Otomotivde dönüşüm...

Motor teknolojisinde Henry Ford’un 1913’te kurduğu ilk üretim bandından bu yana yaşanan en büyük devrimin ortasındayız.

Elektrikli araçların yayılımı tahmin ettiğimizden çok daha hızlı olacak gibi gözüküyor. Bence kritik eşik aşılmak üzere ve elektrikli araç satışlarının çok kısa bir sürede benzinli ve dizel araçları geçeceğini düşünüyorum.

Öyle ki uzun süredir büyük otomobil üreticileri de sırayla, örneğin Jaguar 2025, Volvo 2030, GM 2035, Ford 2030 yılın­dan sonra sadece elektrikli otomobil satacaklarını açıkladılar.

Bu geçici bir moda veya çevreci imajı yaymak için yapılan bir göz boyama değil. Dünya çapında pek çok hükümetin petrol ile çalışan araçların satışının yasaklanacağı tarihleri açık­laması bu süreci hızlandırdı.

En büyük değişim de fiyatların uygunluğu ile yaşandı.

10 yıl önce saatte bir kilowatt enerji sağlaya­bilecek bir pilin fiyatı bin dolar civarındaydı. Bugün bu yüze düştü.

Bu noktadan itibaren içten yanmalı motorla çalışan otomobillere kıyasla daha ucuz oluyor­lar.

Yakıt ve servis tasarruflarını da ekleyince pek çok elektrikli aracın zaten petrollülere kı­yasla daha ucuza geldiği ortada.

Günümüz pilleri eskiye kıyasla daha fazla enerji depolayabi­liyor ve kullanım ömürleri de daha uzun. Örneğin, geçen yıl Çinli pil üreticisi CATL, otomobiller için kullanım ömrü 1,6 mil­yon kilometre olan ilk pilini tanıttı.

Uzmanlar, 2025’te satılan her beş arabadan birinin, 2030’da ikisinin ve 2040 satılan her aracın elektrikli ol­masını bekliyor.

Bir şeyi daha fazla ürettikçe onu daha ucuza ve daha iyi bir şekilde üretmeyi öğreniyoruz.

İklim nötr hedefine çok yönlü enerji kaynağı hidrojen nasıl bir yön verecek….

Yine de bu artan popülariteye rağ­men pil üretimi için gerekli olan lityum, nikel ve kobalt gibi madenlerdeki üretim sıkıntısı tedarik zincirinde sorunlar yara­tabiliyor. Peki bunun alternatifi hidrojen tabanlı enerjiler mi? Şuan da bu teknoloji Asya tabanlı yürüyor ve bu bölgede hid­rojen oldukça popüler.

Japonya ve Çin Hükümeti 2035 yılına kadar hidrojen yakıtlı 1 milyon araca ulaşmak istiyor.

Toyota ve Hyundai dışında hidrojen teknolojisine yoğun ya­tırım yapan firma sayısı çok az. BMW de kısa bir süre önce ilgi­sini yeniden bu teknolojiye yöneltti.

Elektrikli ve hidrojen yakıtlı araçlar arasındaki farklar ise en basit anlatımıyla elektrikli araçlar ihtiyaç duyduğu enerjiyi bir şebekeye bağlanarak şarj edilen pillerden alıyor.

Hidrojen yakıtlı araçlar ise pil bataryasındaki kimyasal reak­siyonlarla kendi elektriğini kendisi üretiyor. Bu elektrik daha sonra motora aktarılarak hareket sağlanıyor ve egzoz gazı ola­rak açığa sadece su buharı çıkıyor.

Hidrojenli araçların avantajı depolarının herhangi bir ben­zinli ya da dizel araç gibi kısa sürede doldurulabilmesi. Menzil anlamında benzer mesafeler katledilirken hiç karbon emisyonunun oluşmaması da bir diğer avantaj.

Peki bu avantajlara rağmen hidrojenli araçlar neden elektrikli araçları yakala­makta zorlanıyor? Bunun da birkaç ne­deni var.

Hidrojen üretmenin en çevreci yolu elektroliz yapmak. Yani suyu hidrojen ve oksijen atomlarına ayırmak için elektrik kullanmak. Ama bunun için çok büyük bir enerji gerekiyor ve verimliliği çok düşük.

Üretilen hidrojeni dolum istasyonuna taşırken yine kayıplar yaşanıyor. Nakliye maliyetinin yanı sıra depolama maliyeti de oldukça yüksek.

Hesaplamalara göre hidrojen bir araçta elektriğe çevrildi­ğinde o hidrojeni üretmek ve araca ulaştırmak için harcanan elektriğinin ancak yüzde 40’ı kullanılabilmiş oluyor.

Altyapı sorunu: Hidrojenli araçların en önemli avantajla­rından biri olan hızlı dolum as­lında aynı zamanda bir dezavantaj.

Tehlike riski: Hidrojen son derece yanıcı bir madde. Depo­laması zor ve kaza durumunda büyük bir güvenlik riski oluştu­ruyor. Yine de Toyota, hidrojenli araçların geleneksel otomobiller kadar güvenli olduğunu savunuyor.

Gelecekte her iki teknoloji için de yer olup olmayacağı belir­sizliğini hala koruyor. Elektrikli araçların kendileri karbon sa­lımı yapmasa da kullandıkları elektriğin kaynağı ve pillerdeki madenler nedeniyle çevresel ve ahlaki etkileri bulunuyor.

Ama şu an için hidrojen dolum altyapısının yetersizliği, yakıtın nakliye ve depolama zorluğu ve enerji üretimindeki verim düşüklüğü nedeniyle elektrikli araçlar bir adım önde görünüyor.