Ahbap çavuş
Askere gittiğin zaman bir disiplin içine giriyor insan. Dışarıdaki hayatın kişiye özel uygulamalarının dışında, savaş anında binlerce kişi aynı anda hareket edebilsin diye, sistemli ve kurallarla sıkı sıkıya korunmuş bir mantığın içine giriyor. Ve kendi gelişimini de bu şartları kabul ederek, bu şartlar içinde en iyiyi yaparak sağlamaya çalışıyor. Sonra tabii kurum olarak, en güvenilir, en saygın, en itibarlı yakıştırmaları bu saydığım sistemin sonunda hak ediyor.
Ama bazen omzu kalabalık olmayan erat, hak etmediği bazı edinimleri, güç sarf etmeden, mevcut ilişkiler içinde, kişisel ilişkileri ile halletmeye çalışmaya başladığında, bunu yaptırabileceği kendisine en yakın rütbeden tanıdıklar aramaya başlıyor. Kendisine en yakın rütbe de, iki pır pırlı çavuşlar... Kurallar içinde görev tanımı belli olan çavuşlardan bir de "ahbap buldu mu, değme keyfine... Hatta bu ilişki "ahbap çavuş ilişkisi şeklinde günümüze kadar deyim olarak geliyor.
Peki sadece bazı eratla bazı çavuş arasında mı kuruluyor bu ilişki?
Ya da insanlar bir ortama girdiklerinde, bir piyasaya girdiklerinde kendi işlerini geliştirmek, kendi başarılarını çeşitlendirmek için sonuçlar mı üretiyor?
Yoksa sisteme dayanmayan, içinde bulunduğu şartlara göre çözüm üretmek yerine ahbap çavuşlar mı arıyor?
Aslında doğu ile batının arasında yüzyıllardır açılan farkın temel nedenlerinden birinin başında bu yatıyor. Evrensel iş yapış biçimleri içersinde en önemli faktörler;
Organizasyon... Bu yapının mimarisi... İş yapış kuralları... Piyasa etiği... Rekabet ve tedarik hiyerarşisi...
Yani siz ödev olarak yaptığınız bir şeyin hemen akabinde, bundan kendinize kişisel bir hak iddia edemezsiniz. Toplu piyasa mutabakatı içersinde sizin neyi, ne zaman, nasıl, neden, neyle yapacağınız ve yapmanız gereken şeyi kiminle yapmanız gerektiği belli iken, bu sürecin sonunda toplumun genel menfaatinden farklı bir hak iddia edemezsiniz. Aslında kuralları olan bir piyasa ilişkisi ve kurumsal yapı, bizim ahbap çavuş dediğimiz ilişki içinde bulunan dar kalıplı şirketlerin yanında daha fazla ciroyu, daha fazla verimlilikle yaptıran bir yapıya doğru götürür.
Zihinsel açıdan dönüşmek, kendini belli stratejiler ve yapılar içine sokmak, kendi kişisel özgürlüklerinden vazgeçerek, kurumsal yapıların büyümesine katkı koymaya çalışmak bir başlangıçtır.
Bilgi toplumunun hükümran olduğu bir toplumda, dünya yeni ilişki biçimlerini şekillendiriyor; ahbap çavuş ilişkilerini değil.
Askere gittiğin zaman bir disiplin içine giriyor insan. Dışarıdaki hayatın kişiye özel uygulamalarının dışında, savaş anında binlerce kişi aynı anda hareket edebilsin diye, sistemli ve kurallarla sıkı sıkıya korunmuş bir mantığın içine giriyor. Ve kendi gelişimini de bu şartları kabul ederek, bu şartlar içinde en iyiyi yaparak sağlamaya çalışıyor. Sonra tabii kurum olarak, en güvenilir, en saygın, en itibarlı yakıştırmaları bu saydığım sistemin sonunda hak ediyor.
Ama bazen omzu kalabalık olmayan erat, hak etmediği bazı edinimleri, güç sarf etmeden, mevcut ilişkiler içinde, kişisel ilişkileri ile halletmeye çalışmaya başladığında, bunu yaptırabileceği kendisine en yakın rütbeden tanıdıklar aramaya başlıyor. Kendisine en yakın rütbe de, iki pır pırlı çavuşlar... Kurallar içinde görev tanımı belli olan çavuşlardan bir de "ahbap buldu mu, değme keyfine... Hatta bu ilişki "ahbap çavuş ilişkisi şeklinde günümüze kadar deyim olarak geliyor.
Peki sadece bazı eratla bazı çavuş arasında mı kuruluyor bu ilişki?
Ya da insanlar bir ortama girdiklerinde, bir piyasaya girdiklerinde kendi işlerini geliştirmek, kendi başarılarını çeşitlendirmek için sonuçlar mı üretiyor?
Yoksa sisteme dayanmayan, içinde bulunduğu şartlara göre çözüm üretmek yerine ahbap çavuşlar mı arıyor?
Aslında doğu ile batının arasında yüzyıllardır açılan farkın temel nedenlerinden birinin başında bu yatıyor. Evrensel iş yapış biçimleri içersinde en önemli faktörler;
Organizasyon... Bu yapının mimarisi... İş yapış kuralları... Piyasa etiği... Rekabet ve tedarik hiyerarşisi...
Yani siz ödev olarak yaptığınız bir şeyin hemen akabinde, bundan kendinize kişisel bir hak iddia edemezsiniz. Toplu piyasa mutabakatı içersinde sizin neyi, ne zaman, nasıl, neden, neyle yapacağınız ve yapmanız gereken şeyi kiminle yapmanız gerektiği belli iken, bu sürecin sonunda toplumun genel menfaatinden farklı bir hak iddia edemezsiniz. Aslında kuralları olan bir piyasa ilişkisi ve kurumsal yapı, bizim ahbap çavuş dediğimiz ilişki içinde bulunan dar kalıplı şirketlerin yanında daha fazla ciroyu, daha fazla verimlilikle yaptıran bir yapıya doğru götürür.
Zihinsel açıdan dönüşmek, kendini belli stratejiler ve yapılar içine sokmak, kendi kişisel özgürlüklerinden vazgeçerek, kurumsal yapıların büyümesine katkı koymaya çalışmak bir başlangıçtır.
Bilgi toplumunun hükümran olduğu bir toplumda, dünya yeni ilişki biçimlerini şekillendiriyor; ahbap çavuş ilişkilerini değil.
Sayı: 576 - Sayı'nın Kapağı