Türk uçak sanayi-2-

Nuri Demirağ millî uçak modellerinin geliştirilmesi projesine girişince, önce uzman ve mühendislerle birlikte dünyanın belli başlı ülkelerindeki uçak fabrikalarını ziyaret etti. Lisans almanın kopyacılıktan ibaret olduğunu, zaten demode modellerin lisanslarının verildiğini, gelişmiş modellerin ise sır gibi saklandığını görünce, son model teknolojiye sahip olmak için yerli modellerin geliştirilmesinin şart olduğunun farkına varıp tüm çalışmalarını bu konuda yoğunlaştırdı. “Kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir” diyordu.

Beşiktaş’taki uçak fabrikasında imal edilecek uçak ve planörlerin planlarını Türkiye’nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Reşit Alan çizdi. 1936 yılında ilk tek motorlu uçak üretildi ve uçağa Nu. D-36 adı verildi. 1938’de çift motorlu, altı yolcu kapasiteli Nu. D-38 imal edildi. Seri üretimi yapılan “Nu. D-38 modeli, 1944 yılında Dünya Havacılık Otoritesi tarafından A sınıfı yolcu uçağı” kategorisine alındı. 325 km hız yapabilen bu uçak 1.000 km mesafeye uçabiliyordu. Fabrikaya 1938 yılından itibaren Türk Hava Kurumu (THK) ve çeşitli Avrupa ülkelerinden uçak siparişleri gelmeye başladı.

Nuri Demirağ uçak fabrikası havacılık konusundaki faaliyetlerine 1939 yılında Türkiye’nin ilk yerli paraşüt üretimini gerçekleştirerek devam etti. Yerli ipek paraşüt imali için 100 kadar dut ağacı dikti. 1941’de tamamen Türk yapımı ilk uçak İstanbul’dan Divriği’ye uçtu. Nuri Demirağ’ın oğlu, Gök Okulu ilk mezunlarından Galip Demirağ bu uçuşu yapan pilot oldu.

Türk Hava Kurumu tarafından sipariş edilen, 65 planör kısa sürede teslim edilmiş, Nu. D-36 modeli 24 eğitim uçağı da tamamlanmış, deneme uçuşları İstanbul’da yapılmıştı. THK’nın siparişi olan ve test uçuşları sonrasında İstanbul’dan Eskişehir’e uçan uçakların teslimi için yetkililer tarafından bir kez daha test uçuşu yapılması talep edildi. Bu uçuşlarda, uçakların planlarını da çizmiş olan mühendis Selahattin Reşit Alan iniş yaparken, çevredeki hayvanların havaalanına girmemesi için pist kenarına açılmış hendeğe düştü ve vefat etti. THK, ilk yerli otomobil Devrim’ de yaşandığı gibi “Depoya benzin konulmasının unutulması” olayını hatırlatan türden bir mazeret ile, bu kazayı gerekçe göstererek siparişini iptal etti. Yine bir görünmez el harekete geçmişti.

Nuri Demirağ mahkemeye verdiği THK ile yıllar süren bir hukuk mücadelesine girdi. Farklı bilirkişilerin uçakların sözleşmeye uygun imal edildiği ve uçuş için yeterli oldukları yönünde raporlarına rağmen mahkeme THK lehine sonuçlandı. Ayrıca, Nuri Demirağ’ın fabrikasında imal edilen uçakların yurt dışına satılmasını yasaklayan bir kanun çıkarıldı. İspanya, İran ve Irak’tan alınan siparişlerle bağlantısı yapılmış ve imal edilmiş uçakların ihracatı engellendi. Anlaşılan Türkiye’nin uçak ve motor üretmesi birilerini rahatsız etmekteydi. Ve engellemek için içerden destek almak zor olmuyordu.

Yurt içi ve yurt dışından sipariş alamayan fabrika 1944 yılında kapandı. Beşiktaş’taki uçak fabrikası ile Yeşilköy’deki Gök Okulu, 1944 yılında dönümü 15 lira üzerinden kamulaştırıldı. Bu bedelin üçte biri vergi olarak kesildikten sonra bakiyesi, devletin parasının olmadığı gerekçesiyle 20 yıl vadeye bağlandı ve fiilen ödenmedi.

THK ve yurt dışından gelen siparişler üzerine imal edilmiş uçaklar ve makineler hurdacılara satıldı. THK daha sonra Fransa’dan kullanımdan kaldırılan Henrio uçaklarını ithal etti. Gelen eski model uçaklar kısa süre sonra hurdaya çıktı. O yıllarda ABD, Lockheed T-33 tipi jet eğitim uçaklarını Türk Hava Kuvvetleri’ne hibe etmişti. Türkiye’nin uçak yapmasına ne gerek vardı. Siyasilerimizin aklına “ya bir gün ambargo derse ya parça vermezse ya parası ile dahi uçak satmazsa” gibi sorular herhalde gelmemişti. Dünyanın çok önünde başlattığımız bu çalışmalar engellenmese idi bugün bu büyük ülke parası ile ABD’nin peşinde koşmak zorunda olur muydu acaba?

Nuri Demirağ davayı kaybettikten sonra hükûmet üyeleri ve Cumhurbaşkanına mektuplar yazarak, memleket için hayati maliyetleri olan yanlışlığın düzeltilmesini talep etti. Ancak tüm girişimleri başarısız oldu. Mektuplarına cevap verilmedi, fabrikası açılmadı. Döneminin en zengin iş adamı, o dönem devlet bütçesinin yaklaşık onda biri kadar olan servetini uçak fabrikası kurulması yolunda heba etmiş oldu. Her başarı gibi bu da cezasız bırakılmamıştı. Havacılık konusundaki hizmetleri nedeniyle Nuri Demirağ’ın ismi 2010 yılında Sivas Havaalanı’na verilmiştir.