Yazılı tarihin varoluşundan beri bizim de içinde bulunduğumuz coğrafya pek çok uygarlıklar üretmiş ve aynı zamanda pek çok çatışmalara da sahne olmuştur. Sadece son yüzyılı ele alsak bile birçok savaşlar görürüz.
Ayrıntılara girmek niyetinde değilim ama son günlerde cereyan eden İsrail-İran çatışmasına biraz değinmek istiyorum. İsrail, İran'a karşı 13 Haziran tarihinde bir saldırı başlatarak Ortadoğu'da gerginlik fitilini tekrar ateşledi. İsrail'in amacının İran'ın nükleer programını tamamlamadan hedef alınması ve bu kapasiteye ulaşmasının önlenmesi olduğu açık.
İsrail'in kendi güvenlik doktrinleri çerçevesinde İran’a saldırının net olarak açıklanması mümkün. İsrail, önleyici kuvvet düşüncesiyle, bir saldırının kendisine karşı gerçekleşeceği yönünde duyum aldıysa bu saldırıyı beklemeden karşı tarafa ilk saldırıyı gerçekleştirmiştir.
İsrail buna benzer bir uygulamayı 1967 yılında, 6 Gün Savaşları diye bilinen çatışmalarda yapmıştı. İsrail'in uyguladığı harekât o günlerdeki taktiğinin benzeridir. ‘67 savaşında İsrail, Mısır, Ürdün ve Suriye'nin topyekûn bir saldırı hazırlığında olduğunu düşünerek ilk saldırıyı kendi başlatmıştı. Mısır Hava Kuvvetleri’ni Kahire’de daha havalanmadan yok etmişti. Ayrıca İsrail, Suriye'de de Suriye'nin nükleer program geliştirme ihtimali üzerinde durarak 2007 tarihinde bir operasyon yürütmüştü.
İsrail için İran'ın nükleer silah geliştirmesi “kırmızı çizgi” olarak kabul edilmekte. İran şimdilerde yakın tarihinde askeri jetlerle düzenlenen en büyük hava saldırılarını yaşamakta. Irak ile savaşında dahi sürekli olarak bu kadar fazla hava saldırılarına maruz kalmamıştı. Üst düzey yöneticilerine bu kadar kısa zamanda suikastlar düzenlenmemişti. İran, İsrail'in üstün istihbarat yeteneğine ve teknolojisine karşı savunmasız kalmıştır. Zira Mossad, İran için ciddi bir personel ağına sahip. Nükleer programla ilgili tesislere de Mossad sızmış gibi görünmekte.
Ayrıca İsrail; siber savaş, İHA teknolojisi ve hassas mühimmat noktasında İran’a göre oldukça üstün durumda. İran'ın hava savunma sistemlerinin etkisiz kalması da ayrı bir yetersizlik. İlaveten, uçaksavar radar ağı da bütünleşik çalışmıyor.
İsrail-İran geriliminde diğer bir önemli sorun Hürmüz Boğazı. Zira daha savaşın başında hem gerilimin artması hem de Hürmüz üzerindeki ihtimaller petrol fiyatlarını oldukça yukarı çekmiş durumda.
Bu boğaz neden önemli? Hürmüz, deniz yolu ile taşınan petrolün %35'inin geçtiği bir boğaz. Kısaca dünyanın en önemli petrol geçiş güzergâhı. Ayrıca Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt'in ham petrolleri bu güzergahtan geçiyor. Katar ise LNG ihracatını bu boğaz üzerinden iletiyor. Kapatma tehlikesi demek, dünyada LNG kapasitesinin %30, petrol kapasitesinin %20'sinin kısılması demektir. Bu da dünyada enerji piyasası için oldukça büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Hürmüz’ü geçerek Türkiye'ye gelen ham petrol yaklaşık %20 civarında. Eğer boğaz kapanırsa doğalgaz fiyatları yukarı çıkabilir. Ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı arz güvenliği için herhangi bir endişenin yaşanmayacağı konusunda açıklama yapmaktadır.
Yaşadığımız coğrafyanın bize sunduğu nimetler ve külfetleri çok iyi analiz etmeli, ticaretimizi duruma göre düzenlemeliyiz. Gönlünüzce bir hafta diliyorum.