GÜNDEM

İnşaat ekonomisi canlanacak

Türkiye genelinde başlatılan sosyal konut projesi, inşaat sektöründe uzun süredir beklenen hareketliliği yaratacak. Bursa’da yapılacak olan 17 bin 225 konut, yerel ekonomide çarpan etkisi oluşturacak.

GÖKSEL BAŞARAN – HIDIRCAN KAYA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan sosyal konut projesi, inşaat sektöründe kısa vadede üretim ve istihdamı artıracak, uzun vadede ise ekonomiye kalıcı bir canlılık kazandıracak. Türkiye genelinde 500 bin konutun inşa edilmesini kapsayan proje kapsamında Bursa’da yapılacak 17 bin 225 konut, bölge ekonomisi için önemli bir üretim hacmi anlamına geliyor. Sektör temsilcilerine göre proje, kısa vadede ihale, saha hazırlığı, altyapı ve malzeme tedariki gibi aşamalarda ciddi bir hareketlilik yaratacak. İnşaat, beton, çimento, demir-çelik, seramik, mobilya, mekanik ve lojistik gibi çok sayıda alt sektörde kapasite artışı ve istihdam genişlemesi bekleniyor. Bu hareketlilik, hem doğrudan hem de dolaylı olarak yerel üretim ve hizmet sektörlerine katkı sağlayacak.

Fiyat dengesini destekleyecek

Uzun vadede ise projeyle birlikte artacak konut arzının, özellikle alt ve orta gelir gruplarına yönelik segmentlerde fiyat dengesini desteklemesi öngörülüyor. Uzmanlara göre sosyal konut yatırımları, piyasada spekülatif fiyat artışlarını sınırlayıp erişilebilirliği artırabilir. Ancak bu etkinin sürdürülebilmesi, projelerin finansman yapısı, tamamlanma süresi ve özel sektörle sağlanacak iş birliğine bağlı olacak.

Serdar Atilla Erdem

İMO Bursa Şube Başkanı

Projeyle beraber canlanma olacaktır

Kısa vadede bu çapta bir kamu yatırımı, inşaat sektöründe ani bir canlanma yaratır. Proje; iş hacmi, malzeme tedariki, mühendislik ve taahhüt hizmetlerine yönelik talebi hızla artıracağı için özellikle kırılgan likiditeye sahip firmalar için nakit akışı sağlayıcı bir etki doğuracaktır. Ayrıca kamu destekli alımlar tedarikçi firmaların üretim planlarını harekete geçirir, işsizliği azaltıcı bir etki gösterir ve yan sanayide (çimento, hazır beton, çelik, izolasyon, doğramacılık vb.) sipariş artışı sağlar. Ancak uzun vadede sağlıklı yatırım için yerel belediyelerle ortak çalışma kültürü geliştirmek çevre düzeni planı içerisinde, şehrin doğal kaynaklarını, altyapı ve ulaşım ağlarını olumsuz etkileyecek alanların seçilmesinin önüne geçilmiş olur. Eğer projeler şehir planlamasıyla, altyapı ile ve yerel ekonomiyi güçlendirecek yerli tedarik politikalarıyla eşgüdümlü yürütülmezse; konut stokunda artışa rağmen sektörün kârlılığı, arsa fiyatları ve özel sektör yatırım eğilimi karmaşıklaşabilir. Doğru yönetildiğinde ise konut piyasasında istikrar, kira baskısında rahatlama ve yerel inşaat ekosisteminde kalıcı kapasite artışı (teknik kadro, prefabrikasyon, enerji verimliliği uygulamaları gibi) sağlanabilir. Bu kazanımın gerçekleşmesi için projelerin fizibilite, finansman-maliyet dengesi ve şehir planlamasıyla uyumu şarttır. Elbette vatandaşımızın sosyal konut ihtiyacı karşılanmalıdır ancak, devletin bu konuda ayıracağı finans gücü kentsel dönüşümde “yarısı bizden” kampanyaları ve likiditeye erişimin kolaylaştırılması gibi enstrümanlarla desteklenmelidir. Mevduat faizi ve kredi faizleri düşürülüp vatandaşın paradan para kazanma talebinden uzaklaşması teşvik edilerek piyasaya para girişi sağlanabilir. Mesela paradan para kazanma vergisi, üreticinin gelir vergisinden daha yüksek hale getirilerek bu süreç desteklenebilir.

Bursa’ya ayrılan 17 bin 225 konut, bölgesel bir sipariş dalgası anlamına gelir. Etkileri şu başlıklarda özetlenebilir: İstihdam ve kapasite kullanımı: Taahhüt firmaları, şantiyeler ve taşeron ağları kısa vadede iş gücü talebini artıracak; kayıtlı istihdam ve taşeronların iş hacminde artış görülecektir. Bu, özellikle yerel işgücünün ekonomiye entegrasyonu için olumlu. Çimento, hazır beton, çelik, yalıtım, seramik, doğrama gibi kalemlerde talep artışı olacak; Bursa çevresindeki üreticiler avantajlı konumda. Ancak kapasite sıkışması ve lojistik darboğazlarında fiyat baskısı oluşmaması için tedarik planlaması şart olup sürece yerel yükleniciler ve yerli malzeme üreticileri dahil edilirse katma değer Bursa’da kalır; aksi takdirde dışarıdan taşınan çözümler kent ekonomisinden daha az fayda sağlar.

Bu ölçekte bir sosyal konut hamlesi kısa ve orta vadede kira baskısını hafifletebilir ve düşük-orta gelir gruplarına yönelik konut arzını artırarak dar gelirli talebi doğrudan karşılama potansiyeli taşır. Ancak piyasadaki genel konut fiyatlarına kalıcı bir düşüş beklemek için birkaç unsur gereklidir: Projenin konut tipi (ağırlıklı 1+1/2+1 olduğu açıklandı), lokasyonları ve arz edilen adetin piyasanın hangi segmentine hitap ettiğine göre etki değişir. Toplu arz, benzer segmentteki yeni inşaatların fiyatlama politikasını etkileyerek dengeleme sağlayabilir; fakat yüksek değerli konut segmenti üzerinde sınırlı etki olur. Piyasa fiyatları üzerinde kalıcı baskı için arsa arzı, imar düzenlemeleri ve özel sektörün de benzer ölçekte yatırım yapmaya teşvik edilmesi gerekir. Aksi halde kamu projelerinin etkisi sınırlı bir dengeleme ile kalır. Ayrıca, kısa vadede malzeme ve işçilik maliyetlerindeki artış (talep kaynaklı) özel sektör projelerinin maliyetini yukarı çekebilir; bu da fiyatlar üzerinde çift yönlü baskı oluşturur. Sonuç olarak kira ve dar gelirli konut erişimi açısından olumlu, genel konut fiyatlarında ise dengelenme olası ama köklü düşüş beklemek için ek önlemler gerekir.

Bu büyüklükte yerleşimlerin ortaya çıkması hem fırsat hem de risk getirir: Fırsatlar Altyapı yatırımları: Yeni şebeke (su, kanalizasyon, yağmur suyu), toplu ulaşım hatları, yol iyileştirmeleri ve sosyal donatı (sağlık, eğitim, park) projeleri ile bölgenin fiziksel altyapısı güçlenir; doğru entegre edildiğinde kent ölçeğinde fayda yaratır. Bu sebeple bu ölçekte büyük projeler kent anayasası içerisinde yerel yönetimlerle ortak çalışmalarla planlanır kent planlamasını sıkıntıya sokacak alanlar seçilmez ise riskler ortadan kalkar ve fırsata dönüşebilir. Yeşil alanların, su havzalarının veya tarımsal alanların plansız kullanımına yol açarsa çevresel bozulma meydana gelebilir. Bu nedenle konutların imar ve çevre düzeni planlarıyla uyumlu olması kritiktir. Yeni yerleşimlerin çevre ile entegrasyonu, istihdam ve sosyal donatının eksikliği halinde sosyal problemlere yol açabilir. Bu sebeple kent anayasası/1/100.000 çevre düzeni planı doğrultusunda; ulaşım, su kaynakları, atık yönetimi, yeşil altyapı ve sosyal donatılar önceden planlanmalı; proje uygulamaları buna göre hazırlanmalıdır. Bu proje alanları bütüncül bir kentsel yaklaşımla seçilmeli ve çevresinde yeni kaçak yapılar olmadan, kesinlikle kent anayasasına uyumlu planlanmalıdır.

Projeler 1/100.000 ve ilave yerel planlarla (imar, ulaşım erişimi, sosyal donatı) uyumlu olmalı; yerel kent vizyonu ile çelişmemeli. Yerel yönetimler, meslek odaları ve sivil toplum ile ortak akıl süreçleri güçlendirilmelidir.

Malzeme ve iş gücünün yerelde kalmasını teşvik eden sözleşme ve kota mekanizmalarıyla bölge ekonomisi kuvvetlendirilmeli; yerel KOBİ’lere erişim kolaylaştırılmalı. Yeni konutlarda enerji verimliliği, pasif tasarım, ısı yalıtımı ve düşük işletme maliyeti standartları zorunlu hale getirilmeli; yaşam döngüsü maliyetleri gözetilerek çevre dostu malzemeler tercih edilmelidir. Uzun vadeli, düşük maliyetli kredi modelleri ile kira destek mekanizmaları birlikte düşünülmeli; ayrıca özel sektörün ve kooperatif modellerinin devreye girmesi teşvik edilerek çeşitlilik sağlanmalı. Su, yağmur suyu drenajı, enerji altyapısı ve toplu taşıma yatırımları konut takvimine paralel finanse edilmeli; aksi durumda yalnızca konut teslimatı kısa süreli bir çözüm olur.

Son söz olarak sosyal konutları doğru kılan unsur sadece konut sayısı değil; hangi standartta, nerede, kimlere, hangi altyapıyla ve hangi finansman araçlarıyla verildiğidir. Bursa özelinde 17 bin 225 konut şehir ekonomisine büyük katkı sağlayabilir; ama bunun şehrimize maksimum katkı sağlaması için kent anayasası içinde düşünülmeli, planlama, yerel tedarik, altyapı ve sürdürülebilirlik kriterleriyle birlikte yürütülmelidir.

Şirin Rodoplu Şimşek

Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı

Yerel yönetimlerle iş birliği içerisinde yapılmalı

Kısa vadede bu proje, inşaat sektöründe geçici bir canlanma yaratacak gibi algılansa da uzun vadede kalıcı ekonomik katkının sağlanabilmesi için projelerin yalnızca sayısal büyüklüklerle değil, nitelikli kentsel planlama, yer seçimi, çevre duyarlılığı ve yaşam kalitesi kriterleriyle ele alınması gerekir. Yoksa süreç sonunda toplumsal ve mekânsal sorunların oluşması kaçınılmazdır.

Bursa ölçeğinde bu büyüklükte bir üretim, yerel firmalar ve tedarik zincirleri için önemli bir ekonomik katkı oluşturabilir ancak bu sürecin yerel üreticiyi ve istihdamı önceleyen, şeffaf ve denetimli bir biçimde yürütülmesi önemlidir. Aksi takdirde, kısa vadeli yüklenici kârları öne çıkar, bölgesel ekonomik fayda sınırlı kalır.

Mevcuttaki arazi politikaları, kamusal planlama ve erişilebilir finansman modelleri geliştirilmeden sürdürülebilir bir fiyat dengesi sağlanamaz. Sosyal konut üretimi, piyasa düzenleme aracı değil, kamusal konut politikası kapsamında ele alınmalıdır.

Yeni konut alanları, kentin mevcut altyapısına entegre edilmezse ulaşım, sosyal donatı, enerji ve su altyapısı gibi konularda ciddi sorunlar doğurabilir. Plansız alan seçimi, çevresel baskıları artırabilir ve şehre yeni kaoslar getirebilir.

Konut politikaları artık sadece inşaat üretimine değil, sosyal adalet, çevre duyarlılığı ve mekânsal kalite temellerine dayanmalıdır. Yerel yönetimlerle iş birliği içinde planlama yapılmalı, Enerji verimliliği ve iklim dostu yapılaşma esas alınmalı, Erişilebilir ve kamusal konut modelleri güçlendirilmelidir. Sürdürülebilirlik, yalnızca çevresel değil, ekonomik ve toplumsal sürdürülebilirlik anlamına da gelmelidir.

Mimarlar Odası Bursa Şubesi olarak, her türlü konut üretiminde planlama, mimari kalite ve kamu yararı ilkelerinin gözetilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Sosyal konut projeleri, yalnızca barınma ihtiyacını karşılayan yapılar değil, nitelikli yaşam çevreleri yaratmayı hedeflemelidir. Bu süreçte meslek odalarının ve akademik kurumların katılımı, kamusal yararın en önemli güvencesidir.

Şeref Demir

İMSİAD Yönetim Kurulu Başkanı

İnşaat sektöründe ekonomik canlılık beklenmektedir

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ve Türkiye genelinde 81 ilde hayata geçirilecek sosyal konut projesi, yalnızca barınma ihtiyacını karşılamaya dönük bir adım değil, inşaat sektöründe uzun zamandır hissedilen durgunluğu canlandıracak stratejik bir girişimdir. Bu ölçekte bir hamle, kısa vadede sektöre hızlı bir üretim ve istihdam hareketliliği getirebilir. İhale süreçlerinden saha hazırlıklarına, altyapı işlerinden malzeme tedarikine kadar her aşamada ciddi bir ekonomik canlılık beklenmektedir. Ancak bu süreçte artan talep, bazı girdilerde fiyat baskısı ve işgücü maliyetlerinde yükselme gibi geçici zorluklar da beraberinde gelebilir.

Uzun vadede ise bu proje, inşaat sektörünün kapasite kullanım oranlarını artırarak yan sanayiye ve tedarik zincirine öngörülebilir bir talep zemini sunacaktır. Konut arzındaki artış, özellikle alt ve orta gelir grubuna yönelik segmentlerde fiyat istikrarını destekleyecek; sektörde daha dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme dinamiği oluşturacaktır.

Bursa özelinde değerlendirildiğinde, 17 bin 225 konutluk bu yatırım, kentin güçlü üretim altyapısı sayesinde bölgesel ekonomide çarpan etkisi yaratacaktır. Çimento, demir-çelik, seramik, mobilya, mekanik-elektrik tesisat ve lojistik gibi birçok alt sektörde kapasite artışı ve istihdam genişlemesi beklenmektedir. Yerel tedarik zincirinin devreye alınması, hem kente daha fazla katma değer kazandıracak hem de döviz bazlı maliyet baskılarını azaltacaktır.

Elbette, bu büyüklükteki bir konut üretimi beraberinde bazı riskleri de taşıyor. Konutların konumlandırıldığı bölgelerde altyapı, ulaşım, eğitim, sağlık ve sosyal donatı yatırımlarının aynı hızda planlanması büyük önem taşıyor. Aksi hâlde trafik, su, enerji ve atık yönetimi gibi konularda yeni baskılar oluşabilir. Başarı; yalnızca konut sayısında değil, bu alanların nitelikli yaşam merkezlerine dönüşebilmesinde yatmaktadır.

Önümüzdeki dönemde konut politikalarının sürdürülebilirlik ve erişilebilirlik ekseninde ilerlemesi zorunludur. Finansman tarafında kamu garantili, uzun vadeli ve gelirle uyumlu ödeme modelleri; üretim tarafında ise arsa maliyetlerini düşüren ve yerel üretimi teşvik eden politikalar uygulanmalıdır. Sonuç olarak, bu sosyal konut hamlesi doğru planlama ve yerel katılım ile yönetilirse, yalnızca konut üretimi değil, kalıcı bir ekonomik ve toplumsal kazanıma dönüşme potansiyeline sahiptir.

Barbaros Onulay

Bursa Beton Genel Müdürü

Beton ve inşaat sektörüne güçlü bir dinamizm getirecek

Bu ölçekteki bir sosyal konut projesi, ekonomiye çift yönlü bir ivme kazandıracaktır. Kısa vadede, şantiyelerin hızla faaliyete geçmesiyle birlikte, inşaat tedarik zincirinde bir talep artışı yaşanacaktır. Bu artış; hazır beton ve çimento üretiminden demir-çelik sanayine ve lojistik hizmetlerine kadar 250’den fazla yan sektörü harekete geçirerek, ciddi bir üretim ve istihdam hareketliliği doğuracaktır. Uzun vadede ise, projenin tamamlanıp konut stokuna entegre olması, şehir ekonomilerinde kiralama ve mülk yönetimi alanlarında yeni bir döngü başlatacaktır; kentsel dönüşüm ve gayrimenkul bakım süreçleriyle sürdürülebilir bir istihdam tabanı oluşturacaktır.

Bursa ölçeğinde 17 bin 225 konutluk bir üretim hedefi, bölge ekonomisi için oldukça güçlü bir hacim anlamına geliyor. Hazır beton, agrega, altyapı malzemesi üreticilerinden, lojistik ve iş gücü tedarikçilerine kadar geniş bir ekosistemde hareketlilik yaratacaktır. Planlama ve koordinasyonun doğru yönetilmesi halinde, yerel üretim altyapısı bu projeden önemli ölçüde güç kazanacaktır.

500 bin konutluk ülke genelindeki arz, doğal olarak piyasada bir dengeleme yaratacaktır. Bursa’daki 17 bin 225 konut da arzı artıracağı için, özellikle alt ve orta gelir grubuna hitap eden segmentte fiyatlarda dengeleme etkisi görülecektir. Ancak bu etki, projelerin tamamlanma süresi, finansman koşulları ve özel sektörün arz tepkisine bağlı olarak şekillenecektir.

Yeni konut bölgeleri, ulaşım, enerji, su ve kanalizasyon altyapısında yatırım gerektirecektir. Bu da uzun vadede çevresel standartları ve yaşam kalitesini yükseltme fırsatı sunar. Ancak hızlı yerleşim planlamasında altyapı eksiklikleri, trafik yoğunluğu ve çevresel yük gibi risklerin oluşmaması için proje yönetiminin dikkatli olması gerekir.

Konut politikalarının bundan sonra yalnızca üretim hızına değil, sürdürülebilirliğe de odaklanması gerekiyor. Enerji verimliliği yüksek yapılar, çevre dostu malzemeler ve uzun vadeli finansman modelleri öne çıkmalı. Biz beton üreticileri olarak, düşük karbonlu çimento kullanımı, geri kazanımlı su sistemleri ve dijital üretim izleme teknolojileriyle bu dönüşüme katkı sağlıyoruz. Türkiye Hazır Beton Birliği’nin endeks verileri son dönemde faaliyet ve güven göstergelerinde dalgalanmalar olduğunu gösteriyor; bu da sektörün daha dikkatli planlama ve kapasite yönetimiyle ilerlemesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Böylesine mega bir sosyal konut hamlesi, inşaat ve beton sektörlerinin salt üretim kapasitesini değil, aynı zamanda tedarik zincirindeki koordinasyon gücünü de kanıtlayacaktır. Kritik öneme sahip planlama, lojistik ve yerel yönetim eş güdümü sağlandığında, bu proje; barınma çözümünün ötesine geçerek şehir ekonomilerini canlandıracak, geniş istihdam yaratacak ve sürdürülebilir üretim ilkelerine dayalı uzun vadeli bir kalkınma modeli sunacaktır.

Mustafa Altın

Makaza Altın İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı

Kısa vadede hareketlilik kazandırır

Bu tür büyük ölçekli sosyal konut projeleri, inşaat sektörüne kısa vadede belirgin bir hareketlilik kazandırır. Malzeme üretimi, istihdam, taşeronluk ve tedarik zincirleri açısından ekonomi genelinde canlılık yaratır. Ancak uzun vadede etkinin sürdürülebilir olması, projelerin planlama, finansman ve uygulama süreçlerinin istikrarlı yürütülmesine bağlıdır. Geçici canlanmanın ötesinde, sektörde kalıcı bir kapasite ve nitelik artışı sağlanabilmesi için konut üretiminin dengeli ve kontrollü ilerlemesi gerekir.

17 bin 225 konut, Bursa ölçeğinde ciddi bir üretim hacmi anlamına gelir. Bu durum, özellikle yerel malzeme üreticileri, taşeronlar ve iş gücü piyasası için kısa vadede olumlu bir etki yaratacaktır. Ancak yoğun talep dönemlerinde malzeme fiyatlarında artış, iş gücü temininde zorlanma ve kalite kontrol konularında baskı oluşabilir. Dolayısıyla, bu süreçte planlı bir tedarik ve iş bölümü yönetimi yapılması, piyasadaki dengenin korunması açısından önemlidir.

Kısa vadede sosyal konut üretimi, özellikle alt ve orta gelir gruplarının konuta erişimini kolaylaştırarak arzı artırabilir. Ancak Türkiye genelinde konut fiyatlarını belirleyen dinamikler — arsa maliyetleri, finansman koşulları ve ekonomik istikrar — tek başına bu tür projelerle kalıcı olarak değişmez. Dolayısıyla, fiyatlarda keskin bir düşüş beklenmemekle birlikte, piyasada belirli bir dengeleyici etki yaratması mümkündür.

Projeler doğru planlandığında, altyapı yatırımlarını hızlandırarak bölgesel gelişmeyi destekleyebilir. Ulaşım, eğitim, sağlık ve sosyal donatı alanlarıyla entegre biçimde tasarlanırsa, yeni yerleşim alanları şehir planlamasına katkı sağlar. Ancak hızlı ve yoğun yapılaşma, altyapı yetersizlikleri veya çevresel etkiler göz ardı edilirse uzun vadede yeni kentsel sorunlara da zemin hazırlayabilir. Bu nedenle, konutla birlikte altyapı ve sosyal çevrenin de eş zamanlı geliştirilmesi büyük önem taşır.

Konut politikalarının sadece üretim miktarına değil, yaşam kalitesine, enerji verimliliğine ve finansal erişilebilirliğe odaklanması gerekir. Sektörde sürdürülebilirlik; yerli malzeme kullanımı, enerji tasarrufu, çevreye duyarlı tasarımlar ve dijital inşaat teknolojilerinin yaygınlaştırılmasıyla sağlanabilir. Ayrıca dar gelirli kesimlere yönelik kademeli mülkiyet, kiralama veya sosyal kira modelleri geliştirilirse, sistem hem sosyal hem ekonomik olarak daha dengeli işler.

Sosyal konut projeleri, hem sosyal devlet anlayışının hem de ekonomik dengelerin önemli bir aracıdır. Ancak bu tür projelerin başarıya ulaşması, kısa vadeli üretim hedeflerinin ötesinde, şehir planlaması, altyapı yatırımı ve finansal sürdürülebilirlik konularında bütüncül bir yaklaşım gerektirir.

Yusuf Şehitoğlu

Şehitoğlu İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı

Piyasa fiyatlarını etkileyeceğini düşünmüyorum

Sosyal konut projeleri özellikle pandemi sonrasında dünyanın enflasyonist süreç yaşaması ile birlikte daha fazla odak noktası haline geldi. Tabii ki barınma ihtiyacı tüm dünya vatandaşları için ülkeleri özelinde çözülmesi gereken bir konu. Dolayısıyla devletin bu alandaki hamlesini doğru buluyorum.

Ancak yöntem konusunda yaratılacak ekonomik etkinin kısıtlı kalacağı düşüncesindeyim. Her zaman için ekosistem yaratmak ve bu ekosistemle birlikte kelebek etkisini savunuyorum. Ne demek istiyorum. Bu tarz projelerin ve kentsel dönüşüm projelerinin makro planlama ile yerelden belediyelerin koordinasyonu ile çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Her belediye kendi özelinde ihtiyacını tespit edecektir. Kamu-özel sektör iş birliği ile mevcut imar planları içerisinde ya da belirlenecek imar alanları içerisinde rahatlıkla çözülebilir. Böylece şehirlerin kimlik ve konseptlerinin oluşturulması ve sürdürülebilirliği organize şekilde ilerleyecektir. Hep söylediğim husus, dünya şehirlerinin planlaması ve uluslararası merkezler oluşturması konusunda ilerliyor. Bu noktada TOKİ planlayıcı ve denetleyici olmalı. Yerelde şehirlerin ihtiyaçları belediyeler ve özel sektör iş birliği ile oluşturulmalıdır.

İhtiyacın neye göre belirlendiğini bilemiyorum. Ancak kritik konu bu imalatların planlanırken sanayi, imalat, tarımsal üretim, üniversite, yaşam alanları ve şehirlerin konsept planları ile birlikte yürütülmesidir. Sadece hazine arazilerine yapılacak imalatların şehirlere zarar vereceğini düşünüyorum. Açıkçası bu tarz konuların şehirlerin çevre köylerinin planlamalarıyla yapılması ve şehirleri çok merkezli hale getirilerek çözüleceğini düşünüyorum. Toplu konut imalatından ziyade şehirlerimizi çok merkezli ekosistemlere dönüştürmeli ve mobilite dediğimiz şehir hareketliliğini de buna göre planlamamız gerekmektedir.

Bu tarz imalatların piyasa fiyatlarını etkileyeceğini düşünmüyorum. Bu denklemi nüfus artış oranı, göç yapısı gibi etkenlerle düşünmemiz gerekiyor. Şehirleri dönüştürmeliyiz. Sadece imalat yapmaktan ziyade şehirlerin ihtiyaçları, sektörler, yaşamsal beklentiler, yeni nesil yaşam şekilleri gibi değer yaratarak yapmalıyız. Böylece belediye özel sektör ortaklığıyla gerçekleşecek çalışmalar hem ekonomik etkiyi tabana yayar hem de belediyeler varlık yönetimi ile kaynak sağlar.

Şehirlerin semt yapılanmaları ve toplu konut imar alanlarından şehrin çalışma alanlarına hareketlilik, trafik sorunu yaratmaktadır. Dolayısıyla bu planlamalar hazine arazileri gibi alanlardan ziyade şehrin genel planları ve çevre köyler planlanarak hayata geçirilmelidir.

Geleneksel imalat, yeni yaşam şekilleri, yeni nesil yaşam alanları, paylaşım ekonomisi, paylaşımlı mülkiyet, yeni nesil finansman yöntemleri (fonlar, tokenizasyon, kitle fonlama vb) gibi yeni nesil iş yapış şekilleri ile dizayn edilmelidir. Burada kritik konu TOKİ’nin ve dolayısıyla bakanlığın planlayıcı, strateji ortaya koyucu olup yerel ekosistemleri yaratma yöntemi ile ilerlemesi gerekmektedir.

Macid İlker

Kıvam Grup Yönetim Kurulu Başkanı

Kısa vadede canlanma yaratacaktır

Kısa vadede proje, inşaat sektöründe canlanma yaratacaktır. İhaleler, proje hazırlıkları ve şantiye kurulumuyla birlikte malzeme talebi, taşeron istihdamı ve lojistik harcamalarında hızlı bir artış beklenir. Ayrıca kamu kaynaklı büyük projelerin piyasaya güven vermesi, finansman maliyetleri ve kredi iştahı üzerinde olumlu psikolojik etki yapabilir. Uzun vadede ise 500 binlik ölçek ve yayılan uygulama ile hem arz artışı hem de sektörde kapasite ve verimlilik dönüşümü görülebilir; buna karşılık özel sektör projelerinde rekabet baskısı ve bazı bölgelerde fiyat baskısı oluşabilir. Uygulamanın finansman, tedarik zinciri ve kalite yönetimiyle sürdürülebilir yürütülmesi, kalıcı pozitif etki için belirleyici olacaktır.

Bursa ölçeğinde 17 bin 225 konut, yerel tedarik zincirine doğrudan talep aktarır: çimento, demir, briket/tuğla, izolasyon, kapı-pencere, seramik/altyapı malzemeleri gibi kalemlerde sipariş artışı ve stok devir hızında yükselme beklenir. Yine istihdam açısından bölge taşeronları, işçi ve teknik personel talebi artacak; lojistik ve nakliye firmaları için düzenli iş akışı oluşacaktır. Kısa sürede talep baskısı hammadde/imalat fiyatlarını yukarı çekebilir; bu nedenle yerel tedarik kapasitesinin ve alt yüklenici kalitesinin hızla ölçeklenmesi kritik olacaktır. Eğer yerel küçük tedarikçiler yeterince entegre olamazsa dışarıdan tedarik/taşeron gelmesi olasıdır; bu da lojistik maliyetlerini ve yerel katma değeri etkiler.

500 binlik ulusal ölçekteki arz artışı ve Bursa’daki 17 bin 225 konutluk katkı, orta ve uzun vadede arz-talep dengesini rahatlatma yönünde güçlü bir etki yapar; özellikle alt ve orta gelir gruplarına yönelik konut segmentinde dengeleme beklenir. Devlet destekli, düşük peşinat/uzun vadeli ödeme planları, piyasadaki 'uydurulmuş' fiyatlama gücünü zayıflatabilir ve kira baskısını hafifletebilir. Ancak etkiler bölgeseldir: talep yoğunluğu, ulaşım ve altyapı erişimi olan lokasyonlarda özel sektör fiyatları daha dayanıklı kalabilir; kısa vadede ise tedarik maliyetleri ve inşaat maliyetlerindeki artışlar fiyatların hemen düşmesini engelleyebilir. Sonuç olarak; dengelenme beklenir, ama anında geniş çaplı fiyat çöküşü değil, segment bazlı ve zamanla ortaya çıkan normalleşme olasıdır.

Fırsatlar: Toplu konut yatırımları yol, toplu taşıma, su/kanalizasyon, enerji ve sosyal donatı (okul, sağlık, park) yatırımlarını tetikleyerek kentsel hizmetlerin iyileşmesine yol açabilir; planlı ve entegre yapılırsa mahalle ölçeğinde yaşam kalitesi yükselir.

Riskler: Hızlı yer seçimi ve yoğunluk artışı, trafik, yağmur suyu yönetimi, yeşil alan kaybı ve altyapı yetersizliğine yol açabilir; ayrıca ekosistem ve su kaynakları üzerindeki baskı artabilir. Bu nedenle konutların ulaşım akslarına, mevcut altyapı kapasitesine ve çevresel etki analizlerine göre konumlandırılması; eş zamanlı altyapı yatırımının planlanması zorunludur. Ayrıca kentsel dönüşüm yaklaşımında sosyal entegrasyon (istihdam, eğitim, sağlık erişimi) gözetilmelidir.

Öncelik 1: Entegre planlama. Konut yapımıyla eş zamanlı ulaşım, eğitim-sağlık donatıları ve yeşil altyapı yatırımları planlanmalı.

Öncelik 2: Sürdürülebilir inşaat uygulamaları. Enerji verimliliği, dayanıklılık (afet dirençliliği), su tasarrufu ve yerel malzeme kullanımı teşvik edilmeli; işletme maliyetlerini düşürecek standartlar konulmalı.

Öncelik 3: Yerel tedarik ve istihdamı güçlendirme. Yerel KOBİ’lerin tedarik zincirine entegrasyonu için destek programları ve teknik yeterlilik geliştirme sağlanmalı.

Öncelik 4: Finansal erişilebilirlik. Uzun vadeli düşük maliyetli kredi, peşinat desteği ve kira-destek mekanizmalarıyla dar gelirli grupların sürdürülebilir konut erişimi sağlanmalı.

Öncelik 5: Şeffaf takip ve performans ölçümü. Proje performansı (maliyet, kalite, zaman, sürdürülebilirlik) düzenli olarak raporlanmalı; geri dönüşlere göre politika ayarlamaları yapılmalı. Bu adımlar hem sosyal hedeflere ulaşır hem de piyasa istikrarını destekler.

Böylesi büyük ölçekli projeler teknik ve yönetsel başarıya bağlıdır: finansman sürdürülebilirliği, ihalelerde şeffaflık, kalite kontrol, yerel kapasitenin güçlendirilmesi ve çevresel sürdürülebilirlik kritik unsurlardır. Ayrıca konutların gerçek “sosyal” değer yaratması için yalnızca birer yapı blokları değil, kullanıcıların günlük yaşamını destekleyen sosyal ve ekonomik altyapı ile birlikte ele alınmaları gerekir. Son olarak, projelerin etkisini izlemek üzere bağımsız değerlendirme mekanizmaları kurulması, hem kamu kaynaklarının etkin kullanımını sağlar hem de benzer projelerin gelecekte daha verimli planlanmasına katkıda bulunur.

Hakan Birkan

BİRATEŞ A.Ş Yönetim kurulu Başkanı

Bu proje, konut fiyatlarını dengeler

Cumhurbaşkanımızın açıkladığı bu proje, inşaat sektörüne hem kısa hem de uzun vadede ciddi bir hareketlilik getirecektir. Kısa vadede malzeme, iş gücü ve taşeron talebi artacak; bu da istihdam ve üretim kapasitesini canlandıracaktır. Uzun vadede ise sektörün ölçek kazanmasına, teknolojik yatırımların artmasına ve inşaat sanayimizin daha verimli hale gelmesine katkı sağlayacaktır.

Bursa, güçlü bir inşaat altyapısına ve geniş bir yan sanayi ağına sahip. 17 bin 225 konutluk bu proje, yerel firmalarımız için ciddi bir iş hacmi anlamına geliyor. İnşaat malzemesinden lojistiğe, mobilyadan enerjiye kadar birçok sektör bu projeden olumlu etkilenecektir. Önemli olan, ihalelerde ve tedarikte yerel işletmelere öncelik verilmesidir. Böylece istihdam artışı da doğrudan Bursalı vatandaşlarımıza yansır.

Bu büyüklükte bir konut arzı, özellikle orta ve alt gelir grubundaki konut fiyatlarını dengeler. Piyasadaki spekülatif fiyat artışlarını törpüler. Ancak asıl etki, projenin teslim sürecine ve konutların hangi segmentte üretileceğine bağlı olacaktır. Genel anlamda konut erişimini kolaylaştıran, piyasa dengesini normalize eden bir adım olarak değerlendiriyoruz.

Doğru planlandığında bu projeler, yeni yaşam alanlarıyla birlikte çevresine de değer katar. Altyapı, ulaşım, sosyal donatı ve yeşil alanlarla birlikte düşünülürse şehir kalitesini yükseltir. Ancak plansız yoğunluk, altyapı yetersizliği gibi riskler de göz ardı edilmemeli. Bu noktada entegre şehir planlaması ve çevresel denge öncelikli olmalıdır.

Konut politikasında sürdürülebilirlik, sadece bina yapmakla değil; enerji verimliliği, yeşil alan, ulaşım ve sosyal yaşamla birlikte düşünülmeli. Ayrıca yerli üretim ve yerel istihdam ön planda tutulmalı. Uzun vadede hem erişilebilir hem de çevreye duyarlı konutlar üretmek sektörümüzün temel hedefi olmalıdır.

Nurcan Özdemir

EPSA Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı

Toplumsal umut olarak görüyoruz

Bu projeyi sadece bir inşaat hamlesi değil, toplumsal bir umut, ekonomik bir ivme ve güvenli bir gelecek yolculuğunun başlangıcı olarak görüyorum. Türkiye’de milyonlarca insanın en temel hayali, kendi evinin ışığını yakmak, başını sokacak bir yuva sahibi olabilmek… Yüzyılın konut projesi, bu hayalin artık çok daha geniş bir kesim için gerçeğe dönüşmesi anlamına geliyor. Hem afet riskine karşı dayanıklı, hem de enerji verimliliği yüksek konutlar üretme hedefiyle Türkiye’nin inşaat sektörüne yeni bir yön verecek olan bu proje sektörün üretim kapasitesini de ciddi şekilde artıracak. İnşaat, malzeme, lojistik, enerji, yalıtım, seramik, metal ve kimya gibi onlarca alt sektörü doğrudan harekete geçirecek.

Her yeni konut, aynı zamanda yüzlerce kişiye istihdam, yüzlerce işletmeye sipariş ve ekonomide canlılık demek. Uzun vadede ise bu projenin etkisi çok daha derin olacaktır. Çünkü burada sadece evler değil, kaliteli yaşam alanları inşa ediliyor. Yalıtım, dayanıklılık, enerji tasarrufu, sosyal donatı alanları ve çevresel planlamalarla desteklenen bu yeni konut politikası, Türkiye’nin şehirleşme anlayışında kalıcı bir dönüşüm yaratacak diye düşünüyorum. Bir kez daha belirtmek istiyorum ki, biz EPSA olarak, meseleye yalnızca yeni bina yapmak değil, doğru bina yapmak olarak bakıyoruz. Bugün artık biliyoruz ki bir binayı yalnızca inşa etmek yeterli değil; onu doğru şekilde korumak gerekiyor. Isı, su, ses ve yangın yalıtımı yapılmamış her yapı, hem enerji hem de yaşam kalitesi açısından büyük kayıplara neden olur. Doğru yalıtım, yakıt giderlerini %50’ye varan oranda azaltır, binaların ömrünü uzatır, küf ve rutubeti önler, iç mekan konforunu artırır. Bir bina dışarıdan ne kadar güçlü görünürse görünsün, eğer yalıtımı eksikse o yapı zamanla yıpranır, değerini kaybeder. İşte bu yüzden diyoruz ki, her sağlam temel kadar, iyi yalıtım da bir binanın geleceğini belirler. Yalıtım, bir maliyet değil; uzun ömürlü yaşamın sigortasıdır. Yarınların dayanıklı, verimli ve konforlu binaları için yalıtım artık bir seçenek değil, zorunluluktur. Yani geleceğe güvenle bırakılacak, enerji verimli, uzun ömürlü yapılar üretmek bizim temel hedefimiz olmalıdır. Bu dönüşümde, yerli üretim gücümüz, TEKNOSAB’daki tesisimiz ve sürdürülebilir ürün portföyümüz ile aktif rol almaya hazırız .

Bursa, hem sanayi hem de inşaat altyapısı açısından Türkiye’nin en güçlü şehirlerinden biri. 17 bin 225 konutluk bu üretim, bölgedeki yapı kimyasalları, yalıtım, hazır beton, çelik, cam, seramik ve nakliye sektörlerinde yerel tedarik zincirini güçlendirecektir. Biz EPSA olarak, Bursa TEKNOSAB’daki üretim tesisimizle bu sürece teknik çözüm ve sürdürülebilir ürün katkısı sunmaya hazırız. Yerli üreticilerin projede aktif rol alması, hem maliyet verimliliği hem de istihdamın korunması açısından büyük önem taşıyor.

Bu tür büyük ölçekli projeler, kısa vadede arzı artırarak konut fiyatlarında dengeleyici bir etki yaratabilir. Ancak uzun vadede asıl fark, bu projelerin sürdürülebilir, enerji verimli ve düşük bakım maliyetli yapılar olmasıyla ortaya çıkar. Uygun maliyetli konutların yanı sıra, kaliteli yalıtım ve doğru uygulama standartlarıyla donatılmış projeler, enerji tasarrufu sayesinde yaşam maliyetlerini düşürür. Bu da ekonomik dengeyi yalnızca fiyatla değil, yaşam kalitesiyle sağlar.

Sosyal konutlar, doğru planlandığında bir şehrin çevresel dönüşümünü başlatan önemli adımlardır. Bu projeler, ulaşım ağları, yeşil alanlar, su kaynaklarını yönetme, enerji altyapısı gibi unsurlarla birlikte ele alındığında çevresel sürdürülebilirliğe büyük katkı sağlar. Ancak risk, yalnızca “konut üretimi” odaklı bir yaklaşımla hareket edilmesidir. Eğer bu projeler altyapı, eğitim, sağlık ve istihdam planlamasından bağımsız düşünülürse, uzun vadede kent dokusunda sosyal dengesizlik yaratabilir.

Türkiye’nin geleceğinde “erişilebilir konut” kavramı, artık sadece fiyatla değil, enerji tasarrufu ve uzun ömürlü yapı kalitesiyle tanımlanmalıdır. EPSA olarak biz bu süreci üç temel başlıkta görüyoruz. İlki eğitim, uygulayıcıların teknik bilgi düzeyinin artırılması gerekiyor. Ardından denetim mekanizması ile ürün ve uygulama standardının sahada korunması, doğru uygulama yapıldığının kontrolü gerekiyor. Ve elbetteki bilinç… Toplumumuzun yalıtımı maliyet değil, gelecek yatırımı olarak görmesi… Ancak bu yaklaşım, Türkiye’yi yalnızca konut üreten değil, kaliteli yaşam alanları inşa eden bir ülke konumuna taşır.

EPSA Yalıtım olarak biz, bu dönüşümün “sessiz gücü” olmaktan gurur duyuyoruz. Yalıtım, teknik bir detay değil, güvenli geleceklerin sigortasıdır. Bugün Türkiye’de sosyal konut üretimi yalnızca bir inşaat hamlesi değil, dayanıklılığın, enerji bilincinin ve yerli üretimin birleştiği stratejik bir kalkınma modeli olarak görülmelidir. Biz EPSA olarak, Bursa’dan başlayarak tüm Türkiye’de doğru bina, doğru malzeme ve doğru uygulama ilkesiyle bu dönüşümde aktif rol almaya devam edeceğiz.

Hüseyin Kul

Bars Kimya Yönetim Kurulu Başkanı

Ekonomimize güç katacak proje

Sosyal konut projesini son derece olumlu bir adım olarak değerlendiriyorum. Bu proje, yalnızca konut üretmekle kalmayıp ekonominin geneline yayılan çok yönlü bir canlılık yaratma potansiyeline sahip. Kısa vadede inşaat, malzeme, lojistik, enerji ve hizmet gibi birçok sektörde hareketlilik yaşanacaktır. Şantiyelerin hızla faaliyete geçmesiyle üretim zinciri yeniden canlanacak, istihdam artacak ve yerel ekonomiler doğrudan güç kazanacaktır.

Uzun vadede ise sosyal konut yatırımları, ülke ekonomisine kalıcı bir dinamizm kazandıracaktır. Bu ölçekte bir üretim hamlesi, tedarik zincirinde sürdürülebilir bir talep zemini oluştururken, özellikle alt ve orta gelir grubundaki vatandaşların konuta erişimini kolaylaştıracaktır. Arzın artmasıyla birlikte fiyatlarda denge sağlanması, kira baskısının azalması ve konut piyasasında daha öngörülebilir bir yapı oluşması mümkündür.

Projenin Bursa gibi üretim gücü yüksek bir şehirde hayata geçecek olması da ayrı bir önem taşıyor. 17 bini aşkın konut, yerel inşaat firmaları, taşeronlar, malzeme üreticileri ve teknik personel için ciddi bir iş hacmi anlamına geliyor. Bu durum hem üretimi hem de istihdamı doğrudan destekleyecektir.

Elbette başarı, yalnızca konut sayısında değil, projelerin nasıl planlandığında gizli. Sosyal konutların çevre dostu, enerji verimli, sosyal donatı alanlarıyla zengin yaşam bölgeleri olarak kurgulanması büyük önem taşıyor. Bu projeler, altyapı, ulaşım, eğitim ve sağlık hizmetleriyle entegre biçimde planlandığında şehirlerin yaşam kalitesini yükseltecek; çevresine de ekonomik ve sosyal değer katacaktır.

Sonuç olarak, sosyal konut hamlesi sadece barınma ihtiyacına yanıt veren bir proje değil; aynı zamanda üretim, istihdam, bölgesel kalkınma ve sosyal refah açısından ülkemiz için stratejik bir yatırımdır.

Fatih Can Bozkurt

FCB İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı

İnşaat sektörüne canlılık katacak

Sosyal konut projesi, kısa vadede inşaat sektörüne güçlü bir ivme kazandıracak, ekonominin canlanmasında önemli bir rol oynayacaktır. Bu projeler, sadece yeni yaşam alanları inşa etmekle kalmayıp aynı zamanda inşaat, malzeme, lojistik ve hizmet sektörlerinde ciddi bir hareketlilik yaratacaktır. Uzun vadede ise istihdamı artırarak üretim zincirine kalıcı bir dinamizm kazandıracak, böylece ekonomiye sürdürülebilir bir canlılık sağlayacaktır.

Bursa özelinde planlanan 17 bin 225 konut, kent ekonomisi açısından stratejik bir potansiyel taşımaktadır. Bu ölçekteki bir yatırım, yerel inşaat firmalarından tedarik zincirindeki küçük işletmelere kadar geniş bir kesimi doğrudan etkileyecektir. Yeni konutların yapımı sürecinde oluşacak talep, inşaat malzemesi, iş gücü ve taşımacılık gibi sektörlerde üretim kapasitesini artırarak istihdama katkı sunacaktır. Bu hareketlilik, Bursa’nın sanayi ve hizmet altyapısını da destekleyecek, dolaylı olarak şehir ekonomisinin genel dengesine pozitif yansıyacaktır.

Yeni sosyal konutların devreye girmesiyle birlikte konut arzının artması, piyasada fiyat dengelenmesine katkı sağlayacaktır. Bu durum, özellikle son yıllarda hızla yükselen konut fiyatlarının yavaşlamasına ve erişilebilirliğin güçlenmesine zemin hazırlayabilir. Konut piyasasında dengeli bir arz-talep ilişkisi oluşması, hem dar gelirli vatandaşların barınma olanaklarını genişletecek hem de orta vadede kira artışlarını sınırlayıcı bir etki yaratacaktır.

Projelerin doğru planlanması durumunda, çevre dostu, enerji verimli, sosyal alanları güçlü yeni yaşam bölgeleri oluşturmak mümkündür. Ancak bu süreçte altyapı yatırımları, ulaşım planlaması ve çevresel etkilerin yeterince değerlendirilmemesi durumunda; trafik yoğunluğu, çevre baskısı ve sosyal donatı yetersizliği gibi sorunların ortaya çıkma riski de bulunmaktadır. Bu nedenle şehir planlama ve çevre yönetimi, projelerin başarısında kritik bir rol üstlenecektir.

Konut politikalarında sürdürülebilirlik, enerji verimliliği ve dar gelirli vatandaşların erişimi temel öncelikler arasında yer almalıdır. Kamu ve özel sektörün bu süreçte koordineli çalışması, kaynakların etkin kullanımı ve projenin uzun vadeli toplumsal faydasını güvence altına almak açısından büyük önem taşımaktadır.

Sonuç olarak, sosyal konut hamlesi yalnızca konut üretimine yönelik bir girişim değil; aynı zamanda istihdam, üretim, sosyal denge ve bölgesel kalkınma açısından ülke için stratejik bir adımdır. Bu sürecin başarısı ise planlama, kalite yönetimi ve sürdürülebilir finansman modellerinin ne kadar kararlılıkla uygulanacağına bağlı olacaktır.