"Hizmetlerimizin merkezinde insan var
Dedik ya 2008 yılı seçim dolu geçecek diye, BUSKİ'nin önündeki üst geçitte bu haftanın teması, boydan boya asılmış pankartta işlenmiş ve tema "BURSA'yı GELECEĞE TAŞIYORUZ" sözü ile de sayın Hikmet Şahin'in önemli bir hedefini bizlere duyurarak tamamlanıyor.
Asında sayın başkanın hakkını yememek lazım, Büyükşehir Belediyemiz bu dönemde, yollara asılan pankartlarla, bilboardlara yerleştirilen panolarla, gerek içerik, gerek düzenleme ve gerekse baskı tekniği açısından dünya standardını yakaladı, belli ki bu işleri iyi seçilmiş, üstün yetenekli profesyonel gruplar sürdürüyor. Yazımın ana konusuna geçmeden, hemen burada, sorumlu kentli olma görevimi yapmak ve hani gelişmiş toplum olma yolunda TBMMsinin geçen dönem çıkardığı yasa varya, işte ona dayanarak "bilgi alma hakkımı kullanmak istiyorum, sayın başkanın döneminin başından bu yana, bütçemizden, daha açık deyimle, bizim paralarımızdan kaç YTL bu renkli siyasi görüntülere sarf edildi?
Pankartta yer alan hedef beni heyecanlandırdı, gerçekten, ister yerel yönetim olun, ister merkezi hükümet, ister özel sektör olun, ister kamu kurumu, ister para kazanmak amaçlı olsun, ister toplum yararına, sunduğunuz her hizmet, attığınız her adım insan üzerinde düğümleniyor, sonuçta insanı mutlu ediyorsanız, onun yaşamını kolaylaştırıyor, sağlıklaştırıyor, renklendiriyorsanız, özel sektör iseniz iyi para kazanıyorsunuz, kamu iseniz kaynaklarınızı doğru kullanmış oluyorsunuz, siyasi iseniz sonuçta iyi oy topluyacağınızı düşünüyorsunuz.
İşte kent yaşamımız için çok önemli bulduğum bu temel hedefin gözlüğü ile, bir kentli olarak benim yaşamımı zorlaştıran, hatta tehlikeye sokan, beni mutsuz eden, bırakın merkeze yerleştirmeyi kenarına bile sokmayan, belki küçük ama bence önemli birkaç ayrıntıya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Biliyorsunuz bir yılı aşkın bir süredir, otobüs duraklarımız yenilendi, daha doğrusu duraklardaki reklam panolarını kullanma karşılığında belediyenin cebinden para çıkmadan eski durakları yerleştiren firmanın ihale süresi doldu, yeni ihaleyi başka bir firma aldı, sisteme kendi tipindeki durakları da ekleyerek zenginleştirdi, ama iki önemli ayrıntıyı görmezden gelerek;
Birincisi durakların yerleştiriliş biçimi, durağı kaldırımın üzerine oturttular, oturturken kırdıkları yeri sözüm ona onardılar, yamalı bohça gibi bırakıp gittiler. Oysa durağın kendisi kadar oturduğu taban ve çevresi de önemli, kendi güzelliği ancak bunların da güzel olması ile ortaya çıkar. Ben ilk durak ihalesini yapmadan bazı Avrupa kentlerini incelemiştim, Fransanın Nantes kentindekilerin çevre düzenlemesi dikkatimi çekmişti, durağın iki tarafında kaldırım kenarına hoş görünümlü demir parmaklıklar yerleştirilmişti, otobüs durağa yanaştığında kapılar durağın önünde açılıyor, bu düzen, yoldan yürüyerek otobüsle kaldırım arasında sıkışma riskini ortadan kaldırıyordu. Resimlerini çekerek aynı tip parmaklıkları duraklara yerleştirmiştim, gene durak dışında, yağışsız havalarda oturarak otobüs bekleme imkanı veren güzel görünümlü sac kanepeler de bu düzenlemenin bir parçasıydı. İşte o hizmetin merkezinde insan vardı, ya şimdikiler..., neresindeyiz bu hizmetin?
Gene duraklardan küçük ve önemli ikinci ayrıntı, duraklarda arka cama asılı camlı bir çerçeve var, durağın patentini taşıyan firmanın kendi ülkesinde bu çerçevenin içinde renkli bir kent haritası asılıdır, harita üzerinde o duraktan geçen otobüslerin güzergahları farklı renklerle işaretlidir ve bulunduğumuz durak da yuvarlak leke şeklinde üzerinde numarasıyla görünür.
Haritanın bir köşesinde de o duraktan geçen otobüslerin, durakta olacağı zamanı gösteren zaman çizelgesi yerleştirilmiştir.
aklarda, bırakın haritayı, zaman çizelgesi bile yok, pardon bazılarında camın üzerine yapıştırılmış bir kağıt üzerine bu çizelge yazılmış, ama çoğunda cam üzerindeki o kağıdı birileri söküp cebine atmış, genelde beklediğiniz otobüsün ne zaman geleceğini bilmiyorsunuz ve gideceğiniz nokta için hangi otobüse bineceğinizi de.
Evet neresindeyiz bu hizmetin, bırakın merkezini, sağına soluna yanaşabiliyor musunuz?
"İnsan merkezli hizmet gözlüğü ile Atatürk Caddesine bir daha bakmak istiyorum, kentimizin en gözde atar damarı, tüm otobüsler, dolmuşlar ve tabii özel araçlar gün boyu doldurur bu caddemizi, ama bir de insanlar var, hizmetin değil ama kentin merkezine gelen insanlar, hem de yolun üzerinde, o yoğun tekerlekli araçların arasında, canları pahasına dolaşan, yediden yetmişe, bebekten nineye, insanlar....
Oysa insan geçişleri için, hani sayın başkanın deyimiyle, 20 yıldır hiçbir iş yapılmamış kentimizde hizmet gören belediye başkanlarımızca yaptırılmış alt geçitler var, o başkanlarımız değil milyar dolarlık bütçeleri, bin dolarlarıyla, o günün şartlarında büyük görünen o geçitleri yapabilmişler, günün teknolojisi ve ellerindeki para bu geçitlere yürüyen merdiven yerleştirmeye imkan vermemiş.
Ama bugün, madem ki insan merkezli hizmet felsefesiyle yola çıkılıyor ve ellerinde yarım milyar dolarlık bütçe var, hadi yerleştirin yürüyen merdivenleri tüm alt geçitlere, insanların karşıya geçişlerini kolaylaştırın, sonra da hala caddeye inen yaya varsa basın cezayı.
Bazen düşünürüm, keşke Atatürk Caddesinde kaldırımlara akıtılan o büyük paralar harcanmasaydı da, ucuz asfalt kaldırımda yürüseydik, ama şekli bozulmuş ağaçlar güzelleriyle yenilenmiş, tratuvar kenarlarında güzel görünümlü korkuluklar, oturma bankları yerleştirilmiş, alt geçitler yürüyen merdivenli, bol ışıklı, her dem bakımlı düzenlenmiş olsaydı da, caddemiz boyunca işlerimizi görürken keyifli dakikalar da yaşasaydık, daha mutlu olmaz mıydık?
Bunlar küçük ve fakat bu kentte yaşayanların günlük yaşamını etkileyen ayrıntılar, eğer gözlerinizi kent içine çevirirseniz, yaşamınızı önemli biçimde etkileyen benzeri yüzlerce ayrıntıyı fark edersiniz, eğer gerçekten hizmetlerinizin merkezinde insan var diyorsanız, eğer gerçekten bu kenti geleceğe bir dünya kenti olarak taşımak istiyorsanız, büyük projeler yanında bu ayrıntıların da, en az onlar kadar, önemli yer kapladığını unutmamanız gerekli!
Dedik ya 2008 yılı seçim dolu geçecek diye, BUSKİ'nin önündeki üst geçitte bu haftanın teması, boydan boya asılmış pankartta işlenmiş ve tema "BURSA'yı GELECEĞE TAŞIYORUZ" sözü ile de sayın Hikmet Şahin'in önemli bir hedefini bizlere duyurarak tamamlanıyor.
Asında sayın başkanın hakkını yememek lazım, Büyükşehir Belediyemiz bu dönemde, yollara asılan pankartlarla, bilboardlara yerleştirilen panolarla, gerek içerik, gerek düzenleme ve gerekse baskı tekniği açısından dünya standardını yakaladı, belli ki bu işleri iyi seçilmiş, üstün yetenekli profesyonel gruplar sürdürüyor. Yazımın ana konusuna geçmeden, hemen burada, sorumlu kentli olma görevimi yapmak ve hani gelişmiş toplum olma yolunda TBMMsinin geçen dönem çıkardığı yasa varya, işte ona dayanarak "bilgi alma hakkımı kullanmak istiyorum, sayın başkanın döneminin başından bu yana, bütçemizden, daha açık deyimle, bizim paralarımızdan kaç YTL bu renkli siyasi görüntülere sarf edildi?
Pankartta yer alan hedef beni heyecanlandırdı, gerçekten, ister yerel yönetim olun, ister merkezi hükümet, ister özel sektör olun, ister kamu kurumu, ister para kazanmak amaçlı olsun, ister toplum yararına, sunduğunuz her hizmet, attığınız her adım insan üzerinde düğümleniyor, sonuçta insanı mutlu ediyorsanız, onun yaşamını kolaylaştırıyor, sağlıklaştırıyor, renklendiriyorsanız, özel sektör iseniz iyi para kazanıyorsunuz, kamu iseniz kaynaklarınızı doğru kullanmış oluyorsunuz, siyasi iseniz sonuçta iyi oy topluyacağınızı düşünüyorsunuz.
İşte kent yaşamımız için çok önemli bulduğum bu temel hedefin gözlüğü ile, bir kentli olarak benim yaşamımı zorlaştıran, hatta tehlikeye sokan, beni mutsuz eden, bırakın merkeze yerleştirmeyi kenarına bile sokmayan, belki küçük ama bence önemli birkaç ayrıntıya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Biliyorsunuz bir yılı aşkın bir süredir, otobüs duraklarımız yenilendi, daha doğrusu duraklardaki reklam panolarını kullanma karşılığında belediyenin cebinden para çıkmadan eski durakları yerleştiren firmanın ihale süresi doldu, yeni ihaleyi başka bir firma aldı, sisteme kendi tipindeki durakları da ekleyerek zenginleştirdi, ama iki önemli ayrıntıyı görmezden gelerek;
Birincisi durakların yerleştiriliş biçimi, durağı kaldırımın üzerine oturttular, oturturken kırdıkları yeri sözüm ona onardılar, yamalı bohça gibi bırakıp gittiler. Oysa durağın kendisi kadar oturduğu taban ve çevresi de önemli, kendi güzelliği ancak bunların da güzel olması ile ortaya çıkar. Ben ilk durak ihalesini yapmadan bazı Avrupa kentlerini incelemiştim, Fransanın Nantes kentindekilerin çevre düzenlemesi dikkatimi çekmişti, durağın iki tarafında kaldırım kenarına hoş görünümlü demir parmaklıklar yerleştirilmişti, otobüs durağa yanaştığında kapılar durağın önünde açılıyor, bu düzen, yoldan yürüyerek otobüsle kaldırım arasında sıkışma riskini ortadan kaldırıyordu. Resimlerini çekerek aynı tip parmaklıkları duraklara yerleştirmiştim, gene durak dışında, yağışsız havalarda oturarak otobüs bekleme imkanı veren güzel görünümlü sac kanepeler de bu düzenlemenin bir parçasıydı. İşte o hizmetin merkezinde insan vardı, ya şimdikiler..., neresindeyiz bu hizmetin?
Gene duraklardan küçük ve önemli ikinci ayrıntı, duraklarda arka cama asılı camlı bir çerçeve var, durağın patentini taşıyan firmanın kendi ülkesinde bu çerçevenin içinde renkli bir kent haritası asılıdır, harita üzerinde o duraktan geçen otobüslerin güzergahları farklı renklerle işaretlidir ve bulunduğumuz durak da yuvarlak leke şeklinde üzerinde numarasıyla görünür.
Haritanın bir köşesinde de o duraktan geçen otobüslerin, durakta olacağı zamanı gösteren zaman çizelgesi yerleştirilmiştir.
aklarda, bırakın haritayı, zaman çizelgesi bile yok, pardon bazılarında camın üzerine yapıştırılmış bir kağıt üzerine bu çizelge yazılmış, ama çoğunda cam üzerindeki o kağıdı birileri söküp cebine atmış, genelde beklediğiniz otobüsün ne zaman geleceğini bilmiyorsunuz ve gideceğiniz nokta için hangi otobüse bineceğinizi de.
Evet neresindeyiz bu hizmetin, bırakın merkezini, sağına soluna yanaşabiliyor musunuz?
"İnsan merkezli hizmet gözlüğü ile Atatürk Caddesine bir daha bakmak istiyorum, kentimizin en gözde atar damarı, tüm otobüsler, dolmuşlar ve tabii özel araçlar gün boyu doldurur bu caddemizi, ama bir de insanlar var, hizmetin değil ama kentin merkezine gelen insanlar, hem de yolun üzerinde, o yoğun tekerlekli araçların arasında, canları pahasına dolaşan, yediden yetmişe, bebekten nineye, insanlar....
Oysa insan geçişleri için, hani sayın başkanın deyimiyle, 20 yıldır hiçbir iş yapılmamış kentimizde hizmet gören belediye başkanlarımızca yaptırılmış alt geçitler var, o başkanlarımız değil milyar dolarlık bütçeleri, bin dolarlarıyla, o günün şartlarında büyük görünen o geçitleri yapabilmişler, günün teknolojisi ve ellerindeki para bu geçitlere yürüyen merdiven yerleştirmeye imkan vermemiş.
Ama bugün, madem ki insan merkezli hizmet felsefesiyle yola çıkılıyor ve ellerinde yarım milyar dolarlık bütçe var, hadi yerleştirin yürüyen merdivenleri tüm alt geçitlere, insanların karşıya geçişlerini kolaylaştırın, sonra da hala caddeye inen yaya varsa basın cezayı.
Bazen düşünürüm, keşke Atatürk Caddesinde kaldırımlara akıtılan o büyük paralar harcanmasaydı da, ucuz asfalt kaldırımda yürüseydik, ama şekli bozulmuş ağaçlar güzelleriyle yenilenmiş, tratuvar kenarlarında güzel görünümlü korkuluklar, oturma bankları yerleştirilmiş, alt geçitler yürüyen merdivenli, bol ışıklı, her dem bakımlı düzenlenmiş olsaydı da, caddemiz boyunca işlerimizi görürken keyifli dakikalar da yaşasaydık, daha mutlu olmaz mıydık?
Bunlar küçük ve fakat bu kentte yaşayanların günlük yaşamını etkileyen ayrıntılar, eğer gözlerinizi kent içine çevirirseniz, yaşamınızı önemli biçimde etkileyen benzeri yüzlerce ayrıntıyı fark edersiniz, eğer gerçekten hizmetlerinizin merkezinde insan var diyorsanız, eğer gerçekten bu kenti geleceğe bir dünya kenti olarak taşımak istiyorsanız, büyük projeler yanında bu ayrıntıların da, en az onlar kadar, önemli yer kapladığını unutmamanız gerekli!
Sayı: 610 - Sayı'nın Kapağı