ÖZEL HABER – Göksel BAŞARAN – Hıdırcan KAYA
İş dünyası, mevcut faiz seviyelerinin yatırım yapma iştahını büyük ölçüde düşürdüğünü, üretim planlarını ötelediğini ve işletme sermayesi ihtiyacını karşılamada ciddi güçlükler yaşandığını belirtiyor. Üretici, sadece krediye erişim değil; aynı zamanda vergi indirimi, dijitalleşme destekleri, ihracat teşvikleri ve kısa çalışma ödeneği gibi çok boyutlu araçların da devreye alınması gerektiğini düşünüyor.
Geçtiğimiz hafta, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, kısa çalışma ödeneğinin tekrar devreye alınmasını ve KOBİ’ler başta olmak üzere reel sektörün ticari krediye erişiminin kolaylaştırılmasını önermişti. BTSO Başkanı İbrahim Burkay’ın finansman maliyetlerinin düşmesi gerektiği ile ilgili açıklaması ve BUSİAD Başkanı Buğra Küçükkayalar’ın ise Merkez Bankası’nın uyguladığı faiz indirimlerinin sürmesinin ihtiyaç olduğu ile ilgili açıklamalarını iş dünyasına sorarak, görüşlerini aldık. Yüksek kredi faizleri, daralan finansman imkanları ve artan ekonomik belirsizlikler, reel sektörü ciddi şekilde zorlarken; iş dünyası, sadece faiz indirimiyle değil, enflasyonla uyumlu para politikaları, yapısal reformlar ve güven ortamı tesis edilerek desteklenmesi gerektiğini vurguluyor. Üretim, yatırım ve istihdamın sürdürülebilirliği için kısa çalışma ödeneği gibi sosyal koruma mekanizmalarının yeniden gündeme alınmasını talep eden sanayiciler, ekonomi yönetiminden öngörülebilirlik ve reel sektöre duyarlı politikalar bekliyor.
Faiz indirimi tek başına yeterli değil
İş dünyası, Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini ilkesel olarak üretim ve yatırım açısından olumlu karşılasa da bu adımın enflasyonla mücadeleden kopuk şekilde yürütülmesinin büyük riskler taşıdığına dikkat çekiyor. Kur dalgalanmaları, fiyat istikrarsızlığı ve güven eksikliği; faiz indiriminin yaratabileceği pozitif etkiyi kısa sürede ortadan kaldırabiliyor. Bu nedenle, para politikasının yalnızca faiz üzerinden değil; mali disiplin, yapısal reformlar ve güçlü iletişimle desteklenmesi gerektiği yönünde görüş birliği oluşmuş durumda. Faiz indiriminin etkili olabilmesi için, enflasyon kontrol altına alınmalı ve ekonomi yönetimi güven vermeli.
Kısa çalışma ödeneği yeniden gündeme gelmeli
Pandemi döneminde başarıyla uygulanan kısa çalışma ödeneği, yeniden tartışmaya açılmış durumda. Sanayi üretiminin dönemsel dalgalanmalara açık yapısı, küresel talep daralmaları ve ekonomik belirsizlikler, bu tür destek mekanizmalarını tekrar gerekli hale getiriyor. İş dünyası, kısa çalışma ödeneğinin belirli kriz anlarında, sıkı denetimlerle ve sektörel ihtiyaçlara göre esnek biçimde uygulanmasını savunuyor. Uygulamanın, hem işletmelerin ayakta kalmasına hem de istihdamın korunmasına katkı sağlayacağına inanılıyor. Özellikle emek yoğun sektörlerde bu destek, üretimin sürdürülebilirliği açısından kritik bir güvence olarak değerlendiriliyor.
Ortak talep: Güven, öngörülebilirlik ve üretim odaklı politikalar
Bursa iş dünyasının ortak beklentisi; öngörülebilir bir ekonomik iklimin yaratılması, reel sektöre duyarlı ve şeffaf bir ekonomi yönetimi ve üretim-tabanlı kalkınma politikalarının benimsenmesi. İş dünyası, sadece krediye erişim değil; aynı zamanda vergi indirimi, dijitalleşme destekleri, ihracat teşvikleri gibi çok boyutlu araçların da devreye alınması gerektiğini düşünüyor. Finansman maliyetlerinin düşürülmesi, yatırımın teşvik edilmesi ve iş gücünün korunması için hızlı, etkili ve sahaya uygun çözümlerin hayata geçirilmesi bekleniyor.
Faiz indirimleri dikkatli yönetilmeli
Yalçın TOY – Kayapa OSB YKB
Global ekonomide yaşananların pek çok ülkede ciddi sıkıntılara sebep olduğunu gözlemliyoruz. Bu anlamda fırtına geliyor derken tusunamide boğulduk diyebilirim.
Kredi faizlerinin yüksek olması, kısa vadede enflasyon ile mücadelede bir araç olarak kullanılabilirken, uzun vadede ekonomik büyümeyi ve yatırım faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle, faiz oranlarının dikkatlice ayarlanması, hem ekonomik istikrar hem de büyüme için kritik öneme taşımaktadır.
Finansmana erişimin kolaylaştırılması, ekonominin sağlıklı bir şekilde büyümesi için kritik öneme sahiptir. Ancak bu, sadece devlet politikaları ile değil, aynı zamanda finansal sistemin dijitalleşmesi, alternatif finansman araçlarının kullanılması ve toplumsal düzeyde finansal okuryazarlığın artırılmasıyla mümkün olacaktır.
Merkez Bankası'nın faiz indirimlerini sürdürmesi, ekonomik büyüme için kısa vadede faydalı olabilir, ancak uzun vadede dikkatli yönetilmesi gereken bir süreçtir. Sürekli düşük faiz oranları, talep ve borçlanma artışına yol açarken, enflasyonist baskılar, finansal istikrarsızlık ve aşırı borçlanma gibi riskleri de beraberinde getirebilir. Bu nedenle, faiz indirimlerinin bir denge içinde olması ve ekonominin genel sağlığına zarar vermemesi için dikkatle yönetilmesi gerekmektedir.
Kısa Çalışma Ödeneği de, geçici ekonomik sıkıntılar döneminde istihdamın korunması için etkili bir araçtır. Ancak uzun vadede, sürekli KÇÖ desteği yerine, iş gücü piyasasının esnekliğini artıracak ve işçilerin sektör değişimlerine uyum sağlamalarına yardımcı olacak politikaların geliştirilmesi önemlidir. Her iki taraf için de sürdürülebilir bir ekonomi ve istihdam yapısının kurulabilmesi için kısa vadeli ve uzun vadeli stratejilerin bir arada uygulanması gerekecektir.
Erol Gülmez
NOSAB YKB
KOBİ düzeyindeki firmalar, finansman sıkıntıları yaşıyor
Günümüzde reel sektör, özellikle KOBİ düzeyinde firmalarımız, yüksek kredi faizleri ve daralan kredi hacmi nedeniyle ciddi finansman sıkıntıları yaşamaktadır. Bu durum, üretim planlamasından yatırım projelerine, işletme sermayesinden ihracat hedeflerine kadar birçok alanda firmaların hareket kabiliyetini kısıtlamaktadır. Nakit akışındaki bozulmalar ise zincirleme bir şekilde tedarikçi ve çalışanlara kadar yansıyan riskler oluşturuyor. Bu sorunun aşılabilmesi için; öncelikle firmaların bankacılık sistemine daha kolay ve uygun maliyetlerle erişimini sağlayacak kredi mekanizmaları geliştirilebilir. Yalnızca bilanço gücüne dayalı değil, projenin potansiyel değerine ve sektör bazlı değerlendirmelere göre yapılandırılmış finansman modelleri hayata geçirilmelidir. Özellikle Eximbank destekleri, KGF teminatlı krediler ve uzun vadeli yatırım kredileri yeniden yapılandırılarak sadeleştirilmelidir. Politika faizlerinin düşürülmesi, yatırım ortamı açısından elbette olumlu bir sinyaldir. Ancak bu adımın makroekonomik dengeyle uyumlu şekilde, özellikle enflasyon hedeflemesi ile koordineli yürütülmesi büyük önem taşıyor. Düşük faizli krediye ulaşım kolaylaşsa bile, enflasyon kaynaklı maliyet artışları reel sektörün yükünü hafifletmeyecektir. Faiz indirimi, doğru iktisadi iklimde uygulandığında yatırımı ve üretimi teşvik eder, istihdamı artırır ve tüketici güvenini güçlendirir. Ancak bu politikanın sürdürülebilirliği, yalnızca merkez bankası kararlarıyla değil; mali disiplin, yapısal reformlar ve öngörülebilir ekonomi yönetimiyle desteklendiğinde gerçek etki yaratır. Kısa çalışma ödeneği, ekonomik aktivitenin yavaşladığı, belirsizliklerin arttığı ve işletmelerin operasyonel risklerle karşı karşıya kaldığı dönemlerde bu tür destek mekanizmalarının devreye alınması, iş gücü piyasasının istikrarı açısından kritik öneme sahiptir. Bu tür mekanizmaların uygulanmasında dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Öncelikle destek, sektörel ve bölgesel dinamikler dikkate alınarak planlanmalı; ihtiyaç analizi temelinde, objektif ve şeffaf kriterlerle yürütülmelidir. Ayrıca, geçmiş uygulamalarda karşılaşılan suiistimallerin önüne geçmek için denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir. İçinden geçtiğimiz bu dönemde; şeffaf, öngörülebilir, istikrarlı ve reel sektörün ihtiyaçlarına duyarlı bir ekonomik yönetim anlayışının benimsenmesi, ülke ekonomimizin uzun vadeli sağlığı açısından kritik öneme sahiptir.
Osman Nuri Canik
TOSAB YKB
Şirketlere soluk aldırmak için KÇÖ şart
Döviz kurları tedrici olarak artırılmalı, yoksa tüm sanayi ölüyor. En büyük sorun 2023,2024,2025 yıllarında kur artışı %15, tüm girdi maliyetleri ise işçilik dahil Euro bazında %50’den fazla arttı ve sermayelerimizi eritti. Faizler arz talep kanunları içinde doğal olarak kendi seviyesini bulur. Suni müdahalelerin bizi ne duruma düşürdüğünü hep birlikte yaşadık. Şirketlere biraz soluk aldırabilmek için kısa çalışma ödeneği devreye alınmalıdır. AB’nin Çin rekabeti karşısında Türkiye başarılı ve verimli işçilik, ustalık ve mühendislikle AB Şirketleri için can suyu olmuştur. AB’nin bize ihtiyacı bizim onlara olan ihtiyacımızdan büyüktür. Yatırım için en büyük engel Avrupa tipi olmayan demokrasi ve hukuk uygulamalarıdır. Bu düzeldiği takdirde 1 gecede Türkiye ekonomisi düze çıkar.
Fatih İğrek
Makine İmalatçıları Birliği (MİB) Başkanı
Gün, üreticiyi destekleme günüdür
Üretim yapan sanayi işletmeleri için finansmana erişim, son dönemde yalnızca maliyet değil, erişilebilirlik açısından da ciddi bir sorun haline gelmiştir. Kısa vadeli, yüksek faizli kredi modelleri hem yatırım kararlarını zorlaştırmakta hem de işletme sermayesini baskı altına almaktadır. Bu durum teknolojik yatırımları yavaşlatmakta, ihracat potansiyelini sınırlamaktadır. Çözüm olarak, üretim yapan firmalara özel, uzun vadeli ve düşük faizli “stratejik sektör kredileri” gibi hedeflenmiş finansman modellerine ihtiyaç duyulmaktadır. Kamu bankalarının öncülüğünde, özel bankalar da bu sürece aktif şekilde dahil edilmelidir. Yerel kalkınmayı hedefleyen yeni teşvikler de çok olumludur. Faiz indirimi, kur ve enflasyon ile birlikte dengeli şekilde yönetildiğinde üreticiler için olumludur. Bu birliktelik sağlanmadığında, faiz düşse bile belirsizlik artar, yatırımlar ertelenir. Sanayiciler olarak istikrarlı ve öngörülebilir bir ortamda faiz indiriminin faydalı olduğuna inanıyoruz. Kurun, enflasyonun ve finansman koşullarının birlikte uyum içinde olması; üretimi, yatırımı ve istihdamı artıran asıl etkendir. Kısa çalışma ödeneği hakkında görüşümüz: Sanayi üretimi dönemsel dalgalanmalara açıktır. Özellikle küresel talep daralmalarında firmalar geçici olarak sipariş düşüşleri yaşayabilmektedir. Bu tür dönemlerde kısa çalışma ödeneği gibi mekanizmalar; işten çıkarmaları önleyerek hem istihdamı korur hem de firmaların toparlanma sürecine katkı sağlar. Bu uygulama; sektör bazlı, denetimli ve süreli olarak yeniden tasarlanmalı; özellikle ihracat yapan ve nitelikli personel çalıştıran firmalar için bir güvence unsuru haline getirilmelidir. Makine sektörü olarak, Türkiye’nin teknolojiye dayalı sanayileşme hedefinde stratejik bir rol üstleniyoruz. Avrupa ve dünya ile rekabet edebilmek için öngörülebilir, yatırım dostu ve üretimi önceleyen politikalar bekliyoruz. Sanayici olarak bizler, ülkemizin geleceğine güveniyor, sorunlara çözüm arayan değil çözüme ortak olan bir yaklaşımla çalışıyoruz. Gün, üretimi ve üreticiyi destekleme günüdür.
Onur Kutlualp
DOSABSİAD YKB
Yüksek faiz, istihdamı da etkiliyor
Türkiye ekonomisi, son dönemde önemli bir dönüşüm sürecinden geçerken, üretim, yatırım ve istihdam alanında sürdürülebilirliği sağlamanın yolu, reel sektörün ihtiyaçlarının doğru şekilde karşılanmasından geçmektedir. Bu kapsamda en kritik başlıklardan biri, işletmelerin finansmana erişiminde yaşanan zorluklardır. Özellikle yüksek faiz oranları, işletmelerin nakit akışlarını zorlaştırmakta ve yeni yatırım kararlarını ötelemesine neden olmaktadır. Bu durum sadece büyümeyi değil, aynı zamanda üretim kapasitesini ve istihdamı da doğrudan etkilemektedir. Finansman kaynaklarının daha erişilebilir ve öngörülebilir hale getirilmesi, ekonomik istikrarın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi açısından zaruridir. Reel sektöre yönelik desteklerin artırılması, yalnızca firmaların ayakta kalmasını değil, aynı zamanda ülke genelinde ekonomik istikrarın korunmasını da sağlayacaktır. Özellikle tekstil, hazır giyim, deri ve ayakkabı gibi emek yoğun sektörler, üretim süreçlerinde çok sayıda iş gücüne ihtiyaç duymakta ve ekonomik dalgalanmalardan ilk etkilenen sektörler arasında yer almaktadır. Bu sektörlerin ayakta kalması, istihdamın korunması ve üretim kapasitelerinin sürdürülmesi açısından özel destek programlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Bu süreçte Merkez Bankası’nın faiz politikaları da belirleyici bir rol oynamaktadır. Politika faizlerinde indirime gidilmesi, doğru bir zamanlama ve yapısal reformlarla desteklendiği takdirde; üretim maliyetlerinin düşmesi, yatırımların artması ve istihdamın korunması yönünde olumlu etkiler yaratacaktır. Ancak bu süreç, enflasyonla mücadele hedefleriyle uyumlu ve dengeli bir şekilde yürütülmelidir. Diğer yandan, ekonomik dalgalanmaların işletmeler üzerindeki etkilerini hafifletmek adına geçmişte başarıyla uygulanan kısa çalışma ödeneği gibi sosyal destek mekanizmalarının yeniden değerlendirilmesi gereklidir. Bu tür uygulamalar, hem işletmelerin iş gücünü kaybetmeden faaliyetlerine devam etmesini sağlayacak, hem de çalışanların gelir güvencesini koruyarak sosyal dengeleri destekleyecektir.
İskender İskenderoğlu
BALKANTÜRKSİAD YKB
Önce istihdamla mücadele edilmelidir
Reel sektör, yüksek faiz oranları ve krediye erişimdeki sıkılaşma nedeniyle finansmana ulaşmakta zorlanmakta, bu da yatırımların ertelenmesine ve işletmelerin nakit akışı yönetiminde sıkıntılar yaşamasına neden olmaktadır. Bu sorunun aşılması için, finansal piyasalarda istikrar sağlanmalı ve reel sektöre yönelik uygun maliyetli kredi mekanizmaları geliştirilmelidir. TCMB’nin faiz indirimlerini sürdürmesi kısa vadede reel sektör, istihdam ve tüketici harcamalarını destekleyebilir; ancak enflasyonist baskıları artırarak uzun vadede finansal istikrarı ve yatırım ortamını olumsuz etkileyebilir. Enflasyonla etkin mücadele edilmeden yapılan faiz indirimleri, fiyat istikrarını bozarak ekonomik belirsizlikleri artırabilir. Ekonomik dalgalanmaların yaşandığı dönemlerde kısa çalışma ödeneği uygulamasının yeniden devreye alınması, işletmelerin istihdamı korumasına ve çalışanların gelir kaybını azaltmasına önemli katkı sağlar. Ancak bu tür desteklerin suistimal edilmemesi için yalnızca geçici ve açıkça tanımlanmış kriz dönemlerinde, sıkı denetim mekanizmalarıyla birlikte uygulanması gereklidir.
Murat Evke
RUMELİSİAD YKB
Faizlerin makul seviyelerde tutulması, üretim ve yatırım iştahını artırır
Son dönemde ülkemiz ekonomisinin temel dinamiklerinden biri olan reel sektör, özellikle finansmana erişimde ciddi zorluklarla karşı karşıya. Kredi faizlerindeki yükseklik, teminat koşullarının ağırlaşması ve krediye erişimin zorlaşması, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerimizi ve üretici firmalarımızı olumsuz etkiliyor. Bu durum yeni yatırımların önüne set çekiyor, mevcut işletmelerimizin büyümesini ve ihracata yönelmesini sınırlıyor. Finansmana erişimin kolaylaştırılması için bankacılık sektöründe hem faiz oranlarının sürdürülebilir seviyelere çekilmesi hem de işletmelerin dinamiklerine uygun yeni finansman modellerinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Ayrıca Merkez Bankası ve ilgili kamu kurumlarının özel sektör odaklı programlar geliştirmesi, kredi garanti mekanizmalarının güçlendirilmesi, reel sektörün nefes almasına katkı sağlayacaktır. Merkez Bankası’nın politika faizlerini düşürme eğilimini reel sektör destekleyecek bir hamle olarak görüyoruz. Elbette burada önemli olan nokta; faiz indiriminin piyasada güveni ve istikrarı zedelemeden, enflasyonla mücadele politikasından sapmadan dikkatli şekilde kurgulanmasıdır. Faizlerin makul seviyelerde tutulması, üretim ve yatırım iştahını artırır, istihdamı destekler ve ekonomik büyümeye katkı sağlar. Ancak atılan adımların kalıcı ve öngörülebilir olması, ekonomi yönetimiyle piyasa arasında güven ilişkisinin tesis edilmesi son derece önemlidir. Bunun yanı sıra, faiz indirimlerinin sebep olabileceği kur hareketlerine ve olası enflasyonist etkilerine karşı tedbirli olunması gerektiğini düşünüyoruz. Dengeli bir para politikası hem finansal istikrarı hem de büyümeyi sağlamada en etkili yol olacaktır. Pandemi döneminde ülkemiz sanayisinin ve iş gücünün korunmasında kısa çalışma ödeneği büyük bir rol oynadı. Ekonomik dalgalanmaların sıkça yaşandığı günümüzde, böylesi desteklerin zaman zaman yeniden gündeme alınması hem istihdamı koruyucu hem de işletmeleri güçlendirici bir unsur taşır. Elbette kısa çalışma ödeneği yalnızca geçici dönemler ve olağanüstü şartlara yönelik, zamanı ve kapsamı iyi belirlenmiş şekilde uygulanmalı. Programın amacına uygun ve şeffaf ilerlemesi, iş gücü piyasasını desteklediği kadar, ekonomik disiplinin de korunmasını sağlar. Biz Rumelisiad olarak, kısa çalışma ya da benzeri mekanizmaların esnek, etkili ve adil yöntemlerle kurgulanmasını destekliyoruz. Rumelisiad olarak Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi, rekabetçi üretimi ve yüksek katma değerli ihracatı için her türlü politika ve desteğin arkasında olduğumuzu her fırsatta dile getiriyoruz. Bugün reel sektörün nefes almasına, güven ortamının ve istikrarın sağlanmasına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Yerelden globale ortak akılla hareket edilmeli, iş dünyasının sahadan gelen talepleri karar süreçlerinde mutlaka dikkate alınmalı. Bursa ve ülke ekonomisi için elimizi taşın altına koymaya, üyelerimizden aldığımız güçle üretmeye ve ülkemiz için değer yaratmaya devam edeceğiz.
Abidin Şakir Özen
BUYSAD YKB
Yüksek faiz oranları, firmalarımızın finansmana ulaşmasını zorlaştırıyor
Yemek sanayiinde yüksek girdi maliyetleri ve sözleşmeli iş yapısı nedeniyle güçlü bir nakit akışı gerekiyor. Ancak son dönemde yüksek faiz oranları ve sıkı kredi koşulları, firmalarımızın finansmana ulaşmasını zorlaştırıyor. Bu durum hem üretimi hem de hizmet kalitesini olumsuz etkiliyor. Sektörlere özel, düşük faizli ve uzun vadeli kredi imkanlarının geliştirilmesi önemli. Faiz indirimleri yatırım ortamı açısından olumlu bir adımdır. Ancak bu politikaların enflasyonla mücadeleden kopmadan, öngörülebilirlik içinde yürütülmesi gerekir. Aksi halde maliyetler artmaya devam eder. Gıda sektöründe öngörülebilir ve dengeli bir ekonomik iklim, faiz indiriminden daha değerlidir. Kısa çalışma ödeneği pandemi döneminde sektörümüzü ayakta tuttu. Ekonomik dalgalanmaların yaşandığı bugünlerde de bu desteğin yeniden, sade ve hızlı uygulanabilir bir biçimde devreye alınması kritik. Bu mekanizma hem işletmeleri hem çalışanları korur; istihdamın devamlılığına da katkı sağlar.
Mustafa Gümüş
BUMİAD YKB
Üretim politikalarına geri dönülmeli
Reel sektörün finansmana erişimde yaşadığı sorunlar; devletin bankalara büyüme yeni kredi verme sınırı koyması, işletmelerin piyasa şartlarını devralması sonucu ciro düşmeleri nedeniyle kredi limiti oluşması, yaşanan ticari davaların sicile yansıması nedeniyle konkordatolar ve iflaslar sonucunda bankaların bütçe/piyasa riski görmesi sonucu kredileri yavaşlatması. Öncelikle ticari faaliyet canlandırılmalı. Durgunluk enflasyondan daha kötü sonuçlar doğurabilir. Faiz - Döviz kuru artışı makası acilen kapatılmalı. Reel üretim maliyetleri gerçekçi dünya pazarlarına ulaşmamızı garanti edecektir. Kısa çalışma ödeneği nispeten destekleyicidir ancak ana amaç doğru üretim- tüketim-ticaret rakamlarına ve yaşamsal döngüye kavuşmaktır. Acilen üretim politikalarına geri dönülmeli, ticaret ve ihracat desteklenmeli, yerli üretici korunmalıdır. Bir zamanlar hibe olarak alınan uçakların uçak sanayisini bitirdiği gibi; tarım, tekstil, otomotiv vb. sektörlerimiz yok olacaktır. Devlet giderleri azaltılarak, vergi, ÖTV, KDV, ceza vb. adlar altında vatandaşın alın terinden alınan pay mutlaka azaltılmalıdır. Üretmeden var olabilen devlet örneği yoktur. Üretmek var olmaktır. Odalarımız ve sivil toplum kuruluşlarımız, piyasadan aldıkları verileri doğru ve politika yapıcılardan bağımsız olarak açıklayabilmelidir.
Şeyda Şençayır
BUİKAD YKB
Şeffaflık ve güven temel ilke olmalıdır.
Yüksek faiz oranları:Kredi maliyetlerini artırarak yatırım iştahını düşürür.
Bankaların risk iştahının düşüklüğü: Özellikle KOBİ’lere kredi verme konusunda çekimser davranmaları.
Teminat sorunu: Özellikle küçük işletmeler yeterli teminat gösteremediği için krediye erişememekte zorlanır.
Krediye erişimde bürokrasi: Kredi süreçlerinin yavaş ve karmaşık olması.
Kur dalgalanmaları: Döviz bazlı borçlanan firmaların finansal istikrarı sarsılıyor.
Olumsuz etkiler:
Yatırımların ertelenmesi veya iptali, istihdamın daralması, üretim ve ihracat kapasitesinin düşmesi, nakit akışında bozulma ve iflas riskinin artması
Çözüm önerileri:
Kredi garanti fonlarının güçlendirilmesi, faiz oranlarında istikrar ve öngörülebilirlik sağlanması, alternatif finansman yöntemlerinin (fintech, kitle fonlama vb.) teşvik edilmesi, özellikle KOBİ’lere özel destek paketlerinin devreye alınması, kredi tahsis süreçlerinin dijitalleştirilerek hızlandırılması. Faiz indirimi kısa vadede ekonomik büyümeyi ve iç talebi destekleyebilir. Ancak enflasyon kontrol altına alınmadan yapılan faiz indirimleri, fiyat istikrarını bozarak güven kaybına neden olabilir.
Etkileri:
Enflasyon: Düşük faiz, tüketici harcamalarını ve kredi talebini artırarak enflasyonu tetikleyebilir.
Reel sektör: Kısa vadede finansmana erişim kolaylaşır; fakat uzun vadede maliyetler artabilir.
İstihdam: Talep artışıyla kısa vadede olumlu etkiler; ama yüksek enflasyon karşısında ücretler erirse istihdam riske girebilir.
Tüketici harcamaları: Düşük faizle artabilir ama alım gücünün düşmesi ters etkileyebilir.
Faiz politikası, tek başına çözüm değildir. Mali disiplin, yapısal reformlar ve güven ortamı ile desteklenmelidir. TCMB’nin bağımsızlığı ve para politikası araçlarının öngörülebilirliği, güven için kritiktir. Ekonomik kriz, afet veya pandemi gibi dönemlerde işletmeleri ve çalışanları geçici olarak korur. İşten çıkarmaların önüne geçerek istihdamı korur. İşgücü piyasasında esneklik sağlar. İşletmelerin yeniden toparlanmasını kolaylaştırır. Uzun vadede işverenler tarafından kötüye kullanılabilir. Gerçek ihtiyaç yerine maliyet düşürme amacıyla başvuranlar olabilir. Denetim ve kriterlerin net olmaması sistemin verimini azaltabilir. Sadece geçici, dışsal şoklar durumunda devreye alınmalı. Sıkı denetim mekanizması kurulmalı. Belirli sektörlere ve koşullara özel hale getirilmeli. İşverenin yeniden tam kapasiteye dönme planı olmalı. Kısa çalışma ödeneği dışında; gelir destek programları, istihdam koruma fonları gibi daha esnek ve sektörel çözümler de değerlendirilebilir. Reel sektörün desteklenmesi sadece krediyle değil; vergi indirimi, yatırım teşviki, dijitalleşme destekleri, ihracat kolaylıkları gibi çok boyutlu politikalarla mümkündür. Ekonomik karar alma süreçlerinde öngörülebilirlik, şeffaflık ve güven temel ilke olmalıdır. Eğitimli işgücü, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik ekseninde yapılan yatırımlar uzun vadede rekabet gücünü artıracaktır.
Tolga Papatya
GESİAD YKB
Alternatif finansman kaynakları geliştirilmeli
Türkiye'de reel sektör, yüksek faiz oranları, kredi daralması ve bankaların risk iştahının düşük olması nedeniyle finansmana erişimde zorluk yaşamaktadır. Bu durum işletmelerin yatırım kararlarını ertelemesine, üretim kapasitesinin düşmesine ve nakit akışı sorunlarının artmasına yol açmaktadır; çözüm için ise alternatif finansman kaynaklarının geliştirilmesi ve krediye erişimin kolaylaştırılması gerekmektedir.
TCMB’nin politika faizlerini düşürme eğilimi, kısa vadede iç talebi ve istihdamı canlandırsa da, enflasyonla mücadeleyi zorlaştırarak makroekonomik istikrarı riske atabilir. Bu politikanın kalıcı fayda sağlaması için enflasyon kontrol altına alınmalı, aksi takdirde yatırım ortamında belirsizlik ve finansal kırılganlıklar artabilir.
Kısa çalışma ödeneğinin yeniden uygulanması, ekonomik belirsizlik dönemlerinde istihdamı koruyarak hem işletmelere hem de çalışanlara önemli bir güvence sağlar. Ancak bu uygulamanın etkin olabilmesi için sadece geçici kriz durumlarında, şeffaf kriterlerle ve denetimli bir şekilde hayata geçirilmesi gereklidir.
Osman Akın
MARSİFED YKB
KÇÖ, istihdamı korumak için etkili bir araçtır
Reel sektör, artan maliyetler ve sıkılaşan kredi koşulları nedeniyle finansmana erişimde ciddi güçlükler yaşamaktadır. Bu durum üretim ve istihdamı olumsuz etkilerken, çözüm için uygun faizli kredi imkanlarının artırılması ve finansman kanallarının çeşitlendirilmesi önem taşımaktadır.
Faiz indirimleri kısa vadede büyümeyi ve iç talebi desteklese de, enflasyon yüksek seyrederken bu politika fiyat istikrarını ve yatırım güvenini zayıflatabilir. Kalıcı fayda için faiz adımları, enflasyonla uyumlu ve öngörülebilir bir para politikası çerçevesinde atılmalıdır.
Kısa çalışma ödeneği, ekonomik durgunluk dönemlerinde istihdamı korumak için etkili bir araçtır; ancak sürdürülebilir olması için yalnızca gerçek ihtiyaç halinde, geçici ve denetimli olarak uygulanmalıdır. Aksi halde, iş gücü piyasasında verimsizlik ve kamu maliyesinde yük oluşabilir.
İlker Duran
BUKSİAD YKB
Düşük faiz ortamı finansal yükleri azaltabilir
Reel sektör açısından en önemli başlıklardan biri, her zaman olduğu gibi, uygun koşullarda ve sürdürülebilir şekilde finansmana erişimdir. Son dönemde artan kredi maliyetleri ve krediye ulaşmadaki zorluklar, işletmelerin planlama süreçlerini ve nakit akışlarını olumsuz etkileyebiliyor. Bu durum, özellikle üretim ve yatırım kararlarında yavaşlamalara neden olabiliyor. Finansman erişiminin kolaylaştırılması adına kamu ve özel sektörün birlikte çalışacağı çözümlerin hayata geçirilmesinin, iş dünyasına olumlu katkı sağlayacağına inanıyoruz. Merkez Bankası’nın faiz politikaları, ekonominin birçok alanında belirleyici bir rol oynuyor. Faiz indirimleri, yatırım iştahını ve üretim kapasitesini artırma potansiyeli taşırken, aynı zamanda enflasyonla mücadelede de dikkatli bir dengeyi gerektiriyor. Burada önemli olan, uygulanan politikaların orta ve uzun vadede istikrarı sağlayacak şekilde yapılandırılmasıdır. Reel sektör açısından bakıldığında, düşük faiz ortamı finansal yükleri azaltabilir; ancak sürdürülebilir bir ekonomik ortam için fiyat istikrarı da büyük önem taşıyor. Kısa çalışma ödeneği, zorlu dönemlerde işletmelerin ayakta kalmasına ve istihdamın korunmasına ciddi katkı sunmuş bir uygulamadır. Özellikle belirsizliklerin yoğun olduğu zamanlarda hem işverenler hem de çalışanlar açısından güven verici bir mekanizma olmuştur. Uygulamanın yeniden gündeme alınması, gerektiğinde ve uygun koşullarda, ekonomiye esneklik kazandırabilir. Bu tür desteklerin şeffaf, adil ve hızlı bir şekilde işletilmesi, etkisini daha da artıracaktır. Türkiye ekonomisinin dinamik ve güçlü yapısı, her dönem zorlukları aşacak potansiyele sahiptir. Önemli olan, tüm paydaşların ortak akılla hareket edebilmesi ve sürdürülebilir bir kalkınma anlayışını benimsemesidir. Bursa AFSİAD olarak, reel sektörün gelişimine katkı sağlayacak her yapıcı adımın yanında durmaya devam edeceğiz.
Şeref Demir
İMSİAD YKB
Finansmana erişim mekanizmaları yeniden gündeme gelmeli
Ülkemiz ekonomisinin omurgasını oluşturan reel sektör, son dönemde gerek yüksek finansman maliyetleri gerekse piyasadaki nakit daralması nedeniyle ciddi bir sıkışıklık içerisindedir. Sektör temsilcilerinin de vurguladığı gibi, bu sürecin yönetilebilir hale gelmesi için belirli adımların ivedilikle atılması gerekmektedir. Son yıllarda enflasyonla mücadele politikaları kapsamında uygulanan sıkı para politikaları, kredi faizlerinde tarihi seviyelere ulaşılmasına neden olmuştur. Bu durum, özellikle inşaat sektörü gibi finansmana bağımlılığı yüksek alanlarda projelerin ötelenmesine, üretimin yavaşlamasına ve istihdamın daralmasına yol açmaktadır. Ayrıca, bankaların kredi verme konusunda temkinli davranmaları da iş dünyasını zora sokmaktadır. Bu sorunun aşılabilmesi için öncelikle kamu bankalarının sektörel önceliklere göre uygun vadeli ve düşük maliyetli kredi programları oluşturmalı, proje bazlı finansman modellerinin geliştirilmeli ve Kredi Garanti Fonu gibi mekanizmaların kapsamının genişletilerek likiditeyi artırması gerekmektedir. TCMB’nin faiz indirimi eğilimini sürdürmesi, doğru araçlarla desteklendiği takdirde reel sektör açısından can suyu olabilir. Faiz indirimi, üretici maliyetlerini düşüreceği gibi, yatırımları teşvik edecek ve istihdamı artıracaktır. Ancak bu sürecin başarısı, enflasyonla mücadelede kararlı ve dengeli bir para politikası ile mümkün olacaktır. Aksi halde, kontrolsüz faiz indirimleri kur şokları, dış kaynak akışında azalma ve fiyat istikrarında bozulma riskini doğurabilir. Bu nedenle, faiz indiriminin, kontrollü ve yapısal reformlarla desteklenmiş bir çerçevede uygulanması hem yatırım ortamını iyileştirir hem de finansal istikrarı korur. Bugün yaşadığımız ekonomik daralma, sadece rakamlarla değil; üretimden istihdama, toplumsal refahtan geleceğe duyulan güvene kadar birçok alanda ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Bu süreçte kamu ile özel sektörün eşgüdüm içerisinde hareket etmesi, sadece günü kurtarmak değil; uzun vadeli, sürdürülebilir bir büyüme modeli inşa etmek adına kritik önemdedir. Bizler, reel sektör temsilcileri olarak; ülkemizin potansiyeline, girişimcisine ve emeğine güveniyor, doğru politikalarla bu zorlukları aşacağımıza inanıyoruz.
Mehmet BAYEZİT
BEKSİAD YKB
Reel sektör, özellikle KOBİ’ler başta olmak üzere, son dönemde artan kredi faiz oranları ve bankaların kredi verme konusunda daha temkinli yaklaşımları nedeniyle ciddi finansman zorlukları yaşamaktadır. Krediye erişimdeki sıkılaşma, işletmelerin nakit akışlarını yönetmelerini zorlaştırmakta, yatırımların ertelenmesine, üretimin daralmasına ve istihdam kapasitesinin gerilemesine yol açmaktadır. Bu sorunun aşılması için öncelikle bankacılık sisteminde reel sektöre yönelik kredi kanallarının yeniden açılması, kredi garanti mekanizmalarının güçlendirilmesi ve düşük maliyetli uzun vadeli finansman olanaklarının sunulması gerekmektedir. Kamu bankalarının bu süreçte daha proaktif bir rol üstlenmesi de reel sektörün ihtiyaç duyduğu likiditeye erişimini kolaylaştıracaktır. Faiz indirimi politikası, yatırım ortamını canlandırma ve üretimi teşvik etme hedefi açısından teorik olarak desteklenebilir. Ancak bu politikanın sürdürülebilir ve olumlu etkiler doğurabilmesi için eş zamanlı olarak fiyat istikrarının da sağlanması şarttır. Aksi halde faiz düşüşleri enflasyonist baskıyı artırabilir ve makroekonomik dengeleri daha da zorlayabilir. Faiz indirimlerinin reel sektöre olumlu yansıması, ancak enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması ve finansal piyasalardaki güvenin korunması halinde mümkün olabilir. Bu kapsamda para politikasının, mali disiplin ve yapısal reformlarla desteklenmesi gereklidir. Dengeli bir faiz politikası sayesinde istihdam artışı ve iç talepte canlanma sağlanabilir; aksi durumda ise kısa vadeli tüketim artışına karşın uzun vadeli finansal istikrar riske girebilir. Kısa çalışma ödeneği, özellikle belirsizlik dönemlerinde hem işveren hem de çalışanlar için önemli bir güvence mekanizmasıdır. Pandemi sürecinde olduğu gibi ekonomik dalgalanmaların yoğunlaştığı dönemlerde bu uygulama sayesinde işletmelerin ayakta kalması ve istihdamın korunması sağlanmıştır. Uygulamanın yeniden devreye alınması, talep daralması yaşayan sektörlerde istihdamın korunmasına katkı sunacaktır. Ancak bu destek mekanizmasının suistimal edilmemesi adına sıkı denetim ve objektif kriterlere dayalı bir başvuru-değerlendirme süreci yürütülmelidir. Ayrıca kısa çalışma ödeneği, yalnızca geçici ekonomik daralma dönemlerinde ve sektörel bazda değerlendirilerek uygulanmalıdır. Bu sayede hem sosyal hem ekonomik denge gözetilerek daha hedef odaklı bir destek sağlanabilir. Türkiye ekonomisinin yeniden üretim ve ihracat odaklı büyüme patikasına oturması için reel sektörün güçlü kalması kritik önemdedir. Bu nedenle karar alıcıların iş dünyasının ihtiyaçlarını gözeterek istişareye dayalı bir ekonomi yönetimi yaklaşımını benimsemeleri büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, dijitalleşme, yeşil dönüşüm ve nitelikli insan kaynağı gibi alanlara yönelik uzun vadeli politikalarla desteklenen bir ekonomi modeli, ülkemizin küresel rekabet gücünü artıracak ve sürdürülebilir büyümeyi mümkün kılacaktır. Bursa iş dünyası ve Bebe Çocuk Konfeksiyon Camiası olarak bu süreçte her türlü katkıya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz.
Yavuz Kazangil
TOSYÖV Bursa YKB
Uzun vadede finansal kriz riskini artırıyor
Reel sektörün finansmana erişim sorunu, yüksek faiz politikaları ve kredi kısıtlamalarıyla derinleşiyor; bu durum yatırımları ve üretimi ciddi şekilde baltalıyor. Sorunu çözmek için merkez bankası politikalarında köklü değişiklikler yapılıp, piyasaya likidite sağlanmalı ve finansman araçları çeşitlendirilerek reel ekonomiye doğrudan destek verilmelidir.
TCMB’nin faiz indirimleri, enflasyonun kontrolden çıktığı bir ortamda yanlış yönlendirilmiş bir politika olup, kısa vadede büyümeyi teşvik ederken uzun vadede finansal kriz riskini artırıyor. Bu yaklaşım, yatırım ortamını bozup istikrarı zayıflatırken, reel sektörde ve tüketici harcamalarında sürdürülebilir bir iyileşme sağlamaktan uzak kalacaktır.
Kısa çalışma ödeneği, ekonomik krizlerde geçici bir can simidi olarak işe yarasa da, sürekli kullanımı iş gücü piyasasında tembelleşmeye ve verimlilik kaybına yol açar. Bu nedenle, sadece ciddi ve öngörülebilir ekonomik şoklarda, sıkı denetimlerle ve zaman sınırlamasıyla devreye alınmalı, kalıcı bir politika aracı haline getirilmemelidir.
Erdinç Acar
ARSİYAD YKB
Faiz indirimini, üretim ve yatırım açısından doğru buluyoruz
En temel sorunlardan biri; istikrarsız ekonomik koşulların da etkisiyle reel sektörün finansmana erişiminin çok maliyetli ve kısıtlı hale gelmesidir. Yüksek faiz oranları, bankacılık sektöründeki kredi daralması, bürokratik engeller birçok işletmenin likiditeye ulaşmasını neredeyse imkânsız hale getirdi. Finansmana erişim yok, enerji maliyetleri yüksek. Bu da, sanayinin omurgasını çökertiyor. Sonuç olarak üretim yavaşlıyor, yatırımlar erteleniyor, istihdam daralıyor ve ekonomik büyüme potansiyeli zayıflıyor. Bu darboğazın aşılabilmesi için faiz indiriminin devam etmesi, kamu destekli kredi mekanizmalarının güçlendirilmesi, alternatif finansman kaynaklarının devreye alınması ve öngörülebilir bir ekonomik iklimin tesisi büyük önem taşıyor. Açıkçası sanayi politikalarının uzun vadeli, stratejik bir perspektifle yeniden ele alınması kaçınılmaz gibi gözüküyor. Faiz indirimini, üretim ve yatırım açısından doğru yönde atılmış bir adım olarak değerlendiriyoruz. Ancak bu yaklaşımın kalıcı ve dengeli sonuçlar doğurabilmesi için, tek başına yeterli olmadığının da farkındayız. Enflasyonla kararlı mücadele, kur istikrarı ve güven veren yapısal reformlarla desteklenmeyen bir faiz indirimi, beklentileri yönetmekte yetersiz kalabilir. Reel sektörün ihtiyaç duyduğu şey sadece ucuz finansman değil; öngörülebilirlik ve sürdürülebilirliktir. Bu da güven veren, tutarlı ve koordineli bir ekonomi politikası çerçevesinde anlamlıdır. Kısa çalışma ödeneği, özellikle kriz dönemlerinde işletmeler için adeta bir can simidi gibi. Pandemi sürecinde birçok firmanın kapanmasını engelledi, çalışanların işsiz kalmasını önledi. Bence böyle dönemlerde tekrar devreye alınması çok doğru olur. Tabii bu desteğin etkili olması için suistimalin önüne geçmek, kriterleri netleştirmek ve iyi denetlemek şart. Destekler gerçekten ihtiyacı olanlara, kısa ve ölçülebilir sürelerle verilirse çok faydalı olur. Ayrıca, ekonomik göstergelere bağlı otomatik sistemler kurulursa, karar süreçleri hızlanır ve işletmelerin geleceği daha öngörülebilir olur. Benim gözlemim, bu tür mekanizmaların sadece sosyal koruma değil, ekonomik istikrar için de çok önemli olduğudur. Kısa vadeli çözümlerin ötesine geçip yapısal reformlara odaklanmalıyız. Üretkenliği artıran, dijital dönüşümü destekleyen ve nitelikli iş gücünü teşvik eden politikalar bizim yolumuzu aydınlatsın istiyoruz fakat bunun önkoşulu Finansmana kolay ulaşım olmasıdır. Yatırım yapamadığın, istihdam sağlayamadığın noktada dijital dönüşümden, nitelikli iş gücünden bahsetmek çok da doğru olmuyor. Bu süreçte para politikalarından işletmelere, çalışanlardan kamu kurumlarına kadar herkesin çok ciddi ve doğru adımlar atması şart ki hem ekonomi hem toplum bu zorlukların üstesinden gelebilsin. Bu adımlar atılmadığı takdirde son dönemde maalesef artan işletme iflaslarının daha da kötüleşmesi kaçınılmaz olabilir. Ancak bu tablonun değişeceğine inanmak istiyorum. Türkiye’nin dinamik ve dirençli bir iş dünyası var. Gerekli politikalar kararlılıkla uygulandığında bu zorlukların üstesinden gelebileceğimize ve yeniden güçlü bir ivme yakalayabileceğimize inanıyorum. Umutsuzluğa yer yok.
Emre Yıldız
ASKON Bursa YKB
Faiz indirimleri yatırım yapma cesaretini artırıcı bir unsur olabilir
Reel sektörümüzün mücadele ettiği temel zorlukların başında finansmana erişimdeki güçlükler geliyor. Firmalarımızın sürdürülebilir büyümesi için bankaların kredi faizlerinin makul seviyelere çekilmesi ve finansmana ulaşımı kolaylaştıracak yeni modeller geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Faiz indirimleri de reel sektör açısından yatırım yapma cesaretini artırıcı bir unsur olabilir. Merkez Bankası’nın bu süreçte faiz indirimlerini sürdürmesini olumlu karşılıyorum ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, faiz indirimi politikasının fiyat istikrarı ve enflasyonla mücadeleyi destekleyen bir yapıdan kopmadan uygulanmasıdır. Ayrıca kısa çalışma ödeneği gibi destek mekanizmalarının ekonomik dalgalanma dönemlerinde işletmeler ve çalışanlar açısından ciddi bir can simidi olduğunu özellikle pandemi döneminde net bir şekilde gördük. Bu desteğin, şeffaf kriterlerle, hızlı uygulanabilir bir yapıda yeniden devreye alınmasının özellikle KOBİ'lerimizin dayanıklılığı için kritik olduğunu düşünüyorum.
Hakan Birkan
ANASİAD YKB
Üretim kapasitesi sınırlanıyor
Son dönemde TOBB Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu ile BTSO Başkanımız Sayın İbrahim Burkay’ın yaptığı açıklamalar, sahada yaşananları tam anlamıyla özetliyor: Reel sektör özellikle yüksek faiz ortamı ve daralan kredi imkanları nedeniyle ciddi bir finansal darboğazda. İşletmeler, yatırım yapmak bir yana, günlük nakit akışlarını çevirmekte zorlanıyor. Teminat koşulları ağırlaştı, vadeler kısaldı, risk primleri yükseldi. Bankaların kredi verme iştahı düşerken, firmaların finansmana ulaşma maliyeti tarihi seviyelere çıktı. Bu durum, üretim kapasitesini sınırlıyor, ihracat kabiliyetini düşürüyor ve en önemlisi istihdam üzerinde baskı oluşturuyor. Uzun vadeli strateji üretmek yerine kısa vadeli ayakta kalma refleksi gelişiyor. Bu sürdürülebilir değil. Bu sorun ancak bütüncül bir yaklaşımla çözülür. Öncelikle finansmana erişim, sadece faiz indirmekle değil; krediye erişim mekanizmalarının sadeleştirilmesiyle sağlanmalı. Kamu bankaları, ihracat ve yatırım odaklı projelere öncelik vermeli. KGF destekli yeni paketler, teminatsız kredi alternatifleri ve dijital finansman çözümleri hızla devreye alınmalı. TOBB’un da belirttiği gibi, ekonomi için nefes olması gereken krediler, işletmeleri boğmamalı. Merkez Bankası’nın faiz indirimi eğilimi, özellikle reel sektör açısından destekleyici bir adım gibi görünebilir. Nitekim BTSO Başkanı Sayın İbrahim Burkay da bu sürecin üretim ve yatırım ortamı açısından önemli bir fırsat sunduğuna dikkat çekti. Ancak faiz indirimi, tek başına tüm sorunları çözmez. Faizlerin düşürülmesi, kredi maliyetlerini azaltarak reel sektöre geçici bir rahatlama sağlayabilir. Ancak bu politikanın etkili olabilmesi için enflasyonun kontrol altına alınmış olması şart. Aksi takdirde; döviz kuru baskısı, ithalat maliyetleri ve genel ekonomik belirsizlikler yatırımcı güvenini zedeler. Biz ANASİAD olarak şunu söylüyoruz: Faiz politikası, üretim ekonomisini destekleyen bir araç olabilir ama bu aracın etkili olması için mali disiplin, öngörülebilirlik, yapısal reformlar ve güçlü iletişimle desteklenmesi gerekir. Aksi takdirde, kısa vadeli kazanımlar uzun vadede fiyat istikrarı ve finansal güvenlik açısından kayıplara dönüşebilir. Kısa çalışma ödeneği, geçmişte yaşadığımız pandemi sürecinde ekonomik ve sosyal açıdan çok önemli bir güvenlik ağı oldu. Bu uygulama sayesinde hem işletmeler faaliyetlerine devam edebildi, hem de yüz binlerce çalışan işsiz kalmadı. TOBB ve BTSO’nun son dönemde bu konuda yaptığı çağrılar yerindedir. Çünkü ekonomide durgunluk ve maliyet baskısı nedeniyle birçok sektörde yeniden esnek çözümlere ihtiyaç duyuluyor. Kısa çalışma ödeneği, sadece kriz anlarında geçici bir tedbir değil; iş gücü piyasasında yapısal bir güvence aracı olarak düşünülmelidir. Ancak bu sistemin etkin işleyebilmesi için şeffaf kriterlerle, hızlı ve denetlenebilir şekilde uygulanması gerekir. ANASİAD olarak önerimiz şudur: Bu tür desteklerin sektörel duyarlılıklara göre planlanması, istihdamı korumaya yönelik net hedefler içermesi ve finansal sürdürülebilirlik gözetilerek kurgulanması gerekir. Hem işveren hem de çalışan bu sistemden adil şekilde faydalanabilmelidir.
Sadık Şengül
BUTTİM YKB
Uygun maliyetli kredi olanaklarının sağlanması büyük önem taşımaktadır
Son dönemde iş dünyasının karşılaştığı temel sorunların başında, yüksek kredi faiz oranları ve buna bağlı olarak finansmana erişimde yaşanan güçlükler gelmektedir. Bu durum, özellikle üretim odaklı çalışan KOBİ’lerin yatırım planlarını ötelemesine, nakit akışında sıkıntılar yaşamasına ve istihdam kapasitelerinin daralmasına neden olmaktadır. Reel sektörün sürdürülebilir büyüme yolculuğuna devam edebilmesi için, finansman kanallarının daha erişilebilir hale getirilmesi ve uygun maliyetli kredi olanaklarının sağlanması büyük önem taşımaktadır. Bu ekonomik çerçevede, Merkez Bankası’nın faiz indirimine yönelik politikası da doğru zamanda ve denge gözetilerek uygulandığında; üretim maliyetlerinin azalması, yatırım kararlarının hızlanması ve istihdamın desteklenmesi gibi olumlu sonuçlar doğurabilir. Ancak bu sürecin, fiyat istikrarını da gözeten bütüncül bir yaklaşımla yürütülmesi gerekmektedir. Öte yandan, ekonomik dalgalanmaların yaşandığı dönemlerde işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesi ve çalışanların mağduriyet yaşamaması açısından kısa çalışma ödeneği gibi destek mekanizmaları önemli bir güvence işlevi görmektedir. Bu uygulamanın yeniden gündeme alınması, özellikle iş gücü piyasasının korunmasına ve sosyal istikrarın sağlanmasına katkı sağlayacaktır. Bu tür desteklerin, yalnızca kriz anlarında değil, yapısal dönüşüm süreçlerinde de esnek biçimde kullanılabilir hale getirilmesi, ekonominin direnç kapasitesini artıracaktır.