Haksız rekabeti KDV önleyecek
Haksız rekabet ve yüksek KDVden yakınan yemek sektöründe 2008 den itibaren KDV'nin yüzde 8'e inmesiyle patlama bekleniyor.
Dursun EROĞLU
Hazır yemek sektörü yeni bir döneme giriyor. Sektörün Bursa'daki temsilcileri yeni yatırımlarla büyüyor. Obasan Gebze'de, Seda Manisa'da, Eskişehir'de kapasite artırıyor. Firmalar yatırım atağını sürdürürken, sektörde en büyük sorun olarak gösterilen KDV oranları, 2008 başından itibaren yüzde 18'den yüzde 8'e düşüyor. Firmaların KDV yükü hafifliyor. Merdiven altı ve haksız rekabetle de olsa sektörde oluşan fiyat baskısı tüketiciye yarıyor. İşyerleri artık mutfak kurup yemek üretmektense endüstriyel yemek üreticilerine yöneliyor.
EKOhaber'in edindiği bilgilere göre, hazır yemek sektörü veya "yemek sanayi", büyümesinin önündeki en temel engellerden birisi haline gelen KDV sorununun büyük ölçüde çözümlendiği bir döneme giriyor. Son yıllarda hem kalite hem de kapasite açısından hızlı bir gelişme gösteren sektörde merakla beklenen KDV indirimine ilişkin Bakanlar Kurulu kararı 30 Mayıs 2007'de Resmi Gazete'de yayımlandı. Kararın en önemli özelliği, KDV indirimi için üç aşamalı bir yürürlük sistemi öngörmesi. KDV oranlarının yüzde 18'den yüzde 8'e inmesi bazı ürünlerde "hemen", bazı ürünlerde 1 Haziran'da başladı, bazı ürünlerde de 1 Ocak 2008'de başlayacak. Genel olarak gıda ve turizm sektörünü kapsayan düzenleme ile 2008 yılı bütçesine yaklaşık 800 milyon YTL yük getirilmesi hesabı yapılıyor.
KDV'si yüzde 18'den 8'e düşen ürünler şöyle:
Kahve, nescafe, kako, kakao ürünleri, çiklet, baharat, müsli, kahvaltılık gevrekler, tuz, mama, pasta ve bisküvi, havyar, dondurma ve yenilen diğer buzlar, kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı, ceviz, fındık, antep fıstığı, ayçiçek, leblebi, kestane, kabak çekirdeği gibi çerezler, mazı palamut, kendir tohumu, kanola, kitre ürünleri, tüm bitki ekstratları gibi bitkisel yağlar ve bitkisel gıdalar, tüm bakliyat ürünleri, kuru fasulye, kuru barbunya, kuru bakla, nohut, mercimek gibi bakliyat ürünleri, büyük ve küçükbaş hayvan etleri, bağırsağı (katkılılar hariç) et ve et mamulleri, meyve ve sebze ile suları, konserve, tohum, çekirdek, fide gibi taze sebze ve meyveler, değirmencilik ürünleri, yağlı tohum ve meyveler, pastacılık ürünleri, unlu mamüller ve yufkalar, beyaz çikolata hariç, şekerler, şekerlemeler, çikolatalar, gofretler, hazır çorba, pudingler, bulyonlar, soslar, ketçap ve mayonezler, konserveler ve soğutulmuş ürünler, siyah çaylar, bitkisel çaylar gibi hazır gıdalar, meşrubat, gazoz, kolalı içecekler.
Bakanlar Kurulu kararı ile gıdada, özellikle meyve-sebze ve et ürünlerinde taze ürünlerle işlenmiş veya dondurulmuş ürünler arasında farklı uygulanan KDV oranları yeniden düzenlendi, oranlar standart hale getirildi. Ancak bu uygulama "kademeli" olarak yürürlüğe girdi. Bazı gıda ürünlerinde indirim 2008 yılı bütçesine yük getirmesi olasılığı nedeniyle 1 Ocak 2008'de başlayacak. Örneğin, çikolata ve gazozlu içeceklerde indirim 2008 başını beklerken, çay, kahve, deniz ürünleri, salam, sosis, meyve suları gibi ürünlerdeki indirimler 1 Haziran 2007 tarihinde yürürlüğe girdi.
Yemek sanayinde asıl indirim 1 Ocak 2008'de başlıyor. Bu tarihinden itibaren, lokanta, kebapçı, içkili lokanta, ayakta yemek yenilen yerler, yemeği pakette satan ya da diğer şekillerde yemek hizmeti sunulan yerlerde KDV oranı yüzde 8 olarak uygulanacak. Ancak bu tür yerlerde verilen alkollü içkilerin KDV'si ile gazino, bar, diskotek, pavyon, birahanelerde sunulan hizmetlerin KDV'si yüzde 18 olarak devam edecek. Yüzde 8 KDV'ye, turizmde, "her şey dahil" de dahil... Otel, motel, pansiyon, tatil köyü, lokanta, pastane, kahvehane, kıraathane, kır kahvesi, çay ocağı, çay bahçesi ve kafeteryalarda sunulan hizmetler ile ilgili uygulanan KDV oranları yüzde 8 olacak. Ancak alkollü içkiler ve otellerdeki "ekstra"lar yüzde 18 olmaya devam edecek. Kararla bazı "ilginçlikler" de sona erdi. Örneğin KDV portakalda yüzde 8, portakal suyunda yüzde 18, sebze kurutulmuşsa yüzde 8, dondurulmuşsa yüzde 18, şekerde yüzde 8, şekerli suda yüzde 18, ekmekte yüzde 1, simitte yüzde 8; leblebi, fındık, çekirdeğin toptan satışında yüzde 1, perakende satışında yüzde 8, pirincin kabuğu ayıklanmamışsa yüzde 1, kabuğu ayıklanmışsa yüzde 8 oranında uygulanıyordu. Bu yıl sonunda bunlara da son verilecek. KDV oranlarındaki 10 puanlık bir eksilmenin fiyat düşüşü olarak tüketiciye yansıması beklenmiyor. Ancak özellikle hazır yemek sektörü ile lokanta gibi gıda sektörü işyerlerinin büyük ölçüde rahatlayacağı muhakkak.
Sırada vergi ve sigorta mı?
Bursa Yemek Sanayicileri Derneği'nin (BUYSAD) Aslanlar Kulübü'ndeki II. Olağan Genel Kurulu'nda, KDV ile ilgili sıkıntıların çözüm yoluna girmesinden duyulan memnuniyet dile getirildi. Zira sektör, hammadde olarak satın alımlarında yüzde 1 gibi KDV öderken, satışlarda yüzde 18 KDV ödemek durumunda kalıyor, aradaki yüzde 17'yi "kendi cebinden" karşılamak zorunda oluyordu.
BUYSAD'ın 4 yıldır başkanlığını yaptıktan sonra 2010 yılına kadar tekrar başkanlığa seçilen Ömer Faruk Aslanoba, aynı zamanda Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı durumunda ve sektörün sorunlarının çözümü ile ilgili girişimlerin içinde olan bir isim.
Toplumu hazır yemek üretimi hakkında bilinçlendirecek çalışmalar yapılması gerektiğine dikkat çeken ve sektördeki dengesiz fiyatlandırmalara işaret eden Aslanoba, bunun, haksız rekabet yaratan firmalar yüzünden yemek satın alanların kafasını karıştıran bir konu haline geldiğini belirtti.
Yemek maliyetleri ve sağlıklı fiyatlandırma şartlarının üyelere ve müşterilere çok iyi anlatılması gerektiğini ifade eden Aslanoba, önümüzdeki döneminin öncelikli konulara da değindi. Aslanoba, şunları söyledi: "Haksız rekabetin bir nebze olsun önlenebildiği KDV düzenlemesinden sonra buna destek olarak yeniden görüşülmesi ve düzenlenmesi gerektiğine inandığımız ikinci en önemli konu; işçi ve işveren üzerindeki SSK prim yükü. Önümüzdeki günlerde de bu konuya ilişkin çeşitli görüşme ve yazışmalarımızı ilgili makamlara iletmeye devam edeceğiz. Daha yapılması gereken birçok düzenleme ve değişiklik var. AB uyum süreci çerçevesinde yemek firmalarının gıda güvenliği ve hijyen koşulları ile yeni Gıda Yasası ve Türk Gıda Kodeksine uygun üretim yapmalarını ve gelecek hedeflerine ulaşmalarını sağlarken, aynı zamanda da bilinçli müşteri portföyü yaratmaya çalışıyoruz."
Yeni yönetim kurulu
BUYSAD'ın yeni Yönetim Kurulu ise şöyle:
Başkan: Faruk Aslanoba
Bşk. Yrd: Erkan Erk
Gn. Sekreter: Yüksel Acar
Sayman: Recep Özen
Üyeler: Mehmet Emin Kuyu, Şahin Özen, Olgun Dönmez.
EKOhaber'e sektörle ilgili gelişmeleri değerlendiren yetkililer, sektörün önünün açık olduğu yolundaki tesbitlerini dile getirirken, SSK prim yükleri ile haksız rekabete dikkat çektiler.
Haksız rekabetin, veya "merdiven altı" üretimin iki yönü var. Birisinde, yeterli kalite standartlarında üretim yapılamıyor. Fiyatların ucuzluğu nedeniyle tercih edilen bu firmaların insan sağlığı açısından riskli bir durum yarattığına dikkat çekiliyor. Bu durumun önlenmesi denetim mekanizmalarının işlemesine bağlı. Gıda denetimleri fiilen İl Tarım Müdürlüğü veya belediye zabıta ekiplerince yapılıyor.
Öte yandan, büyük bölümü lokanta olarak faaliyet gösteren bu firmaların toplu yemek vermesine rağmen, gerekli teknoloji yatırımına sahip olmadıkları, kayıt dışı çalıştıkları ve sonuçta yemek sanayi ile haksız rekabet yaptıkları ileri sürülüyor.
Bu durumun çözülmesi için de vergi ve SSK ile ilgili denetimlerin sıkılaştırılması, kayıt dışına izin verilmemesi gerektiği öneriliyor.
Gıdada denetimsizliğin boyunları hayli büyük. Örneğin Türkiye'de toplam 6 bin 500 gıda işletmesinin üretim yaptığı, bunlardan sadece 500'ünün periyodik olarak denetlendiği ifade ediliyor. Kaç kişi çalıştırdığı bilinmeyen, hangi koşullarda hatta nerede üretim yaptığı belli olmayan binlerce işletme olduğu savunulurken, yine Türkiye genelinde gıda maddesi veya yiyecek satan yaklaşık 400 bin nokta bulunmasına karşılık sayısal olarak bunların yarısının bile kayıt altında olmadığı görüşü dile getiriliyor.
Seda Yemek'te yatırım ve büyüme yılı
2007yi Seda Lezzet Grubu (SLG) olarak "Dönüşüm ve Organizasyonel Gelişim Yılı" olarak kurguladıklarını belirten Seda Yemek Genel Koordinatörü Tamer Kuday, firma açısından en önemli gelişmenin Manisa Orta Ölçekli Sanayi Bölgesi'nde kurulan fabrikanın Eylül ayında üretime başlaması olduğunu kaydetti. Fabrikanın Vestel Şirketler Grubu ile Manisa OSB'deki işyerlerine hizmet vereceğini belirten Kuday, yenilikleri Ağustos ayında lojistik filosunun yenilenmesi, Manisa fabrikasının devreye alınması, Eskişehir de stratejik iş ortaklığının oluşturulması, ilk yurtdışı projenin Libya'da hayata geçirilmesi, A sınıf tüketiciyi hedefleyen "Seda Plus" ile yakın çevre yolu üzerinde yer alan fabrika inşaatının tamamlanması olarak sıraladı.
Tamer Kuday
(Seda Yemek):
"Bu yıla, meyve sebzeden ziyade, damgasını vuran beyaz et zamları oldu. Son üç yılda kuş gribi ve hormon tartışmaları yüzünden zam yapamayan beyaz et üreticileri, mısır zamlarının ardından beklentilerin üzerinde zamlarla piyasaya döndü. Bazı ürün gruplarında yüzde 170'yi bulan zamlar ortalamada yüzde 100'e ulaştı. Bu da yemek endüstrisinin maliyet hesaplarını altüst etti. Sebze-meyve fiyatlarındaki dengesizlik sürüyor. Bir ülkede belli bir tarım politikası olmayınca fiyatlar da rekolteye göre azalır veya artar. Türkiye gibi kuvvetli yetiştirici ülkelerde, ürün gamının geniş olması bir avantaj.
Sektörün daha ileri gidebilmesi, kurulacak hükümetin ne yapacağından önce, sektörün kendi içerisinde yapması gerekenlerle daha çok ilgili. Öncelikle rekabeti fiyat üzerinden değil, hizmet noktasında yürütmek gerekiyor. Yaptığımız işin masa örtüsü veya porselen ekipman satmak olmadığını hatırlatmak isterim.
Bana göre sektörde en ciddi problem, kalifiye insan eksiği. Sektörde çalışan insan sayısının 350 bin dolaylarında olduğu biliniyor. Bu kaynağın sadece yüzde 3'ü eğitimli. Eğitimli eleman sıkıntısı had safhada. Gıda mühendislerinin yüzde 50si sektörümüzde çalışıyor. Meslek liselerinde aşçılık sınıflarının açılmalı, eğitimde sektör de gözetilmeli.
Et Avrupa'dan 4 kat pahalı
Diğer çözüm bekleyen bir konu da et ithalatı. Yemek maliyetlerinin yaklaşık yüzde 60'ını et oluşturuyor. Avrupa ve Rusya'da et fiyatları 1,8-2 dolar. Oysa bu fiyat Türkiye'de 7,5 dolar civarında. Yani Türk vatandaşı Avrupalılara oranla eti 4 kat pahalıya yemektedir. Hal böyle iken yeni hükümetin hiç değilse toplu yemek üreticilerine, kotalar dahilinde et ithalatını serbest bırakmasını istiyoruz."
İsmail Turan (Şölenaş):
"Merdiven altı alanda birileri kapatıyor, yenileri geliyor. Haksız rekabet devam ediyor. Bizim beklentimiz, özel sektörün daha bilinçli davranması, sadece fiyata bakarak karar vermemesi. Genel olarak olumlu olmakla birlikte birçok firma hala karar verirken, hemen fiyata bakıyor. En ucuz fiyatı kim veriyorsa işi ona verme eğilimi var. Sonuçta hepimiz fiyatlarımızı en alt seviyede tutuyoruz. Kâr marjları sürekli aşağı gidiyor.
Girdi fiyatlarımız ise sürekli artıyor. Yıl başından bu yana en büyük fiyat artışı sıvı yağlarda oldu. 18 litrelik sıvı yağın tenekesi 33 YTL'den 38 YTL'ye çıktı. Her şeyin fiyatı artıyor. Biz ise yemeğimize zam yapamıyoruz. Buna rağmen en büyük sıkıntıyı tahsilatlarda yaşıyoruz. Piyasada herkes birbirine çek, senet veriyor. 2-3 aylık vadeler şimdi 5-6 aya çıktı. Piyasa daralıyor, biz şimdiden 2008'in kredisini kullanmaya başladık.
Zam istediğin zaman müşteri sana dosya ile geliyor, 'bak daha ucuza satmak isteyenler' var diyor. Aslında yemeklerin 3,5 YTL'den aşağı verilmemesi lazım.
Düşünsenize bir çok şeyi peşin satın alıyorsun, yüzde 1 KDV ile aldığın mal için yüzde 18 KDV ödemek zorunda kalıyorsun, 5-6 ay sonra tahsil edeceğin bir fatura için yüzde 18 peşin ödemek durumundasın. Ama bütün bunlara rağmen, iş var, işten yana sıkıntımız, şikayetimiz yok."
Refik Özen (Örnek Yemek)
"Bursa'da faaliyet gösteren bir firma olarak, daha çok tekstil ve otomotiv sektörlerine çalışıyoruz. Bu sektörlerin durumu ne kadar iyiyse biz de o kadar iyiyiz. İş yoğunluğunun fazla olduğu tekstilde döviz kurlarından ve iç piyasadaki durgunluktan kaynaklanan olumsuz gelişmeler var. Döviz ucuzladıkça ihracatçıların işi zorlaşıyor. O da sonuçta bize yansıyor. Sektörde bir sıkıntı var.
Hükümet lokanta ve hazır yemek alanında KDV'yi 2008 başından itibaren yüzde 18'den yüzde 8'e indirecek. Böylelikle büyük bir sorun çözümlenecek. Gıda maddesi satışlarında KDV yüzde 8'e indirildi ama biz bugün yemek, ekmek ve yoğurdu yüzde 18 KDV ile satıyoruz. Yani alış ile satış arasındaki yüzde 17 farkı cepten ödüyoruz. Devlet alıyor ama 'nereden tahsil ettin bu yüzde 17'yi' diye sormuyor. Tabi bunlar bizim gibi yasal çalışanlar için handikap, merdiven altı, kayıt dışı çalışanlar için sorun yok. Bu durumun haksız rekabeti körüklediğini düşünüyorum.
Piyasada nakit darlığı
En büyük sorunlardan birsi vadelerin uzaması. Nakit yok. İş daralması oldu.
Genelde ihracatçı firmalarla çalışıyoruz. Yakın tarihlere kadar ödemeleri en fazla 45 gün içinde yaparlardı. Şimdi vadeler 120 güne çıktı. Oysa bizim en büyük girdimiz işçilik ve gıda maddesi. Hammaddeden ziyade, işçilik maliyetlerindeki artış sürüyor. Gıda maddeleri ve bu yıl özellikle meyve sebze fiyatları çok hızlı arttı. Mesela biber 1,5, domates ve patlıcan 1 YTL'nin altına bir türlü inmiyor. Meyve ve sebze fiyatları neredeyse 2 katına çıktı. Buna karşılık fiyatları müşteriye yansıtamıyoruz. Geçmişte 4 ayda bir zam yapardık, şimdi 6 ayda, yılda bir zam yapabiliyoruz. Yaptığımız zamlar da enflasyonun altında kalıyor.
Sektörün standart hale getirilmesi, kriterlerin oluşması, yasal düzenlemelerin yapılması, yemek sanayinin gerçekten bir sanayi olduğunun kabul edilmesi, denetim, düzenleme ve yasal düzenlemelerin ona göre yapılması gerekiyor.
Öyle her önüne gelenin yemek sanayi diye ortaya çıkmasına izin verilmemesi gerekiyor. Biz burada 200 kişi çalıştırıyoruz. Birileri iki ocak bir kap ile karşıma çıkarsa bu olmuyor. Kişisel olarak bütün işyerlerinin standart, kalite, hijyen ve insan sağlığı yönünden denetlenmesini istiyorum. Denetimlere yapıldığında haksız rekabetin de hafifleyeceğini düşünüyorum."
Mustafa Bakar
(Destan Yemek)
"Ülkemiz ekonomisinin 2007 Ocak-Temmuz içerisinde 410 milyar dolarlık bir işlem hacmine sahip olduğu ve kişi başına milli gelirin 5 bin 561 dolarlara ulaştığı basında açıklanıyor.
Özellikle ekonominin son durumu gözlendiğinde hep bahsedildiği gibi sayısal değerler ile sokaktaki ekonominin farklılıklar içerdiği benim gibi birçok sanayicinin ve halkın ortak fikri olduğu görülmektedir.
Artan hammadde fiyatı fiyata yansıtılamıyor
Bursa Destan Yemek olarak içerisinde yer aldığımız toplu yemek sektörünün de durumu pek farklı değil inancındayım. İşlem hacimleri ve ekonomik büyümelerin yanında kârlılık düzeyleri azalmakta ve birçok firma gelir- gider dengesini kuramadığı için büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu sorunların ana nedenlerinin; hammadde maliyetlerinin yanı sıra işçilik, mazot ve diğer giderlerin sürekli bir artış eğilimi içerinde iken sektörde yaşanan haksız rekabet nedeni ile yemek bedeli olarak müşteriye yansıtılamaması olduğu açıkça ortadadır.
İstikrarsız tahsilat
Bir de buna zamanında alınamayan, istikrarsız tahsilat yükü eklendiğinde sektörümüzün genel durumu ortadadır.
Makineleşmenin ve modernizasyonun kaçınılmaz olduğu ve kalitenin ancak bu şekilde standardize edilebileceği kaçınılmaz bir gerçektir Ancak sektörümüzde yaşanan ekonomik sorunlar nedeniyle özellikle planlı bir şekilde büyümeyi amaçlayan firmaların her geçen gün hedeflerinden saptığı görülmektedir. KDV'nin yüzde 8'e düşmesinin bu sektör adına atılmış büyük bir adım olduğunu belirtmek isterim. Sektörünün bir üyesi olarak yeni meclisimizden sektöre yönelik olumlu adımlar atmasını dilemekteyim."

Sayı: 586 - Sayı'nın Kapağı