Hazır yemekte kıyasıya rekabet
Bursa sanayisi ile birlikte büyüyen hazır yemek sektörü, kıyasıya rekabetin gölgesinde rotasını çizmeye çalışıyor.
Bursa'da yaklaşık 400 bin kişinin istihdam edildiği hazır yemek sektöründe, yüzde 100 AB standartlarına uygun üretim yapan firmalar, toplum sağlığı adına merdiven altı firmalara karşı uzun yıllardır verdikleri mücadelede en çok müşteriye, piyasa denetimine güveniyor.
Her platformda, müşteri denetiminin, kamunun yaptığı denetimden çok daha önemli olduğunu anlattıklarını söyleyen Bursa Yemek Sanayicileri Derneği (BUYSAD) Yönetim Kurulu üyeleri, toplum sağlığını, hatta gelecek nesillerin genetiğini bile etkileyecek kadar önemli olan sağlıksız yemek tüketiminin artık son bulmasını istedi.
Merdiven altı üretimin, toplum sağlığını direkt tehdit ettiğini belirten yemek sanayicileri, küresel ısınmanın, 2007'nin özellikle ikinci yarısında sektör açısından olumsuz sonuçlar doğurduğunu vurguladı ve şartların devamı halinde bu yıldan da umutsuz olduklarının altını çizdi. EKOhaber'e, hazır yemek sektörünü ve yaşadıkları sorunları anlatan BUYSAD Yönetim Kurulu üyeleri, kayıt dışı üretim nedeniyle kalite ve fiyat dengesinin bir türlü ayarlanamadığını, teknolojiye, kalite belgelerine, sağlık kurallarını harfiyen yerine getirmeye yaptıkları yatırımın karşılığını bir türlü alamadıklarını ifade etti.
2007 yılında başlayan kapanma ve el değiştirmelerin, 2008'de de devam edeceğini anlatan sektör temsilcileri, yabancı sermayenin sektöre olan ilgisine de dikkat çekti.
İşte hazır yemek sektörüne yönelik BUYSAD Başkanı Faruk Aslanoba ile Dernek Yönetim Kurulu üyelerinin çarpıcı açıklamaları...
Faruk Aslanoba (BUYSAD YKB):
"BUYSAD 2003'te kuruldu ve sektörün önde gelen firmalarını bir araya getirdi. Derneğimizin 30 civarında üyesi var, Bursa'da sektörün yüzde 85'ini bu firmalar kontrol ediyor. Sektör Türkiye genelinde 350 bin kişi çalıştırıyor, dolaylı istihdamı 1,5 milyon ve her gün 7 milyon kişiye yemek veriliyor. Önümüzdeki 10 yılda bu rakamın 10-12 milyona ulaşması bekleniyor. Sektörümüz 2007'yi 5 milyar dolar ciro ile kapatıyor. Dernek yöneticileri olarak bizim bir misyonumuz var. Bu, bir mal alım-satımı değil. Hem üretim hem satın alma, hem sıcak hem soğuk zincirin işlemesi gerekiyor ve gerçekten doğru yatırımları yapanların içinde olması gereken bir sektör. Dernek üyelerinin bilgilendirilmesi konusunda bir dizi eğitimler yaptık. Hijyen, sanitasyon konusunda dünyanın ileri gelen firmalarından, üreticilerinden destek alıyoruz. Dış geziler düzenliyoruz. Küresel ısınma artıyor. Bütün dünyada gıda arzının azalacağına dair görüş birliği var. Bu yıl satın aldığımız meyve sebzenin ciddi bir bölümünü ayıklayıp atmak zorunda kaldık. Kuraklık kaliteyi de düşürdü. Yaşananlar, ciddi bir tarım politikası oluşturmamızın ne kadar acil olduğunu gösteriyor. Gıda güvenliğine de yer verilmesi lazım. Teknolojik tarım, sulama teknikleri... Hem sağlıklı, hem de daha fazla üretim esas alınmalı. Üretimi tamamen gıdaya, tarıma dayanan bir sektör bunlardan çok fazla etkileniyor. Türkiye'de gıda maddeleri enflasyonu TÜİK'e göre yüzde 14.5, İTO'ya göre de 16.5 civarında. Mesela yağda yüzde 60'ın üzerinde, hububatta ise yüzde 40 artış oldu. Bunlar ana gıda maddeleri. Süt verimi yüzde 30 azalmış. Bu, fiyatlara yansıyor. Süt ve peynir fiyatlarında yüzde 40'a varan artışlar var. Bunu herkes hissediyor. Sektör, maliyet artışlarını ÜFE- TEFE artışı olarak yansıtıyor. Ama gıda enflasyonu bunun çok üzerinde. Biz istihdama da büyük katkı yapan bir sektörüz. Müşterilerimizle fiyatı görüşürken artık ÜFE TEFE yerine gıda enflasyonunu da hesap etmek zorundayız. Gıda enflasyonunu hesap etmezsek, eninde sonunda sağlıklı üretim yapma şansımız kalmayacak. Herkesin bir dayanma noktası var. Ucuza yemek almak çok doğru iş yapmak anlamına gelmiyor. Yemeğin ne kadar tüketildiği, ne kadar faydalı olduğu önemli. İyi bir yemek üretime katkı, bir motivasyondur. 7 milyon kişinin beslenmesi toplum sağlığı açısından çok önemli. Firmalar araştırmalı, hizmet alacakları kurumu yerinde görüp, şartlarını değerlendirmeliler. Bu, doğru çalışanları ödüllendirmek, kötü çalışanlara prim vermemek anlamına gelir. Kalite belgelerine haiz, her türlü sağlık ve hijyen şartlarını yerine getiren firmalarla çalışılmasını istiyoruz. Toplu yemek hizmeti fiyata bakarak alınıyorsa, bütün sorumluluk alana aittir. Bizim derneğimiz, aynı zamanda 'Sağlıklı Yemek Üretme Platformu'dur ve sağlıklı yemek üretmeyenleri derneğe üye almıyoruz. KDV oranları yüzde 18'den 8'e düşürüldü. Bu hem satın alanlar, hem de sektör için olumlu olacak.
2008'in zor bir sene olacağını düşünüyorum. Çünkü gıda malları fiyatındaki artış, enflasyonun çok üzerinde olacak. Yemek sanayinde merdiven altını kabul etmiyoruz. Elbette küçük firmaların önünün açılması lazım, ama burada insan sağlığı söz konusu. Üretim alanı içine soğuk oda konması lazım. Yerin, duvarların antibakteriyel seramik olması lazım. Her vardiyada mühendis olması lazım vs. sonuçta merdiven altı üretim toplum sağlığını tehdit ediyor. Bu yüzden onları derneğimize kabul etmiyoruz. Kamudan ziyade, satın alanın denetimi çok önemli. 'Ucuz olsun alalım' mantığının gıdada yeri yok. Doğru iş yapan bir firma bütün mutfağını antibakteriyel olarak dezenfekte etmek zorunda, her akşam. çalışanının elini bozmayacak deterjan kullanması, maske, bone takması lazım. Bu boneler her giriş çıkışta atılıyor. Bugün ciddi bir kuruluş bu tür giderler için ayda 25 bin YTL ödüyor. Ama merdiven altında bunların hiçbiri yok. Benim yarı fiyatıma satsa da para kazanır. Kaliteli yemek, iyi yetişmiş insanlarla olur. Eğitim giderleri var. Yeniliklerin izlenmesi gerekiyor. En büyük denetim, tüketici denetimidir. Bursa'da son bir yılda sektörde el değiştiren, kapanan firmaların oranı yüzde 25."
Yüksel Acar (Sofra Yemek Bursa Bölge Direktörü):
"2007'nin özellikle ikinci yarısı, küresel ısınmadan dolayı sektörümüz açısından olumsuz sonuçlar doğurdu. Bütün gıda maddelerinin fiyatlarında üçüncü çeyrekten sonra başlayan artış nedeniyle yeni yıla da pek olumlu bakamıyoruz. Gıda fiyatlarındaki bu artışın 2008 yılında da devam edeceğini ve sektördeki birçok firmanın zora düşeceğini düşünüyorum. Bu durum Türkiye için de, Bursa için de geçerli. Gıda maddelerine yapılan zamların yanı sıra reel sektörü zora sokan diğer girdi ve maliyet artışları da sektörü iyice çıkmaza soktu. 2008 çok zorlu geçecek, ancak umudumuzu da kaybetmemek lazım. İrili ufaklı bazı firmalar sektörden çekilebilir, daha büyük, daha fazla sermaye gücü olan firmalar yoluna devam eder. Ama onlar da ciddi anlamda zarar görebilir. 2007'de olan kapanma ve el değiştirmelerin bu yıl artmasını bekleyebiliriz.
Bursa, diğer illere göre biraz farklı bir konumda. Diğer illerde küresel ısınmanın yarattığı sorunlar yemek sektörüne çok olumsuz etkilerde bulunurken, burada şanslı olduğumuz yön, sanayideki hızlı büyümenin, müşterinin hacminde ve sayısında artış yaratması.
Bu, olumsuz tabloyu biraz dengeliyor. Türkiye'deki önemli yemek sanayileri ve yurtdışındaki ciddi firmalar, ülkemizde, özellikle de Bursa'da faaliyet gösterme gayreti içinde. Bizim pazarımıza girmek istiyorlar. Bununla ilgili görüşmeler yapılıyor. Dolayısıyla 2008'de de el değiştirmeler olacak. Bu yabancı ve yerli bazında olabilir. Yabancı sermayenin de sektörümüze ilgisi var. Örneğin en son Alman bir firma İstanbul'da şirket satın alarak sektöre adım attı. İstanbul'daki bu hareket Bursa'ya da sıçrar. Bursa, yabancı sermayenin ilgi gösterdiği bir kent. Son dönemde bilinen sıkıntılarımızın yanında istihdam yönünde de sorunlar yaşıyoruz. Bu durum, sadece Bursa'ya özgü olabilir. Çünkü kentteki hızlı büyümeden dolayı, sanayinin nitelikli elemanları çekmesinden dolayı yetişmiş eleman bulmada sorun yaşıyoruz."
Recep Özen (Örnek Yemek San. Gn. Müd.):
"2007'nin son 6 ayı çok zor geçti. Özelikle kuraklık nedeniyle sebze, meyve, süt ve süt ürünlerinde fiyatlar büyük artış gösterdi. Sözleşmelerimiz genelde 6 aylık olduğu için fiyatları da müşteriye fazla yansıtamadık. Kaliteli sebze bulmakta zorlandık. Fiyat yükselince üretici aceleyle meyve sebzeyi olgunlaşmadan topladı. Fiyat artışı en fazla sıvı yağda oldu. Ayçiçeğine yapılan yıllık zam yüzde 70'i buldu. Sektör çok büyük sıkıntı içinde.
2007'de yeni yatırım yapmadık, ama bu yıl için yapacağımız fabrikanın hazırlıklarını tamamladık. Yeni fabrikamız Ovaakça yakınlarında kurulacak. Projelerimiz, her şeyimiz hazır. 2008 yılında inşaatı inşallah tamamlarız. Fomara'daki yerimizde ise restorasyon yapılacak. Tuzpazarı civarındaki Osmanlı Sofrası'nın projesini İzmirli bir mimar çizmişti. Ayı mimar Fomara'daki yerimiz için de bir proje çizdi. Handa bazı işyerlerini de satın aldık. Proje üzerinde çalışılıyor. Bodrum ve birinci kat olarak Bursa çok güzel bir restoran kazanacak. Osmanlı Türk mutfağı olarak ev yemekleri yapılacak. Sektörün ana girdileri et, meyve, sebze, yağ. Bunları sektör olarak daha sağlam üretim kaynaklarından, büyük üreticilerden doğrudan almaya çalışıyoruz. Yemek sanayicileri olarak toplu hareket etme konusunu da konuşuyoruz. Bir de yaz mevsiminde meyveyi bahçeden, bazı ürünleri tarladan, üreticiden almaya çalışıyoruz. Et veya süt ve süt ürünleri sektörlerinde de sıkıntı var. Otomotiv, tekstil gibi büyük sektörlerin yaşadığı durgunluk sonuçta bizi de etkiliyor. Firma ihracattan para kazanamayınca, iç piyasa durgun olunca, bize yaptığı ödemeleri erteliyor. Vadeler uzuyor. Sadece bizim yağımıza, meyve sebzemize zam geliyor değil ki, elektriğe, doğalgaza da zamlar geliyor. Süt ve süt ürünlerine son 6 ayda yüzde 25 zam yapıldı.
BUYSAD olarak Avrupa gezisi düzenledik. İtalya hazır yemekte çok ileride. Orada gördüklerimizi yeni fabrikamızda kurmaya çalışıyoruz. İnoksan gibi çok iyi yerli üreticilerimiz var. Ama burada olmayan pişirme kazanı (gastronom), pervaz kaplarını yıkayabilecek büyük bulaşık makineleri ithal edeceğiz.
Hoca tuttuk ustaları, aşçıları eğitiyoruz. Meslek liselerindeki gençlerin eğitimi için hem Derneğimizin hem de İnoksan'ın faaliyetleri var."
Olgun Dönmez (Yankı Yemek Sanayi Sahibi):
"Sektördeki büyük haksız rekabetten dolayı inanın yaptığımız yatırımların karşılığını alamıyoruz. Siz dünya standartlarında kalite belgeleri alıyorsunuz, firmanızı uluslararası ölçeğe taşıyorsunuz, bunlara rağmen haksız rekabetten dolayı bu işi hiçbir anlamda layıkıyla yapmayanlar nedeniyle yatırımınızın karşılığını alamıyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? Toplum sağlığı çok önemli. Dolayısıyla yemek sektöründeki bütün firmaların buna azami ölçüde uygun hareket etmesi gerekiyor. Biz metal, tekstil veya makine sektöründe değiliz. Aldığınız bir metal yamulabilir, gider değiştirirsiniz veya tamir ettirip olması gereken seviyeye ulaştırırsınız. Ama insan sağlığı kaybolduğu zaman bunun geri dönüşü yok. Piyasada 2 liraya tabildot yemek var. Bu imkansız. Çünkü etin kilosuna en düşük 12 YTL vermek durumundayım. Nasıl olacak, üç dört çeşit yemek 2 liraya. Sadece et ile bitmiyor, bunun yağı, tuzu, şekeri, soğanı, patatesi, diğer sebzesi, meyvesi var. Toplumu, müşteriyi bilinçlendirmek gerekiyor. Bu fiyatlardan yemek alınamayacağını, alınsa bile insan sağlığı üzerinde çok ciddi olumsuz etkilerinin olacağını anlatmalıyız. Sektördeki her firmanın Derneğimize üye olmasını istiyoruz. Sonuçta biz burada bilinçlendiriyoruz. Sektörümüzün yaşadığı bir diğer önemli sorun da kalifiye eleman yetersizliği. Bu işin okulları daha yeni açılıyor. Haksız rekabet yapanlar, haliyle BUYSAD gibi sektör derneklerine sıcak bakmıyor. Biz en azından firma olarak yapabileceklerimizin azamisini yapıyoruz. Yatırım yapıyoruz, müşteriyi, toplumu bilinçlendirmeye çalışıyoruz, teknolojiye büyük önem veriyoruz. Son sistem fırınlar kullanıyoruz. Eski sistem fırınlarda gaz yanma odaları farklı, yemek gaz ile pişiyor ki, bu insan sağlığı açısından çok zararlı sonuçlar doğurabilir. Yaptığımız yatırımın geri dönüşü maalesef olmuyor. Sadece deyim yerindeyse karizmayı kurtarıyoruz. Müşteri sadece fiyata bakmamalı. Burası bizim için can alıcı nokta. Kayıtsız çalışan hep batıyor, bakıyorsun bir gün sonra farklı bir isim adı altında tekrar karşına çıkıyor. Yabancı firmalar da bu alana ilgi göstermeye başladı. Onların karşısında sıkıntı çekeriz. Çünkü onlar çok güçlü. Bu işi layıkıyla yapanların fiyatları genelde aynı. Onun altına inersek zarar ederiz. 2008'e karamsar bakıyorum. Sadece 'iyi olur' diye umut etmekten başka yapacağımız bir şey yok. Fakat gıda maddelerinin fiyatları enflasyonun üzerinde seyrediyor. Bizim gıda enflasyonu yüzde 15-20'ye çıktı. Fiyatlara da zam yapamıyoruz. Devamlı zarara giriyorsunuz. İnanın para kazanamıyoruz. Kazansak da yatırımlarımızın karşılığını alamıyoruz. Bursa'da bu işi layıkıyla yapanların sayısı 15'i geçmez."
M. Emin Kuyu (Mekaş Yemek YKB):
"2007 yılı sektör için, yemek sanayicileri için ciddi yatırımlar ve iyileştirmelerle geçti. BUYSAD üyesi yemek sanayicileri bu işi Türkiye genelinde en güzel şekilde yapanlardan oluşuyor. Bunun sektöre yansımaları olumlu oluyor. Fakat bazı temel sektörlerin zorda olması haliyle bizi de olumsuz etkiliyor. Bu durum 2008'de de gözümüzü korkutuyor. Küresel ısınma nedeniyle gıda hammadde fiyatları oldukça yükseldi. Bu, 2008'de bizi biraz sıkıntıya sokacak. İsteğimiz, salt fiyata dayalı bir yemek alış zihniyetinin güdülmemesi. 'Ne kadar ucuza alırsam kazancım o kadar fazla olur' gibi bir beklenti yanlış. Oysa, 'ne kadar sağlıklı yerden yemek alırsam, bunun da karşılığını verirsem, işçim sağlıklı beslenir, üretime katkısı daha fazla olur' tarzı düşünmek gerekir. Müşteri de bizi haksız rekabete düşürmek içinde olmamalı. Bizi de anlasınlar. Her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de haksız rekabet var. Fakat daha sağlıklı bir nesil için bu haksız rekabetin büyük ölçüde önlenmesi lazım. Bunu önleyecek olan da müşteriden başkası değil. Müşteri hizmet aldığı yeri sürekli kontrol ederse haksız rekabet yaratan unsurlar ortadan kalkmış olur.
Bu işi doğru yapanlar ve doğru yapmayanlar var. Müşteri hizmet aldığı yeri kontrol ederse bu işi doğru yapmayanlar otomatikman elenecek. Piyasa 'kendi kendini kontrol' mekanizması oluşturup sağlıksız yemek yapanlardan yemek almamalı. Haksız rekabeti en başta müşteri ortadan kaldıracak. 'Ucuz olsun işimi göreyim, 10 sene sonra da sağlığım giderse gitsin fark etmez' mantığı ile bir yere varılamaz. Biz direkt toplum sağlığı ile ilgili bir iş yapıyoruz. Biz kendi kendimizi ve birbirimizi denetliyoruz, ama asıl denetimi müşteri yapmalı. Büyük küçük değil, iyi ve kötü ortaya çıkmalı. 2008 de çok zor olacak, kar marjları düşecek, ama atlatacağız, pozitif olmak lazım. Beklentim, işlerimizin bir önceki yıldan daha iyi olacağı yönünde.
Bu işi doğru yapmayanlar bizden fazla para kazanıyor. Çünkü kanuni sorumluluklarını doğru dürüst yerine getirmiyorlar. Topluma ve devlete karşı yükümlülüklerine uymuyorlar. Toplumdaki sosyal oluşumu bozacak davranışlardan kaçınmak lazım?
Şahin Özen (Yunus Catering A.Ş. Gen. Md.):
"2007, bizim için zorluklarla geçen bir yıl oldu. Bunun da en önemli nedeni, global ısınmaya dayalı olarak gıda sektöründeki inanılmaz fiyat artışlarıydı ve bu artışları kesinlikle müşterilerimize yansıtamadık. Müşteriye zam talebimizi sunduğumuzda o da zor durumda olduğunu belirtip geri çeviriyor, hatta 'şu firma indirim yapıyor, bırakın zammı siz de indirim yapın' bile diyorlar. Ocak-Kasım 2007 döneminde gıda ürünlerine gelen zam miktarı ortalamada yüzde 27'yi buldu. Bu zammı sadece bizim yüklenmek zorunda kalmamız büyük sıkıntı yarattı. Sektörümüzde var olan büyük çaplı haksız rekabetten dolayı zaten kar marjlarımız oldukça gerilemiş durumda. 2007 yılında birçok ciddi yemek sanayi firması kapandı, bir kısmı devredildi, bir kısmı da devretmek için müşteri arıyor. Sektör olarak hakikaten büyük bir iş hacmimiz ve inanılmaz istihdamımız var. Bursa'da yarattığımız istihdam 400 bin civarında. 2007 yılında yaşadığımız zorlukları tekrar yaşamamak ve mağdur olan arkadaşlarımızın durumuna düşmemek için 2008 yılı için birtakım tedbirler alıyoruz. En başta, bu sektörden hizmet alan müşteriyi bilinçlendirmek niyetindeyiz. Yaşanan sıkıntıları kamuoyu da bilsin. Toplumun bilinç düzeyini mutlaka artırmak zorundayız. Yoksa hakikaten hepimizin durumu iç açıcı değil. Sektörde yoğun bir haksız rekabet var. Derneğimize kayıtlı üyeler hakikaten bu işe ciddi yatırım yapan, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, altyapı ve personelin iyileştirilmesi için para harcayan insanlar. Yani en başta topluma saygısı olan insanlar. Her sektörde olduğu gibi bizde de merdiven altı diye tabir edilen kayıt dışı çalışan firmalar var. Bu, haksız rekabeti büyük ölçüde tetikliyor. Bunları kamuoyuna aksettirip ciddi anlamda bu işe yatırım yapanların ortaya çıkmasını istiyoruz. En başta gelen amacımız, sağlıklı beslenme. Dolayısıyla toplu yemek hizmeti alan bütün müşteriler, hizmet aldıkları firmaları denetlesin, kontrol etsin, sağlık kurallarına uyuyorlar mı uymuyorlar mı bilsin.
Tarım ürünlerinde inanılmaz fiyat artışlarının olduğu bir yılı geride bıraktık. 2007 çok kötü geçti. Yatırım yapanlar dahi gitti. Neden, maliyeti yüksek satışı düşük. Bu iki durum birbirini karşılamıyor. Yaşanan bu kötü tabloyu bir nebze olsun ortadan kaldırabilmek için 2008'de birtakım tedbirler alacağız. Yani maliyetlerimizi bir kez daha gözden geçireceğiz. Toplumun sağlığını korumak ve müşteriyi bilinçlendirmek adına elimizden geleni yapacağız. İstiyoruz ki herkes yemeğini sağlıklı üretim yapan yerlerden alsın."
Erkan Erk (Martaş Genel Müdürü):
"Gıda maddelerinde kuraklık ve yeterli üretimin olmamasından kaynaklanan nedenlerle 2007 yılı fiyat artışları ile geçti. Yemek sanayicilerinin bu fiyat artışlarını yeterince fiyatlara yansıtması da mümkün olmadı. Bütün meyve ve sebzede fiyatlar enflasyonun çok üzerinde arttı. Bir yandan mal yokluğu çekilirken, diğer yandan kaliteli mal bulmak zorlaştı. Aldığımız zamlar bizim fiyat artışlarımızı karşılamadı ve bu sektörü zorluyor. Martaş olarak bu yıl yeni yatırım yapmadık denebilir, ama Mustafakemalpaşa'da hem kendi fabrikalarımız hem de oradaki müşteriler için bir mutfak kurduk. 2008 yılı için önümüzü göreceğimiz pek parlak bir durum yok. Göstergeler, 2008'in daha iyi olmayacağını gösteriyor. Ama umarız hepimiz için iyi bir yıl olur. BUYSAD toplantılarında da sektörle ilgili sorunlara toplu bir çözüm önerisi geliştirmeye çalışıyoruz. Yemek sanayinin durumunun diğer sektörler tarafından da iyi kavranması gerekiyor. Bütün sektörlerde birtakım sorunlar var. 2008'in daha iyi olacağını umuyorum. Yemek hizmeti alan firmaların yemek aldıkları firmaları gidip kontrol etmeleri lazım. Temiz mi, kaliteli üretim yapıyor mu, hijyen var mı, yeterli konuma sahipler mi... Bizim sektörü Tarım İl Müdürlüğü denetliyor. Bu denetimlerin de yeterli olması lazım. KDV yılbaşından itibaren yüzde 18'den 8'e indi. Bu yetersiz sayılabilir, ama devletin de belli sınırları var. Zaten 'şunu yaparsan yemek sanayi kurtulur' gibi bir sihirli formül yok. Kayıt dışı devam ediyor. Elbette şartlar onlar için de kolay değil. Ama birisi dayanamayınca iflas ediyor, başkasına devrediyor. Sürekli isimler değişiyor. Aslında yemek sanayi firması açmanın şartlarının da belli olması lazım. Bu kurumların ya doğru çalışması ya da bir an önce çekilmesi lazım. Bu biraz da yemek hizmeti alan firmaların denetiminden geçiyor."

Sayı: 609 - Sayı'nın Kapağı