Yöneticilik başarısının sırrı; işini sahiplenme: Sabri Erdem
Özhan Marketler Zinciri'nin Genel Müdürü Sabri Erdem, Bursa iş dünyasının başarılı profesyonel yöneticilerinden birisi. Orhangazi Yeni Sölöz'de zeytinci bir ailenin çocuğu olan Erdem, başarısında geleneksel değerlerle, çağdaş yönetim prensiplerini bir araya getirmenin yattığına inanıyor. Erdem'in başarı öyküsü bir yandan özel sektörde profesyonel yönetici konumunda çalışanlar, diğer yandan da yöneticilerinden bağlılık bekleyen patronlar açısından önemli ipuçları ile dolu.
1954'te Orhangazi'ye bağlı Yeni Sölöz köyünde (o zaman belediye yoktu) doğan Sabri Erdem, zeytin çiftçiliği ile geçinen bir köylünün çocuğudur. Hem kardeşleri hem de aynı ailedeki amca çocukları arasında en büyüğüdür. İlkokulu köyde okuduktan sonra babası Sabri'yi alıp Bursa Erkek Lisesi'ne getirir. Sabri Erdem, fizik olarak cılız, minyon, çekingen bir öğrencidir. Erdem'in, "Müdürümüz, babamızdı" dediği edebiyatçı Kemal Yener, bakar, bakar ve babasına, "Bu çocuk çok ufak tefek, burası yatılı okul, ezilir" der. Zeytinci babanın, "Bir şey olmaz müdür bey, o köylü çocuğudur" deyince kaydı yapılır. "54 yaşındayım. Kıvançla Bursa Erkek Lisesi öğrencisiyim diyorum" diyen Erdem, okulun kendi yaşamında kilit bir rol oynadığına dikkat çekiyor.
Erkek Lisesi'nden iyi puanla mezun olan ve ilk olarak Gazi Eğitim Enstitüsü sınavını kazanan, 2-3 hafta Ankara'daki bu okula giden Erdem, ardından ayrı yapılan üniversite sınavının sonuçları açıklanınca, bu sefer İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne kaydolur. Bugünkü gibi tek sınav yok. İnternet yok.. Elde radyo, sınav sonuçlarının takip edildiği yıllar...
Zorlu öğrencilik yılları
Erdem için 1973'te İstanbul macerası başlar. Erdem o dönemde yeni yapılan, Topkapı Esenler'deki Atatürk Öğrenci Yurdu'nun ilk öğrencilerinden birisidir. 1973-74 dönemi. Türkiye'nin çalkantılı yılları. Üniversitede ilk yılı "huzurlu" geçiren Erdem, Kerim Yaman adlı öğrencinin öldürülmesi ile birlikte 1980'e giden olayların ortasında kalmıştır.
Üniversite, fakülteler, yurtlar, sokaklar... Erdem, "Şükür, pek içine girmedim, taraf olmadım" diyor.
Tabii, Sabri Erdem'in köyden gelen zeytin paraları ile çok rahat bir öğrencilik yaşamadığı da anlaşılıyor. Örneğin bilardo içinde uhde kalmış. Hatta, bazı arkadaşlıklarını da sırf parasızlık yüzünden kaybettiğini unutamıyor. Tabi "davul dengine" misali, maddi durumu iyi olan arkadaşlarının, durumuna uygun öğrencilerle arkadaşlık kurarak uzaklaşması hâlâ capcanlı kalan bir etki yaratmış.
Erdem, ekonomi alanında en saygın okullardan birisi olan İÜ İktisat Fakültesi'nden sonra yeni bir okula başlar: Perşembe Pazarı...
Perşembe Pazarı eğitimi...
O zaman devam zorunluluğu olmamasına rağmen okula aralıksız devam eden ve kendini "inekçilerden birisiydim" diye tanımlayan Erdem, Cumhur Ferman, Gülten Kazgan, Sencer Divitçioğlu gibi ünlü hocalardan ders aldığını, bunlardan çok etkilendiğini söylüyor.
Ticaret anlayışı
Urgancılar diye bir şirkette bir buçuk yıl çalışan Erdem, Türkiye'nin hırdavat, inşaat malzemeleri alanında kalbi sayılan Perşembe Pazarı'nda ön muhasebe, satış yapar. Pazarlama için Türkiye'yi gezer. Kendi deyimi ile "pişer." Erdem, 1,5 yıllık Perşembe Pazarı "okulu"nun ardından askere gider. Kars'ta asteğmendir. Ve 12 Eylül sabahı Kars'ın sokaklarını tutan askerlerden birisidir. Askerlik dönüşü 1981'de Bursa'ya gelir, evlenir ve Uludağ Gazoz'da işe başlar. Bursa'nın en eski şirketlerinden birisi olan Uludağ Gazoz'da uzun süre çalışan Sabri Erdem, 1999'da buradan ayrılır ve Özhan Marketler Zinciri'nde Genel Müdür olarak çalışmaya başlar. Elbette uzun yıllar yaşadığı Uludağ Gazoz, Erdem'in hayatında önemli bir yere sahiptir. Fakat Erdem, anlaşılan Uludağ Gazoz'dan biraz kırgın ayrılmış. Sabri Erdem, "20 yıl gururla çalıştığım bir yerde verilen ödül plaketlerini şimdi masamda gururla sergilemek isterdim, bu zevki benden aldılar" diyor. Erdem ile yönetim anlayışı, "patron" ile ilişkiler ve kendi "yoğurt yeme tarzını" konuştuk.
EKOhaber: Sayın Erdem biçok insan ticareti pek sevmez. Sanki hilelidir... Ne dersiniz?
Sabri Erdem: Bana göre önce ahlaki değerleri taşıyacak bir yapıyı kurmamız gerekir. Ticaret onun üzerine gelmeli, kârlılığın yanında ticarette insanca bir şeyin olduğunu esas almak lazım. Onun üzerine karlılık olursa, o zaman ticaret keyifli olur. Her şeyi mubah sayan bir ticaret, haksız rekabet düzeni, insanların hak ve onuruna yakışmayacak çalışma koşulları, insanların kanun veya insan olmaktan kaynaklanan haklarının suistimal edilmesi. Ticaret yapan diğer insanlarla ilişkileriniz... Ne olursa olsun ben kazanayım yanlış.
EKOhaber: Ticaretin merkezinde kazanma yok mu?
Sabri Erdem: Türk toplumu ticareti batıdan öğrendi denir. Bana göre yanlış. Osmanlı'nın yüzyıllar öncesinde yaptığı hanları kullanıyoruz. O zamanın teknolojisi, işyerleri yatay yapılmış, şimdikiler çok katlı, dikey. Kapalı Çarşı, hanlar... Belki de Avrupalı buradan gördü de aldı. Ticarete öyle kurallar getirilmiş ki, uymayanlar o toplumda yer bulamamış. Denir ki, 'Eğer bitişik dükkandaki komşun daha az satış yapıyorsa, 4 veya 5'inci müşterine şunu söyle, 'Yan taraftaki arkadaş da aynı malları satıyor. Ona da gidin'... Bunlar bizim kültürümüzde olan şeyler. Özhan'da et üretim merkezimiz var. İnsanların görebileceği şekilde hepsi açık. Camdan görünüyor. Eti nasıl kesiyor, köfteyi nasıl yapıyor, içine bir şey katıyor mu... Ticari ahlakımızda bunlar var. 'En güçlü ben olayım, başkasına pay vermeyeyim', sonradan gelmiş, yabancı şeyler. Bunlar, firmada da var ve karşılıklı olarak benimsediğimizden buradayım.
Sahiplenme...
EKOhaber: Başarıda en önemli şey galiba sahiplenme. Bu nasıl olacak?
Sabri Erdem: Çalışma koşulları, aldığı ücret. Ona üstleri ve astları tarafından yapılan muamelenin insanca olması. İster para, ister insanlık... Adaletin mutlaka sağlanması lazım, insanların çalıştığı yeri sahiplenmesi için. Bazı insan verilen parayı önemser. Bazıları da değerli olmak ister. Kendi beninin mutlak kabul görmesini ister. Bence de doğru olan budur.
EKOhaber: Görev tanımı?
Sabri Erdem: Şirketlerin bir genel yapısı var. Şirket organizasyonunda herkesi bir yere oturtursunuz. Ve oturttuğunuz kişilerin bir iş tanımını, yetki ve sorumluluk alanlarını belirlediyseniz zaten mesele çıkmaz. Buralarda kararların nasıl alınacağı bellidir. Adama genel müdür diyorsun, ondan sonra, aşağıda birçok şeye karışıyorsun. Bunu yapmayacaksın. Yaparsan kargaşa çıkar. Adama muhasebe müdürü diyorsun, işine müdahale ediyorsun. Hatta onun altındaki kişilerle bunu yapıyorsun... Yanlış. Ama pratikte kurallara tam uyulan şirketler az. Hele aile şirketlerinde bazı şeyler oluyor, sıkıntı yaratıyor. Şirket kültürü gerekiyor. Sabri Erdem yetkilerini huzur içinde kullanıyor. Ama ben kelime anlamındaki gibi tam profesyonel değilim. Beni para ile buradan koparabilmek çok zor. Ayrıca daha iyi şartlar da olur mu diye bir araştırmam, merakım yok. Burayı benimsiyorum. Amatör ruhlu veya profesyonel değil diyebilirsiniz.
Yönetici patron ilişkisi...
EKOhaber: Patron ile ilişkileriniz nasıl?
Sabri Erdem: Dostluk ilişkisi üst düzeyde olmasına rağmen iş saatleri içinde sadece işi düşünür, işi konuşuruz. Herkes yerini biliyor. Belki, 'burası benim' diyebilmemin getirdiği rahatlıkla, birçok genel müdürün söyleyemeyeceği şeyleri söyleme, yapamayacağı davranışları gösterme cesaretini kendimde bulurum. Bu terbiyesizlik değil, tabi. Doğru bildiğim bir şeyi hiçbir kaygı duymadan konuşuyor, tartışıyor, çatışıyoruz. Kendi avantajlarımız ve işimiz adına yapıyorum ve büyük keyif alıyorum.
EKOhaber: Karar verme?
Sabri Erdem: Tevfik Bey işin içine çok fazla burnunu sokmaya çalışan bir tavır içinde değil. Olaya dışardan bakmaya çalışıyor. Her gün buraya mutlaka geliyor. Her sabah çay sohbeti yapıyoruz. Ailecek görüşüyoruz. 3 çocuğu da burada çalışıyor. Hepsinin konumu, yeri bellidir. Hepsi de düzgün çalışır. Mesela İbrahim, şirketin Genel Denetmeni, direkt bana bağlı. 'Patronun oğluyum' diye bir şeye kalkarsa ipler kopar. Tevfik Bey ve ortağının 4 çocuğu da çalışıyor ve mutlaka üst yerlere geleceklerdir. Onların amcası sayılırım. Kurumsallaşmayı tamamlamış olarak yönetimi onlara devredebilirsek en zevklisi olur.
EKOhaber: Planlarınız?
Sabri Erdem: Bu sektörde dünya devleri var, ama biz işi kesinlikle onlardan daha iyi biliyoruz. Çok büyük güç ve metrekarelerle geliyorlar. Ama hareket kabiliyetleri bizim kadar yok. Artık küçük birimlere yönelik çalışma yapacağız. Özhan, Bursa'da bir marka. Özhan'ın yakın zamanda daha küçük mağazalarla, sayısını artırma imkanı var. Sölöz mağazamız bunun öncüsü sayılır. Özhan 14 mağazası, 450 çalışanı, 70 milyon YTL cirosu ile 250 firma içinde 71. sırada.
EKOhaber: Yönetici veya yönetici adaylarına önerileriniz nelerdir?
Sabri Erdem : İşini sevmek lazım. Çöp, lağım işi yapabilirsin. Bunlar insanların genelde tiksindiği şeylerdir, ama severek yaparsan çok başarılı olabilirsin.
Bir işin yöneticiliği sizi tatmin etmiyorsa, sevmediyseniz başka bir iş bulacaksınız. Hem sıkılacaksınız hem de yönetici olmaya devam edeceksiniz... Yok böyle bir şey.
EKOhaber: Boş zamanlar?
Sabri Erdem: Gezek üyesiyim, haftada bir gün bir yerel gazetede yazıyorum. Fotoğraf çekiyorum.
Kendi çapımda atletizm, haftada 3-4 kilometre koşuyorum. Zaman olsa resim de yaparım.

Sayı: 602 - Sayı'nın Kapağı