Röportaj:
Nagihan GÖRKEN
Fotoğraflar:
Erdinç ALTUN
Mutfak sektörünün kutup yıldızı olma mottosuyla her zaman ilkleri gerçekleştiren ve önder olan İnoksan, Vehbi Varlık'ın en büyük hayali. Yıllar içerisinde hayalini daha da büyüten Varlık, şirketin bünyesindeki Ar-Ge Merkezi ile yerli üretimi dünya pazarlarıyla buluşturmaya devam ediyor.
Genç yaşta baba olan Varlık, İnoksan ile birlikte çocukları Emre ve Görkem Varlık'ı da büyütmüş. Çocuklarının eğitimine önem veren Varlık, onların İnoksan bayrağını geleceğe taşıyacaklarına inanıyor, onlara güveniyor ve onların şirkete sağladıkları katkılarla da gurur duyuyor. Herkesin bir hayatı olduğunu ve birinci önceliğin mutlu olmak olduğunu ifade eden Vehbi Varlık, çocuklarına her zaman kendi hayatlarının direksiyonunu kendilerinin kullanmasını öğütlüyor. Emre ve Görkem Varlık ise babalarını, kendilerinin kutup yıldızı olarak nitelendiriyor.
Endüstriyel mutfak sektöründe iş hayatına atılma fikri nereden geldi? İnoksan'ın temelleri nasıl atıldı?
Vehbi Varlık: İstanbul'da öğrencilik yıllarımda gece üniversitede okuyup gündüz çalışmak zorundaydım. Tesadüfen bir ilan sonucu, o zaman (1970'li yıllar) Türkiye'nin en iyi kuruluşu İntergaz Mutfak Sanayi firmasında çalışmaya başladım. Orada kendimi buldum. Daha önce birkaç işte çalışmıştım ama İntergaz'da bir işi projelendirmek, üretmek, monte etmek, çalışanları yönetmek, bir tesisin açılışını yapmak gibi aldığım sorumluluklar beni çok heyecanlandırdı ve bu işi çok sevdim.
Uzun yıllar orada çalıştım ve bu işte piştim. Sonunda Anadolu'daki ilk mutfak sanayisini kurmak hedefiyle yola çıktım; ki İntergaz bana işletmenin devrini teklif etmişti. Buna rağmen hayalimi gerçekleştirmek için Bursa'ya döndüm. Böylece Bursa'da denize bir taş attık ve halka halka önce Bursa ve çevresine, ardından Türkiye'ye derken yurtdışına kadar yayıldık. Hedefimiz hep Anadolu'daki ilk mutfak sanayisini kurmanın yanı sıra sektördeki ilkleri gerçekleştirmekti. O zamanlar üretilen çok az ürün vardı ve çoğu merdiven altı işletme şeklindeydi. Mutfak sektöründe ithal edilen ne ürün varsa onları yerli üretim hedefiyle imal etmeye çalıştık, çalışıyoruz.
Ailede başka
girişimci var mı?
Vehbi Varlık: Babam Kosova'da nakliyecilik işi yaparmış. Ailem Kosova'daki iyi şartları geride bırakıp, bir bavul ve 5 çocukla Bursa'ya göç etmiş. Bursa'ya gelince yaşadığımız sıkıntılar nedeniyle çocukluktan itibaren mecburen girişimci olduk. Yani simit satmaktan tutun da her türlü işi yaptık o yıllarda. Okul dönemlerinde muhakkak çeşitli işlerde çalıştık. Benden sonra kardeşimin, oğlumun ve kızımın da çeşitli girişimleri oldu. Kısacası girişimcilik bizim genlerimizde var.
Girişimci olmak
günümüzde mi yoksa
sizin işe atıldığınız
yıllarda mı daha
zor / zordu?
Vehbi Varlık: Bizim işe atıldığımız yıllarda hem girişimci sayısı çok azdı, hem de o yıllar çok sıkıntılıydı. Şimdi ise girişimci olmak için çok fırsat var; girişimcilik kursları ve devlet teşvikleri gibi...
Yeter ki istek olsun.
Ürettiğiniz ürünler arasında bir sıralama yapmanızı istesek, ilk üçe hangi ürünleri hangi özellikleri nedeniyle koyardınız?
Vehbi Varlık: Bu işi yaparken bizi hep heyecanlandıran kendimizle yarışmaktı. Amacımız Türkiye'de ve sektörde olmayan ürünleri yapmaktı. Bu anlamda ilk sıraya konveksiyonlu, kombi fırınları koyarım. Türkiye'de ilk defa bu fırınları İnoksan yaptı ve ihraç etti. Dünyada bu fırınları en iyi üreten bir firma var ve biz o rakibimizle yarışıyoruz. İkinci sıra için döner ocağımızı söyleyebilirim. Bu ürünün patenti bize ait. Türk döneri meşhurdu ama pazarda Türk döner ocağı diye bir ürün yoktu. Ürünümüzü tamamen milli duygularla yaptık. Dünya fuarlarında bu ürünümüzü lanse ettik. Üçüncü sıraya da açık büfe servis hatlarını koyarım. Tasarım ve yaratıcılığı yansıtan mobilya-dekorasyon paslanmaz çelik karışımı bir ürün. Bu üç ürünümüzü özellikleri nedeniyle önemsiyorum.
Ar-Ge çalışmaları
şirketinizde önemli
bir yerde. Bu konuda
önümüzdeki süreçte
ne gibi projeleriniz var?
Vehbi Varlık: 2017 yılında Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge merkezimiz tescillendi. Yaklaşık 30 arkadaşımız bu merkezde çalışıyor. Her zaman sektörümüzde önder ve örnek olmak hedefiyle çalışıyoruz. Bir taraftan mevcut ürünlerin çıtasını yukarıya çekerken, diğer taraftan da üretilmeyen ve katma değeri yüksek olan ürünleri ortaya koymayı amaçlıyoruz. Tasarım ekibimiz var. Şu anda Ar-Ge anlamında 10'a yakın projemiz var bazıları yıllara yayılacak türden. Öncelik sırasına koyup, hedeflerle ilerliyoruz.
İş hayatına dair bir
ritüeliniz, uğurunuz
var mı?
Vehbi Varlık: En önemli olaylar öncesinde evde mutlaka bol dualı tören vardır. İş yerine muhakkak dua ederek girerim. Hatta anlaşmaları imzalarken bile o duaları tekrarlarım. Yani dua etmek özellikle de önemli günlerde benim için bir gelenek. Bunun yanı sıra eve ve iş yerine girerken, arabaya binerken besmele ile girmeye gayret gösteririm.
Kaç yaşında baba oldunuz? Neler hissettiniz çocuğunuzu kucağınıza aldığınızda?
Vehbi Varlık: Herkese akıl verdiğim: "35-40'lı yaşlardan önce evlenmeyin; olgunlaşın, para biriktirin ondan sonra evlenin. Böylece eşinizle daha mutlu günler geçirirsiniz dediğim günlerde, ben kendi sözlerimin aksine üniversite öğrencisiyken evlendim ve 23 yaşında baba oldum. Bir yandan okuyor, bir yandan da çalışıyordum. Hem eş olmayı, hem öğrenciliği, hem de baba olmayı aynı anda yürüttüm. Dolayısıyla çocuklarıma fazla zaman ayıramadım. Daha çok hafta sonlarında iç içe olabiliyorduk. Baba olmak elbette büyük mutluluk, ancak planladığımdan önce olmuştu. Öte yandan zaten hayatımızda her şey hep erken gerçekleşti. Babalık, insana büyük sorumluluk yüklüyor.
Hayata bakış açınız
baba olunca nasıl
değişti?
Vehbi Varlık: İster istemez değişiyor. Ev ve iş dengesini sağlamak zorunda kalıyorsunuz. Aile sorumluluğunu üstleniyorsunuz; çocuklarınızın eğitimine ve geleceğine önem veriyorsunuz.
İş hayatı yoğun malum, çocuklarınıza zaman ayırabildiniz mi yeterince?
Bu konuda hiç
pişmanlıklarınız var mı?
Vehbi Varlık:
Maalesef! Bu en büyük üzüntülerimden biri. Çocuklarıma ayırmam gereken zamanı ayıramadım. İş sorumluluğu beni babalık sorumluluğundan hep alıkoydu. Sürekli seyahat ediyordum, yoğun bir iş tempom vardı. Keşke o dönemlerde bu kadar yoğun olmasaydım. Üniversite öğrencisiyken babaydım ve akşamları okula gidiyordum. Gece saat on birde eve geliyordum. İşte bu tempoda ne kadar çocuğu için bir şeyler yaptınız mı?
Vehbi Varlık: Yani ne kadar istesem de bu çok mümkün olamadı. Çünkü hep yoğun geçti hayatım. O yüzden de gençlere hep şunu tavsiye ediyorum; aşırı hırs ve sorumluluklarla kendinize yüklenmeyin. Aile, eş ve çocuklar çok önemli. Her şey zamanında güzel oluyor.
Kız ve erkek babası olmak arasında bir fark var mı? Yoksa ikisinin de farklı heyecanları mı var?
Vehbi Varlık: Tabii ki ikisinin de farklı heyecanları var. Ama ben kızım Görkem'i de hep erkek gibi yetiştirmeye gayret ettim. Erkek egemen bir toplumda kız çocukları çok narin oluyor. Bazen eve ağlayarak gelirdi. Ona, Seni kimse ağlatamamalı' derdim. Mücadele etmesi gerektiğini söylerdim. Onu güçlü olmaya ve hakkını savunmaya yönlendirdim. Erkek çocuk sahibi olmak bizleri gururlandırdı, çünkü biz ailede öyle gördük. O yüzden de erkek çocuklarını hep aile lideri olacakmış gibi yetiştirmeye gayret ettik. Elbette günümüzün şartları değişti. İkisi de benim için eşdeğerdeler ve ikisini de aynı duygularla yetiştiriyoruz. Onların topluma faydalı, örnek ve önder insanlar olmaları için eğitimlerine önem verdik.
Hayata dair çocuklarınıza öğüdünüz ne oluyor?
Vehbi Varlık: Herkesin bir tane hayatı var; bunu en iyi şekilde değerlendirmelerini istiyorum. Bunun için öncelikle kendilerini beslemeleri lazım; hem sağlık anlamında, hem de bilgi anlamında. Birinci öncelikleri mutlu olmak olsun. Maddiyat aslında ikinci sırada; yani hayatlarını rahat ettirecek kadar olmalı. Fakat bazen ülkenin şartları bu öncelikleri değiştirebiliyor, ama önemli olan bu dengeyi kurabilmek. Kendi hayatlarının direksiyonunu kullanmalarını tavsiye ediyorum.
Çocuklarınızla ilgili unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Vehbi Varlık: İsviçre-Liechtenstein'a kayak yapmaya gitmiştik. Sıkıntılı bir yolculuk yapmıştık. Gece yarısı varmıştık. Otellerde yer yoktu, öyle bir hengame içinde bulduk kendimizi. Emre o zaman 13 yaşındaydı. Biz perişan olmuştuk ama Emre'nin oradaki dayanıklılığı, sabrı, İngilizcesiyle bize yardımcı olmaya çalışması, olgunluğu oldukça şaşırtmıştı beni. Yine ertesi gün Emre çok zor olan o pistte kayakla gayet iyi kaymıştı. Kayaktaki bu ustalığını görmek beni gururlandırmıştı. Kızım Görkem ile de bir Amerika seyahatini hatırlıyorum.Görkem, gezilecek yerler, en iyi restoranlar vb. konularında çok iyiydi ve bizi VIP misafirler gibi ağırlardı. Bunu görünce kızımın büyüdüğünü kabullendim. Özellikle organizasyon ve iletişimdeki becerisi bende onun yurtdışında ekmeğini taştan çıkaracağına dair bir kanaat oluşturdu.
Yine Görkem küçükken onunla tatile gitmiştik. Tüm tatil köyündeki konuklarla iletişim kurmuştu, herkes onunla ilgileniyordu. Bu da beni çok şaşırtmıştı. Hatta biz onun sayesinde rahat ederdik, çünkü onu tanıyanlar bize iyi davranıyordu. Oğlumun da kızımın da iletişim becerilerinin iyi olması beni mutlu ediyor. Yurtiçinde ve yurtdışında iyi eğitim aldıktan sonra; her ikisinin de İnoksan'da uzun yıllardır çalışarak çıraklık, kalfalık ve ustalık yolunda çok mesafe almaları, onlara olan güvenimi arttırdı. İnoksan'da bugüne kadar yaptıkları tüm çalışmalar, İnoksan'a katkılarını arttırdı.
Satışta ve üretimde İnoksan bayrağını geleceğe taşıyacaklarına olan inancımı pekiştirdi.
Onlara çok güveniyorum, inanıyorum ve onları çok seviyorum.
Görkem Varlık'ı
tanıyabilir miyiz?
1986 doğumluyum. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldum. Daha sonra Amerika'da işletme ve pazarlama eğitimi aldım. ABD'de 5 yıl yaşadım ve biraz kendi ayaklarımın üzerinde durmak istedim. Ardından İnoksan'da işe başladım.
Emre Varlık'ı tanıyabilir miyiz?
1975 doğumluyum. Bilkent Üniversitesi'nde 3. sınıftayken yatay geçişle University of South Florida'ya gittim. İç mimarlık ve çevre tasarımı mezunuyum. İngiltere'de işletme mastırı yaptım. 1999 yılında Türkiye'ye döndüm ve işe başladım. 2001 yılında da evlendim. 15 yaşında bir oğlum var.
Küçükken ne olmak
istiyordunuz? Babanız meslek
seçimlerinizde etkili oldu mu?
Görkem Varlık: Mutlaka oldu. Ama ben küçükken daha yaratıcı sektörlerde çalışmak isterdim. İşletmecilik, reklamcılık, iç mimarlık, fotoğrafçılık gibi hayallerim vardı. Öte yandan İnoksan ile birlikte büyüdük. Dolayısıyla bir şekilde yolumuzun İnoksan ile kesişeceğini biliyorduk. Yani meslek seçiminde İnoksan'ın ve babamın etkisi olmuştur. Ama hiçbir zaman zorlama olmadı. Daha çok yönlendirme ve teşvik oldu.
Emre Varlık: Bilkent Üniversitesi Banka-Finans (Fransızca) bölümünü kazandım. Hazırlıktayken oda arkadaşım da İç Mimarlık 3. sınıf öğrencisiydi.
Onun maket projelerine yardım ederdim. Benim küçükken resmim de iyiydi. Yazın burs sınavına girdim ve burslu olarak İç Mimarlık bölümüne geçtim. Elbette finans da bizim işimizle ilgili ama iç mimarlık, tasarım da yine bizim işimizin sanatsal kısmıyla alakalı.
Bunu babama söylediğimde: Tabii ki bu hayat senin, istediğin bölümü okuyabilirsin' demişti. Bana destek olmuştu. Şu an Ar-Ge merkezindeki arkadaşlarımız ürün tasarımı yaptıklarında, Emre Bey siz son noktayı iyi koyuyorsunuz' diye bana projeyi sunuyorlar, bu da beni çok mutlu ediyor. Okuduğum bölüm sadece işte değil, aslında hayatımın her döneminde bana çok yardımcı oldu. Oturduğum evlerin iç mimari dekorasyonunu da kendim yaptım; masraf olmadı. (gülüyor)
İş yaşamıyla kaç yaşında tanıştınız? İlk iş deneyiminizi nerede gerçekleştirdiniz? İlk iş gününüzü hatırlıyor musunuz?
Görkem Varlık: Biz iş hayatının içine doğduk. Vehbi Bey yoğun temposunun içine bizi de katardı. Bizi de işle ilgili her yere götürürdü. Çocukken her zaman İnoksan'ın içindeydik. Fakat ben profesyonel anlamda iş hayatına Amerika Birleşik Devletleri'nde yüksek lisansımı yaparken okulda çalışmaya başlayarak atıldım. Yine ABD'de bir emlak firmasında pazarlama satış bölümünde çalıştım. Yani 20'li yaşlar profesyonel anlamda ilk iş hayatına atıldığım yaşlardı. Biz işletme kültürü ile büyüdüğümüz için de iş hayatında çok bocalamadım.
Emre Varlık: Ben daha erken iş hayatına atıldım. 7-8 yaşlarındaydım o zaman; Beşyol'daki fabrikamızda hurda saclardan kılıç-kalkan yapıp, satardım.
Üniversitedeyken de İngiltere ve ABD'de Türk ağabeylerimizin restoranları vardı. Onların işletmeciliğini yapmıştım. Keyifli dönemlerdi, ilk iş tecrübem bu şekilde oldu. Kendi paramı kazandım. Öte yandan İnoksan'da açık büfe servis hatları imalatında Selim Tunalı diye bir mimar ağabeyimiz vardı. İlk defa bir fuar için ahşaplı granitli ürünleri Selim Ustam ile birlikte yapmıştık. Projenin çizimleri bana aitti, o ilk heyecanımı unutamam.
Şu an İnoksan'da hangi
birimlerden sorumlusunuz?
Görkem Varlık: Yönetim Kurulu Üyesi'yim ve marka-pazarlama biriminden sorumluyum.
Emre Varlık: İnoksan'da çalışmadığım bölüm kalmadı. Şu an Yönetim Kurulu Başkanvekili ve İnoksan Mutfak AŞ Genel Müdürü'yüm.
İş hayatında babanızla ters
düştüğünüz zamanlar oluyor mu?
Olduğunda nasıl bir çözüm
buluyorsunuz?
Emre Varlık: Çok oluyor, aslında bu soruyu anlaştığınız nokta var mı diye sormanız lazım (gülüyor). Ama sonuçta babam sektörün duayeni bir insan. Mantık çerçevesinde onun fikirlerini de kabulleniyoruz. Biz de ona güncel, yeni fikirler öneriyoruz. Karşılıklı olarak birbirimizi ikna etmemiz gerekiyor.
Görkem Varlık: Farklı insanlarız sonuçta. Birçok konuda fikir ayrılıklarına düşebiliyoruz. Ama bu farklılıklardan bir fayda sağlamaya çalıştık. Vehbi Bey'in pozitif bir yapısı vardır; bize de bu yapı geçmiş. Çok küs kalmayız birbirimize. Vehbi bey bize özgür bir tartışma ortamı sağlar. Çocukluğumuzdan beri düşüncelerimizi serbestçe savunabiliyoruz.
İnoksan, bir aile şirketi.
Bu anlamda bir aile anayasası
oluşturuldu mu? İnoksan,
geleceğe nasıl hazırlanıyor?
Emre Varlık: Turquality programına alınan sayılı firmalardan biriyiz. Bu yüzden zorunlu bir anayasamız oldu, ama güncellememiz gerekiyor. İnoksan'ın kurumsallaşma süreci çok eskilere dayanıyor; ama aile anayasası konusunu yeniden konuşmaya başladık. TAİDER üyesiyiz, oradan bu konuda destek almayı planlıyoruz. Zaten yazılı anlamda var, ama kendi içimizde kurallarını koyduğumuz, çizgilerini belirlediğimiz sözel-kültürel bir anayasamız da var. Elbette bunu da yazıya dökmek lazım, çünkü 3. nesil geliyor. Bizim Sektörün kutup yıldızı olma' gibi bir mottomuz var. Öte yandan ben hiçbir zaman şirketimizde patronun oğlu sıfatı ile çalışmadım.
Görkem Varlık: Babam bu konuya önem veriyor. Bunun yanı sıra biz İnoksan'da kurumsallığın gerektirdiği şeyleri yapıyoruz zaten. Bunun en önemli göstergesi de Turquality markası olmamız. Bu yüzden aile anayasamız olmak zorunda. Şimdilerde mevcut anayasamız üzerinde istişare ediyoruz, birlikte anayasamızı yeniden yazacağız.
Baba deyince aklınızda
beliren şey ne oluyor?
Görkem Varlık: Sorumluluk! Vehbi Bey kendi başarılarıyla önümüze yüksek bir çıta koydu. Biz de haliyle oraya ulaşmak için sorumluluk hissediyoruz. Bunun dışında güven'. Eminim ki her kız çocuğunda baba için böyle bir duygu vardır.
Emre Varlık: Babam bizim için bir kutup yıldızı.
Babanız hayattaki
rol modeliniz miydi?
Görkem Varlık: Mutlaka. Kendisi sıfırdan ciddi zorluklarla başarılar elde etmiş birisi. Başarılı bir baba ve toplumda çok sevilen bir insan. O'nun başarılarına katkı sağlamayı istiyoruz. Bu anlamda hayatımda babamı rol model alıyorum.
Emre Varlık: İşadamı olarak öyle ama baba olarak çok rol modelim değil. Bu konuda zaten kendisi de röportaj sırasında bir özeleştiride bulundu. Biz babamla çok vakit geçiremedik. Sonuçta İnoksan da bu noktalara kolay gelmedi; bir markayı büyütmek, emek isteyen bir iş. Ben oğlumu yetiştirirken kaliteli zaman geçirmek açısından yapılmaması gerekenler ile ilgili olarak çok iyi örnekler aldım (gülüyor).
En çok nesine
hayransınız babanızın?
Görkem Varlık: Pozitifliği ve çalışkanlığı. Kendisini ve çevresini geliştirmeye çalışır. Çok okur.
Kişisel gelişime özel bir ilgisi vardır. Enerjiktir. Uykuyu bile ölü zaman olarak niteler. Her anını değerlendirmeye çalışır.
Emre Varlık: Hangisini saysam bilemiyorum. İstikrarlı, hırslı, çalışkan, inatçı. Bir işi yapacaksa onu mutlaka yapar. Sosyal anlamda da çok aktif; bize bu konuda da örnek oldu.
Elinizde olsa babanızın
hangi özelliklerini
değiştirmek istersiniz?
Görkem Varlık: Biraz inatçı, belki inadını biraz törpülemek isterim.
Bir de aslında bu iyi bir özelliği ama fazla hoşgörülü ve sabırlı; bu da ona biraz duygusallık katıyor kararlarını verirken. Bunu azaltmak isterdim. Ayrıca keşke tatil yapmayı sevdirebilsem.
Emre Varlık: Genel çerçevede kendisine vakit ayırması isterdim.
Babanızın asla
unutmayacağınız öğüdü nedir?
Görkem Varlık: Vehbi Bey çok öğüt verir. Bizi geliştirmek için sürekli bizimle bir şeyler paylaşır.
Öğretmenlik, onun kişiliğinde var. Ama özellikle aklımda olan öğüdü şudur: Bu sizin hayatınız. Bunun direksiyonu da sizde. En iyi şekilde siz kullanacaksınız.' Bir de lider olmak için önce çevremizde örnek olmamız gerektiğini söyler.
Emre Varlık: Yani yaşadığımız olaylarda anlık paylaşımlarını öğüt olarak alıyorum ben. Zaten tecrübesinin getirdikleriyle o öğütleri son noktayı koyuyor.
Küçükken çok zaman geçirememişsiniz. Peki şu anda baba-kız ya da baba-oğul olarak yapmaktan keyif aldığınız şeyler var mı? Şimdi yeterince birbirinize zaman ayırabiliyor musunuz?
Görkem Varlık: Biz hala vaktimizin çoğunu iş odaklı geçiriyoruz. Ama çok şikayetçi değilim. Belki böyle büyüdüğümüz için bu durum beni çok rahatsız etmiyor. Kişisel gelişim ile ilgili konulardan bahsetmeyi seviyoruz.
Emre Varlık: Maalesef hala babamla vakit geçiremiyorum.
"İşadamı Vehbi Varlık ile
"baba Vehbi Varlık arasında
fark var mı? Varsa neler?
Emre Varlık: Bence yok.
Görkem Varlık: Bence de yok. Daha çok ortak noktaları var diyebilirim. İlla bir fark aramak gerekirse özel hayatında daha esprili bir insandır. Ayrıca benim için işadamı ve baba Vehbi Varlık, çok iç içe geçmiş kavramlardır.
Babanızdan geleceğe
taşıyacağınız en önemli miras
olarak neyi görüyorsunuz?
Görkem Varlık: Çalışma etiği, pozitiflik ve hoşgörülü olma. Bunlar, onun karakterinden benim geleceğime taşımak istediğim özellikleri.
Emre Varlık: İş disiplini, vizyon sahibi olması. Sonuçta 1980'lerde bu işin bu kadar gelişebileceğini öngörebilmek vizyon sahibi olmakla alakalı. Babam her zaman temkinli ve istikrarlı adım atmaktan yanadır.
Mutfak sektöründe hizmet
veriyorsunuz. Peki sizlerin
mutfakla aranız nasıl?
Görkem Varlık: Çok yoğun çalıştığımız için ben çok mutfağa giremiyorum. Ama yemek yemekten keyif alırım. Dünya mutfakları ile çok ilgiliyim. Yemek için seyahat ederim ama yemek yapma noktasında maalesef iyi değilim. Babamın da mutfakla arası yoktur ki mutfağa girecek zamanı da pek yok. Kahvaltı masasının kurulmasına yardımcı olur ama özellikle mutfağa girdiğini ben hiç görmedim.
Emre Varlık: Ben yemek yapmayı severim, eskiden beri de yaparım. Mesela acayip börek yaparım. Üniversitedeyken liseden sınıf arkadaşım Ankara'da askerdi. Pazar günleri tepsi ile börek yapıp ona götürüyordum. Zaten üniversite yıllarında yemek yapmaya mecbursunuz. Yurtdışında okurken de kendi yemeğimi kendim yaptım. Mutfağa meraklıyımdır. Bir lezzeti tatmak için buradan Fizan'a gidebilirim. Oğlumla da mutfağa girip, yemek yapıyoruz.
Nagihan GÖRKEN
Fotoğraflar:
Erdinç ALTUN
Mutfak sektörünün kutup yıldızı olma mottosuyla her zaman ilkleri gerçekleştiren ve önder olan İnoksan, Vehbi Varlık'ın en büyük hayali. Yıllar içerisinde hayalini daha da büyüten Varlık, şirketin bünyesindeki Ar-Ge Merkezi ile yerli üretimi dünya pazarlarıyla buluşturmaya devam ediyor.
Genç yaşta baba olan Varlık, İnoksan ile birlikte çocukları Emre ve Görkem Varlık'ı da büyütmüş. Çocuklarının eğitimine önem veren Varlık, onların İnoksan bayrağını geleceğe taşıyacaklarına inanıyor, onlara güveniyor ve onların şirkete sağladıkları katkılarla da gurur duyuyor. Herkesin bir hayatı olduğunu ve birinci önceliğin mutlu olmak olduğunu ifade eden Vehbi Varlık, çocuklarına her zaman kendi hayatlarının direksiyonunu kendilerinin kullanmasını öğütlüyor. Emre ve Görkem Varlık ise babalarını, kendilerinin kutup yıldızı olarak nitelendiriyor.
Endüstriyel mutfak sektöründe iş hayatına atılma fikri nereden geldi? İnoksan'ın temelleri nasıl atıldı?
Vehbi Varlık: İstanbul'da öğrencilik yıllarımda gece üniversitede okuyup gündüz çalışmak zorundaydım. Tesadüfen bir ilan sonucu, o zaman (1970'li yıllar) Türkiye'nin en iyi kuruluşu İntergaz Mutfak Sanayi firmasında çalışmaya başladım. Orada kendimi buldum. Daha önce birkaç işte çalışmıştım ama İntergaz'da bir işi projelendirmek, üretmek, monte etmek, çalışanları yönetmek, bir tesisin açılışını yapmak gibi aldığım sorumluluklar beni çok heyecanlandırdı ve bu işi çok sevdim.
Uzun yıllar orada çalıştım ve bu işte piştim. Sonunda Anadolu'daki ilk mutfak sanayisini kurmak hedefiyle yola çıktım; ki İntergaz bana işletmenin devrini teklif etmişti. Buna rağmen hayalimi gerçekleştirmek için Bursa'ya döndüm. Böylece Bursa'da denize bir taş attık ve halka halka önce Bursa ve çevresine, ardından Türkiye'ye derken yurtdışına kadar yayıldık. Hedefimiz hep Anadolu'daki ilk mutfak sanayisini kurmanın yanı sıra sektördeki ilkleri gerçekleştirmekti. O zamanlar üretilen çok az ürün vardı ve çoğu merdiven altı işletme şeklindeydi. Mutfak sektöründe ithal edilen ne ürün varsa onları yerli üretim hedefiyle imal etmeye çalıştık, çalışıyoruz.
Ailede başka
girişimci var mı?
Vehbi Varlık: Babam Kosova'da nakliyecilik işi yaparmış. Ailem Kosova'daki iyi şartları geride bırakıp, bir bavul ve 5 çocukla Bursa'ya göç etmiş. Bursa'ya gelince yaşadığımız sıkıntılar nedeniyle çocukluktan itibaren mecburen girişimci olduk. Yani simit satmaktan tutun da her türlü işi yaptık o yıllarda. Okul dönemlerinde muhakkak çeşitli işlerde çalıştık. Benden sonra kardeşimin, oğlumun ve kızımın da çeşitli girişimleri oldu. Kısacası girişimcilik bizim genlerimizde var.
Girişimci olmak
günümüzde mi yoksa
sizin işe atıldığınız
yıllarda mı daha
zor / zordu?
Vehbi Varlık: Bizim işe atıldığımız yıllarda hem girişimci sayısı çok azdı, hem de o yıllar çok sıkıntılıydı. Şimdi ise girişimci olmak için çok fırsat var; girişimcilik kursları ve devlet teşvikleri gibi...
Yeter ki istek olsun.
Ürettiğiniz ürünler arasında bir sıralama yapmanızı istesek, ilk üçe hangi ürünleri hangi özellikleri nedeniyle koyardınız?
Vehbi Varlık: Bu işi yaparken bizi hep heyecanlandıran kendimizle yarışmaktı. Amacımız Türkiye'de ve sektörde olmayan ürünleri yapmaktı. Bu anlamda ilk sıraya konveksiyonlu, kombi fırınları koyarım. Türkiye'de ilk defa bu fırınları İnoksan yaptı ve ihraç etti. Dünyada bu fırınları en iyi üreten bir firma var ve biz o rakibimizle yarışıyoruz. İkinci sıra için döner ocağımızı söyleyebilirim. Bu ürünün patenti bize ait. Türk döneri meşhurdu ama pazarda Türk döner ocağı diye bir ürün yoktu. Ürünümüzü tamamen milli duygularla yaptık. Dünya fuarlarında bu ürünümüzü lanse ettik. Üçüncü sıraya da açık büfe servis hatlarını koyarım. Tasarım ve yaratıcılığı yansıtan mobilya-dekorasyon paslanmaz çelik karışımı bir ürün. Bu üç ürünümüzü özellikleri nedeniyle önemsiyorum.
Ar-Ge çalışmaları
şirketinizde önemli
bir yerde. Bu konuda
önümüzdeki süreçte
ne gibi projeleriniz var?
Vehbi Varlık: 2017 yılında Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge merkezimiz tescillendi. Yaklaşık 30 arkadaşımız bu merkezde çalışıyor. Her zaman sektörümüzde önder ve örnek olmak hedefiyle çalışıyoruz. Bir taraftan mevcut ürünlerin çıtasını yukarıya çekerken, diğer taraftan da üretilmeyen ve katma değeri yüksek olan ürünleri ortaya koymayı amaçlıyoruz. Tasarım ekibimiz var. Şu anda Ar-Ge anlamında 10'a yakın projemiz var bazıları yıllara yayılacak türden. Öncelik sırasına koyup, hedeflerle ilerliyoruz.
İş hayatına dair bir
ritüeliniz, uğurunuz
var mı?
Vehbi Varlık: En önemli olaylar öncesinde evde mutlaka bol dualı tören vardır. İş yerine muhakkak dua ederek girerim. Hatta anlaşmaları imzalarken bile o duaları tekrarlarım. Yani dua etmek özellikle de önemli günlerde benim için bir gelenek. Bunun yanı sıra eve ve iş yerine girerken, arabaya binerken besmele ile girmeye gayret gösteririm.
Kaç yaşında baba oldunuz? Neler hissettiniz çocuğunuzu kucağınıza aldığınızda?
Vehbi Varlık: Herkese akıl verdiğim: "35-40'lı yaşlardan önce evlenmeyin; olgunlaşın, para biriktirin ondan sonra evlenin. Böylece eşinizle daha mutlu günler geçirirsiniz dediğim günlerde, ben kendi sözlerimin aksine üniversite öğrencisiyken evlendim ve 23 yaşında baba oldum. Bir yandan okuyor, bir yandan da çalışıyordum. Hem eş olmayı, hem öğrenciliği, hem de baba olmayı aynı anda yürüttüm. Dolayısıyla çocuklarıma fazla zaman ayıramadım. Daha çok hafta sonlarında iç içe olabiliyorduk. Baba olmak elbette büyük mutluluk, ancak planladığımdan önce olmuştu. Öte yandan zaten hayatımızda her şey hep erken gerçekleşti. Babalık, insana büyük sorumluluk yüklüyor.
Hayata bakış açınız
baba olunca nasıl
değişti?
Vehbi Varlık: İster istemez değişiyor. Ev ve iş dengesini sağlamak zorunda kalıyorsunuz. Aile sorumluluğunu üstleniyorsunuz; çocuklarınızın eğitimine ve geleceğine önem veriyorsunuz.
İş hayatı yoğun malum, çocuklarınıza zaman ayırabildiniz mi yeterince?
Bu konuda hiç
pişmanlıklarınız var mı?
Vehbi Varlık:
Maalesef! Bu en büyük üzüntülerimden biri. Çocuklarıma ayırmam gereken zamanı ayıramadım. İş sorumluluğu beni babalık sorumluluğundan hep alıkoydu. Sürekli seyahat ediyordum, yoğun bir iş tempom vardı. Keşke o dönemlerde bu kadar yoğun olmasaydım. Üniversite öğrencisiyken babaydım ve akşamları okula gidiyordum. Gece saat on birde eve geliyordum. İşte bu tempoda ne kadar çocuğu için bir şeyler yaptınız mı?
Vehbi Varlık: Yani ne kadar istesem de bu çok mümkün olamadı. Çünkü hep yoğun geçti hayatım. O yüzden de gençlere hep şunu tavsiye ediyorum; aşırı hırs ve sorumluluklarla kendinize yüklenmeyin. Aile, eş ve çocuklar çok önemli. Her şey zamanında güzel oluyor.
Kız ve erkek babası olmak arasında bir fark var mı? Yoksa ikisinin de farklı heyecanları mı var?
Vehbi Varlık: Tabii ki ikisinin de farklı heyecanları var. Ama ben kızım Görkem'i de hep erkek gibi yetiştirmeye gayret ettim. Erkek egemen bir toplumda kız çocukları çok narin oluyor. Bazen eve ağlayarak gelirdi. Ona, Seni kimse ağlatamamalı' derdim. Mücadele etmesi gerektiğini söylerdim. Onu güçlü olmaya ve hakkını savunmaya yönlendirdim. Erkek çocuk sahibi olmak bizleri gururlandırdı, çünkü biz ailede öyle gördük. O yüzden de erkek çocuklarını hep aile lideri olacakmış gibi yetiştirmeye gayret ettik. Elbette günümüzün şartları değişti. İkisi de benim için eşdeğerdeler ve ikisini de aynı duygularla yetiştiriyoruz. Onların topluma faydalı, örnek ve önder insanlar olmaları için eğitimlerine önem verdik.
Hayata dair çocuklarınıza öğüdünüz ne oluyor?
Vehbi Varlık: Herkesin bir tane hayatı var; bunu en iyi şekilde değerlendirmelerini istiyorum. Bunun için öncelikle kendilerini beslemeleri lazım; hem sağlık anlamında, hem de bilgi anlamında. Birinci öncelikleri mutlu olmak olsun. Maddiyat aslında ikinci sırada; yani hayatlarını rahat ettirecek kadar olmalı. Fakat bazen ülkenin şartları bu öncelikleri değiştirebiliyor, ama önemli olan bu dengeyi kurabilmek. Kendi hayatlarının direksiyonunu kullanmalarını tavsiye ediyorum.
Çocuklarınızla ilgili unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Vehbi Varlık: İsviçre-Liechtenstein'a kayak yapmaya gitmiştik. Sıkıntılı bir yolculuk yapmıştık. Gece yarısı varmıştık. Otellerde yer yoktu, öyle bir hengame içinde bulduk kendimizi. Emre o zaman 13 yaşındaydı. Biz perişan olmuştuk ama Emre'nin oradaki dayanıklılığı, sabrı, İngilizcesiyle bize yardımcı olmaya çalışması, olgunluğu oldukça şaşırtmıştı beni. Yine ertesi gün Emre çok zor olan o pistte kayakla gayet iyi kaymıştı. Kayaktaki bu ustalığını görmek beni gururlandırmıştı. Kızım Görkem ile de bir Amerika seyahatini hatırlıyorum.Görkem, gezilecek yerler, en iyi restoranlar vb. konularında çok iyiydi ve bizi VIP misafirler gibi ağırlardı. Bunu görünce kızımın büyüdüğünü kabullendim. Özellikle organizasyon ve iletişimdeki becerisi bende onun yurtdışında ekmeğini taştan çıkaracağına dair bir kanaat oluşturdu.
Yine Görkem küçükken onunla tatile gitmiştik. Tüm tatil köyündeki konuklarla iletişim kurmuştu, herkes onunla ilgileniyordu. Bu da beni çok şaşırtmıştı. Hatta biz onun sayesinde rahat ederdik, çünkü onu tanıyanlar bize iyi davranıyordu. Oğlumun da kızımın da iletişim becerilerinin iyi olması beni mutlu ediyor. Yurtiçinde ve yurtdışında iyi eğitim aldıktan sonra; her ikisinin de İnoksan'da uzun yıllardır çalışarak çıraklık, kalfalık ve ustalık yolunda çok mesafe almaları, onlara olan güvenimi arttırdı. İnoksan'da bugüne kadar yaptıkları tüm çalışmalar, İnoksan'a katkılarını arttırdı.
Satışta ve üretimde İnoksan bayrağını geleceğe taşıyacaklarına olan inancımı pekiştirdi.
Onlara çok güveniyorum, inanıyorum ve onları çok seviyorum.
Görkem Varlık'ı
tanıyabilir miyiz?
1986 doğumluyum. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldum. Daha sonra Amerika'da işletme ve pazarlama eğitimi aldım. ABD'de 5 yıl yaşadım ve biraz kendi ayaklarımın üzerinde durmak istedim. Ardından İnoksan'da işe başladım.
Emre Varlık'ı tanıyabilir miyiz?
1975 doğumluyum. Bilkent Üniversitesi'nde 3. sınıftayken yatay geçişle University of South Florida'ya gittim. İç mimarlık ve çevre tasarımı mezunuyum. İngiltere'de işletme mastırı yaptım. 1999 yılında Türkiye'ye döndüm ve işe başladım. 2001 yılında da evlendim. 15 yaşında bir oğlum var.
Küçükken ne olmak
istiyordunuz? Babanız meslek
seçimlerinizde etkili oldu mu?
Görkem Varlık: Mutlaka oldu. Ama ben küçükken daha yaratıcı sektörlerde çalışmak isterdim. İşletmecilik, reklamcılık, iç mimarlık, fotoğrafçılık gibi hayallerim vardı. Öte yandan İnoksan ile birlikte büyüdük. Dolayısıyla bir şekilde yolumuzun İnoksan ile kesişeceğini biliyorduk. Yani meslek seçiminde İnoksan'ın ve babamın etkisi olmuştur. Ama hiçbir zaman zorlama olmadı. Daha çok yönlendirme ve teşvik oldu.
Emre Varlık: Bilkent Üniversitesi Banka-Finans (Fransızca) bölümünü kazandım. Hazırlıktayken oda arkadaşım da İç Mimarlık 3. sınıf öğrencisiydi.
Onun maket projelerine yardım ederdim. Benim küçükken resmim de iyiydi. Yazın burs sınavına girdim ve burslu olarak İç Mimarlık bölümüne geçtim. Elbette finans da bizim işimizle ilgili ama iç mimarlık, tasarım da yine bizim işimizin sanatsal kısmıyla alakalı.
Bunu babama söylediğimde: Tabii ki bu hayat senin, istediğin bölümü okuyabilirsin' demişti. Bana destek olmuştu. Şu an Ar-Ge merkezindeki arkadaşlarımız ürün tasarımı yaptıklarında, Emre Bey siz son noktayı iyi koyuyorsunuz' diye bana projeyi sunuyorlar, bu da beni çok mutlu ediyor. Okuduğum bölüm sadece işte değil, aslında hayatımın her döneminde bana çok yardımcı oldu. Oturduğum evlerin iç mimari dekorasyonunu da kendim yaptım; masraf olmadı. (gülüyor)
İş yaşamıyla kaç yaşında tanıştınız? İlk iş deneyiminizi nerede gerçekleştirdiniz? İlk iş gününüzü hatırlıyor musunuz?
Görkem Varlık: Biz iş hayatının içine doğduk. Vehbi Bey yoğun temposunun içine bizi de katardı. Bizi de işle ilgili her yere götürürdü. Çocukken her zaman İnoksan'ın içindeydik. Fakat ben profesyonel anlamda iş hayatına Amerika Birleşik Devletleri'nde yüksek lisansımı yaparken okulda çalışmaya başlayarak atıldım. Yine ABD'de bir emlak firmasında pazarlama satış bölümünde çalıştım. Yani 20'li yaşlar profesyonel anlamda ilk iş hayatına atıldığım yaşlardı. Biz işletme kültürü ile büyüdüğümüz için de iş hayatında çok bocalamadım.
Emre Varlık: Ben daha erken iş hayatına atıldım. 7-8 yaşlarındaydım o zaman; Beşyol'daki fabrikamızda hurda saclardan kılıç-kalkan yapıp, satardım.
Üniversitedeyken de İngiltere ve ABD'de Türk ağabeylerimizin restoranları vardı. Onların işletmeciliğini yapmıştım. Keyifli dönemlerdi, ilk iş tecrübem bu şekilde oldu. Kendi paramı kazandım. Öte yandan İnoksan'da açık büfe servis hatları imalatında Selim Tunalı diye bir mimar ağabeyimiz vardı. İlk defa bir fuar için ahşaplı granitli ürünleri Selim Ustam ile birlikte yapmıştık. Projenin çizimleri bana aitti, o ilk heyecanımı unutamam.
Şu an İnoksan'da hangi
birimlerden sorumlusunuz?
Görkem Varlık: Yönetim Kurulu Üyesi'yim ve marka-pazarlama biriminden sorumluyum.
Emre Varlık: İnoksan'da çalışmadığım bölüm kalmadı. Şu an Yönetim Kurulu Başkanvekili ve İnoksan Mutfak AŞ Genel Müdürü'yüm.
İş hayatında babanızla ters
düştüğünüz zamanlar oluyor mu?
Olduğunda nasıl bir çözüm
buluyorsunuz?
Emre Varlık: Çok oluyor, aslında bu soruyu anlaştığınız nokta var mı diye sormanız lazım (gülüyor). Ama sonuçta babam sektörün duayeni bir insan. Mantık çerçevesinde onun fikirlerini de kabulleniyoruz. Biz de ona güncel, yeni fikirler öneriyoruz. Karşılıklı olarak birbirimizi ikna etmemiz gerekiyor.
Görkem Varlık: Farklı insanlarız sonuçta. Birçok konuda fikir ayrılıklarına düşebiliyoruz. Ama bu farklılıklardan bir fayda sağlamaya çalıştık. Vehbi Bey'in pozitif bir yapısı vardır; bize de bu yapı geçmiş. Çok küs kalmayız birbirimize. Vehbi bey bize özgür bir tartışma ortamı sağlar. Çocukluğumuzdan beri düşüncelerimizi serbestçe savunabiliyoruz.
İnoksan, bir aile şirketi.
Bu anlamda bir aile anayasası
oluşturuldu mu? İnoksan,
geleceğe nasıl hazırlanıyor?
Emre Varlık: Turquality programına alınan sayılı firmalardan biriyiz. Bu yüzden zorunlu bir anayasamız oldu, ama güncellememiz gerekiyor. İnoksan'ın kurumsallaşma süreci çok eskilere dayanıyor; ama aile anayasası konusunu yeniden konuşmaya başladık. TAİDER üyesiyiz, oradan bu konuda destek almayı planlıyoruz. Zaten yazılı anlamda var, ama kendi içimizde kurallarını koyduğumuz, çizgilerini belirlediğimiz sözel-kültürel bir anayasamız da var. Elbette bunu da yazıya dökmek lazım, çünkü 3. nesil geliyor. Bizim Sektörün kutup yıldızı olma' gibi bir mottomuz var. Öte yandan ben hiçbir zaman şirketimizde patronun oğlu sıfatı ile çalışmadım.
Görkem Varlık: Babam bu konuya önem veriyor. Bunun yanı sıra biz İnoksan'da kurumsallığın gerektirdiği şeyleri yapıyoruz zaten. Bunun en önemli göstergesi de Turquality markası olmamız. Bu yüzden aile anayasamız olmak zorunda. Şimdilerde mevcut anayasamız üzerinde istişare ediyoruz, birlikte anayasamızı yeniden yazacağız.
Baba deyince aklınızda
beliren şey ne oluyor?
Görkem Varlık: Sorumluluk! Vehbi Bey kendi başarılarıyla önümüze yüksek bir çıta koydu. Biz de haliyle oraya ulaşmak için sorumluluk hissediyoruz. Bunun dışında güven'. Eminim ki her kız çocuğunda baba için böyle bir duygu vardır.
Emre Varlık: Babam bizim için bir kutup yıldızı.
Babanız hayattaki
rol modeliniz miydi?
Görkem Varlık: Mutlaka. Kendisi sıfırdan ciddi zorluklarla başarılar elde etmiş birisi. Başarılı bir baba ve toplumda çok sevilen bir insan. O'nun başarılarına katkı sağlamayı istiyoruz. Bu anlamda hayatımda babamı rol model alıyorum.
Emre Varlık: İşadamı olarak öyle ama baba olarak çok rol modelim değil. Bu konuda zaten kendisi de röportaj sırasında bir özeleştiride bulundu. Biz babamla çok vakit geçiremedik. Sonuçta İnoksan da bu noktalara kolay gelmedi; bir markayı büyütmek, emek isteyen bir iş. Ben oğlumu yetiştirirken kaliteli zaman geçirmek açısından yapılmaması gerekenler ile ilgili olarak çok iyi örnekler aldım (gülüyor).
En çok nesine
hayransınız babanızın?
Görkem Varlık: Pozitifliği ve çalışkanlığı. Kendisini ve çevresini geliştirmeye çalışır. Çok okur.
Kişisel gelişime özel bir ilgisi vardır. Enerjiktir. Uykuyu bile ölü zaman olarak niteler. Her anını değerlendirmeye çalışır.
Emre Varlık: Hangisini saysam bilemiyorum. İstikrarlı, hırslı, çalışkan, inatçı. Bir işi yapacaksa onu mutlaka yapar. Sosyal anlamda da çok aktif; bize bu konuda da örnek oldu.
Elinizde olsa babanızın
hangi özelliklerini
değiştirmek istersiniz?
Görkem Varlık: Biraz inatçı, belki inadını biraz törpülemek isterim.
Bir de aslında bu iyi bir özelliği ama fazla hoşgörülü ve sabırlı; bu da ona biraz duygusallık katıyor kararlarını verirken. Bunu azaltmak isterdim. Ayrıca keşke tatil yapmayı sevdirebilsem.
Emre Varlık: Genel çerçevede kendisine vakit ayırması isterdim.
Babanızın asla
unutmayacağınız öğüdü nedir?
Görkem Varlık: Vehbi Bey çok öğüt verir. Bizi geliştirmek için sürekli bizimle bir şeyler paylaşır.
Öğretmenlik, onun kişiliğinde var. Ama özellikle aklımda olan öğüdü şudur: Bu sizin hayatınız. Bunun direksiyonu da sizde. En iyi şekilde siz kullanacaksınız.' Bir de lider olmak için önce çevremizde örnek olmamız gerektiğini söyler.
Emre Varlık: Yani yaşadığımız olaylarda anlık paylaşımlarını öğüt olarak alıyorum ben. Zaten tecrübesinin getirdikleriyle o öğütleri son noktayı koyuyor.
Küçükken çok zaman geçirememişsiniz. Peki şu anda baba-kız ya da baba-oğul olarak yapmaktan keyif aldığınız şeyler var mı? Şimdi yeterince birbirinize zaman ayırabiliyor musunuz?
Görkem Varlık: Biz hala vaktimizin çoğunu iş odaklı geçiriyoruz. Ama çok şikayetçi değilim. Belki böyle büyüdüğümüz için bu durum beni çok rahatsız etmiyor. Kişisel gelişim ile ilgili konulardan bahsetmeyi seviyoruz.
Emre Varlık: Maalesef hala babamla vakit geçiremiyorum.
"İşadamı Vehbi Varlık ile
"baba Vehbi Varlık arasında
fark var mı? Varsa neler?
Emre Varlık: Bence yok.
Görkem Varlık: Bence de yok. Daha çok ortak noktaları var diyebilirim. İlla bir fark aramak gerekirse özel hayatında daha esprili bir insandır. Ayrıca benim için işadamı ve baba Vehbi Varlık, çok iç içe geçmiş kavramlardır.
Babanızdan geleceğe
taşıyacağınız en önemli miras
olarak neyi görüyorsunuz?
Görkem Varlık: Çalışma etiği, pozitiflik ve hoşgörülü olma. Bunlar, onun karakterinden benim geleceğime taşımak istediğim özellikleri.
Emre Varlık: İş disiplini, vizyon sahibi olması. Sonuçta 1980'lerde bu işin bu kadar gelişebileceğini öngörebilmek vizyon sahibi olmakla alakalı. Babam her zaman temkinli ve istikrarlı adım atmaktan yanadır.
Mutfak sektöründe hizmet
veriyorsunuz. Peki sizlerin
mutfakla aranız nasıl?
Görkem Varlık: Çok yoğun çalıştığımız için ben çok mutfağa giremiyorum. Ama yemek yemekten keyif alırım. Dünya mutfakları ile çok ilgiliyim. Yemek için seyahat ederim ama yemek yapma noktasında maalesef iyi değilim. Babamın da mutfakla arası yoktur ki mutfağa girecek zamanı da pek yok. Kahvaltı masasının kurulmasına yardımcı olur ama özellikle mutfağa girdiğini ben hiç görmedim.
Emre Varlık: Ben yemek yapmayı severim, eskiden beri de yaparım. Mesela acayip börek yaparım. Üniversitedeyken liseden sınıf arkadaşım Ankara'da askerdi. Pazar günleri tepsi ile börek yapıp ona götürüyordum. Zaten üniversite yıllarında yemek yapmaya mecbursunuz. Yurtdışında okurken de kendi yemeğimi kendim yaptım. Mutfağa meraklıyımdır. Bir lezzeti tatmak için buradan Fizan'a gidebilirim. Oğlumla da mutfağa girip, yemek yapıyoruz.
Sayı: 1184 - Sayı'nın Kapağı