LİDERLİĞİN YENİ SINAVI ‘’SESSİZ UYKU DÖNEMİ’’

Dünya teknolojiyle hızlanırken, insan zihni ve duyguları bambaşka bir yönü işaret ediyor: sessiz bir geri çekiliş. Gündelik hayatın yükü, belirsizlikler, ekonomik kaygılar, dijital yorgunluk ve sürekli değişen gündem.Tüm bunlar yeni bir fenomene yol açıyor: ‘’Sessiz Uyku Dönemi’’ Bu kavram, sadece fiziksel uyku artışı değil, insanların zihinsel ve duygusal yükleri yönetebilmek için uykuya ve kapanmaya sığınması anlamına geliyor.
Sessiz uyku, modern çağın görünmez ama en güçlü alarmı. Bilinçsizce daha fazla uyuyoruz; çünkü zihnimiz artık eskisi kadar dayanıklı değil.

Belirsizlik çağının yarattığı kaygı ve güvensizlik duygusu, Ekranlarla aşırı uyaran yüklemesi sonucu zihinsel aşırı uyarılma, İş hayatındaki rol çatışmaları ve beklentilerle gelen duygusal tükenmişlik, Pandemi sonrası dönemde bir türlü adına koyamadığımız içsel ağırlık, Genç kuşaklarda yoğunlaşan “kaçış davranışı” eğilimi, sessiz uyku durumunun yaygınlaşmasına neden oluyor. Tüm bu nedenlerle insanlık, “uyanık kalma” kapasitesini kaybediyor; zihinsel yük arttıkça beden kapanma moduna geçiyor. Sessiz Uyku Dönemi, aslında toplumun “Ben iyi değilim.” demesinin belki de en zarif şekli.

Bu durum sadece bireysel bir sorun olmaktan çıktı, artık bu bir tulumba performans, verimlilik ve liderlik meselesi, eğer bir toplumun zihinleri yorulmuşsa, ekonomisi de yorulur, eğer bireyler sürekli kaçma modundaysa, kurumsal kapasite de düşer, eğer çalışanlar uykuya sığınıyorsa, sistemler de uykuya yatar. Bu nedenle Sessiz Uyku Dönemi, özellikle liderler için kritik bir “uyanıklık testi” dir. Bugünün liderinin sınavı artık teknik bilgi ya da süreç yönetimi değil; insanı yeniden uyandırabilmektir. Çünkü yeni dünya bize şunu gösterdi: Yorgun insanlar inovasyon üretemez, Kaygılı beyinler risk alamaz, Tükenmiş çalışan bağlılık kuramaz, Sürekli uykuya kaçan bir toplum gelecek tasarlayamaz. Sessiz uyku, çalışanların liderlerine verdiği en sessiz ama en güçlü mesajdır: “Beni duymuyorsun.”
“Benim kapasitem doldu.” “Bu hız benim hızım değil.” Ve işte bu noktada liderlik yeniden tanımlanıyor. Empatik liderlik önemli yani artık çalışanların “verdiği çıktı” değil, “dayanıklılık seviyesi” önemli. Dinlenmeye alan bırakmayan sistemler uzun vadede çöküyor , insan odaklı işlerin tasarlanmasına ihtiyacımız var. Dijital yük yönetemeyen lider, ekibinin zihinsel sağlığını da yönetemez, dijitalleşme farkındalıkla yönetilmeli. Anlam yaratan liderliğe ihtiyacımız var , İnsanlar artık sadece çalışmak değil, bir amaca bağlı çalışmak istiyor.

Türkiye’de son 3 yılda uyku bozuklukları %30 arttı, 18–35 yaş grubunda gündüz uyuklama ihtiyacı %45’e yükseldi, toplumun yaklaşık %70’i kendini kronik yorgun hissediyor. Bu veriler, uyku artışının yalnızca bir “alışkanlık” değil, toplumsal bir savunma mekanizması olduğunu gösteriyor. Sessiz uyku dönemi bize şunu öğretiyor; “Daha fazla çalışmak” değil, daha bilinçli yaşamak gerekiyor, Hız çağı bitti; şimdi denge çağı başlıyor, İnsanlık, tükettiğinden fazlasını üretebilmek için önce zihnini tamir etmeli, En büyük verimlilik sırrı artık uyanıklık kapasitesi. Yeni dünya, hızlı olanın değil, uyanık olanın dünyası olacak.
Kendini duyan, zihnini koruyan, dengesini kurabilen bireylerin çağı, Sessiz uyku dönemini konuşmak, aslında toplumun yeniden uyanışı için bir davet. Belki de bugün kendimize sadece şunu sormalıyız: “Gerçekten dinleniyor muyum, yoksa sadece kaçıyor muyum?”