banner6

30.11.2020, 20:03

Kitap okuma üzerine düşünceler

Normalde; ağırlıklı olarak teknik konularda tespitlerimi, sorunları, çözüm konusundaki görüşlerimi sizlerle paylaşıyorum. Zaman zaman sosyal konulara, eğitim konularına da değiniyorum.
İçinde bulunduğumuz 2020 yılı o kadar çok konuyu öne çıkardı ki, hangisine öncelik vermem gerekiyor diye her defasında düşünüyorum. Mart ayından beri gündemin ön sıralarında, Corona olayı hep var oldu. Önce 2.5 ay, +65 yaştan ötürü evde kaldık. Yayılma hızı biraz sakinleşince, üretim de daralınca, ekonomik durum öne çıktı ve serbestliğe geri dönüldü. Maske, mesafe ve hijyen konusunda tembihatta bulunuldu. Ama halkımızın önemli bir kesimi kurallara pek uymadı. Yönetim tekrar +65 ve 20 yaş altı ile ilgili olarak 10:00-13:00 ve 13:00-16:00 sınırlamalarını koydu. Yani her gün 3 saatlik bir dışarıya çıkma imkânı. Bu kısa sürede neler yapabilirseniz artık. Son birkaç gündür pandemi daha da yoğunlaşınca ve vaka sayısı da normal değerleriyle açıklanmaya başlayınca tedbiri daha da sıkılaştırdım. Mümkün olduğunca hiç evden çıkmamaya çalışıyorum.
Okuma konusuna gelince... Aslında tümüyle emekli olanlar için pandemi dönemi bir fırsat. Fırsat-tehdit analizinde olduğu gibi tehditten fırsat çıkarma çözümünü daha yoğun uygulamaya başladım. 45 yıllık profesyonel meslek hayatım boyunca kütüphanemde birikmiş olan kitapları liste yaptım. Okumak için sıraya koydum. 2016 yılında başladığım okuma serüvenim boyunca her yıl en az 20 kitap okudum. Kitapları konularına göre tasnif ettim. Romanlar; geniş ve dar hacimli olarak en çok miktarda idi. Sonra tarih, sosyoloji ve anılar geliyordu. Romanlardan başladım. Öncelikle klasik romanları öne aldım. Çünkü ta ilkokuldan beri çok okuma meraklısı olmama rağmen, diğer hobilerim de araya girince düşündüklerimi yerine getiremedim. Bu klasiklerin başında 19. Yüzyıl yazarları öne çıktı. Puşkin, Gogol, Tolstoy, Dostoyevski, Turgenyev, Çehov, Gorki, Gonçarov gibi Rus yazarları; Victor Hugo, Balzac gibi Fransız yazarları geçen dört yıl boyunca okumayı sürdürdüm.
Arada; Ahmet Ümit, Sabahattin Ali, Sait Faik gibi yazarlarımız ve yakın dostlarımın kaleme aldıkları kendi hayat hikayeleri de var. Rus yazarlarından; 1964 yılında Nobel Edebiyat ödülü kazanan Şolohov’un “Ve Durgun Akardı Don” romanını (4 cilt 1566 sayfa) ayrı bir çevirmenden, ama diğer Rus yazarları Ergin ALTAY Bey’in çevirilerinden okudum.
Normal koşullarda tercüme edilmiş bir kitabı alırken çevirmenin kim olduğuna fazla dikkat etmeyiz. Çünkü tek çeviri yapılmış da olabilir. Fakat klasikler için durum böyle değil. Dünyaca büyük sayılan Rus yazarlarının çevirilerini 10’a yakın kişi yapmış. Ben, dostluk ilişkimden dolayı Ergin Bey’in çevirileriyle başlamıştım. Başka bir çevirmenin tercüme ettiği yine aynı Rus yazarın bir kitabını okumaya başladığımda devam edemeyip bıraktım. Araştırdığımda gördüm ki; çevirilerde, çevirmen romanı sadece birebir tercüme etmiyor. Cümleleri, paragrafları, kitabın tümünü Türk okuyucusunun benimseyeceği kelimelerle, sözlerle zenginleştiriyor. Benim bu konuda önerilerim şöyle: Özellikle +65 yaştakiler ve eğer ilgi duyuyorlarsa 20 yaş altındakiler, okumaya her günün belirli saatlerini ayırsınlar. Boş zamanda kitap okumak, aslında kitaplara haksızlıktır.
Kitaplar kafanızın içinde yeni kişiler, yeni yapılar, yeni dünyalar kurmanıza yardımcı olacaktır. Hayal dünyanız, kelime dağarcığınız zenginleşecektir. Kütüphanemizi gözden geçirmeye başlayalım…
Konuya devam edeceğim.
Yorumlar (0)
12
kapalı
Günün Anketi Tümü
ABD Doları’nda yıl sonu beklentiniz nedir (TL) ?
ABD Doları’nda yıl sonu beklentiniz nedir (TL) ?
banner18
banner51