En eğlenceli patron: Sakder
Bursa iş dünyasının en renkli simalarından birisi, herhalde Galip Sakder'dir. Değil Bursa, Türkiye'nin herhangi bir kentinde yaşayıp da onun yaptığı oyuncaklara binmeyen, eğlenmeyen insan pek azdır. Kadın erkek hepimizin gülmesinde onun emeği vardır. Kültürpark'ta kurduğu lunaparklarla adeta bütünleşen ve çocukluğu buralardaki barakalarda geçen Sakder, bugün milyon dolarlara sahip hatırı sayılır bir işadamı. BTSO OSB'de yeni fabrikası ile üretimi artıran, lüks yat üretimine başlayan Galip Sakder'in başarı öyküsü, işiyle ilgili dünyadaki gelişmeleri izlemesi, sabır, ısrar ve insancıl olanı yakalamakla ilgili.
Galip Sakder, 1958 İzmir doğumlu. Lunapark ve oyuncakçılık işi aileden geliyor. Babası Ömer Sakder, yakın zamana kadar Bursa'da çocukların Oyuncakçı Dede olarak bildikleri bir isimdi. Galip Sakder, işleri gereği büyük şehirler arasında gezip dolaşan bir ailede yetişir. Sakder ailesi Türkiye'de ilk lunaparkı İzmir Fuarı'nda başlatır. İzmir Fuarı 1950'li yıllarda panayır halindedir. Sakder'ler ilk iş olarak fuarda fayton kiralama işi yapmış. Ardından at arabası kiralama işi. Fuara oyuncaklar İtalya'dan getiriliyormuş. Sakder, bisikletten de anladığı için ilk defa içinde motosikletin dönerek yükseldiği üstüvane diye bilinen fıçı şeklinde bir oyuncak kurar. Bu Türkiye'de bir ilktir.
İzmir Fuarı'ndaki faytonculuktan bugün Formula 1 araçlarına benzer modern oyuncaklara ulaşan öyküyü Sakder ile konuştuk.
Tank motorundan oyuncak
EKOhaber: Sayın Sakder, Türkiye'de eşi, rakibi olmayan bir iş yapıyorsunuz. Nasıl başladı?
Galip Sakder: İtalyanlar İzmir Fuarına çarpışan otolar getirmeye başladı. O zaman babam bunlardan numune satın aldı. Söküp motorlarına bakıyor, bunu nasıl yaparız diye. Bakıyorlar ki motorları, savaştan kalma tanklardan sökülme şarj motoru. Bu sistem uzun yıllar devam etti. Sonra teknoloji değişti. Şimdi özel bir motoru var. Dönme dolaplar, çarpışan otolar, bugi bugiler, kalkan uçaklar. Türkiye'de bütün lunaparklarda toplasan 6-7 çeşit oyuncak vardı. İzmir'den sonra Ankara'ya geçtik, Ankara, Bursa, İstanbul. 1955'te Bursa Parkı açılıyor, bir park da doğuda turne yapmaya gidiyor. Bursa'da Kültürpark, Ankara'da Gençlik Parkı, İstanbul'da da Yenikapı. Bir de doğu bölgesinde geçici olmak üzere 1970'li yıllara kadar böyle geldi.
EKOhaber: Eğitimi işe tercih mi ettiniz?
Galip Sakder: Ben İstanbul Acıbadem Koleji'ni bitirdim, ardından işe başladım. Üniversiteye gitmedim. Oyuncak işini seviyordum. Karavan içinde doğdum, karavan'da yaşıyorduk. Hayatımız oralarda geçti. Bursa'da lunapark, Emniyet Müdürü'nün evinin önünde iken, karavanımız vardı ve orada yatıyorduk. 1980'den sonra bir yangın çıktı, Karavanımız da yandı, eve taşınmak zorunda kaldık. Biz 4 kardeşiz. Okul zamanında bile gidip elektrikçide çalıştım. Aile şirketi olarak devam etti. Bursa'daki işte ortaklarımız vardı. Ben kardeşlerimden daha atağım galiba. İş olmayınca gider malzeme satardım. Değişik şeyler aradım. Mutlaka değişik şeyler yaratırdım.
EKOhaber: Yazları lunapark işletiyorsunuz, mevsimlik bir iş...
Galip Sakder: Yazları lunaparklarda çalışırken kışları yatardık. Yeni bir arayışa girdim ve otel ve eğlence yerlerinde küçük lunapark projeleri hazırladım. İlk kapalı lunaparkı Uludağ'daki otellerin içinde başlattım. Kışın Uludağ'da bu oyuncakları çalıştırırken yazın Kumla'ya göndermeye başladım ve bir potansiyel yakaladık. Ve yeni bir iş çıktı. Kapalı yerlerde lunapark... Sonra alışveriş merkezleri çıktı. İlk olarak sayın Hüseyin Özdilek'e gittim, Yalova Yolu üzerindeki mağazasını yapıyordu. Arkasından AS Merkez kuruldu. Türkiye'de kapalı sistemde çarpışan otoları ilk kez orada 1994'te kurduk. Olay patladı.
EKOhaber: Oyuncakların üretimine nasıl başladınız?
Galip Sakder: Eskiden oyuncakları İtalya'dan getiriyordum. Komple ithal. Tamirat ve tadilatını biz yapıyoruz. Babam sağdı. Dedim ki, biz hep yokluklarla neler yaptık, bunu yapamaz mıyız. Dönme dolaplar yapmışız. Beşevler Küçük Sanayi Sitesi'nde gittim 300 metrekare yer tuttum, 1993 yılında. Arkasından yetmedi, NOSAB'da 2 bin metrekare yer kiraladım. Arkasından, bir arsa alıp NOSAB'daki fabrikayı kurdum, ihracat başladı. İşler devam etti ve şu anda BTSO OSB'deki fabrikayı kurduk. Şu anda Türkiye genelinde 30'a yakın eğlence yerimiz var. Özdilek ve Sönmez grupları ile işlerimiz devam ediyor. Kısmet olursa Amerika'daki Orlando Fuarına, Ocak'ta Fransa'nın Nice kentinde oyuncak fuarına katılacağız. Türkiye'de iki fuara katılıyoruz. İstanbul'daki Perakende Fuarı ile Mutfak Araç Gereçleri Fuarı. Bu benim baba mesleğim, ama hep yenilikleri takip ederim. Mesela Amerika'da baktım fuarda bir firma havuzun içinde korsan gemisi gibi bir şey yapmış, polyesterden. Tekne konusunda çok meraklıyım. Dedim ki, ben bunu ağaçtan yapsam ne dersin. Tabi güldü. Sen Türkiye'de bunu nasıl yapacaksın? Türkiye'de ağaçtan teknelerin olduğunu düşünmüyor, hurdadan bir şey yapmaya çalıştığımı düşünüyor. Ona bir numune hazırlıyoruz. Dekor havuzu. Normal bir bahçeye polyester havuzların yerine. Sipariş gelmeye başladı.
EKOhaber: Bodrumda tekne üretme nereden çıktı?
Galip Sakder: Bir tekne yaptırmak istedim. Siparişi verdim. Bir yılda verecekleri tekneyi bana iki senede teslim ettiler, bir tekne yerine iki tekne parası ödettirdiler. Çok sinirlendim ve gittim tersaneyi satın aldım. Tersane parasını tekne yaparak ödedim. Borçları kapatınca, eşe dosta tekne yapmaya başladım. 7 ay önce ilk 24 metrelik tekneyi Almira Grubu'na verdim. Alaaddin Yazıcı'ya. 4 oda, salonu, mutfağı olan düzenli bir ev gibi. Geçtiğimiz bayramda ikinci 24 metrelik tekneyi yaptık. Son bir teknemiz satışa hazırlanıyor. Tekne pazarında benim için önemli olan İtalya pazarı.
EKOhaber: Tersanenin kapasitesi...
Galip Sakder: Tersanede aynı anda iki teknenin yapımı olabilir. İyi bir tekne 10-12 ay da sürebilir. Bunun satış fiyatı 600-750 bin Euro. Eş dost davası olduğundan biz fazla yüksek fiyat vermiyoruz. Aynı tekneler İtalya'da 900 bin Euro'dan aşağı değil.
EKOhaber: Türkiye'deki bütün lunapark ve starparkları siz mi işletiyorsunuz?
Galip Sakder: 30'a yakın alışveriş merkezinde işletmemiz var. Bunları biz işletiyoruz. Ayrıca anahtar teslimi yaptığımız işler var. Bursa Kültürpark'ı biz işletiyoruz. FSM Bulvarı, Kaplıkaya, Eskişehir'de, Bodrum'da 3 açık parkımız var. Özdilek'in Geçit ve Yalova mağazalarına birer lunapark kuracağız.
EKOhaber: Hiç merak ettiniz mi yılda kaç kişiyi eğlendiriyorsunuz?
Galip Sakder: Açtığımız yerlerde veya projeyi hazırlarken soruyoruz. "Bu işe kaç metrekare yer ayırıyorsun? Mesela 300 metrekare. Biz oraya 3 boyutlu olarak bir proje hazırlıyoruz. Kaç oyuncak olur, kaç dakikada kaç çocuk oynayabilir. Yatırımcıya bunları tek tek sunuyoruz. Mesela 20 kişilik bir oyuncak. Yarım saatte 6, bir saatte 12 seans yapar. 12 saatte 144 seans. Yani 2 bin 880 çocuk. Adam kaç lira kazanacağını bunlardan hesap ediyor. Tabi sonuçta herhalde milyonlarca insan eğleniyor. Çocuğu genci hatta anne babalar...
Bursa da büyüdü. Rahmetli babama oyuncakçı dede derlerdi. Bursa'da yaşayan bir insanın babamı tanımaması, görmemesi mümkün değil. İnsanlar Kültürpark'a girince mutlaka lunaparktan geçmek zorundaydılar. Şimdi teknoloji değişti. İnsanlar evine atari, play station aldılar, comodor, tedrisler aldılar. Ve oyun ihtiyaçlarını evlerinde, ardından da alışveriş merkezlerindeki oyuncaklarda karşılamaya başladılar. Eskiden sadece Kültürpark'ta lunapark vardı. Şimdi alışveriş merkezlerinin çoğunda bir eğlence kısmı var. Toplamda işler büyüdü. Değil Kültürpark'ta eşi dostu görmek, yoğunluktan evimizi bile aksatıyoruz.
EKOhaber: Parasız oyuncaklar, kaydıraklar vs. var onların maliyetini kim ödüyor?
Galip Sakder: Halka açık yerlerde çocuk kaydırakta oynuyor, gidiyor, ücretsiz. Ama yanına koyduğunuz paralı oyuncağın geliri onu telafi ediyor. Bu bir hizmet işi, insanda para yoksa zorla para alamazsın. Ama istifade etmek durumunda. Bizim yaptığımız yerlerde bu var. Eğer oyun parkını belediye kurmuşsa parasını veriyor, halk ücretsiz yararlanıyor. Ama bizim kurduklarımız genellikle polyester takımlar. Celal Beysel de mesela plastik oyuncaklar yapıyor.
EKOhaber: Bu bir iş. Heyecan nerede?
Galip Sakder: Belli oyuncaklar her kuşak için geçerli. Dönme dolaba çocukla birlikte anne babalar da biniyor... Babamızdan aşılanan bir şey. Heyecan duymazsam başarılı olamazdım. Çocuğu, büyüğü, insanları sevmek zorundasınız. Evimin bahçesi varsa gider domates ekerim. İki kızım var. Ufak tefek oyuncakları ben alır evde denerim. Fabrikada oyuncağa binince insanlar bana gülüyor.
Patronlar çarpışan arabada
EKOhaber: Büyükler de biniyor mu oyuncaklarınıza?
Galip Sakder: En son AS Merkez'deki yeri açarken sayın Cavit Çağları, milletvekillerimizi, Celal Sönmezi, herkesi çarpışan arabalara bindirdim. Gazeteciler önce yoktu, sonra geldiler, resim çektiler. 'Başkanlar çarpışıyor...' Faruk Çelik de vardı. Çok hoş bir manzara çıktı. İnsanlar resimleri görünce çocuklukları aklına geliyor. Cavit Bey'e, "kaç yıldır çarpışan arabalara binmiyorsun dedim, "30-40 yıl dedi.
EKOhaber: Çocuklar, gençler şimdi daha mı mutlu?
Galip Sakder: Eskiden insanlar daha rahattı. Lunaparka gelen bir aile 20-30 bilet alırdı. Öyle bir duruma geldi ki bakıyorum, aile daha lunaparka girmeden çocuklarıyla pazarlık yapmaya, başlıyor. Diyor ki, "oğlum, kızım sadece şu şu oyuncağa binersin tamam. İkiden fazla bilet alamam. Para yok. Elbette herşeyin bir maliyeti, bedeli var ama biz fiyatları en aşağıda tutmaya çalışıyoruz. İnsanlar sürekli kısıyor. As Merkez'i açtığımızda 10 paketi birden satıyorduk. Şimdi tekli jetonlar bile satmaya başladık. Kimse bir atlı karıncayı, dönme dolabı, çarpışan arabayı evinde kuramaz. Onun için de lunaparka gider. Hiçbir aile çocuğundan vazgeçmez, onu eğlendirmeye çalışır. Ama imkanları kısıtlandığı zaman olmuyor. Belli zamanda yerel yönetimlerle anlaşarak ücretsiz çalıştığımız da olur.
EKOhaber: Önce ithalatı kestiniz, sonra ihracata başladınız. Batılı rakipler buna kızmıyor mu?
Galip Sakder: İtalya'dan çok malzeme getirdik. Çok zorluklar yaşadık. Bir oyuncak almak için sabah biniyorum arabaya, 24 saat araba kullanarak, imkanlarımız da yoktu, Milano'ya gidiyorum. Otoban yok, yollar tehlikeli. Çok mücadele verdik. Bir de Türkiye fakir bir görüntü veriyordu. Peşin para vermezsen mal vermezlerdi, güven yoktu. Belli bir güven sağlandı, derken imalata başladık. 300 metrekare işyerinde ilk yaptığım oyuncakları Milano Fuarı'na götürdüm. Şaşırdılar. Diyelim onların benzer oyuncağı 50 bin mark ise ben 25 bin mark fiyat koymuşum. İsyan ettiler. Büyük tepkiler verdiler. Hatta Fransa'da fuara gitmiştik, sergileyeceğimiz 3 oyuncağımızı çaldılar, TIR'ımızı ortadan kaldırdılar. TIR'ı 15 gün sonra yol kenarında terkedilmiş olarak bulduk. Acayip milliyetçilikler var. Ama biz devam ettik. Daha hırslandık.
Tahta kasadan polyestere
EKOhaber: Oyuncaklar artık mühendislik harikası gibi karmaşık. Nasıl oluyor?
Galip Sakder: 1980 yılına kadar Avrupa'dan bir tek parçanın Türkiye'ye girmesi yasaktı. O zamanlar düşünün, 1980'e kadar hepsi Türkiye'de imal edilmiş. Bir kalıbı bulmak için ne çabalar veriliyor. Atlı karıncaları eskiden tahtalardan yapardık. Tahta kasalardan araba yapıyorduk. Biz okullu değil, de çekirdekten yetiştik. Şimdi artık şu makinenin şu parçasını bilgisayarda çiziyorsun. Tornacı anında onu çıkarıyor. Hepsinin hesapları var. Türkiye'de ilk CE belgeli oyuncak üreten firmasıyız. Dünyada bile bu ilklerden birisidir. CE Belgesi için Hollandalı bir firmaya gittiğimizde şaşırdılar. 25 kişiyiz. Bazı projeler yurt dışında çiziliyor. Bir oyuncağın üretilmesinde metal, sac, elektrik, elektronik, torna, boya, döşeme, resim hepsi var. Yok yok. alüminyum, ağaç, polyester, ağaç, kalıp... Kullandığımız malzemenin yüzde 80'i yerlidir. Ampul, kapşon gibi çok az parça ithaldir. Yeni oyuncaklar yaratıyoruz. Çocuk sektörü yeniliklere açık. Örümcek adam, ninja, aslan kral, pokemon, dünyada çocukların sevdiği ne varsa hemen onun oyuncaklarını çıkarıyoruz.
EKOhaber: Peki Nasrettin Hoca gibi yerli sembolleri denediniz mi?
Galip Sakder: Ben Hacivat Karagöz vs. için çok çalıştım. Ama yurt dışında satamıyorsunuz. Çocuklar sevmiyor. Mesela atı yapın, dünyanın her tarafında çocuklar biner. Ama bir Nasrettin Hocayı fuarlara götürdüm, insanlar baktı, "aa güzel, ilginç dediler, dönüp gittiler
EKOhaber: Galip Sakder'in hayali?
Galip Sakder: Hayallerimin çoğunu gerçekleştirdim. Ama Bursa'ya açık, yeşillikler içinde bir Disneyland yapma niyetim var. Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin'e projemi anlatıyorum. Aileleriyle çocukların yeşillikler içinde gezip dolaşabileceği bir park. Harikalar parkı, insanların hayal ürünlerinin olduğu bir park düşünüyorum. Nasrettin hocalar, figürler. Tekne işinde de hedefim Avrupa ve İtalya pazarına girmek.
EKOhaber: Banka kredisi kullanır mısınız?
Galip Sakder: Hayatım boyunca kredi ile işim olmadı. Allah muhtaç etmesin. Bu fabrika toplam 2,5 milyon Euro civarında. Bir çocuk arabasının maliyeti 4 bin Euro. Zamanında 124 marka otomobilin fiyatıydı. Şimdi ucuzladı. İmalat yapıp satmakta kar yok. İşletmelerim olmazsa ayakta duramam. Onların bakıp onarımını yapıyoruz. Zaman zaman kafa kafaya oyuncak. İşletmede en büyük sermayemiz kalıp. Bir oyuncak bir yığın parçadan oluyor. Her parçanın kalıbı var.
EKOhaber: Genç girişimcilere önerileriniz?
Galip Sakder: Herkes önce kendi işini çok sevmeli ve zamanını boş geçirmemeli. Eskiden ekmek aslanın ağzında denirdi. Şimdi aslanın ağzından karnına gitti. İşler çok zor ama gençler üzerine düşerek yaparlarsa başarırlar. Türk insanının başaramayacağı hiçbir şey yok. Ben Avrupa'da dolaşıyorum. Dünyanın her yerinde Türk insanının yaptığı güzel işleri görüyorum. Yıllardır "Türkler beceremez, Türkler oyuncaktan ne anlar diyorlardı. Şimdi oyuncağımı alıp satmaları çok hoşuma gidiyor, bizim için bir övünç kaynağı. Şimdi burada işletmelerle birlikte yazları 200 çalışanımız var.
EKOhaber: Başarınızın sırrı?
Galip Sakder: Hırslı ve inançlıyım. Babamdan aldığım bir terbiye var. Derdi ki, "Oğlum işinin başında ol ve doğru dürüst çalış. Bunlar bana ders oldu. Kendi çabam, içinde bulunduğum ortamlarda en iyisini yapmak. En güzeli, birinci sıra... Bursa Fan Kulübü Derneği'ne girdim, tek amacım Bursa'ya bir okul kazandırmaktı, başardık. Belli bir yere geldik, ama durmak yok. Burası büyüyecek, yabancı şirketlerle bir ortaklık olabilir. Ama kimsenin hegomonyasına girmeden. Zaten bir başarı elde etmişim.
Bursa iş dünyasının en renkli simalarından birisi, herhalde Galip Sakder'dir. Değil Bursa, Türkiye'nin herhangi bir kentinde yaşayıp da onun yaptığı oyuncaklara binmeyen, eğlenmeyen insan pek azdır. Kadın erkek hepimizin gülmesinde onun emeği vardır. Kültürpark'ta kurduğu lunaparklarla adeta bütünleşen ve çocukluğu buralardaki barakalarda geçen Sakder, bugün milyon dolarlara sahip hatırı sayılır bir işadamı. BTSO OSB'de yeni fabrikası ile üretimi artıran, lüks yat üretimine başlayan Galip Sakder'in başarı öyküsü, işiyle ilgili dünyadaki gelişmeleri izlemesi, sabır, ısrar ve insancıl olanı yakalamakla ilgili.
Galip Sakder, 1958 İzmir doğumlu. Lunapark ve oyuncakçılık işi aileden geliyor. Babası Ömer Sakder, yakın zamana kadar Bursa'da çocukların Oyuncakçı Dede olarak bildikleri bir isimdi. Galip Sakder, işleri gereği büyük şehirler arasında gezip dolaşan bir ailede yetişir. Sakder ailesi Türkiye'de ilk lunaparkı İzmir Fuarı'nda başlatır. İzmir Fuarı 1950'li yıllarda panayır halindedir. Sakder'ler ilk iş olarak fuarda fayton kiralama işi yapmış. Ardından at arabası kiralama işi. Fuara oyuncaklar İtalya'dan getiriliyormuş. Sakder, bisikletten de anladığı için ilk defa içinde motosikletin dönerek yükseldiği üstüvane diye bilinen fıçı şeklinde bir oyuncak kurar. Bu Türkiye'de bir ilktir.
İzmir Fuarı'ndaki faytonculuktan bugün Formula 1 araçlarına benzer modern oyuncaklara ulaşan öyküyü Sakder ile konuştuk.
Tank motorundan oyuncak
EKOhaber: Sayın Sakder, Türkiye'de eşi, rakibi olmayan bir iş yapıyorsunuz. Nasıl başladı?
Galip Sakder: İtalyanlar İzmir Fuarına çarpışan otolar getirmeye başladı. O zaman babam bunlardan numune satın aldı. Söküp motorlarına bakıyor, bunu nasıl yaparız diye. Bakıyorlar ki motorları, savaştan kalma tanklardan sökülme şarj motoru. Bu sistem uzun yıllar devam etti. Sonra teknoloji değişti. Şimdi özel bir motoru var. Dönme dolaplar, çarpışan otolar, bugi bugiler, kalkan uçaklar. Türkiye'de bütün lunaparklarda toplasan 6-7 çeşit oyuncak vardı. İzmir'den sonra Ankara'ya geçtik, Ankara, Bursa, İstanbul. 1955'te Bursa Parkı açılıyor, bir park da doğuda turne yapmaya gidiyor. Bursa'da Kültürpark, Ankara'da Gençlik Parkı, İstanbul'da da Yenikapı. Bir de doğu bölgesinde geçici olmak üzere 1970'li yıllara kadar böyle geldi.
EKOhaber: Eğitimi işe tercih mi ettiniz?
Galip Sakder: Ben İstanbul Acıbadem Koleji'ni bitirdim, ardından işe başladım. Üniversiteye gitmedim. Oyuncak işini seviyordum. Karavan içinde doğdum, karavan'da yaşıyorduk. Hayatımız oralarda geçti. Bursa'da lunapark, Emniyet Müdürü'nün evinin önünde iken, karavanımız vardı ve orada yatıyorduk. 1980'den sonra bir yangın çıktı, Karavanımız da yandı, eve taşınmak zorunda kaldık. Biz 4 kardeşiz. Okul zamanında bile gidip elektrikçide çalıştım. Aile şirketi olarak devam etti. Bursa'daki işte ortaklarımız vardı. Ben kardeşlerimden daha atağım galiba. İş olmayınca gider malzeme satardım. Değişik şeyler aradım. Mutlaka değişik şeyler yaratırdım.
EKOhaber: Yazları lunapark işletiyorsunuz, mevsimlik bir iş...
Galip Sakder: Yazları lunaparklarda çalışırken kışları yatardık. Yeni bir arayışa girdim ve otel ve eğlence yerlerinde küçük lunapark projeleri hazırladım. İlk kapalı lunaparkı Uludağ'daki otellerin içinde başlattım. Kışın Uludağ'da bu oyuncakları çalıştırırken yazın Kumla'ya göndermeye başladım ve bir potansiyel yakaladık. Ve yeni bir iş çıktı. Kapalı yerlerde lunapark... Sonra alışveriş merkezleri çıktı. İlk olarak sayın Hüseyin Özdilek'e gittim, Yalova Yolu üzerindeki mağazasını yapıyordu. Arkasından AS Merkez kuruldu. Türkiye'de kapalı sistemde çarpışan otoları ilk kez orada 1994'te kurduk. Olay patladı.
EKOhaber: Oyuncakların üretimine nasıl başladınız?
Galip Sakder: Eskiden oyuncakları İtalya'dan getiriyordum. Komple ithal. Tamirat ve tadilatını biz yapıyoruz. Babam sağdı. Dedim ki, biz hep yokluklarla neler yaptık, bunu yapamaz mıyız. Dönme dolaplar yapmışız. Beşevler Küçük Sanayi Sitesi'nde gittim 300 metrekare yer tuttum, 1993 yılında. Arkasından yetmedi, NOSAB'da 2 bin metrekare yer kiraladım. Arkasından, bir arsa alıp NOSAB'daki fabrikayı kurdum, ihracat başladı. İşler devam etti ve şu anda BTSO OSB'deki fabrikayı kurduk. Şu anda Türkiye genelinde 30'a yakın eğlence yerimiz var. Özdilek ve Sönmez grupları ile işlerimiz devam ediyor. Kısmet olursa Amerika'daki Orlando Fuarına, Ocak'ta Fransa'nın Nice kentinde oyuncak fuarına katılacağız. Türkiye'de iki fuara katılıyoruz. İstanbul'daki Perakende Fuarı ile Mutfak Araç Gereçleri Fuarı. Bu benim baba mesleğim, ama hep yenilikleri takip ederim. Mesela Amerika'da baktım fuarda bir firma havuzun içinde korsan gemisi gibi bir şey yapmış, polyesterden. Tekne konusunda çok meraklıyım. Dedim ki, ben bunu ağaçtan yapsam ne dersin. Tabi güldü. Sen Türkiye'de bunu nasıl yapacaksın? Türkiye'de ağaçtan teknelerin olduğunu düşünmüyor, hurdadan bir şey yapmaya çalıştığımı düşünüyor. Ona bir numune hazırlıyoruz. Dekor havuzu. Normal bir bahçeye polyester havuzların yerine. Sipariş gelmeye başladı.
EKOhaber: Bodrumda tekne üretme nereden çıktı?
Galip Sakder: Bir tekne yaptırmak istedim. Siparişi verdim. Bir yılda verecekleri tekneyi bana iki senede teslim ettiler, bir tekne yerine iki tekne parası ödettirdiler. Çok sinirlendim ve gittim tersaneyi satın aldım. Tersane parasını tekne yaparak ödedim. Borçları kapatınca, eşe dosta tekne yapmaya başladım. 7 ay önce ilk 24 metrelik tekneyi Almira Grubu'na verdim. Alaaddin Yazıcı'ya. 4 oda, salonu, mutfağı olan düzenli bir ev gibi. Geçtiğimiz bayramda ikinci 24 metrelik tekneyi yaptık. Son bir teknemiz satışa hazırlanıyor. Tekne pazarında benim için önemli olan İtalya pazarı.
EKOhaber: Tersanenin kapasitesi...
Galip Sakder: Tersanede aynı anda iki teknenin yapımı olabilir. İyi bir tekne 10-12 ay da sürebilir. Bunun satış fiyatı 600-750 bin Euro. Eş dost davası olduğundan biz fazla yüksek fiyat vermiyoruz. Aynı tekneler İtalya'da 900 bin Euro'dan aşağı değil.
EKOhaber: Türkiye'deki bütün lunapark ve starparkları siz mi işletiyorsunuz?
Galip Sakder: 30'a yakın alışveriş merkezinde işletmemiz var. Bunları biz işletiyoruz. Ayrıca anahtar teslimi yaptığımız işler var. Bursa Kültürpark'ı biz işletiyoruz. FSM Bulvarı, Kaplıkaya, Eskişehir'de, Bodrum'da 3 açık parkımız var. Özdilek'in Geçit ve Yalova mağazalarına birer lunapark kuracağız.
EKOhaber: Hiç merak ettiniz mi yılda kaç kişiyi eğlendiriyorsunuz?
Galip Sakder: Açtığımız yerlerde veya projeyi hazırlarken soruyoruz. "Bu işe kaç metrekare yer ayırıyorsun? Mesela 300 metrekare. Biz oraya 3 boyutlu olarak bir proje hazırlıyoruz. Kaç oyuncak olur, kaç dakikada kaç çocuk oynayabilir. Yatırımcıya bunları tek tek sunuyoruz. Mesela 20 kişilik bir oyuncak. Yarım saatte 6, bir saatte 12 seans yapar. 12 saatte 144 seans. Yani 2 bin 880 çocuk. Adam kaç lira kazanacağını bunlardan hesap ediyor. Tabi sonuçta herhalde milyonlarca insan eğleniyor. Çocuğu genci hatta anne babalar...
Bursa da büyüdü. Rahmetli babama oyuncakçı dede derlerdi. Bursa'da yaşayan bir insanın babamı tanımaması, görmemesi mümkün değil. İnsanlar Kültürpark'a girince mutlaka lunaparktan geçmek zorundaydılar. Şimdi teknoloji değişti. İnsanlar evine atari, play station aldılar, comodor, tedrisler aldılar. Ve oyun ihtiyaçlarını evlerinde, ardından da alışveriş merkezlerindeki oyuncaklarda karşılamaya başladılar. Eskiden sadece Kültürpark'ta lunapark vardı. Şimdi alışveriş merkezlerinin çoğunda bir eğlence kısmı var. Toplamda işler büyüdü. Değil Kültürpark'ta eşi dostu görmek, yoğunluktan evimizi bile aksatıyoruz.
EKOhaber: Parasız oyuncaklar, kaydıraklar vs. var onların maliyetini kim ödüyor?
Galip Sakder: Halka açık yerlerde çocuk kaydırakta oynuyor, gidiyor, ücretsiz. Ama yanına koyduğunuz paralı oyuncağın geliri onu telafi ediyor. Bu bir hizmet işi, insanda para yoksa zorla para alamazsın. Ama istifade etmek durumunda. Bizim yaptığımız yerlerde bu var. Eğer oyun parkını belediye kurmuşsa parasını veriyor, halk ücretsiz yararlanıyor. Ama bizim kurduklarımız genellikle polyester takımlar. Celal Beysel de mesela plastik oyuncaklar yapıyor.
EKOhaber: Bu bir iş. Heyecan nerede?
Galip Sakder: Belli oyuncaklar her kuşak için geçerli. Dönme dolaba çocukla birlikte anne babalar da biniyor... Babamızdan aşılanan bir şey. Heyecan duymazsam başarılı olamazdım. Çocuğu, büyüğü, insanları sevmek zorundasınız. Evimin bahçesi varsa gider domates ekerim. İki kızım var. Ufak tefek oyuncakları ben alır evde denerim. Fabrikada oyuncağa binince insanlar bana gülüyor.
Patronlar çarpışan arabada
EKOhaber: Büyükler de biniyor mu oyuncaklarınıza?
Galip Sakder: En son AS Merkez'deki yeri açarken sayın Cavit Çağları, milletvekillerimizi, Celal Sönmezi, herkesi çarpışan arabalara bindirdim. Gazeteciler önce yoktu, sonra geldiler, resim çektiler. 'Başkanlar çarpışıyor...' Faruk Çelik de vardı. Çok hoş bir manzara çıktı. İnsanlar resimleri görünce çocuklukları aklına geliyor. Cavit Bey'e, "kaç yıldır çarpışan arabalara binmiyorsun dedim, "30-40 yıl dedi.
EKOhaber: Çocuklar, gençler şimdi daha mı mutlu?
Galip Sakder: Eskiden insanlar daha rahattı. Lunaparka gelen bir aile 20-30 bilet alırdı. Öyle bir duruma geldi ki bakıyorum, aile daha lunaparka girmeden çocuklarıyla pazarlık yapmaya, başlıyor. Diyor ki, "oğlum, kızım sadece şu şu oyuncağa binersin tamam. İkiden fazla bilet alamam. Para yok. Elbette herşeyin bir maliyeti, bedeli var ama biz fiyatları en aşağıda tutmaya çalışıyoruz. İnsanlar sürekli kısıyor. As Merkez'i açtığımızda 10 paketi birden satıyorduk. Şimdi tekli jetonlar bile satmaya başladık. Kimse bir atlı karıncayı, dönme dolabı, çarpışan arabayı evinde kuramaz. Onun için de lunaparka gider. Hiçbir aile çocuğundan vazgeçmez, onu eğlendirmeye çalışır. Ama imkanları kısıtlandığı zaman olmuyor. Belli zamanda yerel yönetimlerle anlaşarak ücretsiz çalıştığımız da olur.
EKOhaber: Önce ithalatı kestiniz, sonra ihracata başladınız. Batılı rakipler buna kızmıyor mu?
Galip Sakder: İtalya'dan çok malzeme getirdik. Çok zorluklar yaşadık. Bir oyuncak almak için sabah biniyorum arabaya, 24 saat araba kullanarak, imkanlarımız da yoktu, Milano'ya gidiyorum. Otoban yok, yollar tehlikeli. Çok mücadele verdik. Bir de Türkiye fakir bir görüntü veriyordu. Peşin para vermezsen mal vermezlerdi, güven yoktu. Belli bir güven sağlandı, derken imalata başladık. 300 metrekare işyerinde ilk yaptığım oyuncakları Milano Fuarı'na götürdüm. Şaşırdılar. Diyelim onların benzer oyuncağı 50 bin mark ise ben 25 bin mark fiyat koymuşum. İsyan ettiler. Büyük tepkiler verdiler. Hatta Fransa'da fuara gitmiştik, sergileyeceğimiz 3 oyuncağımızı çaldılar, TIR'ımızı ortadan kaldırdılar. TIR'ı 15 gün sonra yol kenarında terkedilmiş olarak bulduk. Acayip milliyetçilikler var. Ama biz devam ettik. Daha hırslandık.
Tahta kasadan polyestere
EKOhaber: Oyuncaklar artık mühendislik harikası gibi karmaşık. Nasıl oluyor?
Galip Sakder: 1980 yılına kadar Avrupa'dan bir tek parçanın Türkiye'ye girmesi yasaktı. O zamanlar düşünün, 1980'e kadar hepsi Türkiye'de imal edilmiş. Bir kalıbı bulmak için ne çabalar veriliyor. Atlı karıncaları eskiden tahtalardan yapardık. Tahta kasalardan araba yapıyorduk. Biz okullu değil, de çekirdekten yetiştik. Şimdi artık şu makinenin şu parçasını bilgisayarda çiziyorsun. Tornacı anında onu çıkarıyor. Hepsinin hesapları var. Türkiye'de ilk CE belgeli oyuncak üreten firmasıyız. Dünyada bile bu ilklerden birisidir. CE Belgesi için Hollandalı bir firmaya gittiğimizde şaşırdılar. 25 kişiyiz. Bazı projeler yurt dışında çiziliyor. Bir oyuncağın üretilmesinde metal, sac, elektrik, elektronik, torna, boya, döşeme, resim hepsi var. Yok yok. alüminyum, ağaç, polyester, ağaç, kalıp... Kullandığımız malzemenin yüzde 80'i yerlidir. Ampul, kapşon gibi çok az parça ithaldir. Yeni oyuncaklar yaratıyoruz. Çocuk sektörü yeniliklere açık. Örümcek adam, ninja, aslan kral, pokemon, dünyada çocukların sevdiği ne varsa hemen onun oyuncaklarını çıkarıyoruz.
EKOhaber: Peki Nasrettin Hoca gibi yerli sembolleri denediniz mi?
Galip Sakder: Ben Hacivat Karagöz vs. için çok çalıştım. Ama yurt dışında satamıyorsunuz. Çocuklar sevmiyor. Mesela atı yapın, dünyanın her tarafında çocuklar biner. Ama bir Nasrettin Hocayı fuarlara götürdüm, insanlar baktı, "aa güzel, ilginç dediler, dönüp gittiler
EKOhaber: Galip Sakder'in hayali?
Galip Sakder: Hayallerimin çoğunu gerçekleştirdim. Ama Bursa'ya açık, yeşillikler içinde bir Disneyland yapma niyetim var. Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin'e projemi anlatıyorum. Aileleriyle çocukların yeşillikler içinde gezip dolaşabileceği bir park. Harikalar parkı, insanların hayal ürünlerinin olduğu bir park düşünüyorum. Nasrettin hocalar, figürler. Tekne işinde de hedefim Avrupa ve İtalya pazarına girmek.
EKOhaber: Banka kredisi kullanır mısınız?
Galip Sakder: Hayatım boyunca kredi ile işim olmadı. Allah muhtaç etmesin. Bu fabrika toplam 2,5 milyon Euro civarında. Bir çocuk arabasının maliyeti 4 bin Euro. Zamanında 124 marka otomobilin fiyatıydı. Şimdi ucuzladı. İmalat yapıp satmakta kar yok. İşletmelerim olmazsa ayakta duramam. Onların bakıp onarımını yapıyoruz. Zaman zaman kafa kafaya oyuncak. İşletmede en büyük sermayemiz kalıp. Bir oyuncak bir yığın parçadan oluyor. Her parçanın kalıbı var.
EKOhaber: Genç girişimcilere önerileriniz?
Galip Sakder: Herkes önce kendi işini çok sevmeli ve zamanını boş geçirmemeli. Eskiden ekmek aslanın ağzında denirdi. Şimdi aslanın ağzından karnına gitti. İşler çok zor ama gençler üzerine düşerek yaparlarsa başarırlar. Türk insanının başaramayacağı hiçbir şey yok. Ben Avrupa'da dolaşıyorum. Dünyanın her yerinde Türk insanının yaptığı güzel işleri görüyorum. Yıllardır "Türkler beceremez, Türkler oyuncaktan ne anlar diyorlardı. Şimdi oyuncağımı alıp satmaları çok hoşuma gidiyor, bizim için bir övünç kaynağı. Şimdi burada işletmelerle birlikte yazları 200 çalışanımız var.
EKOhaber: Başarınızın sırrı?
Galip Sakder: Hırslı ve inançlıyım. Babamdan aldığım bir terbiye var. Derdi ki, "Oğlum işinin başında ol ve doğru dürüst çalış. Bunlar bana ders oldu. Kendi çabam, içinde bulunduğum ortamlarda en iyisini yapmak. En güzeli, birinci sıra... Bursa Fan Kulübü Derneği'ne girdim, tek amacım Bursa'ya bir okul kazandırmaktı, başardık. Belli bir yere geldik, ama durmak yok. Burası büyüyecek, yabancı şirketlerle bir ortaklık olabilir. Ama kimsenin hegomonyasına girmeden. Zaten bir başarı elde etmişim.
Sayı: 602 - Sayı'nın Kapağı