Varlık Vergisi

Ülkenin ekonomisi çok zor duruma düştüğünde yaşanmış bir uygulamayı paylaşmak istedim…

Türkiye'de daha önce uygulanan varlık vergisi, ülkenin tarihinde önemli bir ekonomik ve sosyal olaydır. Varlık vergisi, II. Dünya Savaşı yıllarında, 1942-1944 arasında Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından ekonomik ihtiyaçlar ve bütçe açığını kapatmak amacıyla alınan bir vergidir. Özetleyen başlıklar;

  1. Nedeni: Türkiye, II. Dünya Savaşı'nın getirdiği ekonomik zorluklarla karşı karşıyaydı. Bu süreçte hükümet, savaş masraflarını karşılamak ve bütçe açığını kapatmak amacıyla yeni gelir kaynakları aramaktaydı.
  2. Uygulama Dönemi: Varlık vergisi, 11 Haziran 1942 tarihinde kabul edilen 4306 sayılı "Varlık Vergisi Kanunu" ile hayata geçirildi. Vergi, üç aşamada uygulandı: 1942, 1943 ve 1944 yıllarında toplam üç defa alındı.
  3. Vergi Tabanı: Vergi, kişilerin sahip oldukları toplam varlıkları üzerinden alındı. Taşınmazlar, taşıtlar, para, menkul değerler ve işletme sermayesi gibi varlıklar vergilendirildi.
  4. Vergi Dilimleri: Varlık vergisi, belirli dilimlerde uygulandı. Toplam varlık miktarına göre farklı oranlarda vergi alındı. Dolayısıyla daha yüksek varlığa sahip olanlar daha fazla vergi ödemek zorunda kaldılar.
  5. Eleştiriler ve Sosyal Etkiler: Varlık vergisi, uygulandığı dönemde bazı sosyal sorunlara yol açtı. Vergi, yüksek gelirli ve varlıklı kesimi ağır şekilde etkilediği için toplumsal adaletsizlik olarak değerlendirildi. Ayrıca, uygulamada adaletsizliklerin yaşandığı ve bazı durumlarda vergi yükümlülerinin haksız şekilde cezalandırıldığı iddia edildi.
  6. Kaldırılması: Varlık vergisi, 1944 yılında kamuoyundaki olumsuz tepkiler ve uygulama sıkıntıları nedeniyle kaldırıldı. Vergi kaldırıldığında, toplumun bir kesimi tarafından hoşnutsuzlukla karşılandı ve tarihsel bir olay olarak hafızalarda yer etti.

Sonuç olarak, Türkiye'de varlık vergisi II. Dünya Savaşı döneminde ekonomik zorlukları aşmak için alınmıştır. Ancak uygulama ve toplumsal etkileri nedeniyle tartışmalı bir vergi olarak tarihe geçmiştir. Daha sonra Türkiye'de varlık vergisi benzeri bir uygulama yapılmamıştır.


Vergi Oranları: Varlık vergisi, kişilerin toplam varlıkları üzerinden belirli bir oranda alınmıştır. Vergi oranları, varlıkların türüne ve değerine bağlı olarak değişebilirdi.

  1. Varlık Tanımı: Vergi kapsamına giren varlıklar arasında taşınmaz mallar, menkul değerler, nakit para, kıymetli madenler, mücevherat, ticari işletmeler, otomobiller ve diğer değerli eşyalar bulunmaktaydı.
  2. Vergi İstisnaları: Bazı varlıklar, vergi istisnası kapsamında olabilir. Örneğin, belli bir değerin altındaki taşınmaz mallar veya emeklilik fonları gibi varlıklar, vergi muafiyeti sağlayabilir.
  3. Beyan ve Ödeme: Vergi mükellefleri, varlıklarını belirli bir süre içinde beyan etmek zorundaydı. Beyan edilen varlıklar üzerinden vergi hesaplanır ve belirlenen süre içinde ödenmesi gerekmekteydi.

11 Kasım'da Varlık Vergisi kanunu TBMM'de hiç tartışılmadan kabul edildi. Kanun her il ve ilçe merkezinde kimin ne kadar vergi ödeyeceğini belirleyecek servet tespit komisyonları kurulmasını, komisyon kararlarının nihai ve kati olmasını, vergi ödeme süresinin 15 gün olmasını, 15 gün içinde tahakkuk eden vergiyi ödemeyenlerin mallarının haczedilerek icra yoluyla satılmasını, buna rağmen borcunu 1 ay içerisinde ödemeyen mükelleflerin bedeni kabiliyetlerine göre genel hizmetler ve belediye hizmetlerinde çalıştırılmasını öngörüyordu.

İstanbul'da kurulan üç komisyon tahakkuk eden vergi listelerini 18 Aralık 1942'de açıkladı. Tahakkuk eden vergilerin %87'si gayrimüslim, %7'si müslim mükelleflere yüklenmişti. Geri kalan %6 değişik kalemlerde olup, bunların da çoğu gayrimüslim azınlıklar ve ecnebilerdi. 4 Ocağa kadar vergisini ödemeyen mükelleflere birinci hafta için %1, sonraki haftalar için %2 gecikme zammı uygulanacağı ilan edildi.

Aralık 1942 ve Ocak 1943'te İstanbul'da gayrimüslimlere ait binlerce taşınmaz mülk el değiştirdi. El değiştiren mülkler arasında İstiklal Caddesi'ndeki yapıların büyük bir kısmı bulunuyordu. Satılan mülklerin %67 kadarı Müslüman Türkler, %30 kadarı resmi kurum ve kuruluşlar tarafından alındı. 21 Ocak 1943'ten itibaren İstanbul'da binlerce gayrimüslime ait ev ve işyerleri haczedilerek haraç mezat satıldı.

27 Ocak ile 3 Temmuz 1943 arasında, tümü gayrimüslimlerden oluşan toplam 1229 kişi çalışmak üzere Erzurum Aşkale'ye yollanmış. Sözlü anlatımlara göre bu kişilerin aileleri Aşkale'ye sürülenlerin "sağ dönmeyeceğine" inanıyormuş. Çalıştırılacaklara verilen ücretlerin yarısı borçlarına mahsup edilmiş. Yaşlılar, Kop geçidinde kar temizleme işinin ağırlığından dolayı Aşkaleli köylülerden bazıları ile anlaşarak kendi yerlerine gençleri çalışmaya göndermişler. Bunun karşılığında da onlara günlük ödeme yapmışlardır. Sürgünlerden 900 kişi 8 Ağustos 1943'te yük vagonlarıyla Eskişehir Sivrihisar'a nakledilmiş.

Sonuçta; ülkenin yıllık bütçesine yakın bir kaynak yaratılsa da paranın çoğu gayrimüslimlerden toplanmış, malları ve varlıkları el değiştirmiş, sosyopolitik ve toplumsal travmalara, ailelerin bölünmesine, yaşamların yitirilmesine sebep olmuş Varlık Vergisi derin izler bırakmış bir gerçek olarak tarihte yerini almıştır.

Durduk yere niye mi hatırlattım!

Saygılarımla