Beklendiği gibi olmadı değil mi?
İki hafta önce T.B.M.M.' nin cumhurbaşkanı seçemeyeceği ve acele seçime gidileceği söylense kimse itibar etmezdi.
Herkes için gelecek cumhurbaşkanı ve başbakan belliydi. Ancak kural tekrar işledi, herkesin beklediği yine gerçekleşmedi.
Diğer taraftan ülkede siyasi bir kriz havası yaşanmasına rağmen ekonomik krizin olmaması çoğunluğu şaşırttı. Krizin olmamasının da sebebi, çoğunluğun siyasi krizin ekonomik krize neden olacağına inanmasıdır.
Hatırlayacağınız üzere, üç hafta önceki yazımızda cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde siyasi kriz yaşanması halinde bir ekonomik türbülans bekleyenlerin yanılgı içinde olduğunu yazmıştık.
Kullandığımız cümleler "Diğer taraftan siyasi gelişmelerden kaynaklanan bir ekonomik kriz bekleyenlerden söz etmiştik. Şu açıktır ki, global düzeyde yeni bir sürü hareketinin öncesindeyiz. Ayın 16'sı yada 17' si bu küresel hareketi başlatan tarihler olmayacaksa, yine herkesin beklentisinin tersi gerçekleşecektir." şeklindeydi.
Malum kriz havası oluştuktan sonra eski bir Merkez Bankası Başkanı, Türkiye'den bir günde 5-7 Milyar USD'nin çıkacağını ifade etti. Takip eden Pazartesi günü hükümetin tüm ekonomiden sorumlu birimleri teyakkuza geçmişti. Açıklamalar yaparak ülkeyi krizden kurtaracaklardı???
Halbuki, tüm dünya piyasaları 30 Nisan günü yeni bir tarihi rekorlar kırmaktaydı. Şu meşhur 21 Şubat 2001'de hep birlikte çöktükleri gibi bu sefer bir roket gibi yükseliyorlardı.
Diğer taraftan bir panikle ulusa seslenen Başbakan, iktidarları tarafından sağlanan ekonomik kazanımları hatırlatarak hizmetlerini anlatmaktaydı.
Oysa söyledikleri uzmanlar tarafından dört yıl önce dile getirilmiş hususlardı. 2000 yılında ülkenin krize gireceğini söyleyen bu uzmanlar, 2003 yılında yeni yükselişe başlayacağımızı haber vermişti.
O günler; herkesin doların iki milyona gideceğine, İMKB'nin hayat boyu burada çakılı kalacağını inandığı günlerdi.
Fraktal yapılı piyasa kendisini tekrar kanıtladı.
Olumlu toplumsal psikolojinin yarattığı boğa piyasasıyla birlikte, önünde önceki hükümet tarafından başlanan ekonomik programı bulan hükümet zafer sarhoşu oldu.
Bugün herkes neye inanıyor? Doların hiçbir şekilde artmayacağına.
Kimisi hükümet artmasını istemiyor diyor, kimisi yabancılar doları düşük tutuyor diyor, kimisi ise yastık altındaki tasarruflara...
Daha birçok ekleme yapabiliriz buraya.
Gerçek olan şudur; uzun dönemli trend değişikliği öncesindeyiz.
Önümüzdeki dönemde trend değişiminin sonuçlarına sebep bulmak için iktisatçılar çok kafa patlatacaklardır.
Kimi cari açıktan, kimi koalisyon hükümetlerinden, kimisi ise azalan risk iştahından dem vuracaktır.
Ta ki tekrar herkesin tek bir şeye inanmaya başlamasına kadar.
İki hafta önce T.B.M.M.' nin cumhurbaşkanı seçemeyeceği ve acele seçime gidileceği söylense kimse itibar etmezdi.
Herkes için gelecek cumhurbaşkanı ve başbakan belliydi. Ancak kural tekrar işledi, herkesin beklediği yine gerçekleşmedi.
Diğer taraftan ülkede siyasi bir kriz havası yaşanmasına rağmen ekonomik krizin olmaması çoğunluğu şaşırttı. Krizin olmamasının da sebebi, çoğunluğun siyasi krizin ekonomik krize neden olacağına inanmasıdır.
Hatırlayacağınız üzere, üç hafta önceki yazımızda cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde siyasi kriz yaşanması halinde bir ekonomik türbülans bekleyenlerin yanılgı içinde olduğunu yazmıştık.
Kullandığımız cümleler "Diğer taraftan siyasi gelişmelerden kaynaklanan bir ekonomik kriz bekleyenlerden söz etmiştik. Şu açıktır ki, global düzeyde yeni bir sürü hareketinin öncesindeyiz. Ayın 16'sı yada 17' si bu küresel hareketi başlatan tarihler olmayacaksa, yine herkesin beklentisinin tersi gerçekleşecektir." şeklindeydi.
Malum kriz havası oluştuktan sonra eski bir Merkez Bankası Başkanı, Türkiye'den bir günde 5-7 Milyar USD'nin çıkacağını ifade etti. Takip eden Pazartesi günü hükümetin tüm ekonomiden sorumlu birimleri teyakkuza geçmişti. Açıklamalar yaparak ülkeyi krizden kurtaracaklardı???
Halbuki, tüm dünya piyasaları 30 Nisan günü yeni bir tarihi rekorlar kırmaktaydı. Şu meşhur 21 Şubat 2001'de hep birlikte çöktükleri gibi bu sefer bir roket gibi yükseliyorlardı.
Diğer taraftan bir panikle ulusa seslenen Başbakan, iktidarları tarafından sağlanan ekonomik kazanımları hatırlatarak hizmetlerini anlatmaktaydı.
Oysa söyledikleri uzmanlar tarafından dört yıl önce dile getirilmiş hususlardı. 2000 yılında ülkenin krize gireceğini söyleyen bu uzmanlar, 2003 yılında yeni yükselişe başlayacağımızı haber vermişti.
O günler; herkesin doların iki milyona gideceğine, İMKB'nin hayat boyu burada çakılı kalacağını inandığı günlerdi.
Fraktal yapılı piyasa kendisini tekrar kanıtladı.
Olumlu toplumsal psikolojinin yarattığı boğa piyasasıyla birlikte, önünde önceki hükümet tarafından başlanan ekonomik programı bulan hükümet zafer sarhoşu oldu.
Bugün herkes neye inanıyor? Doların hiçbir şekilde artmayacağına.
Kimisi hükümet artmasını istemiyor diyor, kimisi yabancılar doları düşük tutuyor diyor, kimisi ise yastık altındaki tasarruflara...
Daha birçok ekleme yapabiliriz buraya.
Gerçek olan şudur; uzun dönemli trend değişikliği öncesindeyiz.
Önümüzdeki dönemde trend değişiminin sonuçlarına sebep bulmak için iktisatçılar çok kafa patlatacaklardır.
Kimi cari açıktan, kimi koalisyon hükümetlerinden, kimisi ise azalan risk iştahından dem vuracaktır.
Ta ki tekrar herkesin tek bir şeye inanmaya başlamasına kadar.
Sayı: 575 - Sayı'nın Kapağı