Haber: Eşref Aydemir - Göksel Başaran 

Ekonominin içinden geçtiği zorlu süreçten etkilenen sektörlerin başında gelen tekstil sektörü zor günler geçiriyor. Maliyet artışları, alım gücündeki azalış, talepte yaşanan düşüş, enflasyon ve belirsizliklere karşısında ayakta kalma mücadelesi veren sektör temsilcileri bu zorlu süreçten çıkmanın yolunu arıyorlar.

Artan maliyet ve finans yükünden kaynaklı üretimde de aksaklıklar yaşanan sektörde işletmeler mevcut üretim kapasitelerini koruma, yaşanan kan kaybını en az hasarla atlatma hesapları yaparken bir yandan da ucuz işgücüne sahip özellikle Uzak Doğu ülkelerinin bakısıyla karşı karşıya kalmış durumda.

Barış Mert

Korteks Mensucat Genel Müdürü

25 yıldır orta gelir tuzağındayız

çok büyük fakat bu faizler ve ekonomik koşullar bizleri durağan hale getiriyor. 2020’den sonra pandemi sonrası bizim için bir milat. Tüm referanslarımız bu yıldan. Başımıza gelmeyen kalmadı. Her tarafımız savaş, deprem, Çin ekonomisinin pandemi sonrası beklenen büyümeyi sağlayamaması gibi bunların hepsi üzerimizdeki baskıyı bir miktar daha arttırdı. Ülkemiz son 25 yıldır orta gelir tuzağı içerisinde yer alan bir durumda. Her ne kadar tekstil ihracatımız miktarsal anlamda 2021 yılında 4,9 milyon tonluk bir rakama ulaşsa da aslında bu yılı da 4 milyon olmadan tamamlamak durumunda kalacağız. Biz Pandemide Lale Devri yaşadık, konteyner fiyatları, Avrupa’ya yakınlık nedeniyle. Fiyat odaklı müşterilerde Asya ülkelerine kaçış olabiliyor. Yurt dışında bulunan tekstilciler Türk tekstilcilerinden daha iyi daha kaliteli ürün yapabildiklerini düşünmüyorum. Bursa Türk tekstilinde öncü bir şehir. Fiyat odalı düşünen, kaliteyi önceliklemeyen müşterilerin tercihi Asya olabiliyor. Kaliteli ürünler üretenlerin yeri zaten belli. Büyük markaların en güçlü yanları yüksek miktarda siparişlerle tekstil üreticilerini birbiriyle rakabet haline getirip daha sonra fiyat avantajı sağlaması. En önemli stratejilerinden biri bu. Maliyet odaklı ürünlerde de maalesef halen Türkiye yüksek maliyetli ürünler sebebiyle çok tercih edilir durumda değil. Rüzgar farklı yerden esmeye başlayınca büyük grupların üretimlerini farklı yerlere kaydırması ile karşı karşıya kalıyoruz. O zamanda bomboş bir kapasite düşen randımanlar fazla işgücü açığa çıkıyor. İstenmeyen bu durumlar ülke ekonomisine zincirleme bir reaksiyona neden oluyor. Bunun için teknoloji odaklı ve AB regülasyonlarına odaklı olmalıyız. AB’nin mutabakatlarını çok iyi takip etmeliyiz. Sürdürülebilir tekstil hammaddelerini kullanmalıyız. Kalitemize inancımız tam. Tasarım ve pazarlamada daha yolumuz var. Tasarım, hız, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik var iş modelinde. Bir bütün olarak hareket etmemiz gerekli. Bu geçiş sürecinde devletin geçici yardımları olabilir.

Yılmaz Küçükçalık

Küçükçalık Tekstil YKB Vek.

Durgunluğun nedeni artan faiz

Tüm dünyada faiz oranlarının artması durgunluğa neden oluyor. Faizler aşağı indikçe işlerin rahatlayacağını düşünüyorum. Olayı ihracat ve iç piyasa olarak ayırmayı da doğru bulmuyorum. Zaten iç piyasayı göz ardı ederek izlenecek bir strateji de firmalar açısından son derece yanlış. Tüm dünyada bir kemer sıkma durumu söz konusu bu rüzgar belli bir şekilde bize dışarıdan da geliyor. Hadise sadece iç piyasa veya sadece ihracat değil. Yaptığımız işlerde maliyet safhalarına, maliyet işlerinde çok iyi bakmalıyız. Avrupa talebi düştü, faizlerin çok yükseldiği bir dönem içerisinde yaşıyor. Faizler düşünce Avrupa pazarı da normale dönecektir. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan ekonomisi yüzde 12 büyüdü. Baktığımızda Orta Doğu pazarı çok hızlı büyüyor. İç pazarla beraber ihracata bakmamız lazım. Türkiye’nin gelir seviyesi yükseldikçe ve gelişmelerle hem Türkiye ile Avrupa arasında zevkler ve renkler ayrımını azalttı bu nedenle de aslında iç pazar ile ihracat veya Avrupa pazarındaki talepler benzer bu nedenle ayırmayı doğru bulmuyorum. Bir olarak değerlendirilmeli. Bir de Türk tekstili bence iyi yerde. Kalite olarak olabileceği en iyi yerde. Bu noktada kaliteli rakip çok önemli. Çünkü kaliteli bir ülke anlayışı yaratıyor. Biz bu kaliteyi dışarda nasıl yaptırabiliriz buna da bakmalıyız. İnsan gücüne ihtiyacımız var. Türk tekstili ne kadar etrafını kullanabilirse o kadar büyür. Japonya, Kore, Çin olmasa bu kadar büyür müydü? Daha faklı bakmalıyız ve üretim ile iş modelimizi gözden geçirmeliyiz. En önemli şey iş modeli. Şartlar değişmeyecek ama biz şartlara alışacağız. En karlı, en doğru, en sürdürülebilir iş bulabildiğimiz yer bizim için çözümdür. Maliyeti ilk sıraya koymak yanılgıdır. Bir ürünün satılması için önce pazara uygun ürün gerekli. Sonra o pazarda alım gücü gerekli. Maliyet sonra gelir. Önce üründe neredeyiz ona bakmamız gerekir. Hızlı modada Fas, Tunus ve Mısır’a yaptırılıyor. Ama hammaddesi Çin. Hammadde aynı ise bu iş taşınabilir elbette. İşin her tarafında olmamız gerekli.

Bülent Yaşar

Ar-Ge ve tasarımda merkez olduk Ar-Ge ve tasarımda merkez olduk

Prestige Mensucat YKB

Sektör Desteklenmeli

Tekstil sektörü; ekonomik dalgalanmalar, artan maliyetler ve rakabetin şiddetiyle büyük bir durgunluk içine girdi. Bu durgunluktan çıkabilmek için üreticilerin kalite odaklı uluslar arası pazarlara ve rekabete açık ürünler geliştirmeleri sürekli olarak yenilik peşinde koşmaları gereklidir. Sektöre destek sağlayacak devlet politikaları, vergi avantajları, fonlar, eğitim programları gibi teşviklerle sektörün gelişimi desteklenmeli. Böylece hem yeni yatırımlar teşvik edilir hem de mevcut şirketlerin rekabet gücü artırılabilir.

Doğu’nun bize zarar vermesinin en büyük nedeni düşük maliyetidir. Geniş üretim kapasitesi ve düşük maliyetleri ile özellikle hazır giyim ve konfeksiyonda rekabet güçleri bize göre daha fazla. İstihdam açısından önemli olan sektörün devlet teşvikleri ile acilen desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji yatırımları gibi çeşitli projeler geliştirmek istiyor ve geliştiriyoruz. 2024 yılı zorlu geçeceği için maliyetleri optimize etmek, verimliliği artırmak, müşterilere hızlı ve esnek cevap verebilmek sürekli iyileştirmeler yapıyoruz. Ayrıca; yeni pazarlar ve üretim çeşitliliğini artırmak gibi stratejiler uygulayarak sektördeki daralma riskini minimize etmeyi hedefliyoruz.

Nüvit Gündemir

Savcan Tekstil YKB Vek.

250 bin istihdam kaybı bekliyoruz

2022 yılında tekstil ve hazır giyimde 32 milyar dolar ihracat olurken 2 milyon da istihdam sağlandı. Bursa’nın genlerinde tekstil var, önce tekstil sonra otomotiv geliyor. Bursa’da Türkiye rakamlarına göre daha fazla azalma var çünkü Bursa pazara çok daha duyarlı bir şehir. Ürün yapısı geniş fakat ihracat rakamlarında düşüş söz konusu. Aldığımız veriler ışığında tabloya baktığımızda 250 bin civarında istihdam kaybı bekliyoruz. Pazarda küçülme olacak fakat pazardaki küçülme kadar çeşitlenme de olacak. İnfluencerların faaliyetleri daha da artacak, e ticaret artacak. Pazarda ticaretin şekli değişecek. Üretim, maliyet ve tüketici kaynaklı değişimler yaşayacağız buna hazır olmalıyız. Mevcut koşullarda tüketim yavaşlayacak. Tüketim yavaş olunca markaların tercihi de haliyle ucuz iş gücünün olduğu yerlere gitmek oluyor. Bu manada teknik tekstil ve dijitalleşme çok önemli hale geliyor. Pazardaki rekabette geri kalmamamız için bunların yanında inovasyon, tasarım ve yeşil dönüşüme ayrı bir şekilde daha yakından bakmalıyız. Bunlara en hızlı uyum sağlayabilecek olan ülke yine Türkiye. Tekstil ve hazır giyim sanayinin ilk kolu. Türkiye’nin lehine hızlı moda başladı ve pandemi öncesi artan bir hacim yakalandı. Avrupa pazarına yakınız ve yakın olan bu güçte hiçbir ülke yok. Dikim için ucuz işgücü olan yerler var ama diğer alanlarda yeterli değiller. Pazarda sadece Türkiye’nin sorunu yok başka ülkelerinde problemleri var. Genel olarak daha ucuz ürünlere yönelme var. O zaman da tercih Uzak Doğu oluyor. Hazır giyimde de güneye kaymalar var. Avrupa’nın kendi yarattığı Mısır, Fas, Tunus var. Bu zorlu süreçten çok etkilenen firmalar var. Burada çıkış yolunu markalaşarak oluşturabiliriz. Marka yaratmak için gayret gösteren firmalarımız var. Ancak kolay değil, belli bir hacme ve belli bir güce ulaşması gerekiyor. Marka bilinirliği artmalı. Hem markalaşmak hem de dünya tekstil sektöründe söz sahibi olmak için eğitim modelinin sektörün iş gücü talebine göre planlanması ve lojistik merkezlerinin hedef pazarlara göre aktif edilmesi gerekiyor. Üniversite sanayi işbirliği daha da gelişmeli, atık ve atık yönetimi düzenlenmeli. Sektörümüzü orta gelir tuzağından çekip çıkarıp katma değerli yeni ürünler üretecek bir yapıya kavuşturmalıyız. Devletimizin sektöre geçici desteklerle yardımcı olması bu süreci atlatmamıza katkı sağlar. Bunun yanında dijitalleşmenin öte tarafına geçerek yaratıcı zekayı kullanmamız lazım. Birçok ünlü marka bunun aktif olarak kullanıyor. Bizim de buna kaynak ayırmamız gerekli. Zorlu sürecin ardından fırsatların olacağını düşünüyorum ama bunları yaparsak olur. Ana pazarımız olan Avrupa’da önümüzdeki 2 yıl içinde düzeleceğine benzemiyor. Bu pazardaki daralma karşısında daha dikkatli olmamız lazım.

Ali Sayın

Karkent Tekstil YKB

Durağanlık 2024 yılında da sürecek

2023 yılı tekstil sektörü için öngörülebilirliğin zayıfladığı, iş hacimlerinin düştüğü ve yavaşlayan bir ivme ile üretim kapasitelerinin azaldığı bir yıl oldu. Etkileri 2024 yılının ilk yarısında da devam edecek gibi görünüyor. Durağan sezon diye adlandırabileceğimiz bu dönem gerek devlet destekleri gerekse özel sektörün elini taşın altına koymasıyla atlatılabilir diye düşünüyorum. Şöyle ki, devlet destekli iç üretim ağının artırılması ile hammadde tedarikinde iç pazarın tercih edilmeye başlanması, döviz bazlı ithalatların yerini devlet kredi destekli yerel üreticilerin alması birinci derece yapılacaklar listesine alınmalıdır. Ayrıca, tüm dünya ülkelerinde de hissedilen ekonomi daralmasının iyi takip edilmesi, gelecek vadeden, maliyeti ekonomik olan, üretimi ve ticareti daha hızlı, pratik ve kolay yapılabilecek ürünlere yönelmeliyiz. Burada sektörü etkileyen başka bir etmen ise Uzakdoğu’nun ülkemize olan negatif etkisi. Çin ve Hindistan gibi devlerin, nüfusları ile de orantılı olan büyük üretim güçleri, sahip oldukları ucuz iş gücü gibi etkenler Uzakdoğu’yu vazgeçilmez tedarikçi konumunda tutmaktadır. Tüm bunların yanında, 2024 yılı başında Hindistan ile Avrupa Birliği arasında başlayacak olan gümrük anlaşmaları ve düşük vergili/vergisiz ticaret olanakları, tekstil sektörünün ülkemizde daha da zor günler yaşayacağı anlamını taşıyabilir. Fakat doğru zamanda doğru adımlar atarak, geleceği yakalayacak uygun yatırımlar yaparak ve yakın pazar olmamızın avantajını da kullanarak kriz zamanlarını fırsata çevirmenin yollarını aramalıyız. Bir taraftan dünyada devam eden savaşlar ve belirsizliklerin yanında dövizdeki dalgalanmalar ve enflasyon gibi ekonomik sıkıntıları da düşündüğümüzde her ne kadar karamsar bir tablo duruyor olsa da karşımızda, tekstil sektörü özelinde ülkemizin kalifiye eleman ve kaliteli ürünlere sahip olması, yakın pazar konumunda bulunması, modayı yönlendirebilecek özgün üretim yapabilme becerisi 2024 yılında bizi belirleyici bir güç yapacaktır diye düşünüyorum. Bunların yanında yeşil dönüşümün de dikkatle takip edilmesi lazım. Karkent olarak, tekstil sektörünün duraksadığı, ekonominin daraldığı bir dönemde yatırımlarımıza ara vermeden devam etmenin ve bu yatırımlar esnasında rakiplerimizin pek de önem vermediği doğaya sahip çıkan, yeşile ve çevre temizliğine duyarlı tesisler inşa etmenin haklı gururunu yaşamaktayız.

Veda Girgin Eroğlu

VGE Tekstil YKB

Rekabet gücümüzü kaybediyoruz

sektörünün içinde bulunduğu sıkıntılı ortam ve çalkantılar nedeniyle zor bir dönem yaşanmaktadır. Hem üretici firmalar hem ihracatçı firmalar için piyasadaki durgunluk içinde. Tekstil Bursa için sadece ekonomik olarak değil, kültürel olarak da önemli. Sektörde uzun yıllar boyunca çok krizler atlattık ancak hepsinde deniz fenerinin ışığını görmüş ve gemisini kurtarmış bir kaptan oldum. Fakat gelinen noktada artık Bursa ve Türkiye’de tekstilin geleceğini konuşur olduk. Pandemi sonrası kısa süren bir iyi dönemin ardından artık Kuzey Afrika ve Asya ülkelerine kaptırılan işleri konuşuyoruz. Sektörün içinde bulunduğu zorlu süreci yakında hissediyorum. Yaşadığımız birçok krizi atlattık. Şu an bulunduğumuz durum çok farklı. Afrika ülkeleri bile bize rakip duruma geldi. Tekstilde yaşadığımız teknik tekstil, yeşil dönüşüm, karbon ayak izi, maliyetlerdeki artış, döviz kurlarının baskılanması ve Ortadoğu’daki ülkelerin rakiplerimiz durumuna gelmesi gibi konular bizi gerçekten zor duruma soktu. Türkiye daha önce jeolojik konumu ve makul fiyat avantajlarıyla daha çok tercih ediliyordu. Fiyat farkı daha kabul edilebilir düzeydeydi. Ama ben artık rekabet edemiyorum diğer ülkelerle.

Fatma Ayyıldız

Finezza Home

 Üretimde öngörülemez maliyetler

Pandeminin sonlanmasının akabinde iç ve dış piyasalarda oluşan daralmadan tekstil sektörü de nasibini almıştır. Artan enerji ve işçilik giderleri gibi maliyeti doğrudan etkileyen ana kalemlerdeki artışlar müşteri fiyatlandırması anlamında Türk sanayicilerinin rekabet şansını önemli ölçüde düşürmüştür. Ancak Türk sanayisi her şeye rağmen kaliteli üretimden vazgeçmemiş, kendi çizgisini korumuştur. Uzakdoğu’da enerji maliyetlerinin düşük olmasının yanı sıra işgücüne kolay ulaşım Uzakdoğu firmalarını dış pazarlar açısından daha cazip hale getirmektedir. Üretim maliyetlerindeki öngörülemez yükselişlerden rekabet şansımız Uzakdoğu firmaları ile kıyaslandığında azalmakta. Firma olarak sektörümüzün sürdürülebilirlik alanındaki örnek çalışmalarını tabana yaymak, çalışanlarımızı sıfır atık ve enerji tüketimi alanında bilinçlendirmek en önemli önceliklerimiz arasında yer almıştır. Bunun sonucu olarak firmamızın sürdürülebilirlik vizyonunun artması sağlanmıştır. 2024 yılının sektörümüz açısından zor bir yıl olacağını düşünüyorum.

M.Çetin Özel

Marsala YKB

Uzakdoğu fırsat haline getirmeli

Tekstil sektörü talepteki ve arzdaki dalgalanmalar sebebiyle global bit durgunluk içerisinde. Buna ilave olarak 2022 yılındaki Uzakdoğu arzının azalması sebepli Türkiye ye olan talep artışları sürecinde Türkiye iplik fiyatlarının astronomik artırması kaynaklı müşterilerin Türkiye’den uzaklaşma eğilimine girmeleri de çok etkili oldu. Bir de buna Ülkemizdeki enflasyonun maliyetlere ilave risk pirimi maliyeti eklemesi de ilave olarak sektöre rekabet gücü azalması yaptı. Bunun çıkışı olarak hammadde ve iplik fiyatlarının güvenilir şekilde stabilize sağlanması gerekli ve enflasyonun kontrol altına alınmasına ihtiyaç vardır. Firmalarımız da pazarlama satış ve ürün geliştirme süreçlerine daha fazla odaklanmalılar. Uzakdoğu hep bize göre daha ucuz geldi. Her zaman daha fazla üretti ama biz de moda ve kalitede öne çıkmaya çalıştık. Bu sürecin devam edeceğini düşünüyorum. Kaliteli üretim, esnek üretim ve modayı üretmede başarılı olursak Uzakdoğu’yu kendimize kaynak olarak sağlayıp daha fazla iş yapabiliriz. Uzakdoğu’yu rakip değil fırsat haline getirmeliyiz. Avrupa Yeşil Mutabakatı ile ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Enerji verimliliği ve enerji tüketimini azaltma konusunda yürüttüğümüz projeler yıllık bazda çift basamaklı enerji tüketimini iyileşmeler olarak meyvesini veriyor. ISO 50001 enerji yönetim sistemimiz son derece etkin bir şekilde işletiliyor. Bu da karbon ayak izimizi azaltmak konusunda bizleri daha da cesaretlendiriyor. Şirket araçlarımızı tamamen elektrikli ya da hibrit filolar haline dönüştürüyoruz.

Burak Anıl

Anılsan Tekstil YK Üyesi

Türkiye’de bir maliyet problemi var

Problem sadece tekstil sektöründe değil bütün Türkiye ihracat sektöründe bir sıkıntı var. Bu şimdi de özellikle dövizin genel giderlerden daha az artması ve işçilikten çok daha az artması sebebiyle Türkiye’de bir maliyet problemi var. Maliyetleri hesaplayarak plan yapmak herkes için zorlaşıyor. Tabi daha iyi durumda olan Uzak Doğu’yla fiyat aralıkları eskiye göre çok daha fazla açıldığı için tercih sebebi artık Türkiye olmaktan uzaklaşıyor. Bu yüzden de maaş artışlarıyla ki özellikle asgari ücret artışlarıyla döviz artışı birbirine yakınlaşma sürecinde. Bunların yanında sektörü yakından ilgilendiren başka etmenler de söz konusu. Yeşil dönüşüm ve karbon ayak izi gibi Avrupa ihracatçısını doğrudan ilgilendiren konular var. Sektörümüzün bir an önce bu iki etmene de eğilmesi ve gerekliliklerini yerine getirecek projeleri hayat geçirmesi lazım. Sektörümüzde devam eden sorunlar sürecek gibi. Bunun da çıkış yolu farklılaşmaktan geçiyor. Bizim farklılaşmaya devam etmemiz lazım yani standart ürünler her sene daha da zorlaşıyor. Türkiye’de gittikçe Uzak Doğu’ya kaçıyor. Bunun yanında Uzak Doğu ülkelerindeki firmalarda daha yerleşiyorlar. Firmalar hedef pazarlara yerleşiyor ve oralarda yerleşiyorlar. Yani işimiz zor fakat farklılaşarak çözmemiz lazım. Sıkıntılı süreç bir süre daha devam edecek gibi. 2024 yılı Türkiye tekstil sektörü için zor bir sene olacak. Daha sonra enflasyon düşüşüyle beraber işlerin biraz daha toparlanacağını düşünüyorum.

Ali Güzeldağ

AG Mencusat YKB

Sektör kırılma Noktasında

Türkiye’de Tekstil sektörü kırılma noktası yaşıyor. Emek-yoğun üretim ile metrajlı talep seçeneği artık ağır maliyetler karşısında dünyadaki rekabetini kaybediyor. Çin dışında emek-yoğun üretimdeki maliyet avantajını yakalayan Hindistan, Mısır ve İran gibi ülkeler, yakın gelecekte fiyat ve kalitede rekabetçi gücü ile sektörümüzü daha derinden etkileyecektir. Türk tekstil çıkış noktası; ürün ve pazar çeşitliliğine yönelerek Katma değeri yüksek ürünler yapmaktan başka çaresi görünmüyor. Türkiye, tekstil sektöründeki bilgi birikimi ve hızlı hizmet verebilme becerisi sayesinde bu zorlu süreci yöneterek, sektörün güçlü yanlarını korumalıdır. Ayrıca Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Karbon ayak izi gibi mevzuatlarının hazırlığını bitirmeli, bu sayede Dünyadaki pazar payını korumalıdır. Ekonomik krizinin 2024 -2026 arasında derinleşeceği görüşü ve ülke ekonomisini de sıkılaştırma politikası uygulanması nedeniyle tekstil sektöründe daralma yaşanacağını düşünüyorum. Bu ekonomik süreç her halükarda bitecek ama Türk Tekstil sektörü dünyadaki dönüşüme göre konumu değişeceğini ve sektörün teknolojik yönden farklı bir boyuta evrileceğini düşünüyorum. Bu durumu öngören firmalar yola devam edebilecektir.

Yavuz Özdemir

Akrida Tekstil YKB

Fiyat avantajımızı kaybettik

Bir taraftan, tüm dünyayı etkileyen pandemi, farklı coğrafyalarda çıkan savaşlar, devletler arası anlaşmazlıklar ve bunların sosyal ve ekonomik alanlarda oluşturduğu krizler, darboğazlar. Tüm dünyayı, tüm sektörlerde olumsuz etkileyen bu gelişmeler, dünya tekstil ve moda endüstrisini de çok olumsuz etkiledi. İnsanlar, daralan ekonomik satın alma güçlerinin olumsuz etkisi ile daha az almaya ve tüketmeye yöneldiler. Temel tüketim ürünleri olan beslenme ve sağlık ürünleri dışındaki diğer tüm ürünler, gerekmedikçe alınmayan, lüks tüketim kategorisine girmeye başladı. Özellikle tekstil ve moda sektöründe, insanlar ihtiyaç analizlerini daha sıkı denetleyerek yapmaya başladılar. Bu da pazarda ciddi bir daralmaya sebep oldu. Hızlı moda endüstrisinin kilit oyuncuları hem ürün tiplerinde hem ürün adetlerinde daralmaya gittiler, bunun doğal sonucu olarak da satın alma bütçelerinde negatif yönde ciddi revizyona gitmek zorunda kaldılar. Bunu yaparken, mağaza sayısı, çalışan sayısı gibi operasyonel alanlarda da daralma yönlü tedbirler alanlar oldu. Diğer taraftan, tüm dünyada bu olup bitenler, Türkiye’nin ihracatında önemli payı olan Türk tekstil ve moda endüstrisini de olumsuz yönde ciddi etkiledi. Daralan satın alma bütçeleri, konfeksiyon sektöründe ciddi kapasite boşluklarına neden oldu. Rusya üzerinden gelen konfeksiyon talepleri, bu kapasite boşluğunu bir nebze olsun hafifletse de, özellikle Avrupa ve Amerika’nın hızlı moda devlerine, kısa terminlerle ürün temin etmeye alışmış, bu sebeple de kapasite ve işgücü seviyesini yıllar içinde artırmış konfeksiyoncularımıza, Rusya’dan gelen konfeksiyon talepleri, kapasite boşluklarını telafi etmeye yeterli olamadı. Bunun zincirleme etkileri kumaş, aksesuar, iplik ve elyaf sektörlerinde de görüldü ve bugünkü noktaya gelindi. Tüm dünyadaki talep daralması, iç pazardaki nihai tüketicilerde de görüldü, mağaza trafikleri düştü, çocuk ürünleri dışındaki tüm ürün gruplarında satış adetleri ciddi oranda düşerek, yerli markalarımızın da satın alma bütçelerinde ciddi daralmaya gitmesine sebep oldu.

Türkiye’de yaşanan enflasyonist hareket, tüm üretim maliyet kalemlerinde ciddi artışlara sebep oldu. Bu durum, yaşanan enflasyon artışlarının normale dönmeye başladığı yurtdışı pazarlarda anlaşılamadı ve çoğu kez Türkiye’deki maliyet artışlarını müşterilerimize anlatamaz noktaya geldik. Pandemi ile başlayan, savaşlarla devam eden ve tüm dünyayı etkisi altına alan “ihtiyacın kadar al, daha az tüket” tüketici davranışı kalıcı hale geldi ve buna paralel olarak daralmış taleplere, maliyetlerimizdeki sürekli artışlar sebebi ile istediğimiz yanıtları veremedik, veremiyoruz. Fiyat ve termin avantajlarımızı kaybettik. Daralan kapasiteler, kapanan ya da faaliyetine geçici süre ara veren işletmeler sebebi ile özellikle hızlı moda oyuncularının termin avantajı sebebi ile Türkiye’yi üretim noktası olarak görme devri, maalesef “duraklama ve gerileme devrine” girmiştir. Sancılı ve belki de üretici pazarında süzülmelerin yaşanabileceği yollar bunlar. Bu durumdan çıkmanın yolları elbette var. Her şeyden önce, Türkiye ihracat potansiyelinin önemli bir parçası olan Tekstil sektörüne, devletimizin her zamankinden daha çok el vermesi, desteklemesi, mevcut desteklerini artırması gerekiyor. Özellikle üretim maliyet kalemleri üzerinden alınan vergilerde indirim beklentimiz var. İşgücü maliyetlerindeki artış, enflasyonist yapı sebebi ile kaçınılmaz. Bu noktada, işgücünün yaşam standardını koruyacak maaş artışları kaçınılmaz iken ve işveren bu noktaya duyarsız kalamazken, devletimizin özellikle işgücü maliyetleri üzerindeki vergi yükünü bir nebze azaltması, hepimize bir nefes verir.  Bunun yanında, biz tekstil sanayicilerine düşen en önemli görevlerin başında, kapasite artırma konusunda göstermiş olduğumuz çabanın daha fazlasını, üretim kalitesi ve çeşitliğini artırmak ve markalaşmaya yönelmek konusunda da göstermek olduğunu düşünüyoruz. Tüketiciye iyice yerleşen, özellikle yeni jenerasyon genç tüketicilerde de gördüğümüz “sadece ve gerekiyorsa al, az al, kaliteli ve uzun ömürlü al” mottosunu, üretim ve ürün çeşitliliğimizde kendimize rehber edinip, katma değerli ve kaliteli ürün üretmek konusunda, teknoloji ve işgücü altyapımızı güçlendirmek, seri imalat ile sürümden kazanıldığı sanılan “basic” ürün üretme alışkanlığımızdan kurtulmamız gerekiyor. Yeşil enerjinin en temiz ve ucuz enerji olduğunu unutmayarak, devletimizin de bu alanda kendini güçlendirmeye gönüllü tekstil üreticilerini teşvik edici atacağı adımlarla, üretim maliyetlerinde bizlere ciddi sıkıntılar oluşturan enerji maliyetlerinde de iyileştirmeler mümkün. Tabii ki tüm bu çözümler, sağlam altyapılar üzerine kurulmuş, kendinden ve ne yapmak istediğinden emin, günlük değişen popülist yaklaşımlarla yolunu sürekli rüzgarın yönüne göre değiştirmeyen, kısacası son derece oynak zeminli tekstil ve moda dünyasında orta ve uzun vadeli stratejik planlarla hareket eden, sermayesine günlük değişimlerle zarar vermeyen işletmelerimiz için mümkün.

Uzak Doğu, hiç olmadığı kadar agresif bir şekilde karşımıza çıkıyor. Yıllardır kapasitelerinin çok büyük bir bölümünü ayırdıkları Amerika pazarında, son 2 yılda yaşadıkları olumsuzluklar, iki ülke arasında değişen pamuk ve pamuklu ürün regülasyonları, kapasitelerinde ciddi bir boşluklar oluşmasına sebep oldu. Bunun sonucu olarak da, uzun zamandır çok agresif olmadıkları Avrupa pazarına yüzlerini döndüler ve hem fiyatlarda takındıkları agresif tutum, hem de Uzak Doğu ile Avrupa arasındaki taşımacılık maliyetlerindeki ciddi düşüş ve taşıma süresini azaltan çözümleri ile, Avrupa’nın, özellikle hızlı moda koleksiyonlarında  fiyat olarak olmasa da termin olarak çözüm ortağı olarak gördüğü Türkiye’den, zaten azalttığı alımlarını daha da azaltmasına, bazı üretim programlarının ülkemizden kaçmasına sebep oldular. Peki biz, bizden kaçan bu Avrupa programlarının yerine, Uzak Doğudan çıkan Amerika pazarı programlarını kendimize çekebildik mi? Maalesef istenen ölçüde değil. Orta Amerika, ABD pazarı için kısa vadede bir çözüm ama orta ve uzun vadeli partner olamayacak kadar geleceğe birlikte yürümekten, kaliteden ve hammaddeden uzaklar. Dolayısı ile deniz aşırı üretime muhtaç bir pazar ABD. Halihazırda Fas, Ürdün, Mısır gibi ABD ile ticari anlaşmaları, vergi muafiyetleri ya da çeşitli seviyelerde vergi düzenlemeleri olan destinasyonlar çözüm ortağı gibi gözüküyor. Durum böyle iken, ABD pazarına karşı bizim de agresif bir tutum takınmamız, sabırla ama ciddi üretim /ürün ve servis politikalarıyla “bu pazarda bizde hiç olmadığı kadar güçlü ve ciddi olarak varız” mesajını vermemiz ve bu pazara istikrarlı ve ısrarlı servis vermemiz gerektiği kanaatindeyiz. Sürdürülebilirlik tüm dünyada çok önem verilen bir konu ve sektörümüzü de doğrudan ilgilendiriyor. Dünyada, çevre ve insan sağlığına direkt etkisi olan 3 ana sektörden bir tanesinde faaliyet gösterirken, bu alanlarda atılan olumlu adımlara ve düzenlemelere kayıtsız kalmamamız düşünülemez. İşletmemizde, sürdürülebilirlik özelliği olan hammadde ve kimyasal kullanımından, tüm üretim ve idari süreçlerin sürdürülebilir ve izlenebilir olmasına kadar, bu alanda ilk adımları atan firmalardan biriyiz. Kullandığı enerjinin bir kısmını üreten, enerji ve su tasarruflu cihazlar, prosesler kullanan bir işletmeye, kullandığı sarf malzemelerinden şirket araçlarına kadar tasarruf ve yeşil enerji/malzeme kullanımını ilke edinmiş bir idari yapıya sahibiz. Karbon ayak izi değerimiz, hesaplanması, sürekli iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalarımıza başladık, bu alanda kendi bünyemizdeki kalite güvence birimimizin önderliğinde ve danışmanlarımızla, hızla yol alıyoruz.

2024 yılının Tekstil sektörü açısında hem ülkemizde hem de tüm dünyada, 2023 yılından daha pozitif geçeceği ile ilgili bir öngörümüz maalesef yok. Tüm dünyada ekonomik istikrarsızlık yerini durağanlığa sevk etse de tüketici davranışları üzerinde oluşturduğu değişimin kalıcı olduğu kanaatindeyiz. Bu sebeple, geçtiğimiz yıllardaki talep artışlarının artık aynı seviyelerde olmayacağını, oluşan taleplerin az ama katma değerli ürünlere yönelik olacağını, basic hızlı tüketim ürünlerinin Türkiye’den tedarik edilmesi taleplerin azalmaya devam edeceğini düşünmekteyiz.  Bu sebeple hızla yeni tekstil tüketici davranışlarına, tüketici beklentilerine ve çevresel/insani düzenlemelere, mutabakatlara uyum sağlamalı, üretim hatları, işgücü, ürün, hammadde ve mantalite olarak kendimizi bu yeni tekstil dünyası ve taleplerine adapte etmeliyiz. Bu alanlarda pozitif adımlar atmaya başlamış, süreci önceden görüp belli bir yol almış firmalarımız için, 2024 yılının ilk yarısı ya da en geç 3. Çeyreğinden sonrasını daha pozitif görüyoruz. Tabii ki yine tüm dünyayı etkileyebilecek, sağlık / sosyal /ekonomik /politik buhranlar oluşturulmaz ve yaşatılmazsa.

Yiğit Durak

Durak Tekstil YKÜ ve Pzr. Mdr.

Markalaşma eksiği var

Tekstilin şu anki durumunun geçici olduğunu düşünüyorum Türkiye zaten dönem dönem krizler geçiren bir ülke. Bu krizlerden bazı sektörler fazla etkilenmesi olası. Bunlardan biri de şu an bizim sektörümüz. Tekstil deki durumun ana sebebi aslında çalışan işçi maliyetleri, bunun da önümüzdeki dönemde daha makul yere, seviyeye oturacağını düşünüyorum. Türkiye’nin sektörde kaybettiği rekabet gücünü tekrar kazanacaktır. Ben biraz pazarlama gözlüğünün etkisindeyim, bu anlamda da Türkiye’de gerçekten bir markalaşma eksiği olduğunu düşünüyorum. Markalaşma bu konusunda da gelişmeler var. Markalaşmalarla beraber Türkiye burada birim maliyetlerini arttıracak ve daha fazla kazanç elde edecektir. Öte yandan Uzak Doğu baskısı söz konusu var. Bu da yine maliyetleriyle alakalı bir baskı. Biz de 2007 yılında Çin’e gittik o zamanlar sigortasıyla beraber 120 dolar olan ve aynı dönemde Türkiye 350 dolarlar civarındaydı. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye 600 dolarlar civarına geldi, Çin’de de aşağı yukarı aynı. Hatta diğer bazı durumlarda Çin daha ucuz bile olabiliyor. Türkiye’de bu Uzakdoğu baskısı eğer biterse yarın bence Afrika baskısına döner, ertesi sene farklı bir bölgenin baskısına döner. Yani bu maliyetlerinin nerede ucuz olduğuyla alakalı. Dolayısıyla çıkış yolu bence yine kendimizden geçiyor. Markalaşmaktan geçiyor. Teknik ürünlerin artışından, katma değerli ürün artışından geçiliyor yoksa fiyat rekabetiyle birbirimize zarar vermekten başka bir şey yapmıyoruz. Başka bir bakış açısından bakmamız Türk tekstilinde katma değeri yüksek ürünlere yönelik çalışmalar yapmamız lazım.

Haluk Parlamış

Parlamış Tekstil YKB

Rekabet etmede zorlanıyoruz

Sektörde daralma uzun zamandır sürüyor. Tekstil sektöründe şu an itibariyle son 6 ayda yüzde 20’lik bir kapasite düşüşü ve ihracat düşüşü var. Zaten bu rakamlarla da ortaya koyuluyor. Şu an sezon olarak sipariş sorguları başladı çünkü bizim özellikle Bursa’da özellikle tekstil sektörü ilk 6 ayda bir ivme kazanır. Bu ivme kazanmasının sebebiyle de şu anda birazcık sorgular başladı. Uzak Doğu’da ciddi anlamda maliyetler bize göre düşük, biz de maliyetler artmaya devam ediyor. Döviz biraz baskılandığı için bunun da etkisiyle fiyatlarımızı arttırıyoruz. Sabit bırakıyoruz ama maliyetlerimiz yükseldiği için de satışta zorlanıyoruz. Uzak Doğu’da kapasiteler dolu değil bu sebeple inanılmaz derecede fiyatlarda damping yapıyor. Rekabet şu anda biraz zor geçiyor, çıkış yolu var mı var elbette. Daha fazla tasarıma, Ar-Ge’ye önem vermek, karbon emisyonları düşürerek Avrupa pazarında daha fazla yerelleşmek ve yeşil mutabakatın gerekliliklerine odaklanmak lazım. Büyük markaların hedeflerine ulaşmak ve kapasiteyi de fazla aşmamak çıkış yolu olarak görünüyor.