SERİM HOŞ

Lastik tamircisi asmasının taze uzayanlarını bağlıyor çardağına. Bu yaz sıcak olacak, gölgelenmeye yer lazım.

Gök boşaldı gece. Sabah ne kadar duru…

"Şirinköy halkından Hacı Tahir kızı Fatıma, Hak'ın rahmetine kavuşmuştur" diyor cami hoparlöründen müezzin. İnşaattaki işçi ekmek derdinde, büküyor demiri; karı-koca emekli yem veriyorlar bahçedeki tavuklara. Zevkle ve iştahla bakıyorlar, kahvaltılık taze iki avuç yumurtaya.

Karcı Dağı yine tam karşıda tüm heybetiyle duruyor. Yeleleri bembeyaz vakurla oturan bir aslan gibi...

Yol üstünde yaban inciri yağmurdan yıkanmış, mutlu. Ağaç mutlu olur mu? Bence olur. Yapraklarının tazeliğinden, kökleriyle toprağı sıkıca kucaklamasından belli…

Yapraklarıyla yaptığı koca şemsiyeye sokuyorum başımı. Anamın incir reçeli kokusu kaplıyor her bir yanımı.

Kiraz olmasın beklesin, sürsün ölene kadar yeşil erik zamanı. Hep taze kalsın doğa ve "yani işte anla" hiç bitmesin bahar.

Bana baharı yazdıran,

Yaşadığımı fark ettiren

At kendini dışarı, yürü

Ve karış doğaya,

Sen doğasın diyen,

Siyah karakuş gagan ne güzel

Ve rengi rengine ne zıt.

Dızııtttt der geçer zaman.

Bu duygu da saklanır yeni bir bahara dek.

İt ite, it kuyruğuna buyurur,

Devran döner dikilir kuyruk

Utanır belki kuyrukluğundan.

Yarın değil, bin yıl sonra.

Sen ve evin bulunacak

Bir arkeolojik kazıda.

Çiçek kokularından serhoşum

Sen sarhoş de

Bir ben bilirim

Serimin halini.

Bahar serhoşuyum bu sabah Denizli'de, Ege'de. Saçmalama hakkımı kullanıyorum sonuna kadar.

Yürüyorum, hem yürüyor hem yazıyorum. Kâğıt kalemle değil, cepten yazıyorum, hepten aykırı yazıyorum.

İki adım atıp serhoşluğum geçince bir koca yudum çekiyorum hanımeliden. Kesmiyor iğdeyle kokteyl yapıyorum.

Tanju Okan'ın sesiyle bağırıyorum:

"Serhoşum ah hep sevmekten"

Şehri kenarından, her tarafından kuşatmış kanser gibi beton hastalığı, mikserler hastalığı yayıyorlar. Bana ne demesem ne? Desem ne. Serhoşum ben serhoşum..!

Güller çıkar karşıma aldırma der aldırma. Bana ne de, bana ne. Sen inadına umarsızca yaşa. Biz gül ağacı oluruz, sarmaşık oluruz, incir ağacı oluruz çıkarız her bir evin içinden. Alırız bizden alınanı geri. Yok ederiz koca bir şehri iki keşişin yaptığı küçücük bir kilise gibi. Göstermek istersem gösteririm ibretlik, Mayalar gibi.

Göle yoğurt mayalar gibi.

Serim pek hoş bu sabah, bahar serhoşuyum. Serhoşluğuma verin, üstü sizde kalsın varsın.

(Hayal Et Ürünleri A.Ş. kitabımdan)