banner6

Babalarının HAYAT'taki sağ kolu oldular

Babalarının HAYAT'taki sağ kolu oldular

Söyleşi 24.12.2018, 22:00 24.12.2018, 22:00
Babalarının HAYAT'taki sağ kolu oldular
Röportaj: Nagihan GÖRKEN

Fotoğraflar: Erdinç ALTUN

Emet'te başlayan, İstanbul'da şekillenen ve Bursa'da ‘hayat' bulan bir hayal. Önce başhekim, ardından yönetim kurulu başkanı olan ve nihayetinde kendi adıyla anılan
Hayat Hastanesi'ni bugünlere taşıyan Ahmet Özkul. Özkul, aldığı eğitim sayesinde bugünlere geldiğini vurgularken, çocuklarının da iyi bir eğitim alması için çalışmış.

Bursa'nın köklü, özel sağlık kurumlarından biri olan Hayat Hastanesi, 40. yılına yeni yerinde ‘Yeni Hayat' sloganıyla merhaba dedi.Hayat Hastanesi ailesine 1983 yılında katılan Ahmet Özkul, başhekim olarak başladığı bu yolculuğa aynı kurum çatısı altında kendi ailesiyle devam ediyor. Baba Özkul, aile bütünlüğünü ve eğitimi önemsediğini belirterek, çocuklarının hem iyi bir eğitim hem de kendi işleri içinde yer alması için çalışmış.Daha çocukken broşür dağıtarak, yerleri süpürerek, çay dağıtarak hastanenin tozunu yutan Betül Kabalar ve Fatih Özkul, şimdi babaları Ahmet Özkul'un Hayat'taki sağ kolu olmuş.


Ahmet Özkul'u
tanıyabilir miyiz?
1951 Kütahya Emet doğumluyum. Kütahya Lisesi'ni bitirdim. 1960'lı yıllarda meslek lisesini kazanmış olmama rağmen ailem beni 100 kilometre uzaklıkta bulunan ve o günün şartlarında 4 saat süren bir yolculukla gidilen Kütahya Lisesi'ne yatılı okumam için göndermişti. Böyle bilinçli bir aileden geliyorum ben. Ardından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni kazandım. Uzmanlığımı ve baş asistanlığımı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde tamamladım. İstanbul kaldırımını çiğnemek önemli bir tabirdir ve İstanbul gerçekten çok ayrı bir şehirdir. İstanbul ortamını görmek ve oranın havasını teneffüs etmek düşünce yapımızın oluşmasında önemli bir etken oldu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğrenci Derneği, İstanbul Aydınlar Ocağı, İlim Yayma Cemiyeti, Milli Türk Talebe Birliği gibi sosyal ortamlarda bulundum. Yine basına ilgim vardı. Asistanlık yıllarımda Haldun Simavi'nin Günaydın Gazetesi'nde çalıştım. Her Gün Gazetesi'nde günlük sağlık yazıları yazıyordum. Bursa'da da çeşitli televizyonlarda sağlık programları yaptım.
Hayat Hastanesi'nin kuruluş hikayesini anlatır mısınız?
Doktor Nazım Serhatlı ve İbrahim Gürkan, 1978 yılında İnönü Caddesi'ndeki Hayat Polikliniği'nin kurucularıdır. Daha sonra onlara İbrahim Kuru da katılıyor. 1983 yılından itibaren ben de Hayat Hastanesi'nde çalışmaya başladım ve başhekim oldum. 1996 yılında da Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev aldım. Sonrasında hastane hisselerin aktarılması ve dengelenmesi ile aile şirketine dönüştü.
O günün şartlarında Hayat Hastanesi, Türkiye çapında 126 özel hastaneden biri ve Bursa'nın da ikinci özel hastanesiydi. 40. kuruluş yılımızda yeni yerimizde ‘Yeni Hayat' sloganıyla yolumuza devam ediyoruz. İşletmelerin kurulması ve bir yerlere getirilmesi önemli ama sürdürülebilir olması ise daha da önemli. 80'li ve 90'lı yıllarda Bursa'da 4 özel hastane vardı. Ancak 2. kuşak bu hastaneleri devralamadı ve bunlar başka ailelere geçti. Bu nedenle biz bu süreçte özellikle çocuklarımızın bu işin içinde yer alması için çalıştık ve başardık.
BURSA, GÜNEY
MARMARA'NIN
SAĞLIK ÜSSÜDÜR
Eğitim ve sağlık, bir ülkenin en temel konularının başında geliyor. Sağlıkla ilgili olarak Türkiye'nin
durumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Türkiye çok zorlu şartlardan geçti; sıtmayla, veremle savaştı. 1920'li yıllardan itibaren imkansızlıklar içinde bir ülke derlenip, toparlandı. Kütahya Emet yaklaşık 15 bin nüfuslu bir yerdi. 1950'li yıllarda orada doktor yoktu, sağlık memurları vardı ve bu memurlar doktorun görevini yapmak zorunda kalırdı. 1960'lı yıllarda pratisyen hekimler görev almaya başladı. 90'lardan itibaren de oralarda artık devlet hastaneleri ve uzman doktorlar vardı. Ama bugün Türkiye'deki sağlık sistemi çok güzel noktalara geldi. Bugün şehir hastaneleri, üniversite hastaneleri, sağlık kurumları Sağlık Bakanlığı'na bağlandı ve işler tek elden yürütülüyor. Sıra ve ilaç kuyrukları bitti. SGK ile yapılan anlaşmalarla vatandaşın özel hastanelerden de hizmet alabilmesinin yolları açıldı. Bu da insanlarımıza hizmet noktasında önemli katkılar sağlamıştır.
Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ zamanında yapılan değişimler devrim niteliğinde olmuştur. Bugün Bursa, Güney Marmara'nın sağlık üssüdür. Bursa'da 18 özel, 19 kamu hastanesi vardır.
Kendi alanınızla ilgili çeşitli sivil toplum kuruluşlarında görev almışsınız.
STK'ların demokrasilerdeki yerini nasıl konumlandırıyorsunuz?
STK'lar devletin işleyişinde, yönetiminde, yerel yönetimlerin yürütülmesinde çok önemli. Öte yandan mesleki konularımızın devletle ve kamu kurumları ile diyaloglarının sağlanmasında da etkili.
Taleplerimizin iletilmesi ve yerine getirilmesi noktasında STK'ları önemsiyoruz. Uzun süre MÜSİAD Bursa Şube Başkanlığı yaptım. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) üyesiyim. Sağlık komitelerinde çeşitli görevlerim oldu.
BTSO Yüksek İstişare Kurulu üyeliğim var ve devam ediyor. İş hayatı başarısında mutlaka sosyal hayatın da olması gerektiğini her zaman vurgularım. Bu sosyal alanlar insanların yetişmesinde çok önemlidir çünkü.
EŞİM BANA
HEP DUALAR EDER
İş hayatına dair bir
uğurunuz, ritüeliniz
var mı?
Uğurum şöyle; eşim bana hep dualar eder. Ve ne dilediysek bunun da gerçekleştiğini gördük.
Hayat Vakfı, ne zaman hayata geçti? Bugüne kadar kaç öğrenciye burs sağladınız?
Türkiye Hayat Sağlık Vakfı kurulalı 2 yıl oldu. Vakfın tüm mütevelli heyeti aile bireylerinden oluşuyor. Ama bunun öncesinde de biz zaten Hayat Hastanesi olarak sosyal sorumluluk projelerinin içerisinde olduk. Biz her sene 2, 3 zaman zaman 5 hatta 10 kadar tıp fakültesi öğrencisine burs verdik. Bu nedenle böyle bir vakfın kurulması gündeme geldi. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Türkiye Hayat Sağlık Vakfı bir işbirliği protokolü imzaladı.
Uludağ Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi'nde de hemşireler ve yöneticiler yetişiyor. Biz, bu iki fakülteye birincilikle giren öğrencilere başarı bursu vermeye başladık.
Hayat Akademi ile neyi amaçlıyorsunuz?
Hayat Akademisi'ni önemsiyorum. Çünkü ben üniversitede öğretim üyeliği de yaptım. Bu nedenle eğitim konularını çok önemsiyorum. Akademi'de öncelikli olarak kurumiçi eğitimler veriyoruz. Ayrıca dışarıda katıldığımız toplantılar, seminerler ve kongrelerden edindiğimiz bilgileri hastane bünyesinde çalışan arkadaşlarımızla paylaşıyoruz.
Baba olduğunuzda kaç yaşındaydınız?
Neler hissetmiştiniz?
28 yaşında baba oldum.
Çok ayrı, çok güzel bir duygu baba olmak. Çocuğumu kucağıma aldığımda nasibine şükrettim. İlk çocuğumuz kız olunca da Allah kıymet bilen kişilerle karşılaştırsın diye dua ettik.
ÇOCUKLARIMI EN İYİ ŞEKİLDE EĞİTMEYE
ÇALIŞTIM
Aileler bir yandan çocuklarını yetiştirirken diğer yandan aslında toplumun geleceğini de inşa ediyorlar. Siz çocuklarınızı yetiştirirken nelere dikkat ettiniz? Üzerinde durduğunuz en temel konu ne oldu?
İyi bir insan olmaları benim için çok önemliydi. Bizim en önemli kavramımız ‘helal lokma' idi. İlgi ve şefkat de çocukların yetişmesinde önemlidir. Biz büyüklerimizden böyle gördük bunları da çocuklarımıza aktardık. Ben aile bütünlüğünü ve eğitimi de çok önemsiyorum. Yani Emetli Ahmet Özkul bugün bu noktaya gelmişse bu hep eğitim sayesindedir. Bu nedenle çocuklarımı en iyi şekilde eğitmeye çalıştım. Benim için Türkiye'nin en öncelikli konusu eğitimdir.
Doktorluk, meşakkatli bir meslek. İş hayatının yoğunluğundan çocuklarınıza yeterince zaman ayırabildiniz mi?
Bu konuda pişmanlıklarınız var mı?
Mesleğim ve STK'lardaki görevlerim itibariyle çocuklara vakit ayırmak ne derece mümkün olduysa o derece ilgilenebildim. Yani daha çok anneleri çocukları derleyip, toparlamıştır. O günün şartları neyi gerektiriyorsa o yönde hareket ettim. Biz çocuklarımızla baba-çocuk ilişkisi içinde çok olamadık ama şimdi torunlarımızla birlikteyiz. Geçmişte çocuklarımıza olan ilgimizi bugün torunlarımıza gösterdiğimiz sevgi ile tamamlıyoruz.
Peki evlat ve torun
sevgisi arasında bir
fark var mı?
Evlatlar elbette ki kıymetli ama torun sahibi olmak da ayrı bir keyif. Benim 3 çocuğumdan 6 torunum var.
Çocuklarınızın meslek seçimlerinde etkili
oldunuz mu?
Ben kariyer günlerinde, panellerde bir doktor olarak deneyimlerimi paylaşıyorum. O toplantılarda da her zaman insanların sevdiği mesleği seçmesi gerektiğini söylüyorum. Yani işinizi severek yaptığınız zaman gelen başarı önemlidir. Bu nedenle de çocuklarımın meslek seçimlerine karışmadım. Kızım Betül, Marmara Üniversitesi Tekstil Mühendisliği mezunu. Oğlum tıp fakültesini seçti. Kızım Betül ile ilgili olarak şöyle bir anı var. Kızım, Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay ile, ki kendisi de bir tekstil mühendisidir, görüşmeye gittiğinde kendisine en uygun olanın Hayat Hastanesi'nde olmak olduğunu söylemiş. Böylece Betül hanım yüksek lisansını sağlık yönetimi üzerine yaptı.
HELAL LOKMA
KAVRAMI BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
İş hayatına dair onlara ne gibi tavsiyeleriniz oluyor?
Biz hep belli bir iş disiplini içinden geldik ve bu disiplin içinde olmayı çocuklarıma aktarmaya çalıştım.
Helal lokma kavramı bizim için çok önemli; az, öz ama helal olsun. Çalışma arkadaşlarıma da yasal ve etik prensipler çerçevesinde çalışma tavsiyesinde bulunuyoruz.
Erkek ve kız çocuğu
babası olmanın ne gibi farklılıkları var?
Hiçbir fark yok. Hepsi aynı bir baba için. Çocuklarımın kendilerine özgü yetenekleri var.
Çocuklarınızla ilgili
en unutamadığınız
anılarınız neler?
Biz çocuklarımızın kendi ayakları üzerinde durmasının altyapısını hazırlamaya çalıştık. Kızım Betül 2. ya da 3. sınıftayken oğlum Fatih anaokuluna başladı. Betül'ü annesi götürmüştü. Ben de Fatih'i götürdüm. Fatih'i öğretmenine teslim ettim ve gittim.
Ben okuldan çıktım bir baktım Fatih arkamdan geliyor. Ve ben ondan sonraki günlerde ona görünmeden gittim hali nedir diye baktım.
Babam da ben yatılı okurken günaşırı geliyordu. Babam nakliyeciydi bir yerlerden geçerken bana uğruyordu. Ben o zaman anladım ki babalar, çocuklarını takip ettikleri zaman bazı şeyler içlerine siniyormuş.

Betül Kabalar,
sizi tanıyabilir miyiz?
1979 İstanbul doğumluyum. Ahmet Bey'in ilk çocuğuyum. Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Tekstil Bölümü'nü bitirdim. Yüksek lisansımı ‘Sağlık Yönetimi' üzerine yaptım. Üniversiteden mezun olduğumdan beri Hayat Hastanesi'nde çalışıyorum. Evliyim, biri kız biri oğlan 2 çocuğum var.
Fatih Özkul'u
tanıyabilir miyiz?
1983 Emet doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde okudum. Uludağ Üniversitesi Radyoloji ihtisasını kazandım. Radyoloji Uzmanıyım. Hayat Hastanesi'nde Başhekimlik görevimi yapıyorum. Evliyim, 2 çocuk babasıyım.
Kaç yaşında
iş dünyasına girdiniz?
Betül Kabalar: Ben 9 yaşında çalışmaya başladım. Biz üniversiteyi bitirip tam zamanlı hastanede çalışmaya başlayana kadar her yaz çalıştık. O zaman Ertuğrulgazi'de bir polikliniğimiz vardı. Yerleri süpürüyordum, toz alıyordum. Heykel'de oturuyorduk o dönem ve her yaz her gün otobüsle işe gidip geliyordum.
Fatih Özkul: Anadolu'da özellikle çocuklar baba mesleğine teşvik edilir. Ben ilkokulu bitirdikten sonra bütün yaz tatilleri ve hafta sonu tatillerimde babamla birlikte Ertuğrulgazi ve Bursa Teşhis merkezlerinin polikliniklerinde broşür dağıtarak, çaycılık ve sekreterlik dahil birçok alanda çalışarak işin içinde bulundum.
İŞYERİNE GİRERKEN
AİLE BAĞLARIMIZI
KAPININ DIŞINDA
BIRAKIRIZ
İlk iş gününüzü
hatırlıyor musunuz?
Betül Kabalar: 9 yaşından 22 yaşına gelene kadar gelen süreçte çok çalışma temposunda olmadım. Üniversiteyi bitirdikten sonra bu işe başladığımda 22 yaşındaydım. O zaman hastane müdürünün yanında müdür yardımcısı olarak çalışmaya başlamıştım. Hayat Hastanesi dışında hiçbir yerde çalışmadım.
Şu anda babanızla birlikte çalışıyorsunuz. Babanızla çalışmanın zorlukları ya da avantajlı tarafları neler oluyor?
Betül Kabalar: Mutlaka avantajları çok fazla. Ama babam bize hiçbir zaman ayrıcalığımızı hissettirmedi. Hatta diğer personele karşı daha yumuşak, daha sakin bir patron olmasına rağmen bize karşı o kadar değildi.
Fatih Özkul: En baştan itibaren Ahmet Özkul, iş ilişkisi ve aile bağı ilişkisi sınırlarını çizmiştir. Onun için biz işyerine girerken aile bağlarımızı kapının dışında bırakırız. İster istemez sizin kendinizi ispat etme dönemi normal iş hayatına göre farklılık gösteriyor, çünkü babanın evladı olduğu için farklılıkları mutlaka yansıtıyordur.
ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE
BABAMLA FAZLA VAKİT
GEÇİREMEDİK
Baba deyince aklınızda
beliren imge nedir?
Betül Kabalar: Kız çocukları için babalar her zaman ilk aşktır. Babam çok yoğun bir insan olduğu için çocukluk döneminde çok fazla vakit geçiremedik. Baba herkes için özeldir. Kafamdaki baba imajı ise çok çalışan ve öğüt veren bir insan şeklinde.
Fatih Özkul: Korumaya, büyütmeye, biçimlendirmeye dönük güçlü bir çınar.
Küçükken ne olmayı
düşünüyordunuz?
Betül Kabalar: Çok hatırlamıyorum açıkçası. Ama 9 yaşımdan beri poliklinikte yani hep sağlık sektörünün içinde bulundum.
Temizlikten bulaşığa sekreterlikten muhasebeye kadar her birimde çalıştım.
Ama üniversite dönemine geldiğimde sağlık sektöründe çalışmak istemediğime karar verdim, farklı bir alana yönelmek istedim. Ama 18 yaşında verdiğiniz bir karar 20'li yaşlarda değişebiliyor. Çünkü insan değişken bir varlık. Evet işimiz eğer buysa bu yolda çalışmaya devam edelim düşüncesi oluştu.
HEKİMLİK MESLEĞİNİ
SEÇMEMDE BABAM
ETKİLİ OLDU
Babanız hayattaki
rol modeliniz miydi?
Betül Kabalar: İster istemez rol model oluyor evet. Şu an fark ediyorum ki çevreden hep ‘baban gibi olmuşsun' görüşü geliyor. Sanırım farkında olmadan onu rol model olarak belirleyip onun gibi olmaya çalışmışım bu süreçte. Öte yandan kardeşim işe başlayana kadar 10 yıllık bir süreçte ben hep babamla çalıştım.
Fatih Özkul: Evet, baba ailede rol model oluyor çocukları için. Bu sebeple de sanırım hekimlik mesleğini seçmemde etkili oldu. Yanında dura dura hareketlerimin babama benzediğini söyleyen çok kişi oluyor.
Babanızın en çok
nesine hayransınız?
Betül Kabalar: Babamın çalışkanlığına ve azmine hayranım. Hiç bitmeyen enerjisiyle hep çok çalıştı. Şu an burada olmamızın en önemli sebebi de onun bu özelliğidir.
Fatih Özkul: İnsan ilişkileri insanın kendisiyle başlar ve hale hale çevreye doğru yayılır. Babamın da insan ilişkilerine hayranım.
Elinizde olsa babanızın hangi özelliğini değiştirmek isterdiniz?
Betül Kabalar: Yani bu çalışkan yönünü biraz değiştirmek isterdim Çünkü bazen her şeyi unutup çalışıyordu. Kendi sağlığını bile hiçe sayarak çalışıyordu.
Kendinizi babanıza en yakın hissettiğiniz anı hatırlıyor musunuz ya da hangi anlarda babanızı kendinize çok yakın hissediyorsunuz?
Betül Kabalar: Biz 10 yıl boyunca hem evde hem de işte sürekli babamla birlikteydik. Dolayısıyla her an hep en yakındık. Babam kendini iyi hissetmediğinde tansiyon aletini al, gel, ölç derdi. Önemli bir satın alma konusunda gözlerimizin içine bakarak karar verdiğimiz süreçler oluyordu, o şekilde anlaşabiliyorduk. Zaten bu süreçte en çok diyalogda olduğu kişi bendim.
Babanız sizi büyütürken ne gibi öğütlerde bulunuyordu?
Betül Kabalar: Helal lokmaya, hak edilmiş kazanca önem veriyordu ve bu konu bizim için çok önemliydi. Şirket bazında baktığımızda da her zaman borçlarımızı ödemek, şirket çalışanlarının maaşlarını öncelemek ve gerekirse elimizdekileri işimize yatırmak gibi öğütleri oluyordu. Ayrıca, standartlarımızı yükseltmemek ve mütevazı olmak gibi öğütleri de vardı. Eğitim ise her zaman ön plandaydı.
Baba-kız iş hayatı dışında nasıl zaman geçirirsiniz?
Betül Kabalar: İş hayatı dışında babamla çok fazla vakit geçiremiyoruz. Çünkü ben onu rol model olarak seçtiğim için onun çalışkanlığı bana da geçmiş. Annelik sürecine kadar hep bu şekilde çok çalışarak geçti hayatım. STK'lar da vardı hayatımızda. Günümüz hastanede gecelerimiz de bu türde sosyal topluluklar da geçiyordu.
BEN ÇOCUKLARIMA
DAHA FAZLA VAKİT
AYIRMAYA ÇALIŞIYORUM
Çocukken neler yapardınız
babanızla?
Betül Kabalar: Benim 2 hafta boyunca babamı hiç görmediğim zamanlarım oluyordu çocukken. Çünkü biz uyuduktan sonra eve geliyordu. Ve sabah biz okula gidiyorduk onu görmüyorduk. Ama mümkün olduğunca pazarları birlikte vakit geçiriyorduk.
Bir deniz kenarına gidip yemek yerdik. Ama özellikle babamla şunu yapardık diyebileceğim bir şey yoktu.
Peki bu konuda babanıza hiç serzenişte bulundunuz mu?
Betül Kabalar: Mutlaka olmuştur. Ama biz mesela semt pazarında birlikte el ilanı dağıtmaya da giderdik. Bu konuda annem çok özverili idi. Aradaki bağı hep o kurmaya çalıştı.
Siz de annesiniz.
Siz çocuklarınıza zaman
ayırabiliyor musunuz?
Betül Kabalar: Anne olmak tabii ki çok ayrı bir boyut. İşten önce çocuk geliyor. Çocuklarımı önceliyorum, onlarla paylaşım yaptığımı düşünüyorum. Ama şu da var bebeğim 20 günlükken, onu bırakıp işe gelebiliyordum.
Ama biz daha şanslıyız. Çünkü işler daha düzene girmiş durumda çok fazla koşturmamıza gerek yok. Bir de artık üç kişiyiz bazı işleri paylaşabiliyoruz. Ben çocuklarıma daha fazla vakit ayırmaya çalışıyorum.
Doktor Ahmet Özkul ile
baba Ahmet Özkul arasında
fark var mı? Varsa neler?
Betül Kabalar: Mutlaka var. Evdeki Ahmet Özkul daha esnek, daha rahat, daha çok şaka yapar ve çok daha eğlencelidir.
Babanız bu sektörde olmasaydı bu mesleği seçer miydiniz?
Betül Kabalar: Sağlık yöneticisi olmazdım ama illaki yönetici olurdum. Zaten üniversite 3. sınıfta yüksek lisansımı tekstil yöneticiliği üzerine yapacaktım. Prof. Dr. Yusuf Ulcay ile yaptığım görüşme sonucunda fikrimi değiştirdim.
Babanızdan geleceğe taşıyacağız en önemli mirası olarak neyi görüyorsunuz?
Betül Kabalar: Biz çalışma arkadaşlarımıza üstüne basa basa, güleryüzlü olmaları ve ilgili hizmet vermeleri yönünde öğütlerde bulunuyoruz. Ahmet Özkul'un o insancıl yönünü bizim devam ettirdiğimizi düşünüyorum. Fatih'in de, benim de sanırım sonraki nesillere en çok aktarmak istediğimiz şey bu.
Fatih Özkul: Betül'e katılıyorum, babamızdan geleceğe taşıyacağımız en önemli miras Ahmet Özkul'un o insancıl yönü. Benim de Betül'ün de sonraki nesillere en çok aktarmak istediğimiz şey bu.

Sayı: 1180 - Sayı'nın Kapağı

Yorumlar (0)
12
kapalı
Günün Anketi Tümü
ABD Doları’nda yıl sonu beklentiniz nedir (TL) ?
ABD Doları’nda yıl sonu beklentiniz nedir (TL) ?
banner18
banner51