Dünya Simge Groupu takip ediyor

Geliştirdiği ürünlerle sektöründe yeniliklerin öncüsü olmayı başaran Simge Group, alanında çığır açan makineleriyle tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başarıyor.


MUADİLİMİZ YOK
Ülkemize bir marka kazandırabilmek için gecemizi gündüzümüze katarak çalışmaya devam ediyoruz. Bugün dünyada olmayan şeyleri insanlığa takdim etmenin gururunu yaşıyoruz. AR-GE çalışmalarını aralıksız sürdürüyoruz ve yepyeni buluşlarla geliştirdiğimiz teknolojinin dünyada bir eşi benzeri yok. Dünya bizden teknoloji almak için sıraya girsin istiyoruz.
Şu an Rusyayla bir sözleşme bitirmek üzereyiz, Moskovanın en büyük müteahitlerinden birine dünyanın en büyük teknolojiye sahip tesislerini kuruyoruz. Rusyanın iklim şartlarına göre asfalt tesisi kuramıyorlar, 10 senedir bunun üzerinde çalışıyorduk. Bunu başarmak bizim için çok önemli bir kapıyı aralayacak.





Simge Group bünyesindeki E-MAK tarafından üretilen Simge Challenger, Ratech ve Green Type plentleri çevre koruyucu özelliği ve kalitesi açısından dünyadaki en mükemmel plentler arasında yer alıyor. Asfaltta kullanılan agregayı çevreci biçimde hazırlayan Challenger ve eski asfaltların yollardan kazındıktan sonra yaklaşık yüzde 100 geri kazanımını sağlayan Ratech adını taşıyan makineleriyle sektördeki başarısını tescilleyen Simge Group, gelinen noktada kurucusu Nezir Gencer ve oğlu Emre Gencer yönetimiyle başarıdan başarıya konuşuyor. Karayolları Müdürlüğü bünyesinde Vanda çalışırken hurdalıktan topladığı parçalarla asfalt makinesi üreten Nezir Gencerin görevinden istifa edip, bu alanda kendi şirketini kurmasıyla başlayan başarı öyküsü, Türkiyede eşsiz, dünyada ise aranılan markaları bünyesinde bulunduran Simge Groupu anlatıyor. Odasının hemen yanında kurduğu Ar-Ge departmanı Nezir Gencerin bir anlamda paradan çok markaya verdiği önemi temsil ediyor.
Geliştirdiği Challenger adlı çevreci taş kırma ve Ratech adlı asfalt geri kazanım tesisleriyle sektörün en önemli fuarı olan Baumada dünya devlerine meydan okuyan Simge Groupun kurucusu Nezir Gencer ile bu önemli başarıyı konuştuk.
Çok küçük yaşlardan beri üretken bir yapıya sahip olduğunu belirterek söze başlayan Gencer, 12 yaşında Adilcevazın tek fotoğrafçısı olduğunu söyledi. Elektriğin bulunmadığı Adilcevazda gaz yağı ile çalışan bir lüks lambası bir gaz tenekesi ve bir vita yağı kutusundan istifade ederek yaptığı aparatla fotoğrafları tab ettiğini anlatan Gencer, Simge Groupun öyküsünü ise şu cümlelerle anlattı:
"Ben makine yüksek teknikeriyim. Bitlis doğumluyum. 1976da Tatvanda Karayollarında çalışırken, asfalt makinelerine kafayı taktım. Kışın bitmesi ve buzların çözülmesi ile birlikte sathi kaplama asfalt yollarda oyuluyordu. Açılan küçük çukurlar üzerinden geçen trafiğin etkisi ile giderek büyüyordu. Bu yolları onaracak ve adına road mix dediğimiz malzemeyi ancak Temmuz ve Ağustos sıcağında üretebiliyorduk. O zamana kadar da kış aylarında açılan delikler kocaman bir çukura dönüşüyordu. Yani her iki yılda bir sathi kaplama asfaltların yenilenmesi gerekiyordu. İlkbahar aylarında asfalt üretebilmek için sıcak asfalt üreten asfalt plentlerine ihtiyaç vardı. Ben o zamana kadar asfalt plenti denen makineyi hiç görmemiştim. Ama hayal ediyordum. Yerlisini yapamaz mıyım diye düşünürdüm. Tatvan da Vangölünde çalışan gemileri üreten Denizcilik Bankasına ait bir tersane vardı. Önce o tersanenin bu iş için çok büyük bir şans olduğunu düşündüm. Onlarla çok samimi ilişkiler kurmuştuk. Küçük yerlerde bu dostluklar ister istemez oluşuyor. Onlar bizim yollarımızın çok kötü olduğunu söylüyorlardı. Bir gün ben de onlara hadi siz de parmağınızı taşın altına koyun ve sizin bu imkanlarımızdan yararlanarak bir asfalt plenti yapmama yardımcı olun dedim. Fabrikadaki makinelerini kullanmak için izin verdiler, ben de Van Karayolları Bölge Müdürümün iznini alarak, Türkiyedeki devlete ait hurdalıkları gezdim. Bulduğum hurda makine ve damperli kamyon parçalarını topladım. Karayollarında çalışan usta arkadaşlarımla dört ay çalışarak o güne kadar üretilmiş asfalt plentlerine hiç benzemeyen ve saatte bir kamyon yama malzemesi üreten asfalt plentini yapmayı başardık. Bu makinemiz kış aylarında bile çalışıyordu ve küçük çukurları anında onarabiliyorduk. Komşu karayolları bölgelerinden sık sık bu makineyi görmeye gelenler oluyordu. Gerek Bölge Müdürüm gerek mesai arkadaşlarım çok mutlu olmuştuk. Ama biz bu mutluluğumuzun tüm ülkede yayılmasını beklerken olay farklı bir hal aldı. O dönemde Ankaradan bir genel müdür yardımcısı gönderildi. Çağırdı beni hemen sök bu makineyi, parçaları da aldığın hurdalıklara at dedi. Ben övgü beklerken, iyi bir azar işittim. Tabii moralim bozuldu. Burada çalışamam deyip, Bursaya tayinimi istedim. Kısa süre sonra da Karayollarından istifa ettim. Özel sektöre önce en bildiğim işten, yol inşaatından girdim. 1977 yılında Simge İnşaatı kurdum. Akabinde Simgemat ve E-Makı kurdum ve 1992 yılında ilk asfalt makinesini ürettim. Bu makineyi üretirken kendi E-MAK şirketimize ait küçük sanayi sitesinde 100 metrekare bir atölyemiz vardı. Burada sadece bir torna tezgahı ve bir iki de kaynak makinemiz vardı. Ama Bursa sanayi sektörü için her türlü imkana sahip bir şehirdi. Buradan her türlü yan desteği alabildim. Bu sayede yaptığımız ilk asfalt plenti çok başarılı oldu. Bu ürünümüzü dünyaya tanıtmak hayalimiz olmuştu. Çünkü bu ürünümüz başka bir makinenin kopyası değildi, çok farklı özellikleri vardı ve çok farklı bir çalışma sistemine sahipti.
Bunu tanıtmak için en uygun yer dünyanın en büyük fuarı olan ve 3 yılda bir Münihte düzenlenen Bauma Fuarıydı. Ama bizim için bu bir hayaldi. İlk başta ülkemize oldukça uzak bir yerde, çok pahalı ve her isteyenin katılamayacağı bir fuardı. Çünkü yıllardır yapılan bu fuarda yerler adeta kullanıcıların zilliyetine geçmiş. Bizim de en az 500 metrekare bir alana ihtiyacımız vardı. Bunu bulmanın zorluğu bir yana, makinelerimizin oraya taşınması ayrı problem, bir plenti şov amaçlı kurulması ayrı problem, plentimizin tüm ünitelerinin çalışma prensiplerinin en az dört dilde katalogların hazırlanması ayrı problem, potansiyel müşterilerin bulunması davet edilmesi ağırlanması, hepsi tek tek problem. Ama esas önemli olan satış ve tanıtım elemanları temin etmekti. En azından hem bu sektörü tanıyan, teknik konuda bilgisi olan, pazarlama konusunda yetenekli en önemlisi de Almanca, İngilizce, Fransızca, Rusça gibi dillerden en az birisini çok iyi bilen, satış ve tanıtım konusunda tecrübesi olan elemanlar bulmak gerekiyordu. Ayrıca sadece bu fuarda çalışacak elemanların firmamıza karşın sadakatinin sağlanması ise başlı başına zor bir konu.
Bu zorluklar saymakla bitmez. İlk defa katılacağımız bu fuar için her şeyi göze aldık. Fuardan tam iki yıl önce 500 metrekare bir yer bulmak için de müracaatımızı yaptık. Çalışacak personelin bir kısmını kendi içimizdeki mühendis mesai arkadaşlarımızdan, bir kısmını Almanyada yaşayan ve iyi eğitim almış mühendis vatandaşlarımızdan, Rusyadan iki, Bulgaristandan iki, Kosovadan bir kişi tedarik ederek bir kadro oluşturduk. Bu kadro yu Bursada fuar öncesi 15 gün eğitime tabi tuttuk. Bu sayede hepsi de tıpkı maça çıkacak futbolcular gibi işe konsantre oldular.
Sergileyeceğimiz makinelerimizi oraya 18 TIR ile taşıdık. Büyük güçlüklerle Almanya hükümetinden çalışma izni aldığımız montaj elemanlarımızla, makinelerimizin fuar alanında montaj işlemi tamamlandı. Bu işleri buz gibi bir havada ve kar altında yaptık. Fuara ziyaret için gelecek misafirleri ağırlamak için Türk mutfağımızı ve aşçılarımızı dahi götürmüştük. Bauma gibi devlerin ortamını anlatmak için belki de 400 sayfalık bir kitap yazmak gerekir. Çünkü çok ağır rekabet stratejileri ile başa çıkmak kolay değil. Rakiplerimiz Türkiyeden böyle bir eylem umut etmedikleri için bu da nerden çıktı? diye akıl almaz önlemler almaya kalktıklarını hayretler içerisinde gözlemledik.
İlk olarak 1998de Baumaya ziyaretçi olarak gitmiştim. Elimdeki fotoğraf makinesiyle korka korka ilgimi çeken fotoğraflar çekmiştim. Bugün Bauma 2013 ün en büyük standlarından birine sahip olan firmamıza ziyarete gelen batılıların ellerindeki fotoğraf makineleri ile benim makinelerimdeki detayları fotoğraflamaya çalışmaları beni çok gururlandırıyor. Şimdi de büyük bir gayret içinde 2016 Bauma Fuarı hazırlıklarını yapıyoruz.
FUARA DAMGAMIZI
VURDUK
Bauma 2004 ve 2007 agregayı kapalı sistemde tane büyüklüğü ve oranlarını kontrol ederek tam asfalta katma aşamasında kırıp eleyen Challenger makinemizle boy gösterdik. Çevreye hiç toz salmayan ve normal asfalt tesislerine oranla yüzde 50 daha az enerji kullanan buluşumuzu 2008 Kopenhakda yapılan Avrupa Asfalt Birliğinin kongresinde sunduk. Buluşumuz, 804 bildiri arasından sunum hakkı kazanan 4 bildiri içerisine girdi ve dünyada bu kongreye katılan konunun otoriteleri içerisinde en büyük ilgiyi gördü. Ve bu kongreden sonra artık ülkemizde dünyaya teknoloji yaratan bir konuma gelmişti.
2013te ise sökülen asfaltın işlendikten sonra kullanılabilir olan miktarının yüzde 100ünün yeniden kazanılmasını sağlayan Ratechi dünyanın beğenisine sunduk. Bilinen teknolojilerin pratikte yaşadığı kısıtlama ve zorlukları aşan Ratechi geliştirirken TÜBİTAKtan destek aldık. Örneğin İstanbulda yollar elden geçirilirken yılda 500 bin ton asfalt yaşlandığı ya da yorulduğu için kazınıyor ve atık haline dönüşüyor. Bunu 20 tonluk kamyonlara koysanız 25 bin kamyon eder. Bunun bir de bertaraf edilmesi sorunu ortaya çıkıyor. İşte bizim yeni geliştirdiğimiz Ratech, atık haline gelen eski asfaltın tümüyle yeniden dönüşümüne imkân sağlıyor.
DÜNYANIN GÖZÜ
ÜZERİMİZDE
Münihte her 3 yılda bir tekrarlanan Bauma Fuarına katılmak için harcanan para dışında 3 yıl Ar-Ge departmanımızın zamanının büyük bir kısmını çalar. Çünkü bu fuar inşaat ve maden makinelerinin sergilendiği en büyük ve en masraflı fuardır. Bu fuarda her ne kadar firmalar yarışıyor gibi gözükse de aslında ülkelerin yarışması ve bir güç gösterisidir. Gelişmiş ülkeler, gelişmemiş olanlara en akla gelmeyen teknolojik şovları yaparlar. Ürünlerinin katma değerini artırıp dünyaya pazarlamanın kapılarını açarlar. Hani sporda olimpiyatlar olur ya işte bu fuarlar da bir sanayi olimpiyatıdır. Gelişmiş ülkelerin gerek yazılı basını gerek görsel medyası bu fuarları adım adım takip eder ve en yakın desteği sağlar. 500 bin metrekarelik açık alana yayılan ve üç yılda bir düzenlenen Bauma Fuarında yer almak için teknoloji geliştirmek önemlidir. Biz de bunu başaran önemli bir Türk markasıyız.
Dünya üzerinde sektöre yön veren bir yapıya sahibiz. O nedenle herkesin gözü bizim üzerimizde. 2004 Bauma Fuarına 18 tır, 2007 Fuarına 28 tır, 2010 fuarına 40 tır, 2013 fuarına ise tam 60 tır makine ile katıldık. Bu fuara yaptığımız harcama 1 milyon avroyu tuttu. Devletten fuar desteği olarak sadece 50 bin dolar alabildik. Daha büyük destek alabilmemiz için Ekonomi Bakanlığımızdan Türk Quality belgesi alabilmek için yaklaşık 8 aydır ciddi bir eğitim yoğunluğu ile çalışıyoruz.
TÜRKİYE
AVRUPANIN
YERİNİ ALACAK
Ülkemizin kalkınması için teknolojik gelişmelerin de sportif aktiviteler kadar dikkat çekici olması ve medyamız tarafından desteklenmesi gerekir. Sporcuları ve sanatçıları nasıl takip edip ilgileniyorsak bu tür mucitlik işleri yürüten ve başarı sağlayan kişi veya firmalar da takip edilmelidir.
Spor olimpiyatlarını basınımız sonuna kadar takip ediyorsa Bauma Fuarı gibi fuarları da aynı şekilde takip etmelidir.
Çünkü bunlar da birer sanayi olimpiyatıdır. Bu fuarda ülkemiz adına başarı sağlayan firmalar da sanayinin oyuncularıdır. Bunlar desteklendiği taktirde sanayimiz desteklenmiş olacaktır. Türkiye dünyadaki en çalışkan ülkeler arasında, ama ürettiğimiz ürünler marka değeri olmadığı için, başkaların sattığı ürünlerin onda bir fiyatına satılıyor. Ben ülkemin bir dünya markası olması yönünde çok büyük fedakarlıklar ve çok büyük mücadeleler verdim.
Marka olabilmek için bunun gerekliliğine inanıyorum. TUBİTAKın son yıllardaki sanayicilere ve KOBİlere vermiş olduğu destek, çok faydalı. Biliyorum ülkemiz kalkındıkça bu destekler daha çok artacak. Kesinlikle eminim ki Avrupa devrini tamamlamıştır ve Türkiye Avrupanın yerini kısa bir zamanda alacaktır.
BU SEKTÖRDE
DÜNYADA BIR ILK
GERÇEKLEŞTİ
Dünyada üretilen makine ve tesisler içerisinde test edilmesi en zor tesislerden birisi de asfalt plentleridir. Bu makinelerin üretildikleri fabrikalarda test edilmeleri imkansızdır. Bunlar bacaklı sanayi türünde makinelerdir. Çalışmaları için çok özel "gayri sıhhi müessese sınıfı tesislerin sahip olması gereken alanlara ihtiyaç vardır. Bir günlük bir test yapmak için binlerce ton agregaya, elli ton cıvarında bitüme ihtiyaç vardır.
Bu kadar agrega ve bitümden elde edilen asfaltın bir yerde de kullanılması gerekir. İşte bu imkan tüm dünyada sadece Simge Group şirketi olan E-MAK A.Ş de mevcuttur. İşte bu alanlarına sahip AR-GE çalışmalarına büyük önem verilen E-MAK bünyesinde üretilen çeşitli plentler Türkiyenin yanı sıra dünya pazarlarında da yerini aldı. Simge Group bünyesinde faaliyet gösteren şirketlerden Simge-Mat, Simge Kocafalt ve Simge İzfalt ise yılda toplam 2 milyon ton agrega, 1 milyon ton asfalt üretimi ve uygulaması yapıyor.
Simge Group bünyesindeki Simge Yakpa ve Simge-Mak şirketleri de lojistik ve pazarlama alanlarında faaliyet gösteriyor.

Sayı: 968 - Sayı'nın Kapağı