Deniz fırtına- larında olduğu gibi...
"Deniz fırtınalarında olduğu gibi, ihtilallerde sağlam değerler dibe giderken, dalgalar hafif şeyleri su yüzüne çıkarır"
Balzac
Son günlerde ülkede yaşanan anormallikler bizi bu yazıyı kaleme almaya mecbur etti. Türkiye' de güdümlü hale getirilmiş basınla önemli bir dezenformasyon süreci yaşatılmaktadır.
Bugün, çeşitli yollarla ele geçirilmiş yayın organlarında 2. Cumhuriyetçilerin ve "boyalı basına" karşı Milli Görüş'ün sesi olması için yaratılmış gazetecilerin baştacı edildiğini görüyoruz. Halk çok planlı ve programlı bir şekilde yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
Bütün bu yaşananlar, ülkede bir politik rekabetin dışında bir mücadelenin yaşandığı hissini doğurmaktadır.
Bugünkü siyasi iktidar, Milli Görüş ideolojisi tarafından üretilmiştir. Milli Görüş' ün 14 Mayıs 2000 tarihli kongresinde genel başkanlığa aday olan günümüzün cumhurbaşkanı adayı, kongrede kendisine neden aday olduğuyla ilgili soru sorulması üzerine: "Partimizin ilkelerini, prensiplerini, kimliğini daha da yüceltmek için bu işin içinde varım. " cevabını vermiştir. Devamında "İlle de 70 yaşına geldikten sonra, heyecanımız pörsüdükten sonra mı olalım" diyerek aslında bir makam yarışında olunduğunu ifade etmiştir.
Adayı desteklemek için kürsüye çıkan günümüzün meclis başkanının ise "tamtamcı gençlik yetiştirmek için değil, milli gençlik yetiştirmek için yola çıktıklarını" seslendirdiği hatırlanmaktadır. Bu adaylık bir ideolojik bir farklılıktan kaynaklanmamıştır. Sadece koltuk yarışı ve iktidara gelme hedefinde yöntem değişikliği neticesinde partiden ayrılış gerçekleşmiştir.
Bu akımın, Türkiye' de gelişmesi özellikle 1980 ihtilali sonucunda olduğu bilinmektedir. Çok geçmeden, asker üzerinden siyaset yapmanın, din üzerinden siyaset yapmaktan politik açıdan daha verimli olduğu anlaşılmıştır.
Bu sebeptendir ki; 90' larda artan oranda hassas konular bilinçli bir şekilde kaşınmıştır. Sergilenen tutum, tepkilere neden olmuş ve sonucunda mağdur rolüne bürünülmüştür.
Bugün yapılan iş eskisinin aynıdır, yani en iyi bildikleri iş.
İhtilali her anlamıyla hayatının başında yaşamış bir kişi olarak, bugün sergilenen "ucuz demokratlığı" tebessümle karşılıyoruz.
Şunu biliyoruz ki; Türkiye' nin tüm unsurları demokrasi geçmişinden gerekli dersleri çıkarmıştır. Balzac, çok güzel söylemiştir.
Asker üzerinden siyaset yapmak, ülkeye yapılan en büyük kötülüktür ve sadece " hafif şeylerin" iktidara gelmesine hizmet etmektedir.
"Deniz fırtınalarında olduğu gibi, ihtilallerde sağlam değerler dibe giderken, dalgalar hafif şeyleri su yüzüne çıkarır"
Balzac
Son günlerde ülkede yaşanan anormallikler bizi bu yazıyı kaleme almaya mecbur etti. Türkiye' de güdümlü hale getirilmiş basınla önemli bir dezenformasyon süreci yaşatılmaktadır.
Bugün, çeşitli yollarla ele geçirilmiş yayın organlarında 2. Cumhuriyetçilerin ve "boyalı basına" karşı Milli Görüş'ün sesi olması için yaratılmış gazetecilerin baştacı edildiğini görüyoruz. Halk çok planlı ve programlı bir şekilde yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
Bütün bu yaşananlar, ülkede bir politik rekabetin dışında bir mücadelenin yaşandığı hissini doğurmaktadır.
Bugünkü siyasi iktidar, Milli Görüş ideolojisi tarafından üretilmiştir. Milli Görüş' ün 14 Mayıs 2000 tarihli kongresinde genel başkanlığa aday olan günümüzün cumhurbaşkanı adayı, kongrede kendisine neden aday olduğuyla ilgili soru sorulması üzerine: "Partimizin ilkelerini, prensiplerini, kimliğini daha da yüceltmek için bu işin içinde varım. " cevabını vermiştir. Devamında "İlle de 70 yaşına geldikten sonra, heyecanımız pörsüdükten sonra mı olalım" diyerek aslında bir makam yarışında olunduğunu ifade etmiştir.
Adayı desteklemek için kürsüye çıkan günümüzün meclis başkanının ise "tamtamcı gençlik yetiştirmek için değil, milli gençlik yetiştirmek için yola çıktıklarını" seslendirdiği hatırlanmaktadır. Bu adaylık bir ideolojik bir farklılıktan kaynaklanmamıştır. Sadece koltuk yarışı ve iktidara gelme hedefinde yöntem değişikliği neticesinde partiden ayrılış gerçekleşmiştir.
Bu akımın, Türkiye' de gelişmesi özellikle 1980 ihtilali sonucunda olduğu bilinmektedir. Çok geçmeden, asker üzerinden siyaset yapmanın, din üzerinden siyaset yapmaktan politik açıdan daha verimli olduğu anlaşılmıştır.
Bu sebeptendir ki; 90' larda artan oranda hassas konular bilinçli bir şekilde kaşınmıştır. Sergilenen tutum, tepkilere neden olmuş ve sonucunda mağdur rolüne bürünülmüştür.
Bugün yapılan iş eskisinin aynıdır, yani en iyi bildikleri iş.
İhtilali her anlamıyla hayatının başında yaşamış bir kişi olarak, bugün sergilenen "ucuz demokratlığı" tebessümle karşılıyoruz.
Şunu biliyoruz ki; Türkiye' nin tüm unsurları demokrasi geçmişinden gerekli dersleri çıkarmıştır. Balzac, çok güzel söylemiştir.
Asker üzerinden siyaset yapmak, ülkeye yapılan en büyük kötülüktür ve sadece " hafif şeylerin" iktidara gelmesine hizmet etmektedir.
Sayı: 574 - Sayı'nın Kapağı