Havluya adanan bir ömür...
Dursun EROĞLU
Anılsan Havlu'nun sahibi Vasıf Anıl, Bursa iş dünyasının en deneyimli isimlerinden birisi. Genç yaşta kendi işini kurmaya kafayı takan Anıl, Hüseyin Özdilek'le başladığı havlu ticaretinde bugün Hilton dahil, dünyanın belli başlı lüks otel zincirlerine havlu üretiyor. İşini sürekli büyüten Anıl, otellere yönelik ev tekstili mağazası kurmayı planlıyor. Özel yaşam ve evliliğin iş yaşamına göre biçimlenmesini öneren Anıl, çocukların fazla "şımartılması"na karşı işadamlarını uyarıyor.
Vasıf Anıl, 1946'da Mudanya'da doğu. Babası esnaftı, Ulucami ve Orhancami arasında belediyeye ait dükkanlarda havlu ticareti yapardı. Bursa Ticaret Lisesi mezunu olan Anıl, İstanbul'da, İTİAda (bugünkü Marmara Üniversitesi) maliye ve muhasebe okudu. Üniversite ikinci sınıfa kadar baba parasıyla okuduktan sonra, babasının işlerinin bozulması üzerine Coşkunöz'de çalışmaya başladı. Hem eve baktı, hem üniversiteyi bitirdi. Üniversiteyi bitirdikten sonra parasal bakımdan en çok sevindiği dönem ise yedek subaylıktı. Askerlik sırasında biriktirdiği paralarla askerlik sonrası İngiltere'ye gitti. Öğrencilikte Fransızca ders alan Anıl, City of London'da pazarlama lisansı yaptı ve 2,5 yıllık eğitimin ardından 1973'te Türkiye'ye döndü.
İyi bir eğitim almasına rağmen ücretli çalışma tekliflerini reddetti ve kendi işini kurmanın yolarını aradı.
Vasıl Anıl'ın iş hayatında Hüseyin Özdilek'in büyük etkisi olduğu anlaşılıyor. Özdilek ile Ulucami ve Orhancami arasında ortak havlu ticareti ile başlayan arkadaşlık, bugün en büyük iki havlu üreticisi firma sahibinin dostluğu olarak sürüyor.
Anıl, bugün Anılsan Havlu ile 210 kişiye iş sağlıyor, ürettiğinin yarısını ihraç ederek 7,5 milyon dolarlık ihracat yapıyor ve dünyanın en lüks turistik otellerine havlu veriyor.
Vasıf Anıl, EKOhaber'in sorularına yanıt verirken, özellikle gençlere tavsiyelerde bulunmayı da ihmal etmedi.
EKOhaber: Sayın Anıl, havluculuk biraz babadan mı kaldı?
Vasıf Anıl: Tam öyle değil. Babamın havluculuk yapmasının bana kazandırdığı sadece, Hüseyin Özdilek ile tanışmamdır. Bir ara beraber çalıştık, Ulucami yanında ortak dükkanımız vardı. Sonra ayrıldık. Tütüncüoğlu Çiftliği'nde 4 adet yerli kara tezgah ile havlu üretmeye başladım. Özdilek ile çalışırken pazarlamaya ben bakıyordum. Otellere havlu pazarlama işi yaptığım için adım otelciye çıkmıştı. Hala da Türkiye ve Avrupa'da otellere havlu ve diğer ürünleri üreten kaliteli bir firma olarak tanınıyoruz. Zamanla otomatik makineler aldık. Hüseyin Özdilek bana her zaman yol gösterdi. Onun fabrikasına girerek bütün yenilikleri takip ettik ve o yenilikleri takip ederek bugünlere geldik. İkimiz de havlu ürettik, ama hiç bir zaman birbirimizi rakip olarak görmedik. Her zaman birbirimize yardımcı olduk. O nedenle de bugüne kadar dost olarak kalabildik.
EKOhaber: Tütüncüoğlu'ndaki esnafın çoğu bugün yok. Siz farkı nasıl yarattınız?
Vasıf Anıl: Tütüncüoğlu'nda 3 atölyeden kovulduk. Kiracıydık. Yer sahipleri kendi işlerini yapmak için bizi çıkardı. En sonunda Küçükbalıklı'ya geldik, büyümeye başladık. 5-6 yer kiraladık. 1989'da da Ovaakça'daki yerimize geçtik. 10 bin metrekare arsa. 7 bin metrekare kapalı alanı. Oranın da yetmeyeceğini anladım ve Barakfaki'deki yeri aldım. Burası 42 bin metrekare. 2001'de aldık, 2004'te de taşındık. Kapalı alanı 14 bin metrekare. 1975'lerde bu işi yaparken 300 civarında havlu imalatçısı vardı. Ama bizden başka üniversite mezunu yoktu. Ben bunları örgütlemek istedim. Yavaş yavaş tehlike geliyordu. Ama işler o zaman çok iyi olduğu ve çok iyi paralar kazanıldığı için hiçbir havlucu buna yanaşmadı. Yanaşmayınca, Denizli gelişti ve Denizli geliştikçe bizim havlucular kayboldu. Bursa'da havluda şu anda 8-10 imalatçı var. Havlu gelişemedi, daha ziyade polyester ve pamuk dışı ürünler gelişti. Pamukta Denizli gelişti.
EKOhaber: Esnaf yanlışı nerede yaptı?
Vasıf Anıl: Yapılması gereken, önce kooperatifleşmek, beraberlik, işbirliği yaparak bir yere gelmekti. Bunun için çok çaba sarf ettim. Ama olmadı. Otomatikleşmek.. yerli kara tezgah 15 bin YTL ise otomatik tezgah 100 bin YTL. İşte burada kara tezgahtan otomatik tezgaha geçişi başaramadılar. Cesaretleri olmadı. Nasıl olsa işimiz iyi, varsın küçük olsun dediler. Ama otomatik tezgah 7 yerli tezgahın işini yapar, hem de daha iyisini. Sanayileşmeye ayak uyduramadılar. Çok istemiştim. Sonuçta 1-2 kişi denemek istedi. Sadece üretmek değil pazarlamada da değişmek gerekli.
EKOhaber: Bursa havlusu kaliteli havlu olarak bilinirdi. Ama Denizli öne çıktı.
Vasıf Anıl: Sanayi artık öyle geliştik ki, Bursa ile Denizli arasında fark kalmadı. Siz bir makine alıyorsanız, onun nasıl kullanılacağını size öğretiyorlar. Artık Bursa ile Denizli arasında kalite farkı yok. Artı onlar bizden daha ucuz satma şansına sahipler. Çünkü orada biraz ilkel çalışıyorlar. Daha kendi içlerine, ailelerine dönük çalışıyorlar. Sadece nihai üründe bazı sorunları var. Ürettikleri malın kalitesinde bir şey yok, ama bitiş işlemlerinde ucuza mal etmek için esirgedikleri rakamlardan dolayı kalitelerinde bazı firmaların sorunlar var. Esnaf arkadaşlar maalesef cesaretli olamadılar. Bu kadar malı nasıl satarız kaygısına kapıldılar. Hatta ben onlara dedim ki, gelin büyük bir arsa alalım, projesini yapalım, herkes yine kendi alanını kendi makinesini kursun. Ancak havlu entegre olmak zorunda. Boyahanesi, büküm atölyesi, haşıl atölyesi, kadife atölyesi, çözgü atölyesi var. Bu yardımcı atölyeleri ortak yapalım. Dokumaları ayrı yapalım. Herkes kendi tezgahında dokuyabilir, hatta isteyen kendi malını kendisi satar. Ama hiç olmazsa ortak ünitelerde eksiklerimizi birlikte kapatalım. İsterseniz bir şirket kuralım pazarlamayı da birlikte yapalım dedim. Ama hiç birine yanaşmadılar. Öyle olsaydı Denizli bu kadar gelişemez, öne çıkamazdı.
EKOhaber: Yolunuzu ayırdınız... Bugünkü durum ve hedefiniz?
Vasıf Anıl: En son 16 kara tezgahımız vardı. Biz bunun 10'unu Ovaakça'ya taşıdık. 4 yeni otomatik tezgah aldık. Büyük bir yatırımla işe başladık. Önce kullanılmış otomatik tezgahlar aldık ve otomatik tezgahlar çoğaldıkça kara tezgahları devreden çıkardık.
Bugün dünyada hatırı sayılabilecek bir yatırımımız var. Bu en son teknoloji, daha yenisi yok. Dünyadaki en son teknoloji bizim fabrikamızda var. Ovaakça'daki yeri depo olarak kullanıyoruz. Bugünkü fiyatlarla 15 milyon dolar yatırım var. 210 kişi çalışıyor. 2007 yılı ihracatı 7,5 milyon dolar. Yüzde 50 ihracat, yüzde 50 iç pazar çalışıyoruz. Aklınıza gelebilecek bütün otellerle çalışıyoruz. hatta yurt dışında 5 civarında otelle çalışıyoruz. Promosyonda da çok iyiyiz. Yurt içinde ve dışında.
Dünya çok kabuk değiştiriyor. Üretimler yer değiştiriyor. Türkiye'de artık çok büyük miktarlarda üretim yapmak bir hayal. Bizim yaptığımız şey, daha küçük müşterilere daha çabuk, özellikli ve kaliteli mal üretmek. Bunu yaptığımız sürece de ayakta kalacağımıza inanıyoruz. Tekstil dünyada bitmeyecektir. Havlu da devam eder gider. Her yıl yüzde 10-20 civarında bir üretim artışı sağlıyoruz. Ama bunu yüzde 50'lere çekmek mümkün değil. Türkiye'nin gelişmesi ile iç talep de artacak. Kişi başına milli gelir 10 bin dolara çıkarsa, o çok fazla dediğimiz havlu üretimi iç piyasaya bile yetmez. Yani bizim işimiz hiçbir zaman bitmez. Bizim en önemli hedeflerimizden birisi de otellerin alacağı her türlü malı temin edip satmak. 2 bin çeşit mal vardır. Bunları temin edip satmak istiyoruz. Antalya'daki mağazayı genişletmek istiyoruz. Bir de Ovaakça'daki binayı ev tekstili üzerine büyük bir plazaya dönüştürmek. Hem outlet olarak toptan ve perakende satışı yapmak, hem de ev tekstilinde olan her türlü ürünü sunabilmek. Yakın yerlerdeki toptancıların da buna ihtiyacı var. Adam geldiği zaman minibüsünü, kamyonunu doldurabilmesi lazım.
EKOhaber: Markalaşma...
Vasıf Anıl: Anılsan markasını çoğu yerde kullanıyoruz. Ama biliyoruz ki, büyük üreticiler sadece kendi markası ile çalışamaz. Her firma tabi ürettiği şeyin üzerinde kendi markasını görmek ister. Büyük bir markaya üretim yapmışsan adamın markasını koymak zorundasın. Hilton'da otellerindeki havluda yazar Hilton Pruduced By Anıl. Arkadaşlarım yurtdışında iftiharla anlatıyorlar. Garanti Bankası Genel Müdürü, Amerika'da Hilton Otel'de bizim havlumuzu görmüş. Özellikle aradı, tebrik etti. Biz iyiyiz ama illa markamız olacak diye bir şey yok. önemli olan mal satıp para kazanmak.
Ücreti zamanında öde
EKOhaber: İlkeleriniz...
Vasıf Anıl: İnsan önce dürüst olmalı. Dürüstlük yoksa bu iş kendi özgüveni ile kurulmamış bir iştir ve eninde sonunda çatlamak zorundadır. Bir bilgisayar oyunu var. Basit gibi görünür ama bir oyunu yapmadan diğerine atlayamazsın. Sıra ile gidiyor. Bu; inatçılığı, hırsı, bir işi başarma azmini öğretecektir. Çalışma ve azmi olmayan birisi kesinlikle müteşebbis olamaz. Morali kesinlikle yüksek olmalı. Bizim yaptığımız yatırımlarla bugünküler arasında çok fark var. O zaman tam rekabet yoktu. Şimdi de yüzde yüz yok, ama 30'lardan 70'lere çıktı. Rekabet ne kadar çoksa delik bulup içerilere girmek, başarı kazanmak o kadar zorlaşır. Bugünün ortamında çok fazla sermaye ile iş yapman gerekiyor. Gidiyorsun, adam 6 ay sonraya gün veriyor. Çek senet veriyor. Öz sermayen olmazsa ne yapacaksın. Moralini bozmayacaksın. Hileye gitmeyeceksin. Sanayi yatırımı yapıyorsan, işçinin ücretini zamanında ödeyeceksin. Geciktirirsen o işçiden hayır gelmez. Burada ücretler hiçbir zaman iki gün geç ödenmemiştir. Gerekirse altındaki arabayı satıp işçinin ücretini ödeyeceksin.
En önemli olaylardan birisi evlilik. Öyle birisiyle evlenirsin ki eşin işini kıskanır. Yarım saat geç gelsen başlar gürültü. Halbuki işin saati yoktur. Ben sabahlara kadar çalıştığımı bilirim. Eşinizin de bunu bilip hazırlıklı olması gerekir. Bu olmazsa iş eşe hafif gelirse, başarı şansın yoktur. İşi ihmal, bütün hayatınıza, sonuçta eşinizi kaybetmenize bile neden olabilir. Eşin aynı işyerinde çalışmasını çok fazla tasvip etmiyorum. Ama eşi anlayabilmek için eşin çalışması lazım.
EKOhaber: İş dışında neler yapıyorsunuz?
Vasıf Anıl: BTSO'da 25 yıldır meclis üyesiyim, UİB Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği'nde 10 senedir yönetim kurulundayım. BARSİAD'da başından beri yönetimdeyim. Boyahaneciler Derneği ve TOSAB'ın müteşebbis heyetindeyim. Uludağ Rotary'de de dönem başkanlığı yaptım.
EKOhaber: İş ve özel yaşam arasındaki dengeyi nasıl kurdunuz?
Vasıf Anıl: Bayan çalışırsa her şey kolay. Ama evlenirken şartları koyacaksın. Benim saatim olmaz, beni beklediğin uzun geceler olabilir, diye baştan konuşmak lazım. Kıza her türlü tavizi veririz. Evlendikten sonra kurallar koyarız. Çapkınlık bizim şiarımızdır... Halbuki iyi bir sanayicinin çapkınlığa falan zamanı olmaz.
En önemli olan konsantrasyon. Evimize gidince eşine aşırı ilgi göstereceksin. Çünkü onunla zaten az zaman geçiriyorsun. İşe gelince tam konsantrasyon lazım. Sürekli yönetim kadrosundaki kişileri motive etmek, ağabey, baba gibi tüm bilgileri iletmek.
Ağaç yaş iken eğilir
EKOhaber: Çocukları yönetime hazırlıyorsunuz...
Vasıf Anıl: Burak Anıl, 1978 doğumlu. Bilkent İşletme okudu. Kızım Ezgi, üniversite sonda, işletme okuyor. O fabrikada duracak. Burak pazarlama yapacak.
EKOhaber: İkinci kuşak korkusu sizde de var mı?
Vasıf Anıl: Bizim asıl sorunumuz çocuklarımız. Biz yetiştik, geldik, yaptık. Önemli olan çocukların ne yapacağı. Bir nesil yapacak bir nesil yıkacak mı? Burak ortaokuldan sonra tatillerinin bir kısmını fabrikada geçirdi. Buranın tozunu yuttu. Askerden geldiği zaman dedim ki, 'yeni bir fabrika düşünüyorum. Sen çalışacaksan yapayım. Yoksa yapmayayım. 'Olur mu baba, ben salak mıyım. Bana sunulan hazineyi niye tepeyim? dedi ve bu fabrikayı böyle yaptık. Ağaç yaş iken eğilir. İşinin devam etmesini istiyorsan çocuğunun iyi yetişmesi şart. Kızım 3 ay Amerika'ya gitti. Kendi kendine bir work and travel (çalış ve gez) programı buldu. Gitti, geldi. Lisan öğrenmeleri lazım. Ülkeleri, insanları, dünyayı görmeleri lazım. Hoşgörü çok önemli. Bizim insanımız 'özür dilerim' diyeceğine, 'sana ne' der.
İşçilerle maç bahsi...
EKOhaber: Artık zengin bir insansınız. Yaşamınızda neler değişti?
Vasıf Anıl: Sosyal bir insanım. Evet Bademli'de oturuyorum. Ama memur ve işçi arkadaşlarım var. Sınıf atlamayı kabul etmiyorum. Mekan olarak evet Bademli'deyim ama akşam olunca yine evime giderim. İşçiler ve yöneticilerle konuşuruz. Fenerbahçeliyim. Onlarla iddiasına girer, yemek yeriz. Bazı hafta sonları eşimle dışarıda yemek yeriz. Ev ziyaretleri. İstanbul'da eğlenme falan yok. Sadece bir lüksüm var. Eşimi de öyle tanımıştım, eşim ve çocuğumla senede bir hafta değişik yerlerde kayak yaparım.
Dursun EROĞLU
Anılsan Havlu'nun sahibi Vasıf Anıl, Bursa iş dünyasının en deneyimli isimlerinden birisi. Genç yaşta kendi işini kurmaya kafayı takan Anıl, Hüseyin Özdilek'le başladığı havlu ticaretinde bugün Hilton dahil, dünyanın belli başlı lüks otel zincirlerine havlu üretiyor. İşini sürekli büyüten Anıl, otellere yönelik ev tekstili mağazası kurmayı planlıyor. Özel yaşam ve evliliğin iş yaşamına göre biçimlenmesini öneren Anıl, çocukların fazla "şımartılması"na karşı işadamlarını uyarıyor.
Vasıf Anıl, 1946'da Mudanya'da doğu. Babası esnaftı, Ulucami ve Orhancami arasında belediyeye ait dükkanlarda havlu ticareti yapardı. Bursa Ticaret Lisesi mezunu olan Anıl, İstanbul'da, İTİAda (bugünkü Marmara Üniversitesi) maliye ve muhasebe okudu. Üniversite ikinci sınıfa kadar baba parasıyla okuduktan sonra, babasının işlerinin bozulması üzerine Coşkunöz'de çalışmaya başladı. Hem eve baktı, hem üniversiteyi bitirdi. Üniversiteyi bitirdikten sonra parasal bakımdan en çok sevindiği dönem ise yedek subaylıktı. Askerlik sırasında biriktirdiği paralarla askerlik sonrası İngiltere'ye gitti. Öğrencilikte Fransızca ders alan Anıl, City of London'da pazarlama lisansı yaptı ve 2,5 yıllık eğitimin ardından 1973'te Türkiye'ye döndü.
İyi bir eğitim almasına rağmen ücretli çalışma tekliflerini reddetti ve kendi işini kurmanın yolarını aradı.
Vasıl Anıl'ın iş hayatında Hüseyin Özdilek'in büyük etkisi olduğu anlaşılıyor. Özdilek ile Ulucami ve Orhancami arasında ortak havlu ticareti ile başlayan arkadaşlık, bugün en büyük iki havlu üreticisi firma sahibinin dostluğu olarak sürüyor.
Anıl, bugün Anılsan Havlu ile 210 kişiye iş sağlıyor, ürettiğinin yarısını ihraç ederek 7,5 milyon dolarlık ihracat yapıyor ve dünyanın en lüks turistik otellerine havlu veriyor.
Vasıf Anıl, EKOhaber'in sorularına yanıt verirken, özellikle gençlere tavsiyelerde bulunmayı da ihmal etmedi.
EKOhaber: Sayın Anıl, havluculuk biraz babadan mı kaldı?
Vasıf Anıl: Tam öyle değil. Babamın havluculuk yapmasının bana kazandırdığı sadece, Hüseyin Özdilek ile tanışmamdır. Bir ara beraber çalıştık, Ulucami yanında ortak dükkanımız vardı. Sonra ayrıldık. Tütüncüoğlu Çiftliği'nde 4 adet yerli kara tezgah ile havlu üretmeye başladım. Özdilek ile çalışırken pazarlamaya ben bakıyordum. Otellere havlu pazarlama işi yaptığım için adım otelciye çıkmıştı. Hala da Türkiye ve Avrupa'da otellere havlu ve diğer ürünleri üreten kaliteli bir firma olarak tanınıyoruz. Zamanla otomatik makineler aldık. Hüseyin Özdilek bana her zaman yol gösterdi. Onun fabrikasına girerek bütün yenilikleri takip ettik ve o yenilikleri takip ederek bugünlere geldik. İkimiz de havlu ürettik, ama hiç bir zaman birbirimizi rakip olarak görmedik. Her zaman birbirimize yardımcı olduk. O nedenle de bugüne kadar dost olarak kalabildik.
EKOhaber: Tütüncüoğlu'ndaki esnafın çoğu bugün yok. Siz farkı nasıl yarattınız?
Vasıf Anıl: Tütüncüoğlu'nda 3 atölyeden kovulduk. Kiracıydık. Yer sahipleri kendi işlerini yapmak için bizi çıkardı. En sonunda Küçükbalıklı'ya geldik, büyümeye başladık. 5-6 yer kiraladık. 1989'da da Ovaakça'daki yerimize geçtik. 10 bin metrekare arsa. 7 bin metrekare kapalı alanı. Oranın da yetmeyeceğini anladım ve Barakfaki'deki yeri aldım. Burası 42 bin metrekare. 2001'de aldık, 2004'te de taşındık. Kapalı alanı 14 bin metrekare. 1975'lerde bu işi yaparken 300 civarında havlu imalatçısı vardı. Ama bizden başka üniversite mezunu yoktu. Ben bunları örgütlemek istedim. Yavaş yavaş tehlike geliyordu. Ama işler o zaman çok iyi olduğu ve çok iyi paralar kazanıldığı için hiçbir havlucu buna yanaşmadı. Yanaşmayınca, Denizli gelişti ve Denizli geliştikçe bizim havlucular kayboldu. Bursa'da havluda şu anda 8-10 imalatçı var. Havlu gelişemedi, daha ziyade polyester ve pamuk dışı ürünler gelişti. Pamukta Denizli gelişti.
EKOhaber: Esnaf yanlışı nerede yaptı?
Vasıf Anıl: Yapılması gereken, önce kooperatifleşmek, beraberlik, işbirliği yaparak bir yere gelmekti. Bunun için çok çaba sarf ettim. Ama olmadı. Otomatikleşmek.. yerli kara tezgah 15 bin YTL ise otomatik tezgah 100 bin YTL. İşte burada kara tezgahtan otomatik tezgaha geçişi başaramadılar. Cesaretleri olmadı. Nasıl olsa işimiz iyi, varsın küçük olsun dediler. Ama otomatik tezgah 7 yerli tezgahın işini yapar, hem de daha iyisini. Sanayileşmeye ayak uyduramadılar. Çok istemiştim. Sonuçta 1-2 kişi denemek istedi. Sadece üretmek değil pazarlamada da değişmek gerekli.
EKOhaber: Bursa havlusu kaliteli havlu olarak bilinirdi. Ama Denizli öne çıktı.
Vasıf Anıl: Sanayi artık öyle geliştik ki, Bursa ile Denizli arasında fark kalmadı. Siz bir makine alıyorsanız, onun nasıl kullanılacağını size öğretiyorlar. Artık Bursa ile Denizli arasında kalite farkı yok. Artı onlar bizden daha ucuz satma şansına sahipler. Çünkü orada biraz ilkel çalışıyorlar. Daha kendi içlerine, ailelerine dönük çalışıyorlar. Sadece nihai üründe bazı sorunları var. Ürettikleri malın kalitesinde bir şey yok, ama bitiş işlemlerinde ucuza mal etmek için esirgedikleri rakamlardan dolayı kalitelerinde bazı firmaların sorunlar var. Esnaf arkadaşlar maalesef cesaretli olamadılar. Bu kadar malı nasıl satarız kaygısına kapıldılar. Hatta ben onlara dedim ki, gelin büyük bir arsa alalım, projesini yapalım, herkes yine kendi alanını kendi makinesini kursun. Ancak havlu entegre olmak zorunda. Boyahanesi, büküm atölyesi, haşıl atölyesi, kadife atölyesi, çözgü atölyesi var. Bu yardımcı atölyeleri ortak yapalım. Dokumaları ayrı yapalım. Herkes kendi tezgahında dokuyabilir, hatta isteyen kendi malını kendisi satar. Ama hiç olmazsa ortak ünitelerde eksiklerimizi birlikte kapatalım. İsterseniz bir şirket kuralım pazarlamayı da birlikte yapalım dedim. Ama hiç birine yanaşmadılar. Öyle olsaydı Denizli bu kadar gelişemez, öne çıkamazdı.
EKOhaber: Yolunuzu ayırdınız... Bugünkü durum ve hedefiniz?
Vasıf Anıl: En son 16 kara tezgahımız vardı. Biz bunun 10'unu Ovaakça'ya taşıdık. 4 yeni otomatik tezgah aldık. Büyük bir yatırımla işe başladık. Önce kullanılmış otomatik tezgahlar aldık ve otomatik tezgahlar çoğaldıkça kara tezgahları devreden çıkardık.
Bugün dünyada hatırı sayılabilecek bir yatırımımız var. Bu en son teknoloji, daha yenisi yok. Dünyadaki en son teknoloji bizim fabrikamızda var. Ovaakça'daki yeri depo olarak kullanıyoruz. Bugünkü fiyatlarla 15 milyon dolar yatırım var. 210 kişi çalışıyor. 2007 yılı ihracatı 7,5 milyon dolar. Yüzde 50 ihracat, yüzde 50 iç pazar çalışıyoruz. Aklınıza gelebilecek bütün otellerle çalışıyoruz. hatta yurt dışında 5 civarında otelle çalışıyoruz. Promosyonda da çok iyiyiz. Yurt içinde ve dışında.
Dünya çok kabuk değiştiriyor. Üretimler yer değiştiriyor. Türkiye'de artık çok büyük miktarlarda üretim yapmak bir hayal. Bizim yaptığımız şey, daha küçük müşterilere daha çabuk, özellikli ve kaliteli mal üretmek. Bunu yaptığımız sürece de ayakta kalacağımıza inanıyoruz. Tekstil dünyada bitmeyecektir. Havlu da devam eder gider. Her yıl yüzde 10-20 civarında bir üretim artışı sağlıyoruz. Ama bunu yüzde 50'lere çekmek mümkün değil. Türkiye'nin gelişmesi ile iç talep de artacak. Kişi başına milli gelir 10 bin dolara çıkarsa, o çok fazla dediğimiz havlu üretimi iç piyasaya bile yetmez. Yani bizim işimiz hiçbir zaman bitmez. Bizim en önemli hedeflerimizden birisi de otellerin alacağı her türlü malı temin edip satmak. 2 bin çeşit mal vardır. Bunları temin edip satmak istiyoruz. Antalya'daki mağazayı genişletmek istiyoruz. Bir de Ovaakça'daki binayı ev tekstili üzerine büyük bir plazaya dönüştürmek. Hem outlet olarak toptan ve perakende satışı yapmak, hem de ev tekstilinde olan her türlü ürünü sunabilmek. Yakın yerlerdeki toptancıların da buna ihtiyacı var. Adam geldiği zaman minibüsünü, kamyonunu doldurabilmesi lazım.
EKOhaber: Markalaşma...
Vasıf Anıl: Anılsan markasını çoğu yerde kullanıyoruz. Ama biliyoruz ki, büyük üreticiler sadece kendi markası ile çalışamaz. Her firma tabi ürettiği şeyin üzerinde kendi markasını görmek ister. Büyük bir markaya üretim yapmışsan adamın markasını koymak zorundasın. Hilton'da otellerindeki havluda yazar Hilton Pruduced By Anıl. Arkadaşlarım yurtdışında iftiharla anlatıyorlar. Garanti Bankası Genel Müdürü, Amerika'da Hilton Otel'de bizim havlumuzu görmüş. Özellikle aradı, tebrik etti. Biz iyiyiz ama illa markamız olacak diye bir şey yok. önemli olan mal satıp para kazanmak.
Ücreti zamanında öde
EKOhaber: İlkeleriniz...
Vasıf Anıl: İnsan önce dürüst olmalı. Dürüstlük yoksa bu iş kendi özgüveni ile kurulmamış bir iştir ve eninde sonunda çatlamak zorundadır. Bir bilgisayar oyunu var. Basit gibi görünür ama bir oyunu yapmadan diğerine atlayamazsın. Sıra ile gidiyor. Bu; inatçılığı, hırsı, bir işi başarma azmini öğretecektir. Çalışma ve azmi olmayan birisi kesinlikle müteşebbis olamaz. Morali kesinlikle yüksek olmalı. Bizim yaptığımız yatırımlarla bugünküler arasında çok fark var. O zaman tam rekabet yoktu. Şimdi de yüzde yüz yok, ama 30'lardan 70'lere çıktı. Rekabet ne kadar çoksa delik bulup içerilere girmek, başarı kazanmak o kadar zorlaşır. Bugünün ortamında çok fazla sermaye ile iş yapman gerekiyor. Gidiyorsun, adam 6 ay sonraya gün veriyor. Çek senet veriyor. Öz sermayen olmazsa ne yapacaksın. Moralini bozmayacaksın. Hileye gitmeyeceksin. Sanayi yatırımı yapıyorsan, işçinin ücretini zamanında ödeyeceksin. Geciktirirsen o işçiden hayır gelmez. Burada ücretler hiçbir zaman iki gün geç ödenmemiştir. Gerekirse altındaki arabayı satıp işçinin ücretini ödeyeceksin.
En önemli olaylardan birisi evlilik. Öyle birisiyle evlenirsin ki eşin işini kıskanır. Yarım saat geç gelsen başlar gürültü. Halbuki işin saati yoktur. Ben sabahlara kadar çalıştığımı bilirim. Eşinizin de bunu bilip hazırlıklı olması gerekir. Bu olmazsa iş eşe hafif gelirse, başarı şansın yoktur. İşi ihmal, bütün hayatınıza, sonuçta eşinizi kaybetmenize bile neden olabilir. Eşin aynı işyerinde çalışmasını çok fazla tasvip etmiyorum. Ama eşi anlayabilmek için eşin çalışması lazım.
EKOhaber: İş dışında neler yapıyorsunuz?
Vasıf Anıl: BTSO'da 25 yıldır meclis üyesiyim, UİB Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği'nde 10 senedir yönetim kurulundayım. BARSİAD'da başından beri yönetimdeyim. Boyahaneciler Derneği ve TOSAB'ın müteşebbis heyetindeyim. Uludağ Rotary'de de dönem başkanlığı yaptım.
EKOhaber: İş ve özel yaşam arasındaki dengeyi nasıl kurdunuz?
Vasıf Anıl: Bayan çalışırsa her şey kolay. Ama evlenirken şartları koyacaksın. Benim saatim olmaz, beni beklediğin uzun geceler olabilir, diye baştan konuşmak lazım. Kıza her türlü tavizi veririz. Evlendikten sonra kurallar koyarız. Çapkınlık bizim şiarımızdır... Halbuki iyi bir sanayicinin çapkınlığa falan zamanı olmaz.
En önemli olan konsantrasyon. Evimize gidince eşine aşırı ilgi göstereceksin. Çünkü onunla zaten az zaman geçiriyorsun. İşe gelince tam konsantrasyon lazım. Sürekli yönetim kadrosundaki kişileri motive etmek, ağabey, baba gibi tüm bilgileri iletmek.
Ağaç yaş iken eğilir
EKOhaber: Çocukları yönetime hazırlıyorsunuz...
Vasıf Anıl: Burak Anıl, 1978 doğumlu. Bilkent İşletme okudu. Kızım Ezgi, üniversite sonda, işletme okuyor. O fabrikada duracak. Burak pazarlama yapacak.
EKOhaber: İkinci kuşak korkusu sizde de var mı?
Vasıf Anıl: Bizim asıl sorunumuz çocuklarımız. Biz yetiştik, geldik, yaptık. Önemli olan çocukların ne yapacağı. Bir nesil yapacak bir nesil yıkacak mı? Burak ortaokuldan sonra tatillerinin bir kısmını fabrikada geçirdi. Buranın tozunu yuttu. Askerden geldiği zaman dedim ki, 'yeni bir fabrika düşünüyorum. Sen çalışacaksan yapayım. Yoksa yapmayayım. 'Olur mu baba, ben salak mıyım. Bana sunulan hazineyi niye tepeyim? dedi ve bu fabrikayı böyle yaptık. Ağaç yaş iken eğilir. İşinin devam etmesini istiyorsan çocuğunun iyi yetişmesi şart. Kızım 3 ay Amerika'ya gitti. Kendi kendine bir work and travel (çalış ve gez) programı buldu. Gitti, geldi. Lisan öğrenmeleri lazım. Ülkeleri, insanları, dünyayı görmeleri lazım. Hoşgörü çok önemli. Bizim insanımız 'özür dilerim' diyeceğine, 'sana ne' der.
İşçilerle maç bahsi...
EKOhaber: Artık zengin bir insansınız. Yaşamınızda neler değişti?
Vasıf Anıl: Sosyal bir insanım. Evet Bademli'de oturuyorum. Ama memur ve işçi arkadaşlarım var. Sınıf atlamayı kabul etmiyorum. Mekan olarak evet Bademli'deyim ama akşam olunca yine evime giderim. İşçiler ve yöneticilerle konuşuruz. Fenerbahçeliyim. Onlarla iddiasına girer, yemek yeriz. Bazı hafta sonları eşimle dışarıda yemek yeriz. Ev ziyaretleri. İstanbul'da eğlenme falan yok. Sadece bir lüksüm var. Eşimi de öyle tanımıştım, eşim ve çocuğumla senede bir hafta değişik yerlerde kayak yaparım.
Sayı: 612 - Sayı'nın Kapağı