Semih AYDIN – Göksel BAŞARAN

Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte dünyanın gündeminde olan Endüstri 4.0’a yatırımlar Türkiye sanayisinde de hızlandı. Robotik ve otomasyonlu sis­temlerin üretim bantlarındaki ağırlığı her geçen gün artış gösteriyor. Ülke sana­yisine yön veren Bursa bu alanda da öncülü­ğünü ortaya koyuyor. Özellikle otomotiv endüstrisindeki gelişmeler yan sanayi firmalarının otomasyona ve robotik sistemlere yönelmesine yol açarken, Bursa’da da robotik, otomasyon ve enteg­ratör firmaların sayısı her geçen gün artıyor. Sektör temsilcileri robotik otomasyon alanında Bur­sa’daki gelişmeleri Ekohaber’e değerlendirdi.

Murat YARIŞ

ROBODER YK Başkanı

Otomotiv lokomotif oldu

Robotik ve otomasyon alanında yerlileşme gayet hızlı gidiyor. Bu alandaki firmalarımız çok hızlı büyüyorlar. Ama bunu söylerken proje büyüklüklerine göre aslında Türkiye’de yapılan iş ciroları açısından 1 milyon euroya kadar olan bütçelemelerde çok fazla sayıda firma var. Bu rakamın üzerine çıkıldığında, 5 milyon euro üzerindeki bütçelerde firma sayısı azalıyor. Ancak firmalarımız da bu seviyeye gelmek için gayret gösteriyorlar. Fakat bu bir süreç meselesi.

Sektörümüzdeki öncü firmaların birçoğu Bursa’da. Bursa’nın otomotiv sektöründe güçlü olması robotik ve otomasyon sektörüne de yansıdı. Çünkü robotik otomasyon sistemleri Türkiye’de otomotivle birlikte gelişti. Yani robotik otomasyonun lokomotifinin otomotiv sektörü olduğunu söyleyebiliriz. Hala da öyle. Robot yatırımlarının büyük kısmı otomotiv ana ve yan sanayi kaynaklı devam ediyor. Robot entegratörleri olan firmaların da gelişimlerini de aslında otomotiv firmaları sağladı. Dolayısıyla Bursa’nın otomotiv üretiminde bir üs olması, robotik otomasyon sektörünün gelişimi noktasında Bursa’ya avantaj sağladı.

Büyük üreticilerin robotik otomasyon alanında faaliyet gösteren yerli firmalara karşı bir önyargısı kaldığını düşünmüyorum. Örnek verecek olursam Ford Türkiye şu andaki yatırımını tamamen yerli imalatçılarla gerçekleştirdi. Robotik otomasyon sektörü Türkiye’de henüz yeniyken firmalar, “biz yur dışından tedarikçi bulalım, daha emniyetle yaklaşım” mottosuyla hareket ederken, “Türkiye’de de bu iş gayet kaliteli yapılıyor, biz yurt dışına versek bile o firmalar geriye dönüp Türkiye’deki firmalarla partner olarak çalışıyorlar, dolayısıyla biz de yerli firmalara işlerimizi verebiliriz” fikri oluştu ve kuvvetlendi. Şu anda firmalar çekinmeden her türlü işlerini yerli entegratörlerle yapabilir hale geldiler.

Devletten teşvik beklemek her üretici gibi bizim de hakkımız. Ancak devletimizin elinde olan imkanlar belli ve devletin de herkese yetecek kaynağı yok. Bizim de diğer sektörlerden farklı olarak aldığımız destek yok. Yatırım teşvikleri konusunda destekler alıyoruz.

Türkiye’de hemen hemen her sektörde olduğu gibi robot sektöründe de yetişmiş eleman bulma konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. ROBODER olarak bu konuyla ilgili Robot ve Otomasyon Zirvesi gerçekleştirdik. Bir akademik komitemiz var, başında Balkan Robotik’in kurucularından Mutlu Balkan’ın olduğu. Bunun yanında Ermetal Teknolojik Eğitimler Vakfı (ERTEV) ile işbirliğimiz var. Kendi ihtiyacımız olan personeli kendimiz yetiştirme konusunda ROBODER olarak gerekli desteği vermeyi çalışıyoruz.

Selim PEKER

Simetrik Pro Uyg. Gen. Md.

Avrupa ile rekabet edebiliriz

Duayen sanayiciden altın değerinde öğütler Duayen sanayiciden altın değerinde öğütler

Günümüzde artık karanlık fabrikalara doğru bir geçiş var. Manuel sistemlerden elemine edilmiş, tamamen otomatik, robotizasyon ile üretime doğru geçiliyor. Artık eski usul üretimin dönemi geçti.

Sektörümüzde Bursa’da faaliyet gösteren firmaların ciddi seviyede Avrupa ile rekabet edebilecek seviyede olduğunu düşünüyorum. Avrupa’daki firmalarla aynı seviye ve kalitede projeleri devreye alıyoruz. Bu yüzden Türk entegrasyon firmalarının yetersiz kalması gibi bir durum söz konusu değil. Bugün kullandığımız kompanentlerde, elektronik, PLC, pnömatik, kablolar ve sensörler gibi ürünlerde bir tekelleşme söz konusu. Bu yüzden dünyada kullanılan ekipmanlar hemen hemen aynı. Bu noktada işin tasarım ve devreye alma aşamalarındaki yetenek ve beceri konuşulacaksa, Türk firmaları 15 sene önceki acemilik seviyesinde değil. Bu işi ciddi bir şekilde, profesyonelce yapacak seviyeye geldik. Örneğin, Türkiye’de yapılan büyük bir otomotiv yatırımı içerisinde yer alan bütün entegratörler yerli firma. Bu durum rekabette artık ciddi bir yol kat ettiğimizi; bunun da ötesinde Avrupa’daki ana ve yan sanayilerin de beklentilerini karşılayabilecek düzeye çıktığımızı gösterir.

Firmamız ağırlıklı olarak otomotiv sektörüne yönelik çalışmakta. Buradan örnek verecek olursam, sektörün geleceğine dikkatli bakmamız gerekli. Elektrikli araçlar devreye girerken, dizel motorlar devreden çıkıyor. Geri dönüşüm son derece önemli. Kompozit malzemelerin kullanımı artıyor. Bunu iyi takip etmeliyiz. Entegratör firmalar olarak bu dönüşümün içinde geride kalırsak, irtifa kaybederiz. Ancak artık dünya global bir hale geldi. Bilgi çok fazla gizlenip, saklanamıyor. Otomotiv firmalarının bile kullandığı teknoloji ve sistemler birbirinden çok farklı değil. Sektördeki tecrübemizle biz de bu değişime ayak uyduracağız.

Bursa’nın robotik ve otomasyon alanlarındaki avantajları gerçekten çok yüksek. Bursa, Türkiye’nin Detroit’i. Otomotivin ve yan sanayinin merkezinde olmak büyük avantaj. Gerek teknolojik gelişmeler gerek proje yönetimi gerekse de müşteriye ulaşım açısından Bursa büyük avantajlar sunuyor ve Bursa’daki entegratör firmalar da bunun avantajını yaşıyor. Ancak en önemli dezavantajımız ise insan kaynağı. Bursa’daki insan kaynağının geliştirilmesi lazım. Sektörümüzde faaliyet gösteren firmalar nitelik personel ve ara personel ihtiyacını kapatmakta zorlanıyor. Bu noktada biz üniversiteler ile iyi ilişkiler içerisinde olarak, üniversite öğrencilerinin staj yapmasına destek oluyoruz. Firmamızda bir iki dönem gayretle çalışan stajyerler kendilerine önemli katma değer sağlıyorlar. Şu anda tasarımda, üretimde görev alan arkadaşlarımızın birçoğu stajyerlik döneminde buraya gelip ve sonrasında da bünyemize katılanlar. Ancak bu sıkıntının çözümü için daha planlı ve programlı stratejiler ortaya konması gerekiyor.

Özellikle son dönemde kredi kullanımları ve benzeri konularda sıkıntılar yaşanıyor. Firmalar kolay kolay kredi kullanmaya cesaret edemiyor. TÜBİTAK, KOSGEB gibi kurumların sunduğu teşvikler var ama bunlar yeteri kadar etkin değil. Bu açıdan devletimizin daha teşvik edici ve destekleyici olması gerekiyor.

Özgür YILDIZ

SİFF Elektromekanik Gen Md. Yrd.

Teknik yönden başarılıyız

Robotik alanında üretici bir ülke değiliz ama tüketici ayağında çok fazla kullanıcı var. Türkiye’ye otomasyon üretim hatlarında AB ülkelerinde kullanılmış, sökülmüş ikinci el hatlar çok hızlı şekilde giriyor.

Ülkemizde robotik otomasyon ya da otomasyon kullanan robotlar ve tesisler kuran firmaların işleri kolay değil. Bu teknik açıdan zaten çok zordu. Gerçekten iyi bir mühendislik ve know-how gerektiren bir iş. Yaptığınız ürünün ya da üretim hattının eksiksiz çalışması ve bir hata olduğunda çok hızlı destek vermeniz gerekiyor. Bir diğer taraftan işin ekonomik zorluğu var. Yüksek teknolojili ürün imal eden firmaların girdilerinin yüksek bir bölümü dövize endeksli. Hem kurların yükselmesi hem de buna bağlı ürün fiyatlarındaki artış bizim işçilik marjımızı düşürüyor. Örneğin Almanya’daki bir firma ile aynı ürünleri aynı fiyata alıyorsanız bu noktada sizi öne çıkarabilecek iki unsur kalıyor; birincisi teknik üstünlük, diğer ise işçilik maliyeti. Otomotiv, tekstil ve benzeri sektörlerde işçilik maliyetleri çok daha düşük bir yer kaplarken, bizim sektörümüzde işçilik maliyetleri önemli bir yer kaplıyor. Bu açıdan bakıldığında bahsetmiş olduğum sektörlerde işçilik maliyetleri düştükçe rekabet şansı artarken, robotik ve otomasyon sektöründe düşüyor. Ancak ben ekonomik zorluklara rağmen Türkiye’yi teknik yönden gelişkin görüyorum. Ülkemizde bu alanda faaliyet gösteren firmalar teknik yönden kendilerini iyi geliştirdi. Şu anda Türkiye’deki firmaların Avrupa ve ABD’deki firmalarla rekabet edebilecek düzeyde olduğunu düşünüyorum.

Robotik ve otomasyonda yüzde 100 yerliliği sağlamak mümkün değil. Orta ve uzun vadede belki bu olabilir. Bizim de üyesi olduğumuz ROBODER’deki firmaların bir kısmı hem yazılımı hem de donanımı yüzde 100 yerli olan robot üretiminin ilk adımlarını attılar. PLC, CPU, donanım, yazılım ve bağlantı elemanlarının da yerlileşmesiyle tamamen yerli üretim denebilecek seviyeye ulaşılabilir.

Türkiye’de yerli entegratörlere karşı bir tereddüt var. Sadece yabancı firmaların değil yerli firmaların da Türk üreticilere karşı bir ön yargısı var. Ancak bu olmamalı. Türk firmaları hem teknik hem de ekonomik açıdan oldukça rekabetçi.

Ben önümüzdeki süreçte, sektörümüzde en öne çıkacak işin teknik destek ve mühendislik olduğunu düşünüyorum. Yabancı bir firmadan ürün aldığınızda, burada 2 – 3 kişinin çalıştığı bir ofisten teknik destek beklersiniz. Onlar da yurt dışından teknik destek bekler. Onlar da size yol, konaklama gibi masraflarını fatura eder, böylece aldığınız makinenin ücretinin yarısı kadar bir teknik destek masrafı ile karşı karşıya kalırsınız. Biz SİFF Elektromekatronik olarak 24 saat içerisinde Türkiye’nin her yerinde müşterimize hizmet verebiliyoruz.

Türk firmalarına yurt dışında geçmiş yıllarda çok fazla ön yargı var. Firma olarak 12 yıldır Almanya’daki Euro Blech Fuarı’na katılıyoruz. İlk katıldığımız dönem ile şu anki bakış açısı arasında olumlu olarak çok fark var. Bu da Türkiye’de, özellikle Avrupa ve ABD’ye çalışan firmaların sergilediği olumlu imaj ve sunduğu doğru üründen kaynaklı. Asya ve Ortadoğu ile iş yapan firmalarda ise tam tersi bir imaj söz konusu. Çünkü o pazarlara hitap eden Türk firmalarının tamamı uygun fiyata, ekonomik mal üreten, fiyat rekabetine giren firmalar.

Sektörümüzde yaşanan en büyük sorun, nitelikli eleman. Bir tarafta çok fazla sayıda üniversite mezunu var. Ama bunlar da çok iyi eğitim almamışlar. Türkiye’de freze operatörü ya da montaj elemanı olarak eğitim almamış kişi yok, o eğitimi almış ama işi yapmayan insan var. Bunun sebebi de hizmet sektörünün çalışanlara sağladığı imkanlar.

Ertuğrul ÇELİK

Befaş Elektrik Gen. Md. ve ROBODER YKÜ

Entegrasyonda Avrupa ile rekabet edebiliriz

Firmamız 2001 yılında kuruldu. 20’nci yılımızı tamamladık. Kurulduğumuz günden beri başta otomotiv ve makine firmaları olmak üzere Türkiye’nin önde gelen firmalarına hizmet veriyoruz. Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu içerisindeki birçok firmayla çalışıyoruz. Faaliyet alanımız ağırlıklı olarak endüstriyel otomasyon, elektrik, elektronik tedarikçiliği ve aynı zamanda özel bazı uygulamalarda faaliyet gösteriyoruz.

Türkiye’de robotik sanayinde yerlileşme kolay olmuyor. Şu anda devam eden belirli projeler var ancak yerlileşmiş çok büyük projeler yok. Çok fazla ekipman üreten firma yok. Bazı yan ürünleri üreten firmalar var ama bunlar genellikle yerel çözümler. Bu kolay bir iş değil. Çünkü dünya ölçeğindeki rakipler ciddi anlamda mesafe almış durumda. Türkiye bu treni kaçırmış gibi gözüküyor ama başka şeyleri hayata geçirme imkanımız var. Bu yüzden ROBODER olarak sektörü bir araya getirmek istedik. Bu faaliyetleri yapan firmaların birbirleriyle haberleşmesi gerekiyor. ROBODER’in en büyük hedeflerinden bir tanesi sektör içerisinde network oluşturmak. Şu ana kadar ki faaliyetlerimizde bunu başardık.

Türkiye’de robot ile ilgili ciddi yatırımlar yapılıyor. Bursa otomotiv ve makine sektörlerinin getirdiği kültürle robotik alanında da öncülük ediyor. Sektörün yüzde 50’nin Bursa’da olduğunu söyleyebilirim. Robot yatırımlar hızla artıyor. Büyük firmalar da olduğu kadar KOBİ’lerde de bu yatırımların çoğaldığını görüyoruz. Bunun en büyük sebebi ise insan kaynaklarında yaşanan sıkıntı. Üretimde insan kaynağı sıkıntısı çeken firmalar robota yönelmeye başladı.

Sektörümüz Türkiye’de ve Bursa’da da hızla ilerliyor. İzmir, Ankara ve Konya gibi sanayi şehirlerinde de ciddi yatırımlar var ve artmaya da devam ediyor. Türkiye parça üretiminde geride kaldı ama entegrasyon konusunda dünyayla rekabet edebilecek güçteyiz. Teknik olarak yeterliyiz ancak insan kaynağı sıkıntısı var. Robotik otomasyon alanında çalışacak personele ihtiyaç var. Birçok firma bunu arıyor. Avrupa’da mühendislik ve entegrasyon hizmetlerinin pahalı olması Türkiye için avantaj olabilir. Türk firmaları yurt dışına hizmet edebilecek konuma geldi. Birleştirme dediğimiz hatların kurulum işlemlerini gerçekleştirebilecek çok sayıda firmamız var. Ancak buradaki en büyük sıkıntı bütçelendirmede. Bu işlemler için çok büyük rakamlar konuşuluyor. Türkiye’de bu maliyetleri karşılayabilecek seviyede değil. Sektörümüzdeki firmalar henüz bu kadar büyümediler. Çok büyük firmalar bu operasyonların altından kalkabiliyorlar. Büyük projelerde finansal yükü kaldırmanın mümkün olmadığını görüyoruz. Bu yüzden derneğimizin hedeflerinden bir tanesi de çatı şirketler oluşturup, firmalarımızın bu projelerde yer almasını sağlayarak, onlara katma değer sağlamak. Çatı şirketi oluşturmak için bizim için oldukça önemli.

Yurt dışında ya da iç piyasada çalışmanın teknik anlamda bir farklılığı yok. Sadece ticari anlamda birtakım kurallar değişiyor. Maliyetler açısından dünyanın başta Avrupa olmak üzere diğer ülkelerin sunduğu imkanlar Türkiye’ye göre çok farklı. Maliyetleme açısından karlılık anlamında yurt dışı daha avantajlı geliyor firmalara. Bu yüzden yurt dışına iş yapan firma sayısı giderek artıyor. Bu da dolaylı ve direkt ihracatlarımızı etkiliyor. Şu anda iç piyasada bir sıkıntı yaşanmasa da yerli firmalarımızın yurt dışına iş yapma yoğunluğu bu hızla giderse, yerli üreticilerin Türk entegratörlerle olan işbirliğinde sorunlar yaşanabilir. Çünkü firmalar ihracata yönelmek istiyor. Burada firmaların karlılıklarını hesap ederken dikkat etmeleri gerekiyor. Dernek olarak biz de yönlendirmelerde bulunmaya gayret ediyoruz. Maliyetler euro bazında ciddi anlamda artmış durumda. Bu yüzden yurt dışına iş yapmak ciddi avantaj sağlıyor.

Teşvik noktasında sektörümüzün ciddi bir handikabı var; her makine ve sistem ayrı bir tarzda yapıldığı için teşvik almak ancak Ar-Ge Merkezi gibi konularda mümkün olabiliyor. Bunun dışında teşvik almak oldukça zor. Bu sektörümüz için büyük bir dezavantaj. Bunla ilgili çalışmalarımız var. Seri üretimlere teşvikler sunulsa da özel üretimlere de finansal desteklerin verilmesi gerekiyor. Böylelikle yerli entegratörlerimiz büyük projelere imza atabilirler. Şu anda birçok firma kendini fonlamak ve yatırımlarını kendi özsermayelerinden yapmak durumunda kalıyorlar. Makine imalat sektörüne sunulan destekler bizim sektörümüzde hayata geçmiş değil.

Sektörümüzde faaliyet gösteren ve derneğe katkı sağlamak isteyen firmaları ROBODER çatısı altında görmek istiyoruz. Birlikte, bir olduğumuz zaman güçlü olacağımızın farkındayız. Bunun için ciddi mesai harcıyoruz. Ülkemize fayda sağlamak ve sektöre adım atacak gençlere örnek olmak için bu birlikteliğin sağlanması gerekiyor.

Tunçer YILDIZ

ÜÇGE DRS Yönetmeni

Otomatik sistemlere talep artıyor

Tüm sektörlerde, özellikle otomatik depo raf sistemlerine yönelik talep eğiliminde artış gözlemliyoruz. Dünyada yaşanan tedarik zinciri problemleri, verimlilik arayışı, alan maliyeti ve çalışan organizasyonu depoların yönetiminin ne derece hassas ve adeta oyun değiştiren bir faktör olduğunu gösterdi. ÜÇGE DRS olarak, sektörün bu yönüne uzun zaman önce odaklanıp teknolojik ve hatasız yönetilebilir depo projelerine ağırlık verdik. Endüstri 4.0’a uyumlu yatırım planlayan tüm sektörlerde öne çıkan hızlı, sorunsuz ve entegre hizmet beklentilerini; tam otomatik, yüzde yüz yerli, akıllı depo çözümlerimiz olan ASRS PAŞA ve MULTİPAL ile karşılıyoruz. Ayrıca mobil raf MOBİPAL ve mekik AUTOPAL yarı otomatik sistemlerimiz ve manuel depolarda dijital takip sağlayan, görüntü işleme yazılımlarımızla, artan maliyetlere karşın azalan metrekareler için rekabetçi çözümler üretiyoruz. Tüm bunların yanında, sanayinin ve lojistiğin birçok aşamasında ihtiyaç duyulan cep depolar ve sarf malzemelerin yönetimi için geliştirdiğimiz yerli ve özgün çözümümüz, “Otomatik Dikey İstifleme Sistemi - ODİS” ile de fark yaratıyoruz. Yerli üretimle robotik depo yatırımlarının fiyatlarını aşağı çektik. Bu sayede ithalata dur denilerek ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlıyor ve dünyanın geri kalanı için Avrupalı üreticilere ciddi bir alternatif olduğumuzun altını çiziyoruz.

Dr. Gül Çiçek ZENGİN BİNTAŞ

Yerli otomasyonlar hatasız ve verimli

Endüstri 5.0 kavramının konuşulmaya başlandığı ve Endüstri 4.0 kavramının etkin olarak kullanılmaya başlandığı günümüzde insan hatalarını minimize etme, hatasız ve hızlı üretim rekabet anlamında önem arz etmektedir. Yerli otomasyonlar henüz ticarileşmeye başlamadan sektörün öncü firmaları büyük yatırımlar yaparak yabancı menşeili uygulamaları bu ihtiyaçlarını gidermeye çalışmışlardı. Ancak verilen yüksek ücretler performans maliyet anlamında yeterli kazanç sağlayamamıştı. Mevzuatlardaki farklar, uyarlamadaki zorluklar ve uygulamanın devamını sağlamadaki maliyet yükü uygulamaların rafa kaldırılmasına neden oldu. Bu noktada birçok yerli otomasyon firması insan kaynakları, finans, muhasebe, üretim, satış ve pazarlama alanlarında firmaların ihtiyaçlarını karşılayabilecek sistemleri ticarileştirdiler. Ve sanayide yerli yazılımlar yoğun olarak kullanılmaya başlandı.

Yerli otomasyonların hazırlanması ile birlikte özellikle yüksek maliyetle beyaz yaka personelin yapmış oldukları standart işlerin robotlara yaptırılabilmesi, hem personelin zamanını daha etkin kullanmasına hem de işlerin hatasız olarak yürümesiyle sonuçlanmaya başladı. Firmalar yerli menşeili otomasyonların getirmiş olduğu hatasızlık ve verimliliği fark etmeye başladılar. Yerli otomasyon maliyetlerinin de uygun seviyelerde olduğunu gören firmalar yoğun olarak bu uygulamalara yatırım yapmaya başladılar. Operasyon maliyetlerindeki düşüşler, verimlilik artışından gelen kazançlar, personelin boşa harcadığı zamandan gelen kazanımlar otomasyon maliyetlerinden çok daha fazlasıyla firmaya dönüş sağlamaktadır. Bu konuları mevcuttaki kullanıcılarımızdan geri dönüş olarak almaktayız. Bursa özellikle otomotiv sektörü üzerine kurulu üretim faaliyetleri yürüten firmaları barındırıyor. Otomotiv sektörü yapısı itibariyle verimlik ihtiyacı ve hızlı üretim faaliyetlerini tetiklemektedir. Yan sanayi firmaları bunu yapmak istemeseler bile ana sanayi firmaları bu ihtiyacı zorlamaktadır. İstemeyerek bile bu yatırımı yapan firmalar dönüşlerde ki muazzam getirilerini gördükten sonra firmalar sonrasında bu yatırımları yapmaya devam etmektedirler. Otomotiv sektöründe başarıyla test edilen otomasyonlar sonrasında diğer sektörlerinde ilgisini çekerek yoğun olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Hazırlamış olduğumuz otomasyonlar yıllardır tasarım faaliyetlerinde kullanılmaktaydı. Ortaya koyduğumuz arttırılmış tasarım konsepti ile tasarım faaliyetlerinde yüzde 40 oranında verimlilik sağladık. Burada edindiğimiz tecrübe ve ihtiyaçlar doğrultusunda robotik süreç otomasyonunda üretim faaliyetlerine odaklandık. Ve günümüzde yerli örneği olmayan tasarımdan üretime veri akışının sağlanması otomasyonunda çalışmalara başladık. Yapay zekâ ve görüntü işleme teknolojilerini de barındıran otomasyonlarla verinin doğdu yerde sisteme girmesi ve tüm bölümlerde kullanılmasını sağladık.

Otomasyonların yurt içi ya da yurt dışında kullanılması operasyonlarımızı çok etkilememektedir. Öncelikle vermiş olduğumuz desteğin uzak bağlantı ile sağlanması ve buradaki yüksek başarı yüzdesi müşteri lokasyonundan bağımsız olarak verimli çalışmamızı sağlamaktadır.

Oğuz TURUŞ

R1 Robotics Kurucu Ortağı

İlkler Bursa’da

Sektörümüzde yerlileşme diye bir şey söylemek zor. Yerli robotik entegratörlerimiz çok fazla fakat kullandığımız kompanentlerin yüzde 99’u ithal. Bu alanda ülkemizde Ar-Ge çalışmaları yapılıyor ama global sektörün çok gerisindeyiz. Birçok kompanentte döviz bazlı çalışıyoruz. Son dönemde de termin sıkıntıları yaşıyoruz.

Bursa, Türkiye’nin iki büyük otomotiv devine ev sahipliği yapıyor. Bunlar ynünden belki de Türkiye’de ilk robotları alan sanayi firmalarıdır. Burada yetişen, Ar-Ge yapan arkadaşlar Bursa’daki diğer firmalara da inovasyon ve yatırım teşviki katmıştır. Türkiye’de robotik otomasyon alanında pazar payı yeterli değil. Daha fazla inovasyon ve fizibilite yapılarak bu sayı artırılabilir. Ana ve yan sanayinin haricinde bu firmaların tedarikçisi olan 3’üncü parti imalatçılarda da robotlaşma yeteri adar destek değil. Bu noktada da bizim entegratörler firmaları bilgilendirip, destek olarak süreç yönetimi konusunda fayda sağlamaya çalışıyoruz.

Bursa, Türkiye’deki ilk entegratörlere sahip. Bunun sebebi de ülkemizdeki ilk robotların Bursa’da kurulması. Çevre illerimizde de küçük ve orta ölçekli entegratör firmalar kuruluyor. Sektörümüz her geçen gün daha iyiye gidiyor. Ancak, biz de dahil olmak üzere sektörde faaliyet gösteren firmaların projesel anlamda kendilerini daha da geliştirmelerini gerekiyor. Çok fazla proses talebi var.

Müşterinin istediği projenin şartları ona sunmadan, fiyat teklifi verenler var. Bu yanlış. Robotik otomasyon alanında projelendirme yanlış yapılırsa, günün sonunda kurulumdan sonra eksiklikler, hatalar, revizyon gereklikleri ile birlikte yeni yatırım maliyetleri ortaya çıkıyor. Ancak bu noktada müşteri tam olarak ne aldığını bilmeden, en düşük fiyata bakıyor. Dolayısıyla projenin ve gerekliliklerinin müşteriye açık ve net olarak anlatılması gerekiyor.

Firma olarak hizmetlerimizi yurt dışı pazarına da sunuyoruz. Almanya, Polonya gibi Avrupa ülkelerinde kurulu sistemlerimizi bulunmakta. Biz ekip kurgumuzu buna göre yaptık. Bu yüzden yurt dışı pazarı Türkiye’deki işlerimizi aksatmıyor. Genel olarak sektörümüzdeki firmaların da yurt dışı çalışmalarından dolayı Türkiye’deki faydalarını kaybettiğini düşünmüyorum. Yurt dışı ya da iç pazar kolaydır diye bir ayrım yapmak yanlış olur. Bu son kullanıcının olaya bakış açısıyla ilgili bir durum. Biz, günün sonunda yapılacak işe, bunun nasıl yapılacağına ve müşteriye sağlayacağı kazanımlara bakıyoruz. En doğru işi, en uygun fiyatla nasıl planlayabileceğimiz bakıyoruz. Müşterimiz için kalitesel anlamda ödün vermeden projeyi hayata geçirmek bizim önceliğimiz.

Türkiye’de robot üretimi yok. Biz robotları ana imalatçılardan alıyoruz. Bunlar KDV ile alınan ürünler. Son kullanıcılar bu ürünleri teşvik, yatırım belgesi ve kalkınma ajanslarından destek alabiliyor. Yatırımsal anlamda biz bir destek alamıyoruz. Fakat son kullanıcılara robot ve makine yatırımı konusunda, yapmış olduğumuz satışlardan da gördüğümüz kadarıyla, devletin bölgesel olarak da yoğunlaşan teşvikleri söz konusu. Ama entegratörler olarak böyle bir destekten faydalanamıyoruz. Robot imalatı konusunda Ar-Ge çalışmaları gerçekleştiren firmalara destekler veriliyor.

Nurşen SANVER

Sanver Mühendislik Gen. Md.

Büyümenin yolu teknolojik yatırımlarda

Endüstriyel otomasyon alanında, inovasyon odaklı mühendislik hizmeti sunmak amacı ile 2010 yılında bir aile şirketi olarak kurumsallık yolunda ilk adımımızı atıp Sanver Grup şirketlerinin temelini oluşturduğumuz Sanver Mühendislik; yaklaşık 60 kalifiye çalışanın yer aldığı, otomotiv, havacılık, savunma gibi sektörlere ihtiyaca özel üretim hatları, özel makinalar, test makinaları ve robotik sistemler alanında tasarım, imalat, kurulum ve yazılım hizmetlerini içeren anahtar teslim çözümler sunmaktayız.

Son dönemdeki yatırım teşviklerinin getirdiği olanaklar ile yerlileşme oldukça artmıştır. Birçok ülkede global veya lokal firmaların farklı mühendislik departmanları ile çalışmış bir mühendis olarak hem müşteri hem tedarikçi gözüyle değerlendirmek gerekirse, yerli mühendislik firmaları olarak bizlerin problemleri hızlı tespit edip, karar verebilme, çözüm sunabilme adına mühendislik kabiliyetlerimiz yabancı firmalara göre daha gelişmiştir.

Bursa sanayisi ve sanayiciler ürettiği katma değerli ürünlerin gereksinimleri olan yeni teknolojileri hem araştırıyor hem de yatırım teşvikleri, Ar-Ge veya Tasarım Merkezi destekleri sayesinde uygulama kısmına hızlı bir geçiş sağlayabiliyor. Aynı şekilde teknoloji transferi konusunda başka bir lokal veya global çözümleri uygulama konusunda oldukça hızlı olduğunu düşünüyoruz.

Sektörde kalkınmanın ve sürdürülebilir olmanın temellerinden bir tanesi üretim hatlarınızın otomasyon sistemleri ve izlenebilirlikler ile donatılmış olması gerektiğidir. Sektörümüzü Türkiye çapında değerlendirmek için detaylı araştırma yapmak gerekir ancak gördüğümüz son beş senedir normalin iki katı otomasyon ve izlenebilirlik sistemlerine talepler olduğudur. Bursa’mız için ise şunu söyleyebiliriz Türkiye ‘nin en önemli sanayi merkezlerinden biri olarak otomasyonsuz bir ürün üretmeyi tercih etmemektedir.

Dünya’da büyümenin amiral gemisi teknolojik yatırımlardır. İhracatın robotik sistemler ve otomasyon sektöründe artması ise ülkenin hem ekonomik hem de teknoloji transferleri daha hızlı olacağı için sektörel büyümesine olanak sağlayacaktır. Biz üretim hatları için gereksinimlere hâkim mühendisler ile çalıştığımız sürece yurt içi veya yurt dışı fark etmeksizin hizmet sunmaktan keyif almaktayız.

Sanver Mühendislik olarak KOSGEB kadın girişimci desteği ile başlayan destek sürecimiz yine KOSGEB destekleri, Sanayi Bakanlığı tarafından sıkı denetimleri ile Tasarım Merkezi unvanını alarak kazandığımız haklar ve teşvikler, Ticaret Bakanlığının teşvikleri, yatırım teşvik paketleri gibi birçok alanda sektörümüzü geliştiren teşviklerden faydalanmaktayız.

İnsanı yetiştiren geleceğini aydınlatır felsefesiyle tekniker- teknisyen pozisyonunda ara eleman yetiştirerek ülkemizin kanayan yarası olan “ara eleman açığını” kapatmak için gençlerimize deneyim sağlayacakları alanlarda iş imkânı sağlamalıyız.

Ufuk ÇİÇEK

Robjet Genel Müdürü

İhracata yönelmeliyiz

Türkiye içerisinde de sanayileşmede de robotik uygulamaların yeri çok büyük oldu. Başta otomotiv sektörü olmak üzere genel endüstriye robot uygulamaları yayıldı ve giderek büyümeye devam ediyor. Bu durumda birçok yeni entegratör oluşumlarını ve robot üreticilerinin Türkiye gelmesini teşvik eder yönde. Sanayiciler robot yatırımlarına devam ediyorlar. Türkiye’de robot uygulamaları Özellikle Togg fabrikası piyasaya yeni heyecan getirdi iş kaynağı oluşturdu.

Bursa, otomotiv endüstrisinde güçlü olmasından dolayı robotik sektöründe de öncü şehir. Bu konuda Türkiye’de lider olduğumuzu düşünüyorum.

Firma olarak yurt dışı ile çalışmaktan daha fazla keyif alıyoruz. İhracatla ilgili ciddi çalışmalarımız var. Çok yönlü bir websitesi yaptık. Bunun yanında yurt dışı bayilikler oluşturduk. İlerleyen süreçte yurt dışı fuarla katılımla birlikte ihracatımızı yüzde 70 seviyelerine çıkarmayı hedefliyoruz.

Özellikle robot sektöründe belirli büyüklüğe gelmiş firmalar ihracat kapısını daha da zorlamalı. Şu anda Avrupa’ya hizmet verebilecek seviyede sistemler kurabiliyoruz. Bu konuda yetişmiş insan kaynağına sahibiz. Bu yüzden yurt dışındaki projelere de yönelmemiz gerektiği kanaatindeyim.

İhracatın artmasının iç piyasada sıkıntı oluşturacağını düşünmüyorum. Çünkü irili ufaklı her firma pastadan pay alıyor. Sektör Türkiye’de oldukça büyüdü. Şu anda robot sektöründeki birçok firmanın bazı projelere ortak girdiğini de gözlemliyorum. Birbirlerine projelerde destek veriyorlar. Dolayısıyla ben iç piyasada bir sıkıntı yaşanacağını düşünmüyorum.

Türkiye ve dünyadaki finansal bozukluk ülkemizdeki işlere de büyük anlamda yansıyor. Finansmana erişim oldukça kısıtlı. Bu proje yatırımlarını da sınırlandırıyor. Finansman sorunlarının çözülmesi gerekiyor.

Türkiye’de robot sektörü oldukça büyüdü. Ancak daha fazla projeye ihtiyaç var firmaların kendilerini geliştirmesi için. Firma olarak biz de robotlu uygulamalarda daha çok su jeti ile tanınıyoruz. Dolayısıyla daha çok su jeti ve özel projeler bize ulaşıyor.

İsmail ÇİÇEK

Paintrob Şirket Müdürü

Yazılım ve mühendislikte yerlilik

Robotik otomasyon konusunda yerlilik güzel ilerliyor. Geçmiş yıllarda bu güven oldukça düşüktü. Ancak şu anda müşterilerimiz için teklif hazırlarken onların yurt dışından teklif almadığını gözlemliyoruz. Firmalar yerel çözümlere yöneliyorlar. Özellikle son 5 yılda yerlileşme ve lokal firmalardan proje talebi arttı ve artmaya devam ediyor. Şu anda yabancıları ciddi anlamda bloke ettiğimizi söyleyebilirim.

Şu anda robot olarak kullandığımız ürünlerin neredeyse tamamı ithal. Buradaki üretilen nokta aslında projelendirme, know-how, entegrasyon bilgisi. Yine biz yabancı marka robotları getiriyoruz, yabancı marka boya ekipmanlarını getiriyor ve otomasyon sistemlerini kullanıyoruz ama bunu gerçekleştiren mühendislikler artık yerlileşiyor. Bu toplu bir dönüşümden ziyade en azından mühendislik açısında Türkiye’de güvenirliliğin artması çok önemliydi. Bundan sonrasında kullanılan ekipmanların yerlileşmesi konusunda çalışmalar elbette yapılacaktır. Bizim de özel sistemler ve ekipmanlarla ilgili projelerimiz var.

Robotu yerlileştirmek ise uzun ve meşakkatli bir süreç. Benzer bir yapıyı İtalyanlar yaptı. İtalya’da 2 – 3 tane marka var. Ancak bunun Türkiye’de gerçekleştirmek kısa vadede zor. Fakat biz boya prosesinde kullanılan kritik, mühendislik eseri ürünleri yerlileştirebiliriz. Biz de bu alanda gerçekleştirdiğimiz çalışmayı gelecek sene sonuna kadar sonuçlandırmak istiyoruz. Bunlar pahalı ekipmanlar ve sistemler. Bunları ithal etmek yerine, kendimiz üretip ülkemize de katma değer sağlamak istiyoruz. Ülke ekonomisinin kalkınması bizim KOBİ’lerin ve start-up’ların bu tarz ürünleri geliştirmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Sektörümüzde ana önemli olan nokta yazılım ve mühendisliğin yerli olması. Ürünlerde yüzde 100 yerlileşme mümkün olmasa da yazılımı kendiniz yapmanız fark oluşturuyor. Dünyada önde gelen firmaların da öne çıktığı nokta yazılımda iyi olmaları. Türkiye’nin yazılımda iyi bir noktada oluğunu düşünüyorum.

Endüstri 4.0’ı gerektiren altyapı otomotiv ana ve yan sanayide uzun yıllardır mevcut. Diğer sektörlere gittiğimizde Türkiye’deki döviz ve kur sıkıntılarından dolayı bu yatırımlara girilmesi biraz zorlaşıyor. Biz de kendi prosesimizde bunla ilgili zorlanıyoruz. Teknolojisini iyi bildiğimiz için müşterilerimize daha üst seviyede bir teknolojik konfigürasyon çıkartmak istediğimizde rakiplerimizin basic sistemlerine karşı rekabet edemiyoruz.

Bursa’da otomasyon ve robot konusunda bu kadar çok firma olmasının sebebi otomotiv sektörünün bunu talep ediyor olması. Bursa’da çok fazla otomasyon, mühendislik ve robot entegratörü var. Sadece firmamız özelinde değil, sektörümüzde ciddi bir yoğunluk var. Bunun sebebi de otomotiv endüstrisinin bunu talep ediyor olması.