Öngörüsüyle Bursa sanayine yön verdi: ERGUN KAĞITÇIBAŞI
Bugüne kadar, "duayen, "ordinaryüs ve "baba gibi tanımlamalarla anlatılan sanayinin yaşayan efsanesi Ergun Kağıtçıbaşı, öngörüleriyle günümüze ışık tutmayı başaran önemli bir isim olarak karşımızda duruyor.
Fatma Demir ALTIOK
Bursanın sanayileşmede bugün geldiği noktayı borçlu olduğu Ergun Kağıtçıbaşı, bilgi birikimi, yaşanmışlıkları ve edindiği tecrübelerle kentin bugününü önceden gören ender insanlardan biri.
Hayatını Bursanın sanayileşmesine adayan Ergun Kağıtçıbaşı, Bursa ekonomisinin "ordinaryüsü olarak da biliniyor. Bursanın sanayileşmesindeki en önemli isimlerden biri olan Ergun Kağıtçıbaşının kuruluş tarihi 1970li yıllara denk gelen fabrikaların hemen hemen tamamında imzası var. "Bursada 35 yaşından büyük olup da temeline, bir kürek harç atmamış olayım, bir madeni uğur parası atmamış olayım böyle bir yer hatırlamıyorum. Kiminin arsa alımında, kiminin temel atımında, kiminin teşvik almasında mutlaka adım ve emeğim geçmiştir diyen Kağıtçıbaşı, Bursa Çimento ve Çemtaş gibi kazanımların da mimarlarından biri.
Kağıtçıbaşının Türkiyenin ilk OSBsi olan BTSO OSBnin kurulmasındaki emekleri ise asla göz ardı edilemez. O gün kentten 12 kilometre uzağa kurulduğu için arsa satmakta zorlanan Kağıtçıbaşının "Burası bir gün kentin merkezi olacak öngörüsü de ne kadar geniş bir vizyona sahip olduğunun açık bir göstergesi.
Bursanın sanayi potansiyelini önceden gören ve TOFAŞın kentimize kazandırılması için büyük çabalar gösteren Ergun Kağıtçıbaşı, o yıllarda "Türkiyenin otomotiv üssü Bursa olacaktır diyebilecek öngörüye sahipti. Bu yönüyle "kahin olarak nitelendirdiğimiz Ergun Kağıtçıbaşı ile Bursada sanayileşmenin ilk adımlarından bugün gelinen noktaya ve geleceğe dair konuştuk.
Bursanın sanayileşmesine adadığı bir ömrü kaleme almayı hedeflediğimiz yazı dizimizde Ergun Kağıtçıbaşıyı, yaptıklarını ve geleceğe dair öngörülerini de siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istedik. Keyifle okumanızı dileriz.
ASUDE BİR KENTTE DOĞDU
"Bursa'da eski Adliye'nin arkasındaki bir mahallede dünyaya geldim. Ailem Bursa'nın yerlilerindendir. Babam Şefik Kağıtçıbaşı. Dedem İsmail Kağıtçıbaşıdır. Bugünkü Kent Otel'in yanında, Evkur'un olduğu yerde 14 odalı bir evde büyüdüm. İlkokul'u Hocaalizade İlkokulu'nda okudum. DSİ lokalinin yanında 'Kırmızı Tuğlalı Atatürk İlkokulu'nda. Bursa'nın en gözde okuluydu. Çocukluğum çok mutlu geçti. Okulun yanından dere akardı. Derenin içerisine taşları koyup havuzlar yapardık... ve o derede yüzdüğümü çok iyi hatırlıyorum. Suyu tertemizdi, şehir son derece sakin, asude bir hayatı vardı. Emekliler şehri de deniyordu. Hayat çok ucuz ve sakindi. Bursa Atatürk Caddesi, Kozahan, Emirhan, Kapalıçarşı, Yeşil'den ibaret bir merkeze sahipti. Bunun etrafında da Emirsultan, Yıldırım, Maksem, Muradiye, Darmstad Caddesi vardı. Belediye Hali Binası ovaya doğru tek uzantıydı. Bir de dağlara doğru uzanan Askeri Lise vardı. Karşıdaki dağlara doğru muhteşem bir ova göz alabildiğine giderdi. 1950'lere kadar şehrin nüfusu 100 binler civarındaydı. 11-12 belediye otobüsü vardı. Atatürk Caddesi üzerinde iki benzin istasyonu vardı. Birisi Vakıflar Bankası, diğeri de Ulucami yakınında. Çok az sayıda, toplasan 40-50 özel otomobil görünürdü ortalıkta. Parmakla gösterilir, markası ile sahipleri ile hepsini tek tek herkes tanırdı. Caddenin ortasında, postanenin önünde uçurtma uçurduğumu hatırlıyorum. Bana kimse 'Sokağın ortasında uçurtma uçurulur mu evladım' da demezdi. Demek ki, trafik çok seyrekmiş. Evlerin mutlaka bahçeleri olurdu. Bahçelerde erik, dut ve manolya ağaçları. Bahçelerden erik çalardık. Çok mutlu bir çocukluğum geçti. Kaldı ki, çocukluk yıllarımın bir bölümü İkinci Dünya Savaşı'na rast geliyor. 1940-45 yılları arasında ağır bir yokluk dönemi yaşandı. Rahmetli annemin bana kuru üzümle çay içirdiğini hatırlıyorum. Nüfus kağıtlarımıza, 'Ekmek hakkını almıştır' diye damga bastırılırdı, başkasının hakkını yemesin, ikinci kez almasın diye. Ceketlerimizin dirseklerine, aşınmasın diye lastikle tutturulan siyah yama takılırdı. Memurlar da öyleydi. Kalemler küçücük kalıncaya kadar kullanılır, iyice küçülünce kamışla uzatılırdı. O yokluk yıllarını gördüm. O günleri görmüş birisi olarak, ülkemin bugün eriştiği refah seviyesini çok daha iyi anlayabiliyor ve takdir ediyorum.
BURSANIN SANAYİSİNE
YÖN VEREN GAZETE İLANI
Ortaokulu Tahtakalede İkinci Ortaokulda okudum. Liseye Bursa?Erkek Lisesinde başladım, İstanbulda Haydarpaşa Lisesinde devam ettim. Sonra İstanbulda Hukuk Fakültesinde okudum. Okuldan 1959da mezun oldum. Askerliği Ankarada Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrinde yaptım. Tabii artık yıl 1960, ihtilal oldu. Askerlik sonrası avukatlık stajını yaptım. Hukuk Fakültesinde takdir edilen bir öğrenciydim. Avukat oldum, hatta bir duruşmaya bile girdim, ama avukatlığı yapamayacağımı anladım, bu işin bana göre olmadığına karar verdim. Başladım müfettişlik imtihanlarına hazırlanmaya. Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, hesap uzmanlığı. Harıl harıl ders çalışırken, bir gün galiba Yeni Ant Gazetesiydi bir ilan gördüm. "Sanayi Bölgesine Müdür Aranıyor.
Devamı haftaya
Bugüne kadar, "duayen, "ordinaryüs ve "baba gibi tanımlamalarla anlatılan sanayinin yaşayan efsanesi Ergun Kağıtçıbaşı, öngörüleriyle günümüze ışık tutmayı başaran önemli bir isim olarak karşımızda duruyor.
Fatma Demir ALTIOK
Bursanın sanayileşmede bugün geldiği noktayı borçlu olduğu Ergun Kağıtçıbaşı, bilgi birikimi, yaşanmışlıkları ve edindiği tecrübelerle kentin bugününü önceden gören ender insanlardan biri.
Hayatını Bursanın sanayileşmesine adayan Ergun Kağıtçıbaşı, Bursa ekonomisinin "ordinaryüsü olarak da biliniyor. Bursanın sanayileşmesindeki en önemli isimlerden biri olan Ergun Kağıtçıbaşının kuruluş tarihi 1970li yıllara denk gelen fabrikaların hemen hemen tamamında imzası var. "Bursada 35 yaşından büyük olup da temeline, bir kürek harç atmamış olayım, bir madeni uğur parası atmamış olayım böyle bir yer hatırlamıyorum. Kiminin arsa alımında, kiminin temel atımında, kiminin teşvik almasında mutlaka adım ve emeğim geçmiştir diyen Kağıtçıbaşı, Bursa Çimento ve Çemtaş gibi kazanımların da mimarlarından biri.
Kağıtçıbaşının Türkiyenin ilk OSBsi olan BTSO OSBnin kurulmasındaki emekleri ise asla göz ardı edilemez. O gün kentten 12 kilometre uzağa kurulduğu için arsa satmakta zorlanan Kağıtçıbaşının "Burası bir gün kentin merkezi olacak öngörüsü de ne kadar geniş bir vizyona sahip olduğunun açık bir göstergesi.
Bursanın sanayi potansiyelini önceden gören ve TOFAŞın kentimize kazandırılması için büyük çabalar gösteren Ergun Kağıtçıbaşı, o yıllarda "Türkiyenin otomotiv üssü Bursa olacaktır diyebilecek öngörüye sahipti. Bu yönüyle "kahin olarak nitelendirdiğimiz Ergun Kağıtçıbaşı ile Bursada sanayileşmenin ilk adımlarından bugün gelinen noktaya ve geleceğe dair konuştuk.
Bursanın sanayileşmesine adadığı bir ömrü kaleme almayı hedeflediğimiz yazı dizimizde Ergun Kağıtçıbaşıyı, yaptıklarını ve geleceğe dair öngörülerini de siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istedik. Keyifle okumanızı dileriz.
ASUDE BİR KENTTE DOĞDU
"Bursa'da eski Adliye'nin arkasındaki bir mahallede dünyaya geldim. Ailem Bursa'nın yerlilerindendir. Babam Şefik Kağıtçıbaşı. Dedem İsmail Kağıtçıbaşıdır. Bugünkü Kent Otel'in yanında, Evkur'un olduğu yerde 14 odalı bir evde büyüdüm. İlkokul'u Hocaalizade İlkokulu'nda okudum. DSİ lokalinin yanında 'Kırmızı Tuğlalı Atatürk İlkokulu'nda. Bursa'nın en gözde okuluydu. Çocukluğum çok mutlu geçti. Okulun yanından dere akardı. Derenin içerisine taşları koyup havuzlar yapardık... ve o derede yüzdüğümü çok iyi hatırlıyorum. Suyu tertemizdi, şehir son derece sakin, asude bir hayatı vardı. Emekliler şehri de deniyordu. Hayat çok ucuz ve sakindi. Bursa Atatürk Caddesi, Kozahan, Emirhan, Kapalıçarşı, Yeşil'den ibaret bir merkeze sahipti. Bunun etrafında da Emirsultan, Yıldırım, Maksem, Muradiye, Darmstad Caddesi vardı. Belediye Hali Binası ovaya doğru tek uzantıydı. Bir de dağlara doğru uzanan Askeri Lise vardı. Karşıdaki dağlara doğru muhteşem bir ova göz alabildiğine giderdi. 1950'lere kadar şehrin nüfusu 100 binler civarındaydı. 11-12 belediye otobüsü vardı. Atatürk Caddesi üzerinde iki benzin istasyonu vardı. Birisi Vakıflar Bankası, diğeri de Ulucami yakınında. Çok az sayıda, toplasan 40-50 özel otomobil görünürdü ortalıkta. Parmakla gösterilir, markası ile sahipleri ile hepsini tek tek herkes tanırdı. Caddenin ortasında, postanenin önünde uçurtma uçurduğumu hatırlıyorum. Bana kimse 'Sokağın ortasında uçurtma uçurulur mu evladım' da demezdi. Demek ki, trafik çok seyrekmiş. Evlerin mutlaka bahçeleri olurdu. Bahçelerde erik, dut ve manolya ağaçları. Bahçelerden erik çalardık. Çok mutlu bir çocukluğum geçti. Kaldı ki, çocukluk yıllarımın bir bölümü İkinci Dünya Savaşı'na rast geliyor. 1940-45 yılları arasında ağır bir yokluk dönemi yaşandı. Rahmetli annemin bana kuru üzümle çay içirdiğini hatırlıyorum. Nüfus kağıtlarımıza, 'Ekmek hakkını almıştır' diye damga bastırılırdı, başkasının hakkını yemesin, ikinci kez almasın diye. Ceketlerimizin dirseklerine, aşınmasın diye lastikle tutturulan siyah yama takılırdı. Memurlar da öyleydi. Kalemler küçücük kalıncaya kadar kullanılır, iyice küçülünce kamışla uzatılırdı. O yokluk yıllarını gördüm. O günleri görmüş birisi olarak, ülkemin bugün eriştiği refah seviyesini çok daha iyi anlayabiliyor ve takdir ediyorum.
BURSANIN SANAYİSİNE
YÖN VEREN GAZETE İLANI
Ortaokulu Tahtakalede İkinci Ortaokulda okudum. Liseye Bursa?Erkek Lisesinde başladım, İstanbulda Haydarpaşa Lisesinde devam ettim. Sonra İstanbulda Hukuk Fakültesinde okudum. Okuldan 1959da mezun oldum. Askerliği Ankarada Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrinde yaptım. Tabii artık yıl 1960, ihtilal oldu. Askerlik sonrası avukatlık stajını yaptım. Hukuk Fakültesinde takdir edilen bir öğrenciydim. Avukat oldum, hatta bir duruşmaya bile girdim, ama avukatlığı yapamayacağımı anladım, bu işin bana göre olmadığına karar verdim. Başladım müfettişlik imtihanlarına hazırlanmaya. Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, hesap uzmanlığı. Harıl harıl ders çalışırken, bir gün galiba Yeni Ant Gazetesiydi bir ilan gördüm. "Sanayi Bölgesine Müdür Aranıyor.
Devamı haftaya
Sayı: 778 - Sayı'nın Kapağı