Ne tartıştığımız mı önemli, neyi tartıştığımız mı?
Bazen övgü için kullanılır "profesyonel" kavramı... Bir insandan bahsederken, "Ne kadar profesyonel adam?" deriz...
Bunu diyerek, işine saygısını, işinin sonuçlarına odaklılığını anlatırız. İşine hakimiyeti de içerir bu tanımlama. Bazen kötü anlamlar yükleriz bu kavrama; "Sen profesyonelsin, anlamazsın...Biz bu işi amatör ruhla yapıyoruz..." gibi.
İşimiz gereği, binlerce insana ait gerçeklerin üzerine inşa ederiz kendi yol haritamızı. Tabii, hiçbir ilkesi olmadan başkalarının gerçeklerine göre hayatını idame ettirenleri bu kapsam dışında bırakıyorum. Sonuçta önemli olan tüm gerçeklerin içersinde kendi doğrunuzu bulup, o doğrunun peşinde ilkelerden ödün vermeden, iletişiminizi yöneterek sonuçlara ulaşmaktır.
Kimi zamanlar, temsil ettiğimiz kimlikler diğer kimliklerle çatışır... Bu aslında çok da normal bir süreçtir. Dedik ya, binlerce gerçek üzerine inşa ediyoruz yolumuzu diye... Eğer sonuç odaklı isek, "hedef kitle için çözüm" peşinde koşarız, yok değil isek ne söylediğimizi kimse anlamaz.
Son günlerde yerel gazetelerdeki bazı fikri tartışmalara takmış durumdayım. Amaca yönelik, her fikir, sonuçta başarı getirecek her çatışma benim için makbuldür, ama yine de pozitif ve kırıcı olmayanı, mert olanı severim fikirleri tartışırken. Ama bakıyorum kimi zaman konu iki kurum ve onları temsil eden iki kimse ise, iş hayatındaki kimlikleri ile evlerine götürdükleri kimlikleri karışıyor gibi geliyor bana.
Düşünün, çok önemli bir konuda fikir tartışması yapıyorsunuz, bir anda bir taraf kişisel bir tespit üzerine saatlerce konuşma yaparsa, hele hele karşı taraf da "Sen ne yapıyorsun, bunun ne alakası var?" demek yerine, tartışmada gelinen boyuta kişisel katkılar yapıyorsa "Ana konu neydi?" diye düşünmez misiniz hiç?
Ya da kendinizi bu tartışmaların sonunda bir beklenti sahibi olan hedef kitlenin yerine koyun; "Ee, sonuç?" demez misiniz?
Belki bir süre sonra o konu hakkında kimin ne dediği karışır, hatta hangi fikri tuttuğu önemsiz hale gelir. Ufacık bir konunun etrafında dönmeye başlar tartışma ve siz bir anda o girdabın içinde "seyirci" gibi izlersiniz.
Hani çocuklar kendi aralarında kavga ederlerken, ana amaçları dışında "Ama o bana bunu dedi, şunu dedi..." noktasına geldiklerinde büyükler gülerek çocukların kafalarından tutup ayırtırlar ya, bu da o hesap...
Çocuk yapmaz bazen bu tartışmaları...
İki yüz kelime ile hayatını geçiren bir hatibin, dönüp dolaşıp diyeceği hep en baştakidir. Bir şeyi anlatma kabiliyeti önemli olduğu kadar, bir şeyi sonuca götürme kabiliyeti de başarılı insan için kullanılan tanımlamalardan bazılarıdır.
Okuyun bakın geçmiş hafta gazetelerini, bir örnek muhakkak bulacaksınız ve benim sorduğum soruları siz de soracaksınız...
Harbiden ne tartıştığımız mı, yoksa neyi tartıştığımız mı önemli?
Bazen övgü için kullanılır "profesyonel" kavramı... Bir insandan bahsederken, "Ne kadar profesyonel adam?" deriz...
Bunu diyerek, işine saygısını, işinin sonuçlarına odaklılığını anlatırız. İşine hakimiyeti de içerir bu tanımlama. Bazen kötü anlamlar yükleriz bu kavrama; "Sen profesyonelsin, anlamazsın...Biz bu işi amatör ruhla yapıyoruz..." gibi.
İşimiz gereği, binlerce insana ait gerçeklerin üzerine inşa ederiz kendi yol haritamızı. Tabii, hiçbir ilkesi olmadan başkalarının gerçeklerine göre hayatını idame ettirenleri bu kapsam dışında bırakıyorum. Sonuçta önemli olan tüm gerçeklerin içersinde kendi doğrunuzu bulup, o doğrunun peşinde ilkelerden ödün vermeden, iletişiminizi yöneterek sonuçlara ulaşmaktır.
Kimi zamanlar, temsil ettiğimiz kimlikler diğer kimliklerle çatışır... Bu aslında çok da normal bir süreçtir. Dedik ya, binlerce gerçek üzerine inşa ediyoruz yolumuzu diye... Eğer sonuç odaklı isek, "hedef kitle için çözüm" peşinde koşarız, yok değil isek ne söylediğimizi kimse anlamaz.
Son günlerde yerel gazetelerdeki bazı fikri tartışmalara takmış durumdayım. Amaca yönelik, her fikir, sonuçta başarı getirecek her çatışma benim için makbuldür, ama yine de pozitif ve kırıcı olmayanı, mert olanı severim fikirleri tartışırken. Ama bakıyorum kimi zaman konu iki kurum ve onları temsil eden iki kimse ise, iş hayatındaki kimlikleri ile evlerine götürdükleri kimlikleri karışıyor gibi geliyor bana.
Düşünün, çok önemli bir konuda fikir tartışması yapıyorsunuz, bir anda bir taraf kişisel bir tespit üzerine saatlerce konuşma yaparsa, hele hele karşı taraf da "Sen ne yapıyorsun, bunun ne alakası var?" demek yerine, tartışmada gelinen boyuta kişisel katkılar yapıyorsa "Ana konu neydi?" diye düşünmez misiniz hiç?
Ya da kendinizi bu tartışmaların sonunda bir beklenti sahibi olan hedef kitlenin yerine koyun; "Ee, sonuç?" demez misiniz?
Belki bir süre sonra o konu hakkında kimin ne dediği karışır, hatta hangi fikri tuttuğu önemsiz hale gelir. Ufacık bir konunun etrafında dönmeye başlar tartışma ve siz bir anda o girdabın içinde "seyirci" gibi izlersiniz.
Hani çocuklar kendi aralarında kavga ederlerken, ana amaçları dışında "Ama o bana bunu dedi, şunu dedi..." noktasına geldiklerinde büyükler gülerek çocukların kafalarından tutup ayırtırlar ya, bu da o hesap...
Çocuk yapmaz bazen bu tartışmaları...
İki yüz kelime ile hayatını geçiren bir hatibin, dönüp dolaşıp diyeceği hep en baştakidir. Bir şeyi anlatma kabiliyeti önemli olduğu kadar, bir şeyi sonuca götürme kabiliyeti de başarılı insan için kullanılan tanımlamalardan bazılarıdır.
Okuyun bakın geçmiş hafta gazetelerini, bir örnek muhakkak bulacaksınız ve benim sorduğum soruları siz de soracaksınız...
Harbiden ne tartıştığımız mı, yoksa neyi tartıştığımız mı önemli?
Sayı: 601 - Sayı'nın Kapağı