Türkiye ekonomisinin ilk çeyrek performansını değerlendiren Bursa iş dünyası temsilcileri, ihracattaki rekor performansın mutluluk verici olduğunu söylese de üretim maliyetlerindeki artışın devam edeceği öngörüsünde bulunuyor.

Türkiye ihracatta başarılı performansını mart ayında da sürdürürdü. Mart ayında gerçekleştirilen 22,7 milyar dolarlık ihracatla birlikte Türkiye’nin ilk çeyrekte gerçekleştirdiği toplam ihracat 60,2 milyar dolarla rekor seviyeye ulaştı. Ancak buna rağmen üretici maliyetlerindeki artış devam ediyor. TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre üretici enflasyonundaki artış yıllık bazda yüzde 114,9 oldu. Nisan ayıyla birlikte doğal gaz ve elektriğe gelen zamların üretici maliyetlerini ilerleyen aylarda daha da artıracağı bekleniyor. Bursa iş dünyası temsilcileri Türkiye ekonomisinin ilk çeyrek performansını Ekohaber için değerlendirdi.



EROL GÜLMEZ

Avrupa’daki duraksama Türkiye için avantaj olabilir

2022 yılı Türkiye sanayicisi için hem fırsatlarla hem de krizlerle dolu başlamıştı. Buna Ukrayna-Rusya savaşı da eklenince, sanayici için akıllı manevralar yapmanın gerekliliği doğdu. Ülkemizin barış görüşmelerinde rol alması, etki alanımızı da genişletti. İmalat sektörü tüm dünyada savaşın etkilerini yaşıyor.

Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde yaşanan duraksama Türkiye için bir avantaj olabilir. Ancak sanayicinin içerde yüzleşmek zorunda kaldığı bazı güçlükler, uluslararası pazarda manevra alanını daraltıyor ve rekabet edebilirliğini zayıflatıyor. Her gün artan enerji ve hammadde maliyetleri sanayi üreticilerinin uzun vadeli planlar yapmasına engel oluyor.

Otomotiv Sanayii Derneği’nin yayınladığı rapora göre yılın ilk çeyreğinde 2021'in aynı dönemine göre otomotiv üretimi yüzde 12,4, ihracatı ise yüzde 14 azaldı. Umuyorum ki önümüzdeki süreçte daha umut verici bir tabloda, gelecek yatırımlarımız üzerine konuşabiliriz.

AYHAN KORGAÇAVUŞ

İç pazarda kan kaybediyoruz

Tüm dünyada ekonomik belirsizlikler ve riskler artmış, ihracat beklentileri düşmüşken, Türkiye’nin de bu durumdan olumsuz yönde etkilenmemesi tabii ki mümkün olmamaktadır. Ham madde tedarik sorunları, lojistik sorunları, çip krizi derken şubat ayında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte endişeler daha da artmış olup, bu olumsuz tablo maalesef ülkemizi de ihracat açısından etkiledi. Otomotiv sektörü de yaşanılan bu sorunların etkisiyle sürekli dur, kalk yapmakta ve istikrarlı bir yapıya kavuşamamaktadır. Firmamızda da bu süreçten negatif yönde etkilenmiş olup, ana sanayi de olduğu gibi hedeflerini revize etmek durumunda kalmıştır. İç pazarda da taleplerde düşüş devam etmektedir, yüksek enflasyon, alım gücünün düşmesi, otomotiv üzerindeki yüksek vergiler pazarın daralmasına sebep olmaktadır.

Covid-19 ve arkasından yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, ülkemiz ihracatında yaşanan pozitif yöndeki göstergelerin Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte piyasalarda yaşanan güven endeksinin eksilmesiyle durağan hale geldiğini düşünmekteyim. Her krizden bir fırsat çıkar sözünün doğruluğuna inanan biriyim, umarım bu krizden de ülkemiz fırsat yaratarak çıkar ve geleceğe daha umutla bakan biz sanayicilere moral olur. Dünyamızda yaşanan olumlu veya olumsuz her gelişme global pazarlara direkt yansımaktadır, temennimiz bu savaşın hemen bitmesi ve güven ortamının yeniden sağlanması ile birlikte ihracatımızın arzu edilen seviyelere gelmesi ve istikrara kavuşmasıdır.

Yaklaşık olarak 1,5 yıldır ham madde fiyatlarında döviz bazında yaşanan yüksek artışlar ve artan enerji maliyetlerini ürünlerimize hemen yansıtamamanın sıkıntısını yaşıyoruz ve bu durum rekabet gücümüze olumsuz yansıyor. Yakın zamanda da bu konuda iyimser bir tablo oluşacağının sinyalini göremiyoruz.

Ülkemizin ihracat ürünlerindeki ithal ürün girdisi oranı çok yüksek, bu konuda acilen tedbir alınması ve bu yönde çalışmalar yapılması gerekli diye düşünüyorum. Ayrıca, en büyük maliyet girdilerinden biri olan enerji konusunda da dışa çok bağımlıyız, alternatif enerji kaynaklarına önem verilmeli ve çeşitlendirme yapılmalı görüşündeyim. Artan maliyetler biz sanayiciler üzerinde büyük bir baskı yapmakta ve rekabet gücümüzü zayıflatmaktadır bunun çıkış yolunun devlet desteklerinin artması ile mümkün olduğu görüşündeyim.

SERDAR SAĞLAM

İhracattaki artış üretimle paralel ilerlemeyecek

Firmamız geçen sene olduğu gibi bu sene de ihracata hızlı başladığını söyleyebilirim. Bunun kur kaynaklı olduğu aşikar. Ancak yeni yıl ile enerji fiyatlarına gelen afaki zamlar bizim karlılığımızı net olarak çıkarmamızı engellemekte. Ana tüketim ham maddemiz çelik. Ancak bu konuda da Rusya-Ukrayna arasındaki savaştan dolayı, ham madde tedarikinin zorlaştırdığını görmekteyiz.

İhracat rakamlarının bu sene sonunda da oldukça artmış olduğunu göreceğiz. Ancak bu artış oranının üretim oranı ile çok fazla paralel ilerlediğini görmeyeceğiz. Çünkü maliyetler çok aşırı arttı. Dünya genelinde pandemi artık gündem dışı oldu. Daha çok ham madde ve lojistik konularında sıkıntı yaşandığını gözlemliyorum. Ham madde tedariki konusunda ülkemiz bizlere ihracatta fırsat yaratamayacak belki, ancak uzak doğudaki lojistik problemleri bizim Avrupa’da çok daha rahat iş yapmamızı sağlayacaktır.

Enerji ve ham madde fiyatlarındaki artışlar da kur etkisiyle bazen tolere edilebilir oluyor. Bu her zaman mümkün değil elbette. Global ölçekte savaşların ve lojistik problemlerinin aşılamadığı sürece, maliyetlerdeki artışların devam edeceğini ön görmekteyiz.

Maliyetlerdeki artışlardan en az etkilenmek için mümkün olduğunca peşin ve toplu alımlar gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Büyük ölçekli alımlar ile günlük fiyat değişimlerinden korunmaya çalışmaktayız. Belki çok daha büyük firmalar üretimlerini ham maddeye daha rahat ulaşabilecekleri lokasyonlara taşımak zorunda kalacaklar.

OSMAN GÜLER

Avrupa’daki kazanımlarımızı korumalıyız

Ülkemizin jeopolitik konumu ve lojistik imkanları ihracatımız açısından her zaman önemli bir avantaj olma özelliğini koruyor. Bilhassa pandemi döneminde Çin başta olmak üzere Uzakdoğu’dan ürün ve ham madde tedarikinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle yabancı alıcılar ülkemize yöneldiler.

Bu dönemde elde edilen fırsatların kalıcı haline gelmesi en büyük dileğimizdir. Eğer ihracat pazarlarımız ile yakın ilişkilerimizi devam ettirirsek dış satımdaki pozitif tablo önümüzdeki dönemde de devam eder.

Pandemi ve Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaş nedeniyle bu dönemde girdi maliyetlerinde önemli artışlar oldu. Maliyetleri artıran bu husus rakip ülkeleri de etkiledi tabii ki. Bizim Türk imalatçılar ve ihracatçıları olarak üretimimizi sürdürmemiz gerekmektedir ve bunun için de desteklerin devam etmesi önemlidir.

İhracatın ve üretimin sürdürülebilir hale gelmesi için bu dönemde elde edilen ve bilhassa Avrupa ülkelerindeki pazar payımızı artıran kazanımların korunması gerekmektedir. Bu da merkezi yönetimin yanı sıra ihracatçı birliklerinin birlikte yapacakları çalışmalar ile imalatçı ihracatçının desteklenmesi ile mümkün olabilecektir.

YİĞİT DURAK

Enerji fiyatlarında denge yakalanmalı

Aslında Covid-19’un başladığı 2020 yılının başından bu yana normal bir süreç yaşamıyoruz, dolayısıyla bütün rakamları bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Yani her pozitif rakam artık bir başarı olarak görülmeli. Bu bağlamda, 2022 yılının ilk üç ayında geçen yılın aynı dönemine göre ihracatta %20,8’lik artışla 60 milyar 288 milyon dolar değerine ulaşılması önemli bir başarıdır. Ancak aynı dönemde ithalatın da %42,1 oranında artarak 86 milyar 681 milyon dolara ulaştığını unutmamak gerek. Mart ayı bazında ihracatımızın ithalatımızı karşılama oranı 6,9 puan azalarak %73,4’e inmiş bulunuyor. İthalatımızın önemli bir kısmını oluşturan enerji giderini bunun dışında tuttuğumuzda ihracatımızın ithalatı karşılama oranı %95’e çıkıyor. Kısacası dışa bağımlı olduğumuz enerji maliyet sorunu çözüldüğünde ihracatın ithalatı karşıma oranı eksi değil artı rakamları gösterebilir.

İhracatçılarımızın pazarlara ulaşma konusunda, savaş ve iç karışıklık yaşanan bölgeler hariç satışlar ihracatçılarımızın yurt dışı pazarlara ulaşma, satış ve pazarlama konularında konusunda temelde bir sorunu bulunmuyor. Temel sorunu hızla artan ham madde, enerji ve işletme maliyetleri oluşturuyor. Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık yaklaşık %115, mart ayında ise %9,19 oranında artış gösterdi. Elektrik ve doğal gaz dahil olmak üzere, üretimde temel enerji maliyetleri yıllık bazda %228,94 arttı. Enflasyonist etkinin devam edeceğine dönük öngörüler, maliyetlerin artacağını gösteriyor. Bu konuda sanayicileri koruyacak önlemlerin alınması ihracat noktasında en güçlü destek olacaktır.

Türkiye krizlerden çabuk çıkan ve krizleri fırsata çeviren dinamik bir yapıya sahip. Bu nedenle ihracatımız bütün olumsuz şartlara rağmen artmayı başarıyor. Özellikle mevcut pazarlarla güçlü bağlar, kaliteli üretim ve önemli servis gücümüzle ihracatta artış sürpriz olmayacaktır. İhracatçıların bu dönem yaşayabileceği nakit akışı sorunlarına karşı kredi desteklerine ulaşması büyük önem taşıyor. Rusya-Ukrayna arasında yaşanan savaş bir yandan ihracat yollarının kapanmasına neden olurken, diğer yandan Rusya pazarında daha fazla güçlenmemiz için fırsat sağlayabilir. Türkiye’nin dengeli dış politikası ihracatçılar için her iki yönde de pazarlara ulaşmak için gerekli altyapıyı sunmayı başarıyor.

Genel olarak söyleyecek olursak üretici enflasyonu tüketici enflasyonunun (TÜFE) iki katına çıkmış bulunuyor. %61,14’lük TÜFE aynı zamanda son yılların rekor seviyelerinden birini oluşturuyor. Bununla birlikte üreticiler bu artan maliyetlerin tümünü ürünlerine yansıtamıyor. Makro iktisadi yapının tekrar analiz edilerek bir perspektif oluşturulması ve gerçekçi hedeflerin belirlenmesi gerekiyor. Böylece kısa, orta ve uzun vadeli planlama ve hesaplamalar tutturulabilir. Bunun dışındaki bütün denemelerin, fiyat artışlarının sürmesine ve Türk ihracatçıların rekabet gücünün azalmasına yol açabileceğini aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.

Üretici fiyatlarındaki artışlarda bir dengenin yakalanması için adımlar atılmalı. Enerji ve ham madde fiyatlarında elde edilecek olan rahatlama, üretim sürecine ve nihayetinde pazara, tüketicilere yansıyacaktır. Üreticilerin uzun süre daha TEFE-TÜFE arasındaki uçurumun farkını sırtlanmasının maliyeti daha da ağır olacaktır. Pazar çeşitlenmesiyle ihracatta başarılı bir yapılanma elde eden Türk üreticilerin, ham madde, enerji ve üretim ayaklarında da bu çeşitlenmeyi yakalaması gerekiyor. Ham madde ve ara malzeme konusunda dışa bağımlılık sıfırlanamayacaktır ama stratejik ürünlerde bu konuda farklı kaynaklar yaratılabilmelidir. Bütün olumlu adımlar ekonomide büyüme, ihracatta ise artış olarak rakamlara yansıyacaktır.

HÜSEYİN BURAK

Çıkış yolumuz ihracatta...

Türkiye ihracatta başarılı performansını sürdürüyor. Geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 19,8’lik artışla mart ayında gerçekleştirilen 22,7 milyar dolarlık ihracatla birlikte Türkiye’nin ilk çeyrekte gerçekleştirdiği toplam ihracat 60,2 milyar dolarla rekor seviyeye ulaşmış durumda. Sektörel olarak baktığımızda ihracat rakamları geçen yılın aynı dönemine göre artmakla birlikte, kur riski, ham madde temini gibi sektörü olumsuz etkileyen faktörlerle karşılaşıldı.

Türkiye’nin krizden çıkış yolu üretmek ve ihraç etmektir. Türkiye tüm krizlere rağmen güçlü bir ülkedir. Türkiye önündeki kur riski, enflasyon riski, savaş riski konularına hazırlıklı olduğu sürece ihracattaki pozitif tablo devam edecektir.

Enerji ve ham madde konusunda dışa bağımlıyız. Türkiye’nin mutlaka orta ve uzun vadede enerji planı olmalı. Planlamada riskleri gözetecek alternatif enerji yol haritamız da olmalı. Savaş ve kriz durumlarında bu planlamalar acilen devreye alınmalı. Dışa bağımlılık, kur riski, enf-lasyonist ortam gelecek aylarda da enerji ve hammadde maliyetlerinde artışa neden olacaktır. Elimizde olmayan nedenlerle artan maliyetler üretim ve ihracatı da etkileyecektir. Sanayici ister istemez bu maliyetleri tüketiciye yansıtacaktır. Sanayicinin üretebilmesi için riskleri gözetecek alternatif çözümler üretilmelidir.

Sürdürülebilir başarı için üretim şart. Üretim için en önemli faktörler enerji kaynakları ve hammadde ihtiyacının karşılanması. Türkiye’nin ham çelik üretimi yüzde 8 azalırken, ithalatı arttı. Bununla birlikte emtia ve hammadde fiyatları arttığında maliyetler artıyor, doğal olarak da üreticiler olarak bu artışları fiyatlara yansıtmaktan başka çare kalmıyor. Sürdürülebilir yaşam için de yenilenebilir enerji kaynakları, rüzgâr, güneş vb. ve ham maddeye erişim gerekli. Olası kriz durumlarına hazırlıklı olunmalı ve krizden sağ çıkmak için de üretim ve istihdam sağlanmalı.

SELÇUK EREN

Temel sorun enerji ve ham madde fiyatlarındaki artış

Türkiye’nin 2022 yılı ilk çeyrekteki ihracat performansı 60 milyar doları geçerek tüm zamanların rekorunu kırdı, bu çok olumlu bir gelişme. Cam sektörünün ihracatı da buna paralel arttı, ancak enerji maliyetlerindeki hızlı yükseliş ve Rusya-Ukrayna savaşı bizi çok olumsuz etkiledi.

Dünya genelinde resesyon beklentisi ve küresel risklerden dolayı bu tablonun belirsizleştiğini düşünüyorum. Buna rağmen, Türk ihracatçısının çok hızlı aksiyon alıp koşullara uyum göstermesi de beni açıkçası umutlandırıyor.

Temel sorunumuz olarak ham madde maliyet ve enerji fiyat artışlarıdır. Maalesef bu artışların bir süre daha devam edeceğini düşünüyorum. Bu da bizi zorlayacaktır.

Ülke olarak maalesef enerjide dışa bağımlıyız. Bu noktada devletin yenilenebilir enerji üretimine verdiği teşvikleri daha fazla artırması kanaatimce uygun olacaktır.

TANER YILMAZ

En büyük avantajımız işçilik maliyetleri

Dünyadaki en uygun işçilik fiyatları şu an Türkiye’de. Bu durum otomotiv firmalarının ihracatına olumlu bir ivme kazandırdı. Biz de şirket olarak ilk çeyrekte avro bazında yüzde 23,8’lik bir büyüme yakaladık. Bunun yanı sıra dünya genelindeki hiper-enflasyon süreciyle beraber ham madde fiyatlarında ciddi yükselmeler meydana geldi. İhracatçılar açısından şu an işçilik tarafında olumlu bir ortam varken, ham madde fiyatlarındaki artıştan kaynaklı olumsuz etkiler de yaşanmakta.

İhracattaki pozitif sürecin önümüzdeki dönemde devam edeceği kanaatindeyim. Ancak hiperenflasyon dönemiyle beraber yükselen fiyatlar, müşterinin taleplerini ilerleyen süreçte azaltabileceği yönünde görüşlerimiz var. Fakat ülkemizin işçilik maliyetlerinin düşük olmasından dolayı bu süreçten çok fazla etkileneceğini düşünmüyorum. Önümüzdeki iki yıl boyunca dünya genelinde hiperenflasyon sürecinin devam edeceğini öngörüyorum. Bu da otomatik olarak üreticilerin ham maddeye bağlı fiyat artışlarını sürekli kontrol altında tutmaları açısından büyük önem arz ediyor.

İhracattaki başarının sürekliliğinin sağlanması için dışa olan bağımlılığımızın ortadan kaldırılması lazım. Aksi takdirde dünya genelinde olabilecek her türlü olumsuz tablodan ülke olarak olumsuz etkileniyoruz. Bu durum ihracatçılar için önümüzdeki süreçteki en büyük risklerden.