İş'te Hukuk

İş yaşamında iki önemli ilke: 'İş üvencesi' ve 'İşe alma zorunluluğu'


“İş güvencesi” malum; iş hukukumuza sonradan giren artık yerleşik diyebileceğimiz, günlük yaşamımıza kadar etkileyen bir kavram. Hatta iş güvencesi kapsamına giren işyerlerinde çalışanlara bir yerde “yarı devlet memuru”, işyeri patronuna ise “müdür” sıfatı yakıştıranlar var.
Geçici olacağını ümit ettiğimiz pandemi mevzuatı ve koşullarını bir yana bırakırsak, iş güvencesi hususunda bir bilgi tazelemesi yapalım.
Kabaca belirtirsek; belirsiz süreli çalışanlar için, işyerinde 30 çalışan ve çalışanın o işyerinde toplamda en az altı aylık kıdemi söz konusuysa çalışan ancak sınırlı gerekçelerle işten çıkarılabiliyor.
Bu hükme aykırı çıkarmalarda dolu dolu kıdem tazminatı, ihbar ve diğer haklar verilse dahi işveren aleyhine işe iade davası, dava sonucunda da işe iade edilmediği taktirde bir yıllık maaş tutarı kadar ekstra ödeme ile karşı karşıya kalınması söz konusu.
Bu nedenledir ki işyerinde çalışan sayısı 30’u geçtiği anda bu işyeri bir nevi yarı devlet dairesi statüsüne bürünmekte.
İşe iade ve iş güvencesi leh ve özellikle aleyhinde binlerce sızıntı var. Ancak çalışan hakları açısından hukukumuzda ve pratizmde yerleşmiş olduğu, işçi işveren ilişkilerine kalite ve saygı/saygınlık, dolayısıyla da üretime yansıyan olumlu etkiler sanırız tartışılmaz.
Öte yanda, işverenlerin iş güvencesi hükümleri ile işe iade davalarının suiistimal ve kötüye kullanımına dair yakınmalarının epey haklılık payları bulunduğunu da uygulamanın içinde biri olarak not etmemiz gerekiyor.
Uygulamaları yerleştiren mahkeme kararları, istinaf kararları ile Yargıtay içtihatlarının yanı sıra hukuk bilimcilerin görüş ve mütalaaları ile iş güvencesi ve işe iade davaları, suiistimal ve haklara bakışlar seyir değiştiriyor. Yakın zamana kadar iş davalarına bakan Yargıtay’ın 9 ve 22’nci daireleri bile farklı durumlarda farklı kararlar üretiyordu.
Bireysel iş ilişkilerinde İş güvencesi kavramı ve işe iade davalarına kısaca göz attıktan sonra genellikle iş güvencesi ile karıştırılan bir başka kavram olan işverenin işe alma zorunluluğu kavram ve düzenlemelerine göz atalım.
İlki kapanan iş yerleri için. Malum, iş yeri kapanır ve işçiler de toplu biçimde işten çıkarılırsa takiben işyeri fikir değiştirir ve altı ay içinde de aynı iş için personel istihdamı gündeme gelirse işveren bu durumu çıkardığı işçilere duyurmak zorundadır. Bu bildirim neticesinde de çıkarılan işçi işverene başvuruda bulunarak tekrar işe başlama hakkına sahiptir. İşçi aksi durumda işverene karşı işe iade davası açabilir.
Düzenleme bu şekilde ama memleketimizde kapanan bir işyeri patronunun aynı vergi levhası veya düzenek altında aynı işe başlaması olayı pratikte pek rastlanan durum değil, muvazaa ile şirket ortakları ve yöneticilerinden tutun pek çok unsur yer değiştiriyor ve bu kanun hükmü de genellikle uygulama imkanı bulmuyor. Bazı kanun hükümlerini Batı’dan ithal ettiğimiz veya uluslararası sözleşmelere uyum sözü adına hayata geçirdiğimiz için batılı davranışlardan uzak bu topluma giydirilen ceket ölçüleri çoğu kez bize uymuyor.
İşe alma zorunluluğu kapsamında, yine belli derecede engelli ve hükümlü çalışanlara dair hükümleri de unutmamamız gerekiyor.
Elli üzeri veya daha fazla işçinin çalıştığı özel sektör iş yerlerinde yüzde üç oranında engelli eleman, kamu iş yerlerinde ise yine yüzde dört oranında engelli ve yüzde iki oranında da eski hükümlü eleman çalıştırılması, sosyal devlet anlayışı gereği zorunluluk kapsamında. Takiben iş yerinden iş kazası, meslek hastalığı gibi geçirdiği talihsizlikler sonucu sakatlanarak, malul kalarak uzaklaşmak zorunda kalan işçilerin, iyileştiklerinde işe tekrar başvurmaları halinde işverenleri onları en kısa zamanda eski pozisyonlarında çalıştırmak kaydıyla herhangi bir pozisyonda tekrar işe almak zorunda.
Keza işyerinde asgari bir yıl kıdemi bulunup askerlik ya da kanuni görev sebebiyle iş yerinden ayrılan bir çalışan, bu görevin bitiminden itibaren 2 ay içerisinde başvurarak işe geri dönmeyi talep edebiliyor.
Milletvekilliği adaylığı için ayrılan kamu görevlilerinin seçilemediklerinde işlerine geri dönmeleri hükümlerine benzer şekilde, sendika veya konfederasyonların yönetim veya başkanlığı için görev almak üzere işinden ayrılan çalışan, seçime girmez yahut seçilemezse en geç 3 ay içinde eski görevine iadesini işvereninden talep edebiliyor.
Gazeteci arkadaşlara da işe alım zorunluluğuna dair güzel bir bilgi paylaşımı yapalım. Covid-19 veya başka türlü, görevini icra edemeyecek ölçüde hastalanan gazeteciler, altı ay boyunca işten çıkarılamıyorlar.
Bu süre geçmesine rağmen olumsuz durum devam ediyorsa bu kez ilgili gazeteciye ancak tazminatı ödenerek işten çıkarılabiliyor. Yine de hastalıktan itibaren 1 yıl içerisinde tekrar iyileştiği durumlarda işverene tekrar başvuruda bulunup İş yerinde kendisine herhangi bir uygun pozisyon bulunması durumunda işe devam etme hakkına da sahip.
Yazılı basının son halini düşündüğümüzde bu hükmün de uygulamada çoğu kez havada kaldığını üzülerek ifade edebiliriz.
İşinizin gücünüzün güvende olması dilekleri ve haftaya bu sütunlarda buluşmak dileği ile.

Bu köşe Hukukçu Öztürk Yazıcı ve Bahadır Yazıcı tarafından hazırlanmıştır