Geçen hafta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Gunterres, Dünya Yanlış Yolda başlığı ile, 31Ekim - 12Kasım tarihleri arasında İskoçya’nın Glasgow kentinde yapılacak 26. İklim Değişikliği Konferansı için hazırladığı raporu yayınladı ve bu güne kadar yapılan tüm iklim değişikliği müzakerelerinde alınan kararların ülkelerce henüz etkin biçimde uygulanmadığını, iklim değişikliğinin dünyanın her noktasında çeşitli görüntülerle ‘’ben buradayım’’ dediğini, vurguladı. Sözlerini, bugüne dek alınan kararlar ülkeler tarafından hala yere sağlam basar hale sokulmaz ise, insanlık ‘’yok olma’’ yolunda adımlar atmaya devam edecek, 2100 yılına kadar denizler 2 metreyükselmiş olacak, 50 yerleşim alanı yer küreden silinecek, sıcak hava dalgaları ve yağışlar şiddetlenecek, Kuzey Kutbu’nda buzullar eriyecek, şeklindeki kaygılarıyla, bitirdi. Paris Sözleşmesi’nde hedef alınan 2050 yılında 2C derece sıcaklık artışının bile tutturulmasının zor göründüğünü, Glasgow’da bu artış hedefinin 2,7C olmasının tartışılacağını da belirtti.

Dünyanın değişik bölgelerinde, örneğin ABD’nin çeşitli eyaletlerinde görülen, özellikle Kaliforniya’da Nisan ayından bu yana yaşanan aşırı kuraklık, su kaynaklarını ve su kuyularını kuruttu, devasa orman yangınlarını körükledi, aşırı yağışlar da büyük sel felaketlerine neden oldu. Brezilya’da bu yıl kış erken geldi, geçen hafta kar yağışı yaşadılar. Bizim Ege ve Akdeniz bölgelerinde, son olarak da Kastamonu ve Artvin’de yaşadığımız yoğun yağışlar ve seller, Anadolu’nun çeşitli bölgelerindeki göllerimizdeki su seviyelerinin aşırı düşmesi ve adeta göllerin kurumuş görüntüsü vermesi, çok değerli ormanlarımızın yanması ve benzer oluşumlar iklim değişikliğinin öncü adımları olarak bizim de önümüze serildi. Bu arada göllerimizin kurumasının bazı yorumcular tarafından, çiftçilerimizin arazilerinin sulanmasında aşırı su kullanmaları sonucu olduğunun anlatılması, ne yazık ki bizim hala iklim değişikliği kavramından uzakta olduğumuzu gösteriyor. Evet, bakıyorsunuz bölgelerimiz aşırı yoğunluklu yağış alıyor, çevreyi sel basıyor, bakıyorsunuz uzun süreli yağışsız günler geçiyor, göller kuruyor ve doğa bizim hala kabullenemediğimiz iklim değişikliği acı gerçeğini yüzümüze çarpıyor.

Bu koşullarda artık bizim de Birleşmiş Milletler Glasgow Konferansı’na katılmamız, orada sıfır karbon hedefine yönelik alınacak kararlara imza atmamız ve de tüm ülke olarak, halkımızla bütünleşerek bu kararlara uygun, doğru adımlar atmamız kaçınılmaz olmaktadır. Bu arada geçen hafta medyada bir haber yer aldı, Paris Anlaşması’nı imzalayacakmışız… Günlük yaşamımızın hareket motoru olan enerji üretiminin bugünkü konumunun, İklim değişikliğini pompalayan bir kaynak olduğunu, güneş enerjisinin bu pompalamayı durdurmanın etkin yollarından biri olduğunu, çeşitli örneklerle sizlerle paylaşmıştım. Güneş enerji panellerinin yerleştirilmesi için geniş alanlara gereksinim olduğunun da altını çizmiştim. İşte size yine Kaliforniya’dan bu sorunu çözen bir uygulama: Kaliforniya’nın kuzeyi bol yağmur ve kış aylarında da bol kar yağışı olan, suyu bol bir bölge, güneyi ise dört mevsim tarım yapılan verimli arazilere sahip ama suyu kıt. Çözümü oluşturmuşlar, güneyin kullandığı suyun %80’nini kuzeyden, eyalet boyunca yılan gibi yayılan 4 bin mil uzunluğundaki kanallarla getirmişler. Ama kanallarda akan suyun güneye varana kadar hava sıcaklığının etkisiyle bir bölümünün buharlaştığını tespit etmişler. Ve araştırmacılar önerdikleri çözüm şekliyle bir taşla iki kuş vurmayı planlamışlar, 4 bin millik kanalın tamamının üzerini güneş panelleriyle kapatmayı, bu sayede buharlaşmayı azaltarak 65 milyar galon su tasarrufu sağlamayı, bu su ile de 50 bin dönüm tarım arazisini sulamayı veya 2 milyon insanın konut su ihtiyacını karşılamayı planlamışlar ve uygulamayı başlatmışlar. Kaliforniya kanallarının güneş panelleriyle gölgelenmesi, önemli miktarda elektrik enerjisi üretimini de sağlamakta, 13 gigawatt enerji üretir hale gelmekteler.

Bunları okurken gözümün önünde Konya, Şanlıurfa, Adana, Mersin ve benzeri, yıl boyu bol güneş alan ovalarımız canlandı, DSİ’nin bu ovalarda oluşturduğu uzun sulama kanallarıyla, bölgenin çok verimli toprakları sulanıyor ve verimleri katlanıyor. Şimdi yetkililer sesleniyorum, gelin Kaliforniya modelini bu ovalarımızdaki uzun sulama kanallarında uygulayın, hem buharlaşmadan su kayıplarını azaltın, hem de sıfır karbon özelliğine sahip güneş enerjisi üretin. Bu vesile ile Sayın Alinur Aktaş’a da sesleniyorum, gelin siz de Karacabey, M.K.P. ve Bursa ovalarındaki sulama kanalları üzerine güneş enerjisi panellerini yerleştirin, böylece başlattığınız güneş enerjisi üretim hamlenize çok geniş ve etkin bir oluşum eklemiş olun. Bakın ülkemiz ne kadar güçlü/zengin kaynaklara sahip, aklımızı kullanalım, dünyada üretilmiş ve bizim koşullarımıza uygun modelleri uygulayalım, gelişmiş ve zengin ülkeler arasındaki güçlü yerimizi alalım…