilmiş montaj sertifikasyonu yöntemiyle mümkündür.
Erdal AKTUĞ
YG Trafo Ltd.Şti ve Aktuğ GES AŞ. Sahibi
GES kuramıyoruz çünkü trafo kapasitesi yetersiz.
Sürdürülebilirlik, yapay zeka, teşvikler, insan kaynağını doğru kullanma, robotlaşma gibi kavramlar yenilenebilir enerji sektörüne de girmiş durumda. Enerji sektöründe en büyük sıkıntımız, yatırımlarla ilgili insanların destek bulamaması, önlerinin açılmaması, bürokrasinin önlerini kapatması.
Ülkemizin de imzalamış olduğu bazı anlaşmalar ve protokoller ile 2035 yılında karbon emisyonu, yeşil mutabakat ve sınırda karbon düzenlemesi gibi konuların hayata geçmesi gerekiyor. Bunun içinde karbon salınımının azaltılması gerekmektedir. Bunu da en çabuk ve kolay şekilde Yenilenebilir enerji kaynakları ve özellikle de GES’ler ile sağlayabiliriz. Ancak gelinen noktada gerekli kolaylıklar ve teşvikler sağlanmadığı gibi yatırımların da önü kapanmış durumda. Şu an itibariyle 2034 sınırda karbon hedeflerini tutturmamız mümkün değil. Çünkü, yapmamız gerekeni yapamadık, yapamıyoruz. Ülke olarak tıkandık, bir an önce sektörün önünü açacak düzenlemeleri yapmamız, adımları atmamız gerekiyor. Bunun için de Ülke olarak yapmamız gerekenleri yapamadığımızda imzaladığımız protokol ve anlaşmalar gereği yiyeceğimiz ceza, şu anda vereceğimiz teşviklerin yanında çok daha büyük olacak.
Son yıllarda hem temiz ve yeşil olmasından hem yatırım geri dönüş sürelerinin kısa olmasından dolayı hem de sürdürülebilirlik konusunda çok kolay ve hızlı tesis edilebilmesinden dolayı GES sektörünün adından çok söz edilir oldu.
Ama bu kadar katma değeri fazla olan bu GES yatırımı yapılamıyor veya durdu denecek kadar azaldı. Yeni GES’ler kuramıyoruz. Bunun birçok nedeni var. Ama en başta kapasite sorunu geliyor yani yeterli trafo kapasitesi yok. Belirli Güçlerin altında Rüzgar ve güneşle ilgili teşvikler de kapandı. Teşvik alabilenlerde yerli hücre şartı getirilerek tek firmaya mecbur bırakıldı. Zaten Ekonominin durumu ortada, insanlar yatırım yapamıyor, rekabeti de ortadan kaldırınca GES yatırımları da durdu. Sektörde neredeyse yaprak kımıldamıyor.
Ayrıca herkes bu işlere (GES, Şarj istasyonu kurulumu vb ) girdi, yetkili yetkisiz ,bilen bilmeyen… Bu, yarın öbür gün çok büyük facialara sebep olabilir. Bu Yetkilendirme konusunda da acilen yeni önlemler alınmalı mevzuatlar ile düzenlenmelidir.
Bu arada çok hızlı bir şekilde Elektrikli araçlar da hayatımıza girdi. Buna bağlı olarak AC/DC şarj istasyonları kurulumu da hızla artmaktadır. Yani bu da elektrik tüketiminin artması demek, yeni enerji alt yapılarının gerekli olması demek. Yukarıda GES konusunda değindiğimiz gibi Trafo Kapasite ihtiyacı demek, aynı zamanda can mal güvenliği demek, yangın riski demek. Yetkili, Ehil olmayan kişi ve kurumlara şarj istasyonları kurdurursanız hem kendinizi hem çevrenizi çok büyük riske atmış olursunuz. Bu konuda acilen yeni düzenlemeler ile beraber yetkili montaj ve kurulum sertifikasyonu olan firma şartı getirilmelidir.
GES, RES sistemleri, Elektrikli araçlar, şarj istasyonları yarın öbür gün hepsi farklı yazılımlar ile yapay zeka destekli çalışacak, robotik sistemlerle desteklenecek. Enerji yönetimi, yapay zeka, robotik sistemler, Elektrik yüksek gerilim sistemi yan yana geldiği zaman bunları doğru yönetemezseniz her şey olabilir. Bunu Nisan ayında ülkemizin de bağlı olduğu Enterkonnekte şebekeye bağlı İspanya başta olmak üzere Portekiz ve Fransa’yı da etkileyen Elektrik kesinti ile Avrupa yaşadı. Hayat neredeyse durdu. Bu olaydan herkes bir ders çıkarmalı ve gerekli önlemler şimdiden acilen alınmalıdır. Önlemek Ödemekten Daha Kolay ve Ucuzdur.
İşin Özü Firmaların karlılıkları düştü, Zarar ediyorlar hatta şalter indiriyor fabrikalarını kapatıyorlar. Kapatmamaları ve Dünya ile rekabet edebilmeleri için giderlerini azaltmaları ya da verimliliği arttırmaları gerekiyor. Üretimde en büyük gider kalemleri Personel gideri, Vergiler ve Enerji. Emek ve insan gücünü düşüremiyorsun, vergiler zaten malum düşmediği gibi artıyor, Geriye enerji maliyeti kalıyor. Ve GES sistemleri kendini 4/5 yılda amorti ediyor. Üstelik tamamen yeşil, temiz ve doğa dostu.
Fabrika ve ticari işletmeler dışında Müstakil Evlerde ve toplu konutlarda da yenilenebilir enerjiye yeni teşvikler ve bürokratik kolaylıklar getirilmesi lazım. Elektrikli araçla birlikte bu artık daha büyük bir ihtiyaç. Bunun için de Konutlarda kurulacak Şarj İstasyonları, Evsel Enerji GES ve Depolama sistemlerine KDV muafiyetinin getirilmesi gerekiyor.
Başta Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığımız olmak üzere Enerji sektöründeki tüm kurumların (Özel Dağıtım Şirketleri Dahil) bakanlık ve EPDK gibi ilgili kurumların desteğiyle mevzuatları düzenlemeleri, bürokrasiyi azaltmaları, altyapıları iyileştirmeleri, Trafo kapasitelerini artırmaları, geliştirmeleri ve gerekli teşvik mekanizmalarını çalıştırarak sektörün önünü açmaları gerekiyor.
Serkan Yavaş
Sunvital Satış Direktörü
İşlemler çok uzun sürüyor, süreçler hızlandırılmalı
Güneş enerjisi sektörü yaklaşık 1,5 senedir biraz sıkıntıya girdi. Yatırım maliyetleri zorlaştı, kredi bulmakta zorlanan firmalar GES kurmaktan vazgeçtiler. Ekonomik şartlar birebir etkiledi. Ama esas sorun, çoğu yerde trafo kapasiteleri bitmek üzere. Hatta çoğu yerde sıfırlandı. Dolayısıyla GES fikri ve buna finansal kabiliyeti olan firmalar, isteseler bile bu sistemi kuracak yer bulmakta bile zorlanıyorlar. Çünkü o yerin trafo kapasitesinin olması lazım. Sorunun çözümü ve sektörün önünün açılması için trafo kapasitelerinin artırılması lazım. Bu da bir maliyet. Güneş verimliliğimiz ülke olarak çok yüksek ama Almanya’nın 6’da biri kadar GES santralimiz var. İkinci olarak, yeni bir madde bekliyoruz mevzuata. Bu da yapılırsa, sektöre biraz nefes aldırır, sektörün önünü açar. Sonuçta Avrupa bunu gereklilik haline getiriyor, ihracatçıya soracak, sen yeşil enerji kullanıyor musun diye. Mevcut durum, ihracatçının önüne taş koyuyor.
Kendini 5 senede amorti eden, 25 sene devam edecek bir sistem GES ve bu durum, bu sektörün hiçbir zaman bitmeyeceğini gösteriyor. Kazancı yüksek bir sektör firmalar açısından. Enerjiyi ucuza tüketiyorlar yani. Rekabet açısından çok önemli firmalar için. Bu anlamda sektörün önü çok açık.
Sektörümüzün diğer bir sorunu, prosedürler çok uzun sürüyor. Bir firma ben GES kuracağım dediği andan itibaren minimum 2-3 ay geçiyor. Kur da stabil kalmadığı için, finansal bir risk de oluşuyor. İşlemlerin hızlandırılmasını bekliyoruz bu açıdan.
Olgun Karabiber
LimaDEM YKB
Trafoların yetersiz olması, darboğaza dönüştü
Trafo kapasite yetersizliği, GES yatırımlarının hayata geçmesini ciddi şekilde geciktiren bir darboğaz haline gelmiştir. Bu sorunun çözümü için öncelikle şebeke altyapısının bölgesel ihtiyaçlara göre yeniden planlanması, TEİAŞ ve dağıtım şirketlerinin koordinasyonuyla mevcut trafo merkezlerinin modernize edilmesi ve yeni trafo merkezlerinin yatırım planlarına alınması gerekmektedir.
Acil çözüm olarak ise; lisanssız üretim projelerine özel, mikro trafo merkezleri ya da hibrit sistemleri destekleyecek modüler çözümlerin devreye alınması ile mümkündür. Sektörel iş birliği ise; yatırımcılar, mühendislik firmaları ve kamu kurumları arasında oluşturulacak bölgesel koordinasyon kurulları ile mümkün olabilir. Bu kurullar, yatırım yoğunluğu olan bölgelerde kapasite yönetimini optimize edecek ve yatırım planlarının daha sağlıklı yapılmasını sağlayacaktır.
Sektör olarak bir diğer sorunumuz ise uzayan bürokratik işlemlerdir. İzin süreçlerinin uzaması, yatırımcılar için zaman kaybı, finansman maliyeti artışı ve yatırım iştahının düşmesi gibi olumsuz sonuçlar doğuruyor. Bu durum, özellikle KOBİ ölçeğindeki yatırımcıları piyasadan uzaklaştırabiliyor.
Bu sürecin hızlandırılması için tek bir dijital platform üzerinden tüm izin süreçlerinin yürütülebileceği bir “Yenilenebilir Enerji Proje Takip Sistemi” kurulmalıdır. Bu sistem sayesinde yatırımcı başvurusunu yapar yapmaz tüm ilgili kurumlar (Çevre, Tarım, Enerji, Belediye vb.) entegre olarak çalışabilir ve eş zamanlı olarak görüş verebilir. Ayrıca, standart başvuru dosyaları ve e-imza ile işlem yapılabilmesi süreci büyük ölçüde hızlandıracaktır.
Çözüm önerileri
Mevcut teşvikler özellikle lisanssız projeler için kısmen yeterli görünse de, büyük ölçekli ve çatı GES yatırımlarında maliyetleri karşılamakta yetersiz kalabiliyor. Devletin sağladığı KDV muafiyeti, amortisman kolaylıkları ve yerli ürün kullanımına yönelik destekler olumlu olmakla birlikte daha kapsayıcı hale getirilmelidir.
Ek teşvik olarak;
- Yeşil finansman fonlarının artırılması ve düşük faizli kredi imkanlarının sağlanması,
- Çatı GES projelerine yönelik vergi indirimi ya da gelir garantisi modeli,
- Belediyelerin kamu binaları ve boş çatıları GES'e açmasına dair düzenlemeler,
- GES projelerine yerli AR-GE kullanımı halinde ekstra teşvik puanları verilmesi,
sektörün büyümesini ciddi şekilde hızlandırabilir.
EV şarj istasyonlarında özellikle yangın riski, topraklama ve enerji kesintilerine karşı önlem eksikliği en sık karşılaşılan sorunlardır. Ayrıca mevcut trafo kapasitesinin ve altyapının yeterli olmaması da bu sistemlerin sağlıklı çalışmasını engelliyor.
Bu alanda mutlaka teknik şartnamelere dayalı, ulusal bir güvenlik standardı oluşturulmalı ve denetim mekanizması güçlendirilmelidir. Şarj istasyonu kuracak firmalara yönelik sertifikasyon ve yeterlilik kriterleri belirlenmeli, bu alanda yetkilendirilmiş mühendislik firmalarıyla çalışılması zorunlu hale getirilmelidir. Aynı zamanda, enerji dağıtım şirketleriyle koordineli çalışan bir ruhsatlandırma modeli sektöre güven kazandıracaktır.
Türkiye'nin enerji dönüşümünde GES yatırımları büyük rol oynamaktadır. Ancak bu dönüşüm yalnızca kurulumla değil, bakım, izleme ve veri analizi gibi konularla da desteklenmelidir. Yerli teknolojinin geliştirilmesi, mühendislik kabiliyetlerinin artırılması ve sektör çalışanlarının sürekli eğitimi, uzun vadede dışa bağımlılığı azaltacak ve daha sürdürülebilir bir enerji altyapısının önünü açacaktır. Ayrıca, kadın mühendislerin ve genç girişimcilerin sektöre dahil edilmesini sağlayacak politikalar da GES alanında sosyal sürdürülebilirliği destekleyecektir.
Alperen Elmalı
CW Enerji Bursa Bayi Yetkilisi
Tek bir uygulamayla kontrol edilebilecek GES sistemlerini kuruyoruz
Dijital dönüşüm konusuna çok önem veriyoruz. Tek bir uygulamayla kontrol edilebilecek GES sistemlerini kuruyoruz firma olarak. Ama herkesin güneş enerjisini evinde üretip, depolayıp, elektrikli aracını şarj edebilmesi, ısı pompası ile ısıtma – soğutmasını gerçekleştirebilmesi gerekiyor. Biz tüm bunları tek bir aplikasyonla sağlayabilen bir firmayız. Yapay zekayı da sisteme entegre etmek için iyileştirme ve gelişmeler sürüyor.
Enerjinin üretim kaynağını yenilenebilir enerji olarak yaptığınız zaman, bir kere siz piyasada diğer rakiplerinize göre maliyet anlamında çok önde başlıyorsunuz. Elektrik fiyatları çok hızlı değişkenlik gösterebiliyor. Herkes için bu böyle. Çok geniş ürün yelpazemiz var bu anlamda.
Şu anda tahsis edilen kapasiteler, yenilenebilir enerjiye dair, dolu durumda. Bu konuda yönetmelikte bir revizyon bekliyoruz. En azından bu insanların iç tüketimlerini karşılayacak kapasiteye dahil olmadan, olabildiğince insanların yatırım yapması ve yenilenebilir enerjinin desteklenmesi adına insanların önlerinin açılması lazım. Dağıtım şirketleri para kazanmak istiyor. Özelleştirme sırasında amaç, onların perakende elektrik satıp para kazanmak değildi. Onlar olayı en başından beri yanlış anlamışlar. Onlar yatırım yaptıklarında, devletten karşılığını alıyorlar zaten. Elektrik satacaklar tabi ki, ama kamu hizmeti de yapıyorlar bir yönüyle. Özelleşmiş bile olsa, böyle bir firma kamunun çıkarlarına aykırı hareket edemez. Bu vatandaş, ülke ve milli sermaye için çok kıymetli.
Trafo kapasiteleri artırılmalı
Bizim çok müşterimiz var. Başvuruyoruz, cevabını alamıyoruz. Bu yatırımcı ihracat yapıyor, rekabet etmek, maliyetlerini düşürmek istiyor. Çatısı da müsait. Ama kapasiteye takılıyor. Gereken düzenlemeler yapılmazsa, devlet TEİAŞ tarafında daha büyük yatırım yapmak zorunda kalacak.
Yusuf Türkoğlu
MYT Enerji YKB
Sıfır Geri Besleme projesi hayata geçerse sektör rahatlar
Güneş enerjisi santralleri, temiz enerji üretimi ve sürdürülebilirlik açısından giderek daha fazla tercih edilmektedir. Ancak, trafo merkezlerindeki kapasite sınırlamaları nedeniyle, yatırımcılar yalnızca kendi tüketimlerini karşılayacak kadar GES kurulumuna yönelebilmektedir. Güneş enerjisi santrali kurulumunda doğru hesaplamalar yapmak, kapasite problemine elbette aktif çözümler sunar. Yanlış hesaplamalar, üretimde istenmeyen pikler nedeni ile kar kaybına sebep olur. Elektrik üretimi ve tüketim değerleri arasındaki farklar güneş enerjisi santralinin amacı olan yatırım verimliliğini olumsuz etkiler. TEİAŞ tarafından geliştirilen ve GES üretiminin şebekeye geri beslenmeden kullanılmasını hedefleyen “Sıfır Geri Besleme” (Zero Feed-in) projesini yakından takip ediyor ve destekliyoruz. Bu projenin hızlı şekilde hayata geçirilmesi, hem yatırımcıyı hem de sektörü ciddi anlamda rahatlatacaktır.
Güneş enerjisi santralinde yatırımcıların ve sektörde bulunan firmaların izin sürecinde birçok yerden ayrı ayrı izin almak zorunda kalıyor. Farklı kurum ve kuruluşlardan izin alma durumu da 2-3 ay ve bazı dönemlerde daha uzun zaman dilimlerine denk düşüyor. En akılcı çözüm, izin süreçlerinin merkezi bir platformda toplanarak tüm başvuruların tek bir kanal üzerinden yürütülmesidir. Uzun izin süreçlerinin yatırımcıya ve sektörde bulunan firmaya maliyet ve emek kaybı yaşatacaktır. GES projelerinde en önemli teşvik de izin alma sürecine çözüm bulmaktır. İzin süreçlerinin dijital ortama taşınması, örneğin e-devlet üzerinden entegre izin başvuru modüllerinin geliştirilmesi hem süreyi kısaltacak hem de başvuru sahiplerinin iş yükünü azaltacaktır. İlgili kurum veya kuruluşlarındaki muhatapların ve çalışan sayısının artırılması kısa süreli de olsa çözüm sunacaktır.
Bu arada Türkiye’nin 2030- 2035 karbon hedefine ulaşabilmesi için elbette birçok madde bulunmaktadır, fakat konumuz ile ilgili olan madde ise ‘’Elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının yüzde 75’e çıkarılması’’ maddesidir. Bu maddedeki beklenti elbette yüksektir. Bu hedefe ulaşabilmek için mevcut teşviklerin artırılması ve çeşitlendirilmesi gerekmektedir. İlgili kurum ve kuruluşların özellikle teşvik konusunda meclise sunması gereken konuların olması gerektiğini düşünüyoruz. Onaydan geçen her ek teşvik elbette sektörün büyümesine ve yatırımcıların talep etmesine sebebiyet verecektir.
Öte yandan Elektrikli araç şarj istasyonlarının yaygınlaşmamasının en büyük sebeplerinden biri altyapı eksikliğidir. Şarj istasyonlarının yeterli sayıda bulunması gerekmektedir. Yeterli sayıda şarj istasyonunun kurulması ve mevcut şarj noktalarının iyileştirilmesi, elektrikli araç kullanımını teşvik etmektedir. Şarj istasyonlarının güç altyapısı sorunları da göz ardı edilmeyecek şekildedir. Elektrikli araçlar kısa sürede yüksek miktarda enerjiye ihtiyaç duyduğundan, hızlı şarj altyapısı güçlü ve güvenli bir elektrik altyapısı gerektirmektedir. Mevcut elektrik şebekeleri bu talebi karşılamakta zorlanmaktadır. Bu sorunu çözmek için güç altyapısının güncellenmesi ve şarj istasyonlarının daha fazla enerji sağlayabilmesi önemlidir. Ayrıca şarj istasyonlarının yangın, kaçak akım ve kullanıcı güvenliği konularında sertifikalı donanımlar ile donatılması, standartların belirlenmesi ve denetlenmesi büyük önem taşımaktadır.
Yenilenebilir enerji ve e-mobilite alanında atılacak her adım, sadece bugünün değil geleceğin de enerji altyapısını şekillendirecektir. Sektör oyuncularının, kamu kurumlarının ve yatırımcıların ortak akılla hareket etmesi, sürdürülebilir ve güçlü bir enerji dönüşümünü mümkün kılacaktır.