Sanatçının iç dünyasının dış dünyaya yansıması, diğer bir anlatımla kendisini ifade etmesi, sanat eserlerini bir araç olarak kullanmasıyla gerçekleşmektedir. Bu alanda sanat dallarından biri de fotoğrafçılıktır. 
Tarihi süreç içinde yemek fotoğrafçılığından başlayan bu sanat dalı, çağımızda dijital fotoğraf makinelerine, soyut fotoğrafçılıktan photoshop kullanımına doğru evrim geçirmektedir. 
Fotoğrafçılık tarihi, Robert Doisneau’nun hümanist fotoğraf akımından sonra, modern araçlarla sanata kişisel bir dokunuşun katkısı izlemektedir. Bu kapsamda çağdaş fotoğrafçılık çeşitli fotoğraf tekniklerini kullanmaktadır.
13.01.2022 Tarihinde Bursa Mimarlar Odası Bursa Şubesi sergi salonunda, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İçmimarlık Bölümü öğretim üyesi Sayın Dr. Merve Buldaç hanımefendi tarafından gerçekleştirilen II. Kişisel Fotoğraf Sergisinde dijital fotoğrafların yer aldığı “Berlin Duvarı” sergisini izledim.
Sayın Dr. Merve Buldaç hanımefendi ile yaptığım söyleşide, şu aydınlatıcı ilginç açıklamalarda bulundu; “Sınırları belirleyen önemli yapı öğesidir duvarlar. Önünde ya da arkasında geçen her eylemin şahitleridir. Kentsel ölçekten yapı ölçeğine kadar toplumların/bireylerin ilişkilerine, alanlarına çizgi çeken bu öğe, II. Kişisel Fotoğraf Sergimde Berlin Duvarı konsepti ile izleyiciyle buluşmaktadır. 1961 yılında Doğu Almanya’da yaşayan vatandaşların Batı Almanya’ya kaçmasının önüne geçmek için Doğu Almanya’nın verdiği bir kararla örülmüştür bu duvar. Beton malzemenin kullanıldığı bu duvardan kaçmak isteyen yüzlerce insanın ölümü hikâyenin hazin tarafıdır. 1989 Yılına gelindiği zaman, Doğu Almanya’nın, isteyen vatandaşların duvarın diğer tarafına (Batı Almanya) geçebileceğini açıklamasının ardından “Utanç Duvarı” olarak da isimlendirilen bu set yıkılmıştır. Yıkımın ardından bugüne duvar, sosyal açıdan fazlaca fark edilir hale gelmiş ve dünyanın her yerinden gelen sanatçıların, graffiticilerin çizimlerinin yer aldığı yüzeyler görsel bir şölen sunmaya başlamıştır. Ancak fiziksel anlamda duvarı okumak güçleşmiştir. 
Bu sergimde, duvarın aydınlık ve karanlık iki kavrama olan şahitliğini tek bir karede anlatmayı amaçladım. Siyah beyaz olarak gösterilen kısımlar, duvarın yıkım öncesi/sonrası insanlar üzerindeki etkisini (kaçış, korku, göç, mücadele, isyan vb.); renkli kısımlar ise bugünün Berlin Duvarı’nın insanlar üzerindeki etkisini (turistik ilgi, öz çekim, gezi anı fotoğrafları vb.) göstermekte ve duvarın hikâyesini çarpıcı bir şekilde izleyiciye sunmaktadır.”
İnsanlık tarihinde acıların ve sevinçlerin, karanlığın ve aydınlığın karşılaştırmalı anlatıldığı bu tür etkinliklere ihtiyaç vardır. Bu gibi etkinliklerle tarihten ders almak, yarınlarımızı aydınlatan meşale olacaktır.
Sayın Dr. Merve Buldaç hanımefendiyi bu özenli çalışmasından dolayı kutlar, başarılarının devamını dileriz.
Siz değerli okuyucularımızın da ailenizle birlikte esenlik ve mutluluklar diler, en içten saygılarımızı sunarız.