Kitap okuma üzerine düşünceler - 2

Geçen yazımda kitaplar ve okuma üzerine görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım. Bu defa; kitapların elimize ulaşana kadar hangi aşamalardan geçtiğine bir bakalım.
Aslında bu, maraton güçlüğünde bir yolculuk. Bilgisayar günlük hayatımıza girene kadar, hele daktilonun bulunmadığı dönemlerde, bu daha da zordu. Okuyucu olarak elimize aldığımız kitabın geçirdiği aşamaları şimdilerde daha çok düşünür oldum.
Kitaplara birkaç şekilde ulaşıyoruz.
-Kitabevlerine gidip kitabı seçip alıyoruz.
-Telefonlarımızda online mağazalara girip kitabı seçip, sipariş ediyoruz. Evimize veya işyerimize kuryeler getirip teslim ediyorlar.
-Arkadaşlar arasında kitapları elden ele karşılıklı değişiyoruz.
-Birileri size hediye ediyor.
-Belki başka şekillerde de kitapla buluşuyor olabilirsiniz.
Ben sizlere Bursa’da başlayıp, gittikçe şube sayısını arttıran, her şubede alanını biraz daha genişleten bir kuruluştan söz etmek istiyorum. Bursa’da olanların mutlaka bildiği, hatta alışveriş yaptığı BKM adlı Kitap Evi’ni kurulduğu günden beri izliyorum. Önce Heykel mevkiindeki bir iş hanının bir bölümünde; ucuz olanları da dahil çok değişik kitapları özel indirimlerle satıyorlardı. Aynı zamanda kırtasiye bölümü ve küçük bir kafesi var. Sonra Fatih Sultan Mehmet (FSM) Bulvarı’nda daha büyüğünü (önünde kafeteryası da olan) açtılar. Bununla da yetinmediler, birbirini izleyecek şekilde İstanbul yolu üzerinde ve Özlüce’de daha büyük alanları ve kafeteryaları kapsayan iki kitabevi daha açtılar.
Bunlara “Kitap evi” deyince alışılmış şekilde kitap, kırtasiye dükkânı olarak düşünmeyelim. Kitaplar bilim dallarına göre, yayınevlerine göre diğerine göre raflara dizilmiş. Siz kitabı alıp, bir koltuğa oturup inceleyebiliyorsunuz. Benim gibi okumaya fazla zaman ayırma imkânı olanlar için, bu çok yararlı bir durum.
Ben bu kitap evlerini ziyaret ettiğimde dikkatimi çeken bir şey daha oldu. Çocuklara ve özellikle 0-6 yaş grubuna çok geniş bir alan ayrılmış. Geleceğimizin gücü olacak çocuklarımız için, iyi bir şans. Herkes çocuklarını, torunlarını götürüp; onların bu havayı teneffüs etmelerini, kitaplara en azından dokunmalarını sağlayabilir.
Bu izlenimlerimi sizlere aktarmak için bu mekânların sahipleriyle görüşmedim. Kendilerini tanımıyorum. Detaylı bilgiler internette var. Benim önemsediğim; o girişimcilerin, kitap için bu kadar büyük bir yatırım yapmaları. Türkiye’de ve Avrupa’da bu genişlikte ve kapsamda ilk olduğunu biliyorum. Belki dünya ülkelerinde de sayılıdır.
Bazı arkadaşlarımız “Kitap okumaya zaman ayıramıyorum maalesef” diyor. Konunun uzmanları ise genç yaşlarda başlayarak günde yarım veya 1 saatlik bir süre TV’den uzaklaşabilirsek çok miktarda kitabı okumamızın ve düşünce dünyamızı zenginleştirmemizin mümkün olacağını söylüyorlar.
Ayrıca bazı kişiler kendi aralarında grup kurarak olarak, kendi başlarına aynı kitabı alıp, okuyarak ve sonrasında bir araya gelerek o kitap üzerinde görüşlerini paylaşıyorlar. Bunun okuma için güzel bir yöntem olduğu kanaatindeyim.
Bir diğer önemli husus da kitap fuarları. Her yıl yapılan bu fuarlar maalesef bu yıl koronavirüsten ötürü yapılamadı. Orada yazarların dinlenmesi ve onlarla görüşlerin paylaşılması büyük bir şans. Umarım gelecek yıl tekrar bu imkana kavuşuruz.
Bol okumalı günler diliyorum.