Söyleşi

Sıfırdan, adım adım zirveye...

Sıfırdan, adım adım zirveye...
Bursa'ya, askerlik sonrası basketbol hakemi olmak için gelen ve maddi sıkıntılar çeken İbrahim Zeytingöz, bugün 60 bin kişiye yemek veren Seda Türk Mutfağı'nı yarattı. Annesine sürpriz yapmak için mutfakta yiyecek hazırlamakla başlayan yemek zevki, onu yemek sanayiinde hızla yükselen bir Bursa markası yaptı.
Bursa'nın ve Türkiye'nın toplu yemek üretim ve dağıtımında belli başlı markaları arasına giren Seda Türk Mutfağı'nın Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Zeytingöz, bir memur ailenin çocuğu. 18'nde evlenen, basketbol hakemi olmak için geldiği Bursa'da yokluğu yaşayan ve bir dönem belediyeden aldığı fakirlik yardımı ile geçinmeye çalışan Zeytingöz'ün öyküsü, özellikle genç girişimciler için derslerle dolu. Bu öyküde, dişle tırnakla kazanma, iyimserlik, sevdiği işi yapma, başarılı bir ortaklık, çalışanlarına değer verme, bilim ve teknolojiyi kullanma, önünü görerek gitme ve planlı hareket etme var.
İbrahim Zeytingöz 1948 İstanbul doğumlu. Baba Devlet Demiryolları'nda çalışan bir memur olduğu için çocukluğu İstanbul, Sakarya, Adapazarı, Denizli ve Manisa'da geçer. Denizli Ticaret Lisesi'ni bitirdikten sonra Manisa'da Spor Akademisi'ne girer. Ancak 18 yaşında evlenince okula veda etmek zorunda kalır. Bursa'ya da 1968'de asker olarak gelir.
Ancak Zeytingöz küçüklükten itibaren iki şeye ilgi duymaktadır. Birisi basketbol, diğeri yeme, içme. Basketbol hakemi olmuştur ve askerlik sırasında maçlarda hakem olarak görevlendirilir.
Zeytingöz, askerlik görevini tamamladıktan sonra neden İstanbula babasının yanına dönmeyip Bursa'da kaldığını şöyle açıkladı:
"1970'da bölge basketbol hakemiydim ve Bursa'da tek lisanslı hakem bendim. Hakem lisansı, resmi üniforma ile maçlara çıkmak, büyük ilgi gördü, basında yer aldı. Ve Bursa'dan gitmemek üzere teklifler aldım. Kurs açtım, hakem yetiştirdim. Bana, Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Cihat Demirören, 'Kalırsan sana Kapalı Spor Salonu Müdürlüğü vereceğiz' dedi. Kapalı Spor Salonu inşaat halindeydi. Ben de salon binası tamamlanana kadar küçük bir lokanta açtım. Öztahtakale Lokantası... Niyetim lokantacılık yapmak falan değildi. Salonda müdür olacaktım. Lokantayı o zamanki basketbolcu arkadaşlar, hatta onların maddi destekleri ile küçük bir yer olarak açtık."
Daha ilkokul yıllarından itibaren mutfakta birşeyler yapmaya "annesine sürprizler hazırlamaya" bayılan Zeytingöz çocukluk döneminde lokum, şekerleme gibi imalathanelerde çalışmış olduğu için lokantacılığa kolay ısınır.
Lokantacılıkta karar kıldı
Kapalı Spor Salonu tamamlandığında artık Zeytingöz farklı bir karar verir
"Lokanta iyi iş yapmaya başladı. 2 yıl çalıştırdım. Bana 'Bina tamam, gel müdür olarak başla' dediler. Ben de o zaman, 'halimden memnunum müdür olmak istemiyorum. Gitmiyorum' dedim" diyen Zeytingözlü artık yeni bir dalgaya yelken açmaktadır. İlk büyük adımını kafeterya işletmeciliği olarak atar. Şöyle anlatılıyor: "Bursa Eğitim Fakültesi yöneticileri müşterimdi. Okulun restoran ve kantin işini vermeyi teklif ettiler. Severek kabul ettim. Büyük bir işti, günde 3-4 bin yemek çıkıyordu. Burayı 1975 yılına kadar çalıştırdım".
Seda Lokantası'nden yemek sanayiine
Zeytingöz, Ecevit hükümeti, öğrenci olayları nedeniyle okulu kapatınca, işini kaybeder. Ancak yaşamında en önemli iki şey olan "Seda" ve Cemil Bayduz" ile 1977'de tanışır. Seda Lokantası Nalbantoğlu'nda bir lokanta, Cemil Bayduz da bu lokantayı satın aldığı ve bugün 30 yıllık ortağı olan kişidir. Seda Lokantası'nı 1983'e kadar işletirler.
Zeytingöz, Seda Lokantası'nda yemek sanayiin temellerini nasıl attıklarını şöyle özetledi:
"Müşterilerimiz resmi kuruluş ağırlıklıydı. Adliye çalışanları, bankacılar... Toplu yemek teklifleri aldım. Lokantada Adliye ve Akbank çalışanlarına yemek hazırlıyordum. Talepler çoğaldıkta mutfağımız yetmemeye başladı. 1982'de Temiz Cadde'de 150 metrekare bir alanda ilk kez endüstriyel mutfağa girdik. 1985'de Beşyol'da daha büyük mutfak kurduk. Oradan Balıklı'ya... 2 yıl orada kaldıktan sonra da 1997'de bugünkü merkezimize geldik. Sürekli büyüdük."
Seda'nın Geçit'teki fabrikası 4 dönüm arazi üzerinde, 2 bin 800 metrekare kapalı alana sahip. Buradan her gün 30 bin adet yemek çıkıyor. Son 5 yılda Bursa dışına taşan Seda İzmir, Manisa, Balıkesir, Ankara, Eskişehir, Antalya'da işler yapıyor. Vestel'in yemek işini aldıktan sonra günde 60 bir kişiye yemek verir hale gelen firma Manisa'da 30 bin kapasiteli ve çok iddialı bir tesis kuruyor. Ardından Eskişehir'de bir ortaklık gelecek. 3 ayrı yerdeki Seda Türk Mutfağı restoranları, catering hizmeti vs. vs.
Mektepli ile alaylının uyumu
İbrahim Zeytingöz, başarının temelinde yatan şeylerden birisinin mektepli-alaylıyı barıştırmak olduğunu belirterek şöyle dedi: "Benim literatürümde başarının temelinde mektepli alaylı kesimi bir araya getirmek oldu. Başlangıçta bilhassa alaylı grubun mekteplileri kabul etmesi çok zordu. Ama başardık. Bugün öyle bir yere gelindi ki, alaylı dediğimiz aşçı grubu, bir gıda mühendisi olmadan bu işin olmayacağını, aynı şekilde gıda mühendisleri de aşçılar olmadan gıda işinin yapılamayacağını düşünmeye başladılar. Bu bence büyük bir başarıdır. Ayrıca bilime çok inanıyorum. U.Ü Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği bölümü ile birlikte çalışıyoruz. Bu bölüm artık Seda'nın yaptığı yemeklerin altına imzasını atacak yetkiye, güvenceye sahip.
Ayrıca Seda'nın başarısının arkasında eğitimli kadromuz var. Bundan çok mutluyum. Ben sorarım, hangi gıda firmasında, 24 gıda mühendisi var? 24 Gıda mühendisi, 19 gıda teknikerimiz var. Uzmanlık, bilim... bizim diğer firmalardan farkımız diye düşünüyorum. 980 çalışanımızdan 100'e yakını beyaz yakalı."
Eskişehir OSB'deki İpekyol firması ile Seda adı altında çalışacaklarını, Manisa fabrikasının Mayıs'da açılacağını bildiren Zeytingöz, "Sürekli bir büyüme içindeyiz" derken, 2005'de 30 trilyon olan cirolarını 2006'da yüzde 25 artırdıklarını, bu yıl da yüzde 25 ciro artışı gerçekleştireceklerini belirtiyor.
Yolu sık sık basketbola çıkan ve Bursa basınında yazıları çıkan Zeytingöz, ciro artışı ve yeni yatırımlar kadar bu yıl 40 milyon YTL ciroyu hedefleyen firmalarının Bursa'da ISO 22000 Belgesi olan tek gıda firması olmasından gurur duyuyor. Zeytingöz'den gurur duyanlardan birisi ise Esnaf Kefalet Kooperatifi. 1972'de kooperatiften kredi alarak Eğitim Fakültesi'ne mutfak kuran girişimciye yıllar sonra, birlik başkanı Bahri Şarlı tarafından verilen Onur Ödülü çalışma odasını süslüyor.
Krizde yılmadı
Zeytingöz'e, yemek sanayi sektöründe rekabetin alabildiğine yoğunlaştığı ve krizle girilen son 5 yılda gerçekleştirdikleri büyümenin sırrını sorduk:
"Mesela 2001 krizine yakalandık. Mesela Devlet Hastanesi, Askeri Hastane, U.Ü vardı. Tam sene başında sözleşmeleri yapmıştık ki, Şubat'ta devalüasyon patladı. Kriz başladı. Çok büyük bir yara aldık. İhale bir yıllıktı. 716 lira olan maliyet bin 400 liraya çıktı. Ama biz verdiğimiz fiyattan işi yapmak zorundaydık. Çok para kaybettik. Kâr marjları bütün sektörlerde olduğu gibi bizim sektörde de düştü. Artık alırken kazanma dönemi başladı. Alınan herşeyde büyük pazarlıklar yapıyoruz. Daha ucuza almak için. Rekabet çok büyüdü. Müşteriler artık 'Bana çok özel, güzel yemekler getirme kardeşim, ucuz olsun, ekonomik olsun, sendika sözleşmeleri nedeniyle çalışanıma yemek vermek zorundayım' noktasına geldi. Ama biz buna da alıştık. Artık önümüzdeki dönemde Türkiye'de bu süreç devam edecek. Paradan para kazanma dönemi bitti. Buna ayak uyduramayalar bitecek. Kimler devam edecek? Sektörde ivme kazananlar maliyetini düşürebilenler... Küçük firmalar ya birleşecekler büyük firma olacaklar, ya da yok olacaklar. Küçük kalmayı tercih edenler de butik tarzında çalışmak zorunda kalacaklar. Herkes kaliteli olmak zorunda. Eskiden zabıta denetimi vardı. şimdi artık firmalar bunu aştı, müşteri denetimi başladı. En güzeli de bu. Yeni denetimci ceza yazmıyor, işini hepten kaybediyorsun."
"Ortağın yerli yabancı olması önemli değil, önemli olan Seda Yemek'e ne katacağıdır. Yoksa bizim şu anda bir ortağa ihtiyacımız yok" diyen Zeytingöz, oğulları Bülent ve Barış ile kızı Funda'yı yönetime hazırlıyor. Ama öyle yakın zamanda köşesine çekilmeye niyetli görünmüyor.
Başarılı ortaklığın sırrı
Zeytingöz'ün başarılı ortaklıkla ilgili sözleri ise şöyle:
"İki kardeş ortak olur ayrılır, baba oğul geçinemez. Ama bizim ortaklığımızın başarılı olmasının tek nedeni ortağımızla karşılıklı saygı. Ortağım benim yaptığımın doğru olduğunu kabul eder. Bu da Seda markasını getiriyor. Bütün ikili ilişkilerde herkes benim dediğim derse ayrılma olur. Bir ortağın mutlaka diğer ortağın bilgi ve başarısını kabul etmesi lazım. Ortağım ve ailesinden son derce iyi saygı ve sevgi görürüm. Ortağım akıllı bir insan. Kimin ne yaptığı önemli değil. Ben Yönetim Kurulu Başkanıyım, ortağım başkan yardımcısı. Kararları birlikte alıyoruz. Bence kurumsallık çok önemli. Herkes ücretini alır. Kâr yatırıma gider. Bizim evlerimize giden yemeğin dahi faturası vardır. Şirkete fatura edilir. Bunlar da bizim yoğurt yeme biçimimiz. Tabi aileler büyür. Gelinler, torunlar... nüfus arttıkça bir takım prensipleri, kuralları iyi oturtmak gerekiyor."
Çalışanıyla arkadaş...
Zeytingöz ile görüşmemizde Seda'nın Halkla İlişkiler Müdürü Bahar Yeşilkavak da bulunuyor. Yeşilkavak'ın şirket politikaları hakkındaki sözleri, bir yandan işine içten sarıldığını, bir yandan da patrondan aldığı cesareti gösteriyor. Geleneksel "patron-çalışan" ilişkisi, patronun yanında sadece susup dinleyen, fikrini özgürce ifade edemeyen, belki etmeyen; yani aslında kendini işi ile bütünleştirememiş çalışan modeli aşılmış gibi. Özellikle kendisine Halkla İlişkiler Müdürlüğü sorumluluğu verilen birisi için bu durumun bir şans olduğunu kabul etmek gerek. Ben Yeşilkavak'ı tebrik ederken, Zeytingöz, bunun bir yaklaşım tarzı olduğunu belirtiyor.
Durumu, "Genç girişimcilere öneriniz nedir? sorusuna verdiği yanıtla daha iyi anlıyoruz:
"Ne iş yaparlarsa yapsınlar işlerinin başında olmalarını öneririm. Çok çalışmalarını öneririm. Çalışanları bir patron-çalışan değil de çalışma arkadaşı olarak görmelerini öneririm.
Eğer bir işi başarıyorlarsa çalışanlarında bunda payının büyük olduğunu görmeleri gerekir. Çalışma arkadaşlarınızı çok seveceksiniz ve başarıda onların da payı olduğunu açıklaşacaksınız. Ben yaptım değil, biz yaptık diyeceksiniz."
Zorluklar ve azim
İbrahim Zeytingöz, iş yaşamında 30 yılı geride bırakmış olmasına rağmen işinin başından ayrılmaya niyetli değil. Hem kendi hem de ortağının çocukları yönetime hazırlanıyor. " İşin başında en azından bir danışman olarak kalmamız lazım diyen Zentingözün oğulları Barış ve Bülent Sedanın Yönetim Kurulu üyesi. Kızı Funda da restorantların birisinde yönetici olarak çalışıyor.
İşe yönetici konumlardan başlamak gençler için elbette büyük şans. Ama firmanın geleceği için bu ne derece doğru? Zeytingözü dinliyoruz: "Ben 18 yaşında evlenince okuldan ayrılmak durumunda kaldım. Evliydim ve bütçem yoktu. Bursa Belediyesi'nden fakir aylığı alıyordum. Durumum buydu. Bundan da bir kompleks duymuyorum. Gizleyecek bir şey yok. Zorlukları çekmeyen bir insan yeterince pişmiş sayılmaz. Keşke benim çocuklarım da sıkıntı ile bir yerlere gelselerdi. Daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Onların başarıları daha büyük olurdu. Hep artıları görüyorlar, oysa hayatta zorluklar da var.
"Birinci kuşak işadamı" olarak bilinen, sıfırdan başlayan, herşeyi dişi, tırnağı, azmi ile elde eden işadamlarında en yaygın kaygılardan birisine işaret ediliyor.
"Bugün zorlukları anlama fırsatı yok mu? Ya da mesela, hiç 'çocukların burunlarını sürteyim' dediniz mi?" diye sorduğumuzda, yanıtı şu oldu: "Zorlama olurdu. Yani sen Mercedes'e biniyorsan, çocuğuna 'hadi otobüs durağına..' diyemezsin. Tabandan olması lazım. Sıkıntı yaşanır, enjekte edemezsiniz. Ama büyük oğlum Bülent sıkıntıları yaşadı. Çok önemli bir konu bu."
Artık firmalarda profesyonel yönetim hızla yaygınlaşsa, kurumlaşmaya öncelik verilse de aile şirketlerinde en kritik konulardan birisi, genç kuşağın bu işi benimsemesidir. Babalar bunu sağlamak için daha öğrencilik yıllarında, işe uygun bir okulu tercih ederler.
Bu hem işe ilgi duymalarını, hem de ikinci kuşak patronların eğitimli, donanımlı olmasını sağlar.
İbrahim Zeytingöz, çocukları okul konusunda serbest bıraktığını belirterek, "Öğrencilikte gıda mühendisliğini veya toplu yemek konusunda okul okumadılar. Benim ailem spordan geldi. Barış milli basketçiydi. Ama dünyaya tekrar gelsem çocukların bu meslekle ilgili okumalarını isterim" diyor.
İstihdam, büyüme
"Ben işin başında yorulmuyorum, tersine dinleniyorum diyen Zeytingöz, yaklaşık bin kişilik bir kurumun başında. Aileleri ile bir araya geldiğinde meydanları dolduracak bir kitle. Kendini 4-5 bin kişiden sorumlu hissediyor. Seda Türk Mutfağı için yaygın bir zincir veya franchising düşünüp düşünmediklerini sorduğumuzda, sıcak yemek konusunda denetimin imkansızlığına dikkat çekiyor:
"En büyük mutluluk istihdam yaratmak. En sevdiğim arkadaşım bile olsa, ayrılıp kendi işini kuracaksa, ayrılsın, memnun olurum. Ben onun yerine bir kişiyi bulurum. ama o gittiği yerde birkaç kişiye daha ekmek kapısı açarsa, ne güzel...
İki yıl önce franscihing teklifleri geldi. Franchising vermek sıcak eymekte çok riskli bir iş. Franchising verdiğiniz firmayı denetlemek çok zor. Elbette bir reçetemiz var, ama bizde ürün çeşidi çok fazla, kalış süresi çok kısa ve riskli.
Zaten dünyada örneği de yok. Seda Türk Mutfağı ile biz kedi mutfak kültürümüze sahip çıkıyoruz.
Hedefim Seda'yı daha iyi yirlere getirmek. Bunun alt yapısı hazır. Kurumsal bir firma. Genel müdürümüz gıda mühendisi, üstelik bayan. Şirketin geleceği mutlaka daha iyi olacak ve sağlıklı büyüyeceğiz.

Sayı: 569 - Sayı'nın Kapağı