TÜİK Mart ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜFE aylık %1,08 artarak yıllık bazda %16,19 olarak gerçekleşirken, Yİ-ÜFE aylık %4,13 artarak yıllık bazda %31,2 seviyesine ulaştı. Böylelikle maliyet enflasyonunu yansıtan Yİ-ÜFE ile talep enflasyonunu yansıtan TÜFE arasındaki makas Kasım 2018’den bu yana en yüksek seviye olan 15 puana yükseldi. Çekirdek enflasyona baktığımızda B (işlenmemiş gıda, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç) ve C (enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve hariç TÜFE) endekslerinin de sırasıyla %17,5 ve %16,9 olarak gerçekleştiğini görüyoruz. Orta vadeli enflasyon görünümü açısından önemli olan ve üst üste 3. kez manşet enflasyonun üzerine çıkan çekirdek enflasyon Mart 2019’dan bu yana en yüksek seviyesine de ulaşmış oldu. Bu tablo karşısında şu merak ediliyor haliyle; enflasyon neden artıyor? TÜFE kanadına baktığımızda aylık bazda en yüksek artışın sağlık, lokanta & oteller ve gıda & alkolsüz içecekler gruplarında gerçekleştiğini görüyoruz. Öte yandan uluslararası gıda fiyatlarının artmaya devam etmesi, Mart ayında başlayan kontrollü normalleşme ve bir önceki ay ilaç fiyatlarına yapılan zamlar da TÜFE’de artış yaratan önemli etkenler oldu. ÜFE’deki artışın en önemli kaynağı hiç kuşkusuz kur artışı. Bildiğimiz gibi kur artışının enflasyona geçişkenliği ülkemizde hayli yüksek. Son günlerde hem iç kaynaklı hem de dış kaynaklı kur artışı enflasyon üzerinde etkisini göstermeye devam ediyor ve edecek. Çünkü Mart sonu başlayan artan kur hareketi ÜFE’ye tam olarak yansımış değil. ÜFE’deki artışın tek nedeni kur artışı değil elbette. Uluslararası emtia fiyatlarında artışın devam ediyor olması ve pandemi nedeniyle oluşan arz kısıtları da ÜFE’yi besleyen diğer önemli artış kaynakları. Özellikle ana metal, metal ürünleri, kimyasal, tekstil, kauçuk ve plastik imalatı sektörlerinde yüksek oranlı fiyat artışları dikkat çekici. Yine petrol ve ana metal hariç imalat sanayi fiyatlarında başlayan artışlar da Yİ-ÜFE’yi artıran diğer unsurlar. Peki bu rakamlar bize ne anlatıyor? Öncelikle Mart ayı enflasyon tablosuna genel olarak baktığımızda enflasyonun hız kesmeden artmaya devam ettiğini anlıyoruz. Bu nedenle vatandaşın alım gücü ve refah düzeyi düşmeye devam ediyor. Öte yandan üreticinin de maliyetlerinin dramatik bir biçimde artmaya devam ettiğini görüyoruz. Yine ÜFE-TÜFE makasının da giderek açılması önümüzdeki günlerde TÜFE’de artışın devam edeceğinin güçlü bir işareti. Yİ-ÜFE’deki artış yani üretici maliyetlerindeki artış tüketicilerin satın aldığı mal ve hizmet fiyatlarına TÜFE’ye zaman içerisinde yansıyacaktır. Sizin anlayacağınız maliyet bazlı etkiler önümüzdeki günlerde TÜFE’yi artıran önemli bir enflasyon kaynağı olacak. Artan maliyet kaynaklı enflasyonun da TCMB’nin işini daha da zorlaştıracağı kesin. Gelelim bir diğer önemli soruya; enflasyonda en kötüyü gördük mü? Yukarıda anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere maalesef enflasyonda en kötü henüz geride kalmış değil. Çünkü baz etkisine ek olarak, çekirdek göstergelerdeki mevcut görüntü, potansiyel kur geçişkenliği etkisi ve emtia fiyatlarındaki yukarı yönlü eğilim kısa vadeli enflasyon görünümü üzerindeki diğer önemli riskler. Son gelişmeler ışığında Nisan ayı enflasyonun %17’yi aşarak önümüzdeki bir iki ay içerisinde maliyet yönlü baskıların etkisi ile TÜFE’nin %19’u görerek zirve yapacağı beklentisi hâkim. Enflasyon görünümüne ilişkin mevcut riskler ve enflasyon beklentilerine ilişkin mevcut bozulma sonrasında gözler şimdi 15 Nisan’daki TCMB PPK toplantısına çevrilmiş durumda. Bu toplantıda alınacak faiz kararı ve yapılacak sözlü yönlendirme açıklanan enflasyon sonrası daha bir önem kazandı. Piyasada oluşan hâkim beklenti hem enflasyondaki artış hem de kur tarafındaki hareketlilik nedeniyle TCMB Nisan toplantısında faizleri sabit tutacak, yani beklenenin aksine faizler indirilmeyecek. Kuvvetle muhtemel yeni TCMB yönetimi her defasında dile getirdiği gibi yine sıkı duruşa devam diyecek.