Şentürkler parlıyor
Sami ve Mehmet Şentürk kardeşler tarafından yönetilen Şentürkler, başta otomotiv satışı olmak üzere makine, lojistik, hafriyat, madencilik, sigorta, tekstil, mühendislik- inşaat sektörlerindeki 14 şirketiyle Bursanın yıldızı en çok parlayan grupları arasına girdi.
Temelleri Ömer Şentürk tarafından 1950li yıllarda Trabzonun Of ilçesinde atılan Şentürkler, başarılı çizgisini 2007 yılında da sürdürmeyi planlıyor. Şentürkler Grubu YKB Sami Şentürk, EKOhabere 2006 yılını değerlendirdi, 2007ye ilişkin öngörülerini anlattı.
Temelleri Ömer Şentürk tarafından 1950li yıllarda Trabzonun Of ilçesinde atılan, bugün Sami ve Mehmet Şentürk kardeşler tarafından yönetilen Şentürkler, 9 değişik iş kolundaki 14 şirketiyle Bursanın son dönemde yıldızı en çok parlayan grupları arasına girdi. Başta otomotiv olmak üzere makine, inşaat, lojistik-gümrük antrepoculuğu, madencilik ve sigortacılık alanlarında 625 personeliyle geleceğe güvenle bakan Şentürkler, başarılı çizgisini 2007 yılında da sürdürmeyi planlıyor.
Mevcut iş kollarındaki pazar paylarını daha da artırmayı amaç edindiklerini söyleyen Şentürkler Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Sami Şentürk, EKOhabere 2006 yılını değerlendirdi, 2007ye ilişkin öngörülerini anlattı.
2007de Holding olacağız
İlk işimiz marangoz ve sanayi makineleri satışı oldu, halen devam ediyor. 1992de otomotiv sektörü ile tanıştık. Önce IVECO ve Peugeot ile çalışmaya başladık. 1993te Hyundainin bayiliğini aldık. Bursada ilk otomotiv plazayı biz hayata geçirdik. Beş yıl üst üste Hyundainin Türkiye satış birincisi olduk. Bu başarılarımızın ardından Ford geldi ve benim araçlarımı da sat dedi. Kabul ettik. Bunu Isuzu ve Kia bayilikleri izledi. Şu anda beş farklı otomotiv markasının bayisiyiz. Bu alanda satış ve satış sonrası hizmetleri en iyi şekilde vermeye çalışıyoruz.
1990 yılında girdiğimiz inşaat sektöründe, gerekli altyapıyı oluşturamadığımız için pek başarılı olamadık. Ancak 2004 yılında Şentürkler Mühendislik adı altında kurduğumuz inşaat şirketimiz şu an çok aktif bir çalışma içinde bulunuyor. Bu şirkette kaliteli ve hızlı inşaat kültürü var. Büyükşehir Belediyesinin teleferik projesini devraldık. Geniş kapsamlı olan proje iki yıl içinde bitirilecek. Burada 30 yıllığına yap-işlet-devret modeli geçerli olacak.
Teknik Dokuma şirketimiz ile de tekstil alanında faaliyet gösteriyoruz. Perdelik kumaş üretimimizin yanı sıra çarşaf ithalatımız var. Diğer sektörlerimizdeki faaliyetlerimiz de sürüyor. Şentürkler Şirketler Grubu adı, yeni yılda Şentürkler Holding olacak, bu konudaki çalışmalarımız devam ediyor. Biz artık yeni sektörlere girmek yerine, var olduğumuz iş kollarında daha da büyümek, pazar payımızı artırmak istiyoruz. Yatırımlarımız bu şekilde sürecek.
Grubun dinamosu; otomotiv
Beş şirket ile faaliyet gösterdiğimiz otomotiv, doğal olarak Grubumuzun en aktif iş kolunu oluşturuyor. Bizim için 2006, genel itibariyle iyi geçti. Özellikle Mayıs ayına kadar işlerimiz çok hareketliydi. O tarihlerde yaşanan dalgalanma en çok otomotiv satışlarını etkiledi. Her zaman insanların ilgi odağı olan otomotiv, en ufak olumsuzluktan en çabuk etkilenen, bir daha da kolay kolay kendine gelemeyen bir sektör. Satışlar iyi olmasına rağmen karlılıklar düşük. Zaten en büyük sorunumuz bu.
Verginin de vergisi
Yıllardan beri otomotiv üzerindeki vergi yükünün çok fazla olduğunu söyler dururuz. Ama fayda etmez, Maliye Bakanlığı bir türlü çözüm üretemez. Gönül, bu vergi yükünün azaltılmasını istiyor. ÖTV, KDV, KDVnin ÖTVsi, yani verginin vergisi, ölmüş adama tekrar kurşun sıkmak gibi birşey. Türkiyede otomotivden, Avrupa standartlarının çok çok üstünde vergi alınıyor. Özellikle 2000 cc motorun üzerindeki araçlar için yüzde 82 gibi korkunç düzeyde vergi söz konusu. Ancak bu yüksek vergi oranlarına rağmen ülkemizde araç satışları iyi. Yapılan araştırmalar insanımızın aracını uzun yıllar kullanmadığını ortaya koyuyor. Orta gelir grubundaki insanlar aracını iki yılda bir değiştiriyor. Ülkemizde kişi başına düşen araç sayısı da henüz Avrupa standartlarının çok altında. Yoğunluk, büyük şehirlerde olmakla birlikte Anadolunun bazı köylerinde tek bir araç bulunduğunu da biliyoruz.
İşin hammallığı başka ülkelere
Türkiyede yapılan otomotiv ana sanayi yatırımları, bu ülkede araç satalım mantığı taşımaz. Otomotiv yan sanayi alanında önemli mesafe kateden Türkiyede işçilik Avrupa ülkelerine göre hala ucuz. Adamlar burada ucuza iş yaptırabiliyor. Avrupa ve Amerika işçilikten uzak bir hayat yaşıyor. Onlar artık oluşturdukları markaları, kalkınmakta olan ülkelerde veya Uzakdoğuda çok ucuza yaptırıyor. Yani marka imajını yaşayıp, kendi ülkelerinde hacimde kaba olmayan, teknolojik üretimde bulunuyorlar. İşin teknolojisini yapıyorlar, hammallık kısmı da kalkınmakta olan ülkeler ile üçüncü dünya ülkelerine kalıyor.
İşsiz, iş beğenmiyor
Ben Türkiyede işsizlik olduğuna inanmıyorum. Rakamlar, gerçeği yansıtmıyor. İş arayan insanımız hiç çalışmadan, yorulmadan hemen en üst makamdan başlamak istiyor. Böyle olur mu? Vasıflı olmayanlar bile iş seçiyor. Nitelikli eleman bulmada zorlanıyoruz. Koç Grubunun desteklediği meslek liseleri projesi geliştirilebilirse bundan sonra kalifiye eleman sıkıntısı yaşamayız.
Amerikaya tavsiye
Çin faktörüne kısa zamanda çare bulunacağına inanmıyorum. Amerika, demokrasi adına şovmenlik yapacağına Çinde bir avuç pirince çalışan insanların hakkını savunsun, onların asgari yaşam standardına ulaşmasını sağlasın. Bu seviyeye gelinirse Çin, dünyayı bu derece etkileyemez. Ancak mevcut durum Amerikanın da işine geliyor. Çünkü birçok firması mamülünü Çine ürettiriyor. Çinlilerin hayat standardı yükselse sorun da bitecek. Çinde artık hammadde yok. Hammadde dünyadan geliyor. Adamın tek kazancı, aşırı düşük işçilik, bir de devletinin verdiği destek.
Çin otomobili Türkiyede tutmaz
Çin otomobilleri pazarı etkilemez. Çünkü bu ürünlerin ne kadar satılacağı tartışma konusu. Geçmişte de bu tür örnekler yaşandı. Lada, Proton satıldı mı? Yine tutmayacak. Çin otomobilleri çok ucuz olacak deniyor ama vergilerle falan yine 17-18 bin YTLyi bulur. Siz 17-18 bin YTLye ikinci el Ford veya Hyundai otomobil mi alırsınız, yoksa ne olduğu belirsiz Çin otomobili mi?
Çin otomobilleri Türkiyede tutmaz. Çünkü bizim insanımız marka satın alır. İşin altında biraz da hava atma duygusu yatar. Uygun kampanyalar sayesinde her meslek ve gelir grubundan insan otomobil satın alabiliyor. Örneğin, bazı işadamı derneklerinin üyelerine yaptığımız yüzde 20lik indirimlerle araç fiyatı, Çin otomobillerinden daha ucuza geliyor. Ford al, Hyundai al, tepe tepe on yıl kullan, hiçbir şey olmaz. Otomobil diğer ürünlerden farklıdır, işin temelinde güven yatar.
Türkiyede kendini ispatlamış, gerçekten ucuz, kaliteli araçlar varken, bu saatten sonra Çin malı otomobil satmak gibi bir maceraya girmem. Artık dünyada otomotiv sektörü de birleşmeye doğru gidiyor. Yakın zamanda sayı beş büyük markaya kadar inecek.
Kriz yılları unutulmasın
İnsanımız kriz yıllarını çabuk unutuyor. Ülkemiz 2001 yılında büyük bir belirsizlik süreci içine girdi. AB ile şu an yaşadığımız sorunları geçmişte yaşasaydık döviz kuru 3-4 misli artardı. Artık rayına oturmaya başlayan ekonomimiz iç ve dışsal olumsuzluklardan fazla etkilenmiyor.
Örneğin Iraktaki savaş geçmişte olsaydı ekonomimizi felç ederdi, ama şimdi hiçbir etki yapmıyor. Güçlü bir ekonomik yapının var olduğuna inanıyorum.
Ana gösterge olan enflasyon, faiz, borsa üçgeninde veriler çok iyi. İç-dış borç, cari açık gibi uzun yılların sorunları ise hemen çözülemez. Ekonomimizi güzel günler bekliyor. 2007 yılından da umutluyum.
Sami ve Mehmet Şentürk kardeşler tarafından yönetilen Şentürkler, başta otomotiv satışı olmak üzere makine, lojistik, hafriyat, madencilik, sigorta, tekstil, mühendislik- inşaat sektörlerindeki 14 şirketiyle Bursanın yıldızı en çok parlayan grupları arasına girdi.
Temelleri Ömer Şentürk tarafından 1950li yıllarda Trabzonun Of ilçesinde atılan Şentürkler, başarılı çizgisini 2007 yılında da sürdürmeyi planlıyor. Şentürkler Grubu YKB Sami Şentürk, EKOhabere 2006 yılını değerlendirdi, 2007ye ilişkin öngörülerini anlattı.
Temelleri Ömer Şentürk tarafından 1950li yıllarda Trabzonun Of ilçesinde atılan, bugün Sami ve Mehmet Şentürk kardeşler tarafından yönetilen Şentürkler, 9 değişik iş kolundaki 14 şirketiyle Bursanın son dönemde yıldızı en çok parlayan grupları arasına girdi. Başta otomotiv olmak üzere makine, inşaat, lojistik-gümrük antrepoculuğu, madencilik ve sigortacılık alanlarında 625 personeliyle geleceğe güvenle bakan Şentürkler, başarılı çizgisini 2007 yılında da sürdürmeyi planlıyor.
Mevcut iş kollarındaki pazar paylarını daha da artırmayı amaç edindiklerini söyleyen Şentürkler Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Sami Şentürk, EKOhabere 2006 yılını değerlendirdi, 2007ye ilişkin öngörülerini anlattı.
2007de Holding olacağız
İlk işimiz marangoz ve sanayi makineleri satışı oldu, halen devam ediyor. 1992de otomotiv sektörü ile tanıştık. Önce IVECO ve Peugeot ile çalışmaya başladık. 1993te Hyundainin bayiliğini aldık. Bursada ilk otomotiv plazayı biz hayata geçirdik. Beş yıl üst üste Hyundainin Türkiye satış birincisi olduk. Bu başarılarımızın ardından Ford geldi ve benim araçlarımı da sat dedi. Kabul ettik. Bunu Isuzu ve Kia bayilikleri izledi. Şu anda beş farklı otomotiv markasının bayisiyiz. Bu alanda satış ve satış sonrası hizmetleri en iyi şekilde vermeye çalışıyoruz.
1990 yılında girdiğimiz inşaat sektöründe, gerekli altyapıyı oluşturamadığımız için pek başarılı olamadık. Ancak 2004 yılında Şentürkler Mühendislik adı altında kurduğumuz inşaat şirketimiz şu an çok aktif bir çalışma içinde bulunuyor. Bu şirkette kaliteli ve hızlı inşaat kültürü var. Büyükşehir Belediyesinin teleferik projesini devraldık. Geniş kapsamlı olan proje iki yıl içinde bitirilecek. Burada 30 yıllığına yap-işlet-devret modeli geçerli olacak.
Teknik Dokuma şirketimiz ile de tekstil alanında faaliyet gösteriyoruz. Perdelik kumaş üretimimizin yanı sıra çarşaf ithalatımız var. Diğer sektörlerimizdeki faaliyetlerimiz de sürüyor. Şentürkler Şirketler Grubu adı, yeni yılda Şentürkler Holding olacak, bu konudaki çalışmalarımız devam ediyor. Biz artık yeni sektörlere girmek yerine, var olduğumuz iş kollarında daha da büyümek, pazar payımızı artırmak istiyoruz. Yatırımlarımız bu şekilde sürecek.
Grubun dinamosu; otomotiv
Beş şirket ile faaliyet gösterdiğimiz otomotiv, doğal olarak Grubumuzun en aktif iş kolunu oluşturuyor. Bizim için 2006, genel itibariyle iyi geçti. Özellikle Mayıs ayına kadar işlerimiz çok hareketliydi. O tarihlerde yaşanan dalgalanma en çok otomotiv satışlarını etkiledi. Her zaman insanların ilgi odağı olan otomotiv, en ufak olumsuzluktan en çabuk etkilenen, bir daha da kolay kolay kendine gelemeyen bir sektör. Satışlar iyi olmasına rağmen karlılıklar düşük. Zaten en büyük sorunumuz bu.
Verginin de vergisi
Yıllardan beri otomotiv üzerindeki vergi yükünün çok fazla olduğunu söyler dururuz. Ama fayda etmez, Maliye Bakanlığı bir türlü çözüm üretemez. Gönül, bu vergi yükünün azaltılmasını istiyor. ÖTV, KDV, KDVnin ÖTVsi, yani verginin vergisi, ölmüş adama tekrar kurşun sıkmak gibi birşey. Türkiyede otomotivden, Avrupa standartlarının çok çok üstünde vergi alınıyor. Özellikle 2000 cc motorun üzerindeki araçlar için yüzde 82 gibi korkunç düzeyde vergi söz konusu. Ancak bu yüksek vergi oranlarına rağmen ülkemizde araç satışları iyi. Yapılan araştırmalar insanımızın aracını uzun yıllar kullanmadığını ortaya koyuyor. Orta gelir grubundaki insanlar aracını iki yılda bir değiştiriyor. Ülkemizde kişi başına düşen araç sayısı da henüz Avrupa standartlarının çok altında. Yoğunluk, büyük şehirlerde olmakla birlikte Anadolunun bazı köylerinde tek bir araç bulunduğunu da biliyoruz.
İşin hammallığı başka ülkelere
Türkiyede yapılan otomotiv ana sanayi yatırımları, bu ülkede araç satalım mantığı taşımaz. Otomotiv yan sanayi alanında önemli mesafe kateden Türkiyede işçilik Avrupa ülkelerine göre hala ucuz. Adamlar burada ucuza iş yaptırabiliyor. Avrupa ve Amerika işçilikten uzak bir hayat yaşıyor. Onlar artık oluşturdukları markaları, kalkınmakta olan ülkelerde veya Uzakdoğuda çok ucuza yaptırıyor. Yani marka imajını yaşayıp, kendi ülkelerinde hacimde kaba olmayan, teknolojik üretimde bulunuyorlar. İşin teknolojisini yapıyorlar, hammallık kısmı da kalkınmakta olan ülkeler ile üçüncü dünya ülkelerine kalıyor.
İşsiz, iş beğenmiyor
Ben Türkiyede işsizlik olduğuna inanmıyorum. Rakamlar, gerçeği yansıtmıyor. İş arayan insanımız hiç çalışmadan, yorulmadan hemen en üst makamdan başlamak istiyor. Böyle olur mu? Vasıflı olmayanlar bile iş seçiyor. Nitelikli eleman bulmada zorlanıyoruz. Koç Grubunun desteklediği meslek liseleri projesi geliştirilebilirse bundan sonra kalifiye eleman sıkıntısı yaşamayız.
Amerikaya tavsiye
Çin faktörüne kısa zamanda çare bulunacağına inanmıyorum. Amerika, demokrasi adına şovmenlik yapacağına Çinde bir avuç pirince çalışan insanların hakkını savunsun, onların asgari yaşam standardına ulaşmasını sağlasın. Bu seviyeye gelinirse Çin, dünyayı bu derece etkileyemez. Ancak mevcut durum Amerikanın da işine geliyor. Çünkü birçok firması mamülünü Çine ürettiriyor. Çinlilerin hayat standardı yükselse sorun da bitecek. Çinde artık hammadde yok. Hammadde dünyadan geliyor. Adamın tek kazancı, aşırı düşük işçilik, bir de devletinin verdiği destek.
Çin otomobili Türkiyede tutmaz
Çin otomobilleri pazarı etkilemez. Çünkü bu ürünlerin ne kadar satılacağı tartışma konusu. Geçmişte de bu tür örnekler yaşandı. Lada, Proton satıldı mı? Yine tutmayacak. Çin otomobilleri çok ucuz olacak deniyor ama vergilerle falan yine 17-18 bin YTLyi bulur. Siz 17-18 bin YTLye ikinci el Ford veya Hyundai otomobil mi alırsınız, yoksa ne olduğu belirsiz Çin otomobili mi?
Çin otomobilleri Türkiyede tutmaz. Çünkü bizim insanımız marka satın alır. İşin altında biraz da hava atma duygusu yatar. Uygun kampanyalar sayesinde her meslek ve gelir grubundan insan otomobil satın alabiliyor. Örneğin, bazı işadamı derneklerinin üyelerine yaptığımız yüzde 20lik indirimlerle araç fiyatı, Çin otomobillerinden daha ucuza geliyor. Ford al, Hyundai al, tepe tepe on yıl kullan, hiçbir şey olmaz. Otomobil diğer ürünlerden farklıdır, işin temelinde güven yatar.
Türkiyede kendini ispatlamış, gerçekten ucuz, kaliteli araçlar varken, bu saatten sonra Çin malı otomobil satmak gibi bir maceraya girmem. Artık dünyada otomotiv sektörü de birleşmeye doğru gidiyor. Yakın zamanda sayı beş büyük markaya kadar inecek.
Kriz yılları unutulmasın
İnsanımız kriz yıllarını çabuk unutuyor. Ülkemiz 2001 yılında büyük bir belirsizlik süreci içine girdi. AB ile şu an yaşadığımız sorunları geçmişte yaşasaydık döviz kuru 3-4 misli artardı. Artık rayına oturmaya başlayan ekonomimiz iç ve dışsal olumsuzluklardan fazla etkilenmiyor.
Örneğin Iraktaki savaş geçmişte olsaydı ekonomimizi felç ederdi, ama şimdi hiçbir etki yapmıyor. Güçlü bir ekonomik yapının var olduğuna inanıyorum.
Ana gösterge olan enflasyon, faiz, borsa üçgeninde veriler çok iyi. İç-dış borç, cari açık gibi uzun yılların sorunları ise hemen çözülemez. Ekonomimizi güzel günler bekliyor. 2007 yılından da umutluyum.
Sayı: 554 - Sayı'nın Kapağı